Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 O inkârcılar, birbirlerine neyi sorup duruyorlar?
2 Kur'an'ın haber verdiği o Büyük Olayı mı?
3 Yani, kimileri belli belirsiz inanarak, kimileri inkâr ederek, kimileri de tereddüde düşerek üzerinde anlaşmazlığa düştükleri o yeniden diriliş olayını mı?
4 Hayır, kibir ve inatları yüzünden inkâr ettikleri bu haberin gerçek olduğunu yakında anlayacaklar.
5 Hayır hayır, pek yakında bunu bizzat görerek, yaşayarak anlayacaklar. Öyle ya;
6 Biz yeryüzünü her türlü nimet ve imkânlarla donatılmış rahat, konforlu ve güvenli bir beşik kılmadık mı?
7 Ve dağları, arzın sarsılmasını engelleyen birer kazık gibi yere çakmadık mı?
8 Sizi ve diğer varlıkları karşıt kutuplu, fakat aynı zamanda birbiriyle uyumlu, birbirini tamamlayan erkekli dişili çiftler hâlinde yaratmadık mı?
9 Uykunuzu, ruhunuzu ve bedeninizi huzura, sükûnete erdiren bir dinlenme anı kılmadık mı?
10 Geceyi, siyah bir tül gibi yeryüzünü kaplayan bir örtü yapmadık mı?
11 Gündüzü de, işlerinizi rahatça görebileceğiniz bir çalışma ve geçim sağlama vakti kılmadık mı?
12 Üzerinizde yedi kat sapasağlam bir gök kubbe kurmadık mı?
13 Ve bu kubbeye, ışıl ışıl parlayan bir lâmba gibi, size ihtiyaç duyduğunuz ölçüde ısı ve ışık gönderen Güneş'i yerleştirmedik mi?
14 Bir de, deniz ve okyanuslardan buharlaşıp göğe yükselen ve soğuk havayla karşılaşıp yoğunlaşan yağmur yüklü bulutlardan, şarıl şarıl akıp yeryüzüne hayat veren sular indirmedik mi?
15 Ki böylece, onunla yerden size rızık olarak çeşit çeşit taneler, bitkiler çıkaralım.
16 Ve ağaçları birbirine girmiş yemyeşil bağlar, bahçeler yetiştirelim.

Allah insanoğluna bunca nimetlerini cömertçe bahşederek engin lütuf ve keremini gösterdikten sonra, onu ebedî yokluğa mahkûm eder mi? Rahmetini gaddarlığa, cömertliğini cimriliğe çevirir mi? Yeri göğü şaşmaz bir hesap ve mükemmel bir sistem halinde, hak ve adalet üzere yaratmışken, evrenin en değerli varlığı olan insandan adaletini esirger mi? İman edip güzel davranış gösteren kullarını, nimetlere karşı nankörce davranan zalimlerle bir tutar mı? Evrendeki en küçük varlığı yaratırken hak ve adaleti gözeten Allah, tüm evreni kendisi için yarattığı insana haksızlık ve zulüm yapar mı? Asla! İşte bunun içindir ki:
17 Hiç şüphe yok ki, ölmüş bedenlerin yeniden diriltilerek hak ehli ile batıl ehli arasındaki anlaşmazlıkların nihaî hükme bağlanacağı ve ilâhî adaletin tam olarak tecelli edeceği o Karar Günü, belirlenmiş bir vakitte mutlaka gerçekleşecektir.
18 O gün, yeniden diriliş için sura üflenir ve hepiniz, toprağa düşen tohumun bahar mevsiminde çatlayıp yemyeşil bir filiz hâlinde başını topraktan çıkardığı gibi, mezarlarınızdan çıkar ve bölük bölük Rabb'inizin huzuruna gelirsiniz.
19 O gün tüm evren köklü bir değişim geçirmiş, gökler her yandan çatlayıp açılmış ve melek ordularının akın akın girdiği çok sayıda kapılara dönüşmüştür.
20 Dağlar yerlerinden koparılıp yürütülmüş ve un ufak edilerek bir serap oluvermiştir.
21 İşte o anda cehennem, gazaba gelmiş bir hâlde, içine atılacak günahkârları gözetlemektedir.
22 İlâhî hükümlere başkaldıran azgınlara, ebedî barınak olacaktır.
23 Onlar çağlar boyu orada, o alevlerin içinde kalacaklar.
24 Ne bir serinlik tadabilecekler orada, ne de bir içecek.
25 Sadece, iç organları kavurup paramparça eden kaynar su ve kendi yaralarından akan kan ve irinden içecekler.
26 Yaptıkları kötülüklere en uygun bir karşılık olarak.
27 Çünkü onlar, hesaba çekileceklerini hiç ummuyor ve bunun doğal sonucu olarak, her türlü insanî ve ahlâkî sorumluluktan uzak bir hayat yaşıyorlardı.
