Sureler
Mealler
Önceki
Nisâ Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey İman edenler! Antlaşmaları yerine getirin. Size kitapta haram olarak okunan hayvanların haricinde kalan ve (hac görevi esnasında) ihramlı iken avlanma yasağı olan (Mescid-i Haram bölgesinin dışında) diğer bütün hayvanlar helal kılındı. Allah dilediği hükmü veriyor.
2 Ey İman edenler! Allah'ı hatırlatan işaretlere, haram aylara, kurbanlıklara, adak olarak ayrılmış hayvanlara, beytül-haramın (ibadet için gelenlere) güvenilirliğine ve Allah'ın rızası ve lütfundan rızık aramaya gelenlere zarar verecek davranışlardan kaçının. İhramdan (avlanma yasağı kalkınca) çıkınca avlanabilirsiniz. Sizleri Mescidi-i Haramdan uzaklaştıranlara olan kininiz, haddi aşmanıza sebep olup, iyiliklerde yardımlaşmanıza, haramlardan korunmanıza (takvaya) engel olmasın. İyi ve doğru şeyleri yapmakta yardımlaşın, günah işlemek ve birbirinize düşmanlık etmekte yardımlaşmayın, Allah dan korunun, Allah, hesabı çok şiddetli olandır.
3 Size ölü eti, kan, domuz eti, Allah dan başkası adına kesilmiş kurban etleri, boğularak veya vurularak öldürülmüş, yuvarlanarak ölmüş, veya başka hayvanlar tarafından süsülerek veya vahşi hayvanlar tarafından parçalanarak öldürülmüş hayvanların, ancak henüz ölmemiş ve sizde canlı iken Allah'ın adını anarak kesmişseniz yiyebilirsiniz. Sunaklarda sahte ilahlar adına kesilmiş hayvanlarda haram edilmiştir. Fal okları ile geleceği aramakta yasaklanmış olup, bunların hepsi Allah'ın belirlemiş olduğu yoldan çıkmaktır. Bugün Allah'ın dinini reddedenler, Allah'ın dinine engel olamayacaklarından ümitlerini kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, yalnızca benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim (hüküm ve uygulama olarak hiçbir eksiği yok), size olan bu nimetimi tamamladım ve mensubu olmanız gereken din olarak size İslam'ı seçtim (razı oldum). Kim zorda kalırsa, alışkanlık haline getirmeden açlık halinde, yasaklanmışlardan yiyebilir. Allah muhakkak ki bağışlayıcı ve merhametlidir.
4 Sana, onlar için neyin helal olduğunu soruyorlar. Deki "Temiz olan her şey ve Allah'ın size öğrettiği şekilde, avlanmasını öğrettiğiniz av köpeklerinin, Allah'ın ismini anarak salıpta, sizin için tuttuğu avları yiyebilirsiniz. Allah dan korunun (haramları yemeyin), Allah hesabı çok çabuk görendir.
5 Bu gün size temiz olan bütün yiyecekler helal edildi ve kitap ehlinin yemekleri de sizin için helal, sizin yemeklerinizde onlar için helaldir. İnanmış iffetli kadınlar ve kendilerine sizden önce kitap verilmiş olanların iffetli kadınları, gayri meşru ilişki kurmadan (zina etmeksizin) ve gizli dost tutmamak şartı ile kendilerine meşru ölçüler içerisinde mehirlerini vererek (nikah akdini yaparak) evlenmeniz helaldir. Kim bundan sonra, inanması gerekli şeyleri reddederse, bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve hesap gününde de ziyana uğrayanlardan olur.
6 Ey İman edenler! Namaza kalkacağınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınızı topuklara kadar yıkayın. Eğer cünüpseniz, temizlenin. Eğer hasta iseniz veya yolcu iseniz veya tuvalet ihtiyacınızı yapmışsanız veya kadınlarınızla cinsi münasebette bulunmuş ve bu hallerde su bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Temiz topraktan (ellerinizi toprağa vurup) yüzünüzü ve ellerinize mesh (sürün) edin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor, ancak sizi temizlemek ve üzerinize nimetini tamamlamak istiyor ki, şükür edesiniz.
7 Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve işittik itaat ettik dediğinizde, sizden sağlam bir şekilde aldığı sözleşmeyi hatırlayın, (sözleşmeyi bozmaktan dolayı) Allah dan sakının. Allah göğüslerin ne sakladığını en iyi bilendir.
8 Ey İman edenler! Allah için şahitlikleri adaletle yerine getirin. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizlik yapmaya sürüklemesin. Adaleti yerine getirin, zira adaleti yerine getirmekle (Allah'ın azabından) korunmaya daha layık olursunuz. Allah dan korunun çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
9 Allah, iman edenleri ve emrettiği doğru şeyleri yapanları, bağışlamayı ve büyük mükafaatlar vermeyi vaat etmiştir.
10 (Allah'ın dinini) Kabul etmeyip reddedenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, İşte onlar, ateşe girecek olanlardır.
11 Ey İman edenler! Hatırlayın Allah'ın size olan nimetini, hani bir zamanlar bir toplum sizi yakalamak için üzerinize geliyordu. Allah onların bu çabalarını boşa çıkardı da, sizden ellerini çektiler. Allah dan sakının. İnananlar Allah'a güvenip dayansınlar.
12 Allah İsrail oğullarından da söz almıştı ve onlardan on iki kişiyi (Allah'ın vaat ettiği yerleri) araştırmak üzere göndermiş ve onlara "Namazı kılar, zekatı verirseniz, elçilerime inanır, yardım yaparsanız ve Allah'a güzel bir borç verirseniz, yaptığınız hataları silerim ve altlarından ırmakların aktığı cennetlere koyarım. Bu sözleşmelerden sonra sizden kim gerçekleri inkar ederse, çok kötü bir yola sapmıştır" dedi.
13 Allah ile olan sözleşmelerini bozmalarından dolayı, Allah onlara lanet etmiş ve kalplerini taşlaştırmıştır. Allah'ın sözlerinin yerlerini değiştirmişler ve kendilerine hatırlatılan sözleşmelerini unutmuşlardır. Sen onlardan pek azı hariç, hep hainlik göreceksin. Onları affet ve yüz çevir. Allah iyilik yapanları sever.
14 Biz Nasraniyyiz (Hırıstiyannız) diyenlerden de sağlam bir söz almıştık. Sonra onlar Allah'ın uyarıcı ayetlerinden bir kısmını unuttular. Bizde aralarına kıyamete kadar sürecek bir düşmanlık ve kin soktuk. Allah yaptıklarını onlara haber verecektir.
15 Ey kitap ehli! Kitaptan (İncil den) gizlediklerinizi size açıklayan ve (gizlediklerinizin) birçoğunu da hatırlatmayıp bağışlayan elçimiz geldi. Allah dan size, yolunuzu aydınlatan bir ışık ve her şeyi açıklayan bir kitap gelmiştir.
16 Allah, aydınlatıcı ve açıklayıcı bu kitapla rızasına uyanları, selamet yollarına iletir ve izni ile onları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır. Aynı zamanda onları en doğru yola iletir.
17 Allah Meryem'in oğlu Mesih tir diyenler, (Allah'ın tek ilah olduğu) gerçeğini inkar etmişlerdir. Onlara deki "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'i ve annesini helak etmek istese, Allah dan onları korumaya göklerde ve yerde olanlardan kimin gücü yeter?" Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların mülkü Allah'a aittir. Allah gökte ve yerde dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeyin planını ve hesabını, en iyi şekilde yapandır.
18 Yahudiler ve Hıristiyanlar "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. Onlara sor "Öyle ise günahlarınızdan dolayı Allah size niçin azap ediyor? Hayır, siz sadece yarattıklarından biri olan insansınız. Allah dilediğini bağışlar dilediğine azap eder. Göklerde, yerlerde ve her ikisi arasında olan şeylerin tamamı Allah'a aittir, her şey ona dönecektir.
19 Ey kitap ehli! Elçilerin gönderilmesinin bir müddet arasının kesilmesinden sonra, "Bize ne bir müjdeci ve nede bir uyarıcı gelmedi" demeyesiniz diye, (size Rabbinizin ayetlerini) açıklayan bir elçimiz geldi. İşte! size bir müjdeci ve uyarıcı geldi. Allah her şeyi planlayan ve bir ölçüye göre yapandır.
20 Musa kavmine şöyle demişti "Ey kavmim! Allah'ın üzerinize olan nimetlerini hatırlayın. İçinizden peygamberler seçip göndermiş ve yine içinizden lütfuyla hükümdarlar çıkarmış ve şimdiye kadar alemlerde hiçbir kimseye vermediği zenginlikleri size vermişti."
21 "Ey kavmim! Allah'ın sizin için seçip, yurt edinmenizi emrettiği bu kutsal topraklara (savaşarak) girin. Arkanızı dönüp gerisin geriye kaçmayın, yoksa mağlup olup yaptığınıza pişman olanlardan olursunuz."
22 Dediler ki "Ey Musa! O girmemizi emrettiğin yerde, çok güçlü ve savaşçı bir toplum var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya girmeyeceğiz. Eğer onlar oradan çıkarsa, o zaman bizde oraya gireriz."
23 Daha önce kendilerine nimet verdiklerimizden ve (Rablerinden) korkanlardan iki kişi onlara " Şu kapıdan girip, onlara baskın yapın, Eğer oradan girerseniz onlara galip gelirsiniz. Eğer inanıyorsanız.Allah'a güvenip dayanın" dediler.
24 Onlar "Ey Musa! O güçlü topluluk orada olduğu müddetçe, oraya ebediyyen girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin ikiniz savaşın, biz burada oturacağız" dediler.
25 Musa "Rabbim! Kendi nefsim ve kardeşimden başkasına güç yetiremiyorum. Bizim ve şu yoldan çıkmış topluluğun arasını ayır." dedi.
26 Allah "Orası onlar için kırk yıl yasak edilmiştir. Yeryüzünde yersiz yurtsuz olarak dolaşsınlar. Sende Allah'ın yolundan çıkmış bu topluluğun haline sakın ola ki üzülme" dedi.
27 (Ey Muhammed!) Onlara ademin iki oğlu arasındaki haberin en doğrusunu oku. O ikisi birer kurban adamış, Allah da birisinden kabul etmiş, diğerinden kabul etmemişti. Adağı kabul edilmeyen, diğerine "Seni mutlaka öldüreceğim" dedi. O da diğerine "Allah kendisinden korunanlardan kabul eder" dedi.
28 Diğeri "Eğer, sen beni öldürmek için elini kaldırırsan, ben seni öldürmek için asla elimi kaldırmam. (Ben adam öldürmenin karşılığından) Alemlerin Rabbi Allah'a sığınırım."
29 "Ben senin, beni öldürmekle insan öldürmenin günahını yüklenmeni istiyorum ki, ateşe girenlerden olasın. Zalimlerin cezasının karşılığı işte budur." dedi.
30 Sonra diğeri, nefsinin kardeşini öldürme arzusuna uydu ve onu öldürdü. Sonra kendisine yazık edenlerden oldu.
31 Bundan sonra, kardeşinin ortada kalan cesedini nasıl kaldıracağını göstermek üzere, yeri eşeleyen bir karga gönderdik. Bunun üzerine "Yazıklar olsun bana, kardeşimin cesedini nasıl ortadan kaldıracağımı düşünemeyerek, şu kargadan daha aciz kaldım." dedi. Bundan sonra kardeşini öldürdüğüne pişman oldu.
32 Bundan sonra İsrail oğullarına "Kim bir nefsi, karşılığında bir nefis (kısas) olmaksızın öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur, kimde bir nefse hayat verirse, bütün insanlığa hayat vermiş gibi olur" diye yazdık. Elbetteki onlara açıklayıcı ayetlerle elçiler gelmiştir. Ama onlardan pek çoğu, bu emrettiklerimize rağmen, yeryüzünde aşırı gitmeye devam ettiler.
33 Allah'a ve elçilerine savaş açanların ve yeryüzünde fesat çıkarmak için koşanların cezaları, onlarla savaşmak veya onları asmak veya çaprazlama elleri ve ayaklarını kesmek veya onları yeryüzünde sürgüne göndermektir. Bu karşılıklar yalnızca onlar için, yeryüzündeki alçaltıcı cezalarıdır. Hesap gününde ise onları daha büyük azaplar beklemektedir.
34 Ancak bu cezalar onlara verilmeden önce, yaptıklarından dolayı tövbe ederlerse, bilin ki Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.
35 Ey İman edenler! Allah dan korunun, Allah'a kulluk etmek için yollar arayın ki, (bunlardan birisi) Allah yolunda mücadele etmektir. Bu yolla kurtuluşa kavuşabilirsiniz.
36 Allah'a kulluk etmekten kaçınanlar, yeryüzündeki her şey onların olsa ve bir misli daha olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini feda ederlerdi, ancak onlardan hiçbir şey kabul edilmez. Onlar için acıklı bir azap var.
37 Onlar ateşten çıkarılmayı isterler, fakat onlar oradan çıkarılacak değiller ve sürekli bir azabın içinde kalacaklardır.
38 Hırsızlık yapan erkek veya kadının, Allah dan belirlenmiş bir ceza olarak, yaptıklarının karşılığı olmak üzere, ikisinin de ellerini kesin. Allah güçlü olan ve hüküm verendir.
39 Eğer hırsızlar (cezalarını çektikten sonra) hırsızlık alışkanlığından vazgeçerde, bir daha yapmayacağına dair samimi bir şekle söz verirse (tövbe ederse), meşru yoldan kazanç sağlamaya çalışırsa, elbetteki Allah, samimi olarak vaz geçenleri kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan ve merhametli olandır.
