Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Gerçekten Biz sana, dünyada her türlü iyiliğin, güzelliğin ve bereketin; âhirette ise ebedi cennet nimetlerinin kaynağı olan bu Kur'an'ı vahyetmekle, insanoğlunun sahip olabileceği en büyük nimeti, Kevseri verdik.
2 Öyleyse, sana bu nimeti bahşeden Rabb'ine hakkıyla şükretmek ve kulluk görevinin ruhî ve bedenî bir ifadesi olmak üzere, sadece ve sadece O'nun huzurunda secdeye kapanarak Rabb'in için namaz kıl ve malını, canını, çoluk çocuğunu ve tüm varlığını O'nun uğrunda feda etmeye hazır olduğunun göstergesi olarak, yalnızca O'nun adına kurban kes. Eğer bunu başarabilirsen, sana müjdeler olsun:
3 İnsanlığı bir tek Allah'a kulluk ve ibadete çağırdığın için sana kin besleyen ve hakikatin sesini kesmek, Allah'ın nurunu söndürmek için plânlar kuran, iman erlerine karşı amansız savaş başlatan zalimler var ya, asıl onlardır eninde sonunda işi bitirilecek, nesli kesilecek, defteri dürülecek ve her türlü hayırdan, güzellikten, bereketten mahrum kalarak silinip gidecek olanlar.

Bir insanın değerini, servetinin çokluğu, makamının üstünlüğü, mensup olduğu kabilenin gücü, evlatlarının sayısı gibi dünyevi ölçütlere göre belirleyen inkârcılar, Peygamber'i (s) bu gibi özelliklere fazlaca sahip olmadığından küçük görüyorlardı. Onlara göre, bu değerlerden yoksun biri Allah tarafından Peygamberlikle onurlandırılmış olamazdı. Üstelik o, yaşadığı toplumda en önemli değer yargısı olan erkek evladına da sahip değildi. Oğulları vefat etmişti. Ona tâbi olanların da çoğu toplumun batıl ölçülerine göre zayıf ve hor görülen insanlardı. Bu yüzden düşmanları ona "ebter" diyorlardı. Bununla Peygamber'in hayır ve bereketten yoksun olduğunu, omuzladığı davanın kısa zamanda başarısızlığa mahkûm olduğunu kastediyor ve bunu da şiddetle arzu ediyorlardı. Oysa Peygamber'e kevser verilmişti. Yani ona Kur'an gibi bütün hayır ve bereketlerin kaynağı bahşedilmişti. Ayrıca o tertemiz bir ahlâka sahipti. Öyleyse o asla ebter olmayacaktı. Onun davası galip gelecek, ümmeti çoğalacak, Allah onun önünde kimseye nasip olmayan ufuklar ve imkânlar açacaktı. Peygamber'e kin besleyenler yeryüzünden silinerek ebedî azaba göçüp gidecek; o yetim Peygamber ise gönüllerde taht kuracak, anneler çocuklarına onun adını verecek, onun davasına baş koyan milyarlarca insan ona tâbi olacaktı. Hatta ona ebter diyenlerin çocukları ve nesilleri de bu kervana katılacaktı. Ve öyle de oldu. İşte, onun yaşadığı yüce ahlâka sahip olan, onun öğrettiği Kur'an'ı kendileri için bir yaşam tarzına dönüştüren, onun gösterdiği hedeflere yürüyen herkes o kevserden bu dünyada nasibini almış demektir. Böylelerini Mahşer Gününde "Kevser Havuzu", cennette ise "Kevser Irmağı" beklemektedir.

 
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْـكَوْثَرَۜ 1
فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ 2
اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ 3
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْـكَوْثَرَۜ
Gerçekten Biz sana, dünyada her türlü iyiliğin, güzelliğin ve bereketin; âhirette ise ebedi cennet nimetlerinin kaynağı olan bu Kur'an'ı vahyetmekle, insanoğlunun sahip olabileceği en büyük nimeti, Kevseri verdik.
1
فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ
Öyleyse, sana bu nimeti bahşeden Rabb'ine hakkıyla şükretmek ve kulluk görevinin ruhî ve bedenî bir ifadesi olmak üzere, sadece ve sadece O'nun huzurunda secdeye kapanarak Rabb'in için namaz kıl ve malını, canını, çoluk çocuğunu ve tüm varlığını O'nun uğrunda feda etmeye hazır olduğunun göstergesi olarak, yalnızca O'nun adına kurban kes. Eğer bunu başarabilirsen, sana müjdeler olsun:
2
اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ
İnsanlığı bir tek Allah'a kulluk ve ibadete çağırdığın için sana kin besleyen ve hakikatin sesini kesmek, Allah'ın nurunu söndürmek için plânlar kuran, iman erlerine karşı amansız savaş başlatan zalimler var ya, asıl onlardır eninde sonunda işi bitirilecek, nesli kesilecek, defteri dürülecek ve her türlü hayırdan, güzellikten, bereketten mahrum kalarak silinip gidecek olanlar.

Bir insanın değerini, servetinin çokluğu, makamının üstünlüğü, mensup olduğu kabilenin gücü, evlatlarının sayısı gibi dünyevi ölçütlere göre belirleyen inkârcılar, Peygamber'i (s) bu gibi özelliklere fazlaca sahip olmadığından küçük görüyorlardı. Onlara göre, bu değerlerden yoksun biri Allah tarafından Peygamberlikle onurlandırılmış olamazdı. Üstelik o, yaşadığı toplumda en önemli değer yargısı olan erkek evladına da sahip değildi. Oğulları vefat etmişti. Ona tâbi olanların da çoğu toplumun batıl ölçülerine göre zayıf ve hor görülen insanlardı. Bu yüzden düşmanları ona "ebter" diyorlardı. Bununla Peygamber'in hayır ve bereketten yoksun olduğunu, omuzladığı davanın kısa zamanda başarısızlığa mahkûm olduğunu kastediyor ve bunu da şiddetle arzu ediyorlardı. Oysa Peygamber'e kevser verilmişti. Yani ona Kur'an gibi bütün hayır ve bereketlerin kaynağı bahşedilmişti. Ayrıca o tertemiz bir ahlâka sahipti. Öyleyse o asla ebter olmayacaktı. Onun davası galip gelecek, ümmeti çoğalacak, Allah onun önünde kimseye nasip olmayan ufuklar ve imkânlar açacaktı. Peygamber'e kin besleyenler yeryüzünden silinerek ebedî azaba göçüp gidecek; o yetim Peygamber ise gönüllerde taht kuracak, anneler çocuklarına onun adını verecek, onun davasına baş koyan milyarlarca insan ona tâbi olacaktı. Hatta ona ebter diyenlerin çocukları ve nesilleri de bu kervana katılacaktı. Ve öyle de oldu. İşte, onun yaşadığı yüce ahlâka sahip olan, onun öğrettiği Kur'an'ı kendileri için bir yaşam tarzına dönüştüren, onun gösterdiği hedeflere yürüyen herkes o kevserden bu dünyada nasibini almış demektir. Böylelerini Mahşer Gününde "Kevser Havuzu", cennette ise "Kevser Irmağı" beklemektedir.

 
3

Sureler

Mealler