Sureler
Mealler
Önceki
Necm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Kıyamet saati yaklaştığında, ay yarılıp parçalanacak.
2 (İnkar edenler) Ne zaman bir ayet (mucize) görseler, hemen yüz çevirirler ve "Tekrarlanan bir aldatmaca" derler.
3 Böylece onlar yalanladılar ve nefislerinin arzularına uydular. Ancak sonuçta, her iş için karar verecek olan birisi vardır.
4 İçerisinde, yapılması yasak edilmiş haberlerden oluşan kitap, onlara gelmişti.
5 Gerçekten onların her türlü ihtiyaçlarına cevap veren hükümler (o kitapta vardı). Ama yinede uyarılar onlara fayda vermedi.
6 (Onun için) İnkar edilen o günde, bir davetçinin onları Rablerinin huzuruna davet edinceye kadar, sen onlardan yüz çevir.
7 (Kıyamet günü) Gözleri korku içinde mezarlardan çıktıklarında, sanki yeryüzüne dağılmış çekirge sürüleri gibidirler.
8 Çağırıcının çağırdığı yöne doğru koşarlarken doğruları inkar edenler "Bu gün zorlu bir gün olacak" derler.
9 Nuh kavmi de önceden kulumuzu yalanlamışlar ve Nuh'a "O bir delidir" diyerek, toplum içinden dışlamışlardı.
10 Sonra Rabbine "Ben başaramadım. Bana yardım et" diye dua etmişti.
11 Biz de suların boşalması için göğün kapılarını açtık.
12 Yerden su kaynaklarını fışkırttık ve su Rabbinin emri ile planlandığı şekilde her tarafı kaplamıştı.
13 Çivilerle tutturulmuş tahta kalaslardan yapılmış gemiyle Nuh'u taşıdık.
14 Toplumları tarafından inkar edilmiş olanlara mükafat olarak, gemi bizim gözetimimizde akıp gidiyordu.
15 Yalanlayan Nuh toplumunu da, gelecek kuşaklara ibret olarak bıraktık. Düşünen yok mudur?
16 Benim azabım ve uyarılarım nasıl olmuş?
17 Biz Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık, yok mu düşünen?
18 Ad kavmi de yalanlamıştı. (Bakın bakalım) Azabım ve uyarılarım nasıl olmuş?
19 Onlar için uğursuz bir gün olacak bir zamanda, üzerlerine çok şiddetli bir rüzgar gönderdik.
20 O rüzgar insanları, kökünden sökülüp atılan hurma ağaçları gibi, savurup atıyordu.
21 Sonra benim azabım ve uyarılarım nasılmış (görsünler).
22 Biz Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık. Yok mu düşünen?
23 Semud kavmi de uyarıları yalanlamıştı.
24 Dediler ki "İçimizden yalnızca bir tek insana mı tabi olacağız. O zaman biz sapıklık içinde kalmış ve delirmiş oluruz."
25 "Öğüt veren kitap aramızdan ona mı verilmesi gerekiyordu?"
26 "Hayır, o yalancı haddini aşmış birisi" dediler.
27 Onları sınamak için deveyi gönderen biziz. (Ey Salih!) Sen yalnızca gözetle ve bekleyip sabret.
28 Onlara, su içecek her biri (insanlar ve deve) için, su içme sırasının ne vakit olacağını, aralarında taksim edilerek, belirlendiğini haber ver.
29 Sonra Salih'e inanmayan Semudlular arkadaşlarını çağırdılar ve birbirleriyle karşılıklı tartıştıktan sonra, deveyi boğazlayıp kestiler.
30 Benim azabım ve uyarılarım nasıl olmuş (bakın).
31 Onların üzerine şiddetli bir ses dalgası gönderdik ve onlar, ahırda hayvanların yedikleri kuru otlar gibi oldular.
32 Biz Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık düşünen yok mu?.
33 Lut kavmi de uyarıları yalanlamıştı.
34 Bizde onların üzerine kasırga göndermiş ve Lut'un ailesini bir seher vakti kurtarmıştık.
35 Bu bizden bir lütuftu. İşte biz, şükredenleri böyle mükafaatlandırırız.
36 Daha önce (yaptıkları kötülüklerden vazgeçmezlerse) azabımızla onları yakalayacağımızı elçiler duyurmuştu. Sonra uyarıldıkları şeyleri tartıştılar.
37 Onlar, Lut'un misafirlerine de tecavüz etmeyi istediler. Bizde gözlerini kör ettik ve "Artık azabımı ve uyarıların karşılığını tadın" dedik.
