Sureler
Mealler
Önceki
Tûr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Vahyin aşama aşama inişi şahit olsun!
2 Arkadaşınız ne sapmıştır, ne kanmıştır;
3 ne de kendi keyfinden konuşmaktadır.
4 bu (Kur'an), kendisine indirilen bir vahiyden ibarettir.
5 Onu, melekeleri son derece güçlü bir (melek) öğretti;
6 etkileyici ve tam donanımlı: Derken o kendini olanca haşmetiyle gösterdi;
7 (önce) en uzak ufukta belirmişti;
8 daha sonra yaklaştı, derken iyice sokuldu;
9 öyle ki, iki yay aralığı, hatta daha az bir mesafe kaldı:
10 İşte (Allah)'ın kuluna vahyettiğini böylece iletmiş oldu.
11 Gördüğünü gönül yalanlamadı:
12 ne yani, şimdi siz ne gördüğü hususunda onunla tartışacak mısınız?
13 Doğrusu onu bir başka iniş sırasında yine görmüştü;
14 en sonuncu sidra ağacının yanında,
15 vaad edilen cennetin (görüntüsü) eşliğinde,
16 kaplayan o şey sidreyi çepeçevre kuşattığında...
17 Gönül gözü ne şaştı ve kamaştı, ne de haddi aştı:
18 hakikaten de o, Rabbinin en büyük ayetlerinden birini görmüştü.
19 Peki hiç düşündünüz mı Lat, Uzza
20 ve sonuncusuna, (hani) şu üçüncüleri olan Menat'a (neden dişi adlar verdiğinizi)?
21 Erkekler size kızlar O'na, öyle mi?
22 O halde bu ne berbat bir paylaşım böyle!
23 Bunlar, sadece sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden ibarettir; Allah bunlara hiçbir yetki ve otorite devretmemiştir. Bunu söyleyenler sadece kuruntu ve nefsani arzularının peşinden gidiyorlar; oysa ki Rablerinden kendilerine, ilahi rehberlik gelmiş bulunuyor.
24 Yoksa insan, (hakikatin) kendi arzu ve isteğine tabi olduğunu mu sanıyor?
25 Fakat ahiret de dünya da Allah'a aittir.
26 Her ne kadar göklerdeki melek sayısı çoksa da, Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimseler için verdiği şefaat izni olmadıkça, onların şefaati hiçbir fayda sağlamayacaktır.
27 Elbet ahirete inanmayan kimseler, melekleri dişi isimlerle adlandırırlar.
28 Ama onların bu konuda hiçbir bilgisi bulunmamakta, sadece zannın peşine düşmekteler: şu da bir gerçek ki, zan asla gerçeğin yerini tutamaz.
29 Şu halde, artık sen de vahyimizden yüz çevirerek Bize sırt dönen ve tek arzusu bu dünya hayatı(nın geçici zevkleri) olan kimseleri ciddiye alma!
30 Onların bilgi ufku da işte bu (dünya ile) sınırlıdır. Elbet senin Rabbin kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilendir, kimin doğru yola yöneldiğini de en iyi bilendir.
31 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir: en sonunda O, kötülük yapanları yaptıklarıyla cezalandıracak, iyilik yapanları ise çok daha güzeliyle ödüllendirecektir.
32 Ki onlar küçük kusurlar dışında günâhların büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar. Şüphesiz Rabbin bağışlaması geniş olandır. O sizi topraktan yarattığında ve siz daha annelerinizin karınlarında ceninler iken de (her kademede) sizi çok iyi bilir. Artık kendinizi temize çıkarmayın. Kimin sakındığını O daha iyi bilir.
33 Görmez misin (Bize) sırt çevireni?
34 Azıcık verip ardından koklatmayanı?
35 Şimdi o, gaybın bilgisine sahip olduğunu, onu gözlemlediğini mi iddia ediyor?
36 Yoksa ona bildirilmedi mi Musa'ya gelen vahiyde nelerin yer aldığı?
37 Dahası (aynı şeylerin) vefa sahibi İbrahim'e de (geldiği):
38 Kesinlikle, hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu taşımaz.
39 Ve insan başkasının değil, sadece kendi çabasının karşılığını görecektir.
40 Ve elbet onun çabası, günü geldiğinde kesinlikle gözler önüne serilecektir.
41 Sonunda, (yaptıklarının) karşılığı eksiksiz verilecektir.
42 En nihayet (varlık bilgisinin) son, en son sınırı Rabbine aittir.
43 Ve elbet ağlatan da O'dur, güldüren de O.
44 Dahası elbette öldüren de O'dur, hayat veren de O.
45 Yine erkek ve dişi çiftleri yaratan da kesinlikle O'dur;
46 (rahme) atıldığı zaman, bir meni damlasından...
