Sureler
Mealler
Önceki
Rûm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Elif, Lam, Mim.
2 Bunlar Hakim (hüküm ve hikmet dolu muhkem) Kitab'ın ayetleridir.
3 Muhsinlere (iyilik yapıp-güzel davrananlara) hidayet ve rahmettir.
4 Onlar namazı kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de yakinen (kesin olarak) inanırlar.
5 İşte onlar Rab'lerinden bir hidayet üzeredirler ve felaha (kurtuluşa) erecek olanlar da onlardır.
6 İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiçbir bilgiye dayanmaksızın Allah'ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek için sözün 'boş ve gayriciddi olanını' satın alırlar. İşte onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.
7 Ona ayetlerimiz okunduğunda sanki kulaklarında ağırlık varmış ve onları hiç işitmiyormuş gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. Ona çok acıklı bir azabı müjdele.
8 İman edip salih amellerde bulunanlar için (nimetlerle donatılmış) Naim cennetleri vardır.
9 Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın vaadi haktır. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
10 O, gökleri gördüğünüz gibi direksiz (dayanak olmaksızın) yaratmıştır. (Sarsılıp) sizi sarsmasın diye yere sabit (köklü) dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı türetip-yaydı. Gökten su indirip, orada her güzel çiftten bitkiler bitirdik.
11 Bunlar Allah'ın yaratmasıdır. O'nun dışında olanların ne yarattığını (varsa) Bana gösterin. Hayır (yoktur), zulmetmekte olanlar açık bir sapıklık içindedirler.
12 Andolsun ki Biz Lokman'a "Allah'a şükret" diyerek hikmet verdik. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim de küfre (nankörlüğe) saparsa bilsin ki (Allah) Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).
13 Hani Lokman oğluna öğüt vererek "Ey oğlum, Allah'a şirk koşma. Şirk gerçekten büyük bir zulümdür" demişti.
14 Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmasını) tavsiye ettik. Annesi onu zaaf (zorluğun verdiği zayıflık) üstüne zaafla taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması da iki yıl içindedir. Bana ve ana-babana şükret (diye de tavsiye ettik). Dönüş ancak Bana'dır."
15 Şayet onların ikisi (annen ve baban) hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana şirk koşman için (seni) zorlarlarsa (bu hususta) onlara itaat etme. (Yine de) dünyada (dünya işlerinde yardımcı ol) onlarla iyi-güzel geçin ve Bana 'gönülden bağlı olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz Bana'dır, Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.
16 (Lokman öğütlerine devamla şöyle demişti) "Ey oğlum, (yaptığın iş) bir hardal tanesi ağırlığında da olsa ve (bu iş) ister bir kayanın içinde ya da göklerde veya yerde de bulunsa Allah onu (senin karşına) getirir. Hiç şüphesiz Allah Latif'tir (kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır)."
17 Ey oğulcuğum. Namazı kıl, ma'ruf (iyi-güzel) olanı emret, münker (kötü) olandan sakındır ve (İlahi takdirden) sana isabet edene (başına gelene) sabret. Bunlar azmedilmesi (kararlı bir şekilde yapılması) gereken işlerdendir.
18 İnsanlara karşı (büyüklenerek) yanağını şişirip-yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Allah, kendini beğenip böbürleneni sevmez."
19 Yürüyüşünde mutedil (doğal, abartısız) ol, (konuşurken) sesini de kıs-alçalt (çok yükseltme) eksilt. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.
20 Görmüyor musunuz ki, Allah göklerde ve yerde olanları size müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılmış, açık ve gizli olarak nimetlerini üzerinize genişletip-tamamlamıştır. İnsanlardan öyleleri vardır ki hiçbir ilme dayanmadan, (doğru) bir yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı da olmadan Allah hakkında mücadele edip durmaktadır.
21 Onlara "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (yola-değerlere) uyarız" derler. Şeytan onları (atalarını saptırıp) çılgınca yanan ateşin azabına çağırmış olsa da mı (onlara uyacaklar)?
22 Kim ihsanda (iyilikte-güzellikte) bulunarak yüzünü Allah'a (yöneltip) teslim ederse, o en sağlam kulpa (tutunacak yere) yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a (aittir, O'na) dönüp-dayanır.
23 Kim de küfre saparsa, onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü Bizedir, Biz de onlara yaptıklarını haber vereceğiz. Allah elbetteki sinelerin özünde saklı olanı bilendir.
24 Biz onları az (bir şey ve süre) olarak metalandırıp-yararlandırır sonra da onları (kaçınılmaz) ağır bir azaba mecbur ederiz.
25 Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olursan, şüphesiz "Allah" derler. De ki "Hamd (bunları yaratan) Allah'a mahsustur." Hayır, onların çoğu (bu gerçekleri) bilmezler.
26 Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Allah Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).
27 Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de ardından yedi deniz daha eklenerek (mürekkep) olsa yine de Allah'ın (sözleri değil) kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
28 Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de tek bir kişinin (yaratılıp diriltmesi) gibidir. Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir).
