Sureler
Mealler
Önceki
Hadid Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey Muhammed! Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve uğradığı haksızlığı Allah'a şikâyet eden o kadının sözlerini işitmiştir. Zaten Allah, aranızda geçen bütün konuşmaları işitmektedir. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi işitendir, her şeyi görendir.
2 İçinizden, hanımlarına "Sen bundan böyle benim yanımda öz annem gibisin!" diyerek zıhar yapanlar şunu iyi bilsinler ki, bu kadınlar asla onların anneleri değildir. Onların anneleri, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Doğrusu onlar, bunu yaparken akla, vicdana ve ilâhî vahye aykırı çirkin bir söz söylemiş ve böylece hem eşlerine, hem de annelerine iftira etmiş oluyorlar. Öyleyse, bir daha asla böyle bir cahillik yapmamak üzere derhal tövbe edip Allah'a yönelsinler. Çünkü Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır.

O halde zıhar, ağza alınmaması bir sözdür. Fakat söylenince de hükümsüz kalmaz. Söz yalan olmakla birlikte, kefareti ödeninceye kadar karı kocayı birbirine haram kılar. Bunun için, bu işi yapanlara akıllarını başlarına almaları için şöyle bir ceza verilmiştir:
3 Hanımlarına "Sen bundan böyle bana anam bacım gibi haramsın!" diyerek zıhar yapan, fakat sonra pişman olup sözlerinden dönenler —ki dönmeleri gerekir— onların cezası, hanımlarıyla tekrar karı koca ilişkisine geçmeden önce bir köleyi özgürlüğe kavuşturmaktır. İşte size Allah tarafından emir ve tavsiye edilen çözüm yolu budur. Unutmayın, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
4 Fakat azat edecek köle bulamayan, hanımlarıyla tekrar karıkoca ilişkisine geçmeden önce Ay takvimine göre tam iki ay ara vermeksizin oruç tutmalıdır. Oruca mazeretsiz ara verirse, baştan başlamak zorundadır. Hastalık, yaşlılık gibi bir mazeret sebebiyle oruç tutmaya gücü yetmeyen ise, altmış fakirin bir günlük yiyecek ihtiyacını —kendi hayat standardı ölçüsünde— karşılamalıdır. Bu hükümler, Allah'a ve Elçisine inancınızı güçlendirerek dünya ve âhirette kurtuluş ve esenliğe ulaşmanız için size emredilmiştir.

O hâlde, dikkatli olun. Bunlar Allah'ın belirlediği sınırlardır. Sakın bu sınırları aşıp inkârcıların durumuna düşmeyin. Çünkü gerek sözleri, gerek davranışlarıyla Allah'ın hükümlerini inkâr edenlere, cehennemde can yakıcı bir azap vardır. Şöyle ki:
5 Kur'an'ın hükümlerini reddederek Allah'a ve Elçisine karşı gelenler, kendilerinden önceki toplum ve medeniyetlerde olduğu gibi, bu dünyada zillet ve perişanlığa mahkûm edileceklerdir. Oysa Biz onlara doğru yolu gösterecek apaçık ayetler göndermiştik. Buna rağmen, bile bile inkâra saplanıp zilleti hak ettiler. Fakat asıl cezayı âhirette çekecekler. Ayetlerimizi inkâr edenlere, alçaltıcı bir azap vardır. Ne zaman mı?
6 Allah hepsini dirilteceği gün, yaptıkları her şeyi onlara bildirecektir. Onlar işledikleri kötülükleri unutmuş olsalar bile, Allah hepsini bir bir sayıp ortaya dökecektir. Çünkü Allah, olup biten her şeye şahitlik etmektedir. Öyle ya:
7 Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyden haberdar olduğunu bilmez misin? Ve yine bilmez misin ki, ne zaman üç kişi aralarında fısıldaşsalar, dördüncüleri mutlaka Allah'tır. Beş kişi olsalar, altıncıları yine O'dur. Bundan daha az veya daha çok da olsalar, her yerde ve her zaman Allah onlarla beraberdir ve yaptıkları her şeyi kayda geçmektedir. Sonra da Hesap Günü gelip çatınca yaptıkları her şeyi onlara bildirecek ve hak ettikleri karşılığı onlara tam olarak verecektir. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi tam olarak bilmektedir.

