Sureler
Mealler
Önceki
Tûr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Kaybolduğu zaman yıldıza yemin olsun ki.
2 Sizin arkadaşınız ne sapıktır, nede azgın birisidir.
3 O kendi arzusuyla konuşmuyor.
4 (Size bildirdikleri) Ona vahy edilmiş olan vahiydir.
5 O vahyi ona çok güçlü olan (vahiy meleği) öğretmiştir.
6 Çok güçlü bir belleğe sahip olan vahiy elçisi ufukta göründü.
7 O ufkun en yüksek yerinde.
8 Sonra aşağı sarktı ve yaklaştı.
9 İki yay uzaklığı kadar. Hatta daha yakın.
10 Sonra Allah'ın kulu (Muhammed'e) vahy edilmesi gerekeni (Allah'ın mesajlarını) vahy etti.
11 (Muhammed'in) Gözüyle gördüğünü kalbi yalanlamadı.
12 Peki, onun gördüğü hakkında (görmediğiniz bir şeyi) tartışıyor musunuz?
13 Halbuki o (Muhammed) daha önceki bir inişinde de, o vahiy meleğini görmüştü.
14 Son ağacın yanında.
15 Sığınılan (me'va) bahçenin yanındaki (son ağaç).
16 Ağacı (azametiyle) kaplayan, o ağacı kuşatmıştı.
17 Bundan dolayı gözü aldanmamış ve gördüğüne isyan etmemişti.
18 Elbette ki o, Rabbinin en büyük ayetlerinden birisini görmüştür.
19 (Ey inkarcılar!) Siz Lat'a ve Uzza'ya bakıyor musunuz?
20 Diğer üçüncüsü olan Menat'a.
21 Erkekler size ait, dişiler de Allah'a ait öyle mi?
22 Peki, bu haksız taksimi (neye göre yaptınız?).
23 Ancak, o putlara taktığınız dişi isimler, Allah hiçbir bağlayıcı kanıt indirmediği halde, sizin ve önceki atalarınızın onlara taktığı isimlerdir. Nefislerin her arzu ettikleri şey doğru olmadığı halde onlar bu konuda yalnızca zanna uyuyorlar. Halbuki, onlara Rablerinden doğruları gösteren bir hüda (kitap) gelmişti.
24 Yoksa insanın her temenni ettiği şey gerçek midir?
25 Ahiret de, dünya da Allah'a aittir.
26 Göklerde nice melekler var. Onların şefaati, Allah'ın izin verdiği ve razı olduğundan başkasına, hiçbir şekilde fayda vermez.
27 Ahiret gününe inanmayanlar, melekleri dişilere verdikleri isimlerle isimlendirdiler.
28 Meleklerin cinsiyeti ile ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadıkları halde, yalnızca zanna tabi oluyorlar. Halbuki zan, gerçek doğrulardan yana hiçbir şey ifade etmez.
29 Yalnızca dünya hayatını isteyerek, bizim öğütlerimizden yüz çevirip arkasına atandan, sende yüz çevir.
30 Zikrimizden yüz çevirenlerin, ilimden elde ettikleri sonuç bu. Elbetteki senin Rabbin, yolundan sapanları en iyi bilen olduğu gibi, doğru yolda olanları da en iyi bilen dir.
31 Göklerde ve yerde olanlar Allah'a ait olduğu için, kötülük yapanların yaptıklarının karşılığını, iyilik yapanlarında yaptıklarının karşılığını, onları iyi ve güzel karşılayarak verecektir.
32 Küçük sürçmelerin dışında, günahların büyüklerinden ve çirkin davranışlardan kaçınanları, şüphe yok ki Allah bağışlamasıyla kuşatacaktır. O Rabbiniz sizi yeryüzünde yaratırken ve annelerinizin karnında henüz cenin halindeyken dahi, sizi en iyi bilendir. Onun için kendi nefsinizi kendiniz temize çıkarmayın, O kendisinden sakınıp korunanı da en iyi bilen O dur.
33 Sen (bizim öğütlerimizden) yüz çevireni gördün mü?
34 Muhtaç olanlara çok az veriyor ve çok katı davranıyor.
35 Bilenmeyenlerin bilgisi onun yanında da, geleceği görerek mi (tükenecek korkusuyla) cimrilik yapıyor?
36 Yoksa Musa'nın sayfalarında olanların haberi ona anlatılmadı mı?
37 Vefalı olan İbrahim'in sayfaları.
38 Hiçbir günahkar bir diğerinin günahını yüklenmez.
39 İnsan için elinin kazandığından başka, elde edeceği hiçbir kazanç yoktur.
