Kasas Suresi 63. Ayet

Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.

Kasas Suresi 88 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 49. sure olarak inmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de 385 sayfa numarasında yer almaktadır.
قَالَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَغْوَيْنَاۚ اَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَاۚ تَبَرَّأْنَٓا اِلَيْكَۘ مَا كَانُٓوا اِيَّانَا يَعْبُدُونَ
Sureler
Mushaf
Sayfa 385
İlgili Sure
Kasas Suresi
Ayetler
İsim Meal
Abdulbaki Gölpınarlı Azap edeceğimize dair söylediğimiz sözü hakedenler: “Ey Rabbimiz!” diyecekler. “Bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir, evet biz kendimiz azdığımız gibi, onları da azdırdık. Onların yaptıklarından uzak olduğumuzu, bu hususta bizim suçumuzun olmadığını sana arzederiz. Zaten onlar, bize tapmıyorlardı, kendi arzu ve heveslerine tapıyorlardı” dediler.
Abdullah Parlıyan (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçekleşmiş olanlar: Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık (yoksa onları zorlayan bir gücümüz yoktu. Onların suçlarından) berî olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı), derler.
Adem Uğur Bildirilen sözü hak etmiş olanlar dedi ki: "Rabbimiz. . . İşte şunlar saptırıp azdırdığımız kimseler. . . Kendimiz sapıp azdığımız gibi onları da azdırdık. . . Sana yöneldik, hüküm senin. . . Zaten onlar bize tapınmıyorlardı. "
Ahmed Hulusi Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmedikleri için, aleyhlerinde gerekçeli hükümleri gerçekleşmiş olan liderler, güç ve iktidar sahipleri: 'Rabbimiz, şunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öylece azdırdık. Onların suçlarıyla ilgimiz olmadığını arz eder, sana sığınırız. Onlar, aslında, bizlere de tapmıyorlardı.' derler.
Ahmet Tekin Üzerlerine (azap) söz(ü) hak olanlar derler ki: 'Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımız. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi (onlardan) uzaklaşarak sana yöneldik. Zaten onlar bize tapmıyorlardı.'
Ahmet Varol Üzerlerine (azab) sözü hak olanlar derler ki: "Rabbimiz, işte bizim azdırıp saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi."
Ali Bulaç Üzerlerine azab vacib olanlar şöyle diyecektir:” - Ey Rabbimiz! İşte şu düşükler, azdırdığımız kimseler. Biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık, (hak yoldan çıkardık). Onların seçtiği küfürden beri olub sana döndük. Aslında onlar bize tapmıyorlardı (ancak hevalarına uyuyorlardı).”
Ali Fikri Yavuz (Allah’a şirk koşma ve isyan etmede başı çeken ve dolayısıyla) haklarındaki azap hükmü kesinleşmiş olan (cin ve ins şeytanları), “Rabbimiz” derler, “şunlar bizim azdırıp yoldan çıkardığımız kimseler. (Fakat biz onları hiç zorlamadık.) Doğru, onları azdırıp yoldan çıkardık, çünkü kendimiz azıp yoldan çıkmıştık; (onlar da bize uyarak arkamızdan geldiler). Onların bizi Sana ortak diye tanımalarını reddediyor ve bununla bir alâkamızın olmadığını arz ediyoruz. Onlar zaten bize değil, (kendi nefislerine) tapıyorlardı.”
Ali Ünal O gün, söz aleyhlerine gerçekleşmiş olanlar, “Ey Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öyle azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik, zaten onlar bize tapmıyorlardı” derler.
Bayraktar Bayraklı Hukmun aleyhlerine gerceklestigi kimseler: «Rabbimiz! Iste bunlar bizim azdirdigimiz kimselerdir. Kendimiz azdigimiz gibi onlari da azdirdik. Onlardan uzaklasip Sana geldik, zaten aslinda bize tapmiyorlardi» derler.
Bekir Sadak Aleyhlerine söz (ilâhî hüküm) sabit olanlar derler ki: «Ey Rabbimiz ! İşte bunlar bizim azdırıp saptırdığımız kimselerdir; biz nasıl azdıysak onları da öylece azdırıp saptırdık. Onlarla ilgimizi kesip sana yöneldik. Aslında onlar bize tapıyor değillerdi.»
Celal Yıldırım Haklarında azap hükmü gerçekleşenler: “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten (gerçekte) onlar bize tapmıyor (kendi istek ve arzularına tapıyor)lardı” diyecekler.
