Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Şahit olsun birbiri ardınca gönderilen (bu vahiyler)!
2 Ardından bir fırtına gibi ortalığı kasıp kavuranlar!
3 Ve (ilahi mesajı) yaydıkça yayanlar!
4 Peşinden (hak ile batılı) seçip ayıranlar!
5 derken (insanı) tarifsiz (güzellikte) bir öğütle buluşturanlar;
6 (o öğütle) imana yöneleni mazur addeden ve (tevbe için) uyarıda bulunanlar...
7 Elbette, tehdit edildiğiniz şey mutlaka gerçekleşecektir:
8 Yıldızlar söndürüldüğü zaman;
9 ve gök yarıldığı zaman;
10 ve dağlar un ufak edildiği zaman;
11 ve bütün elçiler (tanıklık) vaktinde toplandığı zaman...
12 Peki, bütün bunlar hangi gün gerçekleştirilecek?
13 (İyi ile kötü arasındaki) Ayrım Günü.
14 Sahi, bu Ayrım Günü'nün dehşetini sen nereden bileceksin?
15 O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
16 Ne yani, Biz (o yalanlayanların) öncülerini helak etmedik mi?
17 Sonrakileri de onların peşine diziveririz:
18 İşte günahı hayat tarzı haline getirenlere böyle davranırız.
19 O gün vay haline bu hakikati yalanlayanların!
20 Sizin yaratılış sürecinizi basit ve zayıf bir sıvıdan başlatmadık mı?
21 Ki Biz o sıvıyı (rahim gibi) sağlam bir karar mahallinde korumaya aldık;
22 tabi ki önceden belirlenmiş bir süreye kadar...
23 Bütün bunları Biz takdir ettik; ve ne muhteşemdir Bizim takdirimiz!
24 O gün vay haline (bu) hakikatı yalanlayanların!
25 Değil mi ki yeryüzünü bir arada yaşama alanı yaptık;
26 (manen) diri (mü'min)ler ve ölü (kafir)ler için.
27 Ve başı yüce heybetli dağlar var ettik; ve size billur gibi suları sebil ettik.
28 O gün vay haline hakikati yalanlayanların!
29 Haydi artık, yalanlayıp durduğunuz (Hesap Günü'ne) doğru ilerleyin bakalım!
30 (İnsanın duygu, düşünce ve eylemini kuşatan) üç boyutlu gölgeye doğru ilerleyin!
31 Serinletmeyen ve ateşin alevinden korumayan (acayip bir gölgeye);
32 O (alevin ateşi) dev yapılar gibi kıvılcımlar saçar;
33 sanki akkordan halatlar gibi...
34 O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
35 Bu, ağızlarını açamayacakları bir gündür;
36 (o gün) onlara özür dilemeleri için dahi verilmez izin.
37 O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
38 İşte bu, Ayrım Günü'dür. (Onlara denilecek ki): "Sizi ve öncekileri bir araya topladık:
39 Haydi, eğer elinizde bir kurtuluş planı varsa hemen onu uygulayın!"
40 O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
41 Şüphe yok ki muttakiler (huzur veren) gölgeler altında ve (ebedi saadetin) kaynağında bulunacaklar;
42 ve canlarının istediği her şey, onları neşe ve zevke gark edecek;
43 (onlara) "Yaptıklarınıza karşılık olarak yiyin, için, afiyet olsun!" (deriz).
44 Elbet Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!"
45 Ne ki o gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
46 Siz de (dünyada) yiyip için ve geçici hazların sefasını sürün (ey yalanlayanlar)! Çünkü siz, günahı hayat tarzı haline getirdiniz.
47 O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
48 Zira onlara Allah'ın huzurunda saygıyla eğilin denildiğinde eğilmezler.
49 O gün vay haline hakikati yalanlayanların!
50 Haydi (buna inanmadılar), iyi de, bundan böyle hangi habere inanacaklar!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفاًۙ 1
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفاًۙ 2
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْراًۙ 3
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقاًۙ 4
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْراًۙ 5
عُذْراً اَوْ نُذْراًۙ 6
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌۜ 7
فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ 8
وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ 9
وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ 10
وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْۜ 11
لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْۜ 12
لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ 13
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِۜ 14
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 15
اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّل۪ينَۜ 16
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ 17
كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ 18
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 19
اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ 20
فَجَعَلْنَاهُ ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۙ 21
اِلٰى قَدَرٍ مَعْلُومٍۙ 22
فَقَدَرْنَاۗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ 23
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 24
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ كِفَاتاًۙ 25
اَحْيَٓاءً وَاَمْوَاتاًۙ 26
وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ 27
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 28
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى مَا كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۚ 29
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ 30
لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ 31
اِنَّهَا تَرْم۪ي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِۚ 32
كَاَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌۜ 33
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 34
هٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَۙ 35
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ 36
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 37
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِۚ جَمَعْنَاكُمْ وَالْاَوَّل۪ينَ 38
فَاِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَك۪يدُونِ 39
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ۟ 40
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ 41
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ 42
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 43
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 44
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 45
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَل۪يلاً اِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ 46
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 47
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ 48
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 49
فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ 50
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفاًۙ
Şahit olsun birbiri ardınca gönderilen (bu vahiyler)!
