Sureler
Mealler
Önceki
Nisâ Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 İnananlar, anlaşmalarınızı uygulayın. Size okunacak olanların dışındaki hayvanlar size helal kılındı. Yalnız ihramda iken avlanmayı helal saymamak koşuluyla... ALLAH dilediği hükmü verir.
2 İnananlar! Ne ALLAH'ın koyduğu dinsel törenlere, ne kutsal aya, ne kurbana, ne onları işaretleyen çelenklere ve ne de Rab'lerinin lütuf ve rızasını aramak için Kutsal Ev'e doğru yola çıkanlara saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Kutsal Mescid'den çeviren bir topluluğa olan kininizden dolayı provakasyona gelip saldırganlaşmayın. İyilik ve erdemlilikte yardımlaşın. Kötülük ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH'ın cezası çetindir.
3 Leş, kan, domuzun eti ve ALLAH'tan başkasına adananlar size haram kılındı. Canları çıkmadan kesmeniz hariç, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuzlanmış ve canavar tarafından yenmiş hayvanlar, kutsallaştırılmış taşlar üzerinde boğazlanarak fal oklarıyladağıtılanlar, evet bunlar kötüdür. Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak islam'ı beğendim. Kim açlıktan dolayı zorda kalırsa, günaha istekle yönelmeden yerse ona günah yoktur. Çünkü ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
4 Kendilerine neyin helal olduğunu sana soruyorlar. De ki, 'Size temiz yiyecekler helal edilmiştir. ALLAH'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz köpek ve şahin gibi avcı hayvanların sizin için yakaladıklarını da yiyin ve üzerlerinde ALLAH'ın ismini anın.' ALLAH'ı dinleyin. ALLAH hesabı çabuk görür.
5 Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kitap halkının yiyeceği size helaldir. Sizin de yiyecekleriniz onlara helaldir. Mehirlerini ödemeniz, zina etmeyip namuslu davranmanız ve gizli dost tutmamanız koşuluyla, inananlardan iffetli kadınlarla ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlarla evlenmeniz size helaldir. Kim inanmayı kabul etmezse tüm yaptıkları boşa çıkmıştır ve o, ahirette de kaybedenlerdendir.
6 İnananlar! Namaza kalktığınız zaman: Yüzünüzü yıkayın, ellerinizi dirseklere kadar yıkayın, başınızı sıvazlayın, ve ayaklarınızı da topuklara kadar (sıvazlayın/yıkayın). Cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanınız. Hasta veya yolcu iseniz, yahut tuvaletten gelmiş, yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuş ve su bulamamışsanız, temiz bir toprağa yönelip yüzünüzü ve kollarınızı onunla sıvazlayın. ALLAH size güçlük çıkarmak istemez. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Olur ki şükredersiniz.
7 ALLAH'ın üzerinizdeki nimetini ve O'nunla yaptığınız sözleşmeyi hatırlayın: 'İşittik ve itaat ettik,' demiştiniz. ALLAH'ı dinleyin; ALLAH içinizde olanları biliyor.
8 İnananlar! ALLAH için adaleti gözeterek tanıklık edin. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın. Adaletli davranmak daha erdemlidir. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH yaptıklarınızı haber alır.
9 ALLAH, inanıp iyi işler yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödülü söz verdi.
10 İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem halkıdır.
11 İnananlar! ALLAH'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani bir topluluk size el uzatmağa yeltenmişti de onların ellerini sizden çekmişti. ALLAH'ı dinleyin. İnananlar ALLAH'a güvensin.
12 ALLAH, İsrail oğullarından söz almıştı ve içlerinden on iki başkan göndermiştik. ALLAH demişti ki: 'Namazı gözetirseniz, zekatı verirseniz, elçilerime inanıp onlara saygılı olursanız ve (erdemli bir yaşam sürmek suretiyle) ALLAH'a güzel bir borç verirseniz sizinle beraberim. Günahlarınızı örter, içlerinden ırmaklar akan bahçelerde ağırlarım. Artık sizden kim bundan sonra inkar ederse doğru yolu sapıtmış olur.'
13 Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamını bağlamından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. Onları affet ve aldırma. ALLAH güzel davrananları sever.
14 'Biz Hristiyanız,' diyenlerden de söz almıştık. Ancak onlar da uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttu. Bu yüzden diriliş gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yaptıkları her şeyi ALLAH onlara bildirecek
15 Kitap halkı, kitabın gizlediğiniz bir çok bölümünü açığa çıkaran ve bir çoğunu da yüzünüze vurmayan elçimiz geldi size. ALLAH'tan bir ışık ve apaçık bir kitap da geldi size.
16 Onunla ALLAH, rızasını gözetenleri barış ve huzur yollarına ulaştırır, izniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkararak onları dosdoğru yola iletir.
17 'ALLAH Meryem oğlu Mesih'tir,' diyenler elbette kafir olmuşlardır. De ki: 'ALLAH Meryem oğlu Mesih'i, annesini ve hatta yeryüzündekilerin tümünü helak etmek isterse, kim buna engel olabilir?' Göklerin, yerin ve arasındakilerin egemenliği ALLAH'a aittir. Dilediğini yaratır. ALLAH herşeye Gücü Yetendir.
18 Yahudiler ve Hristiyanlar, 'Biz ALLAH'ın çocukları ve sevgilileriyiz,' dediler. 'Öyleyse günahlarınızdan ötürü neden sizi cezalandırıyor? Siz sadece O'nun yarattığı insanlardansınız,' de. Dileyeni/dilediğini de bağışlar, dileyeni/dilediğini de cezalandırır. Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin egemenliği ALLAH'a ait olup dönüş de O'nadır
19 Kitap halkı! Elçiler arasındaki bir boşluk döneminden sonra size elçimiz gelmiş bulunuyor ve size gerçekleri anlatıyor ki 'Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi,' demeyesiniz. ALLAH her şeye Gücü Yetendir.
20 Musa, halkına şöyle demişti: 'Ey halkım, ALLAH'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: aranızdan peygamberler çıkardı, sizi özgür kimseler kıldı ve toplumların hiçbirine vermediğini size verdi.'
21 'Halkım! ALLAH'ın size ayırdığı kutsal toprağa girin. Geri dönmeyin, yoksa kaybedersiniz.'
22 Dediler ki: 'Musa, orada zorba bir topluluk var. Onlar oradan çıkmadıkça biz asla oraya girmeyiz. Çıkarlarsa gireriz.'
23 Korku duyanların arasında, ALLAH'ın kendisine nimet verdiği iki kişi, 'Üstlerine kapıdan yürüyün. Kapıdan girerseniz kesinlikle siz yeneceksiniz. İnanıyorsanız ALLAH'a güvenin,' dedi.
24 'Musa, onlar orada oldukça biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabbin gidip savaşın; biz burda oturuyoruz,' dediler.
25 O da bunun üzerine: 'Rabbim, ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebiliyorum. Bizimle yoldan çıkmış bu topluluğun arasını ayır,' dedi.
26 Orası onlara kırk yıl boyunca yasaklanmıştır; yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Yoldan çıkmış bir topluluk için üzme kendini.
27 Onlara Adem'in iki oğlunun olayını doğru anlat. Birer kurban adamışlardı da, birisinden kabul edilmiş, diğerinden edilmemişti. 'Seni öldüreceğim!,' dedi. 'ALLAH ancak erdemli olanlardan kabul eder,' dedi.
28 'Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, seni öldürmek için ben elimi sana uzatmayacağım. Ben, tüm yaratıkların sahibi ALLAH'tan korkarım. '
29 'Günahımı günahınla birlikte yüklenerek cehenneme girmeni isterim. Zalimler böyle cezalandırılır.'
30 Egosu onu, kardeşini öldürmeye kışkırttı. Onu öldürdü ve böylece kaybetti.
31 ALLAH kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. 'Yazık bana; kardeşimin cesedini gömme konusunda bu karga kadar bile olamadım,' diyerek pişman oldu.
32 Bunun için İsrail oğullarına şunu yazdık: Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Elçilerimiz onlara apaçık delillerle geldiler. Buna rağmen onların çoğu hemen sonra yeryüzünde azgınlık yapmaya başladılar.
33 ALLAH ve elçisi ile savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk için uğraşanların cezası: Öldürülmeleri veya asılmaları, veya el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu, dünyada görecekleri bir aşağılanma. Ahirette ise büyük bir ceza var.
34 Kendilerini yakalamadan önce tevbe edenler başka. Bilesiniz ki ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
35 İnananlar ALLAH'ı dinleyin, O'na ulaşmak için yol arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki başarasınız.
36 İnkarcılar, yeryüzündekilerin hepsine ve bir o kadarına da sahip olsalardı ve onları diriliş gününün azabından kurtulmak için fidye verselerdi kendilerinden kabul edilmezdi. Onlara acıklı bir azap var.
37 Ateşten çıkmak isterler; ama çıkamazlar. Onlar sürekli bir cezaya mahkum olmuşlardır.
38 Erkek hırsızın ve kadın hırsızın ellerini, yaptıklarına karşılık kesin. Bu ALLAH'ın öngördüğü bir caydırma yöntemidir. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir
39 Kim yaptığı bu haksızlıktan sonra tevbe ederek düzelirse, ALLAH yönelişini kabul eder. ALLAH kuşkusuz Bağışlayandır, Rahimdir.
40 Göklerin ve yerin egemenliğinin ALLAH'a ait olduğunu bilmez misin? Dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. ALLAH her şeye Gücü Yetendir.
41 Ağızlarıyla 'İnandık,' dedikleri halde kalpleriyle inanmıyanların inkarcılıktaki gayretleri seni üzmesin. Yahudilerin bir grubu var ki yalana kulak veriyor, seninle hiç karşılaşmamış bir topluluğu dinliyor. Kelimelerin anlamını kaydırıp. 'Size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının,' diyorlar. ALLAH birini şaşırtmak isterse ALLAH'a karşı kimse ona yardım edemez. İşte onlar, ALLAH'ın kalplerini temizlemeyi dilemediği kişiler. Onlar için dünyada aşağılanma, ve ahirette de büyük bir azap var.
42 Yalana kulak veriyor, yasadışı yoldan yiyorlar. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, istersen yüz çevir. Onlardan yüz çevirdiğin taktirde sana hiç bir zarar veremezler. Hüküm verirsen, aralarında adaletle hüküm ver. ALLAH adaletli olanları sever.
43 İçinde ALLAH'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken nasıl olur da ondan yüz çevirip de seni hakem yapıyorlar? Onlar aslında inanmıyor.
