Sureler
Mealler
Önceki
Necm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 (1-2) Kıyamet yaklaşıp ay yarılsa, onlar da bu oluşumu gözleriyle görseler, “Bu devamlı yapılan bir büyüdür” diyerek yüz çevirirler. [594] [595]
2 (1-2) Kıyamet yaklaşıp ay yarılsa, onlar da bu oluşumu gözleriyle görseler, “Bu devamlı yapılan bir büyüdür” diyerek yüz çevirirler. [594] [595]
3 Onlar yalanladılar ve kendi arzularına uydular. Oysa her işin varacağı bir yeri vardır.
4 Şüphesiz onlara, geçmiş toplumların haberlerinden, kendilerini caydıracak kadar bilgi gelmiştir.
5 Bunlar son derece hikmetli haberlerdir, ama uyarılar işe yaramıyor.
6 Öyleyse onlardan yüz çevir. Çağrıcının hoşlanılmayan bir şeye çağıracağı günü bekle!
7 Gözleri korkudan perişan bir vaziyette, etrafa saçılmış çekirgeler gibi bulundukları yerden çıkarlar.
8 O davetçiye koşarlar. İnkârcılar, “Bu, çok zor bir gün” derler.
9 Onlardan önce Nûh'un toplumu da yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğuna ısrar ederek. “O, delirdi” dediler ve davetten vazgeçmeye zorlandı.
10 Bunun üzerine Rabbine, “Ben yenik düştüm, bana yardım et!” diyerek yalvardı.
11 Biz de gök kapılarını, devamlı yağan bir yağmurla açtık.
12 Yerden kaynaklar fışkırttık. Her iki su, karar verilmiş bir işin gerçekleşmesi için birleşmişti.
13 Nûh'u da, tahtadan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.
14 İnkâr edilmiş Nûh'a bir ödül olmak üzere, gemi gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
15 Andolsun ki, gemiyi bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
16 Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
17 Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı? [596]
18 ‘Âd toplumu da yalanlamıştı. Benim cezalandırmam ve uyarmam nasıl oldu?
19 Biz onların üzerine, uğursuzluğu devamlı bir günde, dondurucu bir rüzgâr gönderdik.
20 O rüzgâr, insanları, sanki köklerinden koparılmış, hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
21 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım?
22 Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı?
23 Semûd kavmi de uyarıcıları yalanladı.
24 “Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz” dediler.
25 “Vahiy, aramızda ona mı verildi? Hayır, o yalancı ve şımarığın biridir” dediler. [597]
26 Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir.
27 Gerçekten, onları denemek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret!
28 Onlara, suyun aralarında paylaştırdığını haber ver! Her biri, kendi içme sırasında gelsin.
29 Arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını kaptı ve deveyi kesti.
30 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım?
31 Biz onların üzerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.
32 Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı?
33 Lût'un toplumu da uyarıcıları yalanladı.
34 (34-35) Lût ailesi hariç, biz de onların üzerine taş yağdırdık. Katımızdan bir nimet olarak, Lût ailesini seher vakti kurtardık. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
35 (34-35) Lût ailesi hariç, biz de onların üzerine taş yağdırdık. Katımızdan bir nimet olarak, Lût ailesini seher vakti kurtardık. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
36 Andolsun ki, Lût, onları bu yakalayışımıza karşı uyardı. Onlar bu uyarıları şüphe ile karşıladılar.
37 Andolsun ki, onlar Lût'tan misafirlerini kendilerine teslim etmesini istediler. Bunun üzerine biz de onların gözlerini kör ettik. “Cezamı ve uyarımı tadın!” dedik.
38 Andolsun ki, bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.
39 İşte, azabımı ve uyarımı tadın!
40 Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı?
41 Firavun ailesine de uyarıcılar gelmişti.
42 Bütün mucizelerimizi yalanladılar. Bunun üzerine biz de, her şeye gücü yeten ve her şeyin üstesinden gelene yaraşır bir biçimde yakaladık.
