Sureler
Mealler
Önceki
Necm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Tüm evrenin şiddetli bir sarsıntıyla yok edileceği Kıyamet Saati iyice yaklaştı ve Ayın yarılıp parçalanmasına çok az bir zaman kaldı. [111]

Tüm evrenin şiddetli bir sarsıntıyla yok edileceği Kıyamet Saati iyice yaklaştı ve kıyameti ispatlayan açık bir delil ve Son Elçiye bahşedilen apaçık mucize olarak, Peygamberin ve müşriklerin gözleri önünde, Ay kısa bir süre için ortadan ikiye yarıldı.
2 Fakat inkâra şartlanmış olan zalimler ne zaman bir mucize görseler, "Bu öteden beri süregelen etkileyici bir büyüdür." diyerek bir bahaneyle mutlaka haktan yüz çevirirler.
3 İşte Mekkeli kâfirler de, bizzat şahit oldukları bu mucizenin bir göz boyama, bir büyü olduğunu ileri sürerek onu inkâr ettiler ve böylece, arzu ve heveslerine uyarak kıyameti ve Hesap Gününü yalanladılar. Çünkü ilâhî adaleti kabul etmek onlara ahlâkî yükümlülükler getiriyor, bu da hiç hoşlarına gitmiyordu. Fakat bu hâlleri, sonsuza dek böyle sürüp gitmeyecek, yakında gerçeği görecekler. Çünkü her işin gerçekleşeceği belirli bir zaman vardır. Allah'ın haber verdiği her şey, yeri ve zamanı gelince mutlaka gerçekleşecektir. Çünkü bu muazzam varlık âleminde, yaratılan her şeyin belli bir hikmeti vardır ve bu, ya bu dünyada ya da âhirette mutlaka gerçekleşecektir.
4 Oysa onlara, aklını kullanan her insanı inkâr bataklığına saplanmaktan engelleyecek haberleri dile getiren ayetlerimiz ulaşmış bulunuyor.
5 Hemde, mükemmel bir hikmet ve öğüt Kitabı! Ne var ki, kendisini inkâra şartlandırmış olanlara öğüt ve uyarılar fayda vermiyor.
6 O hâlde, ey Müslüman! Madem bütün delillere rağmen inkârda diretiyorlar, sen de bırak onları, inkâr ve cehalet karanlıklarında bocalayıp dursunlar! Mahşer Günü İsrafil adındaki davetçinin, eşibenzeri görülmemiş bir şeye çağıracağı o müthiş Gün gelip çatıncaya kadar:
7 O gün onlar, utanç, pişmanlık ve dehşetten bakışları yere çivilenmiş bir hâlde, tıpkı fırtınanın etkisiyle sağa sola saçılmış çekirgeler gibi mezarlarından fırlayıp çıkacaklar.
8 İşte o anda, davetçiye doğru sürüler hâlinde koşarlarken o inkârcılar, "Bu gün gerçekten çetin bir günmüş!" diye feryat edecekler.
9 Onlardan önce, Nuh'un kavmi de inkâr etmişti. Onlar da kulumuz Nuh'u yalanlamış ve "O bir delidir!" demişlerdi. Böylece Peygamber, büyük baskı ve eziyetlerle karşılaşmış ve görevini yapmasına engel olunmuştu.
10 Bunun üzerine Nuh, Rabb'ine el açıp şöyle yalvardı: "Ya Rabb'i! Gücüm tükendi, çaresiz kaldım, mücadelemde yenik düştüm, bana yardım et Allah'ım!"
11 Biz de, bardaktan boşanırcasına akan sularla göğün kapılarını kâfirlerin üzerine açtık.
12 Ve yeraltındaki göllerin, ırmakların, derelerin sel gibi coşkun pınarlar hâlinde fışkırmasını sağladık. Böylece yerdeki ve gökteki su kütleleri,dahaönce takdir edilip belirlenmiş bir işi gerçekleştirmek için bir araya toplandı.