40 Sonuçta insana kendi kazandığının karşılığı gösterilecektir.
41 Sonra insan, kazandığı en uygun karşılıkla cezalandırılır.
42 Kesinlikle nihai karar vermek Allah'a aittir.
43 Elbette vereceği kararla güldürende O, ağlatan da O dur.
44 Öldürende O, hayat verende O dur.
45 Muhakkak ki erkeği ve dişiyi iki çift olarak yaratan O dur.
46 Atıldığı zaman nutfeden yaratan.
47 Ana rahmine atılan nutfeyi (insan) haline getirmek O na aittir.
48 İhtiyaçsız zengin olan ve yarattıklarının ihtiyaçlarını yeterli olarak veren de O dur.
49 Şi'ra yıldızının Rabbi de O dur.
50 Şüphesiz ki Ad toplumunu helak eden de O.
51 Semud kavmini de, onlardan hiçbir şey kalmadı.
52 Daha önceden Nuh toplumunu da helak etmişti. Çünkü onlar çok zalim ve çok azgın, isyankar bir toplumdu.
53 Nefislerinin arzularına uyarak iftiralar atan bir topluluk.
54 Nuh toplumunu kuşatan şey (azap) kuşatmıştı.
55 Rabbinin hangi nimetlerini tartışıyorsun.
56 Nuh toplumunun uyarılışı, (insanlık tarihinde) ilk uyarılıştır.
57 Yaklaşan (Allah'ın azabı bir topluma) yaklaşınca.
58 O yaklaşan azabı Allah dan başka kaldıracak hiçbir kimse yoktur.
59 (Allah'ın) Bu sözlerine şaşırıyor musunuz?
60 Ağlamanız gerekirken gülüyorsunuz.
61 Siz uyarılara karşı duyarsız davranıyorsunuz.
62 Artık yalnızca Allah'a secde edin ve yalnızca O na kulluk edinin.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ 1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ 2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ 3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ 4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ 5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ 6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ 7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ 8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ 9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ 10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى 11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى 12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ 13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى 14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ 15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ 16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى 17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى 18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ 19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى 20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى 21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى 22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ 23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ 24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟ 25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى 26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى 27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ 28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ 29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى 30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ 31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ 32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ 33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى 34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى 35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ 36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ 37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ 38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ 39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ 40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ 41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ 42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ 43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ 44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ 45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ 46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ 47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ 48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ 49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ 50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ 51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ 52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ 53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ 54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى 55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى 56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ 57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ 58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ 59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ 60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ 61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا 62
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ
Kaybolduğu zaman yıldıza yemin olsun ki.
1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ
Sizin arkadaşınız ne sapıktır, nede azgın birisidir.
2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ
O kendi arzusuyla konuşmuyor.
3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ
(Size bildirdikleri) Ona vahy edilmiş olan vahiydir.
4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ
O vahyi ona çok güçlü olan (vahiy meleği) öğretmiştir.
5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ
Çok güçlü bir belleğe sahip olan vahiy elçisi ufukta göründü.
6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ
O ufkun en yüksek yerinde.
7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ
Sonra aşağı sarktı ve yaklaştı.
8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ
İki yay uzaklığı kadar. Hatta daha yakın.
9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ
Sonra Allah'ın kulu (Muhammed'e) vahy edilmesi gerekeni (Allah'ın mesajlarını) vahy etti.
10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى
(Muhammed'in) Gözüyle gördüğünü kalbi yalanlamadı.
11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى
Peki, onun gördüğü hakkında (görmediğiniz bir şeyi) tartışıyor musunuz?
12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ
Halbuki o (Muhammed) daha önceki bir inişinde de, o vahiy meleğini görmüştü.
13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى
Son ağacın yanında.
14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ
Sığınılan (me'va) bahçenin yanındaki (son ağaç).
15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ
Ağacı (azametiyle) kaplayan, o ağacı kuşatmıştı.
16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى
Bundan dolayı gözü aldanmamış ve gördüğüne isyan etmemişti.
17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى
Elbette ki o, Rabbinin en büyük ayetlerinden birisini görmüştür.
18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ
(Ey inkarcılar!) Siz Lat'a ve Uzza'ya bakıyor musunuz?
19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى
Diğer üçüncüsü olan Menat'a.
20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى
Erkekler size ait, dişiler de Allah'a ait öyle mi?
21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى
Peki, bu haksız taksimi (neye göre yaptınız?).
22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ
Ancak, o putlara taktığınız dişi isimler, Allah hiçbir bağlayıcı kanıt indirmediği halde, sizin ve önceki atalarınızın onlara taktığı isimlerdir. Nefislerin her arzu ettikleri şey doğru olmadığı halde onlar bu konuda yalnızca zanna uyuyorlar. Halbuki, onlara Rablerinden doğruları gösteren bir hüda (kitap) gelmişti.
