|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
اِذَا جَٓاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ اِنَّكَ لَرَسُولُ اللّٰهِۢ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّكَ لَرَسُولُهُۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ لَـكَاذِبُونَۚ Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin kesinlikle Allah'ın peygamberi olduğuna tanıklık ederiz” derler. Allah, senin, O'nun peygamberi olduğunu biliyor ve Allah münafıkların yalancı olduğuna tanıklık ediyor. [643] [644] |
1 |
|
اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yoluna engel olurlar. Onların yaptıkları ne kötüdür! |
2 |
|
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا فَطُبِعَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ Bu davranışlarının sebebi, şudur: “İnanırlar, sonra inkâr ederler; bu yüzden kalplerinin üzeri mühürlenir, artık onlar anlamazlar.” |
3 |
|
وَاِذَا رَاَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ اَجْسَامُهُمْۜ وَاِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْۜ كَاَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌۜ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْۜ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَـكُونَ Onları gördüğünde, bedenleri hoşuna gider. Konuşsalar sözlerini dinlersin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kütükler gibidir. Her sesi kendi aleyhlerine sayarlar. Onlar gerçek düşmanlardır. Onlardan sakının; Allah, onları kahretsin, nasıl da haktan döndürülüyorlar! |
4 |
|
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللّٰهِ لَـوَّوْا رُؤُ۫سَهُمْ وَرَاَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ Onlara, “Geliniz, Allah'ın Peygamberi sizin affınızı dilesin” dendiğinde, sinirlenerek başlarını salladıklarını, yüz çevirip kibirlendiklerini görürsün. |
5 |
|
سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ اَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ اَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ لَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ Onlar için af dilesen de dilemesen de birdir. Çünkü Allah, onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Şüphesiz Allah, böylesi yoldan çıkmış toplumu doğruya iletmez. |
6 |
|
هُمُ الَّذ۪ينَ يَقُولُونَ لَا تُنْفِقُوا عَلٰى مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ حَتّٰى يَنْفَضُّواۜ وَلِلّٰهِ خَزَٓائِنُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلٰكِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ لَا يَفْقَهُونَ Onlar, “Allah'ın peygamberinin yanında bulunanlara yardım etmeyiniz ki etrafından dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Göklerin ve yerin bütün hazineleri yalnız Allah'ındır. Fakat münafıklar bu gerçeği anlamazlar. |
7 |
|
يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَٓا اِلَى الْمَد۪ينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْاَعَزُّ مِنْهَا الْاَذَلَّۜ وَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِه۪ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَلٰكِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ۟ Onlar, “Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı. Halbuki, asıl üstünlük ancak Allah, Peygamber'i ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler. |
8 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ اَمْوَالُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kimler bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. |
9 |
|
وَاَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَٓا اَخَّرْتَـن۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ فَاَصَّدَّقَ وَاَكُنْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ Herhangi birinize ölüm gelip de, “Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin! |
10 |
|
وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللّٰهُ نَفْساً اِذَا جَٓاءَ اَجَلُهَاۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. [645] |
11 |