Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Andolsun, söküp çıkaranlara. Zalimlerin canlarını boğarcasına çekip alan azap meleklerine, muazzam bir sistem çerçevesinde doğup batan yıldızlara, mazlumun hakkını zalimlerden zorla alan âdil yöneticilere, at binme ve atış talimi yapan mücahitlere andolsun.
2 Yumuşacık çekip alanlara. Müminlerin ruhlarını usulcacık çekip alan rahmet meleklerine, yörüngelerinde istikrarlı şekilde hareket eden gökcisimlerine, mazlumlara şefkat kanadını geren âdil yöneticilere, oklarını, mermilerini hedefe fırlatan ve attığını vuran mücahitlere, tatlılıkla gönülleri fethedip kendilerine çeken İslâm davetçilerine andolsun.
3 Yüzüp gidenlere. Evrenin dört bir yanında müthiş bir hızla seyreden meleklere, uzay boşluğunda sakin sakin yüzüp giden yıldızlara, karada, denizde ve havada akın akın hareket eden İslâm ordularına andolsun.
4 Derken, yarışıp birbirlerini geçenlere; birbirleriyle yarışırcasına Allah'ın emrini yerine getiren meleklere, hiç durmadan birbirlerini izleyen gökcisimlerine, iyilik ve hayırlarda hep en öne geçmeye çalışan müminlere andolsun!
5 Ve böylece, Yaratıcının emrini yerine getiren yıldızlara, İslâm mücahitlerine, meleklere andolsun!

İşte bütün bunlara andolsun ki, kıyamet mutlaka kopacak ve insan bütün yapıp etiklerinden hesaba çekilecektir.
6 O gün, tüm evreni korkunç bir sarsıntı ta derinden sarsıp her şeyi paramparça edecek.
7 Ve bunu, bütün insanları mezarlarından kaldırıp Allah'ın huzurunda toplayan ikinci bir sarsıntı izleyecek.
8 İşte o gün, yürekler korkuyla titreyecek.
9 Ve zalimlerin gözleri, utanç ve pişmanlıktan önlerine eğilecek. İnsanoğlunu böyle korkunç bir akıbet beklerken;
10 İnkârcılar, "Ne yani!" diyorlar, "Biz mezardaki çukurlarda cansız bedenler hâlinde yatmakta iken, hayata geri mi döndürüleceğiz?"
11 "Hem de bizler çürümüş kemiklere dönüştükten sonra, öyle mi?"
12 Ve küstahça alay ederek, "Öyleyse, bu zararına bir dönüştür! Eğer gerçekten hesap kitap varsa hapı yutmuşuz demektir!" diyorlar.
13 Oysa sizi yeniden diriltmek Allah için o kadar kolaydır ki, bu yalnızca bir tek komuttan, haykırıştan ibarettir.
14 Bir de bakmışsın ki, hepsi uyanmış, korku ve dehşet içinde Rab'lerinin huzurunda duruyorlar.
15 Ey Peygamber! Sana Musa'nın zalim Firavuna karşı verdiği ibretlerle dolu mücadelesinin haberi ulaştı, değil mi?
16 Hani Rabb'i ona, Sina dağının eteklerindeki Tuva'da, o kutsal vadide şöyle seslenmişti:
17 Ey Musa! Firavun'a git ve onu ilâhî azap ile uyar, çünkü o iyice azgınlaştı.
18 Ve ona de ki: "Ey Firavun! Zulüm ve inkâr günahlarından arınıp Rabb'inin hoşnutluğunu kazanmak ister misin?"
19 "İster misin, seni Rabb'inin yoluna ileteyim de, O'na karşı saygılı davranıp dünyada ve âhirette saadete ulaşasın?"
20 Böylece Musa Firavunu hak dine davet etti ve ona, hakikati tüm berraklığıyla ortaya koyan en büyük mucizeyi gösterdi.
21 Ama o, apaçık hakikati yalanladı ve emrime karşı geldi.
22 Sonra arkasını dönüp, Musa'nın davasını etkisiz kılmak için çalışmaya koyuldu.
23 Kumandanlarını, danışmanlarını, yardımcılarını topladı ve müminlere karşı amansız bir mücadele başlattığını ilan etti.
24 Ve Allah'ın mesajına karşı küstahça başkaldırarak, "Sizin emir ve otoritesine boyun eğmeniz gereken en yüce efendiniz, Rabb'iniz benim!" dedi.
25 Fakat sonunda Allah, onu dünyada boğulma ve âhirette ebedi cehennem azabı cezasına çarptırdı.
26 Hiç şüphesiz bunda, Allah'ın azabından korkanlar için ibret dersleri vardır.
27 Söyleyin, ey kâfirler! Sizi yeniden yaratmak mı daha zor, yoksa gökleri ve yeri yaratmak mı? Bütün kâinatı yoktan var eden Allah'ın, sizi ölümünüzden sonra diriltmeye kadir olduğunu düşünmüyor musunuz? Evet, öyle muhteşem bir evren ki, Allah onu yaratıp bina etti.
28 Ve evreni genişleterek ona muazzam bir genişlik ve yükseklik kazandırdı, sonra onu mükemmel bir sistem hâlinde düzene koydu.
29 Gecesini karanlık, gündüzünü aydınlık yaptı.
30 Daha sonra, yeryüzünü yaşamaya uygun bir şekilde yayıp döşedi.
31 Ayrıca, yerden tatlı ve serin kaynak sularını ve tüm canlıların temel gıda maddesi olan bitki örtüsünü çıkardı.
32 Bir de, sizi sarsmaması için yeryüzüne o sapasağlam dağları yerleştirdi.
33 Ve bütün bunları, sizin ve hayvanlarınızın her türlü ihtiyaçları karşılanmış bir hâlde, rahat ve huzur içinde yaşaması için yaptı.

