Sureler
Mealler
Önceki
Haşr Suresi
Sonraki
Saf Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları yakın dost, sırdaş ve işlerinize vekil edinmeyin, onları sahiplenmeyin; size gelen gerçeği inkâr edip dururlarken ve başka bir sebeple değil, sadece Rabbiniz olan Allah’a iman ettiğiniz için Rasûl’ü ve tabiî ki sizi de yurdunuzdan çıkarıp oraya almazlarken, onlara sevgi izharında bulunmayın. Özellikle şu anda da Benim yolumda cihad için ve rızama ermek gayesiyle yola çıkıyorsanız, (sakın böyle yapmayın). Siz onlara, sevgi ve şefkatinizden dolayı sır veriyorsunuz ama Ben, neyi gizleyip neyi açığa vuruyorsanız hepsini çok iyi bilirim. İçinizden kim onlara sevgi besler ve sır verirse, hiç şüphesiz üzerinde gittiği dümdüz yoldan sapmış olur.
2 Eğer aleyhinizde olarak ellerine bir fırsat geçecek olsa size ancak düşmanlık yapar, düşmanca davranırlar; ellerini de dillerini de size karşı fenalık için uzatırlar ve sizin de (kendileri gibi) kâfir olmanızı arzularlar.
3 Kıyamet Günü ne yakınlarınızın size bir faydası olacaktır, ne de çocuklarınızın. O gün Allah, sizi (dünyadaki inanç ve amellerinize göre) birbirinizden ayırır. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.
4 Muhakkak ki İbrahim’de ve beraberindeki (mü’minlerde) sizin için takip edilmesi gereken güzel bir örnek vardır: Onlar, (içlerinden çıktıkları ama inkârcı) topluluklarına şöyle demişlerdi: “Bizim sizinle de, Allah’tan başka taptıklarınızla da hiçbir münasebetimiz olamaz. Sizi ve inancınızı reddediyoruz; siz (Kendisine ibadet edilmesi gereken İlâh olarak) yalnızca Allah’a inanıncaya kadar sizinle aramıza artık ebedî düşmanlık ve buğz girmiş bulunmaktadır.” Şu kadar ki, İbrahim atasına, “Senin için (Rabbimden) bağışlanma dileyeceğim, ancak Allah’a karşı senin lehinde yapabileceğim hiçbir şey yoktur.” demişti. (O ve beraberindekiler, şöyle dua etmişlerdi:) “Rabbimiz, Sana güvenip dayandık, bütün varlığımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız.
5 “Rabbimiz, imtihan için küfredenleri üzerimize salıp bizi musibetlere maruz bırakma. Bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz ki Sen’sin Azîz (mutlak izzet ve ululuk sahibi, her işte üstün ve mutlak galip); Hakîm (her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunan).”
6 Muhakkak ki onlarda sizin için, Allah’ı ve Âhiret Günü’nü arzulayanlar için takip edilmesi gereken güzel bir örnek vardır. Ama kim de aksine giderse, şüphesiz ki Allah, Ğaniyy (mutlak servet sahibi, herhangi bir ihtiyaçtan ve halkın Kendisi’ne yönelip yönelmemesinden mutlak müstağni) dir; Hamîd (bütün hükümlerinde hamd ve övgüye mutlak manâda lâyık olan)dır.
7 (Allah’ın koymuş olduğu hükümleri uyguladığınız zaman) bakarsınız ki Allah, sizinle şu anda karşılıklı düşman olduğunuz kimseler arasında bir sevgi ve yakınlaşma var eder. Allah, Ğafûr (hata ve günahları çok bağışlayan)dır, Rahîm (bilhassa mü’ min kullarına karşı hususî rahmeti pek bol olan)dır.
8 Allah, dininizden dolayı sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilikte bulunmak ve mümkün olduğunca âdil davranmaktan sizi men etmez. Şüphesiz ki Allah, hak ve adalet konusunda titiz olanları sever.
