Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Tüm kâinatta sınırsız hükümranlık ve egemenliği elinde bulunduran ve her türlü hayrın, bereketin kaynağı olan Allah ne yüce, ne mübarektir! Hiç kuşku yok ki, O'nun her şeye gücü yeter.
2 O Allah ki, hanginizin daha güzel işler yapacağı konusunda sizleri sınamak için, ölümü ve her iki âlemde hayatı yaratmıştır.

Gerçekten O, sınırsız izzet ve kudret sahibidir. Bununla birlikte, çok ama çok merhametlidir.
3 Sizi çepeçevre kuşatan şu uçsuz bucaksız yedi kat göğü, birbiriyle uyumlu ve iç içe geçmiş tabakalar hâlinde yaratan O'dur. Ey insan, nereye bakarsan bak, Rahman'ın yaratışında hiçbir aksaklık, hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de şu göz kamaştırıcı yaratılış mucizesine daha dikkatli bak, O'nun sonsuz ilim ve kudretini gözler önüne seren şu mükemmel sistemde herhangi bir eksiklik, bir çatlak görebiliyor musun?
4 Haydi durma, bir daha, bir daha bak, fakat her bakışında dehşet ve hayranlığın bir kat daha artacak ve sonunda, bakışların hata aramaktan yorulmuş ve ilâhî sanatın ihtişamı karşısında yenilgiyi kabullenmiş bir halde sana geri dönecektir.

İşte ilâhî hükümranlığın alâmetlerinden biri:
5 Andolsun Biz dünyaya en yakın göğü, parlak birer inci demeti gibi ışıldayan göktaşları, gezegenler, yıldızlar gibi gök cisimlerinden oluşan dev kandillerle süsledik ve onları, gelecekten haber verdiklerini iddia eden astrologların, medyumların, falcıların, kâhinlerin haber kaynağı olan şeytanlar için bir taşlama kıldık.

Bazı medyum kılıklı "şeytanlar" yıldızların hareketlerinden yola çıkarak gelecekle ilgili bir takım kehanetlerde bulunuyor, böylece hiçbir bilgiye sahip olmadıkları halde gaybı "taşlamak" suretiyle (Recmen bi'l-ğayb) insanları aldatıyorlar. Oysa onların haber kaynağı olan cinler, kesinlikle uzayın her noktasında diledikleri gibi gezemez, fizik âlemin sınırlarını aşıp gelecek hakkındaki bilgilere ulaşamazlar. Çünkü onlar ne zaman melekler arasında geçen konuşmaları dinlemek için göğe yükselecek olsalar, üzerlerine atılan alev toplarıyla kavrulup küle çevrilirler (15. Hicr: 17,18 ve 37. Saffat: 7–10).