1
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفاًۙ
Ardından bir fırtına gibi ortalığı kasıp kavuranlar!
2
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْراًۙ
Ve (ilahi mesajı) yaydıkça yayanlar!
3
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقاًۙ
Peşinden (hak ile batılı) seçip ayıranlar!
4
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْراًۙ
derken (insanı) tarifsiz (güzellikte) bir öğütle buluşturanlar;
5
عُذْراً اَوْ نُذْراًۙ
(o öğütle) imana yöneleni mazur addeden ve (tevbe için) uyarıda bulunanlar...
6
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌۜ
Elbette, tehdit edildiğiniz şey mutlaka gerçekleşecektir:
7
فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ
Yıldızlar söndürüldüğü zaman;
8
وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ
ve gök yarıldığı zaman;
9
وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ
ve dağlar un ufak edildiği zaman;
10
وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْۜ
ve bütün elçiler (tanıklık) vaktinde toplandığı zaman...
11
لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْۜ
Peki, bütün bunlar hangi gün gerçekleştirilecek?
12
لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ
(İyi ile kötü arasındaki) Ayrım Günü.
13
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِۜ
Sahi, bu Ayrım Günü'nün dehşetini sen nereden bileceksin?
14
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
15
اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّل۪ينَۜ
Ne yani, Biz (o yalanlayanların) öncülerini helak etmedik mi?
16
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ
Sonrakileri de onların peşine diziveririz:
17
كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ
İşte günahı hayat tarzı haline getirenlere böyle davranırız.
18
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O gün vay haline bu hakikati yalanlayanların!
19
اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ
Sizin yaratılış sürecinizi basit ve zayıf bir sıvıdan başlatmadık mı?
20
فَجَعَلْنَاهُ ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۙ
Ki Biz o sıvıyı (rahim gibi) sağlam bir karar mahallinde korumaya aldık;
21
اِلٰى قَدَرٍ مَعْلُومٍۙ
tabi ki önceden belirlenmiş bir süreye kadar...
22
فَقَدَرْنَاۗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
Bütün bunları Biz takdir ettik; ve ne muhteşemdir Bizim takdirimiz!
23
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O gün vay haline (bu) hakikatı yalanlayanların!
24
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ كِفَاتاًۙ
Değil mi ki yeryüzünü bir arada yaşama alanı yaptık;
25
اَحْيَٓاءً وَاَمْوَاتاًۙ
(manen) diri (mü'min)ler ve ölü (kafir)ler için.
26
وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ
Ve başı yüce heybetli dağlar var ettik; ve size billur gibi suları sebil ettik.
27
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O gün vay haline hakikati yalanlayanların!
28
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى مَا كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۚ
Haydi artık, yalanlayıp durduğunuz (Hesap Günü'ne) doğru ilerleyin bakalım!
29
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ
(İnsanın duygu, düşünce ve eylemini kuşatan) üç boyutlu gölgeye doğru ilerleyin!
30
لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ
Serinletmeyen ve ateşin alevinden korumayan (acayip bir gölgeye);
31
اِنَّهَا تَرْم۪ي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِۚ
O (alevin ateşi) dev yapılar gibi kıvılcımlar saçar;
32
كَاَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌۜ
sanki akkordan halatlar gibi...
33
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
34
هٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَۙ
Bu, ağızlarını açamayacakları bir gündür;
35
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
(o gün) onlara özür dilemeleri için dahi verilmez izin.
36
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
37
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِۚ جَمَعْنَاكُمْ وَالْاَوَّل۪ينَ
İşte bu, Ayrım Günü'dür. (Onlara denilecek ki): "Sizi ve öncekileri bir araya topladık:
38
فَاِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَك۪يدُونِ
Haydi, eğer elinizde bir kurtuluş planı varsa hemen onu uygulayın!"
39
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ۟
O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
40
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ
Şüphe yok ki muttakiler (huzur veren) gölgeler altında ve (ebedi saadetin) kaynağında bulunacaklar;
41
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
ve canlarının istediği her şey, onları neşe ve zevke gark edecek;
42
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
(onlara) "Yaptıklarınıza karşılık olarak yiyin, için, afiyet olsun!" (deriz).
43
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
Elbet Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!"
44
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
Ne ki o gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
45
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَل۪يلاً اِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ
Siz de (dünyada) yiyip için ve geçici hazların sefasını sürün (ey yalanlayanlar)! Çünkü siz, günahı hayat tarzı haline getirdiniz.
46
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O gün vay haline (bu) hakikati yalanlayanların!
47
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ
Zira onlara Allah'ın huzurunda saygıyla eğilin denildiğinde eğilmezler.
48
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O gün vay haline hakikati yalanlayanların!
49
فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
Haydi (buna inanmadılar), iyi de, bundan böyle hangi habere inanacaklar!
50

Sureler

Mealler