9 Ancak Allah sizi, dininizden dolayı sizinle savaşan, sizi öz yurdunuzdan çıkaran ve çıkarılmanıza destek verenlerle dost olmak ve onları sahiplenmekten men etmektedir. Kim onlarla dost olur ve onları sahiplenirse, işte böyleleri zalimlerin ta kendileridir.
10 Ey iman edenler! (Medine dışından olup da iman ikrarıyla hicret edip) toplumunuza katılmak üzere gelen kadınları imtihana tâbi tutun. –Allah, onların imandaki durumlarını elbette çok iyi bilmektedir.– Eğer imtihan neticesinde gerçekten mü’min olduklarına kanaat getirirseniz, bu durumda onları kâfirlere iade etmeyin. Artık ne o kadınlar (küfür içindeki) kocalarına helâldir, ne de o kocalar, geçerli bir nikâhla o kadınları geri alabilir veya nikâhları altında tutabilirler. Bununla birlikte, (ey mü’minler topluluğu,) o kocalar (artık kendilerinden boşanmış bulunan kadınlara) nikâhla bağlantılı olarak ne vermişlerse, onu tazmin edin. Gerekli mehirlerini ödemeniz kaydıyla o kadınları nikâhlamanızda bir vebal yoktur. Ayrıca, (Kitap ehlinden olmayan) müşrik–kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın ve (salacağınız o kadınlar küfür diyarında kalmak veya kâfirlere katılma ya da onlardan biriyle evlenme yolunu seçerlerse,) nikâhla bağlantılı olarak onlara yaptığınız ödemeyi geri alın; kâfir erkeklerin de, (Müslüman olup size katılan eşleri için yaptıkları) ödemeyi sizden istemeye hakları vardır. Bunlar, Allah’ın hükümleridir. Aranızda O hükmeder. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.
11 Artık nikâhınız altında bulunmayan (ve küfür diyarında kalan veya oraya giden) kâfir eşlerinize nikâh münasebetiyle ödediğiniz meblâğ (veya onun bir kısmı) kâfirlere geçer de, daha sonra herhangi bir şekilde onlara üstünlük sağlayacak olursanız, bu şekilde eşleri mehirlerini kaçıran kocaların mehir olarak ödedikleri miktarı kendilerine tazmin edin. Kendisine iman etmiş bulunduğunuz Allah’a karşı gönülden saygılı olun ve O’na karşı gelmekten sakının.
12 Ey (Peygamberliğin en büyük temsilcisi) Peygamber! Yeni iman etmiş kadınlar sana gelip: hiçbir şekilde Allah’a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, çocuklarına gerçek babalarından başka baba iddiasında bulunmak gibi hiç yoktan yalanlar uydurup iftira etmemek ve kendilerine emredeceğin meşrû bir konuda sana karşı çıkmamak üzere biat etmek istediklerinde onların biatını kabul et ve kendileri için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz ki Allah, günahları bağışlayıverendir, (bilhassa mü’min kullarına karşı) hususî rahmeti pek bol olandır.