44 İçinde hidayet ve ışık bulunan Tevrat'ı biz indirdik. müslüman peygamberler onunla Yahudiler arasında hüküm veriyorlardı. Hahamlar ve din bilginleri de ALLAH'ın kitabından emredildikleri şeylerle hüküm verirler ve onun üzerine tanık olurlardı. Halkıululamayın, beni ululayın ve ayetlerimi ucuz bir fiyata satmayın. ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermeyenler inkarcıdır.
45 Orada onlara: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara ödeşmeyi emrettik. Kim bu hakkından vazgeçerse günahlarını örter. ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermeyenler zalimdir.
46 Onların ardından, önceki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Ona, içinde hidayet ve ışık bulunan, önceki Tevratı doğrulayan ve erdemliler için bir kılavuz ve öğüt olan İncil'i verdik.
47 İncil halkı ALLAH'ın onda indirdiğiyle hüküm versin. Kim ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermezse işte onlar yoldan çıkanlardır.
48 Kendinden önceki kitapları doğrulayan, onların yerine geçen bu kitabı, gerçekleri kapsayıcı olarak sana indirdik. ALLAH'ın sana indirdiğiyle aralarında hüküm ver. Sana gelen gerçekleri bırakıp onların hevesine uyma. Her biriniz için bir yasa ve yöntem belirledik. ALLAH dileseydi hepinizi bir tek toplum yapardı. Ancak, size verdikleriyle sizleri sınıyor. İyilikte yarışın. Hepinizin dönüşü ALLAH'adır. Ayrılığa düştüğünüz konuları size bildirecek.
49 Aralarında ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermelisin. Onların keyfine uyma. ALLAH'ın sana indirdiklerinin bir kısmından sakın seni şaşırtmasınlar. Yüz çevirirlerse, demek ki ALLAH bazı günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. Gerçekten insanların çoğu yoldan çıkmıştır.
50 Yoksa cahillik dönemindeki yasaları mı arıyorlar? Bilgiye dayanan kesin inanç sahipleri için ALLAH'tan daha güzel yasa koyucu olabilir mi?
51 İnananlar, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur. Sizden kim onlarla dost olursa onlardan sayılır. ALLAH zalim toplumu doğru yola iletmez.
52 Kalplerinde hastalık bulunanların, 'Başımıza bir bela gelmesinden korkuyoruz,' diyerek onların arasında dolanıp durduklarını göreceksin. Olur ki ALLAH , zaferi veya kendi tarafından bir emri getirir de, içlerinde gizledikleri düşüncelerinden dolayı pişman olurlar.
53 O zaman inananlar, 'Sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle ALLAH adına yemin edenler bunlar mı,' diyecek. Çabaları boşa çıkmış ve zarar etmişlerdir.
54 İnananlar, kim dininden dönerse şunu bilsin: ALLAH sevdiği bir toplumu getirir; onlar da O'nu sever. İnananlara karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve pektirler. ALLAH yolunda cihad ederler, kınayanın kınamasından çekinmezler. Bu, ALLAH'ın lütfudur; onu dilediğine verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.
55 Gerçek dostlarınız, ALLAH, elçisi ve namazı gözetip alçak gönüllü olarak zekatı veren müminlerdir.
56 Kim ALLAH'ı, elçisini ve inananları dost edinirse bilsin ki ALLAH'ın partisi üstün gelecek.
57 İnananlar, sizden önceki kitap halkı ve inkarcılar arasında dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. İnanmış iseniz ALLAH'ı dinlemelisiniz.
58 Namaza çağırdığınızda onunla alay edip eğlendiler. Düşünmeyen bir topluluktur onlar.
59 De: 'Kitaplılar! ALLAH'a, bize indirilene ve önceki indirilenlere inandık diye mi yoldan çıkmış olan çoğunluğunuzla bize karşı nefret besliyorsunuz?'
60 De: 'ALLAH katında bundan daha kötü bir durumu size bildireyim mi? ALLAH kime lanet ve gazap ederek maymunlar, domuzlar, putperestler haline sokmuşsa, işte o kimseler yer bakımından daha kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.
61 Size geldiklerinde, 'İnandık,' dediler. Oysa yanınıza inkarlarıyla girip inkarlarıyla çıkmışlardı. Onların gizlediklerini ALLAH daha iyi biliyor.
62 Onların çoğunu günahta, düşmanlıkta ve haram yemekte koşuşurken görürsün. Yaptıkları ne kötü!
63 Hahamları ve din adamları onları bu günah sözleri söylemekten, haram yemekten menetmeli değil miydi? İşledikleri ne fena!
64 Yahudiler 'ALLAH'ın eli bağlı,' dedi. Aslında elleri bağlı olanlar kendileri. Halbuki O'nun iki eli de açık olup dilediği gibi harcamakta. Rabbinden sana indirilenler çoğunun azgınlığını ve inkarını arttıracak. Diriliş Gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için ateş yaksalar ALLAH onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuk yapmak için dolaşırlar. ALLAH ise bozguncuları sevmez.
65 Kitap halkı inanıp erdemli davransa günahlarını örterek onları bol nimetli bahçelere yerleştirirdik.
66 Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilenleri uygulasalardı onları baştan ayağa nimetlere boğardık. İçlerinde ılımlı bir toplum varsa da çoğu kötülük işlemekte.
67 Elçi, Rabbinden sana indirileni duyur. Bunu yapmazsan O'nun elçiliğini duyurmamış olursun. ALLAH seni halktan koruyacak. ALLAH inkarcıları doğru yola iletmez.
68 De, 'Kitaplılar! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça hiç bir dayanağınız olmaz.' Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlık ve inkarını arttırır. İnkarcı toplum için kendini üzme.
69 İnananlar, Yahudiler, diğer dinlerden olanlar ve Hıristiyanlardan kim () ALLAH'a ve () ahiret gününe inanır ve () erdemli bir yaşam sürerse onlar için bir korku yoktur ve onlar üzülmeyecekler de...
70 İsrail oğullarından söz almış, onlara elçiler göndermiştik. Her ne zaman hoşlarına gitmeyen bir şeyle onlara bir elçi gittiyse bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürdüler.
71 Test edilmeyeceklerini sandılar, körleşip sağırlaştılar. Sonra ALLAH yönelişlerini kabul etti; fakat buna rağmen çoğu yine körleşip sağırlaştı. ALLAH Yaptıklarını görmekte.
72 'ALLAH, Meryem oğlu Mesih'tir,' diyenler elbette inkar etmiştir. Oysa Mesih, 'İsrail oğulları! benim de sizin de Rabbiniz olan ALLAH'a kul olun,' demişti. Kim ALLAH'a ortak koşarsa ALLAH ona cenneti yasaklar, yeri de ateş olur. Zalimler için yardımcıda bulunmaz.
73 'ALLAH, üçün üçüncüsüdür,' diyenler inkar etmiştir. Oysa bir tek Tanrı'dan başka tanrı yok. Bu sözlerine son vermezlerse, inkarcılarına acıklı bir azap dokunacak.
74 Hâlâ ALLAH'a yönelip ondan bağışlanma dilemiyecekler mi? ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
75 Meryem oğlu Mesih elçiden başka bir şey değildi. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmişti. Annesi de doğru sözlüydü. Her ikisi de yemek yerdi. Ayetlerimizi onlara nasıl açıkladığımıza dikkat et de buna rağmen nasıl da yüz çevirmekte olduklarını gör!
76 De, 'ALLAH'tan başka, size zarar ve yarar veremiyenlere mi tapıyorsunuz? ALLAH İşitir, Bilir.'
77 De, 'Kitaplılar, dininiz konusunda gerçeğin ötesine gitmeyin. Daha önce sapan, çok kimseyi de saptıran, böylece doğru yolu kaybeden bir topluluğun heveslerini izlemeyin.
78 İsrail oğullarının inkarcıları, hem Davud'un hem Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişti. Zira onlar isyan edip sınır tanımıyorlardı.
79 Yaptıkları kötülükler konusunda birbirlerini uyarmıyorlardı. Yaptıkları ne kötü idi.
80 Çoklarının inkarcılarla dost olduğunu görürsün. Nefislerinin kendileri için gönderdiği şey ne kötü. ALLAH onlara gazap etmiştir; azapta sürekli kalacaklar.
81 ALLAH'a, peygambere ve ona indirilene inansalardı, onları dost edinmezlerdi. Ne var ki, çoğu yoldan çıkmış bulunuyor
82 İnsanların arasında inananların en azılı düşmanı olarak Yahudileri ve müşrikleri bulacaksın. İnananlara sevgice en yakınları da 'Biz Hristiyanız,' diyenleri bulursun. Çünkü onlar arasında büyüklük taslamayan papazlar ve rahipler var.
83 Elçiye inenleri işittiklerinde, gerçeği tanımalarından ötürü gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki, 'Rabbimiz, inandık, bizi tanıklardan say.
84 'Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umduğumuz halde neden ALLAH'a ve bize ulaşan gerçeklere inanmıyalım?'
85 Bu sözlerinden ötürü ALLAH onlara, içlerinde ırmaklar akan ve sürekli kalacakları cennetler verdi. İyi davrananların karşılığı budur.
86 İnkar edip ayet ve mucizelerimizi yalanlayanlar ise cehennem halkı
87 İnananlar, ALLAH'ın size helal yaptığı iyi şeyleri haram etmeyin. Sınırı aşmayın. ALLAH sınırı aşanları sevmez
88 ALLAH'ın size rızık olarak verdiklerini, helal ve temiz olarak yeyin. İnandığınız ALLAH'ı dinleyin.
89 ALLAH rastgele ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile ettiklerinizden sizi sorumlu tutar. Yemininizi bozarsanız cezası, ailenize genellikle yedirdiğiniz yemeklerden on yoksulu doyurmak veya giydirmek veya bir köleyi salmaktır. Kim bulamazsa üç gün oruç tutmalı. Bu, bile bile ettiğiniz yeminlerinizin cezası. Yeminlerinizi tutun. ALLAH güzel karşılık veresiniz diye ayetlerini böyle açıklıyor.
90 İnananlar, sarhoş edici maddeler, kumar, kutsal taş ve türbeler, şans oyunları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtulasınız.
91 Şeytan, sarhoş edicilerle, kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi ALLAH'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?