40 Bilmezmisin ki? Allah göklerde ve yerde olanların sahibidir. Allah dilediğine azap eder, dilediğini (hiçbir kimsenin müdahalesi olmaksızın bizatihi kendisi) bağışlar. Allah her şeye gücü yetendir.
41 Ey Elçi (Resul)! Kalplerinde iman olamadıkları halde, ağızlarıyla iman ettik diyenler, Allah'ın dininde ki doğruları kabul etmemekte birbirleriyle yarışanlar, Yahudilerden yalan yanlış şeylere itibar edenler (dinleyenler) veya sana gelmeden, diğer başka toplulukların söylediklerine kulak verenler, sakın ola ki seni üzmesin. Onlar, kendilerine söylenen gerçek sözleri bozup, uydurdukları sözleri doğruların yerine koyarak (doğru sözleri) tahrif ediyorlar. Birde pişkinlikle! "Bu (kitap) bize verilirse onu kabul edin, verilmezse sakının (kabul etmeyin)" derler. Allah bir kişiyi bu şekilde (kendisi inkarı ve isyanı seçmişse) bir deneme içinde bırakırsa, Allah'ın yanında onu düzeltmeye hiç kimsenin gücü yetmez. İşte Allah, bu gibi kimselerin kalplerini temize çıkarmayı istemiyor. Onlar için dünyada aşağılanma ve ahirette de büyük bir azap var.
42 Onlar yalan olan her sözü dinliyorlar ve (helal haram demeden) ne bulurlarsa aç gözlülükle yiyorlar. Eğer sana gelirlerse, aralarında hüküm ver ve onlardan ayrıl (verdiğin hükmü kendileri uygulasın). Hükmü uygulamakta onlardan yüz çevirirsen, onlar sana hiçbir zarar veremezler. Onlar arasında hüküm verirken de adalet ile hüküm ver. Allah adil davrananları sever.
43 Yanlarında, içinde Allah'ın hükümleri bulunan Tevrat olduğu halde, seni nasıl hakem olarak tayin ediyorlar? Sonra da verdiğin hükümlerden yüz çevirerek uymuyorlar. Çünkü senin adaletle hüküm vereceğine) inanmış değiller.
44 İçerisinde doğru yolu gösteren ve uyanların yollarını aydınlatan ayetlerle dolu olan Tevrat'ı biz indirdik ki, kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, Yahudilere Tevratla hüküm verirlerdi. Rablerine kulluk edenler (rabbaniyyun) ve alimler, Allah'ın kitabından hafızalarında kalan doğru hükümlerle hüküm verirlerdi. Bu uygulamalara bizzat kendileri şahit olanlarda, gördükleriyle hüküm verirlerdi. Bundan sonra (Ey hüküm verme gücünde olan hakimler!) insanlardan korkmayın, yalnızca benden korkun ve benim verdiğim doğru hükümleri az bir değere satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (emrettiği) hükümlerle hükmetmiyorsa, işte onlar gerçekleri inkar edenlerdir.
45 Biz kitaba inananlara, kitapta cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamaya karşı yaralanma olmak üzere kısası emrettik. Mağdur olan kimse, kendisine karşılık kısas uygulanacak kimseyi bağışlarsa, onun için kefaret olur. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmiyorsa, işte onlar zalim olanlardır.
46 İsrail oğullarına gönderilen elçilerin devamı olarak ve kendinden önceki Tevrat da emredilmiş olan hükümleri tasdik edici olmak üzere, Meryem'in oğlu İsa'yı gönderdik. Biz İsa ya, içinde doğru yolu gösteren, kendisine tabi olanların geleceğini aydınlatan, doğru yol rehberi ve Allah dan sakınanlar için öğütlerle dolu Tevrat'ı tasdik edici olarak, İncili verdik.
47 İncil'e tabi olanlara, Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm versin. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar Allah'ın yolundan çıkmış (fasık) olanlardır.
48 Sana da kendinden önceki kitapları tasdik eden ve içinde, doğrularla yanlışları ayıran kitabı hak olarak indirdik. Onların arasında Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmet, sana kitapta belirtilen gerçekler geldikten sonra, onların arzularına uyma. Sizden her birine bir hukuk ve çıkış yoları var ettik. Allah dileseydi sizin hepinizi tek anlayış üzerinde (tek ümmet olarak) toplardı. Ancak Allah verdikleri ile sizi imtihan ediyor. O halde hayırlarda yarışın. Topluca dönüşünüz Allah'a olacak ve Allah aranızda ihtilaf ettiğiniz konularda, hükmünü o zaman verecektir.
49 Öyle ise onların arasında Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmet ve onların isteklerine uyma, Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni yanıltmalarından dolayı, onlardan kendini koru. Eğer onlar Allah'ın hükümlerinden yüz çevirirlerse, şunu bil ki Allah yaptıkları günahlardan dolayı onları cezalandırmak istiyor. İnsanların pek çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
50 Onlar hala cahiliyye dönemine ait hükümleri mi? istiyorlar. Allah inancında kesin kanaat oluşmuş bir toplum için, Allah dan daha güzel hüküm verecek kim vardır.
51 Ey İman edenler! Yahudilerin ve Hıristiyanların korumaları altına girmeyin. Onlar birbirlerinin koruyucularıdırlar. Sizden kim onların koruması altına girmek isterse, oda onlardan olur. Elbette ki Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
52 Kalplerinde hastalık olanların, onlarla işbirliği içine girmek için koşuştuklarını görürsün ve bu koşuşturmaya mazeret olarak da "Başımıza şanssız bir işin gelmesinden korkuyoruz" derler. Allah'ın onların başına, yurtlarını kaybetmeleri veya katından bir azap vermesi umulur. Sonra, kalplerinde gizledikleri kötü düşüncelerden dolayı da, pişman olurlar.
53 Münafıklardan iman edenler "Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleri ile yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların yaptıkları boşa gitmiş ve ziyana uğramışlardır.
54 Ey İman edenler? Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah başka bir topluluğu getirir. Onlar Allah'ı severler, inananlara karşı alçak gönüllü, inkar edenlere karşı çok güçlü bir şekilde dururlar, Allah yolunda mücadele ederler ve kendilerini kınayanların kınamasından da korkmazlar. Bu davranışları sergileyenlere Allah lütfu ile onları kuşatacak olup, o lütfu dilediğine verir. Allah her şeyi lütfu ile saran ve her şeyi bilendir.
55 Sizin, yardımına sığınacağınız makam (veli) Allah, onun elçisi ve namazı kılan, zekatı veren ve saygıyla Allah'ın önünde eğilip iman edenlerdir.
56 Kim Allah'ı ve elçisini ve iman edenleri yardımcı (veli) edinirse, bilsin ki Allah'ın tarafında olanlar galip gelecek olanlardır.
57 Ey İman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve gerçekleri kabul etmeyen inkarcılardan dininizi eğlenceye alan ve onu bir oyun haline getirenlerle yakınlık kurmayın (veli edinmeyin). Eğer inanıyorsanız Allah dan sakının.
58 Onları namaza çağırdığınız zaman, namazı eğlence ve oyun haline getirip alaya alırlar. Bu davranış biçimi onların aklını kullanmayan bir topluluk olduğunu gösterir.
59 Deki: Ey Kitap ehli! "Allah'a, bize ve bizden önce indirilmiş kitaplara inanmamızdan dolayı bizden intikam mı alıyorsunuz?" Mutlaka onların çoğu yoldan çıkan kimselerdir.
60 Deki: "Allah'ın katında bundan daha beter cezanın size (inkarcılara) isabet edeceğini haber vereyim mi? Allah'a karşı azgınlık edenlere kölelik yaptıklarından dolayı, Allah kime lanet etmiş ve öfkelenmişse, onları maymunlar ve domuzlar haline getirmiştir. İşte onlar, bulundukları yer olarak en kötü yerde ve izledikleri yolda, en sapkın olandır.
61 Onlar size inkarcı olarak gelmişler ve "İman ettik" dedikleri halde, sizin yanınızdan çıktıklarında da, inkarcı olarak çıkmışlardır. Halbuki Allah onların içlerinde gizlediklerini en iyi bilendir.
62 Sen onların çoğunu, Allah'ın yasakladığı günahları işlemekte, (inananlara) düşmanlık yapmakta ve hak hukuk demeden her durumda haramları yemekte, birbirleri ile yarış halinde olduklarını görürsün. Yaptıkları ne kadar kötü şeylerdir.
63 Onların (din adamları) rabbanileri ve alimleri, günah olan kötü sözleri ve pervasızca yedikleri haramları yasaklamaları gerekmiyor muydu? Yaptıkları şey ne kadar kötü.
64 Yahudiler "Allah'ın eli çok sıkı (cimri)" dediler. Onların elleri bağlansın ve söyledikleri yüzünden onlara lanet olsun. Tam aksine Allah'ın eli açık olup, dilediğini dilediği kadar rızıklandırıyor. Rabbinden sana kitapta indirilenler, onlardan pek çoğunun azgınlıklarını ve inkarlarını elbetteki artırıyor. Bundan dolayı bizde onların arasına, kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin tohumlarını attık. Onlar ne zaman savaş alevini insanlar arasında tutuştursalar, Allah onların alevlerini söndürüyor. (Allah'ın onların çabalarını boşa çıkarmasından) Sonra, bu seferde yer yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak için koşuşturuyorlar. Allah bozgunculuk yapanları sevmez.
65 Eğer kitap ehli, iman edip Allah dan sakınsalardı, onların hatalarını örter ve onları nimetlerin bol olduğu cennetlere koyardık.
66 Onlar Tevrat'ı, İncil'i ve onlara indirilen Rablerinin emirlerini günlük hayatlarında yaşasalardı, onların tepelerinden ve ayaklarının altlarından rızklar yağardı. Onlardan, Allah'ın indirdiği kitaplarla amel edip, orta yolu takip edenler var. Ama onlardan pek çoğunun yaptığı ne kötü şeylerdir.
67 Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni insanlara tebliğ et. Eğer insanlara Rabbinin emirlerini bildirmezsen, elçilik görevini yapmamış olursun. (Sen tebliğ görevini yap) Allah insanlardan seni koruyacaktır. Allah inkarcı toplulukları doğru yola eriştirmez.
68 Deki: Ey Kitap ehli! "Tevrat'ı, İncil'i ve size indirilen Rabbinizin hükümlerine uymadığınız ve yaşamadığınız sürece, hiçbir değeriniz yok. Hatta sana Rabbinden indirilen vahiy, onların azgınlıklarını ve inkarlarını artırdı. Sakın ola ki gerçek doğruları reddeden bir topluluk için üzülme.
69 Elbetteki iman edenlerden, Yahudi olanlardan, Sabilerden ve Hıristiyanlardan kim Allah'a, ahiret gününe inanır ve Allah'ın yapılmasını emrettiği doğru amelleri yaparsa, onlar için ne korku ve nede üzüntü vardır.
70 Biz İsrail oğullarından sağlam bir söz almıştık ve bundan dolayı onlara elçiler gönderdik. Elçiler ne zamanki onların arzularına uymayan şeyleri getirdi ise, onlardan bir gurub elçileri yalanladılar ve bir gurubu da elçileri öldürdüler.
71 Elçileri yalanlamak ve onları öldürmekle başlarına bir bela gelmeyeceğini zannettiler. Körleştiler ve sağırlaştılar. Bundan sonra Allah onlara tekrar (cezalarını kaldırıp) mühlet verdi. Buna rağmen (onlar yalanlamaya ve elçileri öldürmeye devam ettikleri için) onlardan pek çoğu gerçeklere gözlerini kapatıp körleştiler ve mesajlara kulaklarını tıkayıp sağırlaştılar. Allah muhakkak ki yaptıklarını en iyi görendir.
72 "Meryem'in oğlu Mesih Allah'ın ta kendisidir" diyenler, Allah'ın tek ilah olduğu gerçeğini inkar etmişlerdir. Halbuki Meryem'in oğlu Mesih onlara "Benimde Rabbim, sizinde Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, Allah cenneti ona haram etmiştir. Allah'a eş koşanın gideceği yer ateştir. Zalimlerin orada asla yardımcıları yoktur" demişti.
73 Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler de doğruyu inkar etmişlerdir. Halbuki tek ilah Allah dır, başka hiçbir ilah yok. Eğer onlar bu çirkin söylemi terk etmezlerse, onlardan inkar edenlerin başlarına acıklı bir azap gelecek.
74 Onların bu kadar yaptıkları yanlışlardan sonra Allah'a tövbe edip, bağışlanma dilemeleri gerekmiyor muydu? Keşke Allah'ın bağışlayan ve merhamet eden olduğunu bilselerdi.
75 Şunu çok iyi bilsinler ki, Meryem'in oğlu Mesih yalnızca Allah'ın bir elçisidir. Ondan öncede elçiler gelmişti. Mesih'in annesi Allah'ı tasdik eden bir kadındı, Hem Meryem, hem de Mesih İsa, yemek yiyen iki insandı. Dikkat et! Biz ayetleri onlara nasıl açıklıyoruz, onlar ayetlerden nasıl döndürülüyorlar.
76 Deki "Allah her şeyi işiten, her şeyi bilen olduğu halde, size ne zarar, nede bir fayda veremeyen, Allah dan başka şeylere mi kulluk ediyorsunuz?"
77 Deki: "Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere hileli yollarla (insanları) aldatmayın. Daha önce sapıtmış olan ve pek çok kimseleri de saptırmış, şu anda yolların en kötüsü içinde bocalayan bir toplumun arzularına uymayın."