Bu, onlara dünyada verilen cezadır. Ayrıca Biz onlara, ahirette de alevli ateş azabını hazırladık. Ve bu azap, sadece o cinlere ve medyumlara mahsus değildir:
6 Gerek sözleri, gerek davranışlarıyla Rab'lerini inkâr edenlere, âhirette cehennem azabı vardır. Gerçekten ne kötü bir son!
7 Zalimler elleri ve ayakları zincirlerle bağlanmış bir hâlde oraya atıldıkları zaman, cehennemin kaynarken çıkardığı o korkunç uğultusunu işitecekler.
8 Cehennem öyle dehşetli bir hâl almıştır ki, neredeyse öfkeden çatlayacak! Ne zaman oraya inkârcılardan bir grup atılsa, cehennemin bekçileri olan görevli melekler, onlara hayretle soracaklar: "Size bu günü haber veren bir uyarıcı gelmemiş miydi?"
9 Buna karşılık zalimler, "Evet, bize uyarıcı gelmişti. Fakat biz onlara, ‘Allah vahiy namına hiçbir şey göndermiş değildir. Evet, her şeyi yoktan var eden, sahip olduğumuz bütün nimetleri bize bahşeden yüce bir yaratıcının varlığına inanırız. Fakat O'nun kitap ve Elçi göndererek hayatımıza kurallar koyacağını kabul edemeyiz. Siz aksini söylüyorsanız, büyük bir yanılgı ve apaçık bir sapıklık içindesiniz.' diyerek karşılık vermiş ve onların getirdiği gerçeği yalanlamıştık." diyecekler.
10 Ve ekleyecekler: "Ah keşke onları dinleseydik! Eğer uyarılara kulak vermiş veya hiç değilse aklımızı kullanarak gözümüzün önündeki gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeyecek ve bu korkunç ateşi hak edenler arasında olmayacaktık."
11 Böylece, günahlarını kendi ağızlarıyla itiraf edecekler. Fakat iş işten geçmiş olacak. İlâhî rahmetten uzak olsun, o hâlde cehennem halkı!
12 Öte yandan, ilâhî öğüde kulak veren ve Rab'lerine gayben saygı duyan, yani her türlü beşeri idrak ve tasavvurun üstünde ve ötesinde olan Allah'ın Zatını gözleriyle görmedikleri hâlde, O'nun varlığına, Rab ve İlâh olarak birliğine, sonsuz ilim, kudret, merhamet ve adaletine şahitlik eden, muhteşem yaratılış mucizelerini gözleriyle görerek akılları, vicdanları ve sağduyuları sayesinde O'na iman eden ve buyruklarına saygıyla bağlanan dürüst ve erdemli kimselere gelince, onlar için bağışlanma ve cennet gibi muhteşem bir ödül vardır.
13 Ey insanlar! Niyetlerinizi, düşüncelerinizi, sözlerinizi ve davranışlarınızı ister gizleyin, ister açığa vurun; hiç kuşkusuz O, kalplerin özünde olan gizlilikleri, sırları bilmektedir.
14 Öyle ya, Yaratan yarattığı şeyi bilmez mi? Yarattığı varlıkların ihtiyaçlarını, zaaflarını onların hangi kanun ve kurallara göre yaşaması gerektiğini, kurtuluş ve mutluluğa nasıl ulaşabileceklerini bilmez mi? Elbette bilir. Çünkü O latiftir, her şeye nüfuz eden ilmiyle bütün gizlilikleri en ince ayrıntısıyla bilir, her şeyden haberdardır. Öyle ki:
15 Her türlü konforla donanmış bir uzay gemisi gibi uzayın derinliklerinde yüzüp gitmekte olan şu yerküreyi, tüm yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle emrinize amade kılarak size boyun eğdiren O'dur. Öyleyse, onun omuzları üzerinde huzur ve güven içinde gezip dolaşın ve Allah'ın bahşettiği tertemiz nimetlerden yiyin için. Ve şu gerçeği aklınızdan çıkarmayın: Gün gelecek bu hayat sona erecek ve hepiniz, yaptıklarınızın hesabını vermek üzere mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız.

Hâl böyleyken, ey inkârcılar, ne cüretle Rabb'inize başkaldırıyorsunuz?
16 Yücelerde Olan Allah'ın, yeryüzünü korkunç bir depremle çalkalayıp hepinizi yerin dibine geçirmeyeceğinden nasıl emin olabiliyorsunuz?
17 Yine O yücelerde Olan Allah'ın, başınıza gökten ölüm yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden nasıl emin olabiliyorsunuz? Bugün küstahça inkâr ediyorsunuz, ama azap başınıza geldiği anda, Benim uyarımı hiçe saymanın ne demek olduğunu o zaman anlayacaksınız!
18 Onlardan önceki nesiller de ayetlerimi inkâr etmişlerdi, fakat Beni inkâr etmenin akıbeti neymiş, gördüler!
19 Peki onlar, üzerlerinde kanat çırparak uçan kuşları görmüyorlar mı? Masmavi gökyüzünde nazlı nazlı süzülen bu kuşların yaratılışında, Allah'ın sonsuz kudret ve merhametinin muhteşem tecellilerini göremiyorlar mı? Ve düşünemiyorlar mı ki, onlara uçma yeteneği bahşederek ve termodinamik kanunlarını yaratarak onların boşlukta durmasını sağlayan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rahman'dan başkası değildir.

