Sureler
Mealler
Önceki
Rûm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Elif, Lâm, Mîm. Ey insan! Rabb'inden sana gelen mesaja kulak ver:
2 Bunlar, hikmet ve öğütlerle dolu Kitabın ayetleridir.
3 Güzel davranışlarda bulunan ve iyiliğin, güzelliğin özlemini duyan kimseler için bir yol gösterici, bir rahmet kaynağıdır.
4 Onlar ki, Müslümanlığın vazgeçilmez şartı olan namazı ona gereken dikkat ve özeni göstererek dosdoğru ve aksatmadan kılar, böylece günde en az beş kez huzurunda durarak Yaratıcıyla aralarındaki irtibatı sürekli canlı tutarlar. Refah ve zenginliği toplumun tüm katmanlarına yaymak üzere zekâtı verirler. Bir de, ilâhî adaletin tam olarak gerçekleşeceği bir öte dünyanın varlığına tüm kalpleriyle iman eder ve bu inanç doğrultusunda hayatı şekillendirirler.
5 İşte Rab'lerinin gösterdiği dosdoğru yolda yürüyenler ve dünyada da âhirette de kurtuluşa erecek olanlar onlardır.
6 Ama insanlardan öyleleri de vardır ki, hiçbir geçerli ve doğru bilgiye dayanmaksızın, insanları Kur'an'dan uzaklaştırıp Allah yolundan çevirmek ve İslâm'ı alay konusu edinip halkın gözünden düşürmek için insanın merak, heyecan, şiddet ve şehvet duygularını okşayan aldatıcı sözleri satın alır ve bunlarla halkı oyalayıp Kur'an'la ilgilerini koparmaya çalışırlar. İşte onlar için, Allah katında onur kırıcı, küçük düşürücü bir azap vardır.

Böyle birinin kalbi o denli katılaşmıştır ki:
7 Ona ayetlerimiz okunduğu zaman, sanki kulaklarında sağırlık varmış da onu hiç duymuyormuş gibi, anlamsız bir kibre kapılarak küstahça sırt çevirir. O hâlde, onu can yakıcı bir azap ile müjdele!
8 Allah'a ve âhiret gününe yürekten inanan ve bu imana yaraşır güzel ve yararlı davranışlar ortaya koyan kimselere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır.
9 Hem de sonsuza dek orada yaşamak üzere. Bu, Allah'ın gerçek vaadidir. Hiç kuşkusuz O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Öyle ki:
10 Allah, gökleri ve orada bulunan milyarlarca gökcismini, aralarında görebileceğiniz bir direk olmadan boşlukta ve dengede duracak ve birbirlerine çarpmayacak bir şekilde, mükemmel bir sistem hâlinde yaratmıştır. Ayrıca, sizi sarsmasın diye yeryüzüne kazık ve temel vazifesi gören sapasağlam dağlar çakmış, orada her türden canlıyı üretip yaymış ve gökten indirdiği suyla, orada her renk ve her çeşitten erkekli dişili çiftler hâlinde nice güzelim bitkiler yetiştirmiştir.
11 İşte bunlar, Allah'ın yarattığı ve hizmetinize sunduğu varlıklardır. Peki gösterin bana, müşriklerin O'ndan başka hükmüne boyun eğdikleri sözde ilâhlar ve taptıkları diğer varlıklar ne yaratabilmiş? Hayır, hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü kendileri yaratılmışlardır. Aslında her insan, bu hakikati bilip anlamaya hazır yaratılmıştır. Fakat o zalimler, bile bile hakkı inkâr ederler ve bu yüzden apaçık bir sapıklık içindedirler.