78 İsrail oğullarından Allah'ın dinini inkar edenler, Davut ve Meryem'in oğlu İsa'nın ağızlarıyla lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi (Allah'ın elçilerine) isyan etmeleri ve aşırı gitmeleridir.
79 Allah'ın koyduğu haramlardan, birbirlerini ikaz yoluyla uzaklaştırmadıkları gibi, birde yasaklanan şeyleri yaptılar. Yaptıkları şey ne kadar kötü.
80 Onlardan pek çoğunun, doğruları inkar edenlerle işbirliği içinde olduklarını görürsün. Arzularının onları sürüklediği ve bu yolla kazandıklarından dolayı, Allah'ın onlara azap etmesi ne kötü şey. Ayrıca onlar, (ahiret gününde) sürekli olmak üzere azabın içinde kalacaklardır.
81 Onlar (kitap ehli) Allah'a, peygambere ve peygambere indirilen kitaba inansalardı, Allah'ın dinini inkar edenlerle işbirliği (velilik) içinde olmazlardı. Ancak onlardan pek çoğu doğru yoldan çıkmış kimselerdir.
82 İnananlara, insanlar içinde en şiddetli düşmanlık yapanların Yahudiler ve Allah'a ortak koşan müşrikleri bulursun. İnananlara en çok sevgiyle yaklaşanların ise, biz hıristiyanız diyenleri bulursun. Çünkü onların içerisinde büyüklenmeyen keşiş ve rahipler var.
83 Elçiye indirilen Kur'an-ı işittiklerinde, gerçek vahyin ne olduğunu bildiklerinden, gözlerinden yaşlar aktığını ve "Rabbimiz! İman ettik, işittiğimiz bu Kur'an'ın doğru olduğuna şahitlik edenlerden olduğumuzu yaz" dediklerini görürsün.
84 "Biz, niçin Allah'a ve bize Hak tan gelene iman etmeyelim ki, aynı zamanda Rabbimizin bizi doğru işler yapan topluluklar arasına koymasını da umuyoruz" dediler.
85 Allah da onları, söylediklerinden dolayı altlarından ırmaklar akan cennetlere, sürekli olmak üzere koyacaktır. İyilik yapanların karşılığı budur.
86 Ayetlerimizi kabul etmeyip inkar eden ve yalanlayanlar, böyleleri yakıcı ateşin içine girecek olanlardır.
87 Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri, niçin haram ediyorsunuz? Haddi aşmayın, zira Allah haddi aşanları sevmez.
88 Allah'ın temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, kendisine iman ettiğiniz Allah dan korunun.
89 Allah, sizin gelişi güzel ettiğiniz yeminlerden sorumlu tutmuyor, Ancak yaptığınız antlaşmalardaki ettiğiniz yeminlerden sorumlu tutuyor. Yerine getirmediğiniz yeminlerin karşılığı, ailenize yedirdiğiniz yemeklere denk olmak üzere, on fakiri doyurmanız veya giydirmeniz veya köle azat emenizdir. Kimde bunları yapmaya gücü yetmiyorsa, üç gün oruç tutmalıdır. Bunlar yerine getirmediğiniz yeminlerin karşılığı olup, yeminlerinizi yerine getirin. Allah ayetlerini sizin için böylece açıklıyor ki, O'na şükredesiniz.
90 Ey İman edenler! İçki, kumar, putperestlerin kutsallarını sembolize eden dikili taşlar ve geleceği öğrenmek için açılan fallar (ve benzeri şeyler) şeytanca (Allah'a kulluktan uzaklaştıran) çirkin uygulamalardır. Artık bu çirkin ve sizi Allah'a olan kulluktan uzaklaştıran uygulamalardan uzaklaşın ki kurtuluşa eresiniz.
91 İçki ve kumar yoluyla şeytan, aranızda düşmanlık ve birbirinize kinlenip nefret etme duygularını yerleştirmek ve sizi Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan uzaklaştırmak istiyor. (Allah'ın yasakladığı) Bu şeytanca uygulamalardan vaz geçtiniz mi?
92 Allah'a ve elçisine itaat edin ve (Allah'ın dinine karıştırılan yanlışlara karşı) dikkatli olun. Eğer elçinin getirdiği Allah'ın emirlerinden yüz çevirirseniz, bilin ki! Elçiye düşen, yalnızca doğruları size bildirmesidir.
93 İman edip, salih (doğru) ameller yapanlara, Allah dan sakınıp doğru işler yapmaya devam ettikleri sürece, sonra (yeri geldiğinde) tekrar korunup iman eder ve yine sırası geldiğinde sakınıp iyi ve güzel işler yaparlarsa (daha önceki) yeyip içtiklerinden dolayı sorumlulukları yoktur. Allah iyilik ve güzel şeyler yapanları sever.
94 Ey İman edenler! (Siz ihramlı iken) Allah, elleriniz ve mızraklarınızın ulaştığı av hayvanları ve koyduğu hükümlerle, Allah'ı göremediği halde, kimin daha çok kendinden korktuğunu bilmesi için sizi deniyor. Bu mesajları aldıktan sonra kim Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, onun için acıklı bir azap var.
95 Ey iman edenler! Hac görevi için ihrama girdiğinizde av hayvanlarını öldürmeyin. Kim kasıtlı olarak, bile bile bir hayvan öldürürse, sizden adalet sahibi kişilerin tespit ettiği, öldürülen hayvanın değeri kadar, Kabe ye ulaştığında, bir kurban olarak veya tespit edilen hayvanın değeri ile yoksulları doyurmak veya yaptığı hataya denk gelecek kadar oruç tutmak suretiyle kefaret ödemesi gerekir. Allah geçmişte yaptığınız hataları affetmiştir. Kim bundan sonra Allah'ın koyduğu yasaklara geri dönerse, bilsin ki Allah, ondan intikam alacaktır. Allah intikam alıcıdır.
96 Denizden avlananlar, sizin için helal kılındı ve onları yemek sizin için, aynı zamanda denizde seyahat edenler için geçim kaynağıdır. Hac da ihramlı olduğunuz müddetçe, kara hayvanlarını avlamanız yasaklandı. Huzurunda toplanacağınız Allah dan korunun.
97 Allah Kabeyi, orada birtakım yasaklar koyarak, insanlar için hem korunmuş bir yer ve hem de namaz kılma mekanı yapmış ve haram ayları, kurbanlıkları ve özel olarak Allah için adanmış işaretli hayvanları bir sembol yapmıştır. Bu işaretler Allah'ın göklerde ve yerde olanların hepsini bildiğini, bilmeniz içindir. Şüphesiz Allah her şeyi en iyi bilendir.
98 Allah'ın hesabının çok şiddetli olduğunu, aynı zamanda da bağışlayıcı ve merhametli olduğunu bilin.
99 Elçiye düşen, ancak Allah'ın emirlerini insanlara tebliğ etmek (bildirmek) dir. Allah sizin açığa vurduğunuz şeyleri de, içinizde gizlediklerinizi de bilir.
100 Deki "Pis olan şeylerle, temiz olan şeyler ve pis olan şeylerin çok olması senin hoşuna gitse de eşit değildir. Ey akıl sahipleri! Allah dan korunun ki, kurtuluşa kavuşasınız.
101 Ey iman edenler! Açıklandığında sizi üzecek olan konular hakkında elçiye sorular sormayın. Eğer Kur'an indirildiği sıralarda, o konular hakkında soru sorsaydınız size açıklanırdı. Allah sizi bu gibi soruları sorduğunuz için affetmiştir. Allah bağışlayıcı ve kullarına çok yumuşak davranandır.
102 Sizden önceki topluluklarda bu şekilde sorular sormuş, sonra da inkarcı olmuşlardı.
103 Allah ne bahire'i, ne saibe'i, ne vesile'i ve nede Haam'ı emretmemiş, yalnız gerçekleri inkar edenler Allah adına yalan söylemişlerdir. Onların çoğu aklını kullanmayanlardır.
104 Onlara "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyler bize yeter" derler. Eğer ataları hiçbir şekilde akıllarını kullanmamışlar ve doğru yol üzerinde değillerse de mi? Onlara atalarından gelen uygulamalar yetecek.
105 Ey İman edenler! Kendi sorumluluğunuz, sizin kendinize aittir. Doğru yolu bulduktan sonra sapkınlar size hiçbir şekilde zarar veremez. Topluca dönüşünüz Allah'a dır ve size bütün yaptıklarınızı haber verecek.
106 Ey İman edenler! Sizden birisine ölüm geldiğinde vasiyet ediyorsa, içinizden adalet sahibi iki kişi veya sizden başka dine mensup iki kişi şahitlik yapsın. Eğer siz herhangi bir sebeple yolculuk halinde iken, size ölüm isabet ettiğinde, (cenaze) namazından (defnedildikten) sonra şahitlik edecek iki şahidi, şahitlik etmeleri için alıkoyun. Eğer şahitlerin doğruyu söylemeyeceklerinden şüphelenirseniz, akrabaları da olsa şahitliklerini az bir ücret karşılığında satmayacaklarına ve vasiyet esnasında işittiklerini gizlemeyeceklerine, eğer Allah için doğru söylemiyorlarsa günah kar olacaklarına dair yemin etsinler.
107 Eğer, şahitlik edenlerin, sonradan doğru şahitlik etmedikleri ortaya çıkarsa, vasiyete şahitlik etmiş başka iki kişi onların yerine şahitlik etmeye daha layıktır. O iki şahitte, önceki yalan yere şahitlik yapan iki şahitten daha adil ve doğru şahitlik edeceklerine, eğer işittiklerinden daha fazlasını söylerlerse zalimlerden olacaklarına dair yemin etsinler.
108 Şahitlikle ilgili bu uygulama, yeminlerinin kabul edilmemesinden korkarlarsa, doğru şahitliğin yapılması için bu (yemin ettirmek) daha uygundur. Allah dan korunun, açıklanan bu uyarıları da iyi dinleyin. Allah yoldan çıkmış bir topluluğu, asla doğru yola iletmez.
109 Allah, o (kıyamet) gün elçilerini toplar ve "Uyarılarınıza ne cevap verildi" der. Elçiler de "Bizim, verilen cevaplar hakkında hiçbir bilgimiz yok, ancak bilinmeyenleri (gaybı) en iyi bilen sensin" derler.
110 Allah "Ey İsa! Sana ve annene olan nimetlerimi hatırla, seni Kutsal Ruh (Cebrail) ile desteklediğimde, beşikte ve yetişkin döneminde insanlarla konuştun, sana kitabı ve kitabın içinden nasıl hüküm çıkarılacağını, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Sen (çamurdan) bir kuş heykeli yapmış ve iznimle onu canlandırmış, iznimle kuş olmuştu, yine benim iznimle kör ve alaca hastalığı olanı iyi etmiştin, ve yine iznimle (mezardan) ölüyü çıkarmıştın, yine sen İsrail oğullarına açıklayıcı kanıtlar getirmiştin ve seni ret edenler "Bu ancak apaçık bir sihirdir" demişlerdi de, seni onların kötülüklerinden korumuştum.
111 Havarilere "Bana ve elçime inanın diye vahy etmiştim" de onlar "İman ettik ve bizim Müslüman olduğumuza şahitlik et" demişlerdi.
112 Sonra Havariler "Ey Meryem'in oğlu İsa! Rabbinin, gökten bize bir yemek sofrası indirmeye gücü yeter mi?" demişlerdi. İsa onlara "Eğer inanıyorsanız Allah dan sakının" demişti.
113 "Biz inecek sofradan yemek yersek, kalplerimiz tatmin olacak ve senin bize söylediğinin doğru olduğunu öğreneceğiz ve mucizeye (sofranın inmesine) şahitler olacağız." dediler
114 Meryem'in oğlu İsa "Ey Rabbim olan Allah'ım! Gökten bize bir sofra indir ki, ilk iman edenle son iman edenlerimize senden bir işaret olsun. Bizi rızıklandır. Zira sen rızık verenlerin en hayırlısısın" demişti.
115 Allah dedi ki "Ben o sofrayı indireceğim, (sofra indikten) sonra, sizden kim inkar ederse, alemlerde şimdiye kadar hiçbir kimseye azap etmediğim kadar, inkar edene azap ederim."
116 Allah dedi ki "Ey Meryem'in oğlu İsa! Sen mi? İnsanlara "Annemi ve beni iki ilah edenin" dedin. O da "Sen her türlü eksik sıfatlardan yücesin, Benim, doğru olmayan bir şeyi söylemem mümkün değil. Ben bunu söylemiş olsam mutlaka sen bilirsin. Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ama ben sana ait olan şeylerin hiç birisini bilemem. Sen bilinmeyenleri en iyi bilensin" dedi.
117 "Sen bana ne öğrettinse , bende onlara "Benimde Rabbim, sizinde Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin" diye öğrettiklerini söyledim. Ben onların içinde olduğum sürece, yaptıklarına şahit oldum. Beni öldürdüğünde, sen onları yakından gözetiyordun ve sen her şeye şahit olansın."
118 "Eğer onlara azap edersen, elbetteki onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen çok güçlü olan ve her şeyin hükmünü verensin" dedi.
119 Allah "Bu hesap gününde doğru amel işleyenlerin, doğruluklarının kendilerine fayda vereceği gündür. Onlar için sürekli kalacakları, altlarından ırmakların aktığı cennetler vardır. Allah onlardan, onlarda Allah dan razıdırlar. İşte bu büyük bir kurtuluştur" dedi.