13 Nuh'a gelince, onun ve ona iman edenlerin, devasa tahtalardan yapılmış ve çelikten çivilerle ustaca perçinlenmiş son derece sağlam ve donanımlı bir gemi üzerinde taşıdık.

tahta ve çivilerden yapılmış
14 Dev dalgalar arasında çalkalanan gemi, bizzat Bizim gözetimimiz altında akıp gidiyordu. Böylece, inkâr edilmiş olan kulumuz Nuh'a bir ödül olarak, kendisini ve diğer müminleri kurtarıp selâmete erdirdik.
15 İşte, bu gemiye binen müminlerin kurtuluşunu ve kâfirlerin helâk edilişini, kıyamete kadar gelecek bütün insanlar için ibret verici bir işaret kıldık. Öyleyse, yok mu öğüt almak isteyen?
16 Evet, uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zalimleri cezalandırmam nasılmış, gördünüz!
17 Andolsun Biz bu Kur'an'ı, iyice anlayıp öğüt alabilmeniz için kolaylaştırdık, öyleyse yok mu onu okuyup öğüt alan? Yok mu, her akıllı insanın kolayca anlayabileceği hikmetli öğütlerle, ibret verici kıssalarla cennetin yolunu gösteren bu kitabı okumak, anlamak, pratik hayata uygulamak ve böylece dünyada ve âhirette kurtuluşa ulaşmak isteyen?
18 Bakın, güç ve zenginliğiyle dillere destan olan Ad kavmi de ayetlerimi yalanlamıştı. Fakat Benim uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zalimleri cezalandırmam nasıl olurmuş, gördüler:
19 Onların üzerine, felâketi sürekli olan bir günde dondurucu bir kasırga gönderdik.
20 Öyle dehşetli bir fırtına ki, insanları kökünden koparılmış hurma kütükleri gibi sağa sola savurup atıyordu.
21 Böylece,  azabımı hiçe saymak ve uyarılarımı göz ardı etmek neymiş, gördüler.
22 Andolsun Biz, ayetlerimizi düşünüp öğüt alabilmeniz için, bu Kur'an'ı her akıllı insanın rahatça anlayabileceği şekilde kolaylaştırdık. Öyleyse, yok mu onu okuyup öğüt alan?
23 Semud halkı da uyarılarımızı kendilerine ileten Peygamberi yalanlamıştı.
24 Demişlerdi ki: "Bizim içimizden çıkan bizim gibi fâni bir insana mı itaat edecekmişiz? O zaman, gerçekten büyükbir yanılgının ve ahmaklığın pençesine düşmüşüz demektir!"
25 "Aramızda bunca zengin ve asil insan dururken, ilâhî öğüt ona mı indirilmiş? Hayır, doğrusu Salih, küstah bir yalancıdan başka biri değildir."
26 Bunun üzerine Allah, "Üzülme Ey Salih!" dedi, "Asıl küstah ve yalancı kimmiş, yarın anlayacaklar!"
27 "Biz onları imtihan etmek ve gerçek niyetlerini ortaya çıkarmak üzere, bir mucize olarak kayadan çıkaracağımız bir deveyi göndereceğiz. Kendilerine sadece hayır sağlayan bu sahipsiz deveye karşı tavırları, kaba kuvvete başvurarak zayıf ve çaresiz insanları ezme huyundan vazgeçip geçmediklerini ortaya koyan bir ölçü olacaktır. Öyleyse, ey Salih, onların ne yapacağını gözetle ve eziyetlerine biraz daha sabret."
28 "Onlara, kuyudan çıkarılan suyun deveyle kendi aralarında birer gün arayla nöbetleşe paylaştırılacağını söyle. Sırası gelen her grup, düzenli bir şekilde gelip payını alacaktır."
