Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey örtüsüne bürünen Peygamber! Ve Kur'an mesajını yüreğinde hisseden, fakat onu tebliğ etmekte çekimser davranan Müslüman! Artık kendi kabuğuna çekilerek sakin ve kendi hâlinde bir hayat sürme zamanı geçti. Bunun için:
2 Her türlü korku, endişe ve çekingenlik duygularından sıyrılarak büyük bir azim ve kararlılıkla kalk ve ışığa susamış gönülleri iman nuruyla aydınlatmak üzere, insanlığı bu Kur'an ile uyar.
3 Bu görevinde ilâhî yardıma nail olabilmek için Rabb'ini tekbir et. Hem yüreğinle, hem söz ve davranışlarınla O'nun yüceliğini an ve bu hakikati tüm kâinata ilan et.
4 Tebliğ ve uyarıya önce kendinden başla. Kişilik ve karakterini sembolize eden elbiseni, öz benliğini ve çevreni temiz tut.
5 Kur'an'ın ve aklın onaylamadığı gerek maddi, gerekse inanç, düşünce, ahlâk ve davranış ile ilgili her türlü çirkinlik, kötülük ve pislikten uzak dur.
6 Yaptığın iyilikleri gözünde büyüterek başa kakma. Kalp kırarak, gönül inciterek hayır ve hasenatını boşa çıkarma. Hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için iyilik yap. En büyük hayır ve hizmetlerde bulunmuş olsan bile, asla yaptıklarını yeterli görme, gurura kapılma.
7 İlâhî mesajı yeryüzünde egemen kılma yolunda mücadele ederken, zalimlerin şiddetli muhalefetiyle karşılaşacak, çetin belâ ve musibetlerle yüz yüze geleceksin. İçinde bulunduğun şartlar ne kadar ümitsiz ve çaresiz görünse de asla yılgınlığa düşme, ümitsizliğe kapılma. Bu sınavdan yüz akıyla çıkıncaya dek bıkma, usanma, dayan, diren, Rabb'in için sabret.
8 Çünkü yeniden diriliş için Sur'a üflendiği ve kalk borusu çaldığı zaman,
9 İşte o gün, gerçekten çetin bir gün olacaktır.
10 Ayetlerimi inkâr edenler için, hiç de kolay olmayan bir Gün!

Ey Müslüman! Her çağda ve her toplumda, Allah'ın ayetlerini inkâr eden, servet ve gücüne güvenerek İslâm'a karşı savaş açan zalimler senin karşına çıkacaktır:
11 Annesinin karnında aciz, yapayalnız ve çaresiz bir kul olarak yarattığım o azgın inkârcıyı sen bana bırak! Hakikati çok iyi bildiği hâlde kibir, inat ve bencilliği yüzünden ayetlerime başkaldıran o küstah ve azgın kâfirin hakkından bizzat Ben geleceğim!
12 Oysa Ben ona büyük bir servet ve nice nimetler, imkânlar bağışladım,
13 Ayrıca, her birisi önemli birer mevki sahibi olan ve etrafında emre hazır bekleyen göz önünde güçlü kuvvetli ve sağlıklı çocuklar, nice sosyal imkânlararmağan ettim,
14 Ve bütün bunların ötesinde, hayatın bütün nimet ve güzelliklerini onun önüne cömertçe serdim.
15 Fakat buna rağmen o, Bana şükretmeyi aklının ucundan geçirmediği gibi, kendisine âhirette de ikramlarda bulunarak daha fazlasını vermemi bekliyor.
16 Hayır, asla! Çünkü o, ayetlerimize karşı tam bir inatçı kesildi.
17 Ben de ona verdiğim bütün nimetleri geri alacak ve onu cehennemde sarp bir yokuşa süreceğim.
18 Çünkü o, ayetlerimiz kendisine tebliğ edilince, Allah'tan geldiğini çok iyi bildiği bu sözleri önce bir düşündü, onu kabul veya reddettiği takdirde neler kazanıp kaybedeceğini inceden inceye ölçtü biçti.
19 Fakat kahrolası, nasıl bir muhakeme yürüttü, ne biçim ölçüp biçti!
20 Evet, canı çıkası nankör, ne biçim ölçüp biçti!
21 Sonra düşünceli düşünceli etrafına bakındı,
22 Ardından suratını astı, tedirgin ve endişeli bir çehreyle kaşlarını çattı,
23 Ve küstahça kibirlenerek, ayetlerimizden yüz çevirdi:
24 "Bu Kur'an!" dedi, "Nesilden nesle aktarılan göz boyayıcı büyülü bir sözden başka bir şey değildir."
25 "Yani o, sadece bizim gibi fâni bir insan sözüdür."
26 Ben de bu yaptığına karşılık, onu Sekar denilen cehennem ateşine atacağım!
27 Bilir misin, nedir Sekar?
28 Ne hayatta bırakır insanı, ne de ölüme terk eder. Kurbanını bir yakaladı mı, bir daha asla bırakmaz.
29 Öyle bir ateştir ki, derileri yakıp kavurur.
30 Ve bu ateşin başında, tam on dokuz tane güçlü ve acımasız zebani bekler. Neden zebani ve neden 19 derseniz:
31 Biz cehennemde zebani olarak, ancak melekleri görevlendirdik.