İşte bu yanılgıya düşmemek için, hepiniz için güzel bir örnek olan Lokman Peygambere kulak verin:
12 Gerçekten Biz Lokman'a, Allah'a gereğince şükretmesi için derin bir ilim ve hikmet bahşetmiştik. Unutmayın ki, her kim şükrederse, ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, yalnızca kendisine zarar vermiş olur. Çünkü Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir, dolayısıyla, onun şükür ve ibadetine ihtiyacı yoktur. Asıl buna muhtaç olan insanın kendisidir. Ve kimse O'nu övüp yüceltmese bile O kendi zatıyla yücedir, gerçek anlamda teşekkür ve övgüye lâyık olan sadece O'dur."
13 Hani Lokman oğluna öğüt vererek, "Sevgili yavrucuğum!" demişti, "Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi Allah'a ortak koşma! O'ndan başka hiçbir varlığa, kim olursa olsun kayıtsız şartsız itaat etme. Çünkü Allah'a ortak koşmak, gerçekten de O'na karşı yapılabilecek en büyük haksızlık, affedilmesi mümkün olmayan bir adaletsizlik ve pek büyük bir zulümdür. Sevgili çocuğum, Rabb'imiz buyuruyor ki:
14 "Biz insanoğluna, ana babasına güzelce itaat etmesini ve onlara her zaman iyi davranmasını emrettik. Fakat annenin yeri bambaşkadır. Çünkü annesi, nice sıkıntı ve meşakkatlere katlanarak onu dokuz ay boyunca karnında taşıdı. Bununla da kalmadı, tam iki yıl boyunca onu emzirdi ve gece gündüz demeden uykusunu, rahatını terk ederek onun bakımıyla ilgilendi. Öyleyse, ey insan, Bana ve anne babana şükret. Unutma ki, dönüşün Banadır.
15 Eğer annen veya baban, kulluğa lâyık kimseler olduklarına dair haklarında ilâhî kaynaklı hiçbir bilgiye sahip olmadığın, bilakis, asla ilâh olamayacaklarını çok iyi bildiğin putları veya putlaştırılmış varlıkları Bana ortak koşmanı sana emrederlerse, o zaman onlara itaat etme. Fakat bu durumda bile, ana babanı yalnız başlarına bırakma. Onlara bu dünyada yaşadıkları sürece iyilikle davran. Bununla birlikte, sırf ataların oldukları için onları kendine örnek ve önder kabul etme. Aksine, Bana yönelen ve yalnızca Bana kulluk eden ilim ve ahlâk sahibi müminlerin yolunu izle.

Ey insanlar! Hepiniz eninde sonunda ölecek ve hesap vermek üzere Benim huzuruma geleceksiniz. İşte o zaman, yapıp ettiğiniz her şeyi size haber vereceğim."

Lokman bu ayetleri çocuğuna okuduktan sonra, ona şu sözlere öğüt vermeye devam etti:
16 "Sevgili oğlum, yapmış olduğun iyilik veya kötülük zerre kadar küçük ve önemsiz bile olsa ve o da bir kayanın içinde yahut göklerde, kâinatın en ücra bir köşesinde, ya da yerin derinliklerinde gizlenmiş olsa, Allah Hesap Günü mutlaka onu ortaya çıkaracaktır. Çünkü Allah bütün gizlilikleri en ince ayrıntısıyla bilendir, her şeyden haberdardır.
17 Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, insanlara iyiliği emret, kötülükten sakındır ve bu uğurda başına gelebilecek belâ ve musibetlere karşı sabırla göğüs ger. Gerçekten bunlar, büyük bir gayret ve kararlılıkla yapılması gereken işlerdendir.
18 Sakın gurura kapılıp da insanları küçümseyerek onlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde çalımlı çalımlı yürüme. Daima saygılı ve alçakgönüllü ol! Çünkü Allah, gurura kapılan ve başkalarına karşı büyüklük taslayan hiç kimseyi sevmez.
19 Yürüyüşünde, oturuşunda ve bütün hâl ve hareketlerinde ölçülü ve dengeli ol. Kibirli davranma, fakat onurunun ayaklar altında çiğnenmesine de izin verme. Konuşma üslûbun ve ses tonun, içinde bulunduğun ortama ve muhataplarının durumuna uygun olsun. Başkalarını rahatsız edecek şekilde ve ‘ben bilirim' iddiasıyla büyüklük taslayarak sesini yükseltme. Çünkü böyle kibre kapılarak görgüsüzce bağırıp çağıran kimseler uluorta anırıp duran eşeklere benzer ki, hiç kuşkusuz seslerin en çirkini, eşeklerin sesidir."
20 Ey insanlar! Allah'ın, göklerde ve yerde bulunan her şeyi sizin emrinize verdiğini ve görülen ve görülmeyen, bildiğiniz ve henüz farkında olmadığınız açık ve gizli nimetlerini üzerinize yağmur gibi yağdırdığını görmüyor musunuz?