Hiç kuşkusuz O, gökte ve yerde her şeyi görüp gözetmektedir.
20 Düşünün, eğer sizi cezalandırmak istese, hangi güç, hangi ordu sizi Rahman'ın elinden kurtarabilir? Önünde yerlere kapandığınız putlarınız, efendileriniz, önderleriniz mi? Yahut o çok güvendiğiniz servetiniz, gücünüz, teknolojiniz, silahlarınız ve ordularınız mı? Görüyorsun değil mi, Rahman'ın emir ve uyarılarını tanımayıp öldükten sonraki hayatı inkâr edenler, ne büyük bir yanılgı ve aldanma içindedirler.
21 Yine düşünün, şayet Allah geçim imkânlarınızı elinizden alıp rızkınızı kesecek olsa, size O'ndan başka rızık verecek olan kimdir? Allah size bahşetmiş olduğu nimetleri geri alsa, bir yudum su, bir nefes hava, bir lokma ekmek bulabilir misiniz? Bu nimetler olmaksızın hayatınızı devam ettirebilir misiniz? Hayır, Allah'ın yardımı olmadan bir nefes bile alamazsınız. Aslında bunu kâfirler de pekâlâ bilir. Fakat onlar, küstahça bir azgınlık ve nefret içinde hakikate karşı inatla direnmektedirler.
22 Söyleyin, kızgın çöllerde yüzüstü sürünen bir kimse mi hedefine daha iyi ulaşır, yoksa dimdik yürüyerek dosdoğru bir yolda hedefe doğru ilerleyen kimse mi? Gündelik dünyevî endişelerinin ötesindeki hiçbir şeyi umursamayan dar görüşlü kâfirler mi kurtuluşa daha lâyıktır, yoksa bir gün Allah huzurunda hesaba çekileceğinin bilincinde olan ve bunun için gereken hazırlıkları yapan ileri görüşlü müminler mi?
23 Allah'ın hükmüne itaat etmekten kaçınan nankörlere de ki: "Sizi yoktan var eden ve size işitmeniz için kulaklar, görmeniz için gözler ve düşünmeniz için gönüller bahşeden O'dur. Bunları size veren ne anneniz, ne babanız, ne devletiniz, ne patronunuz, ne de amirinizdir. Size bunları armağan eden, yalnızca ve yalnızca Allah'tır. Fakat siz ne kadar da az şükrediyorsunuz!"
24 Yine onlara de ki: "Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltan ve topluluklar, milletler hâlinde dünyaya yayan O'dur ve hepiniz eninde sonunda yeniden toprağa döneceksiniz. Sonra Mahşer Günü tekrar diriltilecek ve yaptıklarınızın hesabını vermek üzere O'nun huzurunda toplanacaksınız."
25 Hâl böyleyken, inkârcılar diyorlar ki: "Boş verin bunları. Yok biz ölecekmişiz, yok ölüler diriltilecekmiş, hesap kitap varmış, ne saçmalık! Eğer dedikleriniz doğru ise, söyleyin bakalım, bu yeniden dirilme ve yargılanma vaadi ne zaman gerçekleşecek?"
26 Onlara de ki: "Bunun ne zaman ve ne şekilde gerçekleşeceğini ben bilemem. Çünkü her konuda olduğu gibi, kıyamet ve mahşer hakkında da nihai ve şaşmaz bilgi, yalnızca Allah'ın katındadır. Ben ise, sadece O'nun buyruklarını size ileten apaçık bir uyarıcıyım."