O hâlde, İslâm toplumu içinde ayrı bir cephe oluşturan ve Müslümanları birbirine düşürmek için gizli toplantılar yapıp komplolar hazırlayan münafıklar, azâbımdan korksunlar.
8 Baksana şu Yahudi ve münafıklara; bu tür gizli toplantı yapmaları kesinlikle yasaklandığı hâlde, hâlâ yasağı çiğnemekte ısrar ediyor ve günah işlemek, müminler arasına kin ve düşmanlık tohumları ekmek ve Peygambere başkaldırmak amacıyla gizli toplantılar düzenliyorlar. Senin yanına geldiklerinde, seni Allah'ın Kur'an'daki selâmlamasına aykırı bir tarzda selâmlıyorlar. "Es-selâmu aleyküm!" (Size selâm olsun!) sözünü kasten "Es-sâmu aleyküm!" (Ölüm sizin başınıza!) şeklinde telaffuz ediyorlar. Bundan dolayı başlarına yıldırımlar düşmediğini görünce de, içlerinden, "Eğer Muhammed gerçekten bir Peygamber ise ve ilâhî adalet diye bir şey varsa, bu söylediklerimizden dolayı Allah bizi cezalandırsa ya!" diyorlar. Elbette cezalandıracak. İçinde ebediyen azap çekecekleri cehennem onlara ceza olarak yeter. Ne kötü bir son!
9 Öyleyse, ey iman edenler! Aranızda gizli toplantılar yapacağınız zaman, sakın günah işlemeye, insanlar arasına kin ve düşmanlık yerleştirmeye ve Peygambere karşı gelmeye yönelik sözler söylemeyin. Aksine, böyle toplantılarda iyilik ve erdemlilik gibi güzel davranışları yaygınlaştırmak amacıyla görüşmeler yapın ve huzurunda toplanacağınız Allah'ın emirlerini çiğneyip azabına uğramaktan sakının.
10 Unutmayın ki, kötü amaçlı gizli konuşmalar kesinlikle şeytandan kaynaklanan çirkin bir davranıştır. Çünkü şeytan, bu yolla inananları birbirine düşürüp üzmek için her zaman fırsat kollar. Fakat Allah şeytana izin vermedikçe —ki müminler Kur'an'a bağlı kaldıkları sürece asla vermeyecektir— şeytan ve taraftarları onlara asla zarar veremez. O hâlde inananlar, yalnızca Allah'a güvenip O'nun emir ve talimatlarını izlesinler.