Buna rağmen insanlardan öyleleri vardır ki, Allah, insan ve evren hakkında doğru bir bilgiye, yol gösterici bir rehbere ve aydınlatıcı bir kitaba sahip olmadıkları hâlde, Allah ve gönderdiği dini hakkında boş yere tartışır dururlar.
21 Onlara, "Gelin bu kısır tartışmaları bırakın da, Allah'ın gönderdiği Kur'an ayetlerine uyun ve hayatınızı ona göre düzenleyin!" denildiği zaman, "Hayır, biz ancak atalarımızdan gördüğümüz töre, gelenek ve ideolojilere uyarız. Onların uygulamalarını hiçbir kritiğe tâbi tutmadan körü körüne taklit ederiz." diye cevap verirler. Peki, şeytan onları ve atalarını cehennem ateşine çağırıyor olsa da mı onların izinden gidecekler?

Hayır, doğrusu şudur ki:
22 Her kim tüm benliğiyle yalnızca Allah'a boyun eğer ve O'nun kitabını kendisine ölçü alarak güzel ve yararlı işler yaparsa, asla sapmayacağı sapasağlam bir kulpa tutunmuş olur. Unutmayın ki, her işin sonu Allah'a varır.
23 İnkâr edenlere gelince, onların nankörlüğü seni üzmesin. Çünkü hepsi eninde sonunda huzuruma çıkacaktır. İşte o zaman, tüm yaptıklarını kendilerine bildirecek ve hak ettikleri cezayı onlara tam olarak vereceğim.

Hiç kuşkusuz Allah, kalplerde gizlenen bütün niyet ve düşünceleri bilmektedir.
24 Onların bu dünyada kısa bir süre istedikleri gibi yiyip içip yaşamalarına izin vereceğim, fakat göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir ömür sonunda, hepsini cehennemdeki o korkunç azaba mahkûm edeceğim.

Aslında bu inkârcılar bile, doğuştan sahip oldukları sezgisel bilinç sayesinde, Allah'a kulluk edilmesi gerektiğini yüreğinde hissederler:
25 Onlara, "Gökleri ve yeri yoktan var eden kimdir?" diye soracak olsan, hiç tereddüt etmeden, "Allah'tır!" diyecekler. Onlara de ki: "Demek ki, her türlü övgüye lâyık olan da yalnızca Allah'tır. Öyleyse, neden O'nunla birlikte birtakım uydurma ilâhlara kulluk ediyorsunuz?"

