Sureler
Mealler
Önceki
Tûr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Yıldıza andolsun batarken.
2 Arkadaşınız sapıtmadı, azdırılmadı.
3 Kendi hevasından konuşmuyor.
4 O ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir.
5 Bunu ona çok güçlü biri öğretti.
6 Üstün akıl sahibidir. Hemen doğruluverdi.
7 O, en yüksek ufukta idi.
8 Sonra yaklaşıp indi
9 Araları iki yay kadar veya daha yakın idi.
10 O anda (Allah’ın) kuluna vahyettiğini iletti.
11 Gördüğünü gönül yalanlamadı.
12 -Onunla gördüğü şey hususunda tartışıyor musunuz?
13 Hakikaten onu diğer bir inişte de gördü.
14 Sidre-i Münteha’nın yanında
15 Onun yanında da Me’va bahçesi vardır.
16 Sidre’yi bürüyen bürüyordu.
17 Göz, ne şaştı; ne aştı.
18 Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü gördü.
19 -Gördünüz mü Uzza’yı ve Lat’ı?
20 Diğer bir üçüncüsü Menat’ı?..
21 Erkekler sizin dişiler O’nun mu?
22 Öyleyse bu haksız bir taksim.
23 Onlar, sizin ve atalarınızın adlandırılmasından başka bir şey değildir. Allah, onlar hakkında bir belge indirmemiştir. Kuruntudan ve canlarının arzu ettiğinden başka bir şeye dayanmıyorlar. Oysa, onlara Rab’lerinden kılavuz gelmiştir.
24 Yoksa her umduğu şey insanın mıdır?
25 Ahiret de dünya da Allah’ındır.
26 Göklerde nice melekler var ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimseler için izin vermedikçe, onların şefaatı hiçbir işe yaramaz.
27 Doğrusu ahirete inanmayanlar, melekleri dişi olarak isimlendiriyorlar.
28 Oysa, bu konuda bir bilgileri yoktur. Sadece zanna tâbi oluyorlar. Zan ise gerçekten bir şey ifade etmez.
29 Bu sebeple sen, uyarımızdan yüz çevirenden ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenden uzak dur.
30 İşte onların bilgi seviyeleri budur. Şüphesiz Rabbin, kimin yolundan saptığını en iyi bilen O’dur. Kimin doğru yolda olduğunu da en iyi bilen O’dur.
31 Göklerde olan da yerde olan da Allah’ındır. Kötülük işleyenleri yaptıkları sebebiyle cezalandıracak, iyilik edenleri de en iyisi ile ödüllendirecektir.
32 O iyilik edenler, ufak tefek kusurları dışında, günahın büyüklerinden ve fuhşiyattan kaçarlar. Şüphesiz Rabbinin mağfireti geniştir. Sizi topraktan meydana getirdiği zaman da ve siz, annelerinizin karnında cenin halinde iken de sizi en iyi O bilir. Öyleyse, kendi kendinizi temize çıkarmayın. Kimin takvalı olduğunu en iyi o bilir.
33 Yüz çeviren kimseyi gördün mü?
34 Biraz meyletmiş ve sonra katılaşmıştır/direnmiştir.
35 Gaybın ilmi onun yanında da, o mu görüyor?
36 Yoksa, Musa’nın sahifelerinde olan şeyin haberi gelmedi mi?
37 Ya vefakar İbrahim’in?..
38 Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez.
39 İnsan için çalıştığından başkası yoktur.
40 Çalışması da mutlaka gösterilecektir.
41 Sonra da karşılığı eksiksiz ödenecektir.
42 Kuşkusuz en son varış Rabbinedir.
43 Güldüren de O’dur, ağlatan da!
44 Öldüren O’dur, dirilten de!
45 Erkek ve dişi olarak iki cinsi yaratan O’dur.
46 Atıldığında bir damladan.
47 Tekrar diriltmek de O’na aittir.
48 Zengin kılan da O’dur. Kanaatkâr eden de.
49 Şi’ra (yıldızı)nın Rabbi de O’dur.
50 O helak etti evvelki Âd’ı...
51 Semûd’u da baki bırakmadı..
52 Daha önce de Nuh’un kavmini... onlar, daha zalim daha azgın idiler...
53 Alt üst edilmiş, yok olup gitmiştir.
54 Onlara şiddetli bir azap bürüdü.
55 O halde, Rabbinin hangi nimetinden şüphe ediyorsun?
56 İşte bu, önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
57 Yaklaşan yaklaşıyor.
58 Onu Allah’tan başkası açığa çıkaracak değildir.
59 Bu söze mi şaşıyorsunuz?
60 Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz?!
61 Eğlenip duruyorsunuz!
62 Artık, Allah’a secde edin. O’na kulluk edin.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ 1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ 2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ 3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ 4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ 5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ 6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ 7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ 8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ 9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ 10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى 11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى 12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ 13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى 14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ 15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ 16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى 17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى 18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ 19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى 20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى 21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى 22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ 23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ 24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟ 25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى 26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى 27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ 28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ 29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى 30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ 31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ 32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ 33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى 34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى 35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ 36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ 37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ 38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ 39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ 40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ 41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ 42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ 43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ 44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ 45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ 46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ 47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ 48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ 49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ 50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ 51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ 52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ 53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ 54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى 55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى 56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ 57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ 58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ 59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ 60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ 61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا 62
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ
Yıldıza andolsun batarken.