Ey iman edenler! Bir mecliste otururken, Peygamber tarafından size, (Mücadele, 58/11)
11 Ey inananlar! Kalabalık toplantılarda otururken, size "Yeni gelen arkadaşlarınıza yer açın!" denildiğinde, hemen toparlanıp onlara yer açın ki, böylece Allah da size rahmet ve bereket kapılarını açsın. Ayrıca, Peygamber veya bir yetkili tarafından size, "Yerinizden kalkın ve başkasına yer verin!" denildiği zaman bunu kesinlikle gurur meselesi yapmayın. Hemen emre itaat ederek yerinizden kalkın ki, içinizden iman edenleri ve kendilerine ilim bahşedilmiş olanları bu fedakârlıkları sayesinde Allah yüce makamlara eriştirsin. Çünkü üstünlük konusunda gerçek ölçü iman, ilim ve takvadır. Meclislerde büyük şahsiyetlerin yakınında veya uzağında oturmak kişiyi ne yüceltir, ne de alçaltır. Dolayısıyla, İslâm önderlerine bağlılık onlara yakın oturmakla değil, emirlerine itaat etmekle ölçülür. Öyleyse, ilim ve imanda en önde gitmeye çalışın. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
12 Ey inananlar! Toplumu ilgilendirmeyen kişisel meselelerinizi sürekli Peygambere arz ederek ve sadece sizinle ilgilenmesini isteyerek onu gereksiz yere meşgul etmeyin. Çünkü o sadece sizin değil, ona ulaşma imkânı bulamayan diğer bütün müminlerin sorunlarıyla da ilgilenmek zorundadır. Bunun için, Peygamberle özel bir görüşme yapacağınız zaman, görüşmeden önce yoksullara bir sadaka verin. Bu sizin için her yönden daha hayırlı ve daha temizdir. Fakat verecek bir şey bulamaz ve bu yüzden sadaka vermeden Peygamberle görüşme yaparsanız, bundan dolayı günaha girmiş olmazsınız. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
13 Peygamber ile özel görüşme öncesinde sadaka vermek sizi bu kadar korkuttu mu ki, —Hz. Ali ve birkaç kişi hariç— aniden görüşme isteğinden vazgeçtiniz? Sadaka vermekten kaçınmak bir mümine yakışır mı? Ama yine de Allah sizin bu kusurunuzu bağışladı ve buyruk hedefine ulaştığı için, bundan böyle sadaka vermeksizin Peygamberle yalnız görüşmenize izin verdi. Çünkü artık, İslâm toplumunun önderiyle baş başa görüşmek için ayrılan vaktin ne kadar değerli olduğunu idrak etmiş bulunuyorsunuz. Fakat ne zaman müminlerde bu zaaf tekrar ortaya çıkarsa, bu ayetin hükmü yeniden geçerli olacaktır. Allah nazarında önemli olan, sizin O'nun emirlerine bağlılığınızdır. O hâlde, halkın nazarında size itibar kazandıracak özel görüşmelerle değil, sizi Allah katında yüceltecek gerçek iyiliklerle meşgul olun. Örneğin, namazınızı güzelce kılın, zekâtınızı verin ve Allah'a ve Elçisine gönülden itaat edin. Ve şunu hiç aklınızdan çıkarmayın: Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.
14 Ey mümin, gözlerini aç ve çevrende neler olup bittiğini anlamaya çalış. Mümin olduklarını iddia ettikleri hâlde, Allah'ın gazap ettiği Yahudi topluluğunu kendilerine dost ve müttefik edinen şu ikiyüzlüleri görmüyor musun? İyi bilin ki, onlar ne sizdendir, ne de dost göründükleri o Yahudilerden. Onlar ahlâken o kadar alçalmışlardır ki, bile bile yalan yere yemin etmekten de çekinmezler.
15 Bu yüzden, Allah onlara cehennemde çetin bir azap hazırlamıştır. Yaptıkları şey gerçekten ne kadar çirkindir!
16 Çünkü onlar, yeminlerini kalkan edinerek insanları Allah'ın yolundan saptırmaya kalkıştılar. Bir taraftan İslâm'a bağlı olduklarını söyleyip kendilerini Müslümanların suçlamalarından koruyor, diğer taraftan Peygamber ve Müslümanlar aleyhinde şüphe uyandıracak asılsız söylentiler yayarak başkalarının İslâm'ı seçmesine engel olmaya çalışıyorlar. Bu sebeple onlar, alçaltıcı bir azabı hak etmişlerdir.
17 Ne o övünüp durdukları ekonomik güçleri ve servetleri onları Allah'ın gazabından kurtarabilecektir, ne de o güvendikleri "süper" orduları, güçlü kuvvetli adamları ve çocukları. İşte onlar cehennem halkıdır ve sonsuza dek orada kalacaklardır.
18 Allah onların hepsini dirilttiği Gün, şimdi size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecek ve böyle yapmakla, kendilerini kurtaracak bir şey yaptıklarını sanacaklar. İyi bilin ki, onlar yalancıların ta kendileridir.

Allah'ın tertemiz bir fıtrat üzere yarattığı insan, O'nun mesajından yüz çevirdiği zaman bakın nasıl şeytanın kölesi oluyor:
19 Şeytan, sahte vaadlerle onları avucunun içine almış ve böylece onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın askerleri ve yandaşlarıdır. Şunu iyi bilin ki, şeytanın yandaşları eninde sonunda hüsrana uğramaya mahkûmdurlar. Diğer bir deyişle:
20 Allah'a ve Elçisine karşı gelenler, dünyada da âhirette de en aşağılık kimseler arasında yer alacaklardır.
21 Çünkü Allah, hak ile batılın mücadelesinde insanlığın kader kitabına şu değişmez kanunu yazmıştır: "Ben mutlaka üstün geleceğim ve Elçilerim de!"