Fakat onların çoğu, tüm evreni yaratan Allah'ın gönderdiği yasalara uymak gerektiğini bilmezler. Çünkü dünya hayatının zevkleri gözlerini kör etmiştir. Hâlbuki:
26 Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ındır. Şüphesiz Allah, hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Dolayısıyla, sizin şükür ve ibadetlerinize de ihtiyacı yoktur. Gerçek anlamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye lâyık olan sadece O'dur.
27 Ey Peygamber! Yaratanın sonsuz ilmiyle yaratılanların sınırlı bilgisi arasındaki bariz farkı akılda kalacak canlı bir örnekle anlatmak üzere de ki: "Yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, okyanuslar da mürekkep olsa ve buna yedi kat okyanus daha eklense, yine de okyanuslar tükenir, fakat Allah'ın ilim ve hikmetini gözler önüne seren, yasa ve yazgılarını ifade eden kelimeleri yazmakla tükenmezdi. Hiç kuşkusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Öyle ki:
28 Hepinizin yaratılması ve yeniden diriltilmesi, Allah'a göre sadece bir tek kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah her şeyi işiten, her şeyi görendir.
29 Görmez misin ki, Allah güneş sistemine yerleştirdiği mükemmel ölçü uyarınca, yazın geceyi nasıl kısaltıp gündüze katıyor, kışın gündüzü kısaltıp geceye katıyor. Ve her biri ezelden belirlenmiş bir vakte kadar kendi yörüngelerinde akıp gitmekte olan Güneş'i ve Ay'ı insanlığın faydası için koyduğu kanunlara nasıl boyun eğdiriyor. Ve düşünmez misin ki, Allah yaptığınız her şeyi gayet iyi biliyor?
30 Bu böyledir. Çünkü Allah, doğrunun, gerçeğin, hakkın ve hakikatin ta kendisidir. Kâfirlerin O'ndan başka yalvardıkları sözde ilâhlar ise, tamamen asılsız ve geçersizdir. Ve çünkü gerçek Yücelik ve Büyüklük, yalnızca Allah'a aittir.
31 Allah'ın lütuf ve nimeti sayesinde, dağ gibi gemilerin denizde suları yara yara nasıl akıp gittiğini görmez misin? Allah bunu, sınırsız kudret ve merhametini ortaya koyan yaratılış mucizelerinden bir kısmını gözlerinizin önüne sermek için yapmaktadır. Hiç kuşkusuz bunda, zorluklara karşı sabretmesini ve nimetler karşısında şükretmesini bilen kimseler için hakikati gözler önüne seren nice işaretler ve deliller vardır. Bu mucizelerden dahi ibret almasını bilmeyen nankörlere gelince:
32 Güvenli bir ortamda Allah'ı unutan zalimler, bir gemiye binip engin denizlere açıldıklarında, gölgeler gibi kapkaranlık dalgalar denizde onları sarıp kuşatınca, işte o anda, bütün içtenlikleriyle ve sadece Allah'a bağlanarak O'na yalvarıp yakarırlar. Fakat Allah onları kurtarıp karaya çıkarınca, içlerinden yalnızca bazıları verdiği söze bağlı kalarak aşırılıktan uzak durur, ölçülü ve dengeli bir yol izler. Diğerleri ise, yeniden inkâra döner. Zaten Bizim ayetlerimizi ve yol gösterici delillerimizi, ancak verdiği söze ihanet eden böyle nankörler bile bile inkâr eder.
33 O hâlde, ey insanlar! Size bunca nimetleri bahşeden Rabb'inize yürekten saygıyla bağlanın. Ne babanın evladına, ne de evladın babasına herhangi bir fayda veremeyeceği ve herkesin kendi canının derdine düşeceği o müthiş Günden korkun. Unutmayın, Allah'ın yeniden dirilme vaadi gerçektir. Öyleyse, sakın şu dünya hayatının sahte cazibesi sizi aldatıp Allah'a kulluktan alıkoymasın! Hele hele o aldatıcı şeytan ve dostları, din adamı kisvesiyle karşınıza çıkıp Allah'ın ayetlerini çarpıtarak veya "Allah nasıl olsa merhametli ve bağışlayıcıdır, yaptığınız bütün kötülükleri ve işlediğiniz bütün günahları mutlaka affedecektir!" diyerek sizi Allah ile aldatmasın. Kıyametin ne zaman ve nasıl kopacağına gelince:
34 Kıyametin vaktini belirleme yetkisi ve onu gerçekleştirme bilgisi, yalnızca Allah'a aittir. Allah onun vaktini Peygamberi de dâhil, hiç kimseye bildirmemiştir. Ayrıca, ölü toprağa yeniden hayat veren yağmuru dilediği yere, dilediği zaman, dilediği ölçüde yağdıran O'dur. Bir de, rahimlerde olup biten olağanüstü gelişmeleri, orada yarattığı varlığın fiziksel gelişimini, genetik özelliklerini, ona ruh üflenmesini, can verilmesini, kaderini, rızkını, ömrünü, ecelini, âhirette varacağı yeri ve onunla ilgili daha nice bilinmezleri bilen yalnızca O'dur. Yaratılmışlara gelince, hiç kimse yarın ne kazanacağını ve başına neler geleceğini —mutlak ve kesin bir bilgiyle— bilemez ve yine hiç kimse, ne zaman, nerede ve nasıl öleceğini —mutlak ve kesin bir bilgiyle— bilemez. Bütün bunları en mükemmel şekilde bilen ve her şeyden haberdar olan, yalnızca Allah'tır.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓمٓ۠ 1
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ 2
هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ 3
اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ 4
اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 5
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ 6
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْراًۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ 7
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ 8
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 9
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ 10
هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟ 11
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ 12
وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ 13
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْناً عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ 14
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 15
يَا بُنَيَّ اِنَّـهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ 16
يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ 17
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ 18
وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟ 19
اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ 20
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ 21
وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ 22
وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 23
نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ 24
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 25
لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ 26
وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ 27
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ 28
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ 29
ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ۟ 30
اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ 31
وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ 32
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْماً لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـٔاًۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ 33
اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَداًۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ 34
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓمٓ۠
Elif, Lâm, Mîm. Ey insan! Rabb'inden sana gelen mesaja kulak ver:
1
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ
Bunlar, hikmet ve öğütlerle dolu Kitabın ayetleridir.
2
هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ
Güzel davranışlarda bulunan ve iyiliğin, güzelliğin özlemini duyan kimseler için bir yol gösterici, bir rahmet kaynağıdır.
3
اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ
Onlar ki, Müslümanlığın vazgeçilmez şartı olan namazı ona gereken dikkat ve özeni göstererek dosdoğru ve aksatmadan kılar, böylece günde en az beş kez huzurunda durarak Yaratıcıyla aralarındaki irtibatı sürekli canlı tutarlar. Refah ve zenginliği toplumun tüm katmanlarına yaymak üzere zekâtı verirler. Bir de, ilâhî adaletin tam olarak gerçekleşeceği bir öte dünyanın varlığına tüm kalpleriyle iman eder ve bu inanç doğrultusunda hayatı şekillendirirler.
4
اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
İşte Rab'lerinin gösterdiği dosdoğru yolda yürüyenler ve dünyada da âhirette de kurtuluşa erecek olanlar onlardır.
5
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ
Ama insanlardan öyleleri de vardır ki, hiçbir geçerli ve doğru bilgiye dayanmaksızın, insanları Kur'an'dan uzaklaştırıp Allah yolundan çevirmek ve İslâm'ı alay konusu edinip halkın gözünden düşürmek için insanın merak, heyecan, şiddet ve şehvet duygularını okşayan aldatıcı sözleri satın alır ve bunlarla halkı oyalayıp Kur'an'la ilgilerini koparmaya çalışırlar. İşte onlar için, Allah katında onur kırıcı, küçük düşürücü bir azap vardır.