47 Ve elbet öteki (hayatı) yaratmak da O'na düşer.
48 Yine elbet zengin eden de O'dur, sınırlayan da O.
49 Ve Şi'ra yıldızının Rabbi de kesinlikle O'dur.
50 Ve elbet O helak etmiştir kadim Ad'ı,
51 ve Semid'u; geriye onlardan hiçbir iz bırakmadı.
52 Tıpkı daha önceki Nuh kavmi (gibi): Çünkü onlar zulümde ve azgınlıkta ileri gitmiştiler.
53 Tıpkı altı üstüne getirilen diğer topluluklar (gibi).
54 Derken, kuşatan o şey onları (tarihe) gömdü.
55 Şu halde (ey insan)! Rabbinin hangi nimetinden dolayı (hesaba çekilmekten) tereddüt edersin?
56 İşte bu, önceki uyarı türlerinden bir uyarıdır:
57 Dehşet (anı) yaklaştıkça yaklaşıyor!
58 Allah'tan başka kimse onun perdesini aralayamaz.
59 Ne yani, siz bu (kaçınılmaz) olayın haberini tuhaf mı buluyorsunuz?
60 Ve dahi ağlanacak halinize gülüyorsunuz?
61 Üstelik bir de kafa tutuyorsunuz?
62 Artık (bırakın bu tavrı da), Allah'ın huzurunda yerlere kapanın ve yalnız O'na kulluk edin!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ 1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ 2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ 3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ 4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ 5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ 6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ 7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ 8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ 9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ 10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى 11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى 12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ 13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى 14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ 15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ 16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى 17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى 18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ 19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى 20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى 21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى 22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ 23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ 24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟ 25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى 26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى 27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ 28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ 29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى 30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ 31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ 32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ 33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى 34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى 35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ 36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ 37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ 38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ 39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ 40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ 41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ 42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ 43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ 44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ 45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ 46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ 47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ 48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ 49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ 50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ 51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ 52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ 53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ 54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى 55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى 56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ 57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ 58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ 59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ 60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ 61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا 62
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ
Vahyin aşama aşama inişi şahit olsun!
1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ
Arkadaşınız ne sapmıştır, ne kanmıştır;
2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ
ne de kendi keyfinden konuşmaktadır.
3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ
bu (Kur'an), kendisine indirilen bir vahiyden ibarettir.
4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ
Onu, melekeleri son derece güçlü bir (melek) öğretti;
5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ
etkileyici ve tam donanımlı: Derken o kendini olanca haşmetiyle gösterdi;
6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ
(önce) en uzak ufukta belirmişti;
7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ
daha sonra yaklaştı, derken iyice sokuldu;
8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ
öyle ki, iki yay aralığı, hatta daha az bir mesafe kaldı:
9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ
İşte (Allah)'ın kuluna vahyettiğini böylece iletmiş oldu.
10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى
Gördüğünü gönül yalanlamadı:
11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى
ne yani, şimdi siz ne gördüğü hususunda onunla tartışacak mısınız?
12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ
Doğrusu onu bir başka iniş sırasında yine görmüştü;
13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى
en sonuncu sidra ağacının yanında,
14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ
vaad edilen cennetin (görüntüsü) eşliğinde,
15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ
kaplayan o şey sidreyi çepeçevre kuşattığında...
16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى
Gönül gözü ne şaştı ve kamaştı, ne de haddi aştı:
17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى
hakikaten de o, Rabbinin en büyük ayetlerinden birini görmüştü.
18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ
Peki hiç düşündünüz mı Lat, Uzza
19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى
ve sonuncusuna, (hani) şu üçüncüleri olan Menat'a (neden dişi adlar verdiğinizi)?
20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى
Erkekler size kızlar O'na, öyle mi?
21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى
O halde bu ne berbat bir paylaşım böyle!
22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ
Bunlar, sadece sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden ibarettir; Allah bunlara hiçbir yetki ve otorite devretmemiştir. Bunu söyleyenler sadece kuruntu ve nefsani arzularının peşinden gidiyorlar; oysa ki Rablerinden kendilerine, ilahi rehberlik gelmiş bulunuyor.