38 Kararlı bir şekilde verilmiş azap, onları sabah yakaladı.
39 Azabımı ve uyarılarımı tadın (dedik).
40 Biz Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık. Yok mu düşünen?
41 Firavuna da uyarılar gelmişti.
42 Onlar ayetlerimizin hepsini yalanladılar. Sonra planlanmış çok güçlü bir azap onları yakaladı.
43 Sizin içinizdeki inkarcılar mı, yoksa başınıza gelen azap mı daha hayırlı, yoksa sizin temiz olduğunuza dair bir belge mi var?
44 Yoksa onlar "Kendi aramızda dayanışma içinde olan bir topluluğuz" mu diyorlar?
45 Onlar mağlup olmuş ve arkalarını dönüp kaçmış bir topluluk.
46 Hayır, kıyamet saati onlara vaat edilmiş ve O kıyamet saati onlar için daha belalı olarak başlarına kesinlikle gelecektir.
47 Günahkarlar, sapıklık ve delilik içindeler.
48 Ateşin içine yüz üstü atılacaklar ve "Ateşin dokunuşunu tadın" denilecek.
49 Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.
50 Bizim emrimiz, göz açıp kapama gibi, bir defada olup biter.
51 Ey inkarcılar! Sizin gibi olup da inkar edenleri yok ettik. Yok mu düşünen?
52 Yapmış oldukları her şey sayfalara kaydedilmiş.
53 Küçük, büyük her şey yazılmıştır.
54 Allah dan sakınıp korunanlara gelince, onlar, cennetler ve suların içindedirler.
55 Her şeyin sahibi ve her şeye gücü yeten (Allah'ın) yanında, kendileri için vaat edilmiş (doğruların oturacağı) doğruluk makamlarında otururlar.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ 1
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ 2
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ 3
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ 4
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ 5
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ 6
خُشَّعاً اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ 7
مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْـكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ 8
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَـكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ 9
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ 10
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ 11
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ 12
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ 13
تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ 14
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 15
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 16
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 17
كَذَّبَتْ عَادٌ فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 18
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ 19
تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ 20
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 21
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ 22
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ 23
فَقَالُٓوا اَبَشَراً مِنَّا وَاحِداً نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ 24
ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ 25
سَيَعْلَمُونَ غَداً مَنِ الْـكَذَّابُ الْاَشِرُ 26
اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ 27
وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ 28
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ 29
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 30
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ 31
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 32
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ 33
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ 34
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ 35
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ 36
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 37
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ 38
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 39
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ 40
وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ 41
كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ 42
اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَـكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ 43
اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ 44
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ 45
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ 46
اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ 47
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ 48
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ 49
وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ 50
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 51
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ 52
وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ 53
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ 54
ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ 55
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ
Kıyamet saati yaklaştığında, ay yarılıp parçalanacak.
1
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ
(İnkar edenler) Ne zaman bir ayet (mucize) görseler, hemen yüz çevirirler ve "Tekrarlanan bir aldatmaca" derler.
2
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ
Böylece onlar yalanladılar ve nefislerinin arzularına uydular. Ancak sonuçta, her iş için karar verecek olan birisi vardır.
3
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ
İçerisinde, yapılması yasak edilmiş haberlerden oluşan kitap, onlara gelmişti.
4
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ
Gerçekten onların her türlü ihtiyaçlarına cevap veren hükümler (o kitapta vardı). Ama yinede uyarılar onlara fayda vermedi.
5
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ
(Onun için) İnkar edilen o günde, bir davetçinin onları Rablerinin huzuruna davet edinceye kadar, sen onlardan yüz çevir.
6
خُشَّعاً اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ
(Kıyamet günü) Gözleri korku içinde mezarlardan çıktıklarında, sanki yeryüzüne dağılmış çekirge sürüleri gibidirler.
7
مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْـكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
Çağırıcının çağırdığı yöne doğru koşarlarken doğruları inkar edenler "Bu gün zorlu bir gün olacak" derler.
8
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَـكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ
Nuh kavmi de önceden kulumuzu yalanlamışlar ve Nuh'a "O bir delidir" diyerek, toplum içinden dışlamışlardı.
9
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ
Sonra Rabbine "Ben başaramadım. Bana yardım et" diye dua etmişti.
10
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ
Biz de suların boşalması için göğün kapılarını açtık.
11
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ
Yerden su kaynaklarını fışkırttık ve su Rabbinin emri ile planlandığı şekilde her tarafı kaplamıştı.
12
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ
Çivilerle tutturulmuş tahta kalaslardan yapılmış gemiyle Nuh'u taşıdık.
13
تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ
Toplumları tarafından inkar edilmiş olanlara mükafat olarak, gemi bizim gözetimimizde akıp gidiyordu.
14
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Yalanlayan Nuh toplumunu da, gelecek kuşaklara ibret olarak bıraktık. Düşünen yok mudur?
15
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Benim azabım ve uyarılarım nasıl olmuş?