Böyle birinin kalbi o denli katılaşmıştır ki:
6
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْراًۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman, sanki kulaklarında sağırlık varmış da onu hiç duymuyormuş gibi, anlamsız bir kibre kapılarak küstahça sırt çevirir. O hâlde, onu can yakıcı bir azap ile müjdele!
7
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ
Allah'a ve âhiret gününe yürekten inanan ve bu imana yaraşır güzel ve yararlı davranışlar ortaya koyan kimselere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır.
8
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Hem de sonsuza dek orada yaşamak üzere. Bu, Allah'ın gerçek vaadidir. Hiç kuşkusuz O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Öyle ki:
9
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ
Allah, gökleri ve orada bulunan milyarlarca gökcismini, aralarında görebileceğiniz bir direk olmadan boşlukta ve dengede duracak ve birbirlerine çarpmayacak bir şekilde, mükemmel bir sistem hâlinde yaratmıştır. Ayrıca, sizi sarsmasın diye yeryüzüne kazık ve temel vazifesi gören sapasağlam dağlar çakmış, orada her türden canlıyı üretip yaymış ve gökten indirdiği suyla, orada her renk ve her çeşitten erkekli dişili çiftler hâlinde nice güzelim bitkiler yetiştirmiştir.
10
هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟
İşte bunlar, Allah'ın yarattığı ve hizmetinize sunduğu varlıklardır. Peki gösterin bana, müşriklerin O'ndan başka hükmüne boyun eğdikleri sözde ilâhlar ve taptıkları diğer varlıklar ne yaratabilmiş? Hayır, hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü kendileri yaratılmışlardır. Aslında her insan, bu hakikati bilip anlamaya hazır yaratılmıştır. Fakat o zalimler, bile bile hakkı inkâr ederler ve bu yüzden apaçık bir sapıklık içindedirler.

