Sureler
Mealler
Önceki
Tûr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Battığı zaman yıldıza andolsun ki,
2 Arkadaşınız sapmadı da, azmadı da.
3 O kendi tutkusundan (hevasından) da konuşmuyor.
4 O (konuştuğu, kendine) vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.
5 Onu çetin kuvvetleri olan (Cibril) öğretti.
6 O çarpıcı bir güzelliğe [1] sahiptir. Hemen doğruldu.
7 O, en yüksek ufuktaydı.
8 Sonra yaklaştı ve sarktı.
9 Böylece (aradaki mesafe) iki yay boyu veya daha yakın oldu.
10 Derken (Allah'ın) kuluna vahyettiğini vahyetti.
11 Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
12 Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz?
13 Andolsun ki, o onu bir başka kez daha inişte gördü. [2]
14 Sidretu'l-Munteha'nın yanında.
15 Barınma (Me'va) cenneti onun yanındadır.
16 O zaman (o gördüğünde) Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
17 Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da.
18 Andolsun ki o Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.
19 Gördünüz mü Lât'ı ve Uzza'yı?
20 Ve üçüncüleri olan diğer (put) Menât'ı?
21 Erkek sizin de dişi O'nun mu?
22 Öyleyse bu insafsızca bir paylaştırma.
23 Bunlar sizin ve atalarınızın koyduğu adlardan başka bir şey değildir. Allah, haklarında hiç bir belge indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerin arzuladıklarına uymaktadırlar. Oysa andolsun ki onlara Rablerinden hidayet gelmiştir.
24 Yoksa insana her arzuladığı şey var mıdır?
25 Son da ilk de (ahiret de dünya da) Allah'ındır.
26 Göklerde nice melekler vardır ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimse için izin vermeden şefaatleri bir yarar sağlamaz.
27 Gerçekten ahirete inanmayanlar melekleri dişi adlarıyla adlandırıyorlar.
28 Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise gerçekten yana bir şey kazandırmaz.
29 Sen bizim zikrimizden (kitabımızdan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenden yüz çevir.
30 İşte onların ilimden erişebilecekleri budur. Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı da doğru yola gireni de daha iyi bilir.
31 Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. (Bunları yaratması) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenlere de iyilikle karşılık vermesi içindir.
32 Ki onlar küçük kusurlar dışında günâhların büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar. Şüphesiz Rabbin bağışlaması geniş olandır. O sizi topraktan yarattığında ve siz daha annelerinizin karınlarında ceninler iken de (her kademede) sizi çok iyi bilir. Artık kendinizi temize çıkarmayın. Kimin sakındığını O daha iyi bilir.
33 (33-34) (Ey Resûlüm!) Şimdi gördün mü (îmandan) yüz çevireni ve az bir şey verip(gerisini) sımsıkı tutanı?
34 (Söz verdiği malından) az miktar verdi ve (gerisini) sımsıkı elinde tuttu.
35 Gayb ilmi onun yanında da o görüyor mu?
36 Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan ona haber verilmedi mi?
37 Ve çok vefakâr İbrahim'in (sahifelerinde olan):
38 Ki hiçbir günâhkâr başkasının günâh yükünü yüklenmez.
39 Ve insan için kendi çabasından başka bir şey yoktur.
40 Şüphesiz kendi çabası da yakında görülecektir.
41 Sonra onun karşılığı kendisine eksiksiz verilecektir.
42 Elbette son varış Rabbinedir.
43 Doğrusu güldüren de O'dur ağlatan da.
44 Ve öldüren de O'dur dirilten de.
45 Erkek ve dişi iki çifti O yarattı.
46 (Rahme) atıldığı zaman nutfeden.
47 Diğer yaratma [3] da O'na aittir.
48 Zengin eden ve servet verip memnun eden O'dur.
49 Gerçek şu ki, Şi'ra (yıldızı)nın [4] Rabbi O'dur.
50 Doğrusu önceki Ad (kavmin)i O helâk etti.
51 Semud'u da. Böylece (onlardan kimseyi) geriye bırakmadı.
52 Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.
53 (Lut kavminin) altı üstüne getirilen şehirlerini de O yere çarptı.
54 Böylece onlara sardırdığını sardırttı.
55 Öyleyse Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun?
56 Bu, önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. [5]
57 O yaklaşıcı [6] yaklaştı.
58 Onu Allah'tan başka ortaya çıkaracak yoktur.
59 Şimdi siz bu söze mi hayret ediyorsunuz?
60 Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
61 Ve gafletle baş kaldırıyorsunuz. [7]
62 Haydi Allah'a secde edin ve O'na kulluk edin.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ 1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ 2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ 3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ 4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ 5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ 6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ 7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ 8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ 9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ 10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى 11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى 12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ 13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى 14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ 15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ 16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى 17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى 18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ 19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى 20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى 21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى 22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ 23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ 24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟ 25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى 26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى 27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ 28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ 29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى 30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ 31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ 32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ 33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى 34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى 35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ 36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ 37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ 38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ 39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ 40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ 41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ 42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ 43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ 44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ 45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ 46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ 47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ 48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ 49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ 50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ 51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ 52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ 53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ 54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى 55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى 56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ 57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ 58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ 59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ 60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ 61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا 62
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ
Battığı zaman yıldıza andolsun ki,
1
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ
Arkadaşınız sapmadı da, azmadı da.
