|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّف۪ينَۙ Azab olsun, ölçüde tartıda noksanlık edenlere... |
1 |
|
اَلَّذ۪ينَ اِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَۘ Ki onlar, insanlardan ölçüp (haklarını) aldıkları zaman, tam olarak alırlar. |
2 |
|
وَاِذَا كَالُوهُمْ اَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَۜ Fakat insanlara (verilmek üzre) ölçtükleri, yahud onlara tarttıkları zaman eksiltirler. |
3 |
|
اَلَا يَظُنُّ اُو۬لٰٓئِكَ اَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَۙ Bunlar, zannetmezler mi ki, öldükten sonra kendileri diriltecekler, |
4 |
|
لِيَوْمٍ عَظ۪يمٍۙ Şiddetli büyük bir günde (kıyamette)?... |
5 |
|
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ O gün insanlar, âlemlerin Rabbi için (O’na hesab vermek için, kabirlerinden) kalkacaklar. |
6 |
|
كَلَّٓا اِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَف۪ي سِجّ۪ينٍۜ Hayır, (o hileye sapmayın, ahireti inkâr etmeyin). Çünkü kâfirlerin (amel) defterleri, (Siccin adı verilen) bir kütükte tesbit edilmiştir. |
7 |
|
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سِجّ۪ينٌۜ Bildin mi Siccîn nedir? |
8 |
|
كِتَابٌ مَرْقُومٌۜ O, (insanoğlunun amellerinin içine) yazılı bulunduğu bir kitabdır. |
9 |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ Buna inanmıyanların, o gün vay haline!... |
10 |
|
اَلَّذ۪ينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۜ Ki onlar, hesab gününü inkâr ediyorlar. |
11 |
|
وَمَا يُكَذِّبُ بِه۪ٓ اِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ Halbuki onu, ancak her azgın günahkar inkâr eder. |
12 |
|
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۜ Ona ayetlerimiz okununca “- Evvelkilerin masalları.” demiştir. |
13 |
|
كَلَّا بَلْ۔ رَانَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ Hayır, (onların zannetikleri gibi değil). Doğrusu onların kazandıkları günahlar, kalblerini kaplamıştır. |
14 |
|
كَلَّٓا اِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَۜ Hayır, (Onlar iman etmezler). Muhakkak ki onlar, o kıyamet günü Rablerinin rahmetinden menedilmişlerdir. |
15 |
|
ثُمَّ اِنَّهُمْ لَصَالُوا الْجَح۪يمِۜ Sonra muhakkak onlar ateşe girecekler... |
16 |
|
ثُمَّ يُقَالُ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۜ Sonra (onlara) şöyle denilecek: “- İşte (dünyada) inkâr etmiş olduğunuz (azab) budur.” |
17 |
|
كَلَّٓا اِنَّ كِتَابَ الْاَبْرَارِ لَف۪ي عِلِّيّ۪ينَۜ Hayır, (o kâfirler gibi, olmayın). Çünkü itaatkâr olan sadıkların kitabları (amelleri) İlliyyîn’dedir=yedinci kat gökte veya müzeyyen bir kitabda kayıtlıdır. |
18 |
|
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا عِلِّيُّونَۜ Bildin mi, İlliyyîn nedir? |
19 |
|
كِتَابٌ مَرْقُومٌۙ O, (güzel) yazılmış bir kitabdır. |
20 |
|
يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَۜ Ona (Mukarrebûn adlı) melekler şahid olur. |
21 |
|
اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ي نَع۪يمٍۙ Muhakkak (Allah’a itaat eden) iyi kimseler, nimetleri devamlı olan Naîm cennetinde, |
22 |
|
عَلَى الْاَرَٓائِكِ يَنْظُرُونَۙ Koltuklar üzerinde (neşe ile etrafı) seyrederler. |
23 |
|
تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّع۪يمِۚ Öyle ki, nimetlenmelerinin zevkini yüzlerinden tanırsın. |
24 |
|
يُسْقَوْنَ مِنْ رَح۪يقٍ مَخْتُومٍۙ Onlara (el değmemiş) mühürlü, saf bir şarabdan içirilir. |
25 |
|
خِتَامُهُ مِسْكٌۜ وَف۪ي ذٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَۜ Onun, (içinde şarab bulunan kabın) mühürü misktir. Artık imrensin imrenecekler... |
26 |
|
وَمِزَاجُهُ مِنْ تَسْن۪يمٍۙ O şarabın katığı Tesnim’dendir = kıymeti yüksek bir maddedendir. |
27 |
|
عَيْناً يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَۜ O Tesnim bir gözedir ki, mukarreb derecesinde olanlar, sırf (katıksız) ondan içerler. |
28 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يَضْحَكُونَۘ Doğrusu o günahkar müşrikler, iman edenlere gülüyorlardı. |
29 |
|
وَاِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَۘ Müminler, o kafirlerin yanlarından geçtiklerinde, birbirlerine işaret yaparak (müminleri) ayıblıyorlardı. |
30 |
|
وَاِذَا انْقَلَـبُٓوا اِلٰٓى اَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِه۪ينَۘ Evlerine (ailelerine) döndükleri zaman, zevk duyarak dönüyorlardı. |
31 |
|
وَاِذَا رَاَوْهُمْ قَالُٓوا اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَضَٓالُّونَۙ Müminleri gördükleri vakit: “- İşte bunlar sapıklardır.” diyorlardı. |
32 |
|
وَمَٓا اُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظ۪ينَۜ Halbuki, üzerlerine gözcü gönderilmemişlerdi. |
33 |
|
فَالْيَوْمَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَۙ İşte bugün (ahirette), müminler de kâfirlere gülecekler, |
34 |
|
عَلَى الْاَرَٓائِكِۙ يَنْظُرُونَۜ Koltuklar üzerinde bakarlarken... |
35 |
|
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ Nasıl, kâfirler ettiklerinin cezasını buldular mı? |
36 |