Ve işte uyarıyorum:
27 İnkârcılar, ölüm hiç gelmeyecekmiş gibi bir ömür boyu gaflet içinde yaşarlar. Fakat sonunda, onun iyice yaklaştığını ve artık Azrail'i geri çevirmenin mümkün olmadığını gördükleri anda, suratları korku ve pişmanlıktan simsiyah kesilir ve o zaman onlara, "İşte küstahça alay ederek isteyip durduğunuz azap budur!" denir.
28 Müminleri ortadan kaldırmakla kurtulacaklarını zanneden bu inkârcıları uyararak de ki: "Bakın, diyelim ki Allah beni ve yanımdaki müminleri davamızın zafere ulaştığını bize göstermeden öldürdü veya bize merhamet edip uzun ve bereketli bir ömür verdi. Bu neyi değiştirir? Öyle veya böyle, her hâlükârda ölüp O'nun huzurunda hesaba çekilmeyecek miyiz? O zaman inkârcıları can yakıcı azaptan kim kurtaracak?"
29 Onlara de ki: "O, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rahman'dır. Bizi dünyada da âhirette de mahcup etmeyecektir. Bu yüzden biz yalnızca O'na inanır ve sadece O'na güveniriz. Size gelince, ey inkârcılar, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında anlayacaksınız."
30 Ey Peygamber! Doğru inanç ve ahlâkın insan hayatında sudan daha hayati bir öneme sahip olduğunu idrak edemeyen, bu yüzden Rahman'a kul olmayı reddeden o zalimleri uyararak de ki: "Gökten indirdiği kar ve yağmur sularını dağlarda depolayıp biriktiren, sonra onu serin ve tatlı pınarlar, gözeler şeklinde istifadenize sunan ve o suyla insanlara, hayvanlara ve bitkilere hayat bahşeden Allah'tır. Bir düşünsenize, şayet Allah hayatın kaynağı ve tüm canlıların en önemli ihtiyacı olan tatlı su kaynaklarını aniden kurutsa ve bütün suyunuz çekilip yerin dibine gitse, söyler misiniz, Allah'tan başka kim size o akan tatlı suyu geri getirebilir?"
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
تَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ 1
اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ 2
اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ 3
ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَس۪يرٌ 4
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ 5
وَلِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ 6
اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقاً وَهِيَ تَفُورُۙ 7
تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ 8
قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ 9
وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ 10
فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ 11
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ 12
وَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِه۪ۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 13
اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ۟ 14
هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا ف۪ي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِه۪ۜ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ 15
ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ 16
اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًۜ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذ۪يرِ 17
وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ 18
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ 19
اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ 20
اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُۚ بَلْ لَجُّوا ف۪ي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ 21
اَفَمَنْ يَمْش۪ي مُكِباًّ عَلٰى وَجْهِه۪ٓ اَهْدٰٓى اَمَّنْ يَمْش۪ي سَوِياًّ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ 22
قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ 23
قُلْ هُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ 24
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 25
قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۖ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ 26
فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ 27
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَهْلَكَنِيَ اللّٰهُ وَمَنْ مَعِيَ اَوْ رَحِمَنَاۙ فَمَنْ يُج۪يرُ الْكَافِر۪ينَ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ 28
قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِه۪ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَاۚ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ 29
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ 30
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
تَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ
Tüm kâinatta sınırsız hükümranlık ve egemenliği elinde bulunduran ve her türlü hayrın, bereketin kaynağı olan Allah ne yüce, ne mübarektir! Hiç kuşku yok ki, O'nun her şeye gücü yeter.
1
اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ
O Allah ki, hanginizin daha güzel işler yapacağı konusunda sizleri sınamak için, ölümü ve her iki âlemde hayatı yaratmıştır.

Gerçekten O, sınırsız izzet ve kudret sahibidir. Bununla birlikte, çok ama çok merhametlidir.
2
اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ
Sizi çepeçevre kuşatan şu uçsuz bucaksız yedi kat göğü, birbiriyle uyumlu ve iç içe geçmiş tabakalar hâlinde yaratan O'dur. Ey insan, nereye bakarsan bak, Rahman'ın yaratışında hiçbir aksaklık, hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de şu göz kamaştırıcı yaratılış mucizesine daha dikkatli bak, O'nun sonsuz ilim ve kudretini gözler önüne seren şu mükemmel sistemde herhangi bir eksiklik, bir çatlak görebiliyor musun?
3
ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَس۪يرٌ
Haydi durma, bir daha, bir daha bak, fakat her bakışında dehşet ve hayranlığın bir kat daha artacak ve sonunda, bakışların hata aramaktan yorulmuş ve ilâhî sanatın ihtişamı karşısında yenilgiyi kabullenmiş bir halde sana geri dönecektir.

İşte ilâhî hükümranlığın alâmetlerinden biri:
4
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ
Andolsun Biz dünyaya en yakın göğü, parlak birer inci demeti gibi ışıldayan göktaşları, gezegenler, yıldızlar gibi gök cisimlerinden oluşan dev kandillerle süsledik ve onları, gelecekten haber verdiklerini iddia eden astrologların, medyumların, falcıların, kâhinlerin haber kaynağı olan şeytanlar için bir taşlama kıldık.