İşte, evrenin her zerresinde şahit olduğunuz bu muazzam sistem ve sizi çepeçevre saran bunca nimetler, kâinatın amaçsız ve hikmetsiz meydana gelmediğini, aksine, mükemmel bir ölçü ve hesaba göre, üstün bir bilinç ve tasarım ürünü olarak yaratıldığını ve varlık âleminde nihaî anlamda zulme, haksızlığa asla yer olmadığını gözler önüne sermektedir.
34 Nitekim tüm insanların hesaba çekileceği o dehşet anı gelip çattığında,
35 İnsan neyin peşinde koştuğunu, ebedî saadeti kazanmak için kendisine bahşedilen nimetleri, imkânları ve yetenekleri, bu dünyanın gelip geçici zevklerini elde etme uğruna kullanmakla ne büyük bir kayba uğradığını o gün anlayacak.
36 Ve o an, alev alev yanmakta olan cehennem tüm korkunçluğuyla onu görmeye mahkûm edilenlerin karşısına çıkarılacak.
37 İşte o gün, her kim ilâhî buyruklara başkaldırarak azgınlık yapmış,
38 Ve dünya hayatının basit ve gelip geçici zevklerini sonsuz âhiret nimetlerine tercih etmişse,
39 İşte onun ebedî barınağı cehennem olacaktır.
40 Kim de her an ve her yerde Rabb'inin huzurunda ve O'nun gözetimi altında olduğu bilinciyle yaşamış, O'nun emirlerine karşı gelmek ve huzur-u ilâhîde mahcup duruma düşmekten korkarak kendisini kötü arzulardan alıkoymuşsa,
41 Onun ebedi barınağı da cennet olacaktır.
42 Ey Peygamber! Yanı başlarındaki sayısız mucizeyi görmezlikten gelen inkârcılar, mucize beklentisiyle gaipten haber vermeni istiyor, sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar:
43 Sen kim, onu bildirmek kim! Sen bile onun ne zaman kopacağını bilemezsin. Kaldı ki, bu konuda bilgi vermek zaten senin görevin değildir.
44 Çünkü onun tam ve nihaî bilgisi, yalnızca Rabb'ine aittir.
45 Senin görevin ise, sadece, ondan korkanları uyarmaktır.

Büyük Kıyametin vaktini soran inkârcılar, üzerinde durulması gereken asıl meseleyi, kendi ecelleri olan Küçük Kıyameti unutuyorlar. Oysa uzun zannedilen bu dünya hayatı o kadar çabuk geçip gidecek ki:
46 Kâfirler onu, yani yeniden diriliş vaadinin gerçekleştiğini gördükleri gün, bu dünyada sadece bir akşamüzeri veya kuşluk vakti kadar kaldıklarını zannedecekler.