İşte bu yanılgıya düşmemek için, hepiniz için güzel bir örnek olan Lokman Peygambere kulak verin:
11
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ
Gerçekten Biz Lokman'a, Allah'a gereğince şükretmesi için derin bir ilim ve hikmet bahşetmiştik. Unutmayın ki, her kim şükrederse, ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, yalnızca kendisine zarar vermiş olur. Çünkü Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir, dolayısıyla, onun şükür ve ibadetine ihtiyacı yoktur. Asıl buna muhtaç olan insanın kendisidir. Ve kimse O'nu övüp yüceltmese bile O kendi zatıyla yücedir, gerçek anlamda teşekkür ve övgüye lâyık olan sadece O'dur."
12
وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ
Hani Lokman oğluna öğüt vererek, "Sevgili yavrucuğum!" demişti, "Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi Allah'a ortak koşma! O'ndan başka hiçbir varlığa, kim olursa olsun kayıtsız şartsız itaat etme. Çünkü Allah'a ortak koşmak, gerçekten de O'na karşı yapılabilecek en büyük haksızlık, affedilmesi mümkün olmayan bir adaletsizlik ve pek büyük bir zulümdür. Sevgili çocuğum, Rabb'imiz buyuruyor ki:
13
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْناً عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ
"Biz insanoğluna, ana babasına güzelce itaat etmesini ve onlara her zaman iyi davranmasını emrettik. Fakat annenin yeri bambaşkadır. Çünkü annesi, nice sıkıntı ve meşakkatlere katlanarak onu dokuz ay boyunca karnında taşıdı. Bununla da kalmadı, tam iki yıl boyunca onu emzirdi ve gece gündüz demeden uykusunu, rahatını terk ederek onun bakımıyla ilgilendi. Öyleyse, ey insan, Bana ve anne babana şükret. Unutma ki, dönüşün Banadır.
14
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Eğer annen veya baban, kulluğa lâyık kimseler olduklarına dair haklarında ilâhî kaynaklı hiçbir bilgiye sahip olmadığın, bilakis, asla ilâh olamayacaklarını çok iyi bildiğin putları veya putlaştırılmış varlıkları Bana ortak koşmanı sana emrederlerse, o zaman onlara itaat etme. Fakat bu durumda bile, ana babanı yalnız başlarına bırakma. Onlara bu dünyada yaşadıkları sürece iyilikle davran. Bununla birlikte, sırf ataların oldukları için onları kendine örnek ve önder kabul etme. Aksine, Bana yönelen ve yalnızca Bana kulluk eden ilim ve ahlâk sahibi müminlerin yolunu izle.

Ey insanlar! Hepiniz eninde sonunda ölecek ve hesap vermek üzere Benim huzuruma geleceksiniz. İşte o zaman, yapıp ettiğiniz her şeyi size haber vereceğim."

Lokman bu ayetleri çocuğuna okuduktan sonra, ona şu sözlere öğüt vermeye devam etti:
15
يَا بُنَيَّ اِنَّـهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ
"Sevgili oğlum, yapmış olduğun iyilik veya kötülük zerre kadar küçük ve önemsiz bile olsa ve o da bir kayanın içinde yahut göklerde, kâinatın en ücra bir köşesinde, ya da yerin derinliklerinde gizlenmiş olsa, Allah Hesap Günü mutlaka onu ortaya çıkaracaktır. Çünkü Allah bütün gizlilikleri en ince ayrıntısıyla bilendir, her şeyden haberdardır.
16
يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ
Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, insanlara iyiliği emret, kötülükten sakındır ve bu uğurda başına gelebilecek belâ ve musibetlere karşı sabırla göğüs ger. Gerçekten bunlar, büyük bir gayret ve kararlılıkla yapılması gereken işlerdendir.
17
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ
Sakın gurura kapılıp da insanları küçümseyerek onlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde çalımlı çalımlı yürüme. Daima saygılı ve alçakgönüllü ol! Çünkü Allah, gurura kapılan ve başkalarına karşı büyüklük taslayan hiç kimseyi sevmez.
18
وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟
Yürüyüşünde, oturuşunda ve bütün hâl ve hareketlerinde ölçülü ve dengeli ol. Kibirli davranma, fakat onurunun ayaklar altında çiğnenmesine de izin verme. Konuşma üslûbun ve ses tonun, içinde bulunduğun ortama ve muhataplarının durumuna uygun olsun. Başkalarını rahatsız edecek şekilde ve ‘ben bilirim' iddiasıyla büyüklük taslayarak sesini yükseltme. Çünkü böyle kibre kapılarak görgüsüzce bağırıp çağıran kimseler uluorta anırıp duran eşeklere benzer ki, hiç kuşkusuz seslerin en çirkini, eşeklerin sesidir."
19
اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ
Ey insanlar! Allah'ın, göklerde ve yerde bulunan her şeyi sizin emrinize verdiğini ve görülen ve görülmeyen, bildiğiniz ve henüz farkında olmadığınız açık ve gizli nimetlerini üzerinize yağmur gibi yağdırdığını görmüyor musunuz?