43 Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı iyidir? Yoksa sizin için, eski kitaplarda azaptan kurtuluş belgesi mi var?
44 Yoksa onlar, “Biz üstün olan bir toplumuz” mu diyorlar?
45 Yakında o topluluk mağlup olacak ve sırtlarını dönüp kaçacaklardır.
46 Doğrusu kıyamet saati onların azap vaktidir. O saat daha dehşetli ve daha acıdır.
47 Şüphesiz suçlular bir sapıklık ve çılgınlık içerisindedirler.
48 Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine: “Cehennemin dokunuşunu tadın!” denir.
49 Şüphesiz biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık. [598]
50 Bizim buyruğumuz, göz açıp kapama gibi anlık bir iştir.
51 Andolsun ki, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp öğüt alan var mı?
52 Yaptıkları her şey kitaplarda mevcuttur.
53 Küçük büyük her şey, satır satır yazılmıştır.
54 Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır.
55 Güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda, hak meclisindedirler/doğruluk makamındadırlar. [599]
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ 1
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ 2
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ 3
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ 4
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ 5
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ 6
خُشَّعاً اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ 7
مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْـكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ 8
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَـكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ 9
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ 10
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ 11
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ 12
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ 13
تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ 14
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 15
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 16
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 17
كَذَّبَتْ عَادٌ فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 18
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ 19
تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ 20
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 21
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ 22
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ 23
فَقَالُٓوا اَبَشَراً مِنَّا وَاحِداً نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ 24
ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ 25
سَيَعْلَمُونَ غَداً مَنِ الْـكَذَّابُ الْاَشِرُ 26
اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ 27
وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ 28
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ 29
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 30
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ 31
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 32
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ 33
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ 34
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ 35
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ 36
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 37
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ 38
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ 39
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ 40
وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ 41
كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ 42
اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَـكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ 43
اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ 44
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ 45
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ 46
اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ 47
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ 48
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ 49
وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ 50
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ 51
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ 52
وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ 53
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ 54
ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ 55
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ
(1-2) Kıyamet yaklaşıp ay yarılsa, onlar da bu oluşumu gözleriyle görseler, “Bu devamlı yapılan bir büyüdür” diyerek yüz çevirirler. [594] [595]
1
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ
(1-2) Kıyamet yaklaşıp ay yarılsa, onlar da bu oluşumu gözleriyle görseler, “Bu devamlı yapılan bir büyüdür” diyerek yüz çevirirler. [594] [595]
2
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ
Onlar yalanladılar ve kendi arzularına uydular. Oysa her işin varacağı bir yeri vardır.
3
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ
Şüphesiz onlara, geçmiş toplumların haberlerinden, kendilerini caydıracak kadar bilgi gelmiştir.
4
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ
Bunlar son derece hikmetli haberlerdir, ama uyarılar işe yaramıyor.
5
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ
Öyleyse onlardan yüz çevir. Çağrıcının hoşlanılmayan bir şeye çağıracağı günü bekle!
6
خُشَّعاً اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ
Gözleri korkudan perişan bir vaziyette, etrafa saçılmış çekirgeler gibi bulundukları yerden çıkarlar.
7
مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْـكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
O davetçiye koşarlar. İnkârcılar, “Bu, çok zor bir gün” derler.
8
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَـكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ
Onlardan önce Nûh'un toplumu da yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğuna ısrar ederek. “O, delirdi” dediler ve davetten vazgeçmeye zorlandı.
9
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ
Bunun üzerine Rabbine, “Ben yenik düştüm, bana yardım et!” diyerek yalvardı.
10
فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ
Biz de gök kapılarını, devamlı yağan bir yağmurla açtık.
11
وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ
Yerden kaynaklar fışkırttık. Her iki su, karar verilmiş bir işin gerçekleşmesi için birleşmişti.
12
وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ
Nûh'u da, tahtadan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.
