Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Yo! âhireti inkâr edenler, büyük bir aldanış içindedirler! Andolsun o Diriliş Gününe!
2 Ve yine andolsun, özeleştiride bulunarak kendisini kınayan insana ki, Biz ölmüş bedenleri mutlaka diriltip Yargı Gününde hesaba çekeceğiz. Bunun şahitlerinden biri de, bizzat insanın yüreğinde hissettiği vicdan ve özeleştiri duygusudur.
3 Yoksa insan, çürüyüp dağılmış olan kemiklerini yeniden bir araya getirip kendisini hayata döndüremeyeceğimizi mi sanıyor?
4 Hayır, elbette buna gücümüz yeter. Hem de sadece kemiklerini değil, hayat boyu değişmeyen, o taklit edilemez parmak uçlarını bile —özel çizgileriyle birlikte ve en ince ayrıntısına varıncaya kadar— yeniden düzenlemeye gücümüz yeter Bizim.
5 Fakat bu hakikati idrak edemeyen insan, akılsızca tavır ve davranışlarıyla geleceğini berbat etmek ister. Şöyle ki:
6 İlâhî uyarıyı alay konusu yaparak, "Bu tehdit edip durduğunuz Diriliş Günü ne zamanmış?" diye sorar.
7 Fakat Kıyamet Gününün dehşetiyle gözler kamaştığı,
8 Ay karanlığa gömüldüğü,
9 Ve Güneş ile Ay bir araya getirilip işleri bitirildiği an,
10 İşte o gün insan, "Eyvah!" diye feryat edecek, "Bu felâketten kaçıp kurtulma imkânı yok mu?"
11 Hayır, o zaman zalimler için hiçbir kaçış, hiçbir sığınak yoktur.
12 Çünkü o gün varılacak son durak, Rabb'inin huzurudur.
13 İşte o gün insana, yaptığı ve yapması gerektiği hâlde yapmadığı iyi kötü her şey haber verilecektir.
14 Aslında insan, kendi hâlini görmekte ve nasıl bir akıbete lâyık olduğunu pekâlâ bilmektedir.
15 Birtakım sahte mazeretler öne sürüp kendisini kandırmaya çalışsa bile.

Öyleyse, ey insanlar, gerçekleri olduğu gibi görmeli, vicdanınızın derinliklerine nakşedilmiş duygu ve eğilimlerle birebir örtüşen bu Kur'an mesajını kendinize rehber edinerek dünya ve âhirette huzur ve esenliğe ulaşma yolunda çaba harcamalısınız. Bunun için yapmanız gereken, içtenlikle Kur'an'a yönelmek ve onu dinleyerek, okuyarak, inceleyerek anlamaya ve hükümlerini uygulamaya çalışmaktır. Başlangıçta anlayamadığınız veya yanlış anladığınız yerler olabilir. Endişe etmeyin, eğer siz içtenlikle Kur'an'a yönelir ve onu anlama ve hayatınıza yansıtma yolunda çaba harcarsanız, Allah size bilmediklerinizi öğretecek ve Kur'an'ı doğru anlamanızı sağlayarak sizi büyük hatalara düşmekten koruyacaktır. Nitekim ayetlerimizle ilk tanıştığı sıralarda Elçimiz Muhammed (s) bile onu öğrenme ve anlama konusunda zorluk çekeceğini sanmış, Biz de onu şöyle teskin etmiştik:
16 Ey Muhammed! Cebrail sana Kur'an'ı vahyederken, onun bir kısmını unuturum endişesiyle, ayetleri çabucak ezberlemek için dilini aceleyle oynatıp durma.
17 Korkma, onu senin yüreğine ve zihnine yerleştirmek ve gerektiğinde okutmak Bize düşer.
18 Öyleyse, Biz onu Cebrail aracılığıyla sana okuduğumuz zaman, sen yalnızca onun okunuşunu takip et.
19 Ayrıca, kalbini ilim ve hidayet nurlarıyla aydınlatarak onun anlamını açıklamak da Bize düşer.