120 Göklerin, yerlerin ve onların içindekilerin sahibi Allah dır. O her şeyi planlayıp düzene koyandır
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِۜ اُحِلَّتْ لَكُمْ بَه۪يمَةُ الْاَنْعَامِ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ مَا يُر۪يدُ 1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَٓائِرَ اللّٰهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَٓائِدَ وَلَٓا آٰمّ۪ينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَاناًۜ وَاِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواۜ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ اَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اَنْ تَعْتَدُواۢ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ 2
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 3
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَٓا اُحِلَّ لَهُمْۜ قُلْ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۙ وَمَا عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّب۪ينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّٰهُۘ فَكُلُوا مِمَّٓا اَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ 4
اَلْيَوْمَ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۜ وَطَعَامُ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَكُمْۖ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْۘ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَ وَلَا مُتَّخِذ۪ٓي اَخْدَانٍۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْا۪يمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُۘ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ۟ 5
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُباً فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 6
وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَم۪يثَاقَهُ الَّذ۪ي وَاثَقَكُمْ بِه۪ٓۙ اِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَاَطَعْنَاۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 7
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ 8
وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ 9
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ 10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ هَمَّ قَوْمٌ اَنْ يَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ اَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ۟ 11
وَلَقَدْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَق۪يباًۜ وَقَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مَعَكُمْۜ لَئِنْ اَقَمْتُمُ الصَّلٰوةَ وَاٰتَيْتُمُ الزَّكٰوةَ وَاٰمَنْتُمْ بِرُسُل۪ي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَاَقْرَضْتُمُ اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً لَاُكَفِّرَنَّ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَلَاُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ فَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ 12
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلاً مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ 13
وَمِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰٓى اَخَذْنَا م۪يثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ 14
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَث۪يراً مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ قَدْ جَٓاءَكُمْ مِنَ اللّٰهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُب۪ينٌۙ 15
يَهْد۪ي بِهِ اللّٰهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِه۪ وَيَهْد۪يهِمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ 16
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاً اِنْ اَرَادَ اَنْ يُهْلِكَ الْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاًۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 17
وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارٰى نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۘ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ 18
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلٰى فَتْرَةٍ مِنَ الرُّسُلِ اَنْ تَقُولُوا مَا جَٓاءَنَا مِنْ بَش۪يرٍ وَلَا نَذ۪يرٍۘ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَش۪يرٌ وَنَذ۪يرٌۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟ 19
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَعَلَ ف۪يكُمْ اَنْبِيَٓاءَ وَجَعَلَكُمْ مُلُوكاًۗ وَاٰتٰيكُمْ مَا لَمْ يُؤْتِ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ 20
يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الْاَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ الَّت۪ي كَتَبَ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ 21
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَۗ وَاِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا حَتّٰى يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ فَاِنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَاِنَّا دَاخِلُونَ 22
قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذ۪ينَ يَخَافُونَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَۚ فَاِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَاِنَّكُمْ غَالِبُونَ وَعَلَى اللّٰهِ فَتَوَكَّلُٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 23
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّا لَنْ نَدْخُلَـهَٓا اَبَداً مَا دَامُوا ف۪يهَا فَاذْهَبْ اَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَٓا اِنَّا هٰهُنَا قَاعِدُونَ 24
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ اِلَّا نَفْس۪ي وَاَخ۪ي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ 25
قَالَ فَاِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۚ يَت۪يهُونَ فِي الْاَرْضِ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ۟ 26
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ اٰدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَاناً فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ 27
لَئِنْ بَسَطْتَ اِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَن۪ي مَٓا اَنَا۬ بِبَاسِطٍ يَدِيَ اِلَيْكَ لِاَقْتُلَكَۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ 28
اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ تَبُٓوأَ بِاِثْم۪ي وَاِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِۚ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَۚ 29
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ اَخ۪يهِ فَقَتَلَهُ فَاَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ 30
فَبَعَثَ اللّٰهُ غُرَاباً يَبْحَثُ فِي الْاَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَار۪ي سَوْاَةَ اَخ۪يهِۜ قَالَ يَا وَيْلَتٰٓى اَعَجَزْتُ اَنْ اَكُونَ مِثْلَ هٰذَا الْغُرَابِ فَاُوَارِيَ سَوْاَةَ اَخ۪يۚ فَاَصْبَحَ مِنَ النَّادِم۪ينَۚۛ 31
مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَۚۛ كَتَبْنَا عَلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِي الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يـعاًۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعاًۜ وَلَقَدْ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِۘ ثُمَّ اِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ فِي الْاَرْضِ لَمُسْرِفُونَ 32
اِنَّمَا جَزٰٓؤُا الَّذ۪ينَ يُحَارِبُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداً اَنْ يُقَتَّلُٓوا اَوْ يُصَلَّـبُٓوا اَوْ تُقَطَّعَ اَيْد۪يهِمْ وَاَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلَافٍ اَوْ يُنْفَوْا مِنَ الْاَرْضِۜ ذٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ 33
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ 34
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ 35
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ اَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا بِه۪ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 36
يُر۪يدُونَ اَنْ يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُمْ بِخَارِج۪ينَ مِنْهَاۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌ 37
وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالاً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ 38
فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 39
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 40
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوبُهُمْۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ اٰخَر۪ينَۙ لَمْ يَأْتُوكَۜ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِه۪ۚ يَقُولُونَ اِنْ اُو۫ت۪يتُمْ هٰذَا فَخُذُوهُ وَاِنْ لَمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواۜ وَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَمْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ 41
سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ اَكَّالُونَ لِلسُّحْتِۜ فَاِنْ جَٓاؤُ۫كَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ اَوْ اَعْرِضْ عَنْهُمْۚ وَاِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَضُرُّوكَ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ 42
وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرٰيةُ ف۪يهَا حُكْمُ اللّٰهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَۜ وَمَٓا اُو۬لٰٓئِكَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ۟ 43
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ ف۪يهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذ۪ينَ اَسْلَمُوا لِلَّذ۪ينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَٓاءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَناً قَل۪يلاًۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ 44
وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ ف۪يهَٓا اَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِۙ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْاَنْفَ بِالْاَنْفِ وَالْاُذُنَ بِالْاُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّۙ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌۜ فَمَنْ تَصَدَّقَ بِه۪ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ 45
وَقَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِۖ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ ف۪يهِ هُدًى وَنُورٌۙ وَمُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّق۪ينَ 46
وَلْيَحْكُمْ اَهْلُ الْاِنْج۪يلِ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ ف۪يهِۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ 47
وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَهُمْ عَمَّا جَٓاءَكَ مِنَ الْحَقِّۜ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجاًۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَۙ 48
وَاَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِـعْ اَهْوَٓاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ اَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكَۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ اَنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُص۪يبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ 49
اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْماً لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟ 50
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ 51
فَتَرَى الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ ف۪يهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُص۪يبَنَا دَٓائِرَةٌۜ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِه۪ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِم۪ينَۜ 52
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ 53
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ 54
اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ 55
وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ۟ 56
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَكُمْ هُزُواً وَلَعِباً مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ اَوْلِيَٓاءَۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 57
وَاِذَا نَادَيْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ اتَّخَذُوهَا هُزُواً وَلَعِباًۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ 58
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنْقِمُونَ مِنَّٓا اِلَّٓا اَنْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلُۙ وَاَنَّ اَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ 59
قُلْ هَلْ اُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَاناً وَاَضَلُّ عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ 60
وَاِذَا جَٓاؤُ۫كُمْ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَقَدْ دَخَلُوا بِالْـكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِه۪ۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ 61
وَتَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 62
لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْاِثْمَ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ 63
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَاراً لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداًۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ 64
وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْكِتَابِ اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاَدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 65
وَلَوْ اَنَّهُمْ اَقَامُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ لَاَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ اَرْجُلِهِمْۜ مِنْهُمْ اُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ سَٓاءَ مَا يَعْمَلُونَ۟ 66
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ 67
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ 68
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالصَّابِـؤُ۫نَ وَالنَّصَارٰى مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ 69
لَقَدْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَاَرْسَلْـنَٓا اِلَيْهِمْ رُسُلاًۜ كُلَّمَا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوٰٓى اَنْفُسُهُمْۙ فَر۪يقاً كَذَّبُوا وَفَر۪يقاً يَقْتُلُونَ 70
وَحَسِبُٓوا اَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَث۪يرٌ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ 71
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ وَقَالَ الْمَس۪يحُ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۜ اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ 72
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 73
اَفَلَا يَتُوبُونَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 74
مَا الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ وَاُمُّهُ صِدّ۪يقَةٌۜ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَۜ اُنْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ 75
قُلْ اَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا نَفْعاًۜ وَاللّٰهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ 76
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُٓوا اَهْوَٓاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَاَضَلُّوا كَث۪يراً وَضَلُّوا عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ۟ 77
لُعِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُ۫دَ وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ 78
كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ 79
تَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ اَنْفُسُهُمْ اَنْ سَخِطَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ 80
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالنَّبِيِّ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ فَاسِقُونَ 81
لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَاناً وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ 82
وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ 83
وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا جَٓاءَنَا مِنَ الْحَقِّۙ وَنَطْمَعُ اَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِح۪ينَ 84
فَاَثَابَهُمُ اللّٰهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْمُحْسِن۪ينَ 85
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ۟ 86
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَٓا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ 87
وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالاً طَيِّباًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ 88
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَۚ فَكَفَّارَتُهُٓ اِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاك۪ينَ مِنْ اَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ اَهْل۪يكُمْ اَوْ كِسْوَتُهُمْ اَوْ تَحْر۪يرُ رَقَبَةٍۜ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ كَفَّارَةُ اَيْمَانِكُمْ اِذَا حَلَفْتُمْۜ وَاحْفَظُٓوا اَيْمَانَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 89
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ 90
اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ 91
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُواۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ 92
لَيْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ ف۪يمَا طَعِمُٓوا اِذَا مَا اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَاَحْسَنُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟ 93
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّٰهُ بِشَيْءٍ مِنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُٓ اَيْد۪يكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَخَافُهُ بِالْغَيْبِۚ فَمَنِ اعْتَدٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 94
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِه۪ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْياً بَالِغَ الْكَعْبَةِ اَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاك۪ينَ اَوْ عَدْلُ ذٰلِكَ صِيَاماً لِيَذُوقَ وَبَالَ اَمْرِه۪ۜ عَفَا اللّٰهُ عَمَّا سَلَفَۜ وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللّٰهُ مِنْهُۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ ذُوانْتِقَامٍ 95
اُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعاً لَكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِۚ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُماًۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ 96
جَعَلَ اللّٰهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَاماً لِلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلَٓائِدَۜ ذٰلِكَ لِتَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 97
اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ وَاَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌۜ 98
مَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ 99
قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَـثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ۟ 100
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَسْـَٔلُوا عَنْ اَشْيَٓاءَ اِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْۚ وَاِنْ تَسْـَٔلُوا عَنْهَا ح۪ينَ يُنَزَّلُ الْقُرْاٰنُ تُبْدَ لَكُمْۜ عَفَا اللّٰهُ عَنْهَاۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ 101
قَدْ سَاَلَهَا قَوْمٌ مِنْ قَبْلِكُمْ ثُمَّ اَصْبَحُوا بِهَا كَافِر۪ينَ 102
مَا جَعَلَ اللّٰهُ مِنْ بَح۪يرَةٍ وَلَا سَٓائِبَةٍ وَلَا وَص۪يلَةٍ وَلَا حَامٍۙ وَلٰكِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَاَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ 103
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْـٔاً وَلَا يَهْتَدُونَ 104
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 105
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ ح۪ينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ اَوْ اٰخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةُ الْمَوْتِۜ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ اِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَر۪ي بِه۪ ثَمَناً وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الْاٰثِم۪ينَ 106
فَاِنْ عُثِرَ عَلٰٓى اَنَّهُمَا اسْتَحَقَّٓا اِثْماً فَاٰخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذ۪ينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْاَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ لَشَهَادَتُـنَٓا اَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَاۘ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ 107
ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلٰى وَجْهِهَٓا اَوْ يَخَافُٓوا اَنْ تُرَدَّ اَيْمَانٌ بَعْدَ اَيْمَانِهِمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاسْمَعُواۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟ 108
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ 109
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَت۪ي عَلَيْكَ وَعَلٰى وَالِدَتِكَۢ اِذْ اَيَّدْتُكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاًۚ وَاِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ وَاِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطّ۪ينِ كَـهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ بِاِذْن۪ي فَتَنْفُخُ ف۪يهَا فَتَكُونُ طَيْراً بِاِذْن۪ي وَتُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتٰى بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ كَفَفْتُ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَنْكَ اِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ 110
وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ اَنْ اٰمِنُوا ب۪ي وَبِرَسُول۪يۚ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّـنَا مُسْلِمُونَ 111
اِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَط۪يعُ رَبُّكَ اَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِۜ قَالَ اتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 112
قَالُوا نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ اَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ 113
قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَٓا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِ تَكُونُ لَنَا ع۪يداً لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَۚ وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ 114
قَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَاباً لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟ 115
وَاِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ ءَاَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُون۪ي وَاُمِّيَ اِلٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ ل۪ٓي اَنْ اَقُولَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِحَقٍّۜ اِنْ كُنْتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُۜ تَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْس۪ي وَلَٓا اَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْسِكَۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ 116
مَا قُلْتُ لَهُمْ اِلَّا مَٓا اَمَرْتَن۪ي بِه۪ٓ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۚ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداً مَا دُمْتُ ف۪يهِمْۚ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَن۪ي كُنْتَ اَنْتَ الرَّق۪يبَ عَلَيْهِمْۜ وَاَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ 117
اِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَاِنَّهُمْ عِبَادُكَۚ وَاِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَاِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 118
قَالَ اللّٰهُ هٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِق۪ينَ صِدْقُهُمْۜ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 119
لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 120
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِۜ اُحِلَّتْ لَكُمْ بَه۪يمَةُ الْاَنْعَامِ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ مَا يُر۪يدُ
Ey İman edenler! Antlaşmaları yerine getirin. Size kitapta haram olarak okunan hayvanların haricinde kalan ve (hac görevi esnasında) ihramlı iken avlanma yasağı olan (Mescid-i Haram bölgesinin dışında) diğer bütün hayvanlar helal kılındı. Allah dilediği hükmü veriyor.
