Sureler
Mealler
Önceki
Necm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı.
2 Onlar ise ne zaman bir mucize görseler sırtlarını dönerler ve 'Bu sürüp giden bir büyü' derler.
3 Onlar kendi heveslerine uyup Peygamberi yalanladılar. Oysa her iş için belirlenmiş bir hedef vardır.
4 Onlara, kendilerini inkârdan vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.
5 Bunlar tam bir hikmet timsali haberlerdir. Fakat uyarılar onlara fayda vermiyor.
6 Sen onlardan yüz çevir. Gün gelir, davetçi onları görülmedik birşeye çağırır.
7 Ürkek bakışlarla, yayılmış çekirgeler gibi mezarlarından çıkarlar.
8 Davetçiye doğru koşmaktadırlar. Kâfirler 'İşte bu zor bir gün' der.
9 Onlardan önce Nuh kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanladılar, ona deli dediler ve ona engel oldular.
10 Nuh 'Mağlûp düştüm, yardım et' diye Rabbine yakardı.
11 Biz de gök kapılarını açıp suyu boşalttık.
12 Yerden de pınarlar açtık. Her ikisi, belirlenen iş için buluştu.
13 Onu tahtadan yapılmış, çivilerle tutturulmuş gemiye bindirdik.
14 İnkârla karşılaşmış kulumuza ödül olarak, gözetimimiz altında gemi akıp gidiyordu.
15 Biz onu geride bir ibret olarak bıraktık. Fakat hani ibret alacak olan?
16 Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
17 And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
18 Âd kavmi de yalanlamıştı. Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
19 Biz de, uğursuzluğu uzun süre devam eden günlerde onların üzerine gürültülü bir fırtına gönderdik.
20 Bir fırtına ki, insanları kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yerlerinden koparıp atıyordu.
21 Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
22 And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
23 Semud kavmi de uyarıcıları yalanladı.
24 Dediler ki: 'İçimizden bir beşere mi uyacağız? O zaman sapıtmış ve çıldırmışız demektir.
25 'Aramızdan ona mı vahiy verilmiş? O şımarık yalancının biridir.'
26 Salih'e buyurduk ki: 'Şımarık yalancının kim olduğunu yarın öğrenecekler.
27 'Biz onları sınamak için deveyi gönderiyoruz. Sen onları gözetle ve sabırlı ol.
28 'Suyun deve ile onlar arasında bölüştürüleceğini kendilerine haber ver. Herkes su nöbetinde hazır olsun.'
29 Onlar arkadaşlarını çağırdılar; o da bıçağını çekip deveyi kesti.
30 Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
31 Onlara tek bir ses gönderdik de ağıla yığılmış çalı çırpıya döndüler.
32 And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
33 Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.
34 Biz de onların üstüne taş yağdırdık. Ancak Lût'un ailesi müstesna-onları seher vakti kurtardık.
35 Bu ise katımızdan bir nimet idi. Şükredeni Biz böyle ödüllendiririz.
36 Lût onları şiddetli azabımız hakkında uyarmıştı; fakat onlar uyarıları şüpheyle karşıladılar.
37 Onlar Lût'un konuklarına kötülük etmeye niyetlendiler; Biz de onların gözlerini kör ettik, 'Tadın azabımı ve uyarılarımın sonucunu' dedik.
38 Bir sabah vakti, yakalarını bir daha bırakmayacak bir azap onları yakalayıverdi.
39 Şimdi tadın azabımı ve uyarılarımın sonucunu!
40 And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
41 Firavun hanedanına da uyarıcılar gelmişti.
42 Onlar âyetlerimizin hepsini birden yalanladılar. Biz de izzetli ve kudretli bir yakalayışla onları yakaladık.
43 Şimdi sizin kâfirleriniz bunlardan daha mı üstün? Veya semavî kitaplarda sizin için bir berat mı var?
44 Yoksa 'Biz dayanışma içinde, muzaffer bir topluluğuz' mu diyorlar?
45 O topluluk hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.
46 Onlara vaad olunan asıl ceza kıyamet günüdür. Kıyamet günü ise daha büyük bir belâdır ve daha da acıdır.
47 Mücrimler şaşkınlık ve çılgınlık içindeler.
48 O gün yüz üstü ateşe sürüklenirler. Tadın bakalım, neymiş Cehennemin dokunuşu!
49 Biz herşeyi bir kaderle yarattık.
50 Bizim emrimiz, gözün bir bakışı gibidir.
51 Biz sizin nice benzerlerinizi helâk ettik. Fakat hani ibret alan?
52 Onlar ne işlemişlerse hepsi defterlerdedir.
53 Küçük büyük, herşey yazılmıştır.
54 Takvâ sahipleri ise Cennet bahçelerinde, ırmaklardadır:
55 Doğruluk meclisinde, kudreti sonsuz bir Melikin katında.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ 1
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ 2
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ 3
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ 4
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ 5
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ 6
خُشَّعاً اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ 7
مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْـكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ 8
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَـكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ 9
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ 10
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ 11
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ 12
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ 13
تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ 14
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 15
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 16
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 17
كَذَّبَتْ عَادٌ فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 18
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ 19
تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ 20
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 21
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ 22
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ 23
فَقَالُٓوا اَبَشَراً مِنَّا وَاحِداً نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ 24
ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ 25
سَيَعْلَمُونَ غَداً مَنِ الْـكَذَّابُ الْاَشِرُ 26
اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ 27
وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ 28
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ 29
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 30
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ 31
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 32
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ 33
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ 34
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ 35
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ 36
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 37
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ 38
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 39
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ 40
وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ 41
كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ 42
اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَـكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ 43
اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ 44
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ 45
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ 46
اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ 47
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ 48
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ 49
وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ 50
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 51
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ 52
وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ 53
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ 54
ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ 55
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ
Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı.