23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ
Yoksa insan, (hakikatin) kendi arzu ve isteğine tabi olduğunu mu sanıyor?
24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟
Fakat ahiret de dünya da Allah'a aittir.
25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى
Her ne kadar göklerdeki melek sayısı çoksa da, Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimseler için verdiği şefaat izni olmadıkça, onların şefaati hiçbir fayda sağlamayacaktır.
26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى
Elbet ahirete inanmayan kimseler, melekleri dişi isimlerle adlandırırlar.
27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ
Ama onların bu konuda hiçbir bilgisi bulunmamakta, sadece zannın peşine düşmekteler: şu da bir gerçek ki, zan asla gerçeğin yerini tutamaz.
28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ
Şu halde, artık sen de vahyimizden yüz çevirerek Bize sırt dönen ve tek arzusu bu dünya hayatı(nın geçici zevkleri) olan kimseleri ciddiye alma!
29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى
Onların bilgi ufku da işte bu (dünya ile) sınırlıdır. Elbet senin Rabbin kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilendir, kimin doğru yola yöneldiğini de en iyi bilendir.
30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir: en sonunda O, kötülük yapanları yaptıklarıyla cezalandıracak, iyilik yapanları ise çok daha güzeliyle ödüllendirecektir.
31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟
Ki onlar küçük kusurlar dışında günâhların büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar. Şüphesiz Rabbin bağışlaması geniş olandır. O sizi topraktan yarattığında ve siz daha annelerinizin karınlarında ceninler iken de (her kademede) sizi çok iyi bilir. Artık kendinizi temize çıkarmayın. Kimin sakındığını O daha iyi bilir.
32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ
Görmez misin (Bize) sırt çevireni?
33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى
Azıcık verip ardından koklatmayanı?
34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى
Şimdi o, gaybın bilgisine sahip olduğunu, onu gözlemlediğini mi iddia ediyor?
35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ
Yoksa ona bildirilmedi mi Musa'ya gelen vahiyde nelerin yer aldığı?
36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ
Dahası (aynı şeylerin) vefa sahibi İbrahim'e de (geldiği):
37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ
Kesinlikle, hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu taşımaz.
38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
Ve insan başkasının değil, sadece kendi çabasının karşılığını görecektir.
39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ
Ve elbet onun çabası, günü geldiğinde kesinlikle gözler önüne serilecektir.
40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ
Sonunda, (yaptıklarının) karşılığı eksiksiz verilecektir.
41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ
En nihayet (varlık bilgisinin) son, en son sınırı Rabbine aittir.
42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ
Ve elbet ağlatan da O'dur, güldüren de O.
43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ
Dahası elbette öldüren de O'dur, hayat veren de O.
44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ
Yine erkek ve dişi çiftleri yaratan da kesinlikle O'dur;
45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ
(rahme) atıldığı zaman, bir meni damlasından...
46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ
Ve elbet öteki (hayatı) yaratmak da O'na düşer.
47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ
Yine elbet zengin eden de O'dur, sınırlayan da O.
48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ
Ve Şi'ra yıldızının Rabbi de kesinlikle O'dur.
49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ
Ve elbet O helak etmiştir kadim Ad'ı,
50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ
ve Semid'u; geriye onlardan hiçbir iz bırakmadı.
51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ
Tıpkı daha önceki Nuh kavmi (gibi): Çünkü onlar zulümde ve azgınlıkta ileri gitmiştiler.
52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ
Tıpkı altı üstüne getirilen diğer topluluklar (gibi).
53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ
Derken, kuşatan o şey onları (tarihe) gömdü.
54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى
Şu halde (ey insan)! Rabbinin hangi nimetinden dolayı (hesaba çekilmekten) tereddüt edersin?
55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
İşte bu, önceki uyarı türlerinden bir uyarıdır:
56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ
Dehşet (anı) yaklaştıkça yaklaşıyor!
57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ
Allah'tan başka kimse onun perdesini aralayamaz.
58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ
Ne yani, siz bu (kaçınılmaz) olayın haberini tuhaf mı buluyorsunuz?
59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ
Ve dahi ağlanacak halinize gülüyorsunuz?
60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ
Üstelik bir de kafa tutuyorsunuz?
61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا
Artık (bırakın bu tavrı da), Allah'ın huzurunda yerlere kapanın ve yalnız O'na kulluk edin!
62

Sureler

Mealler
Tûr Suresi
Önceki
Kamer Suresi
Sonraki