29 Fakat onlar, içlerindeki en azgın arkadaşlarını çağırıp onukışkırttılar. O da kılıcını çekti ve Allah'a itaatin simgesi olan deveyi kesip öldürdü.
30 Bunun üzerine, uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zalimleri cezalandırmam nasılmış, gördüler:
31 Onların üzerine, korkunç bir patlamayla şehrin altını üstüne getiren bir tek çığlık gönderdik. Böylece o zalimler, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi ufalanıp darmadağın oldular.
32 Andolsun Biz bu Kur'an'ı, ayetlerimizi düşünüp öğüt alabilmeniz için kolaylaştırdık, yok mu onu okuyup öğüt alan?
33 Lut kavmi de uyarılarımı dile getiren Peygamberi yalanlamıştı.
34 Biz de, erkek erkeğe sapık ilişkilere giren bu zalimlerin üzerlerine ölümyağdıran bir kasırga gönderdik vehepsini helâk ettik. Ancak Lut ve ailesi hariç, onları sabaha karşı şehirden çıkararak kurtardık.
35 O fedakâr kulumuza, tarafımızdan bir lütuf ve nimet olarak… İşte Biz, nimetlerimize şükredenleri böyle ödüllendiririz. O kavim helâk edilmeden önce, şu olaylar yaşanmıştı:
36 Lut Peygamber, azabımızın dehşeti konusunda onları zamanında uyarmıştı. Fakat onlar uyarıları şiddetle reddettiler ve Peygamberin sözlerini hep kuşkuyla karşıladılar.
37 Bunun üzerine,yakışıklı birer delikanlı suretindeki azap meleklerini şehre gönderdik. Lut, kim olduklarını bilmediği bu misafirleri evinde ağırladı. Fakat durumu haber alanşehir halkı, onun misafirlerini taciz etmeye kalkıştılar. Biz de onların gözlerini kör ettik ve "Azabımı ve uyarılarımı hiçe saymanın cezasını tadın!" dedik.
38 Nitekim ertesi sabah, karşı konulmaz bir azap onları kıskıvrak yakalayıverdi.
39 "Azabımı ve uyarılarımı göz ardı etmenin cezasını tadın!"
40 Andolsun Biz, ayetlerimizi anlayıp öğüt alabilmeniz için bu Kur'an'ı kolaylaştırdık. O hâlde, yok mu onu okuyup öğüt alan?
41 Andolsun, Firavun ve halkına da uyarılarımı ileten bir Peygamber gelmişti.
42 Fakat o zalimler, bütün ayetlerimizi ve mucizelerimizi yalanladılar. Biz de onları, her şeye gücü yeten mutlak otorite sahibi Allah'ın yüceliğine yaraşır bir şekilde korkunç bir azapla helâk ettik
43 Şimdi söyleyin, ey bu zamanın insanları! Sizin devrinizdeki kâfirler, geçmişte helâk edilen bu inkârcılardan daha mı iyi? Onlar cezalarını çekerken, siz kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Yoksa kutsal kitaplarda, size özel dokunulmazlık teminatı mı var?
44 Yoksa onlar, "Biz süper güce sahip yenilmez bir toplumuz." mu diyorlar?
45 Hayır! Şimdi küstahça böbürlenen bu topluluk, Allah yolunda çarpışan mücahitlerin karşısında müthiş bir bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46 Fakat onlara asıl vadedilen azap, Kıyamet Günü gerçekleşecektir. Ve Kıyamet Gününün azabı,dünyadakinden çok daha korkunç ve çok daha acıdır.