 
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ 1
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطاًۙ 2
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحاًۙ 3
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقاًۙ 4
فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْراًۢ 5
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُۙ 6
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ 7
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ 8
اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ 9
يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ 10
ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ 11
قَالُوا تِلْكَ اِذاً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۢ 12
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ 13
فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِۜ 14
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ 15
اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ 16
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ 17
فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ 18
وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ 19
فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْـكُبْرٰىۘ 20
فَـكَذَّبَ وَعَصٰىۘ 21
ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىۘ 22
فَحَشَرَ فَنَادٰىۘ 23
فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ 24
فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىۜ 25
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۜ۟ 26
ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠ 27
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ 28
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ 29
وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ 30
اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاۖ 31
وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ 32
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ 33
فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىۘ 34
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ 35
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِمَنْ يَرٰى 36
فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ 37
وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ 38
فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ 39
وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ 40
فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ 41
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ 42
ف۪يمَ اَنْتَ مِنْ ذِكْرٰيهَاۜ 43
اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاۜ 44
اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاۜ 45
كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا 46
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ
Andolsun, söküp çıkaranlara. Zalimlerin canlarını boğarcasına çekip alan azap meleklerine, muazzam bir sistem çerçevesinde doğup batan yıldızlara, mazlumun hakkını zalimlerden zorla alan âdil yöneticilere, at binme ve atış talimi yapan mücahitlere andolsun.
1
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطاًۙ
Yumuşacık çekip alanlara. Müminlerin ruhlarını usulcacık çekip alan rahmet meleklerine, yörüngelerinde istikrarlı şekilde hareket eden gökcisimlerine, mazlumlara şefkat kanadını geren âdil yöneticilere, oklarını, mermilerini hedefe fırlatan ve attığını vuran mücahitlere, tatlılıkla gönülleri fethedip kendilerine çeken İslâm davetçilerine andolsun.
2
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحاًۙ
Yüzüp gidenlere. Evrenin dört bir yanında müthiş bir hızla seyreden meleklere, uzay boşluğunda sakin sakin yüzüp giden yıldızlara, karada, denizde ve havada akın akın hareket eden İslâm ordularına andolsun.
3
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقاًۙ
Derken, yarışıp birbirlerini geçenlere; birbirleriyle yarışırcasına Allah'ın emrini yerine getiren meleklere, hiç durmadan birbirlerini izleyen gökcisimlerine, iyilik ve hayırlarda hep en öne geçmeye çalışan müminlere andolsun!
4
فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْراًۢ
Ve böylece, Yaratıcının emrini yerine getiren yıldızlara, İslâm mücahitlerine, meleklere andolsun!

İşte bütün bunlara andolsun ki, kıyamet mutlaka kopacak ve insan bütün yapıp etiklerinden hesaba çekilecektir.
5
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُۙ
O gün, tüm evreni korkunç bir sarsıntı ta derinden sarsıp her şeyi paramparça edecek.
6
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ
Ve bunu, bütün insanları mezarlarından kaldırıp Allah'ın huzurunda toplayan ikinci bir sarsıntı izleyecek.
7
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ
İşte o gün, yürekler korkuyla titreyecek.
8
اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ
Ve zalimlerin gözleri, utanç ve pişmanlıktan önlerine eğilecek. İnsanoğlunu böyle korkunç bir akıbet beklerken;
9
يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ
İnkârcılar, "Ne yani!" diyorlar, "Biz mezardaki çukurlarda cansız bedenler hâlinde yatmakta iken, hayata geri mi döndürüleceğiz?"
10
ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ
"Hem de bizler çürümüş kemiklere dönüştükten sonra, öyle mi?"
11
قَالُوا تِلْكَ اِذاً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۢ
Ve küstahça alay ederek, "Öyleyse, bu zararına bir dönüştür! Eğer gerçekten hesap kitap varsa hapı yutmuşuz demektir!" diyorlar.
12
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ
Oysa sizi yeniden diriltmek Allah için o kadar kolaydır ki, bu yalnızca bir tek komuttan, haykırıştan ibarettir.
13
فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِۜ
Bir de bakmışsın ki, hepsi uyanmış, korku ve dehşet içinde Rab'lerinin huzurunda duruyorlar.
14
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ
Ey Peygamber! Sana Musa'nın zalim Firavuna karşı verdiği ibretlerle dolu mücadelesinin haberi ulaştı, değil mi?
15
اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ
Hani Rabb'i ona, Sina dağının eteklerindeki Tuva'da, o kutsal vadide şöyle seslenmişti:
16
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ
Ey Musa! Firavun'a git ve onu ilâhî azap ile uyar, çünkü o iyice azgınlaştı.
17
فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ
Ve ona de ki: "Ey Firavun! Zulüm ve inkâr günahlarından arınıp Rabb'inin hoşnutluğunu kazanmak ister misin?"
18
وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ
"İster misin, seni Rabb'inin yoluna ileteyim de, O'na karşı saygılı davranıp dünyada ve âhirette saadete ulaşasın?"
19
فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْـكُبْرٰىۘ
Böylece Musa Firavunu hak dine davet etti ve ona, hakikati tüm berraklığıyla ortaya koyan en büyük mucizeyi gösterdi.
20
فَـكَذَّبَ وَعَصٰىۘ
Ama o, apaçık hakikati yalanladı ve emrime karşı geldi.
21
ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىۘ
Sonra arkasını dönüp, Musa'nın davasını etkisiz kılmak için çalışmaya koyuldu.
22
فَحَشَرَ فَنَادٰىۘ
Kumandanlarını, danışmanlarını, yardımcılarını topladı ve müminlere karşı amansız bir mücadele başlattığını ilan etti.
23
فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ
Ve Allah'ın mesajına karşı küstahça başkaldırarak, "Sizin emir ve otoritesine boyun eğmeniz gereken en yüce efendiniz, Rabb'iniz benim!" dedi.
24
فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىۜ
Fakat sonunda Allah, onu dünyada boğulma ve âhirette ebedi cehennem azabı cezasına çarptırdı.
25
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۜ۟
Hiç şüphesiz bunda, Allah'ın azabından korkanlar için ibret dersleri vardır.
26
ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠
Söyleyin, ey kâfirler! Sizi yeniden yaratmak mı daha zor, yoksa gökleri ve yeri yaratmak mı? Bütün kâinatı yoktan var eden Allah'ın, sizi ölümünüzden sonra diriltmeye kadir olduğunu düşünmüyor musunuz? Evet, öyle muhteşem bir evren ki, Allah onu yaratıp bina etti.
27
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ
Ve evreni genişleterek ona muazzam bir genişlik ve yükseklik kazandırdı, sonra onu mükemmel bir sistem hâlinde düzene koydu.
28
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ
Gecesini karanlık, gündüzünü aydınlık yaptı.
29
وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ
Daha sonra, yeryüzünü yaşamaya uygun bir şekilde yayıp döşedi.
30
اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاۖ
Ayrıca, yerden tatlı ve serin kaynak sularını ve tüm canlıların temel gıda maddesi olan bitki örtüsünü çıkardı.
31
وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ
Bir de, sizi sarsmaması için yeryüzüne o sapasağlam dağları yerleştirdi.
32
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ
Ve bütün bunları, sizin ve hayvanlarınızın her türlü ihtiyaçları karşılanmış bir hâlde, rahat ve huzur içinde yaşaması için yaptı.