2
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ
O kendi tutkusundan (hevasından) da konuşmuyor.
3
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ
O (konuştuğu, kendine) vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.
4
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ
Onu çetin kuvvetleri olan (Cibril) öğretti.
5
ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ
O çarpıcı bir güzelliğe [1] sahiptir. Hemen doğruldu.
6
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ
O, en yüksek ufuktaydı.
7
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ
Sonra yaklaştı ve sarktı.
8
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ
Böylece (aradaki mesafe) iki yay boyu veya daha yakın oldu.
9
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ
Derken (Allah'ın) kuluna vahyettiğini vahyetti.
10
مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى
Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
11
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى
Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz?
12
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ
Andolsun ki, o onu bir başka kez daha inişte gördü. [2]
13
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى
Sidretu'l-Munteha'nın yanında.
14
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ
Barınma (Me'va) cenneti onun yanındadır.
15
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ
O zaman (o gördüğünde) Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
16
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى
Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da.
17
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى
Andolsun ki o Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.
18
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ
Gördünüz mü Lât'ı ve Uzza'yı?
19
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى
Ve üçüncüleri olan diğer (put) Menât'ı?
20
اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى
Erkek sizin de dişi O'nun mu?
21
تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى
Öyleyse bu insafsızca bir paylaştırma.
22
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ
Bunlar sizin ve atalarınızın koyduğu adlardan başka bir şey değildir. Allah, haklarında hiç bir belge indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerin arzuladıklarına uymaktadırlar. Oysa andolsun ki onlara Rablerinden hidayet gelmiştir.
23
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ
Yoksa insana her arzuladığı şey var mıdır?
24
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟
Son da ilk de (ahiret de dünya da) Allah'ındır.
25
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى
Göklerde nice melekler vardır ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimse için izin vermeden şefaatleri bir yarar sağlamaz.
26
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى
Gerçekten ahirete inanmayanlar melekleri dişi adlarıyla adlandırıyorlar.
27
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ
Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise gerçekten yana bir şey kazandırmaz.
28
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ
Sen bizim zikrimizden (kitabımızdan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenden yüz çevir.
29
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى
İşte onların ilimden erişebilecekleri budur. Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı da doğru yola gireni de daha iyi bilir.
30
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. (Bunları yaratması) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenlere de iyilikle karşılık vermesi içindir.
31
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟
Ki onlar küçük kusurlar dışında günâhların büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar. Şüphesiz Rabbin bağışlaması geniş olandır. O sizi topraktan yarattığında ve siz daha annelerinizin karınlarında ceninler iken de (her kademede) sizi çok iyi bilir. Artık kendinizi temize çıkarmayın. Kimin sakındığını O daha iyi bilir.
32
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ
(33-34) (Ey Resûlüm!) Şimdi gördün mü (îmandan) yüz çevireni ve az bir şey verip(gerisini) sımsıkı tutanı?
33
وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى
(Söz verdiği malından) az miktar verdi ve (gerisini) sımsıkı elinde tuttu.
34
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى
Gayb ilmi onun yanında da o görüyor mu?
35
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ
Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan ona haber verilmedi mi?
36
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ
Ve çok vefakâr İbrahim'in (sahifelerinde olan):
37
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ
Ki hiçbir günâhkâr başkasının günâh yükünü yüklenmez.
38
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
Ve insan için kendi çabasından başka bir şey yoktur.
39
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ
Şüphesiz kendi çabası da yakında görülecektir.
40
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ
Sonra onun karşılığı kendisine eksiksiz verilecektir.
41
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ
Elbette son varış Rabbinedir.
42
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ
Doğrusu güldüren de O'dur ağlatan da.
43
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ
Ve öldüren de O'dur dirilten de.
44
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ
Erkek ve dişi iki çifti O yarattı.
45
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ
(Rahme) atıldığı zaman nutfeden.
46
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ
Diğer yaratma [3] da O'na aittir.
47
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ
Zengin eden ve servet verip memnun eden O'dur.
48
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ
Gerçek şu ki, Şi'ra (yıldızı)nın [4] Rabbi O'dur.
49
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ
Doğrusu önceki Ad (kavmin)i O helâk etti.
50
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ
Semud'u da. Böylece (onlardan kimseyi) geriye bırakmadı.
51
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ
Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.
52
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ
(Lut kavminin) altı üstüne getirilen şehirlerini de O yere çarptı.
53
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ
Böylece onlara sardırdığını sardırttı.
54
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى
Öyleyse Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun?
55
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى
Bu, önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. [5]
56
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ
O yaklaşıcı [6] yaklaştı.
57
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ
Onu Allah'tan başka ortaya çıkaracak yoktur.
58
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ
Şimdi siz bu söze mi hayret ediyorsunuz?
59
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
60
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ
Ve gafletle baş kaldırıyorsunuz. [7]
61
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا
Haydi Allah'a secde edin ve O'na kulluk edin.
62

Sureler

Mealler
Tûr Suresi
Önceki
Kamer Suresi
Sonraki