1
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ
Onlar ise ne zaman bir mucize görseler sırtlarını dönerler ve 'Bu sürüp giden bir büyü' derler.
2
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ
Onlar kendi heveslerine uyup Peygamberi yalanladılar. Oysa her iş için belirlenmiş bir hedef vardır.
3
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ
Onlara, kendilerini inkârdan vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.
4
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ
Bunlar tam bir hikmet timsali haberlerdir. Fakat uyarılar onlara fayda vermiyor.
5
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ
Sen onlardan yüz çevir. Gün gelir, davetçi onları görülmedik birşeye çağırır.
6
خُشَّعاً اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ
Ürkek bakışlarla, yayılmış çekirgeler gibi mezarlarından çıkarlar.
7
مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْـكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
Davetçiye doğru koşmaktadırlar. Kâfirler 'İşte bu zor bir gün' der.
8
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَـكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ
Onlardan önce Nuh kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanladılar, ona deli dediler ve ona engel oldular.
9
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ
Nuh 'Mağlûp düştüm, yardım et' diye Rabbine yakardı.
10
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ
Biz de gök kapılarını açıp suyu boşalttık.
11
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ
Yerden de pınarlar açtık. Her ikisi, belirlenen iş için buluştu.
12
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ
Onu tahtadan yapılmış, çivilerle tutturulmuş gemiye bindirdik.
13
تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ
İnkârla karşılaşmış kulumuza ödül olarak, gözetimimiz altında gemi akıp gidiyordu.
14
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Biz onu geride bir ibret olarak bıraktık. Fakat hani ibret alacak olan?
15
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
16
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
17
كَذَّبَتْ عَادٌ فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Âd kavmi de yalanlamıştı. Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
18
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ
Biz de, uğursuzluğu uzun süre devam eden günlerde onların üzerine gürültülü bir fırtına gönderdik.
19
تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ
Bir fırtına ki, insanları kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yerlerinden koparıp atıyordu.
20
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
21
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
22
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ
Semud kavmi de uyarıcıları yalanladı.
23
فَقَالُٓوا اَبَشَراً مِنَّا وَاحِداً نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
Dediler ki: 'İçimizden bir beşere mi uyacağız? O zaman sapıtmış ve çıldırmışız demektir.
24
ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ
'Aramızdan ona mı vahiy verilmiş? O şımarık yalancının biridir.'
25
سَيَعْلَمُونَ غَداً مَنِ الْـكَذَّابُ الْاَشِرُ
Salih'e buyurduk ki: 'Şımarık yalancının kim olduğunu yarın öğrenecekler.
26
اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ
'Biz onları sınamak için deveyi gönderiyoruz. Sen onları gözetle ve sabırlı ol.
27
وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ
'Suyun deve ile onlar arasında bölüştürüleceğini kendilerine haber ver. Herkes su nöbetinde hazır olsun.'
28
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ
Onlar arkadaşlarını çağırdılar; o da bıçağını çekip deveyi kesti.
29
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
30
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ
Onlara tek bir ses gönderdik de ağıla yığılmış çalı çırpıya döndüler.
31
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
32
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.
33
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ
Biz de onların üstüne taş yağdırdık. Ancak Lût'un ailesi müstesna-onları seher vakti kurtardık.
34
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ
Bu ise katımızdan bir nimet idi. Şükredeni Biz böyle ödüllendiririz.
35
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
Lût onları şiddetli azabımız hakkında uyarmıştı; fakat onlar uyarıları şüpheyle karşıladılar.
36
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Onlar Lût'un konuklarına kötülük etmeye niyetlendiler; Biz de onların gözlerini kör ettik, 'Tadın azabımı ve uyarılarımın sonucunu' dedik.
37
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ
Bir sabah vakti, yakalarını bir daha bırakmayacak bir azap onları yakalayıverdi.
38
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Şimdi tadın azabımı ve uyarılarımın sonucunu!
39
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
40
وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ
Firavun hanedanına da uyarıcılar gelmişti.
41
كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ
Onlar âyetlerimizin hepsini birden yalanladılar. Biz de izzetli ve kudretli bir yakalayışla onları yakaladık.
42
اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَـكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ
Şimdi sizin kâfirleriniz bunlardan daha mı üstün? Veya semavî kitaplarda sizin için bir berat mı var?
43
اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ
Yoksa 'Biz dayanışma içinde, muzaffer bir topluluğuz' mu diyorlar?
44
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ
O topluluk hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.
45
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ
Onlara vaad olunan asıl ceza kıyamet günüdür. Kıyamet günü ise daha büyük bir belâdır ve daha da acıdır.
46
اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ
Mücrimler şaşkınlık ve çılgınlık içindeler.
47
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
O gün yüz üstü ateşe sürüklenirler. Tadın bakalım, neymiş Cehennemin dokunuşu!
48
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
Biz herşeyi bir kaderle yarattık.
49
وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ
Bizim emrimiz, gözün bir bakışı gibidir.
50
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Biz sizin nice benzerlerinizi helâk ettik. Fakat hani ibret alan?
51
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
Onlar ne işlemişlerse hepsi defterlerdedir.
52
وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ
Küçük büyük, herşey yazılmıştır.
53
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ
Takvâ sahipleri ise Cennet bahçelerinde, ırmaklardadır:
54
ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ
Doğruluk meclisinde, kudreti sonsuz bir Melikin katında.
55

Sureler

Mealler
Necm Suresi
Önceki