92 ALLAH'a uyun, elçiye uyun, dikkatli olun. Yüz çevirirseniz bilesiniz ki elçimize düşen görev, açıkça bildirmektir.
93 İnanıp erdemli işler yapanlar, emirlere uyarak inanıp erdemli davrandıkları, günahlardan sakınıp inandıkları ve yine sakınıp iyilik yaptıkları sürece yediklerinden ötürü kendilerine bir günah yoktur. ALLAH iyi davrananları sever.
94 İnananlar, ellerinizin ve mızraklarınızın ulaşacağı avlarla ALLAH sizi sınayacak ki yalnızken de kendisinden korkanları ALLAH ayırsın. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acıklı bir azap var.
95 İnananlar, ihramdayken (Haj için kutsal bölgedeyken) av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim kasden onu öldürürse cezası, aranızdan iki adaletli kişinin kararlaştıracağı ona denk bir evcil hayvanı kurban olarak Kabeye göndermesidir. Yahut ceza olarak, yoksulları doyurması ya da buna denk oruç tutması gerekir. Böylece yaptığının vebalini tatmış olsun. Geçmiştekileri ALLAH affetti. Kim bunu tekrarlarsa ALLAH ondan öc alır. ALLAH Üstündür, Öc alandır.
96 Deniz hayvanlarını avlamak ve onları yemek size helal kılındı. Size ve yolculara geçimlik olmak üzere... İhramlı bulunduğunuz sürece kara avı size yasaklandı. Huzuruna toplanacağınız ALLAH'ı dinleyin.
97 ALLAH, kutsal ev Kabeyi, kutsal ayları, adakları ve onları işaretleyen çelenkleri, insanlar için güvenlik unsuru yaptı. Bilesiniz ki ALLAH göklerde ve yerde olanları biliyor. ALLAH her şeyi Bilir.
98 Bilin ki ALLAH'ın cezası çetindir. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir
99 Elçiye düşen görev sadece duyurmak. ALLAH ise açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir
100 De : 'Kötü ile iyi bir olmaz; kötünün çokluğu ilgini çekse bile... Akıl sahipleri, başarmak istiyorsanız (azınlığa düşme pahasına da olsa) ALLAH'ı dinleyin.'
101 İnananlar, açıklandığı vakit hoşunuza gitmeyecek şeyler hakkında sorular sormayın. Kuran'ın ışığında sorarsanız size açık olurlar. ALLAH özellikle onlardan söz etmedi. ALLAH Bağışlayandır, Yumuşaktır.
102 Sizden önce bir topluluk o tip soruları sordu da, o sorularından dolayı inkarcı oldular.
103 Belli bir erkek ve dişi kombinezonuyla yavrulayanların, yemin sonucu salıverilenlerin, arka arkaya iki erkek doğuranların ve on kez döl veren erkek develerin haram edilişini ALLAH onaylamıyor; inkarcılar ALLAH'a iftira ediyor. Çoğu akletmez onların.
104 Kendilerine, 'ALLAH'ın indirdiğine ve elçiye gelin,' denildiğinde, 'Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter!,' derler. Ataları, bir şey bilmeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsa da mı?
105 İnananlar, siz kendinize bakın. Doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü ALLAH'adır. Yaptıklarınızı size haber verecek.
106 İnananlar, birinize ölüm yaklaşınca, vasiyet anında aranızdan iki adil şahit tanık bulunsun. Yolculuk anında size ölüm gelirse, sizden olmayan iki kişi... Kuşkulanıyorsanız, namazdan sonra tanıkları alıkoyup ALLAH adıyla: 'Akraba dahi olsa tanıklığımızı hiç bir değerle değiştirmeyeceğiz, ALLAH'ın tanıklığını gizlemiyeceğiz. Aksi taktirde, günahkarlardan oluruz,' diye yemin ettirin.
107 Tanıkların taraflı olduğu anlaşılırsa, önceki tanıkların haksızlığına uğrayan taraftan iki tanık onların yerine geçer ve ALLAH adına şöyle yemin ederler: 'Tanıklığımız diğer ikisinin tanıklığından daha doğrudur. Biz sapmayacağız; yoksa zalim oluruz.'
108 Bu uygulama, tanıklığı gereği gibi yapmalarını ve yemin ettikten sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarını sağlamak içindir. ALLAH'ı sayın ve dinleyin. ALLAH yoldan iyice çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.
109 ALLAH elçileri topladığı gün: 'Size ne cevap verildi,' der. 'Bir bilgimiz yok. Gizemleri sen bilirsin,' derler.
110 ALLAH diyecek ki: Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene bağışladığım nimetimi hatırla. Seni Kutsal Ruh ile desteklemiştim; böylece beşikteyken de yetişkin iken de halkla konuşuyordun. Sana kitabı, bilgeliği, Tevratı ve İncili öğretmiştim. İznimle balçıktan kuş heykeli yaratıyordun ve ona üfleyince de iznimle kuş oluveriyordu. Körü ve cüzzamlıyı iznimle iyileştiriyordun. Yine benim iznimle ölüleri diriltiyordun. İsrail oğullarına apaçık kanıtlar götürmene rağmen, içlerindeki inkarcılar, 'Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil,' demişlerdi de seni onlardan kurtarmıştım.
111 Havarilere (öğrencilere), 'Bana ve elçime inanın,' diye vahyettiğimde; 'İnandık, bizim müslüman (teslim) oluşumuza tanık ol,' demişlerdi.
112 Havariler, 'Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir ziyafet çekebilir mi,' demişlerdi. 'İnanıyorsanız ALLAH'a saygı gösterin,' demişti
113 'İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalbimiz yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona tanık olalım.'
114 Meryem oğlu İsa: 'Tanrımız, Rabbimiz, bize gökten bir ziyafet indir de hepimiz ve herbirimiz için bir bayram ve Sen'den bir delil olsun. Bizi rızıklandır. Sen en iyi rızık verensin,' dedi.
115 ALLAH, 'Onu size indireceğim,' dedi, 'Kim artık bundan sonra inkar ederse, onu, hiç kimseye vermediğim bir azapla cezalandıracağım.'
116 ALLAH şöyle diyecek: 'Ey Meryem oğlu İsa, sen mi halka, ' ALLAH tan başka beni ve annemi de tanrı edinin' dedin?' (İsa) şöyle cevap verecek: 'Sen yücesin, hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Zaten böyle bir şey söylemiş olsaydım sen bilirdin. Sen benim düşüncemi bilirsin; ancak ben senin düşünceni bilmem. Sen tüm gizemleri biliyorsun.'
117 'Ben onlara 'Rabbim ve Rabbiniz olan ALLAH'a kulluk edin' diye bana emrettiğinden başkasını demedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara tanıktım. Canımı aldıktan sonra ise sen onların üzerine gözetleyici oldun. Sen her şeye Tanıksın.'
118 'Onları cezalandırırsan, onlar senin yaratıklarındır. Onları bağışlarsan, kuşkusuz sen Üstünsün, Bilgesin.'
119 ALLAH ilan edecek: 'Bu, doğrulara doğruluklarının yarar sağladığı gündür.' Onlar için içlerinden ırmaklar akan ve orada sürekli kalacakları cennetler (bahçeler) var. ALLAH onlardan, onlar da O'ndan hoşnut olmuştur. Büyük başarı işte bu...
120 Göklerin, yerin ve aralarındaki her şeyin egemenliği ALLAH'a aittir. O'nun gücü herşeye yeter.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِۜ اُحِلَّتْ لَكُمْ بَه۪يمَةُ الْاَنْعَامِ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ مَا يُر۪يدُ 1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَٓائِرَ اللّٰهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَٓائِدَ وَلَٓا آٰمّ۪ينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَاناًۜ وَاِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواۜ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ اَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اَنْ تَعْتَدُواۢ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ 2
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 3
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَٓا اُحِلَّ لَهُمْۜ قُلْ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۙ وَمَا عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّب۪ينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّٰهُۘ فَكُلُوا مِمَّٓا اَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ 4
اَلْيَوْمَ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۜ وَطَعَامُ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَكُمْۖ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْۘ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَ وَلَا مُتَّخِذ۪ٓي اَخْدَانٍۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْا۪يمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُۘ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ۟ 5
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُباً فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 6
وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَم۪يثَاقَهُ الَّذ۪ي وَاثَقَكُمْ بِه۪ٓۙ اِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَاَطَعْنَاۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 7
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ 8
وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ 9
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ 10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ هَمَّ قَوْمٌ اَنْ يَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ اَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ۟ 11
وَلَقَدْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَق۪يباًۜ وَقَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مَعَكُمْۜ لَئِنْ اَقَمْتُمُ الصَّلٰوةَ وَاٰتَيْتُمُ الزَّكٰوةَ وَاٰمَنْتُمْ بِرُسُل۪ي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَاَقْرَضْتُمُ اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً لَاُكَفِّرَنَّ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَلَاُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ فَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ 12
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلاً مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ 13
وَمِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰٓى اَخَذْنَا م۪يثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ 14
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَث۪يراً مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ قَدْ جَٓاءَكُمْ مِنَ اللّٰهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُب۪ينٌۙ 15
يَهْد۪ي بِهِ اللّٰهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِه۪ وَيَهْد۪يهِمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ 16
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاً اِنْ اَرَادَ اَنْ يُهْلِكَ الْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاًۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 17
وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارٰى نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۘ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ 18
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلٰى فَتْرَةٍ مِنَ الرُّسُلِ اَنْ تَقُولُوا مَا جَٓاءَنَا مِنْ بَش۪يرٍ وَلَا نَذ۪يرٍۘ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَش۪يرٌ وَنَذ۪يرٌۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟ 19
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَعَلَ ف۪يكُمْ اَنْبِيَٓاءَ وَجَعَلَكُمْ مُلُوكاًۗ وَاٰتٰيكُمْ مَا لَمْ يُؤْتِ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ 20
يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الْاَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ الَّت۪ي كَتَبَ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ 21
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَۗ وَاِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا حَتّٰى يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ فَاِنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَاِنَّا دَاخِلُونَ 22
قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذ۪ينَ يَخَافُونَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَۚ فَاِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَاِنَّكُمْ غَالِبُونَ وَعَلَى اللّٰهِ فَتَوَكَّلُٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 23
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّا لَنْ نَدْخُلَـهَٓا اَبَداً مَا دَامُوا ف۪يهَا فَاذْهَبْ اَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَٓا اِنَّا هٰهُنَا قَاعِدُونَ 24
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ اِلَّا نَفْس۪ي وَاَخ۪ي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ 25
قَالَ فَاِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۚ يَت۪يهُونَ فِي الْاَرْضِ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ۟ 26
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ اٰدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَاناً فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ 27
لَئِنْ بَسَطْتَ اِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَن۪ي مَٓا اَنَا۬ بِبَاسِطٍ يَدِيَ اِلَيْكَ لِاَقْتُلَكَۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ 28
اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ تَبُٓوأَ بِاِثْم۪ي وَاِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِۚ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَۚ 29
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ اَخ۪يهِ فَقَتَلَهُ فَاَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ 30
فَبَعَثَ اللّٰهُ غُرَاباً يَبْحَثُ فِي الْاَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَار۪ي سَوْاَةَ اَخ۪يهِۜ قَالَ يَا وَيْلَتٰٓى اَعَجَزْتُ اَنْ اَكُونَ مِثْلَ هٰذَا الْغُرَابِ فَاُوَارِيَ سَوْاَةَ اَخ۪يۚ فَاَصْبَحَ مِنَ النَّادِم۪ينَۚۛ 31
مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَۚۛ كَتَبْنَا عَلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِي الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يـعاًۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعاًۜ وَلَقَدْ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِۘ ثُمَّ اِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ فِي الْاَرْضِ لَمُسْرِفُونَ 32
اِنَّمَا جَزٰٓؤُا الَّذ۪ينَ يُحَارِبُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداً اَنْ يُقَتَّلُٓوا اَوْ يُصَلَّـبُٓوا اَوْ تُقَطَّعَ اَيْد۪يهِمْ وَاَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلَافٍ اَوْ يُنْفَوْا مِنَ الْاَرْضِۜ ذٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ 33
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ 34
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ 35
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ اَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا بِه۪ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 36
يُر۪يدُونَ اَنْ يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُمْ بِخَارِج۪ينَ مِنْهَاۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌ 37
وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالاً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ 38
فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 39
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 40
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوبُهُمْۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ اٰخَر۪ينَۙ لَمْ يَأْتُوكَۜ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِه۪ۚ يَقُولُونَ اِنْ اُو۫ت۪يتُمْ هٰذَا فَخُذُوهُ وَاِنْ لَمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواۜ وَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَمْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ 41
سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ اَكَّالُونَ لِلسُّحْتِۜ فَاِنْ جَٓاؤُ۫كَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ اَوْ اَعْرِضْ عَنْهُمْۚ وَاِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَضُرُّوكَ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ 42
وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرٰيةُ ف۪يهَا حُكْمُ اللّٰهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَۜ وَمَٓا اُو۬لٰٓئِكَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ۟ 43
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ ف۪يهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذ۪ينَ اَسْلَمُوا لِلَّذ۪ينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَٓاءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَناً قَل۪يلاًۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ 44
وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ ف۪يهَٓا اَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِۙ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْاَنْفَ بِالْاَنْفِ وَالْاُذُنَ بِالْاُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّۙ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌۜ فَمَنْ تَصَدَّقَ بِه۪ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ 45
وَقَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِۖ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ ف۪يهِ هُدًى وَنُورٌۙ وَمُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّق۪ينَ 46
وَلْيَحْكُمْ اَهْلُ الْاِنْج۪يلِ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ ف۪يهِۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ 47
وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَهُمْ عَمَّا جَٓاءَكَ مِنَ الْحَقِّۜ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجاًۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَۙ 48
وَاَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِـعْ اَهْوَٓاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ اَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكَۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ اَنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُص۪يبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ 49
اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْماً لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟ 50
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ 51
فَتَرَى الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ ف۪يهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُص۪يبَنَا دَٓائِرَةٌۜ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِه۪ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِم۪ينَۜ 52
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ 53
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ 54
اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ 55
وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ۟ 56
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَكُمْ هُزُواً وَلَعِباً مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ اَوْلِيَٓاءَۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 57
وَاِذَا نَادَيْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ اتَّخَذُوهَا هُزُواً وَلَعِباًۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ 58
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنْقِمُونَ مِنَّٓا اِلَّٓا اَنْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلُۙ وَاَنَّ اَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ 59
قُلْ هَلْ اُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَاناً وَاَضَلُّ عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ 60
وَاِذَا جَٓاؤُ۫كُمْ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَقَدْ دَخَلُوا بِالْـكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِه۪ۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ 61
وَتَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 62
لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْاِثْمَ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ 63
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَاراً لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداًۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ 64
وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْكِتَابِ اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاَدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 65
وَلَوْ اَنَّهُمْ اَقَامُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ لَاَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ اَرْجُلِهِمْۜ مِنْهُمْ اُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ سَٓاءَ مَا يَعْمَلُونَ۟ 66
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ 67
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ 68
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالصَّابِـؤُ۫نَ وَالنَّصَارٰى مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ 69
لَقَدْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَاَرْسَلْـنَٓا اِلَيْهِمْ رُسُلاًۜ كُلَّمَا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوٰٓى اَنْفُسُهُمْۙ فَر۪يقاً كَذَّبُوا وَفَر۪يقاً يَقْتُلُونَ 70
وَحَسِبُٓوا اَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَث۪يرٌ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ 71
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ وَقَالَ الْمَس۪يحُ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۜ اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ 72
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 73
اَفَلَا يَتُوبُونَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 74
مَا الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ وَاُمُّهُ صِدّ۪يقَةٌۜ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَۜ اُنْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ 75
قُلْ اَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا نَفْعاًۜ وَاللّٰهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ 76
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُٓوا اَهْوَٓاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَاَضَلُّوا كَث۪يراً وَضَلُّوا عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ۟ 77
لُعِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُ۫دَ وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ 78
كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ 79
تَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ اَنْفُسُهُمْ اَنْ سَخِطَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ 80
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالنَّبِيِّ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ فَاسِقُونَ 81
لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَاناً وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ 82
وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ 83
وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا جَٓاءَنَا مِنَ الْحَقِّۙ وَنَطْمَعُ اَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِح۪ينَ 84
فَاَثَابَهُمُ اللّٰهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْمُحْسِن۪ينَ 85
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ۟ 86
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَٓا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ 87
وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالاً طَيِّباًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ 88
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَۚ فَكَفَّارَتُهُٓ اِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاك۪ينَ مِنْ اَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ اَهْل۪يكُمْ اَوْ كِسْوَتُهُمْ اَوْ تَحْر۪يرُ رَقَبَةٍۜ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ كَفَّارَةُ اَيْمَانِكُمْ اِذَا حَلَفْتُمْۜ وَاحْفَظُٓوا اَيْمَانَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 89
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ 90
اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ 91
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُواۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ 92
لَيْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ ف۪يمَا طَعِمُٓوا اِذَا مَا اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَاَحْسَنُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟ 93
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّٰهُ بِشَيْءٍ مِنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُٓ اَيْد۪يكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَخَافُهُ بِالْغَيْبِۚ فَمَنِ اعْتَدٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 94
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِه۪ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْياً بَالِغَ الْكَعْبَةِ اَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاك۪ينَ اَوْ عَدْلُ ذٰلِكَ صِيَاماً لِيَذُوقَ وَبَالَ اَمْرِه۪ۜ عَفَا اللّٰهُ عَمَّا سَلَفَۜ وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللّٰهُ مِنْهُۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ ذُوانْتِقَامٍ 95
اُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعاً لَكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِۚ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُماًۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ 96
جَعَلَ اللّٰهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَاماً لِلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلَٓائِدَۜ ذٰلِكَ لِتَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 97
اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ وَاَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌۜ 98
مَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ 99
قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَـثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ۟ 100
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَسْـَٔلُوا عَنْ اَشْيَٓاءَ اِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْۚ وَاِنْ تَسْـَٔلُوا عَنْهَا ح۪ينَ يُنَزَّلُ الْقُرْاٰنُ تُبْدَ لَكُمْۜ عَفَا اللّٰهُ عَنْهَاۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ 101
قَدْ سَاَلَهَا قَوْمٌ مِنْ قَبْلِكُمْ ثُمَّ اَصْبَحُوا بِهَا كَافِر۪ينَ 102
مَا جَعَلَ اللّٰهُ مِنْ بَح۪يرَةٍ وَلَا سَٓائِبَةٍ وَلَا وَص۪يلَةٍ وَلَا حَامٍۙ وَلٰكِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَاَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ 103
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْـٔاً وَلَا يَهْتَدُونَ 104
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 105
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ ح۪ينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ اَوْ اٰخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةُ الْمَوْتِۜ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ اِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَر۪ي بِه۪ ثَمَناً وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الْاٰثِم۪ينَ 106
فَاِنْ عُثِرَ عَلٰٓى اَنَّهُمَا اسْتَحَقَّٓا اِثْماً فَاٰخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذ۪ينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْاَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ لَشَهَادَتُـنَٓا اَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَاۘ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ 107
ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلٰى وَجْهِهَٓا اَوْ يَخَافُٓوا اَنْ تُرَدَّ اَيْمَانٌ بَعْدَ اَيْمَانِهِمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاسْمَعُواۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟ 108
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ 109
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَت۪ي عَلَيْكَ وَعَلٰى وَالِدَتِكَۢ اِذْ اَيَّدْتُكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاًۚ وَاِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ وَاِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطّ۪ينِ كَـهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ بِاِذْن۪ي فَتَنْفُخُ ف۪يهَا فَتَكُونُ طَيْراً بِاِذْن۪ي وَتُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتٰى بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ كَفَفْتُ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَنْكَ اِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ 110
وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ اَنْ اٰمِنُوا ب۪ي وَبِرَسُول۪يۚ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّـنَا مُسْلِمُونَ 111
اِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَط۪يعُ رَبُّكَ اَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِۜ قَالَ اتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 112
قَالُوا نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ اَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ 113
قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَٓا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِ تَكُونُ لَنَا ع۪يداً لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَۚ وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ 114
قَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَاباً لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟ 115
وَاِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ ءَاَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُون۪ي وَاُمِّيَ اِلٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ ل۪ٓي اَنْ اَقُولَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِحَقٍّۜ اِنْ كُنْتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُۜ تَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْس۪ي وَلَٓا اَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْسِكَۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ 116
مَا قُلْتُ لَهُمْ اِلَّا مَٓا اَمَرْتَن۪ي بِه۪ٓ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۚ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداً مَا دُمْتُ ف۪يهِمْۚ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَن۪ي كُنْتَ اَنْتَ الرَّق۪يبَ عَلَيْهِمْۜ وَاَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ 117
اِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَاِنَّهُمْ عِبَادُكَۚ وَاِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَاِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 118
قَالَ اللّٰهُ هٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِق۪ينَ صِدْقُهُمْۜ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 119
لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 120
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِۜ اُحِلَّتْ لَكُمْ بَه۪يمَةُ الْاَنْعَامِ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ مَا يُر۪يدُ
İnananlar, anlaşmalarınızı uygulayın. Size okunacak olanların dışındaki hayvanlar size helal kılındı. Yalnız ihramda iken avlanmayı helal saymamak koşuluyla... ALLAH dilediği hükmü verir.
