Sureler
Mealler
Sonraki
Nuh Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 (1-3) Birisi, yükselme derecelerinin sahibi olan Allah'tan kâfirlere gelecek olan ve hiç kimsenin savaşamayacağı azabı sordu. [673] [674]
2 (1-3) Birisi, yükselme derecelerinin sahibi olan Allah'tan kâfirlere gelecek olan ve hiç kimsenin savaşamayacağı azabı sordu. [673] [674]
3 (1-3) Birisi, yükselme derecelerinin sahibi olan Allah'tan kâfirlere gelecek olan ve hiç kimsenin savaşamayacağı azabı sordu. [673] [674]
4 Melekler ve Rûh ona miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkarlar.
5 Şimdi sen güzelce sabret!
6 (6-7) Kâfirler o azabı uzak görüyorlar; biz ise onu yakın görmekteyiz.
7 (6-7) Kâfirler o azabı uzak görüyorlar; biz ise onu yakın görmekteyiz.
8 O gün gök, erimiş maden gibi olur.
9 Dağlar, renkli yün gibi olur.
10 Dost dostun halini soramaz.
11 (11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
12 (11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
13 (11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
14 (11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
15 Hayır, hayır; o cehennem, alevli bir ateştir. [675]
16 (16-18) Kızaran derileri soyar; sırtını döneni, yüz çevireni ve biriktirip depo edeni çağırır.
17 (16-18) Kızaran derileri soyar; sırtını döneni, yüz çevireni ve biriktirip depo edeni çağırır.
18 (16-18) Kızaran derileri soyar; sırtını döneni, yüz çevireni ve biriktirip depo edeni çağırır.
19 (19-21) İnsanoğlu gerçekten cimri yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Kendisine imkân dokunduğunda pinti kesilir. [676]
20 (19-21) İnsanoğlu gerçekten cimri yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Kendisine imkân dokunduğunda pinti kesilir. [676]
21 (19-21) İnsanoğlu gerçekten cimri yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Kendisine imkân dokunduğunda pinti kesilir. [676]
22 (22-23) Ancak şunlar, böyle değildir: Namaz kılanlar, -ki onlar namazlarında devamlıdırlar-.
23 (22-23) Ancak şunlar, böyle değildir: Namaz kılanlar, -ki onlar namazlarında devamlıdırlar-.
24 (24-25) Mallarında dilenciye ve yoksula ait belli bir hak vardır.
25 (24-25) Mallarında dilenciye ve yoksula ait belli bir hak vardır.
26 (26-28) Ceza gününü tasdik ederler. Rablerinin azabından korkarlar; çünkü Rablerinin azabına karşı emin olunmaz.
27 (26-28) Ceza gününü tasdik ederler. Rablerinin azabından korkarlar; çünkü Rablerinin azabına karşı emin olunmaz.
28 (26-28) Ceza gününü tasdik ederler. Rablerinin azabından korkarlar; çünkü Rablerinin azabına karşı emin olunmaz.
29 (29-31) İffetlerini korurlar. Ancak, eşlerine ya da ellerinin altında bulunanlara karşı onlar kınanmazlar. Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.
30 (29-31) İffetlerini korurlar. Ancak, eşlerine ya da ellerinin altında bulunanlara karşı onlar kınanmazlar. Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.
31 (29-31) İffetlerini korurlar. Ancak, eşlerine ya da ellerinin altında bulunanlara karşı onlar kınanmazlar. Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.
32 Emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
33 Şahitliklerini dosdoğru yaparlar.
34 Namazlarını titizlikle kılarlar.
35 Bunlar, cennetlerde ikram görürler.
36 (36-37) O kâfirlere ne oluyor ki, grup grup sağından ve solundan sana doğru koşuyorlar!
37 (36-37) O kâfirlere ne oluyor ki, grup grup sağından ve solundan sana doğru koşuyorlar!
38 (38-39) Onlardan her biri nimet cennetine girmeyi mi umuyor? Hayır, öyle değil; biz onları bildikleri şeyden yarattık.
39 (38-39) Onlardan her biri nimet cennetine girmeyi mi umuyor? Hayır, öyle değil; biz onları bildikleri şeyden yarattık.
40 (40-41) Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, elbette onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.
41 (40-41) Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, elbette onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.
42 Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayadursunlar.