13
تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ
İnkâr edilmiş Nûh'a bir ödül olmak üzere, gemi gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
14
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Andolsun ki, gemiyi bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
15
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
16
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı? [596]
17
كَذَّبَتْ عَادٌ فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
‘Âd toplumu da yalanlamıştı. Benim cezalandırmam ve uyarmam nasıl oldu?
18
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً صَرْصَراً ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ
Biz onların üzerine, uğursuzluğu devamlı bir günde, dondurucu bir rüzgâr gönderdik.
19
تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ
O rüzgâr, insanları, sanki köklerinden koparılmış, hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
20
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Nasılmış benim azabım ve uyarılarım?
21
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı?
22
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ
Semûd kavmi de uyarıcıları yalanladı.
23
فَقَالُٓوا اَبَشَراً مِنَّا وَاحِداً نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
“Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz” dediler.
24
ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ
“Vahiy, aramızda ona mı verildi? Hayır, o yalancı ve şımarığın biridir” dediler. [597]
25
سَيَعْلَمُونَ غَداً مَنِ الْـكَذَّابُ الْاَشِرُ
Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir.
26
اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ
Gerçekten, onları denemek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret!
27
وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ
Onlara, suyun aralarında paylaştırdığını haber ver! Her biri, kendi içme sırasında gelsin.
28
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ
Arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını kaptı ve deveyi kesti.
29
فَـكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Nasılmış benim azabım ve uyarılarım?
30
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَـكَانُوا كَـهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ
Biz onların üzerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.
31
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı?
32
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
Lût'un toplumu da uyarıcıları yalanladı.
33
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِباً اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ
(34-35) Lût ailesi hariç, biz de onların üzerine taş yağdırdık. Katımızdan bir nimet olarak, Lût ailesini seher vakti kurtardık. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
34
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ
(34-35) Lût ailesi hariç, biz de onların üzerine taş yağdırdık. Katımızdan bir nimet olarak, Lût ailesini seher vakti kurtardık. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.
35
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
Andolsun ki, Lût, onları bu yakalayışımıza karşı uyardı. Onlar bu uyarıları şüphe ile karşıladılar.
36
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Andolsun ki, onlar Lût'tan misafirlerini kendilerine teslim etmesini istediler. Bunun üzerine biz de onların gözlerini kör ettik. “Cezamı ve uyarımı tadın!” dedik.
37
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ
Andolsun ki, bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.
38
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
İşte, azabımı ve uyarımı tadın!
39
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı?
40
وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ
Firavun ailesine de uyarıcılar gelmişti.
41
كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ
Bütün mucizelerimizi yalanladılar. Bunun üzerine biz de, her şeye gücü yeten ve her şeyin üstesinden gelene yaraşır bir biçimde yakaladık.
42
اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَـكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ
Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı iyidir? Yoksa sizin için, eski kitaplarda azaptan kurtuluş belgesi mi var?
43
اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ
Yoksa onlar, “Biz üstün olan bir toplumuz” mu diyorlar?
44
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ
Yakında o topluluk mağlup olacak ve sırtlarını dönüp kaçacaklardır.
45
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ
Doğrusu kıyamet saati onların azap vaktidir. O saat daha dehşetli ve daha acıdır.
46
اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ
Şüphesiz suçlular bir sapıklık ve çılgınlık içerisindedirler.
47
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine: “Cehennemin dokunuşunu tadın!” denir.
48
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
Şüphesiz biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık. [598]
49
وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ
Bizim buyruğumuz, göz açıp kapama gibi anlık bir iştir.
50
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Andolsun ki, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp öğüt alan var mı?
51
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
Yaptıkları her şey kitaplarda mevcuttur.
52
وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ
Küçük büyük her şey, satır satır yazılmıştır.
53
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ
Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır.
54
ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ
Güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda, hak meclisindedirler/doğruluk makamındadırlar. [599]
55

Sureler

Mealler
Necm Suresi
Önceki