Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Andolsun, boğulurcasına can çekişenlere, boğarcasına ruhları alan kuvvetlere, bunalan bedenlerine hasret kalan nefislere, batmak üzere yükselen yıldızlara!
2 Andolsun, faal varlıklara, neşe ile bedenden ayrılan ruhlara, nazikçe, kolaylıkla ruhları çekip alan kuvvetlere, düzenli bir şekilde akıp giden yıldızlara!
3 Andolsun, ilâhî emirlerle süratle uçarak gelenlere, yörüngesinde dönenlere.
4 Andolsun, yarış halinde, ruhları devamlı ikametgâhlarına ulaştıranlara.
5 Andolsun, ilâhî planlamayı yürütüp işleri idare edip, aslî düzeni sağlayanlara!
6 Kâinatın şiddetli bir gürleme halinde âniden sarsıldığı gün, sûra ilk üfürülen gündür.
7 Onu şiddetli bir gürleme halinde, ikinci büyük sarsıntı takip eder.
8 O gün, yürekler kaygıdan hoplar, akıllar yerinden oynar.
9 Gözler de zillet içindedir.
10 'Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz?' diyorlar.
11 'Çürümüş kemik haline geldiğimiz zaman mı?'
12 'Öyleyse bu çok zararlı bir dönüş.' diyorlar.
13 Fakat insanların diriltilmeleri için, o bir tek komut yeter.
14 Derhal, hepsi diri olarak meydanda-mahşerde sıradadır.
15 Mûsâ’nın başına gelenler sana anlatıldı mı?
16 Hani Rabbi ona, kutsal va’di Tuvâ’da seslenmişti.
17 'Firavun’a git, çünkü o Allah’ı inkârda, insanî düzeni bozmakta haddi aştı, azgın bir diktatör oldu.'
18 'Temizlenmeyi, vicdanının arınmasını ister misin?' de.
19 'Seni Rabbinin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkup, ona saygı duyarsın.'
20 Mûsâ hak peygamber olduğu konusunda Firavun’a en büyük mûcizeyi gösterdi.
21 Fakat Firavun Mûsâ’yı yalanladı ve ona karşı geldi.
22 Sonra, ikbaline ve istikbaline sırt çevirip döndü, ülkede, yeryüzünde bozgunculuk tezgahı kurmaya koştu.
23 Adamlarını topladı ve bağırdı.
24 'Ben emri sözü dinlenilecek tek, en yüce rabbinizim, efendinizim.' dedi.
25 Sen misin bunu diyen? Allah da onu âhirette Cehennemin en harlı yerinde yakarak, dünyada ordusuyla birlikte denizde boğarak, benzerlerine gözdağı ve ders olacak şekilde cezalandırdı.
26 Elbette bunda korkanlar, saygı duyanlar için bir ibret vardır.
27 Sizin yeniden yaratılmanız mı daha zor, yoksa Allah’ın yükseltip düzenleyerek tavan olarak inşa ettiği göğün yaratılması mı?
28 Göğün yüksekliğini, yoğunluğunu, dengesini ayarladı, onu yaratılış amacına uygun hale getirdi.
29 Gecesini kararttı. Kuşluğunu, ışığını çıkarıp, gündüzünü aydınlattı.
30 Ondan sonra yer küreyi eksenine göre eğip bir elipsoit haline getirerek yayıp döşedi.
31 Ondan suyunu, otunu, çayırını, ekinini çıkardı ve otlağını ayırdı.
32 Dağları, yerlerine sağlam baskılı, oturaklı, derin temele dayalı bir şekilde yerleştirdi.
33 Sizin ve hayvanlarınızın faydalanması için bunları yaptı.
34 Her şeyi alt üst eden o büyük felâket, sur sesi geldiği vakit hesap verme zamanıdır.
35 İnsanın, işlediği amellerinin, gayretlerinin, niyetlerinin hesabını yapacağı gün, sorgulanma zamanıdır.