1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَٓائِرَ اللّٰهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَٓائِدَ وَلَٓا آٰمّ۪ينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَاناًۜ وَاِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواۜ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ اَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اَنْ تَعْتَدُواۢ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Ey İman edenler! Allah'ı hatırlatan işaretlere, haram aylara, kurbanlıklara, adak olarak ayrılmış hayvanlara, beytül-haramın (ibadet için gelenlere) güvenilirliğine ve Allah'ın rızası ve lütfundan rızık aramaya gelenlere zarar verecek davranışlardan kaçının. İhramdan (avlanma yasağı kalkınca) çıkınca avlanabilirsiniz. Sizleri Mescidi-i Haramdan uzaklaştıranlara olan kininiz, haddi aşmanıza sebep olup, iyiliklerde yardımlaşmanıza, haramlardan korunmanıza (takvaya) engel olmasın. İyi ve doğru şeyleri yapmakta yardımlaşın, günah işlemek ve birbirinize düşmanlık etmekte yardımlaşmayın, Allah dan korunun, Allah, hesabı çok şiddetli olandır.
2
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Size ölü eti, kan, domuz eti, Allah dan başkası adına kesilmiş kurban etleri, boğularak veya vurularak öldürülmüş, yuvarlanarak ölmüş, veya başka hayvanlar tarafından süsülerek veya vahşi hayvanlar tarafından parçalanarak öldürülmüş hayvanların, ancak henüz ölmemiş ve sizde canlı iken Allah'ın adını anarak kesmişseniz yiyebilirsiniz. Sunaklarda sahte ilahlar adına kesilmiş hayvanlarda haram edilmiştir. Fal okları ile geleceği aramakta yasaklanmış olup, bunların hepsi Allah'ın belirlemiş olduğu yoldan çıkmaktır. Bugün Allah'ın dinini reddedenler, Allah'ın dinine engel olamayacaklarından ümitlerini kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, yalnızca benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim (hüküm ve uygulama olarak hiçbir eksiği yok), size olan bu nimetimi tamamladım ve mensubu olmanız gereken din olarak size İslam'ı seçtim (razı oldum). Kim zorda kalırsa, alışkanlık haline getirmeden açlık halinde, yasaklanmışlardan yiyebilir. Allah muhakkak ki bağışlayıcı ve merhametlidir.
3
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَٓا اُحِلَّ لَهُمْۜ قُلْ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۙ وَمَا عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّب۪ينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّٰهُۘ فَكُلُوا مِمَّٓا اَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Sana, onlar için neyin helal olduğunu soruyorlar. Deki "Temiz olan her şey ve Allah'ın size öğrettiği şekilde, avlanmasını öğrettiğiniz av köpeklerinin, Allah'ın ismini anarak salıpta, sizin için tuttuğu avları yiyebilirsiniz. Allah dan korunun (haramları yemeyin), Allah hesabı çok çabuk görendir.
4
اَلْيَوْمَ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۜ وَطَعَامُ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَكُمْۖ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْۘ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَ وَلَا مُتَّخِذ۪ٓي اَخْدَانٍۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْا۪يمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُۘ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ۟
Bu gün size temiz olan bütün yiyecekler helal edildi ve kitap ehlinin yemekleri de sizin için helal, sizin yemeklerinizde onlar için helaldir. İnanmış iffetli kadınlar ve kendilerine sizden önce kitap verilmiş olanların iffetli kadınları, gayri meşru ilişki kurmadan (zina etmeksizin) ve gizli dost tutmamak şartı ile kendilerine meşru ölçüler içerisinde mehirlerini vererek (nikah akdini yaparak) evlenmeniz helaldir. Kim bundan sonra, inanması gerekli şeyleri reddederse, bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve hesap gününde de ziyana uğrayanlardan olur.
5
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُباً فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Ey İman edenler! Namaza kalkacağınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınızı topuklara kadar yıkayın. Eğer cünüpseniz, temizlenin. Eğer hasta iseniz veya yolcu iseniz veya tuvalet ihtiyacınızı yapmışsanız veya kadınlarınızla cinsi münasebette bulunmuş ve bu hallerde su bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Temiz topraktan (ellerinizi toprağa vurup) yüzünüzü ve ellerinize mesh (sürün) edin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor, ancak sizi temizlemek ve üzerinize nimetini tamamlamak istiyor ki, şükür edesiniz.
6
وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَم۪يثَاقَهُ الَّذ۪ي وَاثَقَكُمْ بِه۪ٓۙ اِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَاَطَعْنَاۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve işittik itaat ettik dediğinizde, sizden sağlam bir şekilde aldığı sözleşmeyi hatırlayın, (sözleşmeyi bozmaktan dolayı) Allah dan sakının. Allah göğüslerin ne sakladığını en iyi bilendir.
7
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Ey İman edenler! Allah için şahitlikleri adaletle yerine getirin. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizlik yapmaya sürüklemesin. Adaleti yerine getirin, zira adaleti yerine getirmekle (Allah'ın azabından) korunmaya daha layık olursunuz. Allah dan korunun çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
8
وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ
Allah, iman edenleri ve emrettiği doğru şeyleri yapanları, bağışlamayı ve büyük mükafaatlar vermeyi vaat etmiştir.
9
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ
(Allah'ın dinini) Kabul etmeyip reddedenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, İşte onlar, ateşe girecek olanlardır.
10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ هَمَّ قَوْمٌ اَنْ يَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ اَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ۟
Ey İman edenler! Hatırlayın Allah'ın size olan nimetini, hani bir zamanlar bir toplum sizi yakalamak için üzerinize geliyordu. Allah onların bu çabalarını boşa çıkardı da, sizden ellerini çektiler. Allah dan sakının. İnananlar Allah'a güvenip dayansınlar.
11
وَلَقَدْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَق۪يباًۜ وَقَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مَعَكُمْۜ لَئِنْ اَقَمْتُمُ الصَّلٰوةَ وَاٰتَيْتُمُ الزَّكٰوةَ وَاٰمَنْتُمْ بِرُسُل۪ي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَاَقْرَضْتُمُ اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً لَاُكَفِّرَنَّ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَلَاُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ فَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ
Allah İsrail oğullarından da söz almıştı ve onlardan on iki kişiyi (Allah'ın vaat ettiği yerleri) araştırmak üzere göndermiş ve onlara "Namazı kılar, zekatı verirseniz, elçilerime inanır, yardım yaparsanız ve Allah'a güzel bir borç verirseniz, yaptığınız hataları silerim ve altlarından ırmakların aktığı cennetlere koyarım. Bu sözleşmelerden sonra sizden kim gerçekleri inkar ederse, çok kötü bir yola sapmıştır" dedi.
12
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلاً مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ
Allah ile olan sözleşmelerini bozmalarından dolayı, Allah onlara lanet etmiş ve kalplerini taşlaştırmıştır. Allah'ın sözlerinin yerlerini değiştirmişler ve kendilerine hatırlatılan sözleşmelerini unutmuşlardır. Sen onlardan pek azı hariç, hep hainlik göreceksin. Onları affet ve yüz çevir. Allah iyilik yapanları sever.
13
وَمِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰٓى اَخَذْنَا م۪يثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Biz Nasraniyyiz (Hırıstiyannız) diyenlerden de sağlam bir söz almıştık. Sonra onlar Allah'ın uyarıcı ayetlerinden bir kısmını unuttular. Bizde aralarına kıyamete kadar sürecek bir düşmanlık ve kin soktuk. Allah yaptıklarını onlara haber verecektir.
14
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَث۪يراً مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ قَدْ جَٓاءَكُمْ مِنَ اللّٰهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُب۪ينٌۙ
Ey kitap ehli! Kitaptan (İncil den) gizlediklerinizi size açıklayan ve (gizlediklerinizin) birçoğunu da hatırlatmayıp bağışlayan elçimiz geldi. Allah dan size, yolunuzu aydınlatan bir ışık ve her şeyi açıklayan bir kitap gelmiştir.
15
يَهْد۪ي بِهِ اللّٰهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِه۪ وَيَهْد۪يهِمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ
Allah, aydınlatıcı ve açıklayıcı bu kitapla rızasına uyanları, selamet yollarına iletir ve izni ile onları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır. Aynı zamanda onları en doğru yola iletir.
16
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاً اِنْ اَرَادَ اَنْ يُهْلِكَ الْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاًۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Allah Meryem'in oğlu Mesih tir diyenler, (Allah'ın tek ilah olduğu) gerçeğini inkar etmişlerdir. Onlara deki "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'i ve annesini helak etmek istese, Allah dan onları korumaya göklerde ve yerde olanlardan kimin gücü yeter?" Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların mülkü Allah'a aittir. Allah gökte ve yerde dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeyin planını ve hesabını, en iyi şekilde yapandır.
17
وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارٰى نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۘ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ
Yahudiler ve Hıristiyanlar "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. Onlara sor "Öyle ise günahlarınızdan dolayı Allah size niçin azap ediyor? Hayır, siz sadece yarattıklarından biri olan insansınız. Allah dilediğini bağışlar dilediğine azap eder. Göklerde, yerlerde ve her ikisi arasında olan şeylerin tamamı Allah'a aittir, her şey ona dönecektir.
18
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلٰى فَتْرَةٍ مِنَ الرُّسُلِ اَنْ تَقُولُوا مَا جَٓاءَنَا مِنْ بَش۪يرٍ وَلَا نَذ۪يرٍۘ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَش۪يرٌ وَنَذ۪يرٌۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟
Ey kitap ehli! Elçilerin gönderilmesinin bir müddet arasının kesilmesinden sonra, "Bize ne bir müjdeci ve nede bir uyarıcı gelmedi" demeyesiniz diye, (size Rabbinizin ayetlerini) açıklayan bir elçimiz geldi. İşte! size bir müjdeci ve uyarıcı geldi. Allah her şeyi planlayan ve bir ölçüye göre yapandır.
19
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَعَلَ ف۪يكُمْ اَنْبِيَٓاءَ وَجَعَلَكُمْ مُلُوكاًۗ وَاٰتٰيكُمْ مَا لَمْ يُؤْتِ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ
Musa kavmine şöyle demişti "Ey kavmim! Allah'ın üzerinize olan nimetlerini hatırlayın. İçinizden peygamberler seçip göndermiş ve yine içinizden lütfuyla hükümdarlar çıkarmış ve şimdiye kadar alemlerde hiçbir kimseye vermediği zenginlikleri size vermişti."
20
يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الْاَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ الَّت۪ي كَتَبَ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ
"Ey kavmim! Allah'ın sizin için seçip, yurt edinmenizi emrettiği bu kutsal topraklara (savaşarak) girin. Arkanızı dönüp gerisin geriye kaçmayın, yoksa mağlup olup yaptığınıza pişman olanlardan olursunuz."
21
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَۗ وَاِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا حَتّٰى يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ فَاِنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَاِنَّا دَاخِلُونَ
Dediler ki "Ey Musa! O girmemizi emrettiğin yerde, çok güçlü ve savaşçı bir toplum var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya girmeyeceğiz. Eğer onlar oradan çıkarsa, o zaman bizde oraya gireriz."
22
قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذ۪ينَ يَخَافُونَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَۚ فَاِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَاِنَّكُمْ غَالِبُونَ وَعَلَى اللّٰهِ فَتَوَكَّلُٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Daha önce kendilerine nimet verdiklerimizden ve (Rablerinden) korkanlardan iki kişi onlara " Şu kapıdan girip, onlara baskın yapın, Eğer oradan girerseniz onlara galip gelirsiniz. Eğer inanıyorsanız.Allah'a güvenip dayanın" dediler.
23
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّا لَنْ نَدْخُلَـهَٓا اَبَداً مَا دَامُوا ف۪يهَا فَاذْهَبْ اَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَٓا اِنَّا هٰهُنَا قَاعِدُونَ
Onlar "Ey Musa! O güçlü topluluk orada olduğu müddetçe, oraya ebediyyen girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin ikiniz savaşın, biz burada oturacağız" dediler.
24
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ اِلَّا نَفْس۪ي وَاَخ۪ي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ
Musa "Rabbim! Kendi nefsim ve kardeşimden başkasına güç yetiremiyorum. Bizim ve şu yoldan çıkmış topluluğun arasını ayır." dedi.
25
قَالَ فَاِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۚ يَت۪يهُونَ فِي الْاَرْضِ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ۟
Allah "Orası onlar için kırk yıl yasak edilmiştir. Yeryüzünde yersiz yurtsuz olarak dolaşsınlar. Sende Allah'ın yolundan çıkmış bu topluluğun haline sakın ola ki üzülme" dedi.