Onların sayısını da, sırf inkârcılar için bir imtihan aracı yaptık ki, kendilerine daha önce Kitap verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanlar, daha önceki Peygamberlerin bildirdiği hakikati dosdoğru bir şekilde ortaya koyan bu Kitabın Allah'tan geldiğine yürekten inansınlar ve ona zaten iman etmiş olanların inançları daha da güçlensin. Böylece, daha önce Kitap verilmiş olanların ve müminlerin kalplerinde bu konuda zerre kadar kuşkuya yer kalmasın.

Fakat kalplerinde hastalık bulunan ve bu yüzden, bazen mümin, bazen kâfir gibi davranarak şüphe ve tereddüt içinde bocalayan münafıklar ve Kur'an'ı açıkça inkâr eden kâfirler, bu muhteşem ayetlerdeki hikmeti kavrayamadıklarından, "Sizin inandığınız Allah, bu örnekle ne demek istemiş acaba? Eğer cehennemde sadece 19 görevli varsa, hepimiz bir olup onların hakkından geliriz." diyerek sizinle alay edecekler. Ya da 19 rakamına olmadık anlamlar yükleyerek insanları saptırmaya çalışırlar.

İşte böylece Allah, bile bile kötülüğü tercih ederek sapıklıkta kalmak isteyeni saptırır, samimî bir kalple gerçeğe, doğruya yönelmek isteyeni de doğru yola iletir.

Azap melekleri sadece bu kadardır zannetmeyin. Rabb'inin ordularının sayısını ve gücünü, Kendisinden başka hiç kimse bilemez.