23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ
Yoksa insanın her temenni ettiği şey gerçek midir?
24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟
Ahiret de, dünya da Allah'a aittir.
25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى
Göklerde nice melekler var. Onların şefaati, Allah'ın izin verdiği ve razı olduğundan başkasına, hiçbir şekilde fayda vermez.
26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى
Ahiret gününe inanmayanlar, melekleri dişilere verdikleri isimlerle isimlendirdiler.
27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ
Meleklerin cinsiyeti ile ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadıkları halde, yalnızca zanna tabi oluyorlar. Halbuki zan, gerçek doğrulardan yana hiçbir şey ifade etmez.
28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ
Yalnızca dünya hayatını isteyerek, bizim öğütlerimizden yüz çevirip arkasına atandan, sende yüz çevir.
29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى
Zikrimizden yüz çevirenlerin, ilimden elde ettikleri sonuç bu. Elbetteki senin Rabbin, yolundan sapanları en iyi bilen olduğu gibi, doğru yolda olanları da en iyi bilen dir.
30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ
Göklerde ve yerde olanlar Allah'a ait olduğu için, kötülük yapanların yaptıklarının karşılığını, iyilik yapanlarında yaptıklarının karşılığını, onları iyi ve güzel karşılayarak verecektir.
31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟
Küçük sürçmelerin dışında, günahların büyüklerinden ve çirkin davranışlardan kaçınanları, şüphe yok ki Allah bağışlamasıyla kuşatacaktır. O Rabbiniz sizi yeryüzünde yaratırken ve annelerinizin karnında henüz cenin halindeyken dahi, sizi en iyi bilendir. Onun için kendi nefsinizi kendiniz temize çıkarmayın, O kendisinden sakınıp korunanı da en iyi bilen O dur.
32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ
Sen (bizim öğütlerimizden) yüz çevireni gördün mü?
33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى
Muhtaç olanlara çok az veriyor ve çok katı davranıyor.
34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى
Bilenmeyenlerin bilgisi onun yanında da, geleceği görerek mi (tükenecek korkusuyla) cimrilik yapıyor?
35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ
Yoksa Musa'nın sayfalarında olanların haberi ona anlatılmadı mı?
36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ
Vefalı olan İbrahim'in sayfaları.
37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ
Hiçbir günahkar bir diğerinin günahını yüklenmez.
38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
İnsan için elinin kazandığından başka, elde edeceği hiçbir kazanç yoktur.
39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ
Sonuçta insana kendi kazandığının karşılığı gösterilecektir.
40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ
Sonra insan, kazandığı en uygun karşılıkla cezalandırılır.
41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ
Kesinlikle nihai karar vermek Allah'a aittir.
42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ
Elbette vereceği kararla güldürende O, ağlatan da O dur.
43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ
Öldürende O, hayat verende O dur.
44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ
Muhakkak ki erkeği ve dişiyi iki çift olarak yaratan O dur.
45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ
Atıldığı zaman nutfeden yaratan.
46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ
Ana rahmine atılan nutfeyi (insan) haline getirmek O na aittir.
47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ
İhtiyaçsız zengin olan ve yarattıklarının ihtiyaçlarını yeterli olarak veren de O dur.
48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ
Şi'ra yıldızının Rabbi de O dur.
49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ
Şüphesiz ki Ad toplumunu helak eden de O.
50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ
Semud kavmini de, onlardan hiçbir şey kalmadı.
51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ
Daha önceden Nuh toplumunu da helak etmişti. Çünkü onlar çok zalim ve çok azgın, isyankar bir toplumdu.
52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ
Nefislerinin arzularına uyarak iftiralar atan bir topluluk.
53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ
Nuh toplumunu kuşatan şey (azap) kuşatmıştı.
54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى
Rabbinin hangi nimetlerini tartışıyorsun.
55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
Nuh toplumunun uyarılışı, (insanlık tarihinde) ilk uyarılıştır.
56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ
Yaklaşan (Allah'ın azabı bir topluma) yaklaşınca.
57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ
O yaklaşan azabı Allah dan başka kaldıracak hiçbir kimse yoktur.
58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ
(Allah'ın) Bu sözlerine şaşırıyor musunuz?
59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ
Ağlamanız gerekirken gülüyorsunuz.
60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ
Siz uyarılara karşı duyarsız davranıyorsunuz.
61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا
Artık yalnızca Allah'a secde edin ve yalnızca O na kulluk edinin.
62

Sureler

Mealler
Tûr Suresi
Önceki
Kamer Suresi
Sonraki