Sureler
Mealler
Önceki
Mülk Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Nûn veya hokkaya, kaleme ve yazdıklarına andolsun ki;
2 Rabbinin sana verdiği her türlü nimetler sayesinde şımarıp dengesini kaybeden bir çılgın ve deli değilsin.
3 Sabırla yaptığın peygamberlik görevinden dolayı senin için ardı arkası kesilmeyen bir mükafat vardır.
4 Çünkü sen üstün bir hayat tarzına ve yüksek bir karaktere sahipsin.
5 Yakında sen de görürsün, seni şimdi küçümseyenler de görecekler
6 hanginizin akıldan yoksun olduğunu.
7 Şüphesiz senin Rabbin kimlerin kendi yolundan saptığını ve kimlerin doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.
8 O halde gerçekleri yalanlayanları dinleyip onlara uyma.
9 Onlar senin kendilerine yumuşak davranıp yağ yakmanı isterler ki, kendileri de sana yumuşak davranıp inanmadıkları halde yağcılık yapsınlar.
10 O halde itaat edip uyma, çok yemin edip duran alçaklara,
11 ayıp arayan kovuculukla söz getirip götürenlere,
12 hayıra engel olan saldırgan günahkarlara,
13 kaba, şerefsiz ve soysuz olan kimseye,
14 mal, mülk, evlat sahibiymiş diye,
15 böylesine ayetlerimiz okununca, “eskilerin masallarıdır” der.
16 Biz yakında onun burnunu, kibrini kıracak ve yakasını kurtaramayacağı bir zilletle damgalayacağız.
17 İçinde her türlü meyveler bulunan bahçe sahiplerini bela vererek imtihan ettiğimiz gibi Mekke'lileri de açlık ve kıtlıkla bela verip imtihan ettik. Hani o bahçe sahipleri sabah olunca erkenden kimse görmeden mahsulleri toplamaya yemin etmişlerdi.
18 Allah dilerse şeklinde Allah'ın iradesi ile ilgili hiçbir istisnai kayıt da koymamışlardı.
19 Onlar daha uykuda iken Rabbinden gelen bir felaket bahçeyi kapladı ve sardı.
20 Derken bahçe kapkara kesilip çorak bir yere dönüvermişti.
21 Bahçe sahipleri sabahleyin birbirlerine sesleniyorlardı.
22 Mahsüllerinizi toplayacaksanız erkence koşup gidin.
23 Derken yola düştüler, birbirlerine gizlice diyorlardı ki:
24 “Bugün hiçbir yoksula yol vermeyin, yanınıza sokulmasın sakın.”
25 Ve kendilerini yoksullara birşey vermemeye güçleri yeter zannederek erkenden bahçelerine gittiler.
26 Ama bahçeyi o perişan haliyle görünce: “Herhalde biz yanlış yere gelmişiz, bizim bahçe burası değildir veya biz sapık insanlarız fakir ve yoksulları haklarından mahrum etmeye çalışıyoruz” dediler.
27 Sonra yanlış yere gelmediklerini ve Allah'ın bir cezası ve imtihanı olduğunu anladıklarında: “Biz mahrum bırakılmışız” dediler.
28 Aralarında en aklı selim sahibi olan en uygun düşüneni: “Ben size Allah'ın sınırsız şanını yüceltmelisiniz dememişmiydim?” deyince,
29 onlar da: “Rabbimizin şanı yücedir, doğrusu biz yaratılış gayemize aykırı hareket ediyormuşuz” dediler.
30 Sonra dönüp birbirlerini kınamaya başladılar.
31 “Yazıklar olsun bize, gerçektende azmış kimselermişiz” dediler.
32 “Belki Rabbimiz bize harap olan bahçemizin yerine ondan daha iyisini verir, biz Rabbimize dönüyor ve her arzumuzu O'ndan istiyoruz.”
33 İşte bazı insanları bu dünyada denemek için gönderdiğimiz azap böyledir ama öteki dünyada günahkarların uğrayacağı azap daha da şiddetli olacak, keşke bunu bilselerdi.