Hiç kuşkusuz Allah güçlüdür, mutlak otorite sahibidir.
22 Allah'a ve âhiret gününe yürekten inanmış bir toplumun, Allah'a ve Elçisine düşmanlık edip başkaldıran kimseleri —bunlar kendi öz babaları, oğulları, kardeşleri ve akrabaları bile olsalar— sevip dost edindiğini göremezsin.

Allah onların kalplerine imanı nakşetmiş ve onları kendi katından hayat verici bir vahiyle desteklemiştir. Onları ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları cennetlere yerleştirecektir. Allah onlardan hoşnut olmuş, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır.

İşte onlar Hizbullah, yani Allah'ın tarafında yer alan kimselerdir. İyi bilin ki, ebedî mutluluk ve kurtuluşa erişecek olanlar, ancak Allah'ın tarafında yer alanlardır.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قَدْ سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّت۪ي تُجَادِلُكَ ف۪ي زَوْجِهَا وَتَشْتَك۪ٓي اِلَى اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ 1
اَلَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَٓائِهِمْ مَا هُنَّ اُمَّهَاتِهِمْۜ اِنْ اُمَّهَاتُهُمْ اِلَّا الّٰٓئ۪ وَلَدْنَهُمْۜ وَاِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَراً مِنَ الْقَوْلِ وَزُوراًۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ 2
وَالَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَٓائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَـتَحْر۪يرُ رَقَـبَةٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۜ ذٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِه۪ۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ 3
فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۚ فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَاِطْعَامُ سِتّ۪ينَ مِسْك۪يناًۜ ذٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 4
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ مُه۪ينٌۚ 5
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اَحْصٰيهُ اللّٰهُ وَنَسُوهُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ۟ 6
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوٰى ثَلٰثَةٍ اِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ اِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَٓا اَدْنٰى مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْثَرَ اِلَّا هُوَ مَعَهُمْ اَيْنَ مَا كَانُواۚ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 7
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوٰى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِۘ وَاِذَا جَٓاؤُ۫كَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللّٰهُۙ وَيَقُولُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللّٰهُ بِمَا نَقُولُۜ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُۚ يَصْلَوْنَهَاۚ فَبِئْسَ الْمَص۪يرُ 8
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ 9
اِنَّمَا النَّجْوٰى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيْسَ بِضَٓارِّهِمْ شَيْـٔاً اِلَّا بِـاِذْنِ اللّٰهِۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللّٰهُ لَكُمْۚ وَاِذَا ق۪يلَ انْشُزُوا فَانْشُزُوا يَرْفَعِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۙ وَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ 11
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَةًۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لَـكُمْ وَاَطْهَرُۜ فَاِنْ لَمْ تَجِدُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 12
ءَاَشْفَقْتُمْ اَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَاتٍۜ فَاِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟ 13
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ تَوَلَّوْا قَوْماً غَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ مَا هُمْ مِنْكُمْ وَلَا مِنْهُمْۙ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْـكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ 14
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَاباً شَد۪يداًۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 15
اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ 16
لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ 17
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ عَلٰى شَيْءٍۜ اَلَٓا اِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ 18
اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰيهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ 19
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اُو۬لٰٓئِكَ فِي الْاَذَلّ۪ينَ 20
كَتَبَ اللّٰهُ لَاَغْلِبَنَّ اَنَا۬ وَرُسُل۪يۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ 21
لَا تَجِدُ قَوْماً يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ يُوَٓادُّونَ مَنْ حَٓادَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ اَوْ اَبْنَٓاءَهُمْ اَوْ اِخْوَانَهُمْ اَوْ عَش۪يرَتَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ كَتَبَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْا۪يمَانَ وَاَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُۜ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 22
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
قَدْ سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّت۪ي تُجَادِلُكَ ف۪ي زَوْجِهَا وَتَشْتَك۪ٓي اِلَى اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ
Ey Muhammed! Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve uğradığı haksızlığı Allah'a şikâyet eden o kadının sözlerini işitmiştir. Zaten Allah, aranızda geçen bütün konuşmaları işitmektedir. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi işitendir, her şeyi görendir.
1
اَلَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَٓائِهِمْ مَا هُنَّ اُمَّهَاتِهِمْۜ اِنْ اُمَّهَاتُهُمْ اِلَّا الّٰٓئ۪ وَلَدْنَهُمْۜ وَاِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَراً مِنَ الْقَوْلِ وَزُوراًۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ
İçinizden, hanımlarına "Sen bundan böyle benim yanımda öz annem gibisin!" diyerek zıhar yapanlar şunu iyi bilsinler ki, bu kadınlar asla onların anneleri değildir. Onların anneleri, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Doğrusu onlar, bunu yaparken akla, vicdana ve ilâhî vahye aykırı çirkin bir söz söylemiş ve böylece hem eşlerine, hem de annelerine iftira etmiş oluyorlar. Öyleyse, bir daha asla böyle bir cahillik yapmamak üzere derhal tövbe edip Allah'a yönelsinler. Çünkü Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır.