29 Görmüyor musun ki Allah geceyi gündüze girdirip-katar, gündüzü de geceye girdirip-katar. Güneş ile ayı da müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılmıştır. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar (kendi yörüngesinde) akıp gitmektedir. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.
30 Bu (İlahi nizamın bozulmadan yürümesi) Allah'ın hak O'ndan başka yalvardıkları şeylerin ise batıl olmasındandır. Allah yücedir, büyüktür.
31 Size ayetlerinden (bazılarını) göstermesi için gemilerin Allah'ın nimetiyle denizde akıp-gittiğini görmüyor musun? Bunda elbetteki çok sabreden, çok şükreden kimseler için ayetler vardır.
32 Onları dağlar (kara bulutlar) gibi dalgalar sardığı zaman dini yalnızca O'na 'has kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar. Onları karaya çıkarıp-kurtarınca, onlardan bir kısmı (şükürde) orta yolu tutar. (Zaten) Bizim ayetlerimizi nankör gaddarlardan başkası (bile bile) inkar etmez.
33 Ey insanlar. Rabbinizden korkup-sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-korkun ki (o gün hiç) bir baba çocuğu adına karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası adına bir şey verebilecek değildir. (Hiç kuşku duymadan bilin ki) Allah'ın vaadi haktır. (O halde) dünya hayatı (ahireti unutturup) sizi aldatmasın ve (her türlü) aldatıcı da sizi Allah ile (Allah adına vaad ve yeminlerle) aldatmasın.
34 Kıyamet saatinin bilgisi Allah katındadır. (Allah dilediği gibi) yağmuru yağdırır, rahimlerde olanı da (olmadan) bilir. (Sizden) hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse de (hangi vakit) hangi yerde öleceğini bilemez. (Mutlak anlamda sadece) Allah Alim'dir (her şeyi hakkıyle bilendir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır).
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓمٓ۠ 1
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ 2
هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ 3
اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ 4
اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 5
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ 6
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْراًۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ 7
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ 8
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 9
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ 10
هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟ 11
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ 12
وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ 13
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْناً عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ 14
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 15
يَا بُنَيَّ اِنَّـهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ 16
يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ 17
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ 18
وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟ 19
اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ 20
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ 21
وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ 22
وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 23
نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ 24
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 25
لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ 26
وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ 27
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ 28
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ 29
ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ۟ 30
اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ 31
وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ 32
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْماً لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـٔاًۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ 33
اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَداًۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ 34
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓمٓ۠
Elif, Lam, Mim.
1
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ
Bunlar Hakim (hüküm ve hikmet dolu muhkem) Kitab'ın ayetleridir.
2
هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ
Muhsinlere (iyilik yapıp-güzel davrananlara) hidayet ve rahmettir.
3
اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ
Onlar namazı kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de yakinen (kesin olarak) inanırlar.
4
اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
İşte onlar Rab'lerinden bir hidayet üzeredirler ve felaha (kurtuluşa) erecek olanlar da onlardır.
5
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ
İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiçbir bilgiye dayanmaksızın Allah'ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek için sözün 'boş ve gayriciddi olanını' satın alırlar. İşte onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.
6
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْراًۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ
Ona ayetlerimiz okunduğunda sanki kulaklarında ağırlık varmış ve onları hiç işitmiyormuş gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. Ona çok acıklı bir azabı müjdele.
7
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ
İman edip salih amellerde bulunanlar için (nimetlerle donatılmış) Naim cennetleri vardır.
8
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın vaadi haktır. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
9
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ
O, gökleri gördüğünüz gibi direksiz (dayanak olmaksızın) yaratmıştır. (Sarsılıp) sizi sarsmasın diye yere sabit (köklü) dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı türetip-yaydı. Gökten su indirip, orada her güzel çiftten bitkiler bitirdik.
10
هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟
Bunlar Allah'ın yaratmasıdır. O'nun dışında olanların ne yarattığını (varsa) Bana gösterin. Hayır (yoktur), zulmetmekte olanlar açık bir sapıklık içindedirler.
11
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ
Andolsun ki Biz Lokman'a "Allah'a şükret" diyerek hikmet verdik. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim de küfre (nankörlüğe) saparsa bilsin ki (Allah) Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).
12
وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ
Hani Lokman oğluna öğüt vererek "Ey oğlum, Allah'a şirk koşma. Şirk gerçekten büyük bir zulümdür" demişti.
13
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْناً عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ
Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmasını) tavsiye ettik. Annesi onu zaaf (zorluğun verdiği zayıflık) üstüne zaafla taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması da iki yıl içindedir. Bana ve ana-babana şükret (diye de tavsiye ettik). Dönüş ancak Bana'dır."
14
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Şayet onların ikisi (annen ve baban) hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana şirk koşman için (seni) zorlarlarsa (bu hususta) onlara itaat etme. (Yine de) dünyada (dünya işlerinde yardımcı ol) onlarla iyi-güzel geçin ve Bana 'gönülden bağlı olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz Bana'dır, Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.