Bazı medyum kılıklı "şeytanlar" yıldızların hareketlerinden yola çıkarak gelecekle ilgili bir takım kehanetlerde bulunuyor, böylece hiçbir bilgiye sahip olmadıkları halde gaybı "taşlamak" suretiyle (Recmen bi'l-ğayb) insanları aldatıyorlar. Oysa onların haber kaynağı olan cinler, kesinlikle uzayın her noktasında diledikleri gibi gezemez, fizik âlemin sınırlarını aşıp gelecek hakkındaki bilgilere ulaşamazlar. Çünkü onlar ne zaman melekler arasında geçen konuşmaları dinlemek için göğe yükselecek olsalar, üzerlerine atılan alev toplarıyla kavrulup küle çevrilirler (15. Hicr: 17,18 ve 37. Saffat: 7–10).

Bu, onlara dünyada verilen cezadır. Ayrıca Biz onlara, ahirette de alevli ateş azabını hazırladık. Ve bu azap, sadece o cinlere ve medyumlara mahsus değildir:
5
وَلِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Gerek sözleri, gerek davranışlarıyla Rab'lerini inkâr edenlere, âhirette cehennem azabı vardır. Gerçekten ne kötü bir son!
6
اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقاً وَهِيَ تَفُورُۙ
Zalimler elleri ve ayakları zincirlerle bağlanmış bir hâlde oraya atıldıkları zaman, cehennemin kaynarken çıkardığı o korkunç uğultusunu işitecekler.
7
تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ
Cehennem öyle dehşetli bir hâl almıştır ki, neredeyse öfkeden çatlayacak! Ne zaman oraya inkârcılardan bir grup atılsa, cehennemin bekçileri olan görevli melekler, onlara hayretle soracaklar: "Size bu günü haber veren bir uyarıcı gelmemiş miydi?"
8
قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ
Buna karşılık zalimler, "Evet, bize uyarıcı gelmişti. Fakat biz onlara, ‘Allah vahiy namına hiçbir şey göndermiş değildir. Evet, her şeyi yoktan var eden, sahip olduğumuz bütün nimetleri bize bahşeden yüce bir yaratıcının varlığına inanırız. Fakat O'nun kitap ve Elçi göndererek hayatımıza kurallar koyacağını kabul edemeyiz. Siz aksini söylüyorsanız, büyük bir yanılgı ve apaçık bir sapıklık içindesiniz.' diyerek karşılık vermiş ve onların getirdiği gerçeği yalanlamıştık." diyecekler.
9
وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ
Ve ekleyecekler: "Ah keşke onları dinleseydik! Eğer uyarılara kulak vermiş veya hiç değilse aklımızı kullanarak gözümüzün önündeki gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeyecek ve bu korkunç ateşi hak edenler arasında olmayacaktık."
10
فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ
Böylece, günahlarını kendi ağızlarıyla itiraf edecekler. Fakat iş işten geçmiş olacak. İlâhî rahmetten uzak olsun, o hâlde cehennem halkı!
11
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ
Öte yandan, ilâhî öğüde kulak veren ve Rab'lerine gayben saygı duyan, yani her türlü beşeri idrak ve tasavvurun üstünde ve ötesinde olan Allah'ın Zatını gözleriyle görmedikleri hâlde, O'nun varlığına, Rab ve İlâh olarak birliğine, sonsuz ilim, kudret, merhamet ve adaletine şahitlik eden, muhteşem yaratılış mucizelerini gözleriyle görerek akılları, vicdanları ve sağduyuları sayesinde O'na iman eden ve buyruklarına saygıyla bağlanan dürüst ve erdemli kimselere gelince, onlar için bağışlanma ve cennet gibi muhteşem bir ödül vardır.
12
وَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِه۪ۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Ey insanlar! Niyetlerinizi, düşüncelerinizi, sözlerinizi ve davranışlarınızı ister gizleyin, ister açığa vurun; hiç kuşkusuz O, kalplerin özünde olan gizlilikleri, sırları bilmektedir.
13
اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ۟
Öyle ya, Yaratan yarattığı şeyi bilmez mi? Yarattığı varlıkların ihtiyaçlarını, zaaflarını onların hangi kanun ve kurallara göre yaşaması gerektiğini, kurtuluş ve mutluluğa nasıl ulaşabileceklerini bilmez mi? Elbette bilir. Çünkü O latiftir, her şeye nüfuz eden ilmiyle bütün gizlilikleri en ince ayrıntısıyla bilir, her şeyden haberdardır. Öyle ki:
14
هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا ف۪ي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِه۪ۜ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ
Her türlü konforla donanmış bir uzay gemisi gibi uzayın derinliklerinde yüzüp gitmekte olan şu yerküreyi, tüm yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle emrinize amade kılarak size boyun eğdiren O'dur. Öyleyse, onun omuzları üzerinde huzur ve güven içinde gezip dolaşın ve Allah'ın bahşettiği tertemiz nimetlerden yiyin için. Ve şu gerçeği aklınızdan çıkarmayın: Gün gelecek bu hayat sona erecek ve hepiniz, yaptıklarınızın hesabını vermek üzere mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız.