Ey insanlar! Size haber verilen bu korkunç cehennem ateşi, ancak insanlık için bir öğüt ve uyarıdır. Bu gerçek ortada iken, nasıl buyruklarıma karşı gelebilirsiniz?
32 Hayır, bütün dünyanın karanlıklara boğulduğu bir çağda, gönülleri aydınlatacak Peygamberlik nurunun doğuşunu simgeleyen Ay'a andolsun,
33 Küfür,şirk ve isyan karanlıklarınınyerini iman ve Kur'an aydınlığına bırakacağını haber verircesine dönüp gitmekte olan geceye,
34 Ve aydınlık bir geleceği müjdeleyerek ışıldamakta olan sabaha yemin olsun ki,
35 Sekar denilen bu cehennem ateşi, zalimleri bekleyen en büyük felâketlerden biridir.
36 Ve insanlığa yöneltilmiş en önemli uyarıdır.
37 İçinizden, gerek hayır yollarında ilerlemek ve gerekse geride kalmak isteyen herkes için bir müjde ve bir uyarıdır.
38 Çünkü her insan, işlediği günahlar yüzünden cehenneme mahkûmdur.
39 Ancak ilâhî rahmeti hak eden iyi insanlar hariç.
40 Zalimler cehenneme yuvarlanırken, onlar cennet bahçelerinde, huzur ve esenlik içinde olacaklar.
41 O zaman Allah, cehennemde azap çekenlerin hâlini müminlere gösterecek. Onlar da cehennemdeki suçlulara hayretle soracaklar:
42 "Sizi Sekar denilen bu çılgın ateşe sürükleyen nedir?"
43 Onlar da şöyle cevap verecekler: "Çünkü biz namaz kılanlardan değildik. Türlü bahanelerle namazı terk ederdik ve hak ile batılın mücadelesinde müminler safında yerimizi almazdık."
44 "Bunun doğal sonucu olarak da, servet yığma tutkusuyla cimrilik eder, yoksulları doyurmazdık. Ekonomik ve toplumsal kulluğa aldırış etmezdik."
45 "Böylece,boş şeylere dalan diğer günahkârlarla birlikte, dünyanın aldatıcı zevk ve sefahatine dalıp giderdik."
46 "Sonunda, yaşadığımız hayat tarzı inancımızı da şekillendirdi. Bu yüzden, biz Hesap Gününü de yalanlardık."
47 "İşte böyle hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp giderken, nihayet ölüm denen gerçek hiç beklemediğimiz bir anda aniden karşımıza çıkıverdi."
48 Artık hiç kimse, o zalimlerin kurtuluşu için Allah katında aracılık yapamayacak, hiçbir şefaatçinin şefaati onlara fayda vermeyecektir.
49 O hâlde, onlara ne oluyor ki, bunca öğüt ve uyarılardan yüz çeviriyorlar?
50 (50-51) Tıpkı, kendisini avlamak isteyen bir aslandan korkup kaçan yaban eşeklerinin kaçışı gibi senin davetinden kaçıyor ve seni hiç dinlemeden, telâşla yanından uzaklaşıyorlar.
51 (50-51) Tıpkı, kendisini avlamak isteyen bir aslandan korkup kaçan yaban eşeklerinin kaçışı gibi senin davetinden kaçıyor ve seni hiç dinlemeden, telâşla yanından uzaklaşıyorlar.
52 Hayır, aslında onların her biri, bir Peygambere itaati gururuna yediremiyor, kendisine özel olarak açılmış ilâhî sayfalar verilmesini istiyor.
53 Hayır, aslında onlar ilâhî adaleti hesaba katmıyor, âhiretten hiç korkmuyorlar.
54 Hayır, âhiret mutlaka gerçekleşecek ve Hesap Günü herkes hak ettiği karşılığı mutlaka alacaktır. İşte bunun için bu Kur'an, tüm insanlık için bir uyarı, bir öğüttür.
55 Artık dünya ve âhirette kurtuluşa, esenliğe ulaşmak isteyen, ondan öğüt alsın ve bu uyarılar çerçevesinde hayatını yenibaştan şekillendirsin.
56 Bununla birlikte, ey Peygamber, sen ne kadar öğüt ve uyarıda bulunsan da, Allah onları imana ve cennete lâyık görüp de doğru yola gelmelerini dilemedikçe, onlar öğüt alamazlar. O hâlde, her türlü kötülükten ve günahtan tövbe edip Rab'lerine yönelsin, O'nun sonsuz merhametine sığınsınlar. Çünkü azabından sakınılmaya da, affına sığınılmaya da lâyık olan sadece O'dur.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُۙ 1
قُمْ فَاَنْذِرْۙ 2
وَرَبَّكَ فَـكَبِّرْۙ 3
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْۙ 4
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْۙ 5
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُۙ 6
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْۜ 7
فَاِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِۙ 8
فَذٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَس۪يرٌۙ 9
عَلَى الْـكَافِر۪ينَ غَيْرُ يَس۪يرٍ 10
ذَرْن۪ي وَمَنْ خَلَقْتُ وَح۪يداًۙ 11
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالاً مَمْدُوداًۙ 12
وَبَن۪ينَ شُهُوداًۙ 13
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يداًۙ 14
ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۗ 15
كَلَّاۜ اِنَّهُ كَانَ لِاٰيَاتِنَا عَن۪يداًۜ 16
سَاُرْهِقُهُ صَعُوداًۜ 17
اِنَّهُ فَـكَّرَ وَقَدَّرَۙ 18
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ 19
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ 20
ثُمَّ نَظَرَۙ 21
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَۙ 22