28 Ve böylece, ayetlerimizi yalanladıkça yalanlıyorlardı.
29 Oysa Biz, yapıp ettikleri her şeyi bir bir yazıp kaydediyorduk.
30 O gün onlara "Ey zalimler!" diyeceğiz, "Madem inkârı tercih ettiniz, o hâlde işlediğiniz günahların acı meyvelerini tadın bakalım! Artık size, azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız."
31 Öte yandan, dürüst ve erdemlice davranarak kötülüklerden sakınmış olanlar için, o gün büyük bir başarı, büyük bir kurtuluş vardır:
32 Her mevsim taptaze meyveler veren yemyeşil bağlar, bahçeler,
33 Hepsi de gencecik, cilveli ve edalı, muhteşem güzellikte yaşıt sevgililer,
34 Harika içeceklerle dolu kadehler ve akla hayale gelmedik daha neler, neler!
35 Öyle huzurlu, öyle mutlu bir hayat yaşayacaklar ki, orada ne kalp kırıcı kötü bir söz işitecekler, ne de bir yalan.
36 Rabb'in tarafından bağışlanan bir ödül ve yeterli bir armağan olarak.
37 O Allah ki, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki tüm varlıkların biricik Hâkimi, Efendisi ve Rabb'idir. Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi, yani Rahman'dır. Mahşer Günü O izin vermedikçe, kâfirler O'na karşı tek kelime söylemeye cüret edemeyecekler.
38 O gün Kutsal Ruh Cebrail ve diğer bütün melekler, büyük mahkeme için Rabb'inin huzurunda sıra sıra duracaklar. Rahman'ın izin verdikleri hariç, hiç kimse şefaat için ağzını açamayacak ve konuşma izni verilenler de, ancak doğruyu dile getirecekler.
39 İşte bu batıl değil, vehim değil, efsane değil, hak Gündür. Hak ve adaletin tam anlamıyla gerçekleşeceği bir gündür. Şu hâlde, dileyen, Kur'an'ı kendisine rehber edinerek dosdoğru Rabb'ine varan bir yol tutsun. Dileyen de O'nu inkâr edip kendini ebedî azaba mahkûm etsin.
40 Doğrusu Biz sizi, yakında gerçekleşecek bir azaba karşı uyarmış bulunuyoruz. O gün insan, kendi elleriyle yapıp âhiret hayatı için gönderdiği her şeyi orada hazır görecek ve karşısında cehennem ateşini gören kâfir, korku ve pişmanlıkla, "Âh keşke mezarımdan hiç kalkmasaydım da, sonsuza dek toprak olup gitseydim!" diye feryat edecek.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ 1
عَنِ النَّبَأِ الْعَظ۪يمِۙ 2
اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ 3
كَلَّا سَيَعْلَمُونَۙ 4
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ 5
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ مِهَاداًۙ 6
وَالْجِبَالَ اَوْتَاداًۖ 7
وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجاًۙ 8
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ 9
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاساًۙ 10
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشاًۖ 11
وَبَنَيْنَا فَوْقَـكُمْ سَبْعاً شِدَاداًۙ 12
وَجَعَلْنَا سِرَاجاً وَهَّاجاًۖ 13
وَاَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَٓاءً ثَجَّاجاًۙ 14
لِنُخْرِجَ بِه۪ حَباًّ وَنَبَاتاًۙ 15
وَجَنَّاتٍ اَلْفَافاًۜ 16
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ م۪يقَاتاًۙ 17
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ 18
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ 19
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَـكَانَتْ سَرَاباًۜ 20
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ 21
لِلطَّاغ۪ينَ مَاٰباًۙ 22
لَابِث۪ينَ ف۪يهَٓا اَحْقَاباًۚ 23
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْداً وَلَا شَرَاباًۙ 24
اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ 25
جَزَٓاءً وِفَاقاً 26
اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ 27
وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كِذَّاباًۜ 28
وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ كِتَاباً 29
فَذُوقُوا فَلَنْ نَز۪يدَكُمْ اِلَّا عَذَاباً۟ 30
اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ مَفَازاًۙ 31
حَدَٓائِقَ وَاَعْنَاباًۙ 32
وَكَوَاعِبَ اَتْرَاباًۙ 33
وَكَأْساً دِهَاقاًۜ 34
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا كِذَّاباًۚ 35
جَزَٓاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَٓاءً حِسَاباًۙ 36
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۙ الرَّحْمٰنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَاباًۙ 37
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰٓئِكَةُ صَفاًّۜ لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَاباً 38
ذٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ مَاٰباً 39
اِنَّٓا اَنْذَرْنَا‌كُمْ عَذَاباً قَر۪يباًۚ يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْـكَافِرُ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ تُرَاباً 40
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ
O inkârcılar, birbirlerine neyi sorup duruyorlar?