Hâl böyleyken, ey inkârcılar, ne cüretle Rabb'inize başkaldırıyorsunuz?
15
ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ
Yücelerde Olan Allah'ın, yeryüzünü korkunç bir depremle çalkalayıp hepinizi yerin dibine geçirmeyeceğinden nasıl emin olabiliyorsunuz?
16
اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًۜ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذ۪يرِ
Yine O yücelerde Olan Allah'ın, başınıza gökten ölüm yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden nasıl emin olabiliyorsunuz? Bugün küstahça inkâr ediyorsunuz, ama azap başınıza geldiği anda, Benim uyarımı hiçe saymanın ne demek olduğunu o zaman anlayacaksınız!
17
وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ
Onlardan önceki nesiller de ayetlerimi inkâr etmişlerdi, fakat Beni inkâr etmenin akıbeti neymiş, gördüler!
18
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ
Peki onlar, üzerlerinde kanat çırparak uçan kuşları görmüyorlar mı? Masmavi gökyüzünde nazlı nazlı süzülen bu kuşların yaratılışında, Allah'ın sonsuz kudret ve merhametinin muhteşem tecellilerini göremiyorlar mı? Ve düşünemiyorlar mı ki, onlara uçma yeteneği bahşederek ve termodinamik kanunlarını yaratarak onların boşlukta durmasını sağlayan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rahman'dan başkası değildir.

Hiç kuşkusuz O, gökte ve yerde her şeyi görüp gözetmektedir.
19
اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ
Düşünün, eğer sizi cezalandırmak istese, hangi güç, hangi ordu sizi Rahman'ın elinden kurtarabilir? Önünde yerlere kapandığınız putlarınız, efendileriniz, önderleriniz mi? Yahut o çok güvendiğiniz servetiniz, gücünüz, teknolojiniz, silahlarınız ve ordularınız mı? Görüyorsun değil mi, Rahman'ın emir ve uyarılarını tanımayıp öldükten sonraki hayatı inkâr edenler, ne büyük bir yanılgı ve aldanma içindedirler.
20
اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُۚ بَلْ لَجُّوا ف۪ي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ
Yine düşünün, şayet Allah geçim imkânlarınızı elinizden alıp rızkınızı kesecek olsa, size O'ndan başka rızık verecek olan kimdir? Allah size bahşetmiş olduğu nimetleri geri alsa, bir yudum su, bir nefes hava, bir lokma ekmek bulabilir misiniz? Bu nimetler olmaksızın hayatınızı devam ettirebilir misiniz? Hayır, Allah'ın yardımı olmadan bir nefes bile alamazsınız. Aslında bunu kâfirler de pekâlâ bilir. Fakat onlar, küstahça bir azgınlık ve nefret içinde hakikate karşı inatla direnmektedirler.
21
اَفَمَنْ يَمْش۪ي مُكِباًّ عَلٰى وَجْهِه۪ٓ اَهْدٰٓى اَمَّنْ يَمْش۪ي سَوِياًّ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ
Söyleyin, kızgın çöllerde yüzüstü sürünen bir kimse mi hedefine daha iyi ulaşır, yoksa dimdik yürüyerek dosdoğru bir yolda hedefe doğru ilerleyen kimse mi? Gündelik dünyevî endişelerinin ötesindeki hiçbir şeyi umursamayan dar görüşlü kâfirler mi kurtuluşa daha lâyıktır, yoksa bir gün Allah huzurunda hesaba çekileceğinin bilincinde olan ve bunun için gereken hazırlıkları yapan ileri görüşlü müminler mi?
22
قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ
Allah'ın hükmüne itaat etmekten kaçınan nankörlere de ki: "Sizi yoktan var eden ve size işitmeniz için kulaklar, görmeniz için gözler ve düşünmeniz için gönüller bahşeden O'dur. Bunları size veren ne anneniz, ne babanız, ne devletiniz, ne patronunuz, ne de amirinizdir. Size bunları armağan eden, yalnızca ve yalnızca Allah'tır. Fakat siz ne kadar da az şükrediyorsunuz!"
23
قُلْ هُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Yine onlara de ki: "Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltan ve topluluklar, milletler hâlinde dünyaya yayan O'dur ve hepiniz eninde sonunda yeniden toprağa döneceksiniz. Sonra Mahşer Günü tekrar diriltilecek ve yaptıklarınızın hesabını vermek üzere O'nun huzurunda toplanacaksınız."
24
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Hâl böyleyken, inkârcılar diyorlar ki: "Boş verin bunları. Yok biz ölecekmişiz, yok ölüler diriltilecekmiş, hesap kitap varmış, ne saçmalık! Eğer dedikleriniz doğru ise, söyleyin bakalım, bu yeniden dirilme ve yargılanma vaadi ne zaman gerçekleşecek?"
25
قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۖ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ
Onlara de ki: "Bunun ne zaman ve ne şekilde gerçekleşeceğini ben bilemem. Çünkü her konuda olduğu gibi, kıyamet ve mahşer hakkında da nihai ve şaşmaz bilgi, yalnızca Allah'ın katındadır. Ben ise, sadece O'nun buyruklarını size ileten apaçık bir uyarıcıyım."