ثُمَّ اَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَۙ 23
فَقَالَ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُۙ 24
اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ 25
سَاُصْل۪يهِ سَقَرَ 26
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سَقَرُۜ 27
لَا تُبْق۪ي وَلَا تَذَرُۚ 28
لَـوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِۚ 29
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَۜ 30
وَمَا جَعَلْنَٓا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰٓئِكَةًۖ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَـفَرُواۙ لِيَسْتَيْقِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا ا۪يمَاناً وَلَا يَرْتَابَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْـكَافِرُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَـهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَۜ وَمَا هِيَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ۟ 31
كَلَّا وَالْقَمَرِۙ 32
وَالَّيْلِ اِذْ اَدْبَرَۙ 33
وَالصُّبْحِ اِذَٓا اَسْفَرَۙ 34
اِنَّهَا لَاِحْدَى الْـكُبَرِۙ 35
نَذ۪يراً لِلْبَشَرِۙ 36
لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَتَقَدَّمَ اَوْ يَتَاَخَّرَۜ 37
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَه۪ينَةٌۙ 38
اِلَّٓا اَصْحَابَ الْيَم۪ينِۜۛ 39
ف۪ي جَنَّاتٍۜۛ يَتَسَٓاءَلُونَۙ 40
عَنِ الْمُجْرِم۪ينَۙ 41
مَا سَلَـكَكُمْ ف۪ي سَقَرَ 42
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّ۪ينَۙ 43
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْك۪ينَۙ 44
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَٓائِض۪ينَۙ 45
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۙ 46
حَتّٰٓى اَتٰينَا الْيَق۪ينُۜ 47
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِع۪ينَۜ 48
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِض۪ينَۙ 49
كَاَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌۙ 50
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍۜ 51
بَلْ يُر۪يدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُؤْتٰى صُحُفاً مُنَشَّرَةًۙ 52
كَلَّاۜ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْاٰخِرَةَۜ 53
كَلَّٓا اِنَّهُ تَذْكِرَةٌۚ 54
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۜ 55
وَمَا يَذْكُرُونَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ هُوَ اَهْلُ التَّقْوٰى وَاَهْلُ الْمَغْفِرَةِ 56
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُۙ
Ey örtüsüne bürünen Peygamber! Ve Kur'an mesajını yüreğinde hisseden, fakat onu tebliğ etmekte çekimser davranan Müslüman! Artık kendi kabuğuna çekilerek sakin ve kendi hâlinde bir hayat sürme zamanı geçti. Bunun için:
1
قُمْ فَاَنْذِرْۙ
Her türlü korku, endişe ve çekingenlik duygularından sıyrılarak büyük bir azim ve kararlılıkla kalk ve ışığa susamış gönülleri iman nuruyla aydınlatmak üzere, insanlığı bu Kur'an ile uyar.
2
وَرَبَّكَ فَـكَبِّرْۙ
Bu görevinde ilâhî yardıma nail olabilmek için Rabb'ini tekbir et. Hem yüreğinle, hem söz ve davranışlarınla O'nun yüceliğini an ve bu hakikati tüm kâinata ilan et.
3
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْۙ
Tebliğ ve uyarıya önce kendinden başla. Kişilik ve karakterini sembolize eden elbiseni, öz benliğini ve çevreni temiz tut.
4
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْۙ
Kur'an'ın ve aklın onaylamadığı gerek maddi, gerekse inanç, düşünce, ahlâk ve davranış ile ilgili her türlü çirkinlik, kötülük ve pislikten uzak dur.
5
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُۙ
Yaptığın iyilikleri gözünde büyüterek başa kakma. Kalp kırarak, gönül inciterek hayır ve hasenatını boşa çıkarma. Hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için iyilik yap. En büyük hayır ve hizmetlerde bulunmuş olsan bile, asla yaptıklarını yeterli görme, gurura kapılma.
6
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْۜ
İlâhî mesajı yeryüzünde egemen kılma yolunda mücadele ederken, zalimlerin şiddetli muhalefetiyle karşılaşacak, çetin belâ ve musibetlerle yüz yüze geleceksin. İçinde bulunduğun şartlar ne kadar ümitsiz ve çaresiz görünse de asla yılgınlığa düşme, ümitsizliğe kapılma. Bu sınavdan yüz akıyla çıkıncaya dek bıkma, usanma, dayan, diren, Rabb'in için sabret.
7
فَاِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِۙ
Çünkü yeniden diriliş için Sur'a üflendiği ve kalk borusu çaldığı zaman,
8
فَذٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَس۪يرٌۙ
İşte o gün, gerçekten çetin bir gün olacaktır.
9
عَلَى الْـكَافِر۪ينَ غَيْرُ يَس۪يرٍ
Ayetlerimi inkâr edenler için, hiç de kolay olmayan bir Gün!