34 Yolunu Allah'ın kitabıyla bulanlar için nimetler dolu cennetler vardır.
35 Artık müslümanları suçlular gibi tutarmıyız hiç?
36 Ey inkârcılar! Size ne oluyor nasıl hüküm veriyorsunuz yani müslümanlarla siz inkârcılar hiç bir olur mu?
37 Yanınızda gökten inmiş bir kitap var da oradan mı okuyup hüküm çıkarıyorsunuz?
38 Orada neyi beğenir isterseniz sizindir diye mi yazılı?
39 Yoksa bizden kıyamete kadar devam edecek bir söz mü aldınız ki, istediğiniz gibi hüküm veresiniz.
40 Ey peygamber! Sor onlara, onlardan hangisi bu hükmün savunucusu olacak?
41 Yoksa ortakları mı var? Doğru söylüyorlarsa gelsinler bakalım ortaklarıyla.
42 O gün işler güçleşir, onlar secde etmeye çağrılacaklar ama güçleri yetmez ve vakti de geçmiştir zaten.
43 Evet secdeye çağrılacaklar gözleri düşük kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye dünyada herşeyden salim ve sapasağlam iken çağrılıyorlardı da secde etmiyorlardı.
44 Artık Allah'ın kelamı olan Kur'ân'ı yalan sayanı bana bırak, biz onları yavaş yavaş hiç bilmedikleri yerden cehenneme çekip yaklaştırırız.
45 Onlara biraz zaman verip erteliyoruz. Şüphesiz ki benim ceza düzenim pek çetindir.
46 Yoksa sen onlardan ücret istiyorsunda onlar bu yüzden borç yüküne mi girdiler?
47 Gayb bilgileri içinde bulunan Levhi Mahfuz kendileri yanında da kendilerinin mü'minlerden iyi kimseler olduklarını oradan mı yazıp naklediyorlar?
48 Artık Rabbinin hükmüne sabredip dirençli davran ve o sabredemeyip balıkla arkadaş olan Yunus gibi olma. Hani O dertten boğulmuş bir halde Rabbine seslenmişti.
49 Allah tarafından O'na bir nimet erişmeseydi mutlaka aşağılanmış bir şekilde boş bir yere atılacaktı.
50 Derken Rabbi O'nu peygamber olarak seçti de doğru dürüstlerden eyledi.
51 O Kur'ân'ı dinledikleri zaman o gerçekleri örtbas edenler, neredeyse seni gözleriyle yıkıp devirecekler, “Gerçekten de O bir delidir” diyorlar.
52 Halbuki o Kur'ân bütün alemlere gönderilmiş bir uyarıdan başka birşey değildir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ 1
مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ 2
وَاِنَّ لَكَ لَاَجْراً غَيْرَ مَمْنُونٍۚ 3
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ 4
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَۙ 5
بِاَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ 6
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ 7
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّب۪ينَ 8
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ 9
وَلَا تُطِـعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَه۪ينٍۙ 10
هَمَّازٍ مَشَّٓاءٍ بِنَم۪يمٍۙ 11
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ 12
عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ 13
اَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَن۪ينَۜ 14
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ 15
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ 16
اِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَٓا اَصْحَابَ الْجَنَّةِۚ اِذْ اَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِح۪ينَۙ 17
وَلَا يَسْتَثْنُونَ 18
فَطَافَ عَلَيْهَا طَٓائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَٓائِمُونَ 19
فَاَصْبَحَتْ كَالصَّر۪يمِ 20
فَتَنَادَوْا مُصْبِح۪ينَۙ 21
اَنِ اغْدُوا عَلٰى حَرْثِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَارِم۪ينَ 22
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَۙ 23
اَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْك۪ينٌ 24
وَغَدَوْا عَلٰى حَرْدٍ قَادِر۪ينَ 25
فَلَمَّا رَاَوْهَا قَالُٓوا اِنَّا لَضَٓالُّونَۙ 26
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ 27
قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَـكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ 28
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ 29
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ 30
قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا طَاغ۪ينَ 31
عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْراً مِنْهَٓا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا رَاغِبُونَ 32
كَذٰلِكَ الْعَذَابُۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ۟ 33
اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 34
اَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِم۪ينَ كَالْمُجْرِم۪ينَۜ 35
مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَۚ 36
اَمْ لَـكُمْ كِتَابٌ ف۪يهِ تَدْرُسُونَۙ 37
اِنَّ لَـكُمْ ف۪يهِ لَمَا تَخَيَّرُونَۚ 38
اَمْ لَـكُمْ اَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ اِنَّ لَـكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَۚ 39
سَلْهُمْ اَيُّهُمْ بِذٰلِكَ زَع۪يمٌۚۛ 40
اَمْ لَهُمْ شُرَكَٓاءُۚۛ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَ 41
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَۙ 42
خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ 43
فَذَرْن۪ي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهٰذَا الْحَد۪يثِۜ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَۙ 44
وَاُمْل۪ي لَهُمْۜ اِنَّ كَيْد۪ي مَت۪ينٌ 45
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۚ 46
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ 47
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ 48
لَوْلَٓا اَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّه۪ لَنُبِذَ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ 49
فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ 50
وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ 51
وَمَا هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَ 52
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ
Nûn veya hokkaya, kaleme ve yazdıklarına andolsun ki;
1
مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ
Rabbinin sana verdiği her türlü nimetler sayesinde şımarıp dengesini kaybeden bir çılgın ve deli değilsin.