Öyleyse ey müminler! Siz de kendinize Peygamberi örnek almalı, Kur'an'ı acele etmeden, düşünerek ve özümseyerek okumalısınız.
20 Fakat siz ey inkârcılar, şu peşin ve gelip geçici dünya nimetlerini bütün değerlerin üzerinde görüyor, her şeyden daha çok seviyorsunuz.
21 Sonsuz nimet ve azabın bulunduğu âhireti ise göz ardı ediyorsunuz.
22 O gün bazı yüzler sevinçten ışıl ışıl parlayacak.
23 Sonsuz huzur ve mutluluk içinde, Rabblerinin cemaline bakacak.
24 Yine o gün bazı yüzler, pişmanlık ve kederden kapkara kesilecek.
25 Kendisine, insanın belkemiğini kıran bir azabın yapılacağını sezecek.
26 Hayır, bu hayat hep böyle sürüp gidecek sanmayın. Ecel kapıyı çalıp da can boğaza dayandığı,
27 Ve ölümle pençeleşen insanın etrafındaki yakınları, "Onu kurtaracak bir hekim yok mu!" diye feryat ettikleri zaman,
28 Ölüm döşeğindeki adam, işte o anda ayrılık vaktinin gelip çattığını anlayacak.
29 Ve ölüm bütün dehşetiyle onu kucaklayınca, adamın eli ayağına dolaşacak.
30 İşte o gün, Rabb'ine doğru ebedî yolculuk başlamış olacak.
31 Ve Rabb'in onu sonsuz azaba mahkûm edecek. Çünkü o, yaşadığı sürece ne ayetlerime iman etmiş, ne de kulluğunun gereği olan namazı kılmıştı.
32 Tam tersine, hakikati inatla yalanlamış ve ayetlerimden yüz çevirmişti.
33 Sonra sanki övünülecek bir şey yapmış gibi, küstahça çalım satarak adamlarının yanına gitmişti. Fakat şimdi, her şeyini dünyada terk ederek huzurumuza geldi ve ebedi azaba mahkûm oldu.
34 Ey zalim insan! Sen bunu hak etmiştin.
35 Evet, sen bunu gerçekten hak etmiştin.
36 Öyle ya, yoksa insan, yeryüzünde sorumsuz ve başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
37 Yani yaptıklarının hesabını vermek üzere yeniden diriltilmeyeceğini mi düşünüyor? Nasıl olur, bunu söyleyen insan bir zamanlar annesinin rahmine akıtılan basit bir meni damlası değil miydi?
38 Sonra bu bir damla su, rahme yapışan kan pıhtısı şeklindeki döllenmiş bir hücreye dönüşmedi mi? Böylece Allah, onu bir insan nüvesi olarak yaratıp biçimlendirmedi mi?
39 Sonra ondan iki cinsi, erkeği ve dişiyi yaratmadı mı?
40 Şimdi söyleyin, bütün bu harikaları yaratan Allah'ın, ölüleri yeniden diriltmeye de gücü yetmez mi?