İşte, evrenin her zerresinde şahit olduğunuz bu muazzam sistem ve sizi çepeçevre saran bunca nimetler, kâinatın amaçsız ve hikmetsiz meydana gelmediğini, aksine, mükemmel bir ölçü ve hesaba göre, üstün bir bilinç ve tasarım ürünü olarak yaratıldığını ve varlık âleminde nihaî anlamda zulme, haksızlığa asla yer olmadığını gözler önüne sermektedir.
33
فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىۘ
Nitekim tüm insanların hesaba çekileceği o dehşet anı gelip çattığında,
34
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ
İnsan neyin peşinde koştuğunu, ebedî saadeti kazanmak için kendisine bahşedilen nimetleri, imkânları ve yetenekleri, bu dünyanın gelip geçici zevklerini elde etme uğruna kullanmakla ne büyük bir kayba uğradığını o gün anlayacak.
35
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِمَنْ يَرٰى
Ve o an, alev alev yanmakta olan cehennem tüm korkunçluğuyla onu görmeye mahkûm edilenlerin karşısına çıkarılacak.
36
فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ
İşte o gün, her kim ilâhî buyruklara başkaldırarak azgınlık yapmış,
37
وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ
Ve dünya hayatının basit ve gelip geçici zevklerini sonsuz âhiret nimetlerine tercih etmişse,
38
فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ
İşte onun ebedî barınağı cehennem olacaktır.
39
وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ
Kim de her an ve her yerde Rabb'inin huzurunda ve O'nun gözetimi altında olduğu bilinciyle yaşamış, O'nun emirlerine karşı gelmek ve huzur-u ilâhîde mahcup duruma düşmekten korkarak kendisini kötü arzulardan alıkoymuşsa,
40
فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ
Onun ebedi barınağı da cennet olacaktır.
41
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ
Ey Peygamber! Yanı başlarındaki sayısız mucizeyi görmezlikten gelen inkârcılar, mucize beklentisiyle gaipten haber vermeni istiyor, sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar:
42
ف۪يمَ اَنْتَ مِنْ ذِكْرٰيهَاۜ
Sen kim, onu bildirmek kim! Sen bile onun ne zaman kopacağını bilemezsin. Kaldı ki, bu konuda bilgi vermek zaten senin görevin değildir.
43
اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاۜ
Çünkü onun tam ve nihaî bilgisi, yalnızca Rabb'ine aittir.
44
اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاۜ
Senin görevin ise, sadece, ondan korkanları uyarmaktır.

Büyük Kıyametin vaktini soran inkârcılar, üzerinde durulması gereken asıl meseleyi, kendi ecelleri olan Küçük Kıyameti unutuyorlar. Oysa uzun zannedilen bu dünya hayatı o kadar çabuk geçip gidecek ki:
45
كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا
Kâfirler onu, yani yeniden diriliş vaadinin gerçekleştiğini gördükleri gün, bu dünyada sadece bir akşamüzeri veya kuşluk vakti kadar kaldıklarını zannedecekler.

 
46

Sureler

Mealler
Abese Suresi
Sonraki