1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَٓائِرَ اللّٰهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَٓائِدَ وَلَٓا آٰمّ۪ينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَاناًۜ وَاِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواۜ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ اَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اَنْ تَعْتَدُواۢ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
İnananlar! Ne ALLAH'ın koyduğu dinsel törenlere, ne kutsal aya, ne kurbana, ne onları işaretleyen çelenklere ve ne de Rab'lerinin lütuf ve rızasını aramak için Kutsal Ev'e doğru yola çıkanlara saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Kutsal Mescid'den çeviren bir topluluğa olan kininizden dolayı provakasyona gelip saldırganlaşmayın. İyilik ve erdemlilikte yardımlaşın. Kötülük ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH'ın cezası çetindir.
2
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Leş, kan, domuzun eti ve ALLAH'tan başkasına adananlar size haram kılındı. Canları çıkmadan kesmeniz hariç, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuzlanmış ve canavar tarafından yenmiş hayvanlar, kutsallaştırılmış taşlar üzerinde boğazlanarak fal oklarıyladağıtılanlar, evet bunlar kötüdür. Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak islam'ı beğendim. Kim açlıktan dolayı zorda kalırsa, günaha istekle yönelmeden yerse ona günah yoktur. Çünkü ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
3
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَٓا اُحِلَّ لَهُمْۜ قُلْ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۙ وَمَا عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّب۪ينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّٰهُۘ فَكُلُوا مِمَّٓا اَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Kendilerine neyin helal olduğunu sana soruyorlar. De ki, 'Size temiz yiyecekler helal edilmiştir. ALLAH'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz köpek ve şahin gibi avcı hayvanların sizin için yakaladıklarını da yiyin ve üzerlerinde ALLAH'ın ismini anın.' ALLAH'ı dinleyin. ALLAH hesabı çabuk görür.
4
اَلْيَوْمَ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۜ وَطَعَامُ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَكُمْۖ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْۘ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَ وَلَا مُتَّخِذ۪ٓي اَخْدَانٍۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْا۪يمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُۘ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ۟
Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kitap halkının yiyeceği size helaldir. Sizin de yiyecekleriniz onlara helaldir. Mehirlerini ödemeniz, zina etmeyip namuslu davranmanız ve gizli dost tutmamanız koşuluyla, inananlardan iffetli kadınlarla ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlarla evlenmeniz size helaldir. Kim inanmayı kabul etmezse tüm yaptıkları boşa çıkmıştır ve o, ahirette de kaybedenlerdendir.
5
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُباً فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
İnananlar! Namaza kalktığınız zaman: Yüzünüzü yıkayın, ellerinizi dirseklere kadar yıkayın, başınızı sıvazlayın, ve ayaklarınızı da topuklara kadar (sıvazlayın/yıkayın). Cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanınız. Hasta veya yolcu iseniz, yahut tuvaletten gelmiş, yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuş ve su bulamamışsanız, temiz bir toprağa yönelip yüzünüzü ve kollarınızı onunla sıvazlayın. ALLAH size güçlük çıkarmak istemez. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Olur ki şükredersiniz.
6
وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَم۪يثَاقَهُ الَّذ۪ي وَاثَقَكُمْ بِه۪ٓۙ اِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَاَطَعْنَاۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
ALLAH'ın üzerinizdeki nimetini ve O'nunla yaptığınız sözleşmeyi hatırlayın: 'İşittik ve itaat ettik,' demiştiniz. ALLAH'ı dinleyin; ALLAH içinizde olanları biliyor.
7
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
İnananlar! ALLAH için adaleti gözeterek tanıklık edin. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın. Adaletli davranmak daha erdemlidir. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH yaptıklarınızı haber alır.
8
وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ
ALLAH, inanıp iyi işler yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödülü söz verdi.
9
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ
İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem halkıdır.
10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ هَمَّ قَوْمٌ اَنْ يَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ اَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ۟
İnananlar! ALLAH'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani bir topluluk size el uzatmağa yeltenmişti de onların ellerini sizden çekmişti. ALLAH'ı dinleyin. İnananlar ALLAH'a güvensin.
11
وَلَقَدْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَق۪يباًۜ وَقَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مَعَكُمْۜ لَئِنْ اَقَمْتُمُ الصَّلٰوةَ وَاٰتَيْتُمُ الزَّكٰوةَ وَاٰمَنْتُمْ بِرُسُل۪ي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَاَقْرَضْتُمُ اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً لَاُكَفِّرَنَّ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَلَاُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ فَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ
ALLAH, İsrail oğullarından söz almıştı ve içlerinden on iki başkan göndermiştik. ALLAH demişti ki: 'Namazı gözetirseniz, zekatı verirseniz, elçilerime inanıp onlara saygılı olursanız ve (erdemli bir yaşam sürmek suretiyle) ALLAH'a güzel bir borç verirseniz sizinle beraberim. Günahlarınızı örter, içlerinden ırmaklar akan bahçelerde ağırlarım. Artık sizden kim bundan sonra inkar ederse doğru yolu sapıtmış olur.'
12
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلاً مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ
Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamını bağlamından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. Onları affet ve aldırma. ALLAH güzel davrananları sever.
13
وَمِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰٓى اَخَذْنَا م۪يثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
'Biz Hristiyanız,' diyenlerden de söz almıştık. Ancak onlar da uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttu. Bu yüzden diriliş gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yaptıkları her şeyi ALLAH onlara bildirecek
14
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَث۪يراً مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ قَدْ جَٓاءَكُمْ مِنَ اللّٰهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُب۪ينٌۙ
Kitap halkı, kitabın gizlediğiniz bir çok bölümünü açığa çıkaran ve bir çoğunu da yüzünüze vurmayan elçimiz geldi size. ALLAH'tan bir ışık ve apaçık bir kitap da geldi size.
15
يَهْد۪ي بِهِ اللّٰهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِه۪ وَيَهْد۪يهِمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ
Onunla ALLAH, rızasını gözetenleri barış ve huzur yollarına ulaştırır, izniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkararak onları dosdoğru yola iletir.
16
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاً اِنْ اَرَادَ اَنْ يُهْلِكَ الْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاًۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
'ALLAH Meryem oğlu Mesih'tir,' diyenler elbette kafir olmuşlardır. De ki: 'ALLAH Meryem oğlu Mesih'i, annesini ve hatta yeryüzündekilerin tümünü helak etmek isterse, kim buna engel olabilir?' Göklerin, yerin ve arasındakilerin egemenliği ALLAH'a aittir. Dilediğini yaratır. ALLAH herşeye Gücü Yetendir.
17
وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارٰى نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۘ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ
Yahudiler ve Hristiyanlar, 'Biz ALLAH'ın çocukları ve sevgilileriyiz,' dediler. 'Öyleyse günahlarınızdan ötürü neden sizi cezalandırıyor? Siz sadece O'nun yarattığı insanlardansınız,' de. Dileyeni/dilediğini de bağışlar, dileyeni/dilediğini de cezalandırır. Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin egemenliği ALLAH'a ait olup dönüş de O'nadır
18
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلٰى فَتْرَةٍ مِنَ الرُّسُلِ اَنْ تَقُولُوا مَا جَٓاءَنَا مِنْ بَش۪يرٍ وَلَا نَذ۪يرٍۘ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَش۪يرٌ وَنَذ۪يرٌۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟
Kitap halkı! Elçiler arasındaki bir boşluk döneminden sonra size elçimiz gelmiş bulunuyor ve size gerçekleri anlatıyor ki 'Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi,' demeyesiniz. ALLAH her şeye Gücü Yetendir.
19
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَعَلَ ف۪يكُمْ اَنْبِيَٓاءَ وَجَعَلَكُمْ مُلُوكاًۗ وَاٰتٰيكُمْ مَا لَمْ يُؤْتِ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ
Musa, halkına şöyle demişti: 'Ey halkım, ALLAH'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: aranızdan peygamberler çıkardı, sizi özgür kimseler kıldı ve toplumların hiçbirine vermediğini size verdi.'
20
يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الْاَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ الَّت۪ي كَتَبَ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ
'Halkım! ALLAH'ın size ayırdığı kutsal toprağa girin. Geri dönmeyin, yoksa kaybedersiniz.'
21
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَۗ وَاِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا حَتّٰى يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ فَاِنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَاِنَّا دَاخِلُونَ
Dediler ki: 'Musa, orada zorba bir topluluk var. Onlar oradan çıkmadıkça biz asla oraya girmeyiz. Çıkarlarsa gireriz.'
22
قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذ۪ينَ يَخَافُونَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَۚ فَاِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَاِنَّكُمْ غَالِبُونَ وَعَلَى اللّٰهِ فَتَوَكَّلُٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Korku duyanların arasında, ALLAH'ın kendisine nimet verdiği iki kişi, 'Üstlerine kapıdan yürüyün. Kapıdan girerseniz kesinlikle siz yeneceksiniz. İnanıyorsanız ALLAH'a güvenin,' dedi.
23
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّا لَنْ نَدْخُلَـهَٓا اَبَداً مَا دَامُوا ف۪يهَا فَاذْهَبْ اَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَٓا اِنَّا هٰهُنَا قَاعِدُونَ
'Musa, onlar orada oldukça biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabbin gidip savaşın; biz burda oturuyoruz,' dediler.
24
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ اِلَّا نَفْس۪ي وَاَخ۪ي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ
O da bunun üzerine: 'Rabbim, ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebiliyorum. Bizimle yoldan çıkmış bu topluluğun arasını ayır,' dedi.
25
قَالَ فَاِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۚ يَت۪يهُونَ فِي الْاَرْضِ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ۟
Orası onlara kırk yıl boyunca yasaklanmıştır; yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Yoldan çıkmış bir topluluk için üzme kendini.