26
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ اٰدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَاناً فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ
(Ey Muhammed!) Onlara ademin iki oğlu arasındaki haberin en doğrusunu oku. O ikisi birer kurban adamış, Allah da birisinden kabul etmiş, diğerinden kabul etmemişti. Adağı kabul edilmeyen, diğerine "Seni mutlaka öldüreceğim" dedi. O da diğerine "Allah kendisinden korunanlardan kabul eder" dedi.
27
لَئِنْ بَسَطْتَ اِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَن۪ي مَٓا اَنَا۬ بِبَاسِطٍ يَدِيَ اِلَيْكَ لِاَقْتُلَكَۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ
Diğeri "Eğer, sen beni öldürmek için elini kaldırırsan, ben seni öldürmek için asla elimi kaldırmam. (Ben adam öldürmenin karşılığından) Alemlerin Rabbi Allah'a sığınırım."
28
اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ تَبُٓوأَ بِاِثْم۪ي وَاِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِۚ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَۚ
"Ben senin, beni öldürmekle insan öldürmenin günahını yüklenmeni istiyorum ki, ateşe girenlerden olasın. Zalimlerin cezasının karşılığı işte budur." dedi.
29
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ اَخ۪يهِ فَقَتَلَهُ فَاَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Sonra diğeri, nefsinin kardeşini öldürme arzusuna uydu ve onu öldürdü. Sonra kendisine yazık edenlerden oldu.
30
فَبَعَثَ اللّٰهُ غُرَاباً يَبْحَثُ فِي الْاَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَار۪ي سَوْاَةَ اَخ۪يهِۜ قَالَ يَا وَيْلَتٰٓى اَعَجَزْتُ اَنْ اَكُونَ مِثْلَ هٰذَا الْغُرَابِ فَاُوَارِيَ سَوْاَةَ اَخ۪يۚ فَاَصْبَحَ مِنَ النَّادِم۪ينَۚۛ
Bundan sonra, kardeşinin ortada kalan cesedini nasıl kaldıracağını göstermek üzere, yeri eşeleyen bir karga gönderdik. Bunun üzerine "Yazıklar olsun bana, kardeşimin cesedini nasıl ortadan kaldıracağımı düşünemeyerek, şu kargadan daha aciz kaldım." dedi. Bundan sonra kardeşini öldürdüğüne pişman oldu.
31
مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَۚۛ كَتَبْنَا عَلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِي الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يـعاًۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعاًۜ وَلَقَدْ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِۘ ثُمَّ اِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ فِي الْاَرْضِ لَمُسْرِفُونَ
Bundan sonra İsrail oğullarına "Kim bir nefsi, karşılığında bir nefis (kısas) olmaksızın öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur, kimde bir nefse hayat verirse, bütün insanlığa hayat vermiş gibi olur" diye yazdık. Elbetteki onlara açıklayıcı ayetlerle elçiler gelmiştir. Ama onlardan pek çoğu, bu emrettiklerimize rağmen, yeryüzünde aşırı gitmeye devam ettiler.
32
اِنَّمَا جَزٰٓؤُا الَّذ۪ينَ يُحَارِبُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداً اَنْ يُقَتَّلُٓوا اَوْ يُصَلَّـبُٓوا اَوْ تُقَطَّعَ اَيْد۪يهِمْ وَاَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلَافٍ اَوْ يُنْفَوْا مِنَ الْاَرْضِۜ ذٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ
Allah'a ve elçilerine savaş açanların ve yeryüzünde fesat çıkarmak için koşanların cezaları, onlarla savaşmak veya onları asmak veya çaprazlama elleri ve ayaklarını kesmek veya onları yeryüzünde sürgüne göndermektir. Bu karşılıklar yalnızca onlar için, yeryüzündeki alçaltıcı cezalarıdır. Hesap gününde ise onları daha büyük azaplar beklemektedir.
33
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Ancak bu cezalar onlara verilmeden önce, yaptıklarından dolayı tövbe ederlerse, bilin ki Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.
34
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey İman edenler! Allah dan korunun, Allah'a kulluk etmek için yollar arayın ki, (bunlardan birisi) Allah yolunda mücadele etmektir. Bu yolla kurtuluşa kavuşabilirsiniz.
35
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ اَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا بِه۪ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Allah'a kulluk etmekten kaçınanlar, yeryüzündeki her şey onların olsa ve bir misli daha olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini feda ederlerdi, ancak onlardan hiçbir şey kabul edilmez. Onlar için acıklı bir azap var.
36
يُر۪يدُونَ اَنْ يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُمْ بِخَارِج۪ينَ مِنْهَاۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌ
Onlar ateşten çıkarılmayı isterler, fakat onlar oradan çıkarılacak değiller ve sürekli bir azabın içinde kalacaklardır.
37
وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالاً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Hırsızlık yapan erkek veya kadının, Allah dan belirlenmiş bir ceza olarak, yaptıklarının karşılığı olmak üzere, ikisinin de ellerini kesin. Allah güçlü olan ve hüküm verendir.
38
فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Eğer hırsızlar (cezalarını çektikten sonra) hırsızlık alışkanlığından vazgeçerde, bir daha yapmayacağına dair samimi bir şekle söz verirse (tövbe ederse), meşru yoldan kazanç sağlamaya çalışırsa, elbetteki Allah, samimi olarak vaz geçenleri kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan ve merhametli olandır.
39
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Bilmezmisin ki? Allah göklerde ve yerde olanların sahibidir. Allah dilediğine azap eder, dilediğini (hiçbir kimsenin müdahalesi olmaksızın bizatihi kendisi) bağışlar. Allah her şeye gücü yetendir.
40
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوبُهُمْۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ اٰخَر۪ينَۙ لَمْ يَأْتُوكَۜ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِه۪ۚ يَقُولُونَ اِنْ اُو۫ت۪يتُمْ هٰذَا فَخُذُوهُ وَاِنْ لَمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواۜ وَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَمْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Ey Elçi (Resul)! Kalplerinde iman olamadıkları halde, ağızlarıyla iman ettik diyenler, Allah'ın dininde ki doğruları kabul etmemekte birbirleriyle yarışanlar, Yahudilerden yalan yanlış şeylere itibar edenler (dinleyenler) veya sana gelmeden, diğer başka toplulukların söylediklerine kulak verenler, sakın ola ki seni üzmesin. Onlar, kendilerine söylenen gerçek sözleri bozup, uydurdukları sözleri doğruların yerine koyarak (doğru sözleri) tahrif ediyorlar. Birde pişkinlikle! "Bu (kitap) bize verilirse onu kabul edin, verilmezse sakının (kabul etmeyin)" derler. Allah bir kişiyi bu şekilde (kendisi inkarı ve isyanı seçmişse) bir deneme içinde bırakırsa, Allah'ın yanında onu düzeltmeye hiç kimsenin gücü yetmez. İşte Allah, bu gibi kimselerin kalplerini temize çıkarmayı istemiyor. Onlar için dünyada aşağılanma ve ahirette de büyük bir azap var.
41
سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ اَكَّالُونَ لِلسُّحْتِۜ فَاِنْ جَٓاؤُ۫كَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ اَوْ اَعْرِضْ عَنْهُمْۚ وَاِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَضُرُّوكَ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ
Onlar yalan olan her sözü dinliyorlar ve (helal haram demeden) ne bulurlarsa aç gözlülükle yiyorlar. Eğer sana gelirlerse, aralarında hüküm ver ve onlardan ayrıl (verdiğin hükmü kendileri uygulasın). Hükmü uygulamakta onlardan yüz çevirirsen, onlar sana hiçbir zarar veremezler. Onlar arasında hüküm verirken de adalet ile hüküm ver. Allah adil davrananları sever.
42
وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرٰيةُ ف۪يهَا حُكْمُ اللّٰهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَۜ وَمَٓا اُو۬لٰٓئِكَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ۟
Yanlarında, içinde Allah'ın hükümleri bulunan Tevrat olduğu halde, seni nasıl hakem olarak tayin ediyorlar? Sonra da verdiğin hükümlerden yüz çevirerek uymuyorlar. Çünkü senin adaletle hüküm vereceğine) inanmış değiller.
43
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ ف۪يهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذ۪ينَ اَسْلَمُوا لِلَّذ۪ينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَٓاءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَناً قَل۪يلاًۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
İçerisinde doğru yolu gösteren ve uyanların yollarını aydınlatan ayetlerle dolu olan Tevrat'ı biz indirdik ki, kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, Yahudilere Tevratla hüküm verirlerdi. Rablerine kulluk edenler (rabbaniyyun) ve alimler, Allah'ın kitabından hafızalarında kalan doğru hükümlerle hüküm verirlerdi. Bu uygulamalara bizzat kendileri şahit olanlarda, gördükleriyle hüküm verirlerdi. Bundan sonra (Ey hüküm verme gücünde olan hakimler!) insanlardan korkmayın, yalnızca benden korkun ve benim verdiğim doğru hükümleri az bir değere satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (emrettiği) hükümlerle hükmetmiyorsa, işte onlar gerçekleri inkar edenlerdir.
44
وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ ف۪يهَٓا اَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِۙ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْاَنْفَ بِالْاَنْفِ وَالْاُذُنَ بِالْاُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّۙ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌۜ فَمَنْ تَصَدَّقَ بِه۪ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Biz kitaba inananlara, kitapta cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamaya karşı yaralanma olmak üzere kısası emrettik. Mağdur olan kimse, kendisine karşılık kısas uygulanacak kimseyi bağışlarsa, onun için kefaret olur. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmiyorsa, işte onlar zalim olanlardır.
45
وَقَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِۖ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ ف۪يهِ هُدًى وَنُورٌۙ وَمُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّق۪ينَ
İsrail oğullarına gönderilen elçilerin devamı olarak ve kendinden önceki Tevrat da emredilmiş olan hükümleri tasdik edici olmak üzere, Meryem'in oğlu İsa'yı gönderdik. Biz İsa ya, içinde doğru yolu gösteren, kendisine tabi olanların geleceğini aydınlatan, doğru yol rehberi ve Allah dan sakınanlar için öğütlerle dolu Tevrat'ı tasdik edici olarak, İncili verdik.
46
وَلْيَحْكُمْ اَهْلُ الْاِنْج۪يلِ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ ف۪يهِۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
İncil'e tabi olanlara, Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm versin. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar Allah'ın yolundan çıkmış (fasık) olanlardır.
47
وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَهُمْ عَمَّا جَٓاءَكَ مِنَ الْحَقِّۜ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجاًۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَۙ
Sana da kendinden önceki kitapları tasdik eden ve içinde, doğrularla yanlışları ayıran kitabı hak olarak indirdik. Onların arasında Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmet, sana kitapta belirtilen gerçekler geldikten sonra, onların arzularına uyma. Sizden her birine bir hukuk ve çıkış yoları var ettik. Allah dileseydi sizin hepinizi tek anlayış üzerinde (tek ümmet olarak) toplardı. Ancak Allah verdikleri ile sizi imtihan ediyor. O halde hayırlarda yarışın. Topluca dönüşünüz Allah'a olacak ve Allah aranızda ihtilaf ettiğiniz konularda, hükmünü o zaman verecektir.
48
وَاَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِـعْ اَهْوَٓاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ اَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكَۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ اَنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُص۪يبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ
Öyle ise onların arasında Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmet ve onların isteklerine uyma, Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni yanıltmalarından dolayı, onlardan kendini koru. Eğer onlar Allah'ın hükümlerinden yüz çevirirlerse, şunu bil ki Allah yaptıkları günahlardan dolayı onları cezalandırmak istiyor. İnsanların pek çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
49
اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْماً لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟
Onlar hala cahiliyye dönemine ait hükümleri mi? istiyorlar. Allah inancında kesin kanaat oluşmuş bir toplum için, Allah dan daha güzel hüküm verecek kim vardır.
50
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Ey İman edenler! Yahudilerin ve Hıristiyanların korumaları altına girmeyin. Onlar birbirlerinin koruyucularıdırlar. Sizden kim onların koruması altına girmek isterse, oda onlardan olur. Elbette ki Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
51
فَتَرَى الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ ف۪يهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُص۪يبَنَا دَٓائِرَةٌۜ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِه۪ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِم۪ينَۜ
Kalplerinde hastalık olanların, onlarla işbirliği içine girmek için koşuştuklarını görürsün ve bu koşuşturmaya mazeret olarak da "Başımıza şanssız bir işin gelmesinden korkuyoruz" derler. Allah'ın onların başına, yurtlarını kaybetmeleri veya katından bir azap vermesi umulur. Sonra, kalplerinde gizledikleri kötü düşüncelerden dolayı da, pişman olurlar.
52
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ
Münafıklardan iman edenler "Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleri ile yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların yaptıkları boşa gitmiş ve ziyana uğramışlardır.
53
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ
Ey İman edenler? Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah başka bir topluluğu getirir. Onlar Allah'ı severler, inananlara karşı alçak gönüllü, inkar edenlere karşı çok güçlü bir şekilde dururlar, Allah yolunda mücadele ederler ve kendilerini kınayanların kınamasından da korkmazlar. Bu davranışları sergileyenlere Allah lütfu ile onları kuşatacak olup, o lütfu dilediğine verir. Allah her şeyi lütfu ile saran ve her şeyi bilendir.
54
اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ
Sizin, yardımına sığınacağınız makam (veli) Allah, onun elçisi ve namazı kılan, zekatı veren ve saygıyla Allah'ın önünde eğilip iman edenlerdir.
55
وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ۟
Kim Allah'ı ve elçisini ve iman edenleri yardımcı (veli) edinirse, bilsin ki Allah'ın tarafında olanlar galip gelecek olanlardır.