1
عَنِ النَّبَأِ الْعَظ۪يمِۙ
Kur'an'ın haber verdiği o Büyük Olayı mı?
2
اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ
Yani, kimileri belli belirsiz inanarak, kimileri inkâr ederek, kimileri de tereddüde düşerek üzerinde anlaşmazlığa düştükleri o yeniden diriliş olayını mı?
3
كَلَّا سَيَعْلَمُونَۙ
Hayır, kibir ve inatları yüzünden inkâr ettikleri bu haberin gerçek olduğunu yakında anlayacaklar.
4
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ
Hayır hayır, pek yakında bunu bizzat görerek, yaşayarak anlayacaklar. Öyle ya;
5
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ مِهَاداًۙ
Biz yeryüzünü her türlü nimet ve imkânlarla donatılmış rahat, konforlu ve güvenli bir beşik kılmadık mı?
6
وَالْجِبَالَ اَوْتَاداًۖ
Ve dağları, arzın sarsılmasını engelleyen birer kazık gibi yere çakmadık mı?
7
وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجاًۙ
Sizi ve diğer varlıkları karşıt kutuplu, fakat aynı zamanda birbiriyle uyumlu, birbirini tamamlayan erkekli dişili çiftler hâlinde yaratmadık mı?
8
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ
Uykunuzu, ruhunuzu ve bedeninizi huzura, sükûnete erdiren bir dinlenme anı kılmadık mı?
9
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاساًۙ
Geceyi, siyah bir tül gibi yeryüzünü kaplayan bir örtü yapmadık mı?
10
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشاًۖ
Gündüzü de, işlerinizi rahatça görebileceğiniz bir çalışma ve geçim sağlama vakti kılmadık mı?
11
وَبَنَيْنَا فَوْقَـكُمْ سَبْعاً شِدَاداًۙ
Üzerinizde yedi kat sapasağlam bir gök kubbe kurmadık mı?
12
وَجَعَلْنَا سِرَاجاً وَهَّاجاًۖ
Ve bu kubbeye, ışıl ışıl parlayan bir lâmba gibi, size ihtiyaç duyduğunuz ölçüde ısı ve ışık gönderen Güneş'i yerleştirmedik mi?
13
وَاَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَٓاءً ثَجَّاجاًۙ
Bir de, deniz ve okyanuslardan buharlaşıp göğe yükselen ve soğuk havayla karşılaşıp yoğunlaşan yağmur yüklü bulutlardan, şarıl şarıl akıp yeryüzüne hayat veren sular indirmedik mi?
14
لِنُخْرِجَ بِه۪ حَباًّ وَنَبَاتاًۙ
Ki böylece, onunla yerden size rızık olarak çeşit çeşit taneler, bitkiler çıkaralım.
15
وَجَنَّاتٍ اَلْفَافاًۜ
Ve ağaçları birbirine girmiş yemyeşil bağlar, bahçeler yetiştirelim.

Allah insanoğluna bunca nimetlerini cömertçe bahşederek engin lütuf ve keremini gösterdikten sonra, onu ebedî yokluğa mahkûm eder mi? Rahmetini gaddarlığa, cömertliğini cimriliğe çevirir mi? Yeri göğü şaşmaz bir hesap ve mükemmel bir sistem halinde, hak ve adalet üzere yaratmışken, evrenin en değerli varlığı olan insandan adaletini esirger mi? İman edip güzel davranış gösteren kullarını, nimetlere karşı nankörce davranan zalimlerle bir tutar mı? Evrendeki en küçük varlığı yaratırken hak ve adaleti gözeten Allah, tüm evreni kendisi için yarattığı insana haksızlık ve zulüm yapar mı? Asla! İşte bunun içindir ki:
16
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ م۪يقَاتاًۙ
Hiç şüphe yok ki, ölmüş bedenlerin yeniden diriltilerek hak ehli ile batıl ehli arasındaki anlaşmazlıkların nihaî hükme bağlanacağı ve ilâhî adaletin tam olarak tecelli edeceği o Karar Günü, belirlenmiş bir vakitte mutlaka gerçekleşecektir.
17
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ
O gün, yeniden diriliş için sura üflenir ve hepiniz, toprağa düşen tohumun bahar mevsiminde çatlayıp yemyeşil bir filiz hâlinde başını topraktan çıkardığı gibi, mezarlarınızdan çıkar ve bölük bölük Rabb'inizin huzuruna gelirsiniz.
18
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ
O gün tüm evren köklü bir değişim geçirmiş, gökler her yandan çatlayıp açılmış ve melek ordularının akın akın girdiği çok sayıda kapılara dönüşmüştür.
