Sureler
Mealler
Önceki
Tûr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Düşün yücelerden inen (Allah'ın mesajının) gözler önüne serdiğini!
2 Sizin bu arkadaşınız ne sapmış, ne de aldatılmıştır,
3 ve ne de kendi arzu ve heveslerine göre konuşmaktadır:
4 bu (size ilettiği), kendisine indirilen (ilahi) vahiyden başka bir şey değildir;
5 son derece kudretli birinin ona öğrettiği (bir vahiy):
6 (o,) fevkalade bir güçle donatılmış (bir melektir) ki o an geldiğinde kendini gerçek şekli ve hüviyeti ile gösterdi,
7 ufkun en uç noktasında görünerek,
8 ve sonra yaklaşarak yanına geldi,
9 aralarında iki yay mesafesi kalıncaya kadar, hatta daha da yakınına.
10 Böylece (Allah), vahyedilmesini uygun gördüğü her şeyi kuluna vahyetmiş oldu.
11 (Kulunun) kalbi gördüğünü yalanlamadı.
12 Peki siz, ne gördüğü konusunda o'nunla tartışmaya mı giriyorsunuz?
13 Ve onu bir kez daha gördü,
14 en uzak noktadaki sidre ağacının yanında,
15 vaad edilen bahçenin yakınında,
16 meçhul bir parlaklığın çevresini sarıp kuşattığı sidre ağacının başında.
17 (Dikkat edin,) göz ne kaydı, ne de (başka yöne) çevrildi:
18 ve o, gerçekten de Rabbinin en muhteşem sembollerinden bir kısmını gördü.
19 Hiç düşündünüz mü (neden taptığınızı) Lat ve 'Uzza'ya?
20 Ve (üçlünün) üçüncüsü ve sonuncusu olan Menat(a)?
21 Neden kendiniz için (yalnız) erkek çocuklar (istersiniz de) O'na kız çocuklar (isnad edersiniz?)
22 Bakın, bu kesinlikle haksız bir taksimdir!
23 Bu (sözde ilahi varlık)lar sizin ve atalarınızın uydurduğu boş isimlerden başka şeyler değildir; (ve) Allah onlara hiçbir yetki vermemiştir. Onlar, (o putlara tapanlar,) sadece zannın ve kuruntuların peşine takılıyorlar; halbuki şimdi onlara Rablerinden bir yol gösterici gelmiştir.
24 İnsan, her dilediğini elde etme hakkına sahip olduğunu mu sanır?
25 Halbuki hem ötekisi, hem de bu dünya, (yalnız) Allah'a aittir!
26 Çünkü, göklerde ne kadar çok melek olsa da, onların şefaati (hiç kimseye) en ufak bir fayda sağlamayacaktır; meğer ki Allah dilediği ve razı olduğu kimse için (şefaat) izni vermiş olsun.
27 Bakın, (ancak) öteki dünyaya (samimiyetle) inanmayanlar, melekleri dişi varlıklar olarak görürler;
28 ve onların bu konuda hiçbir bilgileri olmadığından yalnızca zannın ardından giderler ama zan, hiçbir zaman gerçeğin yerini tutmaz.
29 O halde, Bizi anmaktan uzak duran ve bu dünya hayatından başka bir şeye önem vermeyenlere mani ol,
30 ki bu onlar için bilinmeye değer tek şeydir. Şüphe yok ki Rabbin, kimin O'nun yolundan saptığını ve kimin O'nun rehberliğine uyduğunu hakkıyla bilir.
31 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir: O, kötülük yapanlara yaptıklarının karşılığını verecek ve iyilik yapanları da katıksız iyilikle ödüllendirecektir.
32 İhsan sahibi, devamlı aktif samimi mü’minler, küçük kusurların dışında, bilerek büyük günah işlemekten ve meşrû olmayan şehevî fiillerden, gayri meşrû ilişkilerden, zinadan, hayâsızlıktan, cimrilikten, haddi aşmaktan ve ahlâksızlıktan kaçınanlardır. Senin Rabbinin koruma kalkanı ve bağışlaması geniştir. O, sizi topraktan yarattığı günler dahil, annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz dönemleri de içine alacak şekilde her şeyi bilir, sizi iyi tanır. Bu sebeple kendinizi, vicdanlarınızı, birbirinizi temize çıkarmayın. O, kendisine sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanları, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan, takva esaslarını, takvaya dayalı düzeni benimseyen mü’minleri de iyi bilir.
33 Peki, hiç düşündün mü (Bizi hatırlamaktan) uzak duranı (ve bu dünya hayatından başka şeye değer vermeyeni),
34 ve (kendi ruhunun temizliği için kendisinden) bu kadar az ve bu kadar gönülsüzce vereni?
35 O, insan kavrayışının ötesindeki şeyin bilgisine sahip (olduğunu) ve böylece (onu açıkça) görebil(diğini mi iddia ed)iyor?