56
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَكُمْ هُزُواً وَلَعِباً مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ اَوْلِيَٓاءَۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Ey İman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve gerçekleri kabul etmeyen inkarcılardan dininizi eğlenceye alan ve onu bir oyun haline getirenlerle yakınlık kurmayın (veli edinmeyin). Eğer inanıyorsanız Allah dan sakının.
57
وَاِذَا نَادَيْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ اتَّخَذُوهَا هُزُواً وَلَعِباًۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ
Onları namaza çağırdığınız zaman, namazı eğlence ve oyun haline getirip alaya alırlar. Bu davranış biçimi onların aklını kullanmayan bir topluluk olduğunu gösterir.
58
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنْقِمُونَ مِنَّٓا اِلَّٓا اَنْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلُۙ وَاَنَّ اَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ
Deki: Ey Kitap ehli! "Allah'a, bize ve bizden önce indirilmiş kitaplara inanmamızdan dolayı bizden intikam mı alıyorsunuz?" Mutlaka onların çoğu yoldan çıkan kimselerdir.
59
قُلْ هَلْ اُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَاناً وَاَضَلُّ عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ
Deki: "Allah'ın katında bundan daha beter cezanın size (inkarcılara) isabet edeceğini haber vereyim mi? Allah'a karşı azgınlık edenlere kölelik yaptıklarından dolayı, Allah kime lanet etmiş ve öfkelenmişse, onları maymunlar ve domuzlar haline getirmiştir. İşte onlar, bulundukları yer olarak en kötü yerde ve izledikleri yolda, en sapkın olandır.
60
وَاِذَا جَٓاؤُ۫كُمْ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَقَدْ دَخَلُوا بِالْـكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِه۪ۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ
Onlar size inkarcı olarak gelmişler ve "İman ettik" dedikleri halde, sizin yanınızdan çıktıklarında da, inkarcı olarak çıkmışlardır. Halbuki Allah onların içlerinde gizlediklerini en iyi bilendir.
61
وَتَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Sen onların çoğunu, Allah'ın yasakladığı günahları işlemekte, (inananlara) düşmanlık yapmakta ve hak hukuk demeden her durumda haramları yemekte, birbirleri ile yarış halinde olduklarını görürsün. Yaptıkları ne kadar kötü şeylerdir.
62
لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْاِثْمَ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Onların (din adamları) rabbanileri ve alimleri, günah olan kötü sözleri ve pervasızca yedikleri haramları yasaklamaları gerekmiyor muydu? Yaptıkları şey ne kadar kötü.
63
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَاراً لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداًۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ
Yahudiler "Allah'ın eli çok sıkı (cimri)" dediler. Onların elleri bağlansın ve söyledikleri yüzünden onlara lanet olsun. Tam aksine Allah'ın eli açık olup, dilediğini dilediği kadar rızıklandırıyor. Rabbinden sana kitapta indirilenler, onlardan pek çoğunun azgınlıklarını ve inkarlarını elbetteki artırıyor. Bundan dolayı bizde onların arasına, kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin tohumlarını attık. Onlar ne zaman savaş alevini insanlar arasında tutuştursalar, Allah onların alevlerini söndürüyor. (Allah'ın onların çabalarını boşa çıkarmasından) Sonra, bu seferde yer yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak için koşuşturuyorlar. Allah bozgunculuk yapanları sevmez.
64
وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْكِتَابِ اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاَدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
Eğer kitap ehli, iman edip Allah dan sakınsalardı, onların hatalarını örter ve onları nimetlerin bol olduğu cennetlere koyardık.
65
وَلَوْ اَنَّهُمْ اَقَامُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ لَاَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ اَرْجُلِهِمْۜ مِنْهُمْ اُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ سَٓاءَ مَا يَعْمَلُونَ۟
Onlar Tevrat'ı, İncil'i ve onlara indirilen Rablerinin emirlerini günlük hayatlarında yaşasalardı, onların tepelerinden ve ayaklarının altlarından rızklar yağardı. Onlardan, Allah'ın indirdiği kitaplarla amel edip, orta yolu takip edenler var. Ama onlardan pek çoğunun yaptığı ne kötü şeylerdir.
66
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni insanlara tebliğ et. Eğer insanlara Rabbinin emirlerini bildirmezsen, elçilik görevini yapmamış olursun. (Sen tebliğ görevini yap) Allah insanlardan seni koruyacaktır. Allah inkarcı toplulukları doğru yola eriştirmez.
67
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ
Deki: Ey Kitap ehli! "Tevrat'ı, İncil'i ve size indirilen Rabbinizin hükümlerine uymadığınız ve yaşamadığınız sürece, hiçbir değeriniz yok. Hatta sana Rabbinden indirilen vahiy, onların azgınlıklarını ve inkarlarını artırdı. Sakın ola ki gerçek doğruları reddeden bir topluluk için üzülme.
68
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالصَّابِـؤُ۫نَ وَالنَّصَارٰى مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Elbetteki iman edenlerden, Yahudi olanlardan, Sabilerden ve Hıristiyanlardan kim Allah'a, ahiret gününe inanır ve Allah'ın yapılmasını emrettiği doğru amelleri yaparsa, onlar için ne korku ve nede üzüntü vardır.
69
لَقَدْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَاَرْسَلْـنَٓا اِلَيْهِمْ رُسُلاًۜ كُلَّمَا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوٰٓى اَنْفُسُهُمْۙ فَر۪يقاً كَذَّبُوا وَفَر۪يقاً يَقْتُلُونَ
Biz İsrail oğullarından sağlam bir söz almıştık ve bundan dolayı onlara elçiler gönderdik. Elçiler ne zamanki onların arzularına uymayan şeyleri getirdi ise, onlardan bir gurub elçileri yalanladılar ve bir gurubu da elçileri öldürdüler.
70
وَحَسِبُٓوا اَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَث۪يرٌ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
Elçileri yalanlamak ve onları öldürmekle başlarına bir bela gelmeyeceğini zannettiler. Körleştiler ve sağırlaştılar. Bundan sonra Allah onlara tekrar (cezalarını kaldırıp) mühlet verdi. Buna rağmen (onlar yalanlamaya ve elçileri öldürmeye devam ettikleri için) onlardan pek çoğu gerçeklere gözlerini kapatıp körleştiler ve mesajlara kulaklarını tıkayıp sağırlaştılar. Allah muhakkak ki yaptıklarını en iyi görendir.
71
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ وَقَالَ الْمَس۪يحُ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۜ اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ
"Meryem'in oğlu Mesih Allah'ın ta kendisidir" diyenler, Allah'ın tek ilah olduğu gerçeğini inkar etmişlerdir. Halbuki Meryem'in oğlu Mesih onlara "Benimde Rabbim, sizinde Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, Allah cenneti ona haram etmiştir. Allah'a eş koşanın gideceği yer ateştir. Zalimlerin orada asla yardımcıları yoktur" demişti.
72
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler de doğruyu inkar etmişlerdir. Halbuki tek ilah Allah dır, başka hiçbir ilah yok. Eğer onlar bu çirkin söylemi terk etmezlerse, onlardan inkar edenlerin başlarına acıklı bir azap gelecek.
73
اَفَلَا يَتُوبُونَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Onların bu kadar yaptıkları yanlışlardan sonra Allah'a tövbe edip, bağışlanma dilemeleri gerekmiyor muydu? Keşke Allah'ın bağışlayan ve merhamet eden olduğunu bilselerdi.
74
مَا الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ وَاُمُّهُ صِدّ۪يقَةٌۜ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَۜ اُنْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ
Şunu çok iyi bilsinler ki, Meryem'in oğlu Mesih yalnızca Allah'ın bir elçisidir. Ondan öncede elçiler gelmişti. Mesih'in annesi Allah'ı tasdik eden bir kadındı, Hem Meryem, hem de Mesih İsa, yemek yiyen iki insandı. Dikkat et! Biz ayetleri onlara nasıl açıklıyoruz, onlar ayetlerden nasıl döndürülüyorlar.
75
قُلْ اَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا نَفْعاًۜ وَاللّٰهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
Deki "Allah her şeyi işiten, her şeyi bilen olduğu halde, size ne zarar, nede bir fayda veremeyen, Allah dan başka şeylere mi kulluk ediyorsunuz?"
76
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُٓوا اَهْوَٓاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَاَضَلُّوا كَث۪يراً وَضَلُّوا عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ۟
Deki: "Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere hileli yollarla (insanları) aldatmayın. Daha önce sapıtmış olan ve pek çok kimseleri de saptırmış, şu anda yolların en kötüsü içinde bocalayan bir toplumun arzularına uymayın."
77
لُعِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُ۫دَ وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ
İsrail oğullarından Allah'ın dinini inkar edenler, Davut ve Meryem'in oğlu İsa'nın ağızlarıyla lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi (Allah'ın elçilerine) isyan etmeleri ve aşırı gitmeleridir.
78
كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
Allah'ın koyduğu haramlardan, birbirlerini ikaz yoluyla uzaklaştırmadıkları gibi, birde yasaklanan şeyleri yaptılar. Yaptıkları şey ne kadar kötü.
79
تَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ اَنْفُسُهُمْ اَنْ سَخِطَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ
Onlardan pek çoğunun, doğruları inkar edenlerle işbirliği içinde olduklarını görürsün. Arzularının onları sürüklediği ve bu yolla kazandıklarından dolayı, Allah'ın onlara azap etmesi ne kötü şey. Ayrıca onlar, (ahiret gününde) sürekli olmak üzere azabın içinde kalacaklardır.
80
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالنَّبِيِّ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
Onlar (kitap ehli) Allah'a, peygambere ve peygambere indirilen kitaba inansalardı, Allah'ın dinini inkar edenlerle işbirliği (velilik) içinde olmazlardı. Ancak onlardan pek çoğu doğru yoldan çıkmış kimselerdir.
81
لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَاناً وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
İnananlara, insanlar içinde en şiddetli düşmanlık yapanların Yahudiler ve Allah'a ortak koşan müşrikleri bulursun. İnananlara en çok sevgiyle yaklaşanların ise, biz hıristiyanız diyenleri bulursun. Çünkü onların içerisinde büyüklenmeyen keşiş ve rahipler var.
82
وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ
Elçiye indirilen Kur'an-ı işittiklerinde, gerçek vahyin ne olduğunu bildiklerinden, gözlerinden yaşlar aktığını ve "Rabbimiz! İman ettik, işittiğimiz bu Kur'an'ın doğru olduğuna şahitlik edenlerden olduğumuzu yaz" dediklerini görürsün.
83
وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا جَٓاءَنَا مِنَ الْحَقِّۙ وَنَطْمَعُ اَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِح۪ينَ
"Biz, niçin Allah'a ve bize Hak tan gelene iman etmeyelim ki, aynı zamanda Rabbimizin bizi doğru işler yapan topluluklar arasına koymasını da umuyoruz" dediler.
84
فَاَثَابَهُمُ اللّٰهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْمُحْسِن۪ينَ
Allah da onları, söylediklerinden dolayı altlarından ırmaklar akan cennetlere, sürekli olmak üzere koyacaktır. İyilik yapanların karşılığı budur.
85
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ۟
Ayetlerimizi kabul etmeyip inkar eden ve yalanlayanlar, böyleleri yakıcı ateşin içine girecek olanlardır.
86
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَٓا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ
Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri, niçin haram ediyorsunuz? Haddi aşmayın, zira Allah haddi aşanları sevmez.
87
وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالاً طَيِّباًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ
Allah'ın temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, kendisine iman ettiğiniz Allah dan korunun.
88
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَۚ فَكَفَّارَتُهُٓ اِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاك۪ينَ مِنْ اَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ اَهْل۪يكُمْ اَوْ كِسْوَتُهُمْ اَوْ تَحْر۪يرُ رَقَبَةٍۜ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ كَفَّارَةُ اَيْمَانِكُمْ اِذَا حَلَفْتُمْۜ وَاحْفَظُٓوا اَيْمَانَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Allah, sizin gelişi güzel ettiğiniz yeminlerden sorumlu tutmuyor, Ancak yaptığınız antlaşmalardaki ettiğiniz yeminlerden sorumlu tutuyor. Yerine getirmediğiniz yeminlerin karşılığı, ailenize yedirdiğiniz yemeklere denk olmak üzere, on fakiri doyurmanız veya giydirmeniz veya köle azat emenizdir. Kimde bunları yapmaya gücü yetmiyorsa, üç gün oruç tutmalıdır. Bunlar yerine getirmediğiniz yeminlerin karşılığı olup, yeminlerinizi yerine getirin. Allah ayetlerini sizin için böylece açıklıyor ki, O'na şükredesiniz.
89
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey İman edenler! İçki, kumar, putperestlerin kutsallarını sembolize eden dikili taşlar ve geleceği öğrenmek için açılan fallar (ve benzeri şeyler) şeytanca (Allah'a kulluktan uzaklaştıran) çirkin uygulamalardır. Artık bu çirkin ve sizi Allah'a olan kulluktan uzaklaştıran uygulamalardan uzaklaşın ki kurtuluşa eresiniz.
90
اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ
İçki ve kumar yoluyla şeytan, aranızda düşmanlık ve birbirinize kinlenip nefret etme duygularını yerleştirmek ve sizi Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan uzaklaştırmak istiyor. (Allah'ın yasakladığı) Bu şeytanca uygulamalardan vaz geçtiniz mi?