47 Bu gerçeklere rağmen suç işleyenler, gerçekten büyükbir yanılgı ve ahmaklık içindedirler. Çünkü kendi elleriyle kendilerini ateşe atıyorlar:
48 Yüzüstü ateşe sürüklenecekleri gün onlara, "Cehennem alevlerinin okşayışını tadın bakalım!" diyeceğiz.
49 Gerçek şu ki, Biz her şeyi mükemmel bir sistem çerçevesinde, şaşmaz bir ölçüye göre yarattık.
50 Ve Bizim yeniden diriliş emrimiz bir göz kırpması gibi, ancak bir tek sözdenibarettir. Çünkü bir şeyin olmasını dilediğimiz anda ona sadece "Ol!" deriz, o da derhal oluverir!
51 O hâlde, ey insanlar! Geçmişte sizin gibi nice güçlü toplumları, medeniyetleri yok etmiştik, yok mu insanlık tarihinden öğüt alan?
52 O zalimlerin yapıp ettikleri her şey, kitaplarda kayıtlıdır.
53 Öyle ki, küçük büyük ne varsa o kitaba satır satır yazılmıştır.
54 Dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüklerden sakınanlara gelince, onlar da cennet bahçelerinde, ırmaklar arasında,
55 Kudretli Hükümdarın huzurunda, doğruluklarının mükâfatı olarak onlara verilen en yüce makam olan doğruluk makamında, ebediyen mutluluk ve huzur içinde yaşayacaklar.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ 1
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ 2
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ 3
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ 4
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ 5
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ 6
خُشَّعاً اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ 7
مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْـكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ 8
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَـكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ 9
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ 10
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ 11
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ 12
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ 13
تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ 14
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 15
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 16
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 17
كَذَّبَتْ عَادٌ فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 18
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ 19
تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ 20
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 21
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ 22
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ 23
فَقَالُٓوا اَبَشَراً مِنَّا وَاحِداً نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ 24
ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ 25
سَيَعْلَمُونَ غَداً مَنِ الْـكَذَّابُ الْاَشِرُ 26
اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ 27
وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ 28
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ 29
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 30
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ 31
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 32
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ 33
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ 34
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ 35
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ 36
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 37
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ 38
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 39
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ 40
وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ 41
كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ 42
اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَـكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ 43
اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ 44
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ 45
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ 46
اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ 47
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ 48
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ 49
وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ 50
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 51
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ 52
وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ 53
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ 54
ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ 55
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ
Tüm evrenin şiddetli bir sarsıntıyla yok edileceği Kıyamet Saati iyice yaklaştı ve Ayın yarılıp parçalanmasına çok az bir zaman kaldı. [111]

Tüm evrenin şiddetli bir sarsıntıyla yok edileceği Kıyamet Saati iyice yaklaştı ve kıyameti ispatlayan açık bir delil ve Son Elçiye bahşedilen apaçık mucize olarak, Peygamberin ve müşriklerin gözleri önünde, Ay kısa bir süre için ortadan ikiye yarıldı.
1
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ
Fakat inkâra şartlanmış olan zalimler ne zaman bir mucize görseler, "Bu öteden beri süregelen etkileyici bir büyüdür." diyerek bir bahaneyle mutlaka haktan yüz çevirirler.
2
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ
İşte Mekkeli kâfirler de, bizzat şahit oldukları bu mucizenin bir göz boyama, bir büyü olduğunu ileri sürerek onu inkâr ettiler ve böylece, arzu ve heveslerine uyarak kıyameti ve Hesap Gününü yalanladılar. Çünkü ilâhî adaleti kabul etmek onlara ahlâkî yükümlülükler getiriyor, bu da hiç hoşlarına gitmiyordu. Fakat bu hâlleri, sonsuza dek böyle sürüp gitmeyecek, yakında gerçeği görecekler. Çünkü her işin gerçekleşeceği belirli bir zaman vardır. Allah'ın haber verdiği her şey, yeri ve zamanı gelince mutlaka gerçekleşecektir. Çünkü bu muazzam varlık âleminde, yaratılan her şeyin belli bir hikmeti vardır ve bu, ya bu dünyada ya da âhirette mutlaka gerçekleşecektir.