13 Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap edip cezasına müstehak kıldığı bir topluluğu dost, sırdaş ve işlerinize vekil edinmeyin, onları sahiplenmeyin. Nasıl (Âhiret’e inanmayan kâfirler) kabir ehliyle bir daha görüşüp bir araya gelmekten bütün bütün ümitsizse, onlar da (ebedî azap gerektiren suçları sebebiyle) Âhiret’ten öyle ümitsizdirler.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوّ۪ي وَعَدُوَّكُمْ اَوْلِيَٓاءَ تُلْقُونَ اِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَٓاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّۚ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَاِيَّاكُمْ اَنْ تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ رَبِّكُمْۜ اِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَاداً ف۪ي سَب۪يل۪ي وَابْتِغَٓاءَ مَرْضَات۪ي تُسِرُّونَ اِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِۗ وَاَنَا۬ اَعْلَمُ بِمَٓا اَخْفَيْتُمْ وَمَٓا اَعْلَنْتُمْۜ وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ 1
اِنْ يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ اَعْدَٓاءً وَيَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ وَاَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّٓوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَۜ 2
لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْۚۛ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚۛ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ 3
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَداً حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَٓا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ رَبَّـنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ 4
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 5
لَقَدْ كَانَ لَـكُمْ ف۪يهِمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَۜ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ۟ 6
عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةًۜ وَاللّٰهُ قَد۪يرٌۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 7
لَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ اَنْ تَـبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُٓوا اِلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ 8
اِنَّمَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَاَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ اَنْ تَوَلَّوْهُمْۚ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ 9
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا جَٓاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِهِنَّۚ فَاِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ اِلَى الْكُفَّارِۜ لَا هُنَّ حِلٌّ لَهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّۜ وَاٰتُوهُمْ مَٓا اَنْفَقُواۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّۜ وَلَا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ وَسْـَٔلُوا مَٓا اَنْفَقْتُمْ وَلْيَسْـَٔلُوا مَٓا اَنْفَقُواۜ ذٰلِكُمْ حُكْمُ اللّٰهِۜ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 10
وَاِنْ فَاتَكُمْ شَيْءٌ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ اِلَى الْـكُفَّارِ فَعَاقَبْتُمْ فَاٰتُوا الَّذ۪ينَ ذَهَبَتْ اَزْوَاجُهُمْ مِثْلَ مَٓا اَنْفَقُواۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ 11
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِذَا جَٓاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلٰٓى اَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللّٰهِ شَيْـٔاً وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا يَزْن۪ينَ وَلَا يَقْتُلْنَ اَوْلَادَهُنَّ وَلَا يَأْت۪ينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَر۪ينَهُ بَيْنَ اَيْد۪يهِنَّ وَاَرْجُلِهِنَّ وَلَا يَعْص۪ينَكَ ف۪ي مَعْرُوفٍ فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 12
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَوَلَّوْا قَوْماً غَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ قَدْ يَـئِسُوا مِنَ الْاٰخِرَةِ كَمَا يَـئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ اَصْحَابِ الْقُبُورِ 13
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوّ۪ي وَعَدُوَّكُمْ اَوْلِيَٓاءَ تُلْقُونَ اِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَٓاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّۚ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَاِيَّاكُمْ اَنْ تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ رَبِّكُمْۜ اِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَاداً ف۪ي سَب۪يل۪ي وَابْتِغَٓاءَ مَرْضَات۪ي تُسِرُّونَ اِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِۗ وَاَنَا۬ اَعْلَمُ بِمَٓا اَخْفَيْتُمْ وَمَٓا اَعْلَنْتُمْۜ وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ
Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları yakın dost, sırdaş ve işlerinize vekil edinmeyin, onları sahiplenmeyin; size gelen gerçeği inkâr edip dururlarken ve başka bir sebeple değil, sadece Rabbiniz olan Allah’a iman ettiğiniz için Rasûl’ü ve tabiî ki sizi de yurdunuzdan çıkarıp oraya almazlarken, onlara sevgi izharında bulunmayın. Özellikle şu anda da Benim yolumda cihad için ve rızama ermek gayesiyle yola çıkıyorsanız, (sakın böyle yapmayın). Siz onlara, sevgi ve şefkatinizden dolayı sır veriyorsunuz ama Ben, neyi gizleyip neyi açığa vuruyorsanız hepsini çok iyi bilirim. İçinizden kim onlara sevgi besler ve sır verirse, hiç şüphesiz üzerinde gittiği dümdüz yoldan sapmış olur.
1
اِنْ يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ اَعْدَٓاءً وَيَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ وَاَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّٓوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَۜ
Eğer aleyhinizde olarak ellerine bir fırsat geçecek olsa size ancak düşmanlık yapar, düşmanca davranırlar; ellerini de dillerini de size karşı fenalık için uzatırlar ve sizin de (kendileri gibi) kâfir olmanızı arzularlar.