36 Görene, kaynayan, köpüren Cehennem açık bir şekilde gösterildiği gün, hesap günüdür.
37 Azana mekân vardır.
38 Dünya hayatını âhirete tercih edene mekân vardır.
39 Kaynayan, köpüren Cehennem, işte o ebedî mekânlarıdır.
40 Rabbinin, işlediği ameller, hak ettiği mükâfatlar ve cezalar üzerindeki hükümranlığının, her şeyi ortaya koyarak, hükmünü icra edeceğinin endişesini duyan, azamet ve celâlinden korkanlar ve nefislerini, ihtirasları adına, bâtıl adına konuşmaktan, bâtılı savunmaktan, ihtiraslardan, günahlardan ve haramlardan men edenlerin de yurtları vardır.
41 Cennet, işte o ebedî yurtlarıdır.
42 Sana Kıyametin kopacağı ânı soruyorlar: 'Kâinattaki hayatiyet ne zaman ebedî âlemin limanına demir atıp duracak?' diyorlar.
43 Sen onu nereden bilip insanlara anlatacaksın?
44 Onun nihaî ilmi Rabbine aittir.
45 Senin, sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatarak uyarman, yalnızca kıyametin dehşetinden korkanlara fayda sağlar.
46 İnsanlar kıyametin kopacağı ânı gördüklerinde, dünyada sadece ikindi-akşam aralığıya da kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanırlar.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ 1
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطاًۙ 2
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحاًۙ 3
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقاًۙ 4
فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْراًۢ 5
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُۙ 6
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ 7
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ 8
اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ 9
يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ 10
ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ 11
قَالُوا تِلْكَ اِذاً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۢ 12
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ 13
فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِۜ 14
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ 15
اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ 16
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ 17
فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ 18
وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ 19
فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْـكُبْرٰىۘ 20
فَـكَذَّبَ وَعَصٰىۘ 21
ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىۘ 22
فَحَشَرَ فَنَادٰىۘ 23
فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ 24
فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىۜ 25
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۜ۟ 26
ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠ 27
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ 28
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ 29
وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ 30
اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاۖ 31
وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ 32
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ 33
فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىۘ 34
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ 35
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِمَنْ يَرٰى 36
فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ 37
وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ 38
فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ 39
وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ 40
فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ 41
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ 42
ف۪يمَ اَنْتَ مِنْ ذِكْرٰيهَاۜ 43
اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاۜ 44
اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاۜ 45
كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا 46
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ
Andolsun, boğulurcasına can çekişenlere, boğarcasına ruhları alan kuvvetlere, bunalan bedenlerine hasret kalan nefislere, batmak üzere yükselen yıldızlara!
1
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطاًۙ
Andolsun, faal varlıklara, neşe ile bedenden ayrılan ruhlara, nazikçe, kolaylıkla ruhları çekip alan kuvvetlere, düzenli bir şekilde akıp giden yıldızlara!
2
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحاًۙ
Andolsun, ilâhî emirlerle süratle uçarak gelenlere, yörüngesinde dönenlere.
3
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقاًۙ
Andolsun, yarış halinde, ruhları devamlı ikametgâhlarına ulaştıranlara.
4
فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْراًۢ
Andolsun, ilâhî planlamayı yürütüp işleri idare edip, aslî düzeni sağlayanlara!
5
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُۙ
Kâinatın şiddetli bir gürleme halinde âniden sarsıldığı gün, sûra ilk üfürülen gündür.
6
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ
Onu şiddetli bir gürleme halinde, ikinci büyük sarsıntı takip eder.
7
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ
O gün, yürekler kaygıdan hoplar, akıllar yerinden oynar.
8
اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ
Gözler de zillet içindedir.
9
يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ
'Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz?' diyorlar.
10
ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ
'Çürümüş kemik haline geldiğimiz zaman mı?'
11
قَالُوا تِلْكَ اِذاً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۢ
'Öyleyse bu çok zararlı bir dönüş.' diyorlar.
12
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ
Fakat insanların diriltilmeleri için, o bir tek komut yeter.
13
فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِۜ
Derhal, hepsi diri olarak meydanda-mahşerde sıradadır.
14
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ
Mûsâ’nın başına gelenler sana anlatıldı mı?
15
اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ
Hani Rabbi ona, kutsal va’di Tuvâ’da seslenmişti.
16
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ
'Firavun’a git, çünkü o Allah’ı inkârda, insanî düzeni bozmakta haddi aştı, azgın bir diktatör oldu.'