Buna rağmen insanlardan öyleleri vardır ki, Allah, insan ve evren hakkında doğru bir bilgiye, yol gösterici bir rehbere ve aydınlatıcı bir kitaba sahip olmadıkları hâlde, Allah ve gönderdiği dini hakkında boş yere tartışır dururlar.
20
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ
Onlara, "Gelin bu kısır tartışmaları bırakın da, Allah'ın gönderdiği Kur'an ayetlerine uyun ve hayatınızı ona göre düzenleyin!" denildiği zaman, "Hayır, biz ancak atalarımızdan gördüğümüz töre, gelenek ve ideolojilere uyarız. Onların uygulamalarını hiçbir kritiğe tâbi tutmadan körü körüne taklit ederiz." diye cevap verirler. Peki, şeytan onları ve atalarını cehennem ateşine çağırıyor olsa da mı onların izinden gidecekler?

Hayır, doğrusu şudur ki:
21
وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ
Her kim tüm benliğiyle yalnızca Allah'a boyun eğer ve O'nun kitabını kendisine ölçü alarak güzel ve yararlı işler yaparsa, asla sapmayacağı sapasağlam bir kulpa tutunmuş olur. Unutmayın ki, her işin sonu Allah'a varır.
22
وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
İnkâr edenlere gelince, onların nankörlüğü seni üzmesin. Çünkü hepsi eninde sonunda huzuruma çıkacaktır. İşte o zaman, tüm yaptıklarını kendilerine bildirecek ve hak ettikleri cezayı onlara tam olarak vereceğim.

Hiç kuşkusuz Allah, kalplerde gizlenen bütün niyet ve düşünceleri bilmektedir.
23
نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ
Onların bu dünyada kısa bir süre istedikleri gibi yiyip içip yaşamalarına izin vereceğim, fakat göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir ömür sonunda, hepsini cehennemdeki o korkunç azaba mahkûm edeceğim.

Aslında bu inkârcılar bile, doğuştan sahip oldukları sezgisel bilinç sayesinde, Allah'a kulluk edilmesi gerektiğini yüreğinde hissederler:
24
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Onlara, "Gökleri ve yeri yoktan var eden kimdir?" diye soracak olsan, hiç tereddüt etmeden, "Allah'tır!" diyecekler. Onlara de ki: "Demek ki, her türlü övgüye lâyık olan da yalnızca Allah'tır. Öyleyse, neden O'nunla birlikte birtakım uydurma ilâhlara kulluk ediyorsunuz?"