O halde zıhar, ağza alınmaması bir sözdür. Fakat söylenince de hükümsüz kalmaz. Söz yalan olmakla birlikte, kefareti ödeninceye kadar karı kocayı birbirine haram kılar. Bunun için, bu işi yapanlara akıllarını başlarına almaları için şöyle bir ceza verilmiştir:
2
وَالَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَٓائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَـتَحْر۪يرُ رَقَـبَةٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۜ ذٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِه۪ۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ
Hanımlarına "Sen bundan böyle bana anam bacım gibi haramsın!" diyerek zıhar yapan, fakat sonra pişman olup sözlerinden dönenler —ki dönmeleri gerekir— onların cezası, hanımlarıyla tekrar karı koca ilişkisine geçmeden önce bir köleyi özgürlüğe kavuşturmaktır. İşte size Allah tarafından emir ve tavsiye edilen çözüm yolu budur. Unutmayın, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
3
فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۚ فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَاِطْعَامُ سِتّ۪ينَ مِسْك۪يناًۜ ذٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Fakat azat edecek köle bulamayan, hanımlarıyla tekrar karıkoca ilişkisine geçmeden önce Ay takvimine göre tam iki ay ara vermeksizin oruç tutmalıdır. Oruca mazeretsiz ara verirse, baştan başlamak zorundadır. Hastalık, yaşlılık gibi bir mazeret sebebiyle oruç tutmaya gücü yetmeyen ise, altmış fakirin bir günlük yiyecek ihtiyacını —kendi hayat standardı ölçüsünde— karşılamalıdır. Bu hükümler, Allah'a ve Elçisine inancınızı güçlendirerek dünya ve âhirette kurtuluş ve esenliğe ulaşmanız için size emredilmiştir.