26
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ اٰدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَاناً فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ
Onlara Adem'in iki oğlunun olayını doğru anlat. Birer kurban adamışlardı da, birisinden kabul edilmiş, diğerinden edilmemişti. 'Seni öldüreceğim!,' dedi. 'ALLAH ancak erdemli olanlardan kabul eder,' dedi.
27
لَئِنْ بَسَطْتَ اِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَن۪ي مَٓا اَنَا۬ بِبَاسِطٍ يَدِيَ اِلَيْكَ لِاَقْتُلَكَۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ
'Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, seni öldürmek için ben elimi sana uzatmayacağım. Ben, tüm yaratıkların sahibi ALLAH'tan korkarım. '
28
اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ تَبُٓوأَ بِاِثْم۪ي وَاِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِۚ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَۚ
'Günahımı günahınla birlikte yüklenerek cehenneme girmeni isterim. Zalimler böyle cezalandırılır.'
29
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ اَخ۪يهِ فَقَتَلَهُ فَاَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Egosu onu, kardeşini öldürmeye kışkırttı. Onu öldürdü ve böylece kaybetti.
30
فَبَعَثَ اللّٰهُ غُرَاباً يَبْحَثُ فِي الْاَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَار۪ي سَوْاَةَ اَخ۪يهِۜ قَالَ يَا وَيْلَتٰٓى اَعَجَزْتُ اَنْ اَكُونَ مِثْلَ هٰذَا الْغُرَابِ فَاُوَارِيَ سَوْاَةَ اَخ۪يۚ فَاَصْبَحَ مِنَ النَّادِم۪ينَۚۛ
ALLAH kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. 'Yazık bana; kardeşimin cesedini gömme konusunda bu karga kadar bile olamadım,' diyerek pişman oldu.
31
مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَۚۛ كَتَبْنَا عَلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِي الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يـعاًۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعاًۜ وَلَقَدْ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِۘ ثُمَّ اِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ فِي الْاَرْضِ لَمُسْرِفُونَ
Bunun için İsrail oğullarına şunu yazdık: Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Elçilerimiz onlara apaçık delillerle geldiler. Buna rağmen onların çoğu hemen sonra yeryüzünde azgınlık yapmaya başladılar.
32
اِنَّمَا جَزٰٓؤُا الَّذ۪ينَ يُحَارِبُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداً اَنْ يُقَتَّلُٓوا اَوْ يُصَلَّـبُٓوا اَوْ تُقَطَّعَ اَيْد۪يهِمْ وَاَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلَافٍ اَوْ يُنْفَوْا مِنَ الْاَرْضِۜ ذٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ
ALLAH ve elçisi ile savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk için uğraşanların cezası: Öldürülmeleri veya asılmaları, veya el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu, dünyada görecekleri bir aşağılanma. Ahirette ise büyük bir ceza var.
33
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Kendilerini yakalamadan önce tevbe edenler başka. Bilesiniz ki ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
34
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
İnananlar ALLAH'ı dinleyin, O'na ulaşmak için yol arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki başarasınız.
35
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ اَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا بِه۪ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
İnkarcılar, yeryüzündekilerin hepsine ve bir o kadarına da sahip olsalardı ve onları diriliş gününün azabından kurtulmak için fidye verselerdi kendilerinden kabul edilmezdi. Onlara acıklı bir azap var.
36
يُر۪يدُونَ اَنْ يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُمْ بِخَارِج۪ينَ مِنْهَاۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌ
Ateşten çıkmak isterler; ama çıkamazlar. Onlar sürekli bir cezaya mahkum olmuşlardır.
37
وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالاً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Erkek hırsızın ve kadın hırsızın ellerini, yaptıklarına karşılık kesin. Bu ALLAH'ın öngördüğü bir caydırma yöntemidir. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir
38
فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Kim yaptığı bu haksızlıktan sonra tevbe ederek düzelirse, ALLAH yönelişini kabul eder. ALLAH kuşkusuz Bağışlayandır, Rahimdir.
39
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Göklerin ve yerin egemenliğinin ALLAH'a ait olduğunu bilmez misin? Dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. ALLAH her şeye Gücü Yetendir.
40
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوبُهُمْۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ اٰخَر۪ينَۙ لَمْ يَأْتُوكَۜ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِه۪ۚ يَقُولُونَ اِنْ اُو۫ت۪يتُمْ هٰذَا فَخُذُوهُ وَاِنْ لَمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواۜ وَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَمْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Ağızlarıyla 'İnandık,' dedikleri halde kalpleriyle inanmıyanların inkarcılıktaki gayretleri seni üzmesin. Yahudilerin bir grubu var ki yalana kulak veriyor, seninle hiç karşılaşmamış bir topluluğu dinliyor. Kelimelerin anlamını kaydırıp. 'Size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının,' diyorlar. ALLAH birini şaşırtmak isterse ALLAH'a karşı kimse ona yardım edemez. İşte onlar, ALLAH'ın kalplerini temizlemeyi dilemediği kişiler. Onlar için dünyada aşağılanma, ve ahirette de büyük bir azap var.
41
سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ اَكَّالُونَ لِلسُّحْتِۜ فَاِنْ جَٓاؤُ۫كَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ اَوْ اَعْرِضْ عَنْهُمْۚ وَاِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَضُرُّوكَ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ
Yalana kulak veriyor, yasadışı yoldan yiyorlar. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, istersen yüz çevir. Onlardan yüz çevirdiğin taktirde sana hiç bir zarar veremezler. Hüküm verirsen, aralarında adaletle hüküm ver. ALLAH adaletli olanları sever.
42
وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرٰيةُ ف۪يهَا حُكْمُ اللّٰهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَۜ وَمَٓا اُو۬لٰٓئِكَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ۟
İçinde ALLAH'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken nasıl olur da ondan yüz çevirip de seni hakem yapıyorlar? Onlar aslında inanmıyor.
43
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ ف۪يهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذ۪ينَ اَسْلَمُوا لِلَّذ۪ينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَٓاءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَناً قَل۪يلاًۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
İçinde hidayet ve ışık bulunan Tevrat'ı biz indirdik. müslüman peygamberler onunla Yahudiler arasında hüküm veriyorlardı. Hahamlar ve din bilginleri de ALLAH'ın kitabından emredildikleri şeylerle hüküm verirler ve onun üzerine tanık olurlardı. Halkıululamayın, beni ululayın ve ayetlerimi ucuz bir fiyata satmayın. ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermeyenler inkarcıdır.
44
وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ ف۪يهَٓا اَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِۙ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْاَنْفَ بِالْاَنْفِ وَالْاُذُنَ بِالْاُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّۙ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌۜ فَمَنْ تَصَدَّقَ بِه۪ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Orada onlara: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara ödeşmeyi emrettik. Kim bu hakkından vazgeçerse günahlarını örter. ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermeyenler zalimdir.
45
وَقَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِۖ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ ف۪يهِ هُدًى وَنُورٌۙ وَمُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّق۪ينَ
Onların ardından, önceki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Ona, içinde hidayet ve ışık bulunan, önceki Tevratı doğrulayan ve erdemliler için bir kılavuz ve öğüt olan İncil'i verdik.
46
وَلْيَحْكُمْ اَهْلُ الْاِنْج۪يلِ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ ف۪يهِۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
İncil halkı ALLAH'ın onda indirdiğiyle hüküm versin. Kim ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermezse işte onlar yoldan çıkanlardır.
47
وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَهُمْ عَمَّا جَٓاءَكَ مِنَ الْحَقِّۜ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجاًۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَۙ
Kendinden önceki kitapları doğrulayan, onların yerine geçen bu kitabı, gerçekleri kapsayıcı olarak sana indirdik. ALLAH'ın sana indirdiğiyle aralarında hüküm ver. Sana gelen gerçekleri bırakıp onların hevesine uyma. Her biriniz için bir yasa ve yöntem belirledik. ALLAH dileseydi hepinizi bir tek toplum yapardı. Ancak, size verdikleriyle sizleri sınıyor. İyilikte yarışın. Hepinizin dönüşü ALLAH'adır. Ayrılığa düştüğünüz konuları size bildirecek.
48
وَاَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِـعْ اَهْوَٓاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ اَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكَۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ اَنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُص۪يبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ
Aralarında ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermelisin. Onların keyfine uyma. ALLAH'ın sana indirdiklerinin bir kısmından sakın seni şaşırtmasınlar. Yüz çevirirlerse, demek ki ALLAH bazı günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. Gerçekten insanların çoğu yoldan çıkmıştır.
49
اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْماً لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟
Yoksa cahillik dönemindeki yasaları mı arıyorlar? Bilgiye dayanan kesin inanç sahipleri için ALLAH'tan daha güzel yasa koyucu olabilir mi?
50
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
İnananlar, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur. Sizden kim onlarla dost olursa onlardan sayılır. ALLAH zalim toplumu doğru yola iletmez.
51
فَتَرَى الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ ف۪يهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُص۪يبَنَا دَٓائِرَةٌۜ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِه۪ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِم۪ينَۜ
Kalplerinde hastalık bulunanların, 'Başımıza bir bela gelmesinden korkuyoruz,' diyerek onların arasında dolanıp durduklarını göreceksin. Olur ki ALLAH , zaferi veya kendi tarafından bir emri getirir de, içlerinde gizledikleri düşüncelerinden dolayı pişman olurlar.
52
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ
O zaman inananlar, 'Sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle ALLAH adına yemin edenler bunlar mı,' diyecek. Çabaları boşa çıkmış ve zarar etmişlerdir.
53
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ
İnananlar, kim dininden dönerse şunu bilsin: ALLAH sevdiği bir toplumu getirir; onlar da O'nu sever. İnananlara karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve pektirler. ALLAH yolunda cihad ederler, kınayanın kınamasından çekinmezler. Bu, ALLAH'ın lütfudur; onu dilediğine verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.
54
اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ
Gerçek dostlarınız, ALLAH, elçisi ve namazı gözetip alçak gönüllü olarak zekatı veren müminlerdir.
55
وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ۟
Kim ALLAH'ı, elçisini ve inananları dost edinirse bilsin ki ALLAH'ın partisi üstün gelecek.
56
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَكُمْ هُزُواً وَلَعِباً مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ اَوْلِيَٓاءَۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
İnananlar, sizden önceki kitap halkı ve inkarcılar arasında dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. İnanmış iseniz ALLAH'ı dinlemelisiniz.