Fakat onların çoğu, tüm evreni yaratan Allah'ın gönderdiği yasalara uymak gerektiğini bilmezler. Çünkü dünya hayatının zevkleri gözlerini kör etmiştir. Hâlbuki:
25
لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ındır. Şüphesiz Allah, hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Dolayısıyla, sizin şükür ve ibadetlerinize de ihtiyacı yoktur. Gerçek anlamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye lâyık olan sadece O'dur.
26
وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ
Ey Peygamber! Yaratanın sonsuz ilmiyle yaratılanların sınırlı bilgisi arasındaki bariz farkı akılda kalacak canlı bir örnekle anlatmak üzere de ki: "Yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, okyanuslar da mürekkep olsa ve buna yedi kat okyanus daha eklense, yine de okyanuslar tükenir, fakat Allah'ın ilim ve hikmetini gözler önüne seren, yasa ve yazgılarını ifade eden kelimeleri yazmakla tükenmezdi. Hiç kuşkusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Öyle ki:
27
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ
Hepinizin yaratılması ve yeniden diriltilmesi, Allah'a göre sadece bir tek kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah her şeyi işiten, her şeyi görendir.
28
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ
Görmez misin ki, Allah güneş sistemine yerleştirdiği mükemmel ölçü uyarınca, yazın geceyi nasıl kısaltıp gündüze katıyor, kışın gündüzü kısaltıp geceye katıyor. Ve her biri ezelden belirlenmiş bir vakte kadar kendi yörüngelerinde akıp gitmekte olan Güneş'i ve Ay'ı insanlığın faydası için koyduğu kanunlara nasıl boyun eğdiriyor. Ve düşünmez misin ki, Allah yaptığınız her şeyi gayet iyi biliyor?
29
ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ۟
Bu böyledir. Çünkü Allah, doğrunun, gerçeğin, hakkın ve hakikatin ta kendisidir. Kâfirlerin O'ndan başka yalvardıkları sözde ilâhlar ise, tamamen asılsız ve geçersizdir. Ve çünkü gerçek Yücelik ve Büyüklük, yalnızca Allah'a aittir.
30
اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
Allah'ın lütuf ve nimeti sayesinde, dağ gibi gemilerin denizde suları yara yara nasıl akıp gittiğini görmez misin? Allah bunu, sınırsız kudret ve merhametini ortaya koyan yaratılış mucizelerinden bir kısmını gözlerinizin önüne sermek için yapmaktadır. Hiç kuşkusuz bunda, zorluklara karşı sabretmesini ve nimetler karşısında şükretmesini bilen kimseler için hakikati gözler önüne seren nice işaretler ve deliller vardır. Bu mucizelerden dahi ibret almasını bilmeyen nankörlere gelince:
31
وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ
Güvenli bir ortamda Allah'ı unutan zalimler, bir gemiye binip engin denizlere açıldıklarında, gölgeler gibi kapkaranlık dalgalar denizde onları sarıp kuşatınca, işte o anda, bütün içtenlikleriyle ve sadece Allah'a bağlanarak O'na yalvarıp yakarırlar. Fakat Allah onları kurtarıp karaya çıkarınca, içlerinden yalnızca bazıları verdiği söze bağlı kalarak aşırılıktan uzak durur, ölçülü ve dengeli bir yol izler. Diğerleri ise, yeniden inkâra döner. Zaten Bizim ayetlerimizi ve yol gösterici delillerimizi, ancak verdiği söze ihanet eden böyle nankörler bile bile inkâr eder.
32
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْماً لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـٔاًۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ
O hâlde, ey insanlar! Size bunca nimetleri bahşeden Rabb'inize yürekten saygıyla bağlanın. Ne babanın evladına, ne de evladın babasına herhangi bir fayda veremeyeceği ve herkesin kendi canının derdine düşeceği o müthiş Günden korkun. Unutmayın, Allah'ın yeniden dirilme vaadi gerçektir. Öyleyse, sakın şu dünya hayatının sahte cazibesi sizi aldatıp Allah'a kulluktan alıkoymasın! Hele hele o aldatıcı şeytan ve dostları, din adamı kisvesiyle karşınıza çıkıp Allah'ın ayetlerini çarpıtarak veya "Allah nasıl olsa merhametli ve bağışlayıcıdır, yaptığınız bütün kötülükleri ve işlediğiniz bütün günahları mutlaka affedecektir!" diyerek sizi Allah ile aldatmasın. Kıyametin ne zaman ve nasıl kopacağına gelince:
33
اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَداًۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
Kıyametin vaktini belirleme yetkisi ve onu gerçekleştirme bilgisi, yalnızca Allah'a aittir. Allah onun vaktini Peygamberi de dâhil, hiç kimseye bildirmemiştir. Ayrıca, ölü toprağa yeniden hayat veren yağmuru dilediği yere, dilediği zaman, dilediği ölçüde yağdıran O'dur. Bir de, rahimlerde olup biten olağanüstü gelişmeleri, orada yarattığı varlığın fiziksel gelişimini, genetik özelliklerini, ona ruh üflenmesini, can verilmesini, kaderini, rızkını, ömrünü, ecelini, âhirette varacağı yeri ve onunla ilgili daha nice bilinmezleri bilen yalnızca O'dur. Yaratılmışlara gelince, hiç kimse yarın ne kazanacağını ve başına neler geleceğini —mutlak ve kesin bir bilgiyle— bilemez ve yine hiç kimse, ne zaman, nerede ve nasıl öleceğini —mutlak ve kesin bir bilgiyle— bilemez. Bütün bunları en mükemmel şekilde bilen ve her şeyden haberdar olan, yalnızca Allah'tır.
34

Sureler

Mealler
Rûm Suresi
Önceki
Secde Suresi
Sonraki