2
وَاِنَّ لَكَ لَاَجْراً غَيْرَ مَمْنُونٍۚ
Sabırla yaptığın peygamberlik görevinden dolayı senin için ardı arkası kesilmeyen bir mükafat vardır.
3
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ
Çünkü sen üstün bir hayat tarzına ve yüksek bir karaktere sahipsin.
4
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَۙ
Yakında sen de görürsün, seni şimdi küçümseyenler de görecekler
5
بِاَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ
hanginizin akıldan yoksun olduğunu.
6
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ
Şüphesiz senin Rabbin kimlerin kendi yolundan saptığını ve kimlerin doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.
7
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّب۪ينَ
O halde gerçekleri yalanlayanları dinleyip onlara uyma.
8
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ
Onlar senin kendilerine yumuşak davranıp yağ yakmanı isterler ki, kendileri de sana yumuşak davranıp inanmadıkları halde yağcılık yapsınlar.
9
وَلَا تُطِـعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَه۪ينٍۙ
O halde itaat edip uyma, çok yemin edip duran alçaklara,
10
هَمَّازٍ مَشَّٓاءٍ بِنَم۪يمٍۙ
ayıp arayan kovuculukla söz getirip götürenlere,
11
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ
hayıra engel olan saldırgan günahkarlara,
12
عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ
kaba, şerefsiz ve soysuz olan kimseye,
13
اَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَن۪ينَۜ
mal, mülk, evlat sahibiymiş diye,
14
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ
böylesine ayetlerimiz okununca, “eskilerin masallarıdır” der.
15
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ
Biz yakında onun burnunu, kibrini kıracak ve yakasını kurtaramayacağı bir zilletle damgalayacağız.
16
اِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَٓا اَصْحَابَ الْجَنَّةِۚ اِذْ اَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِح۪ينَۙ
İçinde her türlü meyveler bulunan bahçe sahiplerini bela vererek imtihan ettiğimiz gibi Mekke'lileri de açlık ve kıtlıkla bela verip imtihan ettik. Hani o bahçe sahipleri sabah olunca erkenden kimse görmeden mahsulleri toplamaya yemin etmişlerdi.
17
وَلَا يَسْتَثْنُونَ
Allah dilerse şeklinde Allah'ın iradesi ile ilgili hiçbir istisnai kayıt da koymamışlardı.
18
فَطَافَ عَلَيْهَا طَٓائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَٓائِمُونَ
Onlar daha uykuda iken Rabbinden gelen bir felaket bahçeyi kapladı ve sardı.
19
فَاَصْبَحَتْ كَالصَّر۪يمِ
Derken bahçe kapkara kesilip çorak bir yere dönüvermişti.
20
فَتَنَادَوْا مُصْبِح۪ينَۙ
Bahçe sahipleri sabahleyin birbirlerine sesleniyorlardı.
21
اَنِ اغْدُوا عَلٰى حَرْثِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَارِم۪ينَ
Mahsüllerinizi toplayacaksanız erkence koşup gidin.
22
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَۙ
Derken yola düştüler, birbirlerine gizlice diyorlardı ki:
23
اَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْك۪ينٌ
“Bugün hiçbir yoksula yol vermeyin, yanınıza sokulmasın sakın.”
24
وَغَدَوْا عَلٰى حَرْدٍ قَادِر۪ينَ
Ve kendilerini yoksullara birşey vermemeye güçleri yeter zannederek erkenden bahçelerine gittiler.
25
فَلَمَّا رَاَوْهَا قَالُٓوا اِنَّا لَضَٓالُّونَۙ
Ama bahçeyi o perişan haliyle görünce: “Herhalde biz yanlış yere gelmişiz, bizim bahçe burası değildir veya biz sapık insanlarız fakir ve yoksulları haklarından mahrum etmeye çalışıyoruz” dediler.
26
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Sonra yanlış yere gelmediklerini ve Allah'ın bir cezası ve imtihanı olduğunu anladıklarında: “Biz mahrum bırakılmışız” dediler.
27
قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَـكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
Aralarında en aklı selim sahibi olan en uygun düşüneni: “Ben size Allah'ın sınırsız şanını yüceltmelisiniz dememişmiydim?” deyince,
28
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ
onlar da: “Rabbimizin şanı yücedir, doğrusu biz yaratılış gayemize aykırı hareket ediyormuşuz” dediler.