2
لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْۚۛ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚۛ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Kıyamet Günü ne yakınlarınızın size bir faydası olacaktır, ne de çocuklarınızın. O gün Allah, sizi (dünyadaki inanç ve amellerinize göre) birbirinizden ayırır. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.
3
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَداً حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَٓا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ رَبَّـنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ
Muhakkak ki İbrahim’de ve beraberindeki (mü’minlerde) sizin için takip edilmesi gereken güzel bir örnek vardır: Onlar, (içlerinden çıktıkları ama inkârcı) topluluklarına şöyle demişlerdi: “Bizim sizinle de, Allah’tan başka taptıklarınızla da hiçbir münasebetimiz olamaz. Sizi ve inancınızı reddediyoruz; siz (Kendisine ibadet edilmesi gereken İlâh olarak) yalnızca Allah’a inanıncaya kadar sizinle aramıza artık ebedî düşmanlık ve buğz girmiş bulunmaktadır.” Şu kadar ki, İbrahim atasına, “Senin için (Rabbimden) bağışlanma dileyeceğim, ancak Allah’a karşı senin lehinde yapabileceğim hiçbir şey yoktur.” demişti. (O ve beraberindekiler, şöyle dua etmişlerdi:) “Rabbimiz, Sana güvenip dayandık, bütün varlığımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız.
4
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
“Rabbimiz, imtihan için küfredenleri üzerimize salıp bizi musibetlere maruz bırakma. Bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz ki Sen’sin Azîz (mutlak izzet ve ululuk sahibi, her işte üstün ve mutlak galip); Hakîm (her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunan).”
5
لَقَدْ كَانَ لَـكُمْ ف۪يهِمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَۜ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ۟
Muhakkak ki onlarda sizin için, Allah’ı ve Âhiret Günü’nü arzulayanlar için takip edilmesi gereken güzel bir örnek vardır. Ama kim de aksine giderse, şüphesiz ki Allah, Ğaniyy (mutlak servet sahibi, herhangi bir ihtiyaçtan ve halkın Kendisi’ne yönelip yönelmemesinden mutlak müstağni) dir; Hamîd (bütün hükümlerinde hamd ve övgüye mutlak manâda lâyık olan)dır.
6
عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةًۜ وَاللّٰهُ قَد۪يرٌۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
(Allah’ın koymuş olduğu hükümleri uyguladığınız zaman) bakarsınız ki Allah, sizinle şu anda karşılıklı düşman olduğunuz kimseler arasında bir sevgi ve yakınlaşma var eder. Allah, Ğafûr (hata ve günahları çok bağışlayan)dır, Rahîm (bilhassa mü’ min kullarına karşı hususî rahmeti pek bol olan)dır.
7
لَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ اَنْ تَـبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُٓوا اِلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ
Allah, dininizden dolayı sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilikte bulunmak ve mümkün olduğunca âdil davranmaktan sizi men etmez. Şüphesiz ki Allah, hak ve adalet konusunda titiz olanları sever.
8
اِنَّمَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَاَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلٰٓى اِخْرَاجِكُمْ اَنْ تَوَلَّوْهُمْۚ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Ancak Allah sizi, dininizden dolayı sizinle savaşan, sizi öz yurdunuzdan çıkaran ve çıkarılmanıza destek verenlerle dost olmak ve onları sahiplenmekten men etmektedir. Kim onlarla dost olur ve onları sahiplenirse, işte böyleleri zalimlerin ta kendileridir.