36 Yoksa henüz kendisine bildirilmedi mi Musa'ya gelen vahiylerde ne vardı,
37 ve her türlü güvene layık olan İbrahim'e;
38 ve hiç kimse, kimsenin yükünü taşıyacak değildir;
39 ve insana uğrunda çaba gösterdiği dışında bir şey verilmeyecektir;
40 ve zamanı geldiğinde kendisine çabası(nın gerçek anlamı) gösterilecek,
41 ve sonra ona tam karşılığı verilecektir;
42 ve (bütün mevcudatın) başı ve sonu Rabbinin katındadır;
43 (sizi) güldüren ve ağlatan yalnız O'dur;
44 ölümü getiren ve hayatı bağışlayan yalnız O'dur;
45 ve O'dur iki cinsi -erkeği ve dişiyi- yaratan,
46 (sadece) bir sperm damlasından,
47 ve O'nun kudretindedir ikinci bir hayatı da var etmek;
48 isteklerden arındıran ve mülk sahibi kılan yalnız O'dur;
49 ve yalnız O'dur en parlak yıldıza destek veren;
50 ve O'dur yok eden kadim (kabileler) 'Ad
51 ve Semud'u, hiçbir iz bırakmayacak şekilde,
52 ve onlardan önce Nuh kavmini -(çünkü,) hepsi de kötülükte çok iştahlı ve çok azgın olmuşlardı-
53 (işte Rabbin onları yok etti,) tıpkı yıkılıp altüst olan öteki şehirleri yok olmaya terk ettiği
54 ve sonra ebediyyen görünmez hale getirdiği (gibi).
55 O halde Rabbinin hangi nimet ve kudretinden (hala) şüphe duyabilirsin?
56 Bu, önceki uyarılar gibi bir uyarıdır.
57 Yakın olan şu (Son Saat) daha da yaklaşıyor,
58 (Ama) onu Allah'tan başka kimse açığa çıkaramaz...
59 Siz bu haberleri tuhaf mı buluyorsunuz?
60 Ağlayacağınıza gülüyorsunuz;
61 ve eğlenip duruyorsunuz?
62 (Ama artık) Allah'a secde edin ve (yalnız O'na) kulluk yapın!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ 1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ 2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ 3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ 4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ 5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ 6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ 7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ 8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ 9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ 10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى 11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى 12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ 13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى 14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ 15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ 16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى 17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى 18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ 19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى 20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى 21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى 22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ 23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ 24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟ 25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى 26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى 27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ 28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ 29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى 30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ 31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ 32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ 33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى 34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى 35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ 36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ 37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ 38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ 39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ 40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ 41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ 42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ 43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ 44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ 45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ 46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ 47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ 48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ 49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ 50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ 51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ 52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ 53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ 54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى 55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى 56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ 57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ 58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ 59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ 60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ 61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا 62
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ
Düşün yücelerden inen (Allah'ın mesajının) gözler önüne serdiğini!
1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ
Sizin bu arkadaşınız ne sapmış, ne de aldatılmıştır,
2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ
ve ne de kendi arzu ve heveslerine göre konuşmaktadır:
3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ
bu (size ilettiği), kendisine indirilen (ilahi) vahiyden başka bir şey değildir;
4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ
son derece kudretli birinin ona öğrettiği (bir vahiy):
5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ
(o,) fevkalade bir güçle donatılmış (bir melektir) ki o an geldiğinde kendini gerçek şekli ve hüviyeti ile gösterdi,
6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ
ufkun en uç noktasında görünerek,
7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ
ve sonra yaklaşarak yanına geldi,
8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ
aralarında iki yay mesafesi kalıncaya kadar, hatta daha da yakınına.
9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ
Böylece (Allah), vahyedilmesini uygun gördüğü her şeyi kuluna vahyetmiş oldu.
10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى
(Kulunun) kalbi gördüğünü yalanlamadı.
11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى
Peki siz, ne gördüğü konusunda o'nunla tartışmaya mı giriyorsunuz?
12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ
Ve onu bir kez daha gördü,
13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى
en uzak noktadaki sidre ağacının yanında,
14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ
vaad edilen bahçenin yakınında,
15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ
meçhul bir parlaklığın çevresini sarıp kuşattığı sidre ağacının başında.
16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى
(Dikkat edin,) göz ne kaydı, ne de (başka yöne) çevrildi:
17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى
ve o, gerçekten de Rabbinin en muhteşem sembollerinden bir kısmını gördü.
18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ
Hiç düşündünüz mü (neden taptığınızı) Lat ve 'Uzza'ya?
19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى
Ve (üçlünün) üçüncüsü ve sonuncusu olan Menat(a)?
20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى
Neden kendiniz için (yalnız) erkek çocuklar (istersiniz de) O'na kız çocuklar (isnad edersiniz?)
21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى
Bakın, bu kesinlikle haksız bir taksimdir!
22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ
Bu (sözde ilahi varlık)lar sizin ve atalarınızın uydurduğu boş isimlerden başka şeyler değildir; (ve) Allah onlara hiçbir yetki vermemiştir. Onlar, (o putlara tapanlar,) sadece zannın ve kuruntuların peşine takılıyorlar; halbuki şimdi onlara Rablerinden bir yol gösterici gelmiştir.