17
فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ
'Temizlenmeyi, vicdanının arınmasını ister misin?' de.
18
وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ
'Seni Rabbinin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkup, ona saygı duyarsın.'
19
فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْـكُبْرٰىۘ
Mûsâ hak peygamber olduğu konusunda Firavun’a en büyük mûcizeyi gösterdi.
20
فَـكَذَّبَ وَعَصٰىۘ
Fakat Firavun Mûsâ’yı yalanladı ve ona karşı geldi.
21
ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىۘ
Sonra, ikbaline ve istikbaline sırt çevirip döndü, ülkede, yeryüzünde bozgunculuk tezgahı kurmaya koştu.
22
فَحَشَرَ فَنَادٰىۘ
Adamlarını topladı ve bağırdı.
23
فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ
'Ben emri sözü dinlenilecek tek, en yüce rabbinizim, efendinizim.' dedi.
24
فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىۜ
Sen misin bunu diyen? Allah da onu âhirette Cehennemin en harlı yerinde yakarak, dünyada ordusuyla birlikte denizde boğarak, benzerlerine gözdağı ve ders olacak şekilde cezalandırdı.
25
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۜ۟
Elbette bunda korkanlar, saygı duyanlar için bir ibret vardır.
26
ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠
Sizin yeniden yaratılmanız mı daha zor, yoksa Allah’ın yükseltip düzenleyerek tavan olarak inşa ettiği göğün yaratılması mı?
27
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ
Göğün yüksekliğini, yoğunluğunu, dengesini ayarladı, onu yaratılış amacına uygun hale getirdi.
28
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ
Gecesini kararttı. Kuşluğunu, ışığını çıkarıp, gündüzünü aydınlattı.
29
وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ
Ondan sonra yer küreyi eksenine göre eğip bir elipsoit haline getirerek yayıp döşedi.
30
اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاۖ
Ondan suyunu, otunu, çayırını, ekinini çıkardı ve otlağını ayırdı.
31
وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ
Dağları, yerlerine sağlam baskılı, oturaklı, derin temele dayalı bir şekilde yerleştirdi.
32
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ
Sizin ve hayvanlarınızın faydalanması için bunları yaptı.
33
فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىۘ
Her şeyi alt üst eden o büyük felâket, sur sesi geldiği vakit hesap verme zamanıdır.
34
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ
İnsanın, işlediği amellerinin, gayretlerinin, niyetlerinin hesabını yapacağı gün, sorgulanma zamanıdır.
35
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِمَنْ يَرٰى
Görene, kaynayan, köpüren Cehennem açık bir şekilde gösterildiği gün, hesap günüdür.
36
فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ
Azana mekân vardır.
37
وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ
Dünya hayatını âhirete tercih edene mekân vardır.
38
فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ
Kaynayan, köpüren Cehennem, işte o ebedî mekânlarıdır.
39
وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ
Rabbinin, işlediği ameller, hak ettiği mükâfatlar ve cezalar üzerindeki hükümranlığının, her şeyi ortaya koyarak, hükmünü icra edeceğinin endişesini duyan, azamet ve celâlinden korkanlar ve nefislerini, ihtirasları adına, bâtıl adına konuşmaktan, bâtılı savunmaktan, ihtiraslardan, günahlardan ve haramlardan men edenlerin de yurtları vardır.
40
فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ
Cennet, işte o ebedî yurtlarıdır.
41
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ
Sana Kıyametin kopacağı ânı soruyorlar: 'Kâinattaki hayatiyet ne zaman ebedî âlemin limanına demir atıp duracak?' diyorlar.
42
ف۪يمَ اَنْتَ مِنْ ذِكْرٰيهَاۜ
Sen onu nereden bilip insanlara anlatacaksın?
43
اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاۜ
Onun nihaî ilmi Rabbine aittir.
44
اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاۜ
Senin, sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatarak uyarman, yalnızca kıyametin dehşetinden korkanlara fayda sağlar.
45
كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا
İnsanlar kıyametin kopacağı ânı gördüklerinde, dünyada sadece ikindi-akşam aralığıya da kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanırlar.
46

Sureler

Mealler
Abese Suresi
Sonraki