3
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ
Oysa onlara, aklını kullanan her insanı inkâr bataklığına saplanmaktan engelleyecek haberleri dile getiren ayetlerimiz ulaşmış bulunuyor.
4
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ
Hemde, mükemmel bir hikmet ve öğüt Kitabı! Ne var ki, kendisini inkâra şartlandırmış olanlara öğüt ve uyarılar fayda vermiyor.
5
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ
O hâlde, ey Müslüman! Madem bütün delillere rağmen inkârda diretiyorlar, sen de bırak onları, inkâr ve cehalet karanlıklarında bocalayıp dursunlar! Mahşer Günü İsrafil adındaki davetçinin, eşibenzeri görülmemiş bir şeye çağıracağı o müthiş Gün gelip çatıncaya kadar:
6
خُشَّعاً اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ
O gün onlar, utanç, pişmanlık ve dehşetten bakışları yere çivilenmiş bir hâlde, tıpkı fırtınanın etkisiyle sağa sola saçılmış çekirgeler gibi mezarlarından fırlayıp çıkacaklar.
7
مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْـكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
İşte o anda, davetçiye doğru sürüler hâlinde koşarlarken o inkârcılar, "Bu gün gerçekten çetin bir günmüş!" diye feryat edecekler.
8
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَـكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ
Onlardan önce, Nuh'un kavmi de inkâr etmişti. Onlar da kulumuz Nuh'u yalanlamış ve "O bir delidir!" demişlerdi. Böylece Peygamber, büyük baskı ve eziyetlerle karşılaşmış ve görevini yapmasına engel olunmuştu.
9
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ
Bunun üzerine Nuh, Rabb'ine el açıp şöyle yalvardı: "Ya Rabb'i! Gücüm tükendi, çaresiz kaldım, mücadelemde yenik düştüm, bana yardım et Allah'ım!"
10
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ
Biz de, bardaktan boşanırcasına akan sularla göğün kapılarını kâfirlerin üzerine açtık.
11
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ
Ve yeraltındaki göllerin, ırmakların, derelerin sel gibi coşkun pınarlar hâlinde fışkırmasını sağladık. Böylece yerdeki ve gökteki su kütleleri,dahaönce takdir edilip belirlenmiş bir işi gerçekleştirmek için bir araya toplandı.
12
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ
Nuh'a gelince, onun ve ona iman edenlerin, devasa tahtalardan yapılmış ve çelikten çivilerle ustaca perçinlenmiş son derece sağlam ve donanımlı bir gemi üzerinde taşıdık.

tahta ve çivilerden yapılmış
13
تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ
Dev dalgalar arasında çalkalanan gemi, bizzat Bizim gözetimimiz altında akıp gidiyordu. Böylece, inkâr edilmiş olan kulumuz Nuh'a bir ödül olarak, kendisini ve diğer müminleri kurtarıp selâmete erdirdik.
14
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
İşte, bu gemiye binen müminlerin kurtuluşunu ve kâfirlerin helâk edilişini, kıyamete kadar gelecek bütün insanlar için ibret verici bir işaret kıldık. Öyleyse, yok mu öğüt almak isteyen?
15
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Evet, uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zalimleri cezalandırmam nasılmış, gördünüz!
16
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Andolsun Biz bu Kur'an'ı, iyice anlayıp öğüt alabilmeniz için kolaylaştırdık, öyleyse yok mu onu okuyup öğüt alan? Yok mu, her akıllı insanın kolayca anlayabileceği hikmetli öğütlerle, ibret verici kıssalarla cennetin yolunu gösteren bu kitabı okumak, anlamak, pratik hayata uygulamak ve böylece dünyada ve âhirette kurtuluşa ulaşmak isteyen?
17
كَذَّبَتْ عَادٌ فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Bakın, güç ve zenginliğiyle dillere destan olan Ad kavmi de ayetlerimi yalanlamıştı. Fakat Benim uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zalimleri cezalandırmam nasıl olurmuş, gördüler:
18
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ
Onların üzerine, felâketi sürekli olan bir günde dondurucu bir kasırga gönderdik.