O hâlde, dikkatli olun. Bunlar Allah'ın belirlediği sınırlardır. Sakın bu sınırları aşıp inkârcıların durumuna düşmeyin. Çünkü gerek sözleri, gerek davranışlarıyla Allah'ın hükümlerini inkâr edenlere, cehennemde can yakıcı bir azap vardır. Şöyle ki:
4
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ مُه۪ينٌۚ
Kur'an'ın hükümlerini reddederek Allah'a ve Elçisine karşı gelenler, kendilerinden önceki toplum ve medeniyetlerde olduğu gibi, bu dünyada zillet ve perişanlığa mahkûm edileceklerdir. Oysa Biz onlara doğru yolu gösterecek apaçık ayetler göndermiştik. Buna rağmen, bile bile inkâra saplanıp zilleti hak ettiler. Fakat asıl cezayı âhirette çekecekler. Ayetlerimizi inkâr edenlere, alçaltıcı bir azap vardır. Ne zaman mı?
5
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اَحْصٰيهُ اللّٰهُ وَنَسُوهُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ۟
Allah hepsini dirilteceği gün, yaptıkları her şeyi onlara bildirecektir. Onlar işledikleri kötülükleri unutmuş olsalar bile, Allah hepsini bir bir sayıp ortaya dökecektir. Çünkü Allah, olup biten her şeye şahitlik etmektedir. Öyle ya:
6
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوٰى ثَلٰثَةٍ اِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ اِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَٓا اَدْنٰى مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْثَرَ اِلَّا هُوَ مَعَهُمْ اَيْنَ مَا كَانُواۚ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyden haberdar olduğunu bilmez misin? Ve yine bilmez misin ki, ne zaman üç kişi aralarında fısıldaşsalar, dördüncüleri mutlaka Allah'tır. Beş kişi olsalar, altıncıları yine O'dur. Bundan daha az veya daha çok da olsalar, her yerde ve her zaman Allah onlarla beraberdir ve yaptıkları her şeyi kayda geçmektedir. Sonra da Hesap Günü gelip çatınca yaptıkları her şeyi onlara bildirecek ve hak ettikleri karşılığı onlara tam olarak verecektir. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi tam olarak bilmektedir.

O hâlde, İslâm toplumu içinde ayrı bir cephe oluşturan ve Müslümanları birbirine düşürmek için gizli toplantılar yapıp komplolar hazırlayan münafıklar, azâbımdan korksunlar.
7
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوٰى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِۘ وَاِذَا جَٓاؤُ۫كَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللّٰهُۙ وَيَقُولُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللّٰهُ بِمَا نَقُولُۜ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُۚ يَصْلَوْنَهَاۚ فَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Baksana şu Yahudi ve münafıklara; bu tür gizli toplantı yapmaları kesinlikle yasaklandığı hâlde, hâlâ yasağı çiğnemekte ısrar ediyor ve günah işlemek, müminler arasına kin ve düşmanlık tohumları ekmek ve Peygambere başkaldırmak amacıyla gizli toplantılar düzenliyorlar. Senin yanına geldiklerinde, seni Allah'ın Kur'an'daki selâmlamasına aykırı bir tarzda selâmlıyorlar. "Es-selâmu aleyküm!" (Size selâm olsun!) sözünü kasten "Es-sâmu aleyküm!" (Ölüm sizin başınıza!) şeklinde telaffuz ediyorlar. Bundan dolayı başlarına yıldırımlar düşmediğini görünce de, içlerinden, "Eğer Muhammed gerçekten bir Peygamber ise ve ilâhî adalet diye bir şey varsa, bu söylediklerimizden dolayı Allah bizi cezalandırsa ya!" diyorlar. Elbette cezalandıracak. İçinde ebediyen azap çekecekleri cehennem onlara ceza olarak yeter. Ne kötü bir son!
8
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Öyleyse, ey iman edenler! Aranızda gizli toplantılar yapacağınız zaman, sakın günah işlemeye, insanlar arasına kin ve düşmanlık yerleştirmeye ve Peygambere karşı gelmeye yönelik sözler söylemeyin. Aksine, böyle toplantılarda iyilik ve erdemlilik gibi güzel davranışları yaygınlaştırmak amacıyla görüşmeler yapın ve huzurunda toplanacağınız Allah'ın emirlerini çiğneyip azabına uğramaktan sakının.
9
اِنَّمَا النَّجْوٰى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيْسَ بِضَٓارِّهِمْ شَيْـٔاً اِلَّا بِـاِذْنِ اللّٰهِۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Unutmayın ki, kötü amaçlı gizli konuşmalar kesinlikle şeytandan kaynaklanan çirkin bir davranıştır. Çünkü şeytan, bu yolla inananları birbirine düşürüp üzmek için her zaman fırsat kollar. Fakat Allah şeytana izin vermedikçe —ki müminler Kur'an'a bağlı kaldıkları sürece asla vermeyecektir— şeytan ve taraftarları onlara asla zarar veremez. O hâlde inananlar, yalnızca Allah'a güvenip O'nun emir ve talimatlarını izlesinler.