Cemal Külünkoğlu Haklarında azap hükmü gerçekleşenler, “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten (gerçekte) onlar bize tapmıyorlardı” diyeceklerdir.
Diyanet İşleri Hükmün aleyhlerine gerçekleştiği kimseler: 'Rabbimiz! İşte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp Sana geldik, zaten aslında bize tapmıyorlardı' derler.
Diyanet İşleri ( Eski ) (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçekleşmiş olanlar: Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık (yoksa onları zorlayan bir gücümüz yoktu. Onların suçlarından) berî olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı), derler.
Diyanet Vakfı Aleyhlerinde yargının gerçekleştiği kimseler, 'Rabbimiz, şunlar bizim saptırdığımız kimselerdir; biz kendimiz sapmış olduğumuz için onları saptırdık. Onları bırakıp sana sığınıyoruz. Onlar aslında bize tapmıyorlardı,' derler.
Edip Yüksel (O gün) haklarında, azaba itilme hükmü gerçekleşen kimseler, «Rabbimiz! Biz nasıl azmışsak, işte bu azmışları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı.» derler.
Elmalılı ( Sade ) Aleyhlerinde hüküm verilmiş olanlar: «Ey Rabbimiz, işte azdırdığımız kimseler! Biz onları kendi azdığımız gibi azdırdık. Sana masum olduğumuzu arzettik; onlar bize tapmıyorlardı.
Elmalılı ( Sade - 2 ) Aleyhlerinde söz hakk olmuş olanlar şöyle demektedir: ey bizim yegâne rabbımız! daha işte şunlar: o azdırdığımız kimseler, biz onları kendi azdığımız gibi azdırdık sana teberri ettik onlar bizlere tapmıyorlardı
Elmalılı Hamdi Yazır Üzerlerine (azab) sözü hak olanlar derler ki: "Rabbimiz, işte bizim azdırıp saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi."
Gültekin Onan (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçekleşmiş olanlar: Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık (yoksa onları zorlayan bir gücümüz yoktu. Onların suçlarından) berî olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı), derler.
Harun Yıldırım (O gün) aleyhlerinde söz hak olanlar (şöyle) demişdir (diyecekdir): «Ey Rabbimiz, işte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık. Uzaklaşdık, sana (döndük. Zâten) onlar bize tapmıyorlardı».
Hasan Basri Çantay Aleyhlerine (azâbımıza dâir) söz hak olanlar der ki: 'Rabbimiz! Bizim azdırdığımız kimseler (işte) şunlardır. (Biz) nasıl azdıksa, onları da (öyle) azdırdık.(Onlardan) sana (sığınıp) uzaklaştık! (Zâten onlar, nefislerinin peşindeydiler de) bize tapmıyorlardı.'
Hayrat Neşriyat Aleyhlerine hüküm gerçekleşen kimseler: Rabbımız; işte bunlar azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz nasıl azmışsak onları da öylece biz azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik, zaten onlar bize tapmıyorlardı, derler.
İbni Kesir Allah'ın vaat ettiği azap üzerlerine gerçekleşecek olanlar "Rabbimiz! İşte bizim azdırdıklarımız bunlar. Kendimiz azıp senden uzaklaştığımız gibi, onları da yoldan biz çıkardık. Hem onlar dünyada iken bize kulluk etmiyorlardı" dediler.
İlyas Yorulmaz Üzerlerine söz (azap) hak olanlar derler ki: “Rabbimiz! İşte bizim azdırıp saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.”
İnsan Dergisi Bunun üzerine, haklarında azap hükmü kesinleşmiş olan o saptırıcı önderler, "Ey Rabb'imiz!" diyecekler, "Bunları sapıklığa sürükleyen biziz! Evet, biz nasıl kendi irademizle azdıysak, onları da öyle azdırdık. Onlar da kendi arzularıyla bizim peşimizden geldiler. Fakat şimdi, onlarla hiçbir ilgimiz kalmadığını sana arz ediyoruz! Zaten onların tapındığı, gerçekte biz değildik. Aslında onlar, sadece kendi arzu ve heveslerine kulluk ediyorlardı."
Kadri Çelik (Bunun üzerine, vaktiyle yapılan) uyarının apaçık aleyhlerine tecelli ettiğini gören kimseler: "Ey Rabbimiz!" diyecekler, "Bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir; (evet,) biz kendimiz azdığımız gibi, onları da azdırdık (Ama şimdi) onları Senin hükmüne bırakıyoruz; zaten onların tapındığı gerçekte biz değildik".