19
تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ
Öyle dehşetli bir fırtına ki, insanları kökünden koparılmış hurma kütükleri gibi sağa sola savurup atıyordu.
20
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Böylece,  azabımı hiçe saymak ve uyarılarımı göz ardı etmek neymiş, gördüler.
21
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
Andolsun Biz, ayetlerimizi düşünüp öğüt alabilmeniz için, bu Kur'an'ı her akıllı insanın rahatça anlayabileceği şekilde kolaylaştırdık. Öyleyse, yok mu onu okuyup öğüt alan?
22
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ
Semud halkı da uyarılarımızı kendilerine ileten Peygamberi yalanlamıştı.
23
فَقَالُٓوا اَبَشَراً مِنَّا وَاحِداً نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
Demişlerdi ki: "Bizim içimizden çıkan bizim gibi fâni bir insana mı itaat edecekmişiz? O zaman, gerçekten büyükbir yanılgının ve ahmaklığın pençesine düşmüşüz demektir!"
24
ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ
"Aramızda bunca zengin ve asil insan dururken, ilâhî öğüt ona mı indirilmiş? Hayır, doğrusu Salih, küstah bir yalancıdan başka biri değildir."
25
سَيَعْلَمُونَ غَداً مَنِ الْـكَذَّابُ الْاَشِرُ
Bunun üzerine Allah, "Üzülme Ey Salih!" dedi, "Asıl küstah ve yalancı kimmiş, yarın anlayacaklar!"
26
اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ
"Biz onları imtihan etmek ve gerçek niyetlerini ortaya çıkarmak üzere, bir mucize olarak kayadan çıkaracağımız bir deveyi göndereceğiz. Kendilerine sadece hayır sağlayan bu sahipsiz deveye karşı tavırları, kaba kuvvete başvurarak zayıf ve çaresiz insanları ezme huyundan vazgeçip geçmediklerini ortaya koyan bir ölçü olacaktır. Öyleyse, ey Salih, onların ne yapacağını gözetle ve eziyetlerine biraz daha sabret."
27
وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ
"Onlara, kuyudan çıkarılan suyun deveyle kendi aralarında birer gün arayla nöbetleşe paylaştırılacağını söyle. Sırası gelen her grup, düzenli bir şekilde gelip payını alacaktır."
28
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ
Fakat onlar, içlerindeki en azgın arkadaşlarını çağırıp onukışkırttılar. O da kılıcını çekti ve Allah'a itaatin simgesi olan deveyi kesip öldürdü.
29
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Bunun üzerine, uyarılarım ve uyarıları hiçe sayan zalimleri cezalandırmam nasılmış, gördüler:
30
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ
Onların üzerine, korkunç bir patlamayla şehrin altını üstüne getiren bir tek çığlık gönderdik. Böylece o zalimler, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi ufalanıp darmadağın oldular.
31
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Andolsun Biz bu Kur'an'ı, ayetlerimizi düşünüp öğüt alabilmeniz için kolaylaştırdık, yok mu onu okuyup öğüt alan?
32
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
Lut kavmi de uyarılarımı dile getiren Peygamberi yalanlamıştı.
33
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ
Biz de, erkek erkeğe sapık ilişkilere giren bu zalimlerin üzerlerine ölümyağdıran bir kasırga gönderdik vehepsini helâk ettik. Ancak Lut ve ailesi hariç, onları sabaha karşı şehirden çıkararak kurtardık.
34
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ
O fedakâr kulumuza, tarafımızdan bir lütuf ve nimet olarak… İşte Biz, nimetlerimize şükredenleri böyle ödüllendiririz. O kavim helâk edilmeden önce, şu olaylar yaşanmıştı:
35
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
Lut Peygamber, azabımızın dehşeti konusunda onları zamanında uyarmıştı. Fakat onlar uyarıları şiddetle reddettiler ve Peygamberin sözlerini hep kuşkuyla karşıladılar.