43 (43-44) O gün, gözleri önlerine eğik, kendilerini zillet kaplamış bir durumda, sanki bir hedefe doğru koşuyorlarmış gibi kabirlerinden hızla çıkarlar. İşte uyarıldıkları gün bu gündür. [677]
44 (43-44) O gün, gözleri önlerine eğik, kendilerini zillet kaplamış bir durumda, sanki bir hedefe doğru koşuyorlarmış gibi kabirlerinden hızla çıkarlar. İşte uyarıldıkları gün bu gündür. [677]
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
سَاَلَ سَٓائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍۙ 1
لِلْـكَافِر۪ينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌۙ 2
مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ 3
تَعْرُجُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْس۪ينَ اَلْفَ سَنَةٍۚ 4
فَاصْبِرْ صَبْراً جَم۪يلاً 5
اِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَع۪يداًۙ 6
وَنَرٰيهُ قَر۪يباًۜ 7
يَوْمَ تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِۙ 8
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِۙ 9
وَلَا يَسْـَٔلُ حَم۪يمٌ حَم۪يماًۚ 10
يُبَصَّرُونَهُمْۜ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَد۪ي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَن۪يهِۙ 11
وَصَاحِبَتِه۪ وَاَخ۪يهِۙ 12
وَفَص۪يلَتِهِ الَّت۪ي تُـْٔو۪يهِۙ 13
وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاًۙ ثُمَّ يُنْج۪يهِۙ 14
كَلَّاۜ اِنَّهَا لَظٰىۙ 15
نَزَّاعَةً لِلشَّوٰىۚ 16
تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ 17
وَجَمَعَ فَاَوْعٰى 18
اِنَّ الْاِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعاًۙ 19
اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاًۙ 20
وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ 21
اِلَّا الْمُصَلّ۪ينَۙ 22
اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ دَٓائِمُونَۖ 23
وَالَّذ۪ينَ ف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌۙ 24
لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِۖ 25
وَالَّذ۪ينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۖ 26
وَالَّذ۪ينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَۚ 27
اِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍۚ 28
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ 29
اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ 30
فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ 31
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۖ 32
وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَٓائِمُونَۖ 33
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۜ 34
اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَۜ ۟ 35
فَمَالِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِع۪ينَۙ 36
عَنِ الْيَم۪ينِۙ وَعَنِ الشِّمَالِ عِز۪ينَ 37
اَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَع۪يمٍۙ 38
كَلَّاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ 39
فَلَٓا اُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ اِنَّا لَقَادِرُونَۙ 40
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ خَيْراً مِنْهُمْۙ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَ 41
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَۙ 42
يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ سِرَاعاً كَاَنَّهُمْ اِلٰى نُصُبٍ يُوفِضُونَۙ 43
خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ ذٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ 44
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
سَاَلَ سَٓائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍۙ
(1-3) Birisi, yükselme derecelerinin sahibi olan Allah'tan kâfirlere gelecek olan ve hiç kimsenin savaşamayacağı azabı sordu. [673] [674]
1
لِلْـكَافِر۪ينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌۙ
(1-3) Birisi, yükselme derecelerinin sahibi olan Allah'tan kâfirlere gelecek olan ve hiç kimsenin savaşamayacağı azabı sordu. [673] [674]
2
مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ
(1-3) Birisi, yükselme derecelerinin sahibi olan Allah'tan kâfirlere gelecek olan ve hiç kimsenin savaşamayacağı azabı sordu. [673] [674]
3
تَعْرُجُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْس۪ينَ اَلْفَ سَنَةٍۚ
Melekler ve Rûh ona miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkarlar.
4
فَاصْبِرْ صَبْراً جَم۪يلاً
Şimdi sen güzelce sabret!
5
اِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَع۪يداًۙ
(6-7) Kâfirler o azabı uzak görüyorlar; biz ise onu yakın görmekteyiz.
6
وَنَرٰيهُ قَر۪يباًۜ
(6-7) Kâfirler o azabı uzak görüyorlar; biz ise onu yakın görmekteyiz.
7
يَوْمَ تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِۙ
O gün gök, erimiş maden gibi olur.
8
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِۙ
Dağlar, renkli yün gibi olur.
9
وَلَا يَسْـَٔلُ حَم۪يمٌ حَم۪يماًۚ
Dost dostun halini soramaz.
10
يُبَصَّرُونَهُمْۜ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَد۪ي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَن۪يهِۙ
(11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
11
وَصَاحِبَتِه۪ وَاَخ۪يهِۙ
(11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
12
وَفَص۪يلَتِهِ الَّت۪ي تُـْٔو۪يهِۙ
(11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
13
وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاًۙ ثُمَّ يُنْج۪يهِۙ
(11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
14
كَلَّاۜ اِنَّهَا لَظٰىۙ
Hayır, hayır; o cehennem, alevli bir ateştir. [675]
15
نَزَّاعَةً لِلشَّوٰىۚ
(16-18) Kızaran derileri soyar; sırtını döneni, yüz çevireni ve biriktirip depo edeni çağırır.