9
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا جَٓاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِهِنَّۚ فَاِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ اِلَى الْكُفَّارِۜ لَا هُنَّ حِلٌّ لَهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّۜ وَاٰتُوهُمْ مَٓا اَنْفَقُواۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّۜ وَلَا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ وَسْـَٔلُوا مَٓا اَنْفَقْتُمْ وَلْيَسْـَٔلُوا مَٓا اَنْفَقُواۜ ذٰلِكُمْ حُكْمُ اللّٰهِۜ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Ey iman edenler! (Medine dışından olup da iman ikrarıyla hicret edip) toplumunuza katılmak üzere gelen kadınları imtihana tâbi tutun. –Allah, onların imandaki durumlarını elbette çok iyi bilmektedir.– Eğer imtihan neticesinde gerçekten mü’min olduklarına kanaat getirirseniz, bu durumda onları kâfirlere iade etmeyin. Artık ne o kadınlar (küfür içindeki) kocalarına helâldir, ne de o kocalar, geçerli bir nikâhla o kadınları geri alabilir veya nikâhları altında tutabilirler. Bununla birlikte, (ey mü’minler topluluğu,) o kocalar (artık kendilerinden boşanmış bulunan kadınlara) nikâhla bağlantılı olarak ne vermişlerse, onu tazmin edin. Gerekli mehirlerini ödemeniz kaydıyla o kadınları nikâhlamanızda bir vebal yoktur. Ayrıca, (Kitap ehlinden olmayan) müşrik–kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın ve (salacağınız o kadınlar küfür diyarında kalmak veya kâfirlere katılma ya da onlardan biriyle evlenme yolunu seçerlerse,) nikâhla bağlantılı olarak onlara yaptığınız ödemeyi geri alın; kâfir erkeklerin de, (Müslüman olup size katılan eşleri için yaptıkları) ödemeyi sizden istemeye hakları vardır. Bunlar, Allah’ın hükümleridir. Aranızda O hükmeder. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.
10
وَاِنْ فَاتَكُمْ شَيْءٌ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ اِلَى الْـكُفَّارِ فَعَاقَبْتُمْ فَاٰتُوا الَّذ۪ينَ ذَهَبَتْ اَزْوَاجُهُمْ مِثْلَ مَٓا اَنْفَقُواۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ
Artık nikâhınız altında bulunmayan (ve küfür diyarında kalan veya oraya giden) kâfir eşlerinize nikâh münasebetiyle ödediğiniz meblâğ (veya onun bir kısmı) kâfirlere geçer de, daha sonra herhangi bir şekilde onlara üstünlük sağlayacak olursanız, bu şekilde eşleri mehirlerini kaçıran kocaların mehir olarak ödedikleri miktarı kendilerine tazmin edin. Kendisine iman etmiş bulunduğunuz Allah’a karşı gönülden saygılı olun ve O’na karşı gelmekten sakının.
11
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِذَا جَٓاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلٰٓى اَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللّٰهِ شَيْـٔاً وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا يَزْن۪ينَ وَلَا يَقْتُلْنَ اَوْلَادَهُنَّ وَلَا يَأْت۪ينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَر۪ينَهُ بَيْنَ اَيْد۪يهِنَّ وَاَرْجُلِهِنَّ وَلَا يَعْص۪ينَكَ ف۪ي مَعْرُوفٍ فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Ey (Peygamberliğin en büyük temsilcisi) Peygamber! Yeni iman etmiş kadınlar sana gelip: hiçbir şekilde Allah’a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, çocuklarına gerçek babalarından başka baba iddiasında bulunmak gibi hiç yoktan yalanlar uydurup iftira etmemek ve kendilerine emredeceğin meşrû bir konuda sana karşı çıkmamak üzere biat etmek istediklerinde onların biatını kabul et ve kendileri için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz ki Allah, günahları bağışlayıverendir, (bilhassa mü’min kullarına karşı) hususî rahmeti pek bol olandır.
12
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَوَلَّوْا قَوْماً غَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ قَدْ يَـئِسُوا مِنَ الْاٰخِرَةِ كَمَا يَـئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ اَصْحَابِ الْقُبُورِ
Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap edip cezasına müstehak kıldığı bir topluluğu dost, sırdaş ve işlerinize vekil edinmeyin, onları sahiplenmeyin. Nasıl (Âhiret’e inanmayan kâfirler) kabir ehliyle bir daha görüşüp bir araya gelmekten bütün bütün ümitsizse, onlar da (ebedî azap gerektiren suçları sebebiyle) Âhiret’ten öyle ümitsizdirler.
13

Sureler

Mealler
Saf Suresi
Sonraki