"Evet, yüce Rabb'imizi tesbih ve tenzih ederiz, O'nun elbette ölüleri diriltmeye gücü yeter!"
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لَٓا اُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ 1
وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ 2
اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُۜ 3
بَلٰى قَادِر۪ينَ عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ 4
بَلْ يُر۪يدُ الْاِنْسَانُ لِيَفْجُرَ اَمَامَهُۚ 5
يَسْـَٔلُ اَيَّانَ يَوْمُ الْقِيٰمَةِۜ 6
فَاِذَا بَرِقَ الْبَصَرُۙ 7
وَخَسَفَ الْقَمَرُۙ 8
وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُۙ 9
يَقُولُ الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ اَيْنَ الْمَفَرُّۚ 10
كَلَّا لَا وَزَرَۚ 11
اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمُسْتَقَرُّۜ 12
يُنَبَّؤُا الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَاَخَّرَۜ 13
بَلِ الْاِنْسَانُ عَلٰى نَفْسِه۪ بَص۪يرَةٌۙ 14
وَلَوْ اَلْقٰى مَعَاذ۪يرَهُۜ 15
لَا تُحَرِّكْ بِه۪ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِه۪ۜ 16
اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْاٰنَهُۚ 17
فَاِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْاٰنَهُۚ 18
ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۜ 19
كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَۙ 20
وَتَذَرُونَ الْاٰخِرَةَۜ 21
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌۙ 22
اِلٰى رَبِّهَا نَاظِرَةٌۚ 23
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌۙ 24
تَظُنُّ اَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌۜ 25
كَلَّٓا اِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَۙ 26
وَق۪يلَ مَنْ۔ رَاقٍۙ 27
وَظَنَّ اَنَّهُ الْفِرَاقُۙ 28
وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِۙ 29
اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمَسَاقُۜ‌۟ 30
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلّٰىۙ 31
وَلٰـكِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۙ 32
ثُمَّ ذَهَبَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ يَتَمَطّٰىۜ 33
اَوْلٰى لَكَ فَاَوْلٰىۙ 34
ثُمَّ اَوْلٰى لَكَ فَاَوْلٰىۜ 35
اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًىۜ 36
اَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنٰىۙ 37
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوّٰىۙ 38
فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۜ 39
اَلَيْسَ ذٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰى 40
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
لَٓا اُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ
Yo! âhireti inkâr edenler, büyük bir aldanış içindedirler! Andolsun o Diriliş Gününe!
1
وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
Ve yine andolsun, özeleştiride bulunarak kendisini kınayan insana ki, Biz ölmüş bedenleri mutlaka diriltip Yargı Gününde hesaba çekeceğiz. Bunun şahitlerinden biri de, bizzat insanın yüreğinde hissettiği vicdan ve özeleştiri duygusudur.
2
اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُۜ
Yoksa insan, çürüyüp dağılmış olan kemiklerini yeniden bir araya getirip kendisini hayata döndüremeyeceğimizi mi sanıyor?
3
بَلٰى قَادِر۪ينَ عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ
Hayır, elbette buna gücümüz yeter. Hem de sadece kemiklerini değil, hayat boyu değişmeyen, o taklit edilemez parmak uçlarını bile —özel çizgileriyle birlikte ve en ince ayrıntısına varıncaya kadar— yeniden düzenlemeye gücümüz yeter Bizim.
4
بَلْ يُر۪يدُ الْاِنْسَانُ لِيَفْجُرَ اَمَامَهُۚ
Fakat bu hakikati idrak edemeyen insan, akılsızca tavır ve davranışlarıyla geleceğini berbat etmek ister. Şöyle ki:
5
يَسْـَٔلُ اَيَّانَ يَوْمُ الْقِيٰمَةِۜ
İlâhî uyarıyı alay konusu yaparak, "Bu tehdit edip durduğunuz Diriliş Günü ne zamanmış?" diye sorar.
6
فَاِذَا بَرِقَ الْبَصَرُۙ
Fakat Kıyamet Gününün dehşetiyle gözler kamaştığı,
7
وَخَسَفَ الْقَمَرُۙ
Ay karanlığa gömüldüğü,
8
وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُۙ
Ve Güneş ile Ay bir araya getirilip işleri bitirildiği an,
9
يَقُولُ الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ اَيْنَ الْمَفَرُّۚ
İşte o gün insan, "Eyvah!" diye feryat edecek, "Bu felâketten kaçıp kurtulma imkânı yok mu?"
10
كَلَّا لَا وَزَرَۚ
Hayır, o zaman zalimler için hiçbir kaçış, hiçbir sığınak yoktur.
11
اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمُسْتَقَرُّۜ
Çünkü o gün varılacak son durak, Rabb'inin huzurudur.
12
يُنَبَّؤُا الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَاَخَّرَۜ
İşte o gün insana, yaptığı ve yapması gerektiği hâlde yapmadığı iyi kötü her şey haber verilecektir.
13
بَلِ الْاِنْسَانُ عَلٰى نَفْسِه۪ بَص۪يرَةٌۙ
Aslında insan, kendi hâlini görmekte ve nasıl bir akıbete lâyık olduğunu pekâlâ bilmektedir.
14
وَلَوْ اَلْقٰى مَعَاذ۪يرَهُۜ
Birtakım sahte mazeretler öne sürüp kendisini kandırmaya çalışsa bile.

Öyleyse, ey insanlar, gerçekleri olduğu gibi görmeli, vicdanınızın derinliklerine nakşedilmiş duygu ve eğilimlerle birebir örtüşen bu Kur'an mesajını kendinize rehber edinerek dünya ve âhirette huzur ve esenliğe ulaşma yolunda çaba harcamalısınız. Bunun için yapmanız gereken, içtenlikle Kur'an'a yönelmek ve onu dinleyerek, okuyarak, inceleyerek anlamaya ve hükümlerini uygulamaya çalışmaktır. Başlangıçta anlayamadığınız veya yanlış anladığınız yerler olabilir. Endişe etmeyin, eğer siz içtenlikle Kur'an'a yönelir ve onu anlama ve hayatınıza yansıtma yolunda çaba harcarsanız, Allah size bilmediklerinizi öğretecek ve Kur'an'ı doğru anlamanızı sağlayarak sizi büyük hatalara düşmekten koruyacaktır. Nitekim ayetlerimizle ilk tanıştığı sıralarda Elçimiz Muhammed (s) bile onu öğrenme ve anlama konusunda zorluk çekeceğini sanmış, Biz de onu şöyle teskin etmiştik:
15
لَا تُحَرِّكْ بِه۪ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِه۪ۜ
Ey Muhammed! Cebrail sana Kur'an'ı vahyederken, onun bir kısmını unuturum endişesiyle, ayetleri çabucak ezberlemek için dilini aceleyle oynatıp durma.
16
اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْاٰنَهُۚ
Korkma, onu senin yüreğine ve zihnine yerleştirmek ve gerektiğinde okutmak Bize düşer.
17
فَاِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْاٰنَهُۚ
Öyleyse, Biz onu Cebrail aracılığıyla sana okuduğumuz zaman, sen yalnızca onun okunuşunu takip et.
18
ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۜ
Ayrıca, kalbini ilim ve hidayet nurlarıyla aydınlatarak onun anlamını açıklamak da Bize düşer.