Ey Müslüman! Her çağda ve her toplumda, Allah'ın ayetlerini inkâr eden, servet ve gücüne güvenerek İslâm'a karşı savaş açan zalimler senin karşına çıkacaktır:
10
ذَرْن۪ي وَمَنْ خَلَقْتُ وَح۪يداًۙ
Annesinin karnında aciz, yapayalnız ve çaresiz bir kul olarak yarattığım o azgın inkârcıyı sen bana bırak! Hakikati çok iyi bildiği hâlde kibir, inat ve bencilliği yüzünden ayetlerime başkaldıran o küstah ve azgın kâfirin hakkından bizzat Ben geleceğim!
11
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالاً مَمْدُوداًۙ
Oysa Ben ona büyük bir servet ve nice nimetler, imkânlar bağışladım,
12
وَبَن۪ينَ شُهُوداًۙ
Ayrıca, her birisi önemli birer mevki sahibi olan ve etrafında emre hazır bekleyen göz önünde güçlü kuvvetli ve sağlıklı çocuklar, nice sosyal imkânlararmağan ettim,
13
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يداًۙ
Ve bütün bunların ötesinde, hayatın bütün nimet ve güzelliklerini onun önüne cömertçe serdim.
14
ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۗ
Fakat buna rağmen o, Bana şükretmeyi aklının ucundan geçirmediği gibi, kendisine âhirette de ikramlarda bulunarak daha fazlasını vermemi bekliyor.
15
كَلَّاۜ اِنَّهُ كَانَ لِاٰيَاتِنَا عَن۪يداًۜ
Hayır, asla! Çünkü o, ayetlerimize karşı tam bir inatçı kesildi.
16
سَاُرْهِقُهُ صَعُوداًۜ
Ben de ona verdiğim bütün nimetleri geri alacak ve onu cehennemde sarp bir yokuşa süreceğim.
17
اِنَّهُ فَـكَّرَ وَقَدَّرَۙ
Çünkü o, ayetlerimiz kendisine tebliğ edilince, Allah'tan geldiğini çok iyi bildiği bu sözleri önce bir düşündü, onu kabul veya reddettiği takdirde neler kazanıp kaybedeceğini inceden inceye ölçtü biçti.
18
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ
Fakat kahrolası, nasıl bir muhakeme yürüttü, ne biçim ölçüp biçti!
19
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ
Evet, canı çıkası nankör, ne biçim ölçüp biçti!
20
ثُمَّ نَظَرَۙ
Sonra düşünceli düşünceli etrafına bakındı,
21
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَۙ
Ardından suratını astı, tedirgin ve endişeli bir çehreyle kaşlarını çattı,
22
ثُمَّ اَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَۙ
Ve küstahça kibirlenerek, ayetlerimizden yüz çevirdi:
23
فَقَالَ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُۙ
"Bu Kur'an!" dedi, "Nesilden nesle aktarılan göz boyayıcı büyülü bir sözden başka bir şey değildir."
24
اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ
"Yani o, sadece bizim gibi fâni bir insan sözüdür."
25
سَاُصْل۪يهِ سَقَرَ
Ben de bu yaptığına karşılık, onu Sekar denilen cehennem ateşine atacağım!
26
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سَقَرُۜ
Bilir misin, nedir Sekar?
27
لَا تُبْق۪ي وَلَا تَذَرُۚ
Ne hayatta bırakır insanı, ne de ölüme terk eder. Kurbanını bir yakaladı mı, bir daha asla bırakmaz.
28
لَـوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِۚ
Öyle bir ateştir ki, derileri yakıp kavurur.
29
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَۜ
Ve bu ateşin başında, tam on dokuz tane güçlü ve acımasız zebani bekler. Neden zebani ve neden 19 derseniz:
30
وَمَا جَعَلْنَٓا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰٓئِكَةًۖ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَـفَرُواۙ لِيَسْتَيْقِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا ا۪يمَاناً وَلَا يَرْتَابَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْـكَافِرُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَـهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَۜ وَمَا هِيَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ۟
Biz cehennemde zebani olarak, ancak melekleri görevlendirdik.