1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ
Arkadaşınız sapıtmadı, azdırılmadı.
2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ
Kendi hevasından konuşmuyor.
3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ
O ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir.
4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ
Bunu ona çok güçlü biri öğretti.
5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ
Üstün akıl sahibidir. Hemen doğruluverdi.
6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ
O, en yüksek ufukta idi.
7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ
Sonra yaklaşıp indi
8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ
Araları iki yay kadar veya daha yakın idi.
9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ
O anda (Allah’ın) kuluna vahyettiğini iletti.
10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى
Gördüğünü gönül yalanlamadı.
11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى
-Onunla gördüğü şey hususunda tartışıyor musunuz?
12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ
Hakikaten onu diğer bir inişte de gördü.
13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى
Sidre-i Münteha’nın yanında
14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ
Onun yanında da Me’va bahçesi vardır.
15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ
Sidre’yi bürüyen bürüyordu.
16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى
Göz, ne şaştı; ne aştı.
17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى
Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü gördü.
18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ
-Gördünüz mü Uzza’yı ve Lat’ı?
19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى
Diğer bir üçüncüsü Menat’ı?..
20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى
Erkekler sizin dişiler O’nun mu?
21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى
Öyleyse bu haksız bir taksim.
22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ
Onlar, sizin ve atalarınızın adlandırılmasından başka bir şey değildir. Allah, onlar hakkında bir belge indirmemiştir. Kuruntudan ve canlarının arzu ettiğinden başka bir şeye dayanmıyorlar. Oysa, onlara Rab’lerinden kılavuz gelmiştir.
23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ
Yoksa her umduğu şey insanın mıdır?
24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟
Ahiret de dünya da Allah’ındır.
25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى
Göklerde nice melekler var ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimseler için izin vermedikçe, onların şefaatı hiçbir işe yaramaz.
26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى
Doğrusu ahirete inanmayanlar, melekleri dişi olarak isimlendiriyorlar.
27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ
Oysa, bu konuda bir bilgileri yoktur. Sadece zanna tâbi oluyorlar. Zan ise gerçekten bir şey ifade etmez.
28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ
Bu sebeple sen, uyarımızdan yüz çevirenden ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenden uzak dur.
29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى
İşte onların bilgi seviyeleri budur. Şüphesiz Rabbin, kimin yolundan saptığını en iyi bilen O’dur. Kimin doğru yolda olduğunu da en iyi bilen O’dur.
30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ
Göklerde olan da yerde olan da Allah’ındır. Kötülük işleyenleri yaptıkları sebebiyle cezalandıracak, iyilik edenleri de en iyisi ile ödüllendirecektir.
31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟
O iyilik edenler, ufak tefek kusurları dışında, günahın büyüklerinden ve fuhşiyattan kaçarlar. Şüphesiz Rabbinin mağfireti geniştir. Sizi topraktan meydana getirdiği zaman da ve siz, annelerinizin karnında cenin halinde iken de sizi en iyi O bilir. Öyleyse, kendi kendinizi temize çıkarmayın. Kimin takvalı olduğunu en iyi o bilir.
32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ
Yüz çeviren kimseyi gördün mü?
33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى
Biraz meyletmiş ve sonra katılaşmıştır/direnmiştir.
34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى
Gaybın ilmi onun yanında da, o mu görüyor?
35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ
Yoksa, Musa’nın sahifelerinde olan şeyin haberi gelmedi mi?
36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ
Ya vefakar İbrahim’in?..
37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ
Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez.
38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
İnsan için çalıştığından başkası yoktur.
39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ
Çalışması da mutlaka gösterilecektir.
40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ
Sonra da karşılığı eksiksiz ödenecektir.
41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ
Kuşkusuz en son varış Rabbinedir.
42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ
Güldüren de O’dur, ağlatan da!
43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ
Öldüren O’dur, dirilten de!
44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ
Erkek ve dişi olarak iki cinsi yaratan O’dur.
45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ
Atıldığında bir damladan.
46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ
Tekrar diriltmek de O’na aittir.
47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ
Zengin kılan da O’dur. Kanaatkâr eden de.
48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ
Şi’ra (yıldızı)nın Rabbi de O’dur.
49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ
O helak etti evvelki Âd’ı...
50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ
Semûd’u da baki bırakmadı..
51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ
Daha önce de Nuh’un kavmini... onlar, daha zalim daha azgın idiler...
52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ
Alt üst edilmiş, yok olup gitmiştir.
53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ
Onlara şiddetli bir azap bürüdü.
54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى
O halde, Rabbinin hangi nimetinden şüphe ediyorsun?
55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
İşte bu, önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ
Yaklaşan yaklaşıyor.
57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ
Onu Allah’tan başkası açığa çıkaracak değildir.
58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ
Bu söze mi şaşıyorsunuz?
59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz?!
60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ
Eğlenip duruyorsunuz!
61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا
Artık, Allah’a secde edin. O’na kulluk edin.
62

Sureler

Mealler
Tûr Suresi
Önceki
Kamer Suresi
Sonraki