Mahmut Kısa Azâp edeceğimize dâir söylediğimiz sözü hakedenler, Rabbimiz derler, işte şunlar, azdırdığımız kişiler, biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık. Onlardan uzaklaştık, tapına geldik; onlar, bize tapmıyorlardı zâten.
Muhammed Esed Aleyhlerindeki sözün gerçekleştiğini gören kimseler: "Rabbimiz!" diyecekler; "İşte şunlar bizim azdırdıklarımız; kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık: (onlarla) ilişiğimizi kesip sana sığınıyoruz; zaten onlar aslında bize tapıyor değildiler."
Mustafa İslamoğlu Üzerlerine söz hak olanlar diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Şunlar kendilerini sapıttırmış olduğumuz kimselerdir. Biz onları kendi sapıttığımız gibi sapıttırdık (onlardan) uzaklaştık. Sana iltica ederiz. Onlar bize tapar olmadılar.»
Ömer Nasuhi Bilmen Üzerlerine azap vaadimiz hak olmuş kimseler derler ki: “Ey Rabbimiz! Şunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı. ”
Ömer Öngüt Hüküm aleyhlerinde gerçekleşmiş olanlar: -Rabb’imiz, işte azdırdıklarımız onlardır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaştık, sana geldik. Zaten onlar bize de kulluk etmiyorlardı, dediler.
Şaban Piriş Üzerlerine azap hak olan kimseler dediler ki: “Rabbimiz! Azdırdığımız kimseler işte şunlar! Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onların yaptıklarından uzak olduğumuzu Sana arz ederiz. Zaten onlar bize tapmıyorlardı ki!”
Sadık Türkmen O gün azab üzerlerine hak olanlar: «Rabb'imiz, azdırdıklarımız şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik, zaten, aslında bize tapmıyorlardı» derler.
Seyyid Kutub (Şeytanlardan ve insanlardan putlaştırılmış oldukları için) kendileri hakkında azap hükmü kesinleşmiş olanlar: "Ulu Rabbimiz! İşimiz meydanda, azdırdığımız kimseler işte karşımızda, inkâr edemeyiz. Ama sırf kötülük olsun diye değil, kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onları zorlamadık. Onların iddiaları ile, onların bizi putlaştırmaları ile hiçbir ilişkimiz olmadığını ilan ediyoruz, Sana sığınıyoruz. Zaten aslında onlar bize tapmıyorlardı, kendi hevalarına tapıyorlardı."
Suat Yıldırım (Azâb) söz(ü) üzerlerine hak olanlar: "Rabbimiz, azdırdıklarımız şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. (Biz azdık, onlar da bize uydular. Onların yaptıklarından) uzak olduğumuzu, (bu hususta bizim suçumuz olmadığını) sana arz ederiz. Zaten onlar bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı)." derler.
Süleyman Ateş Üzerlerine (azab) sözü hak olanlar derler ki: «Rabbimiz, işte bizim azdırıp saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.»
Süleymaniye Vakfı Cezayı hak edenler diyecekler ki: “Rabbimiz! Bunlar, hayallere daldırdığımız kimselerdir; tıpkı bizim daldığımız gibi daldırdık. Onlardan ilişkimizi kesip sana yöneldik. Zaten kulluk ettikleri yalnız biz değildik”.
Tefhim-ul Kuran Haklarında azap vaadi gerçekleşmiş olanlar, 'Rabbimiz,' derler. 'İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz nasıl azdıysak, onları da öylece azdırdık. Şimdi biz onlardan uzaklaşıp Sana sığınıyoruz. Zaten onlar bize tapmıyorlardı.'
Ümit Şimşek Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte şunlar! Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzak olduğumuzu sana arz ediyoruz. Zaten onlar sadece bize kulluk/ibadet etmiyorlardı ki!.."
Yaşar Nuri Öztürk Üzerine (azab) sözü hak olanlar (Firavun gibi ilahlık taslayanlar) derler ki "Rabbimiz, bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. (Şimdi bütün acizliğimizle) Sana (gelip, onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Aslında onlar bize (gerçek anlamda) tapıyor da değillerdi.

Sureler
Sayfa 385
Mushaf
Kasas Suresi
İlgili Sure
Ayetler