Ey iman edenler! Bir mecliste otururken, Peygamber tarafından size, (Mücadele, 58/11)
10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللّٰهُ لَكُمْۚ وَاِذَا ق۪يلَ انْشُزُوا فَانْشُزُوا يَرْفَعِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۙ وَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ
Ey inananlar! Kalabalık toplantılarda otururken, size "Yeni gelen arkadaşlarınıza yer açın!" denildiğinde, hemen toparlanıp onlara yer açın ki, böylece Allah da size rahmet ve bereket kapılarını açsın. Ayrıca, Peygamber veya bir yetkili tarafından size, "Yerinizden kalkın ve başkasına yer verin!" denildiği zaman bunu kesinlikle gurur meselesi yapmayın. Hemen emre itaat ederek yerinizden kalkın ki, içinizden iman edenleri ve kendilerine ilim bahşedilmiş olanları bu fedakârlıkları sayesinde Allah yüce makamlara eriştirsin. Çünkü üstünlük konusunda gerçek ölçü iman, ilim ve takvadır. Meclislerde büyük şahsiyetlerin yakınında veya uzağında oturmak kişiyi ne yüceltir, ne de alçaltır. Dolayısıyla, İslâm önderlerine bağlılık onlara yakın oturmakla değil, emirlerine itaat etmekle ölçülür. Öyleyse, ilim ve imanda en önde gitmeye çalışın. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
11
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَةًۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لَـكُمْ وَاَطْهَرُۜ فَاِنْ لَمْ تَجِدُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Ey inananlar! Toplumu ilgilendirmeyen kişisel meselelerinizi sürekli Peygambere arz ederek ve sadece sizinle ilgilenmesini isteyerek onu gereksiz yere meşgul etmeyin. Çünkü o sadece sizin değil, ona ulaşma imkânı bulamayan diğer bütün müminlerin sorunlarıyla da ilgilenmek zorundadır. Bunun için, Peygamberle özel bir görüşme yapacağınız zaman, görüşmeden önce yoksullara bir sadaka verin. Bu sizin için her yönden daha hayırlı ve daha temizdir. Fakat verecek bir şey bulamaz ve bu yüzden sadaka vermeden Peygamberle görüşme yaparsanız, bundan dolayı günaha girmiş olmazsınız. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
12
ءَاَشْفَقْتُمْ اَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَاتٍۜ فَاِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟
Peygamber ile özel görüşme öncesinde sadaka vermek sizi bu kadar korkuttu mu ki, —Hz. Ali ve birkaç kişi hariç— aniden görüşme isteğinden vazgeçtiniz? Sadaka vermekten kaçınmak bir mümine yakışır mı? Ama yine de Allah sizin bu kusurunuzu bağışladı ve buyruk hedefine ulaştığı için, bundan böyle sadaka vermeksizin Peygamberle yalnız görüşmenize izin verdi. Çünkü artık, İslâm toplumunun önderiyle baş başa görüşmek için ayrılan vaktin ne kadar değerli olduğunu idrak etmiş bulunuyorsunuz. Fakat ne zaman müminlerde bu zaaf tekrar ortaya çıkarsa, bu ayetin hükmü yeniden geçerli olacaktır. Allah nazarında önemli olan, sizin O'nun emirlerine bağlılığınızdır. O hâlde, halkın nazarında size itibar kazandıracak özel görüşmelerle değil, sizi Allah katında yüceltecek gerçek iyiliklerle meşgul olun. Örneğin, namazınızı güzelce kılın, zekâtınızı verin ve Allah'a ve Elçisine gönülden itaat edin. Ve şunu hiç aklınızdan çıkarmayın: Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.
13
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ تَوَلَّوْا قَوْماً غَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ مَا هُمْ مِنْكُمْ وَلَا مِنْهُمْۙ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْـكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Ey mümin, gözlerini aç ve çevrende neler olup bittiğini anlamaya çalış. Mümin olduklarını iddia ettikleri hâlde, Allah'ın gazap ettiği Yahudi topluluğunu kendilerine dost ve müttefik edinen şu ikiyüzlüleri görmüyor musun? İyi bilin ki, onlar ne sizdendir, ne de dost göründükleri o Yahudilerden. Onlar ahlâken o kadar alçalmışlardır ki, bile bile yalan yere yemin etmekten de çekinmezler.
14
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَاباً شَد۪يداًۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Bu yüzden, Allah onlara cehennemde çetin bir azap hazırlamıştır. Yaptıkları şey gerçekten ne kadar çirkindir!
15
اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ
Çünkü onlar, yeminlerini kalkan edinerek insanları Allah'ın yolundan saptırmaya kalkıştılar. Bir taraftan İslâm'a bağlı olduklarını söyleyip kendilerini Müslümanların suçlamalarından koruyor, diğer taraftan Peygamber ve Müslümanlar aleyhinde şüphe uyandıracak asılsız söylentiler yayarak başkalarının İslâm'ı seçmesine engel olmaya çalışıyorlar. Bu sebeple onlar, alçaltıcı bir azabı hak etmişlerdir.
16
لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
Ne o övünüp durdukları ekonomik güçleri ve servetleri onları Allah'ın gazabından kurtarabilecektir, ne de o güvendikleri "süper" orduları, güçlü kuvvetli adamları ve çocukları. İşte onlar cehennem halkıdır ve sonsuza dek orada kalacaklardır.
17
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ عَلٰى شَيْءٍۜ اَلَٓا اِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ
Allah onların hepsini dirilttiği Gün, şimdi size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecek ve böyle yapmakla, kendilerini kurtaracak bir şey yaptıklarını sanacaklar. İyi bilin ki, onlar yalancıların ta kendileridir.