36
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Bunun üzerine,yakışıklı birer delikanlı suretindeki azap meleklerini şehre gönderdik. Lut, kim olduklarını bilmediği bu misafirleri evinde ağırladı. Fakat durumu haber alanşehir halkı, onun misafirlerini taciz etmeye kalkıştılar. Biz de onların gözlerini kör ettik ve "Azabımı ve uyarılarımı hiçe saymanın cezasını tadın!" dedik.
37
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ
Nitekim ertesi sabah, karşı konulmaz bir azap onları kıskıvrak yakalayıverdi.
38
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
"Azabımı ve uyarılarımı göz ardı etmenin cezasını tadın!"
39
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
Andolsun Biz, ayetlerimizi anlayıp öğüt alabilmeniz için bu Kur'an'ı kolaylaştırdık. O hâlde, yok mu onu okuyup öğüt alan?
40
وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ
Andolsun, Firavun ve halkına da uyarılarımı ileten bir Peygamber gelmişti.
41
كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ
Fakat o zalimler, bütün ayetlerimizi ve mucizelerimizi yalanladılar. Biz de onları, her şeye gücü yeten mutlak otorite sahibi Allah'ın yüceliğine yaraşır bir şekilde korkunç bir azapla helâk ettik
42
اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَـكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ
Şimdi söyleyin, ey bu zamanın insanları! Sizin devrinizdeki kâfirler, geçmişte helâk edilen bu inkârcılardan daha mı iyi? Onlar cezalarını çekerken, siz kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Yoksa kutsal kitaplarda, size özel dokunulmazlık teminatı mı var?
43
اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ
Yoksa onlar, "Biz süper güce sahip yenilmez bir toplumuz." mu diyorlar?
44
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ
Hayır! Şimdi küstahça böbürlenen bu topluluk, Allah yolunda çarpışan mücahitlerin karşısında müthiş bir bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
45
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ
Fakat onlara asıl vadedilen azap, Kıyamet Günü gerçekleşecektir. Ve Kıyamet Gününün azabı,dünyadakinden çok daha korkunç ve çok daha acıdır.
46
اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ
Bu gerçeklere rağmen suç işleyenler, gerçekten büyükbir yanılgı ve ahmaklık içindedirler. Çünkü kendi elleriyle kendilerini ateşe atıyorlar:
47
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
Yüzüstü ateşe sürüklenecekleri gün onlara, "Cehennem alevlerinin okşayışını tadın bakalım!" diyeceğiz.
48
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
Gerçek şu ki, Biz her şeyi mükemmel bir sistem çerçevesinde, şaşmaz bir ölçüye göre yarattık.
49
وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ
Ve Bizim yeniden diriliş emrimiz bir göz kırpması gibi, ancak bir tek sözdenibarettir. Çünkü bir şeyin olmasını dilediğimiz anda ona sadece "Ol!" deriz, o da derhal oluverir!
50
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
O hâlde, ey insanlar! Geçmişte sizin gibi nice güçlü toplumları, medeniyetleri yok etmiştik, yok mu insanlık tarihinden öğüt alan?
51
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
O zalimlerin yapıp ettikleri her şey, kitaplarda kayıtlıdır.
52
وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ
Öyle ki, küçük büyük ne varsa o kitaba satır satır yazılmıştır.
53
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ
Dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüklerden sakınanlara gelince, onlar da cennet bahçelerinde, ırmaklar arasında,
54
ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ
Kudretli Hükümdarın huzurunda, doğruluklarının mükâfatı olarak onlara verilen en yüce makam olan doğruluk makamında, ebediyen mutluluk ve huzur içinde yaşayacaklar.
55

Sureler

Mealler
Necm Suresi
Önceki