29
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ
Sonra dönüp birbirlerini kınamaya başladılar.
30
قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا طَاغ۪ينَ
“Yazıklar olsun bize, gerçektende azmış kimselermişiz” dediler.
31
عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْراً مِنْهَٓا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا رَاغِبُونَ
“Belki Rabbimiz bize harap olan bahçemizin yerine ondan daha iyisini verir, biz Rabbimize dönüyor ve her arzumuzu O'ndan istiyoruz.”
32
كَذٰلِكَ الْعَذَابُۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ۟
İşte bazı insanları bu dünyada denemek için gönderdiğimiz azap böyledir ama öteki dünyada günahkarların uğrayacağı azap daha da şiddetli olacak, keşke bunu bilselerdi.
33
اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
Yolunu Allah'ın kitabıyla bulanlar için nimetler dolu cennetler vardır.
34
اَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِم۪ينَ كَالْمُجْرِم۪ينَۜ
Artık müslümanları suçlular gibi tutarmıyız hiç?
35
مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَۚ
Ey inkârcılar! Size ne oluyor nasıl hüküm veriyorsunuz yani müslümanlarla siz inkârcılar hiç bir olur mu?
36
اَمْ لَـكُمْ كِتَابٌ ف۪يهِ تَدْرُسُونَۙ
Yanınızda gökten inmiş bir kitap var da oradan mı okuyup hüküm çıkarıyorsunuz?
37
اِنَّ لَـكُمْ ف۪يهِ لَمَا تَخَيَّرُونَۚ
Orada neyi beğenir isterseniz sizindir diye mi yazılı?
38
اَمْ لَـكُمْ اَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ اِنَّ لَـكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَۚ
Yoksa bizden kıyamete kadar devam edecek bir söz mü aldınız ki, istediğiniz gibi hüküm veresiniz.
39
سَلْهُمْ اَيُّهُمْ بِذٰلِكَ زَع۪يمٌۚۛ
Ey peygamber! Sor onlara, onlardan hangisi bu hükmün savunucusu olacak?
40
اَمْ لَهُمْ شُرَكَٓاءُۚۛ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَ
Yoksa ortakları mı var? Doğru söylüyorlarsa gelsinler bakalım ortaklarıyla.
41
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَۙ
O gün işler güçleşir, onlar secde etmeye çağrılacaklar ama güçleri yetmez ve vakti de geçmiştir zaten.
42
خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ
Evet secdeye çağrılacaklar gözleri düşük kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye dünyada herşeyden salim ve sapasağlam iken çağrılıyorlardı da secde etmiyorlardı.
43
فَذَرْن۪ي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهٰذَا الْحَد۪يثِۜ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَۙ
Artık Allah'ın kelamı olan Kur'ân'ı yalan sayanı bana bırak, biz onları yavaş yavaş hiç bilmedikleri yerden cehenneme çekip yaklaştırırız.
44
وَاُمْل۪ي لَهُمْۜ اِنَّ كَيْد۪ي مَت۪ينٌ
Onlara biraz zaman verip erteliyoruz. Şüphesiz ki benim ceza düzenim pek çetindir.
45
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۚ
Yoksa sen onlardan ücret istiyorsunda onlar bu yüzden borç yüküne mi girdiler?
46
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ
Gayb bilgileri içinde bulunan Levhi Mahfuz kendileri yanında da kendilerinin mü'minlerden iyi kimseler olduklarını oradan mı yazıp naklediyorlar?
47
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ
Artık Rabbinin hükmüne sabredip dirençli davran ve o sabredemeyip balıkla arkadaş olan Yunus gibi olma. Hani O dertten boğulmuş bir halde Rabbine seslenmişti.
48
لَوْلَٓا اَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّه۪ لَنُبِذَ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ
Allah tarafından O'na bir nimet erişmeseydi mutlaka aşağılanmış bir şekilde boş bir yere atılacaktı.
49
فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Derken Rabbi O'nu peygamber olarak seçti de doğru dürüstlerden eyledi.
50
وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ
O Kur'ân'ı dinledikleri zaman o gerçekleri örtbas edenler, neredeyse seni gözleriyle yıkıp devirecekler, “Gerçekten de O bir delidir” diyorlar.
51
وَمَا هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَ
Halbuki o Kur'ân bütün alemlere gönderilmiş bir uyarıdan başka birşey değildir.
52

Sureler

Mealler