Ve işte uyarıyorum:
26
فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ
İnkârcılar, ölüm hiç gelmeyecekmiş gibi bir ömür boyu gaflet içinde yaşarlar. Fakat sonunda, onun iyice yaklaştığını ve artık Azrail'i geri çevirmenin mümkün olmadığını gördükleri anda, suratları korku ve pişmanlıktan simsiyah kesilir ve o zaman onlara, "İşte küstahça alay ederek isteyip durduğunuz azap budur!" denir.
27
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَهْلَكَنِيَ اللّٰهُ وَمَنْ مَعِيَ اَوْ رَحِمَنَاۙ فَمَنْ يُج۪يرُ الْكَافِر۪ينَ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ
Müminleri ortadan kaldırmakla kurtulacaklarını zanneden bu inkârcıları uyararak de ki: "Bakın, diyelim ki Allah beni ve yanımdaki müminleri davamızın zafere ulaştığını bize göstermeden öldürdü veya bize merhamet edip uzun ve bereketli bir ömür verdi. Bu neyi değiştirir? Öyle veya böyle, her hâlükârda ölüp O'nun huzurunda hesaba çekilmeyecek miyiz? O zaman inkârcıları can yakıcı azaptan kim kurtaracak?"
28
قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِه۪ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَاۚ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
Onlara de ki: "O, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rahman'dır. Bizi dünyada da âhirette de mahcup etmeyecektir. Bu yüzden biz yalnızca O'na inanır ve sadece O'na güveniriz. Size gelince, ey inkârcılar, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında anlayacaksınız."
29
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ
Ey Peygamber! Doğru inanç ve ahlâkın insan hayatında sudan daha hayati bir öneme sahip olduğunu idrak edemeyen, bu yüzden Rahman'a kul olmayı reddeden o zalimleri uyararak de ki: "Gökten indirdiği kar ve yağmur sularını dağlarda depolayıp biriktiren, sonra onu serin ve tatlı pınarlar, gözeler şeklinde istifadenize sunan ve o suyla insanlara, hayvanlara ve bitkilere hayat bahşeden Allah'tır. Bir düşünsenize, şayet Allah hayatın kaynağı ve tüm canlıların en önemli ihtiyacı olan tatlı su kaynaklarını aniden kurutsa ve bütün suyunuz çekilip yerin dibine gitse, söyler misiniz, Allah'tan başka kim size o akan tatlı suyu geri getirebilir?"
30

Sureler

Mealler
Kalem Suresi
Sonraki