57
وَاِذَا نَادَيْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ اتَّخَذُوهَا هُزُواً وَلَعِباًۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ
Namaza çağırdığınızda onunla alay edip eğlendiler. Düşünmeyen bir topluluktur onlar.
58
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنْقِمُونَ مِنَّٓا اِلَّٓا اَنْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلُۙ وَاَنَّ اَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ
De: 'Kitaplılar! ALLAH'a, bize indirilene ve önceki indirilenlere inandık diye mi yoldan çıkmış olan çoğunluğunuzla bize karşı nefret besliyorsunuz?'
59
قُلْ هَلْ اُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَاناً وَاَضَلُّ عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ
De: 'ALLAH katında bundan daha kötü bir durumu size bildireyim mi? ALLAH kime lanet ve gazap ederek maymunlar, domuzlar, putperestler haline sokmuşsa, işte o kimseler yer bakımından daha kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.
60
وَاِذَا جَٓاؤُ۫كُمْ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَقَدْ دَخَلُوا بِالْـكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِه۪ۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ
Size geldiklerinde, 'İnandık,' dediler. Oysa yanınıza inkarlarıyla girip inkarlarıyla çıkmışlardı. Onların gizlediklerini ALLAH daha iyi biliyor.
61
وَتَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Onların çoğunu günahta, düşmanlıkta ve haram yemekte koşuşurken görürsün. Yaptıkları ne kötü!
62
لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْاِثْمَ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Hahamları ve din adamları onları bu günah sözleri söylemekten, haram yemekten menetmeli değil miydi? İşledikleri ne fena!
63
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَاراً لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداًۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ
Yahudiler 'ALLAH'ın eli bağlı,' dedi. Aslında elleri bağlı olanlar kendileri. Halbuki O'nun iki eli de açık olup dilediği gibi harcamakta. Rabbinden sana indirilenler çoğunun azgınlığını ve inkarını arttıracak. Diriliş Gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için ateş yaksalar ALLAH onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuk yapmak için dolaşırlar. ALLAH ise bozguncuları sevmez.
64
وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْكِتَابِ اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاَدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
Kitap halkı inanıp erdemli davransa günahlarını örterek onları bol nimetli bahçelere yerleştirirdik.
65
وَلَوْ اَنَّهُمْ اَقَامُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ لَاَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ اَرْجُلِهِمْۜ مِنْهُمْ اُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ سَٓاءَ مَا يَعْمَلُونَ۟
Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilenleri uygulasalardı onları baştan ayağa nimetlere boğardık. İçlerinde ılımlı bir toplum varsa da çoğu kötülük işlemekte.
66
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
Elçi, Rabbinden sana indirileni duyur. Bunu yapmazsan O'nun elçiliğini duyurmamış olursun. ALLAH seni halktan koruyacak. ALLAH inkarcıları doğru yola iletmez.
67
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراًۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ
De, 'Kitaplılar! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça hiç bir dayanağınız olmaz.' Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlık ve inkarını arttırır. İnkarcı toplum için kendini üzme.
68
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالصَّابِـؤُ۫نَ وَالنَّصَارٰى مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
İnananlar, Yahudiler, diğer dinlerden olanlar ve Hıristiyanlardan kim () ALLAH'a ve () ahiret gününe inanır ve () erdemli bir yaşam sürerse onlar için bir korku yoktur ve onlar üzülmeyecekler de...
69
لَقَدْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَاَرْسَلْـنَٓا اِلَيْهِمْ رُسُلاًۜ كُلَّمَا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوٰٓى اَنْفُسُهُمْۙ فَر۪يقاً كَذَّبُوا وَفَر۪يقاً يَقْتُلُونَ
İsrail oğullarından söz almış, onlara elçiler göndermiştik. Her ne zaman hoşlarına gitmeyen bir şeyle onlara bir elçi gittiyse bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürdüler.
70
وَحَسِبُٓوا اَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَث۪يرٌ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
Test edilmeyeceklerini sandılar, körleşip sağırlaştılar. Sonra ALLAH yönelişlerini kabul etti; fakat buna rağmen çoğu yine körleşip sağırlaştı. ALLAH Yaptıklarını görmekte.
71
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ وَقَالَ الْمَس۪يحُ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۜ اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ
'ALLAH, Meryem oğlu Mesih'tir,' diyenler elbette inkar etmiştir. Oysa Mesih, 'İsrail oğulları! benim de sizin de Rabbiniz olan ALLAH'a kul olun,' demişti. Kim ALLAH'a ortak koşarsa ALLAH ona cenneti yasaklar, yeri de ateş olur. Zalimler için yardımcıda bulunmaz.
72
لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
'ALLAH, üçün üçüncüsüdür,' diyenler inkar etmiştir. Oysa bir tek Tanrı'dan başka tanrı yok. Bu sözlerine son vermezlerse, inkarcılarına acıklı bir azap dokunacak.
73
اَفَلَا يَتُوبُونَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Hâlâ ALLAH'a yönelip ondan bağışlanma dilemiyecekler mi? ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
74
مَا الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ وَاُمُّهُ صِدّ۪يقَةٌۜ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَۜ اُنْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ
Meryem oğlu Mesih elçiden başka bir şey değildi. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmişti. Annesi de doğru sözlüydü. Her ikisi de yemek yerdi. Ayetlerimizi onlara nasıl açıkladığımıza dikkat et de buna rağmen nasıl da yüz çevirmekte olduklarını gör!
75
قُلْ اَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا نَفْعاًۜ وَاللّٰهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
De, 'ALLAH'tan başka, size zarar ve yarar veremiyenlere mi tapıyorsunuz? ALLAH İşitir, Bilir.'
76
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُٓوا اَهْوَٓاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَاَضَلُّوا كَث۪يراً وَضَلُّوا عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ۟
De, 'Kitaplılar, dininiz konusunda gerçeğin ötesine gitmeyin. Daha önce sapan, çok kimseyi de saptıran, böylece doğru yolu kaybeden bir topluluğun heveslerini izlemeyin.
77
لُعِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُ۫دَ وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ
İsrail oğullarının inkarcıları, hem Davud'un hem Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişti. Zira onlar isyan edip sınır tanımıyorlardı.
78
كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
Yaptıkları kötülükler konusunda birbirlerini uyarmıyorlardı. Yaptıkları ne kötü idi.
79
تَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ اَنْفُسُهُمْ اَنْ سَخِطَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ
Çoklarının inkarcılarla dost olduğunu görürsün. Nefislerinin kendileri için gönderdiği şey ne kötü. ALLAH onlara gazap etmiştir; azapta sürekli kalacaklar.
80
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالنَّبِيِّ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
ALLAH'a, peygambere ve ona indirilene inansalardı, onları dost edinmezlerdi. Ne var ki, çoğu yoldan çıkmış bulunuyor
81
لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَاناً وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
İnsanların arasında inananların en azılı düşmanı olarak Yahudileri ve müşrikleri bulacaksın. İnananlara sevgice en yakınları da 'Biz Hristiyanız,' diyenleri bulursun. Çünkü onlar arasında büyüklük taslamayan papazlar ve rahipler var.
82
وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ
Elçiye inenleri işittiklerinde, gerçeği tanımalarından ötürü gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki, 'Rabbimiz, inandık, bizi tanıklardan say.
83
وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا جَٓاءَنَا مِنَ الْحَقِّۙ وَنَطْمَعُ اَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِح۪ينَ
'Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umduğumuz halde neden ALLAH'a ve bize ulaşan gerçeklere inanmıyalım?'
84
فَاَثَابَهُمُ اللّٰهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْمُحْسِن۪ينَ
Bu sözlerinden ötürü ALLAH onlara, içlerinde ırmaklar akan ve sürekli kalacakları cennetler verdi. İyi davrananların karşılığı budur.
85
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ۟
İnkar edip ayet ve mucizelerimizi yalanlayanlar ise cehennem halkı
86
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَٓا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ
İnananlar, ALLAH'ın size helal yaptığı iyi şeyleri haram etmeyin. Sınırı aşmayın. ALLAH sınırı aşanları sevmez
87
وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالاً طَيِّباًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ
ALLAH'ın size rızık olarak verdiklerini, helal ve temiz olarak yeyin. İnandığınız ALLAH'ı dinleyin.
88
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَۚ فَكَفَّارَتُهُٓ اِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاك۪ينَ مِنْ اَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ اَهْل۪يكُمْ اَوْ كِسْوَتُهُمْ اَوْ تَحْر۪يرُ رَقَبَةٍۜ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ كَفَّارَةُ اَيْمَانِكُمْ اِذَا حَلَفْتُمْۜ وَاحْفَظُٓوا اَيْمَانَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
ALLAH rastgele ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile ettiklerinizden sizi sorumlu tutar. Yemininizi bozarsanız cezası, ailenize genellikle yedirdiğiniz yemeklerden on yoksulu doyurmak veya giydirmek veya bir köleyi salmaktır. Kim bulamazsa üç gün oruç tutmalı. Bu, bile bile ettiğiniz yeminlerinizin cezası. Yeminlerinizi tutun. ALLAH güzel karşılık veresiniz diye ayetlerini böyle açıklıyor.
89
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
İnananlar, sarhoş edici maddeler, kumar, kutsal taş ve türbeler, şans oyunları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtulasınız.
90
اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ
Şeytan, sarhoş edicilerle, kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi ALLAH'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?
91
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُواۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ
ALLAH'a uyun, elçiye uyun, dikkatli olun. Yüz çevirirseniz bilesiniz ki elçimize düşen görev, açıkça bildirmektir.
92
لَيْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ ف۪يمَا طَعِمُٓوا اِذَا مَا اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَاَحْسَنُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟
İnanıp erdemli işler yapanlar, emirlere uyarak inanıp erdemli davrandıkları, günahlardan sakınıp inandıkları ve yine sakınıp iyilik yaptıkları sürece yediklerinden ötürü kendilerine bir günah yoktur. ALLAH iyi davrananları sever.
93
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّٰهُ بِشَيْءٍ مِنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُٓ اَيْد۪يكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَخَافُهُ بِالْغَيْبِۚ فَمَنِ اعْتَدٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
İnananlar, ellerinizin ve mızraklarınızın ulaşacağı avlarla ALLAH sizi sınayacak ki yalnızken de kendisinden korkanları ALLAH ayırsın. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acıklı bir azap var.