Öyleyse ey müminler! Siz de kendinize Peygamberi örnek almalı, Kur'an'ı acele etmeden, düşünerek ve özümseyerek okumalısınız.
19
كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَۙ
Fakat siz ey inkârcılar, şu peşin ve gelip geçici dünya nimetlerini bütün değerlerin üzerinde görüyor, her şeyden daha çok seviyorsunuz.
20
وَتَذَرُونَ الْاٰخِرَةَۜ
Sonsuz nimet ve azabın bulunduğu âhireti ise göz ardı ediyorsunuz.
21
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌۙ
O gün bazı yüzler sevinçten ışıl ışıl parlayacak.
22
اِلٰى رَبِّهَا نَاظِرَةٌۚ
Sonsuz huzur ve mutluluk içinde, Rabblerinin cemaline bakacak.
23
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌۙ
Yine o gün bazı yüzler, pişmanlık ve kederden kapkara kesilecek.
24
تَظُنُّ اَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌۜ
Kendisine, insanın belkemiğini kıran bir azabın yapılacağını sezecek.
25
كَلَّٓا اِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَۙ
Hayır, bu hayat hep böyle sürüp gidecek sanmayın. Ecel kapıyı çalıp da can boğaza dayandığı,
26
وَق۪يلَ مَنْ۔ رَاقٍۙ
Ve ölümle pençeleşen insanın etrafındaki yakınları, "Onu kurtaracak bir hekim yok mu!" diye feryat ettikleri zaman,
27
وَظَنَّ اَنَّهُ الْفِرَاقُۙ
Ölüm döşeğindeki adam, işte o anda ayrılık vaktinin gelip çattığını anlayacak.
28
وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِۙ
Ve ölüm bütün dehşetiyle onu kucaklayınca, adamın eli ayağına dolaşacak.
29
اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمَسَاقُۜ‌۟
İşte o gün, Rabb'ine doğru ebedî yolculuk başlamış olacak.
30
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلّٰىۙ
Ve Rabb'in onu sonsuz azaba mahkûm edecek. Çünkü o, yaşadığı sürece ne ayetlerime iman etmiş, ne de kulluğunun gereği olan namazı kılmıştı.
31
وَلٰـكِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۙ
Tam tersine, hakikati inatla yalanlamış ve ayetlerimden yüz çevirmişti.
32
ثُمَّ ذَهَبَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ يَتَمَطّٰىۜ
Sonra sanki övünülecek bir şey yapmış gibi, küstahça çalım satarak adamlarının yanına gitmişti. Fakat şimdi, her şeyini dünyada terk ederek huzurumuza geldi ve ebedi azaba mahkûm oldu.
33
اَوْلٰى لَكَ فَاَوْلٰىۙ
Ey zalim insan! Sen bunu hak etmiştin.
34
ثُمَّ اَوْلٰى لَكَ فَاَوْلٰىۜ
Evet, sen bunu gerçekten hak etmiştin.
35
اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًىۜ
Öyle ya, yoksa insan, yeryüzünde sorumsuz ve başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
36
اَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنٰىۙ
Yani yaptıklarının hesabını vermek üzere yeniden diriltilmeyeceğini mi düşünüyor? Nasıl olur, bunu söyleyen insan bir zamanlar annesinin rahmine akıtılan basit bir meni damlası değil miydi?
37
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوّٰىۙ
Sonra bu bir damla su, rahme yapışan kan pıhtısı şeklindeki döllenmiş bir hücreye dönüşmedi mi? Böylece Allah, onu bir insan nüvesi olarak yaratıp biçimlendirmedi mi?
38
فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۜ
Sonra ondan iki cinsi, erkeği ve dişiyi yaratmadı mı?
39
اَلَيْسَ ذٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰى
Şimdi söyleyin, bütün bu harikaları yaratan Allah'ın, ölüleri yeniden diriltmeye de gücü yetmez mi?

"Evet, yüce Rabb'imizi tesbih ve tenzih ederiz, O'nun elbette ölüleri diriltmeye gücü yeter!"
40

Sureler

Mealler