19
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَـكَانَتْ سَرَاباًۜ
Dağlar yerlerinden koparılıp yürütülmüş ve un ufak edilerek bir serap oluvermiştir.
20
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ
İşte o anda cehennem, gazaba gelmiş bir hâlde, içine atılacak günahkârları gözetlemektedir.
21
لِلطَّاغ۪ينَ مَاٰباًۙ
İlâhî hükümlere başkaldıran azgınlara, ebedî barınak olacaktır.
22
لَابِث۪ينَ ف۪يهَٓا اَحْقَاباًۚ
Onlar çağlar boyu orada, o alevlerin içinde kalacaklar.
23
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْداً وَلَا شَرَاباًۙ
Ne bir serinlik tadabilecekler orada, ne de bir içecek.
24
اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ
Sadece, iç organları kavurup paramparça eden kaynar su ve kendi yaralarından akan kan ve irinden içecekler.
25
جَزَٓاءً وِفَاقاً
Yaptıkları kötülüklere en uygun bir karşılık olarak.
26
اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ
Çünkü onlar, hesaba çekileceklerini hiç ummuyor ve bunun doğal sonucu olarak, her türlü insanî ve ahlâkî sorumluluktan uzak bir hayat yaşıyorlardı.
27
وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كِذَّاباًۜ
Ve böylece, ayetlerimizi yalanladıkça yalanlıyorlardı.
28
وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ كِتَاباً
Oysa Biz, yapıp ettikleri her şeyi bir bir yazıp kaydediyorduk.
29
فَذُوقُوا فَلَنْ نَز۪يدَكُمْ اِلَّا عَذَاباً۟
O gün onlara "Ey zalimler!" diyeceğiz, "Madem inkârı tercih ettiniz, o hâlde işlediğiniz günahların acı meyvelerini tadın bakalım! Artık size, azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız."
30
اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ مَفَازاًۙ
Öte yandan, dürüst ve erdemlice davranarak kötülüklerden sakınmış olanlar için, o gün büyük bir başarı, büyük bir kurtuluş vardır:
31
حَدَٓائِقَ وَاَعْنَاباًۙ
Her mevsim taptaze meyveler veren yemyeşil bağlar, bahçeler,
32
وَكَوَاعِبَ اَتْرَاباًۙ
Hepsi de gencecik, cilveli ve edalı, muhteşem güzellikte yaşıt sevgililer,
33
وَكَأْساً دِهَاقاًۜ
Harika içeceklerle dolu kadehler ve akla hayale gelmedik daha neler, neler!
34
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا كِذَّاباًۚ
Öyle huzurlu, öyle mutlu bir hayat yaşayacaklar ki, orada ne kalp kırıcı kötü bir söz işitecekler, ne de bir yalan.
35
جَزَٓاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَٓاءً حِسَاباًۙ
Rabb'in tarafından bağışlanan bir ödül ve yeterli bir armağan olarak.
36
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۙ الرَّحْمٰنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَاباًۙ
O Allah ki, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki tüm varlıkların biricik Hâkimi, Efendisi ve Rabb'idir. Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi, yani Rahman'dır. Mahşer Günü O izin vermedikçe, kâfirler O'na karşı tek kelime söylemeye cüret edemeyecekler.
37
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰٓئِكَةُ صَفاًّۜ لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَاباً
O gün Kutsal Ruh Cebrail ve diğer bütün melekler, büyük mahkeme için Rabb'inin huzurunda sıra sıra duracaklar. Rahman'ın izin verdikleri hariç, hiç kimse şefaat için ağzını açamayacak ve konuşma izni verilenler de, ancak doğruyu dile getirecekler.
38
ذٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ مَاٰباً
İşte bu batıl değil, vehim değil, efsane değil, hak Gündür. Hak ve adaletin tam anlamıyla gerçekleşeceği bir gündür. Şu hâlde, dileyen, Kur'an'ı kendisine rehber edinerek dosdoğru Rabb'ine varan bir yol tutsun. Dileyen de O'nu inkâr edip kendini ebedî azaba mahkûm etsin.
39
اِنَّٓا اَنْذَرْنَا‌كُمْ عَذَاباً قَر۪يباًۚ يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْـكَافِرُ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ تُرَاباً
Doğrusu Biz sizi, yakında gerçekleşecek bir azaba karşı uyarmış bulunuyoruz. O gün insan, kendi elleriyle yapıp âhiret hayatı için gönderdiği her şeyi orada hazır görecek ve karşısında cehennem ateşini gören kâfir, korku ve pişmanlıkla, "Âh keşke mezarımdan hiç kalkmasaydım da, sonsuza dek toprak olup gitseydim!" diye feryat edecek.
40

Sureler

Mealler