Allah'ın tertemiz bir fıtrat üzere yarattığı insan, O'nun mesajından yüz çevirdiği zaman bakın nasıl şeytanın kölesi oluyor:
18
اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰيهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Şeytan, sahte vaadlerle onları avucunun içine almış ve böylece onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın askerleri ve yandaşlarıdır. Şunu iyi bilin ki, şeytanın yandaşları eninde sonunda hüsrana uğramaya mahkûmdurlar. Diğer bir deyişle:
19
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اُو۬لٰٓئِكَ فِي الْاَذَلّ۪ينَ
Allah'a ve Elçisine karşı gelenler, dünyada da âhirette de en aşağılık kimseler arasında yer alacaklardır.
20
كَتَبَ اللّٰهُ لَاَغْلِبَنَّ اَنَا۬ وَرُسُل۪يۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ
Çünkü Allah, hak ile batılın mücadelesinde insanlığın kader kitabına şu değişmez kanunu yazmıştır: "Ben mutlaka üstün geleceğim ve Elçilerim de!"

Hiç kuşkusuz Allah güçlüdür, mutlak otorite sahibidir.
21
لَا تَجِدُ قَوْماً يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ يُوَٓادُّونَ مَنْ حَٓادَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ اَوْ اَبْنَٓاءَهُمْ اَوْ اِخْوَانَهُمْ اَوْ عَش۪يرَتَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ كَتَبَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْا۪يمَانَ وَاَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُۜ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Allah'a ve âhiret gününe yürekten inanmış bir toplumun, Allah'a ve Elçisine düşmanlık edip başkaldıran kimseleri —bunlar kendi öz babaları, oğulları, kardeşleri ve akrabaları bile olsalar— sevip dost edindiğini göremezsin.

Allah onların kalplerine imanı nakşetmiş ve onları kendi katından hayat verici bir vahiyle desteklemiştir. Onları ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları cennetlere yerleştirecektir. Allah onlardan hoşnut olmuş, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır.

İşte onlar Hizbullah, yani Allah'ın tarafında yer alan kimselerdir. İyi bilin ki, ebedî mutluluk ve kurtuluşa erişecek olanlar, ancak Allah'ın tarafında yer alanlardır.
22

Sureler

Mealler
Haşr Suresi
Sonraki