23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ
İnsan, her dilediğini elde etme hakkına sahip olduğunu mu sanır?
24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟
Halbuki hem ötekisi, hem de bu dünya, (yalnız) Allah'a aittir!
25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى
Çünkü, göklerde ne kadar çok melek olsa da, onların şefaati (hiç kimseye) en ufak bir fayda sağlamayacaktır; meğer ki Allah dilediği ve razı olduğu kimse için (şefaat) izni vermiş olsun.
26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى
Bakın, (ancak) öteki dünyaya (samimiyetle) inanmayanlar, melekleri dişi varlıklar olarak görürler;
27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ
ve onların bu konuda hiçbir bilgileri olmadığından yalnızca zannın ardından giderler ama zan, hiçbir zaman gerçeğin yerini tutmaz.
28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ
O halde, Bizi anmaktan uzak duran ve bu dünya hayatından başka bir şeye önem vermeyenlere mani ol,
29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى
ki bu onlar için bilinmeye değer tek şeydir. Şüphe yok ki Rabbin, kimin O'nun yolundan saptığını ve kimin O'nun rehberliğine uyduğunu hakkıyla bilir.
30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir: O, kötülük yapanlara yaptıklarının karşılığını verecek ve iyilik yapanları da katıksız iyilikle ödüllendirecektir.
31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟
İhsan sahibi, devamlı aktif samimi mü’minler, küçük kusurların dışında, bilerek büyük günah işlemekten ve meşrû olmayan şehevî fiillerden, gayri meşrû ilişkilerden, zinadan, hayâsızlıktan, cimrilikten, haddi aşmaktan ve ahlâksızlıktan kaçınanlardır. Senin Rabbinin koruma kalkanı ve bağışlaması geniştir. O, sizi topraktan yarattığı günler dahil, annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz dönemleri de içine alacak şekilde her şeyi bilir, sizi iyi tanır. Bu sebeple kendinizi, vicdanlarınızı, birbirinizi temize çıkarmayın. O, kendisine sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanları, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan, takva esaslarını, takvaya dayalı düzeni benimseyen mü’minleri de iyi bilir.
32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ
Peki, hiç düşündün mü (Bizi hatırlamaktan) uzak duranı (ve bu dünya hayatından başka şeye değer vermeyeni),
33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى
ve (kendi ruhunun temizliği için kendisinden) bu kadar az ve bu kadar gönülsüzce vereni?
34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى
O, insan kavrayışının ötesindeki şeyin bilgisine sahip (olduğunu) ve böylece (onu açıkça) görebil(diğini mi iddia ed)iyor?
35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ
Yoksa henüz kendisine bildirilmedi mi Musa'ya gelen vahiylerde ne vardı,
36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ
ve her türlü güvene layık olan İbrahim'e;
37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ
ve hiç kimse, kimsenin yükünü taşıyacak değildir;
38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
ve insana uğrunda çaba gösterdiği dışında bir şey verilmeyecektir;
39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ
ve zamanı geldiğinde kendisine çabası(nın gerçek anlamı) gösterilecek,
40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ
ve sonra ona tam karşılığı verilecektir;
41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ
ve (bütün mevcudatın) başı ve sonu Rabbinin katındadır;
42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ
(sizi) güldüren ve ağlatan yalnız O'dur;
43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ
ölümü getiren ve hayatı bağışlayan yalnız O'dur;
44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ
ve O'dur iki cinsi -erkeği ve dişiyi- yaratan,
45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ
(sadece) bir sperm damlasından,
46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ
ve O'nun kudretindedir ikinci bir hayatı da var etmek;
47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ
isteklerden arındıran ve mülk sahibi kılan yalnız O'dur;
48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ
ve yalnız O'dur en parlak yıldıza destek veren;
49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ
ve O'dur yok eden kadim (kabileler) 'Ad
50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ
ve Semud'u, hiçbir iz bırakmayacak şekilde,
51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ
ve onlardan önce Nuh kavmini -(çünkü,) hepsi de kötülükte çok iştahlı ve çok azgın olmuşlardı-
52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ
(işte Rabbin onları yok etti,) tıpkı yıkılıp altüst olan öteki şehirleri yok olmaya terk ettiği
53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ
ve sonra ebediyyen görünmez hale getirdiği (gibi).
54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى
O halde Rabbinin hangi nimet ve kudretinden (hala) şüphe duyabilirsin?
55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
Bu, önceki uyarılar gibi bir uyarıdır.
56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ
Yakın olan şu (Son Saat) daha da yaklaşıyor,
57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ
(Ama) onu Allah'tan başka kimse açığa çıkaramaz...
58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ
Siz bu haberleri tuhaf mı buluyorsunuz?
59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ
Ağlayacağınıza gülüyorsunuz;
60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ
ve eğlenip duruyorsunuz?
61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا
(Ama artık) Allah'a secde edin ve (yalnız O'na) kulluk yapın!
62

Sureler

Mealler
Tûr Suresi
Önceki
Kamer Suresi
Sonraki