Onların sayısını da, sırf inkârcılar için bir imtihan aracı yaptık ki, kendilerine daha önce Kitap verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanlar, daha önceki Peygamberlerin bildirdiği hakikati dosdoğru bir şekilde ortaya koyan bu Kitabın Allah'tan geldiğine yürekten inansınlar ve ona zaten iman etmiş olanların inançları daha da güçlensin. Böylece, daha önce Kitap verilmiş olanların ve müminlerin kalplerinde bu konuda zerre kadar kuşkuya yer kalmasın.

Fakat kalplerinde hastalık bulunan ve bu yüzden, bazen mümin, bazen kâfir gibi davranarak şüphe ve tereddüt içinde bocalayan münafıklar ve Kur'an'ı açıkça inkâr eden kâfirler, bu muhteşem ayetlerdeki hikmeti kavrayamadıklarından, "Sizin inandığınız Allah, bu örnekle ne demek istemiş acaba? Eğer cehennemde sadece 19 görevli varsa, hepimiz bir olup onların hakkından geliriz." diyerek sizinle alay edecekler. Ya da 19 rakamına olmadık anlamlar yükleyerek insanları saptırmaya çalışırlar.

İşte böylece Allah, bile bile kötülüğü tercih ederek sapıklıkta kalmak isteyeni saptırır, samimî bir kalple gerçeğe, doğruya yönelmek isteyeni de doğru yola iletir.

Azap melekleri sadece bu kadardır zannetmeyin. Rabb'inin ordularının sayısını ve gücünü, Kendisinden başka hiç kimse bilemez.