16
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Biz Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık, yok mu düşünen?
17
كَذَّبَتْ عَادٌ فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Ad kavmi de yalanlamıştı. (Bakın bakalım) Azabım ve uyarılarım nasıl olmuş?
18
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ
Onlar için uğursuz bir gün olacak bir zamanda, üzerlerine çok şiddetli bir rüzgar gönderdik.
19
تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ
O rüzgar insanları, kökünden sökülüp atılan hurma ağaçları gibi, savurup atıyordu.
20
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Sonra benim azabım ve uyarılarım nasılmış (görsünler).
21
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
Biz Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık. Yok mu düşünen?
22
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ
Semud kavmi de uyarıları yalanlamıştı.
23
فَقَالُٓوا اَبَشَراً مِنَّا وَاحِداً نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
Dediler ki "İçimizden yalnızca bir tek insana mı tabi olacağız. O zaman biz sapıklık içinde kalmış ve delirmiş oluruz."
24
ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ
"Öğüt veren kitap aramızdan ona mı verilmesi gerekiyordu?"
25
سَيَعْلَمُونَ غَداً مَنِ الْـكَذَّابُ الْاَشِرُ
"Hayır, o yalancı haddini aşmış birisi" dediler.
26
اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ
Onları sınamak için deveyi gönderen biziz. (Ey Salih!) Sen yalnızca gözetle ve bekleyip sabret.
27
وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ
Onlara, su içecek her biri (insanlar ve deve) için, su içme sırasının ne vakit olacağını, aralarında taksim edilerek, belirlendiğini haber ver.
28
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ
Sonra Salih'e inanmayan Semudlular arkadaşlarını çağırdılar ve birbirleriyle karşılıklı tartıştıktan sonra, deveyi boğazlayıp kestiler.
29
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Benim azabım ve uyarılarım nasıl olmuş (bakın).
30
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ
Onların üzerine şiddetli bir ses dalgası gönderdik ve onlar, ahırda hayvanların yedikleri kuru otlar gibi oldular.
31
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Biz Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık düşünen yok mu?.
32
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
Lut kavmi de uyarıları yalanlamıştı.
33
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ
Bizde onların üzerine kasırga göndermiş ve Lut'un ailesini bir seher vakti kurtarmıştık.
34
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ
Bu bizden bir lütuftu. İşte biz, şükredenleri böyle mükafaatlandırırız.
35
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
Daha önce (yaptıkları kötülüklerden vazgeçmezlerse) azabımızla onları yakalayacağımızı elçiler duyurmuştu. Sonra uyarıldıkları şeyleri tartıştılar.
36
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Onlar, Lut'un misafirlerine de tecavüz etmeyi istediler. Bizde gözlerini kör ettik ve "Artık azabımı ve uyarıların karşılığını tadın" dedik.
37
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ
Kararlı bir şekilde verilmiş azap, onları sabah yakaladı.
38
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Azabımı ve uyarılarımı tadın (dedik).
39
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
Biz Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık. Yok mu düşünen?
40
وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ
Firavuna da uyarılar gelmişti.
41
كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ
Onlar ayetlerimizin hepsini yalanladılar. Sonra planlanmış çok güçlü bir azap onları yakaladı.
42
اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَـكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ
Sizin içinizdeki inkarcılar mı, yoksa başınıza gelen azap mı daha hayırlı, yoksa sizin temiz olduğunuza dair bir belge mi var?
43
اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ
Yoksa onlar "Kendi aramızda dayanışma içinde olan bir topluluğuz" mu diyorlar?
44
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ
Onlar mağlup olmuş ve arkalarını dönüp kaçmış bir topluluk.
45
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ
Hayır, kıyamet saati onlara vaat edilmiş ve O kıyamet saati onlar için daha belalı olarak başlarına kesinlikle gelecektir.
46
اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ
Günahkarlar, sapıklık ve delilik içindeler.
47
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
Ateşin içine yüz üstü atılacaklar ve "Ateşin dokunuşunu tadın" denilecek.
48
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.
49
وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ
Bizim emrimiz, göz açıp kapama gibi, bir defada olup biter.
50
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Ey inkarcılar! Sizin gibi olup da inkar edenleri yok ettik. Yok mu düşünen?
51
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
Yapmış oldukları her şey sayfalara kaydedilmiş.
52
وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ
Küçük, büyük her şey yazılmıştır.
53
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ
Allah dan sakınıp korunanlara gelince, onlar, cennetler ve suların içindedirler.
54
ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ
Her şeyin sahibi ve her şeye gücü yeten (Allah'ın) yanında, kendileri için vaat edilmiş (doğruların oturacağı) doğruluk makamlarında otururlar.
55

Sureler

Mealler
Necm Suresi
Önceki