15
يَا بُنَيَّ اِنَّـهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ
(Lokman öğütlerine devamla şöyle demişti) "Ey oğlum, (yaptığın iş) bir hardal tanesi ağırlığında da olsa ve (bu iş) ister bir kayanın içinde ya da göklerde veya yerde de bulunsa Allah onu (senin karşına) getirir. Hiç şüphesiz Allah Latif'tir (kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır)."
16
يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ
Ey oğulcuğum. Namazı kıl, ma'ruf (iyi-güzel) olanı emret, münker (kötü) olandan sakındır ve (İlahi takdirden) sana isabet edene (başına gelene) sabret. Bunlar azmedilmesi (kararlı bir şekilde yapılması) gereken işlerdendir.
17
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ
İnsanlara karşı (büyüklenerek) yanağını şişirip-yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Allah, kendini beğenip böbürleneni sevmez."
18
وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟
Yürüyüşünde mutedil (doğal, abartısız) ol, (konuşurken) sesini de kıs-alçalt (çok yükseltme) eksilt. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.
19
اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ
Görmüyor musunuz ki, Allah göklerde ve yerde olanları size müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılmış, açık ve gizli olarak nimetlerini üzerinize genişletip-tamamlamıştır. İnsanlardan öyleleri vardır ki hiçbir ilme dayanmadan, (doğru) bir yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı da olmadan Allah hakkında mücadele edip durmaktadır.
20
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ
Onlara "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (yola-değerlere) uyarız" derler. Şeytan onları (atalarını saptırıp) çılgınca yanan ateşin azabına çağırmış olsa da mı (onlara uyacaklar)?
21
وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ
Kim ihsanda (iyilikte-güzellikte) bulunarak yüzünü Allah'a (yöneltip) teslim ederse, o en sağlam kulpa (tutunacak yere) yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a (aittir, O'na) dönüp-dayanır.
22
وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Kim de küfre saparsa, onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü Bizedir, Biz de onlara yaptıklarını haber vereceğiz. Allah elbetteki sinelerin özünde saklı olanı bilendir.
23
نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ
Biz onları az (bir şey ve süre) olarak metalandırıp-yararlandırır sonra da onları (kaçınılmaz) ağır bir azaba mecbur ederiz.
24
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olursan, şüphesiz "Allah" derler. De ki "Hamd (bunları yaratan) Allah'a mahsustur." Hayır, onların çoğu (bu gerçekleri) bilmezler.
25
لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ
Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Allah Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir), Hamid'dir (en çok övülen ve övülmeye en layık olandır).
26
وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de ardından yedi deniz daha eklenerek (mürekkep) olsa yine de Allah'ın (sözleri değil) kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
27
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ
Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de tek bir kişinin (yaratılıp diriltmesi) gibidir. Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir).
28
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ
Görmüyor musun ki Allah geceyi gündüze girdirip-katar, gündüzü de geceye girdirip-katar. Güneş ile ayı da müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılmıştır. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar (kendi yörüngesinde) akıp gitmektedir. Allah yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.
29
ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ۟
Bu (İlahi nizamın bozulmadan yürümesi) Allah'ın hak O'ndan başka yalvardıkları şeylerin ise batıl olmasındandır. Allah yücedir, büyüktür.
30
اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
Size ayetlerinden (bazılarını) göstermesi için gemilerin Allah'ın nimetiyle denizde akıp-gittiğini görmüyor musun? Bunda elbetteki çok sabreden, çok şükreden kimseler için ayetler vardır.
31
وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ
Onları dağlar (kara bulutlar) gibi dalgalar sardığı zaman dini yalnızca O'na 'has kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar. Onları karaya çıkarıp-kurtarınca, onlardan bir kısmı (şükürde) orta yolu tutar. (Zaten) Bizim ayetlerimizi nankör gaddarlardan başkası (bile bile) inkar etmez.
32
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْماً لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـٔاًۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ
Ey insanlar. Rabbinizden korkup-sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-korkun ki (o gün hiç) bir baba çocuğu adına karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası adına bir şey verebilecek değildir. (Hiç kuşku duymadan bilin ki) Allah'ın vaadi haktır. (O halde) dünya hayatı (ahireti unutturup) sizi aldatmasın ve (her türlü) aldatıcı da sizi Allah ile (Allah adına vaad ve yeminlerle) aldatmasın.
33
اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَداًۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
Kıyamet saatinin bilgisi Allah katındadır. (Allah dilediği gibi) yağmuru yağdırır, rahimlerde olanı da (olmadan) bilir. (Sizden) hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse de (hangi vakit) hangi yerde öleceğini bilemez. (Mutlak anlamda sadece) Allah Alim'dir (her şeyi hakkıyle bilendir), Habir'dir (her şeyden haberdar olandır).
34

Sureler

Mealler
Rûm Suresi
Önceki
Secde Suresi
Sonraki