94
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِه۪ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْياً بَالِغَ الْكَعْبَةِ اَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاك۪ينَ اَوْ عَدْلُ ذٰلِكَ صِيَاماً لِيَذُوقَ وَبَالَ اَمْرِه۪ۜ عَفَا اللّٰهُ عَمَّا سَلَفَۜ وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللّٰهُ مِنْهُۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ ذُوانْتِقَامٍ
İnananlar, ihramdayken (Haj için kutsal bölgedeyken) av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim kasden onu öldürürse cezası, aranızdan iki adaletli kişinin kararlaştıracağı ona denk bir evcil hayvanı kurban olarak Kabeye göndermesidir. Yahut ceza olarak, yoksulları doyurması ya da buna denk oruç tutması gerekir. Böylece yaptığının vebalini tatmış olsun. Geçmiştekileri ALLAH affetti. Kim bunu tekrarlarsa ALLAH ondan öc alır. ALLAH Üstündür, Öc alandır.
95
اُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعاً لَكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِۚ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُماًۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Deniz hayvanlarını avlamak ve onları yemek size helal kılındı. Size ve yolculara geçimlik olmak üzere... İhramlı bulunduğunuz sürece kara avı size yasaklandı. Huzuruna toplanacağınız ALLAH'ı dinleyin.
96
جَعَلَ اللّٰهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَاماً لِلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلَٓائِدَۜ ذٰلِكَ لِتَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
ALLAH, kutsal ev Kabeyi, kutsal ayları, adakları ve onları işaretleyen çelenkleri, insanlar için güvenlik unsuru yaptı. Bilesiniz ki ALLAH göklerde ve yerde olanları biliyor. ALLAH her şeyi Bilir.
97
اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ وَاَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌۜ
Bilin ki ALLAH'ın cezası çetindir. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir
98
مَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ
Elçiye düşen görev sadece duyurmak. ALLAH ise açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir
99
قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَـثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ۟
De : 'Kötü ile iyi bir olmaz; kötünün çokluğu ilgini çekse bile... Akıl sahipleri, başarmak istiyorsanız (azınlığa düşme pahasına da olsa) ALLAH'ı dinleyin.'
100
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَسْـَٔلُوا عَنْ اَشْيَٓاءَ اِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْۚ وَاِنْ تَسْـَٔلُوا عَنْهَا ح۪ينَ يُنَزَّلُ الْقُرْاٰنُ تُبْدَ لَكُمْۜ عَفَا اللّٰهُ عَنْهَاۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ
İnananlar, açıklandığı vakit hoşunuza gitmeyecek şeyler hakkında sorular sormayın. Kuran'ın ışığında sorarsanız size açık olurlar. ALLAH özellikle onlardan söz etmedi. ALLAH Bağışlayandır, Yumuşaktır.
101
قَدْ سَاَلَهَا قَوْمٌ مِنْ قَبْلِكُمْ ثُمَّ اَصْبَحُوا بِهَا كَافِر۪ينَ
Sizden önce bir topluluk o tip soruları sordu da, o sorularından dolayı inkarcı oldular.
102
مَا جَعَلَ اللّٰهُ مِنْ بَح۪يرَةٍ وَلَا سَٓائِبَةٍ وَلَا وَص۪يلَةٍ وَلَا حَامٍۙ وَلٰكِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ وَاَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Belli bir erkek ve dişi kombinezonuyla yavrulayanların, yemin sonucu salıverilenlerin, arka arkaya iki erkek doğuranların ve on kez döl veren erkek develerin haram edilişini ALLAH onaylamıyor; inkarcılar ALLAH'a iftira ediyor. Çoğu akletmez onların.
103
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْـٔاً وَلَا يَهْتَدُونَ
Kendilerine, 'ALLAH'ın indirdiğine ve elçiye gelin,' denildiğinde, 'Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter!,' derler. Ataları, bir şey bilmeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsa da mı?
104
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
İnananlar, siz kendinize bakın. Doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü ALLAH'adır. Yaptıklarınızı size haber verecek.
105
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ ح۪ينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ اَوْ اٰخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةُ الْمَوْتِۜ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ اِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَر۪ي بِه۪ ثَمَناً وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الْاٰثِم۪ينَ
İnananlar, birinize ölüm yaklaşınca, vasiyet anında aranızdan iki adil şahit tanık bulunsun. Yolculuk anında size ölüm gelirse, sizden olmayan iki kişi... Kuşkulanıyorsanız, namazdan sonra tanıkları alıkoyup ALLAH adıyla: 'Akraba dahi olsa tanıklığımızı hiç bir değerle değiştirmeyeceğiz, ALLAH'ın tanıklığını gizlemiyeceğiz. Aksi taktirde, günahkarlardan oluruz,' diye yemin ettirin.
106
فَاِنْ عُثِرَ عَلٰٓى اَنَّهُمَا اسْتَحَقَّٓا اِثْماً فَاٰخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذ۪ينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْاَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ لَشَهَادَتُـنَٓا اَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَاۘ اِنَّٓا اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ
Tanıkların taraflı olduğu anlaşılırsa, önceki tanıkların haksızlığına uğrayan taraftan iki tanık onların yerine geçer ve ALLAH adına şöyle yemin ederler: 'Tanıklığımız diğer ikisinin tanıklığından daha doğrudur. Biz sapmayacağız; yoksa zalim oluruz.'
107
ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلٰى وَجْهِهَٓا اَوْ يَخَافُٓوا اَنْ تُرَدَّ اَيْمَانٌ بَعْدَ اَيْمَانِهِمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاسْمَعُواۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟
Bu uygulama, tanıklığı gereği gibi yapmalarını ve yemin ettikten sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarını sağlamak içindir. ALLAH'ı sayın ve dinleyin. ALLAH yoldan iyice çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.
108
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
ALLAH elçileri topladığı gün: 'Size ne cevap verildi,' der. 'Bir bilgimiz yok. Gizemleri sen bilirsin,' derler.
109
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَت۪ي عَلَيْكَ وَعَلٰى وَالِدَتِكَۢ اِذْ اَيَّدْتُكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاًۚ وَاِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ وَاِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطّ۪ينِ كَـهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ بِاِذْن۪ي فَتَنْفُخُ ف۪يهَا فَتَكُونُ طَيْراً بِاِذْن۪ي وَتُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتٰى بِاِذْن۪يۚ وَاِذْ كَفَفْتُ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَنْكَ اِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ
ALLAH diyecek ki: Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene bağışladığım nimetimi hatırla. Seni Kutsal Ruh ile desteklemiştim; böylece beşikteyken de yetişkin iken de halkla konuşuyordun. Sana kitabı, bilgeliği, Tevratı ve İncili öğretmiştim. İznimle balçıktan kuş heykeli yaratıyordun ve ona üfleyince de iznimle kuş oluveriyordu. Körü ve cüzzamlıyı iznimle iyileştiriyordun. Yine benim iznimle ölüleri diriltiyordun. İsrail oğullarına apaçık kanıtlar götürmene rağmen, içlerindeki inkarcılar, 'Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil,' demişlerdi de seni onlardan kurtarmıştım.
110
وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّ۪نَ اَنْ اٰمِنُوا ب۪ي وَبِرَسُول۪يۚ قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّـنَا مُسْلِمُونَ
Havarilere (öğrencilere), 'Bana ve elçime inanın,' diye vahyettiğimde; 'İnandık, bizim müslüman (teslim) oluşumuza tanık ol,' demişlerdi.
111
اِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَط۪يعُ رَبُّكَ اَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِۜ قَالَ اتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Havariler, 'Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir ziyafet çekebilir mi,' demişlerdi. 'İnanıyorsanız ALLAH'a saygı gösterin,' demişti
112
قَالُوا نُر۪يدُ اَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ اَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِد۪ينَ
'İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalbimiz yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona tanık olalım.'
113
قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَٓا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِ تَكُونُ لَنَا ع۪يداً لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَۚ وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ
Meryem oğlu İsa: 'Tanrımız, Rabbimiz, bize gökten bir ziyafet indir de hepimiz ve herbirimiz için bir bayram ve Sen'den bir delil olsun. Bizi rızıklandır. Sen en iyi rızık verensin,' dedi.
114
قَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَاباً لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟
ALLAH, 'Onu size indireceğim,' dedi, 'Kim artık bundan sonra inkar ederse, onu, hiç kimseye vermediğim bir azapla cezalandıracağım.'
115
وَاِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ ءَاَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُون۪ي وَاُمِّيَ اِلٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ ل۪ٓي اَنْ اَقُولَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِحَقٍّۜ اِنْ كُنْتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُۜ تَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْس۪ي وَلَٓا اَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْسِكَۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
ALLAH şöyle diyecek: 'Ey Meryem oğlu İsa, sen mi halka, ' ALLAH tan başka beni ve annemi de tanrı edinin' dedin?' (İsa) şöyle cevap verecek: 'Sen yücesin, hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Zaten böyle bir şey söylemiş olsaydım sen bilirdin. Sen benim düşüncemi bilirsin; ancak ben senin düşünceni bilmem. Sen tüm gizemleri biliyorsun.'
116
مَا قُلْتُ لَهُمْ اِلَّا مَٓا اَمَرْتَن۪ي بِه۪ٓ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۚ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداً مَا دُمْتُ ف۪يهِمْۚ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَن۪ي كُنْتَ اَنْتَ الرَّق۪يبَ عَلَيْهِمْۜ وَاَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ
'Ben onlara 'Rabbim ve Rabbiniz olan ALLAH'a kulluk edin' diye bana emrettiğinden başkasını demedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara tanıktım. Canımı aldıktan sonra ise sen onların üzerine gözetleyici oldun. Sen her şeye Tanıksın.'
117
اِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَاِنَّهُمْ عِبَادُكَۚ وَاِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَاِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
'Onları cezalandırırsan, onlar senin yaratıklarındır. Onları bağışlarsan, kuşkusuz sen Üstünsün, Bilgesin.'
118
قَالَ اللّٰهُ هٰذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِق۪ينَ صِدْقُهُمْۜ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
ALLAH ilan edecek: 'Bu, doğrulara doğruluklarının yarar sağladığı gündür.' Onlar için içlerinden ırmaklar akan ve orada sürekli kalacakları cennetler (bahçeler) var. ALLAH onlardan, onlar da O'ndan hoşnut olmuştur. Büyük başarı işte bu...
119
لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Göklerin, yerin ve aralarındaki her şeyin egemenliği ALLAH'a aittir. O'nun gücü herşeye yeter.
120

Sureler

Mealler