91
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُواۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ
Allah'a ve elçisine itaat edin ve (Allah'ın dinine karıştırılan yanlışlara karşı) dikkatli olun. Eğer elçinin getirdiği Allah'ın emirlerinden yüz çevirirseniz, bilin ki! Elçiye düşen, yalnızca doğruları size bildirmesidir.
92
لَيْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ ف۪يمَا طَعِمُٓوا اِذَا مَا اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَاَحْسَنُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟
İman edip, salih (doğru) ameller yapanlara, Allah dan sakınıp doğru işler yapmaya devam ettikleri sürece, sonra (yeri geldiğinde) tekrar korunup iman eder ve yine sırası geldiğinde sakınıp iyi ve güzel işler yaparlarsa (daha önceki) yeyip içtiklerinden dolayı sorumlulukları yoktur. Allah iyilik ve güzel şeyler yapanları sever.
93
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّٰهُ بِشَيْءٍ مِنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُٓ اَيْد۪يكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَخَافُهُ بِالْغَيْبِۚ فَمَنِ اعْتَدٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Ey İman edenler! (Siz ihramlı iken) Allah, elleriniz ve mızraklarınızın ulaştığı av hayvanları ve koyduğu hükümlerle, Allah'ı göremediği halde, kimin daha çok kendinden korktuğunu bilmesi için sizi deniyor. Bu mesajları aldıktan sonra kim Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, onun için acıklı bir azap var.
94
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِه۪ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْياً بَالِغَ الْكَعْبَةِ اَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاك۪ينَ اَوْ عَدْلُ ذٰلِكَ صِيَاماً لِيَذُوقَ وَبَالَ اَمْرِه۪ۜ عَفَا اللّٰهُ عَمَّا سَلَفَۜ وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللّٰهُ مِنْهُۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ ذُوانْتِقَامٍ
Ey iman edenler! Hac görevi için ihrama girdiğinizde av hayvanlarını öldürmeyin. Kim kasıtlı olarak, bile bile bir hayvan öldürürse, sizden adalet sahibi kişilerin tespit ettiği, öldürülen hayvanın değeri kadar, Kabe ye ulaştığında, bir kurban olarak veya tespit edilen hayvanın değeri ile yoksulları doyurmak veya yaptığı hataya denk gelecek kadar oruç tutmak suretiyle kefaret ödemesi gerekir. Allah geçmişte yaptığınız hataları affetmiştir. Kim bundan sonra Allah'ın koyduğu yasaklara geri dönerse, bilsin ki Allah, ondan intikam alacaktır. Allah intikam alıcıdır.
95
اُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعاً لَكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِۚ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُماًۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Denizden avlananlar, sizin için helal kılındı ve onları yemek sizin için, aynı zamanda denizde seyahat edenler için geçim kaynağıdır. Hac da ihramlı olduğunuz müddetçe, kara hayvanlarını avlamanız yasaklandı. Huzurunda toplanacağınız Allah dan korunun.
96
جَعَلَ اللّٰهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَاماً لِلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلَٓائِدَۜ ذٰلِكَ لِتَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Allah Kabeyi, orada birtakım yasaklar koyarak, insanlar için hem korunmuş bir yer ve hem de namaz kılma mekanı yapmış ve haram ayları, kurbanlıkları ve özel olarak Allah için adanmış işaretli hayvanları bir sembol yapmıştır. Bu işaretler Allah'ın göklerde ve yerde olanların hepsini bildiğini, bilmeniz içindir. Şüphesiz Allah her şeyi en iyi bilendir.
97
اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ وَاَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌۜ
Allah'ın hesabının çok şiddetli olduğunu, aynı zamanda da bağışlayıcı ve merhametli olduğunu bilin.
98
مَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ
Elçiye düşen, ancak Allah'ın emirlerini insanlara tebliğ etmek (bildirmek) dir. Allah sizin açığa vurduğunuz şeyleri de, içinizde gizlediklerinizi de bilir.
99
قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَـثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ۟
Deki "Pis olan şeylerle, temiz olan şeyler ve pis olan şeylerin çok olması senin hoşuna gitse de eşit değildir. Ey akıl sahipleri! Allah dan korunun ki, kurtuluşa kavuşasınız.
100
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَسْـَٔلُوا عَنْ اَشْيَٓاءَ اِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْۚ وَاِنْ تَسْـَٔلُوا عَنْهَا ح۪ينَ يُنَزَّلُ الْقُرْاٰنُ تُبْدَ لَكُمْۜ عَفَا اللّٰهُ عَنْهَاۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ
Ey iman edenler! Açıklandığında sizi üzecek olan konular hakkında elçiye sorular sormayın. Eğer Kur'an indirildiği sıralarda, o konular hakkında soru sorsaydınız size açıklanırdı. Allah sizi bu gibi soruları sorduğunuz için affetmiştir. Allah bağışlayıcı ve kullarına çok yumuşak davranandır.
101
قَدْ سَاَلَهَا قَوْمٌ مِنْ قَبْلِكُمْ ثُمَّ اَصْبَحُوا بِهَا كَافِر۪ينَ
Sizden önceki topluluklarda bu şekilde sorular sormuş, sonra da inkarcı olmuşlardı.
102
مَا جَعَلَ اللّٰهُ مِنْ بَح۪يرَةٍ وَلَا سَٓائِبَةٍ وَلَا وَص۪يلَةٍ وَلَا حَامٍۙ وَلٰكِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَاَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Allah ne bahire'i, ne saibe'i, ne vesile'i ve nede Haam'ı emretmemiş, yalnız gerçekleri inkar edenler Allah adına yalan söylemişlerdir. Onların çoğu aklını kullanmayanlardır.
103
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْـٔاً وَلَا يَهْتَدُونَ
Onlara "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyler bize yeter" derler. Eğer ataları hiçbir şekilde akıllarını kullanmamışlar ve doğru yol üzerinde değillerse de mi? Onlara atalarından gelen uygulamalar yetecek.
104
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Ey İman edenler! Kendi sorumluluğunuz, sizin kendinize aittir. Doğru yolu bulduktan sonra sapkınlar size hiçbir şekilde zarar veremez. Topluca dönüşünüz Allah'a dır ve size bütün yaptıklarınızı haber verecek.
105
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ ح۪ينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ اَوْ اٰخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةُ الْمَوْتِۜ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ اِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَر۪ي بِه۪ ثَمَناً وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الْاٰثِم۪ينَ
Ey İman edenler! Sizden birisine ölüm geldiğinde vasiyet ediyorsa, içinizden adalet sahibi iki kişi veya sizden başka dine mensup iki kişi şahitlik yapsın. Eğer siz herhangi bir sebeple yolculuk halinde iken, size ölüm isabet ettiğinde, (cenaze) namazından (defnedildikten) sonra şahitlik edecek iki şahidi, şahitlik etmeleri için alıkoyun. Eğer şahitlerin doğruyu söylemeyeceklerinden şüphelenirseniz, akrabaları da olsa şahitliklerini az bir ücret karşılığında satmayacaklarına ve vasiyet esnasında işittiklerini gizlemeyeceklerine, eğer Allah için doğru söylemiyorlarsa günah kar olacaklarına dair yemin etsinler.
106
فَاِنْ عُثِرَ عَلٰٓى اَنَّهُمَا اسْتَحَقَّٓا اِثْماً فَاٰخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذ۪ينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْاَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ لَشَهَادَتُـنَٓا اَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَاۘ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ
Eğer, şahitlik edenlerin, sonradan doğru şahitlik etmedikleri ortaya çıkarsa, vasiyete şahitlik etmiş başka iki kişi onların yerine şahitlik etmeye daha layıktır. O iki şahitte, önceki yalan yere şahitlik yapan iki şahitten daha adil ve doğru şahitlik edeceklerine, eğer işittiklerinden daha fazlasını söylerlerse zalimlerden olacaklarına dair yemin etsinler.
107
ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلٰى وَجْهِهَٓا اَوْ يَخَافُٓوا اَنْ تُرَدَّ اَيْمَانٌ بَعْدَ اَيْمَانِهِمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاسْمَعُواۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟
Şahitlikle ilgili bu uygulama, yeminlerinin kabul edilmemesinden korkarlarsa, doğru şahitliğin yapılması için bu (yemin ettirmek) daha uygundur. Allah dan korunun, açıklanan bu uyarıları da iyi dinleyin. Allah yoldan çıkmış bir topluluğu, asla doğru yola iletmez.
108
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
Allah, o (kıyamet) gün elçilerini toplar ve "Uyarılarınıza ne cevap verildi" der. Elçiler de "Bizim, verilen cevaplar hakkında hiçbir bilgimiz yok, ancak bilinmeyenleri (gaybı) en iyi bilen sensin" derler.
109
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَت۪ي عَلَيْكَ وَعَلٰى وَالِدَتِكَۢ اِذْ اَيَّدْتُكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاًۚ وَاِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ وَاِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطّ۪ينِ كَـهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ بِاِذْن۪ي فَتَنْفُخُ ف۪يهَا فَتَكُونُ طَيْراً بِاِذْن۪ي وَتُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتٰى بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ كَفَفْتُ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَنْكَ اِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ
Allah "Ey İsa! Sana ve annene olan nimetlerimi hatırla, seni Kutsal Ruh (Cebrail) ile desteklediğimde, beşikte ve yetişkin döneminde insanlarla konuştun, sana kitabı ve kitabın içinden nasıl hüküm çıkarılacağını, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Sen (çamurdan) bir kuş heykeli yapmış ve iznimle onu canlandırmış, iznimle kuş olmuştu, yine benim iznimle kör ve alaca hastalığı olanı iyi etmiştin, ve yine iznimle (mezardan) ölüyü çıkarmıştın, yine sen İsrail oğullarına açıklayıcı kanıtlar getirmiştin ve seni ret edenler "Bu ancak apaçık bir sihirdir" demişlerdi de, seni onların kötülüklerinden korumuştum.
110
وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ اَنْ اٰمِنُوا ب۪ي وَبِرَسُول۪يۚ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّـنَا مُسْلِمُونَ
Havarilere "Bana ve elçime inanın diye vahy etmiştim" de onlar "İman ettik ve bizim Müslüman olduğumuza şahitlik et" demişlerdi.
111
اِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَط۪يعُ رَبُّكَ اَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِۜ قَالَ اتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Sonra Havariler "Ey Meryem'in oğlu İsa! Rabbinin, gökten bize bir yemek sofrası indirmeye gücü yeter mi?" demişlerdi. İsa onlara "Eğer inanıyorsanız Allah dan sakının" demişti.
112
قَالُوا نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ اَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ
"Biz inecek sofradan yemek yersek, kalplerimiz tatmin olacak ve senin bize söylediğinin doğru olduğunu öğreneceğiz ve mucizeye (sofranın inmesine) şahitler olacağız." dediler
113
قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَٓا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِ تَكُونُ لَنَا ع۪يداً لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَۚ وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ
Meryem'in oğlu İsa "Ey Rabbim olan Allah'ım! Gökten bize bir sofra indir ki, ilk iman edenle son iman edenlerimize senden bir işaret olsun. Bizi rızıklandır. Zira sen rızık verenlerin en hayırlısısın" demişti.
114
قَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَاباً لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟
Allah dedi ki "Ben o sofrayı indireceğim, (sofra indikten) sonra, sizden kim inkar ederse, alemlerde şimdiye kadar hiçbir kimseye azap etmediğim kadar, inkar edene azap ederim."
115
وَاِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ ءَاَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُون۪ي وَاُمِّيَ اِلٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ ل۪ٓي اَنْ اَقُولَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِحَقٍّۜ اِنْ كُنْتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُۜ تَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْس۪ي وَلَٓا اَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْسِكَۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
Allah dedi ki "Ey Meryem'in oğlu İsa! Sen mi? İnsanlara "Annemi ve beni iki ilah edenin" dedin. O da "Sen her türlü eksik sıfatlardan yücesin, Benim, doğru olmayan bir şeyi söylemem mümkün değil. Ben bunu söylemiş olsam mutlaka sen bilirsin. Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ama ben sana ait olan şeylerin hiç birisini bilemem. Sen bilinmeyenleri en iyi bilensin" dedi.
116
مَا قُلْتُ لَهُمْ اِلَّا مَٓا اَمَرْتَن۪ي بِه۪ٓ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۚ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداً مَا دُمْتُ ف۪يهِمْۚ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَن۪ي كُنْتَ اَنْتَ الرَّق۪يبَ عَلَيْهِمْۜ وَاَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ
"Sen bana ne öğrettinse , bende onlara "Benimde Rabbim, sizinde Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin" diye öğrettiklerini söyledim. Ben onların içinde olduğum sürece, yaptıklarına şahit oldum. Beni öldürdüğünde, sen onları yakından gözetiyordun ve sen her şeye şahit olansın."
117
اِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَاِنَّهُمْ عِبَادُكَۚ وَاِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَاِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
"Eğer onlara azap edersen, elbetteki onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen çok güçlü olan ve her şeyin hükmünü verensin" dedi.
118
قَالَ اللّٰهُ هٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِق۪ينَ صِدْقُهُمْۜ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Allah "Bu hesap gününde doğru amel işleyenlerin, doğruluklarının kendilerine fayda vereceği gündür. Onlar için sürekli kalacakları, altlarından ırmakların aktığı cennetler vardır. Allah onlardan, onlarda Allah dan razıdırlar. İşte bu büyük bir kurtuluştur" dedi.
119
لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Göklerin, yerlerin ve onların içindekilerin sahibi Allah dır. O her şeyi planlayıp düzene koyandır
120

Sureler

Mealler