16
تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ
(16-18) Kızaran derileri soyar; sırtını döneni, yüz çevireni ve biriktirip depo edeni çağırır.
17
وَجَمَعَ فَاَوْعٰى
(16-18) Kızaran derileri soyar; sırtını döneni, yüz çevireni ve biriktirip depo edeni çağırır.
18
اِنَّ الْاِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعاًۙ
(19-21) İnsanoğlu gerçekten cimri yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Kendisine imkân dokunduğunda pinti kesilir. [676]
19
اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاًۙ
(19-21) İnsanoğlu gerçekten cimri yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Kendisine imkân dokunduğunda pinti kesilir. [676]
20
وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ
(19-21) İnsanoğlu gerçekten cimri yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Kendisine imkân dokunduğunda pinti kesilir. [676]
21
اِلَّا الْمُصَلّ۪ينَۙ
(22-23) Ancak şunlar, böyle değildir: Namaz kılanlar, -ki onlar namazlarında devamlıdırlar-.
22
اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ دَٓائِمُونَۖ
(22-23) Ancak şunlar, böyle değildir: Namaz kılanlar, -ki onlar namazlarında devamlıdırlar-.
23
وَالَّذ۪ينَ ف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌۙ
(24-25) Mallarında dilenciye ve yoksula ait belli bir hak vardır.
24
لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِۖ
(24-25) Mallarında dilenciye ve yoksula ait belli bir hak vardır.
25
وَالَّذ۪ينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۖ
(26-28) Ceza gününü tasdik ederler. Rablerinin azabından korkarlar; çünkü Rablerinin azabına karşı emin olunmaz.
26
وَالَّذ۪ينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَۚ
(26-28) Ceza gününü tasdik ederler. Rablerinin azabından korkarlar; çünkü Rablerinin azabına karşı emin olunmaz.
27
اِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍۚ
(26-28) Ceza gününü tasdik ederler. Rablerinin azabından korkarlar; çünkü Rablerinin azabına karşı emin olunmaz.
28
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ
(29-31) İffetlerini korurlar. Ancak, eşlerine ya da ellerinin altında bulunanlara karşı onlar kınanmazlar. Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.
29
اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ
(29-31) İffetlerini korurlar. Ancak, eşlerine ya da ellerinin altında bulunanlara karşı onlar kınanmazlar. Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.
30
فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ
(29-31) İffetlerini korurlar. Ancak, eşlerine ya da ellerinin altında bulunanlara karşı onlar kınanmazlar. Ama kim bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır.
31
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۖ
Emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
32
وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَٓائِمُونَۖ
Şahitliklerini dosdoğru yaparlar.
33
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۜ
Namazlarını titizlikle kılarlar.
34
اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَۜ ۟
Bunlar, cennetlerde ikram görürler.
35
فَمَالِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِع۪ينَۙ
(36-37) O kâfirlere ne oluyor ki, grup grup sağından ve solundan sana doğru koşuyorlar!
36
عَنِ الْيَم۪ينِۙ وَعَنِ الشِّمَالِ عِز۪ينَ
(36-37) O kâfirlere ne oluyor ki, grup grup sağından ve solundan sana doğru koşuyorlar!
37
اَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَع۪يمٍۙ
(38-39) Onlardan her biri nimet cennetine girmeyi mi umuyor? Hayır, öyle değil; biz onları bildikleri şeyden yarattık.
38
كَلَّاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ
(38-39) Onlardan her biri nimet cennetine girmeyi mi umuyor? Hayır, öyle değil; biz onları bildikleri şeyden yarattık.
39
فَلَٓا اُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ اِنَّا لَقَادِرُونَۙ
(40-41) Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, elbette onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.
40
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ خَيْراً مِنْهُمْۙ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَ
(40-41) Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, elbette onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.
41
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَۙ
Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayadursunlar.
42
يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ سِرَاعاً كَاَنَّهُمْ اِلٰى نُصُبٍ يُوفِضُونَۙ
(43-44) O gün, gözleri önlerine eğik, kendilerini zillet kaplamış bir durumda, sanki bir hedefe doğru koşuyorlarmış gibi kabirlerinden hızla çıkarlar. İşte uyarıldıkları gün bu gündür. [677]
43
خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ ذٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ
(43-44) O gün, gözleri önlerine eğik, kendilerini zillet kaplamış bir durumda, sanki bir hedefe doğru koşuyorlarmış gibi kabirlerinden hızla çıkarlar. İşte uyarıldıkları gün bu gündür. [677]
44

Sureler

Mealler
Nuh Suresi
Sonraki