Ey insanlar! Size haber verilen bu korkunç cehennem ateşi, ancak insanlık için bir öğüt ve uyarıdır. Bu gerçek ortada iken, nasıl buyruklarıma karşı gelebilirsiniz?
31
كَلَّا وَالْقَمَرِۙ
Hayır, bütün dünyanın karanlıklara boğulduğu bir çağda, gönülleri aydınlatacak Peygamberlik nurunun doğuşunu simgeleyen Ay'a andolsun,
32
وَالَّيْلِ اِذْ اَدْبَرَۙ
Küfür,şirk ve isyan karanlıklarınınyerini iman ve Kur'an aydınlığına bırakacağını haber verircesine dönüp gitmekte olan geceye,
33
وَالصُّبْحِ اِذَٓا اَسْفَرَۙ
Ve aydınlık bir geleceği müjdeleyerek ışıldamakta olan sabaha yemin olsun ki,
34
اِنَّهَا لَاِحْدَى الْـكُبَرِۙ
Sekar denilen bu cehennem ateşi, zalimleri bekleyen en büyük felâketlerden biridir.
35
نَذ۪يراً لِلْبَشَرِۙ
Ve insanlığa yöneltilmiş en önemli uyarıdır.
36
لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَتَقَدَّمَ اَوْ يَتَاَخَّرَۜ
İçinizden, gerek hayır yollarında ilerlemek ve gerekse geride kalmak isteyen herkes için bir müjde ve bir uyarıdır.
37
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَه۪ينَةٌۙ
Çünkü her insan, işlediği günahlar yüzünden cehenneme mahkûmdur.
38
اِلَّٓا اَصْحَابَ الْيَم۪ينِۜۛ
Ancak ilâhî rahmeti hak eden iyi insanlar hariç.
39
ف۪ي جَنَّاتٍۜۛ يَتَسَٓاءَلُونَۙ
Zalimler cehenneme yuvarlanırken, onlar cennet bahçelerinde, huzur ve esenlik içinde olacaklar.
40
عَنِ الْمُجْرِم۪ينَۙ
O zaman Allah, cehennemde azap çekenlerin hâlini müminlere gösterecek. Onlar da cehennemdeki suçlulara hayretle soracaklar:
41
مَا سَلَـكَكُمْ ف۪ي سَقَرَ
"Sizi Sekar denilen bu çılgın ateşe sürükleyen nedir?"
42
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّ۪ينَۙ
Onlar da şöyle cevap verecekler: "Çünkü biz namaz kılanlardan değildik. Türlü bahanelerle namazı terk ederdik ve hak ile batılın mücadelesinde müminler safında yerimizi almazdık."
43
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْك۪ينَۙ
"Bunun doğal sonucu olarak da, servet yığma tutkusuyla cimrilik eder, yoksulları doyurmazdık. Ekonomik ve toplumsal kulluğa aldırış etmezdik."
44
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَٓائِض۪ينَۙ
"Böylece,boş şeylere dalan diğer günahkârlarla birlikte, dünyanın aldatıcı zevk ve sefahatine dalıp giderdik."
45
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۙ
"Sonunda, yaşadığımız hayat tarzı inancımızı da şekillendirdi. Bu yüzden, biz Hesap Gününü de yalanlardık."
46
حَتّٰٓى اَتٰينَا الْيَق۪ينُۜ
"İşte böyle hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp giderken, nihayet ölüm denen gerçek hiç beklemediğimiz bir anda aniden karşımıza çıkıverdi."
47
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِع۪ينَۜ
Artık hiç kimse, o zalimlerin kurtuluşu için Allah katında aracılık yapamayacak, hiçbir şefaatçinin şefaati onlara fayda vermeyecektir.
48
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِض۪ينَۙ
O hâlde, onlara ne oluyor ki, bunca öğüt ve uyarılardan yüz çeviriyorlar?
49
كَاَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌۙ
(50-51) Tıpkı, kendisini avlamak isteyen bir aslandan korkup kaçan yaban eşeklerinin kaçışı gibi senin davetinden kaçıyor ve seni hiç dinlemeden, telâşla yanından uzaklaşıyorlar.
50
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍۜ
(50-51) Tıpkı, kendisini avlamak isteyen bir aslandan korkup kaçan yaban eşeklerinin kaçışı gibi senin davetinden kaçıyor ve seni hiç dinlemeden, telâşla yanından uzaklaşıyorlar.
51
بَلْ يُر۪يدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُؤْتٰى صُحُفاً مُنَشَّرَةًۙ
Hayır, aslında onların her biri, bir Peygambere itaati gururuna yediremiyor, kendisine özel olarak açılmış ilâhî sayfalar verilmesini istiyor.
52
كَلَّاۜ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْاٰخِرَةَۜ
Hayır, aslında onlar ilâhî adaleti hesaba katmıyor, âhiretten hiç korkmuyorlar.
53
كَلَّٓا اِنَّهُ تَذْكِرَةٌۚ
Hayır, âhiret mutlaka gerçekleşecek ve Hesap Günü herkes hak ettiği karşılığı mutlaka alacaktır. İşte bunun için bu Kur'an, tüm insanlık için bir uyarı, bir öğüttür.
54
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۜ
Artık dünya ve âhirette kurtuluşa, esenliğe ulaşmak isteyen, ondan öğüt alsın ve bu uyarılar çerçevesinde hayatını yenibaştan şekillendirsin.
55
وَمَا يَذْكُرُونَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ هُوَ اَهْلُ التَّقْوٰى وَاَهْلُ الْمَغْفِرَةِ
Bununla birlikte, ey Peygamber, sen ne kadar öğüt ve uyarıda bulunsan da, Allah onları imana ve cennete lâyık görüp de doğru yola gelmelerini dilemedikçe, onlar öğüt alamazlar. O hâlde, her türlü kötülükten ve günahtan tövbe edip Rab'lerine yönelsin, O'nun sonsuz merhametine sığınsınlar. Çünkü azabından sakınılmaya da, affına sığınılmaya da lâyık olan sadece O'dur.
56

Sureler

Mealler