Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Kaf. Ey insan! Böyle basit harflerden meydana gelen, fakat bir benzerini yapmakta insanlığın acze düştüğü eşsiz bir mucize olan bu yüce Kur'an şahittir ki, hepiniz öldükten sonra yeniden diriltilecek ve büyük mahkemede yargılanacaksınız.
2 Fakat hakikati inkâr edenler, içlerinden kendileri gibi beşeri özelliklere sahip bir uyarıcının onlara gelip bu gerçeği bildirmesine şaştılar da, "Bu gerçekten tuhaf bir şey!" dediler. Ve eklediler:
3 "Biz ölüp toza toprağa dönüştükten sonra mı yeniden diriltilecekmişiz? Bu gerçekleşmesi imkânsız bir dönüştür."
4 Oysa Biz, yeryüzünün onlardan her geçen gün neleri koparıp götürdüğünü gayet iyi biliriz. Dolayısıyla, onların çürüyüp toprağa karışan bedenlerini, Mahşer Günü nasıl yeniden hayata kavuşturacağımızı da iyi biliriz. Yanımızda, her şeyi kaydeden bir kitap vardır.
5 Aslında her insan gibi, inkârcılar da bunun mümkün olduğunu pekâlâ yüreklerinde hissederler. Fakat tam aksine onlar, bu Kur'an vasıtasıyla kendilerine gelen hakikati hiç düşünmeden yalanladılar. Bu yüzden, çelişkili bir tavır içindeler. Vicdanlarını rahatsız eden karmakarışık duygular içinde kıvranıp duruyor, her biri ötekini yalanlayan tutarsız iddialarla hem kendilerini hem de başkalarını kandırmaya çalışıyorlar.
6 Peki onlar, üzerlerinde yükselen göğü nasıl mükemmel bir sistem şeklinde kurduğumuzu, parlak birer inci demeti gibi ışıldayan yıldızlarla onu nasıl süslediğimizi ve milyarlarca galaksiden oluşan bu sistemin hiç aksamadan nasıl çalıştığını ve onda en ufak bir kusur, bir düzensizlik, bir çatlak olmadığını görmüyorlar mı?
7 Yeryüzüne gelince, onu da yaşamaya elverişli biçimde yayıp döşedik, üzerine sapasağlam dağlar yerleştirdik ve orada rengârenk, çeşit çeşit güzelim bitkiler yetiştirdik.
8 Bütün bunları, hakikate yönelen her kul için sonsuz ilim, kudret ve merhametimizi gözler önüne seren aydınlatıcı bir delil ve bir öğüt olmak üzere yarattık. Ve yaratılış mucizesi, her an gerçekleşmeye devam ediyor:
9 Biz gökten bereketli yağmurlar indirdik de, onunla meyve dolu bağlar, bahçeler ve tahıl ürünleri olarak biçilecek taneler yeşerttik.
10 Ve salkım salkım meyveleri olan yüksek hurma ağaçları...
11 Kullarımıza tarafımızdan armağan edilmiş bir geçim kaynağı olarak. Böylece, o su ile ölü toprağa hayat verdik. İşte ölümden sonraki yeniden diriliş de böyle gerçekleşecektir.

Bu mucizelerden ibret almayan günümüz inkârcıları, kendilerinden önceki toplumların başına gelenlerden de mi ders almıyorlar?
12 Nitekim onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud kavmi de ayetlerimi yalanlamıştı.
13 Ad kavmi, Mısır diktatörü Firavun ve Lut'un arkadaşları da.
14 Eyke halkı ve Tubba kavmi de... Evet, bunların hepsi kendilerine gönderilen Elçileri yalanlamıştı. Bu yüzden uyarılarım gerçekleşmiş ve hepsi helâk edilmişti.

Âhireti inkâr edenler, şunu bir düşünsünler:
15 Biz daha zor görünen ilk yaratmadan yorulup acze mi düştük ki, son yaratmayı gerçekleştiremeyelim? Hayır, aslında onlar, Allah'ın sınırsız kudretini gözler önüne seren yaratılış mucizelerini gayet iyi bilirler. Fakat arzu ve heveslerinin adalet, fedakârlık, erdemlilik gibi ahlâkî değerlerle sınırlanmasını istemediklerinden, yeni bir yaratılış konusunda hep kuşku içindedirler.
16 Gerçek şu ki, insanı Biz yarattık ve arzu ve ihtiraslarının ona neler fısıldadığını da çok iyi biliriz. Çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız. Öyle ki:
17 Onun sağında ve solunda oturan iki görevli melek, yaptığı her şeyi kaydetmektedir.
18 Ağzından bir tek kelime çıkmaz ki, yanında kendisini gözetleyen ve söylediklerini kaydeden bir tanık hazır bulunmasın.
19 Ve bu durum, hayat boyu böyle sürüp gider. Sonunda, ilâhî hikmet ve adalet gereğince, ölüm sarhoşluğu tüm gerçekliğiyle gelip çatar. O zaman ölüm melekleri ona, "İşte ey insan, bir ömür boyu kaçıp durduğun kaçınılmaz gerçek budur!" der. Daha sonra da, kıyamet gününe kadar sürecek kabir hayatı başlar. Nihayet bir gün gözlerini açar ve telaşla yerinden fırlar:
20 Çünkü yeniden diriliş için Sura üflenmiştir. Bu, geleceği vadedilen büyük Gündür.
21 O gün her insan, yanında meleklerden bir sevk memuru ve bütün yapıp ettiklerini kaydeden bir tanık ile birlikte, hesap vermek üzere Rabb'inin huzuruna gelecektir.
22 O zaman zalimlere denecek ki: "Ey insan! Sen bunlardan gaflet içindeydin. Hayatın boyunca, seni bekleyen bu akıbete karşı hep ilgisiz, umursamaz davrandın ve uyarılardan yüz çevirdin. Fakat şimdi, gerçekleri görmene engel olan perdeni gözlerinden kaldırdık. Bugün artık bakışların keskindir. Dünyadayken aklınla, imanınla görmen gereken cennet, cehennem, mahşer gibi hakikatleri, şimdi bizzat gözlerinle göreceksin."
23 Derken, kendisini bir gölge gibi takip eden beraberindeki görevli melek, "İşte yanımdaki inkârcı, cehenneme atılmaya hazırdır!" diyecek.
24 Bunun üzerine Allah, "O hâlde!" diyecek, "Her inatçı kâfiri atın cehenneme!"
25 "İyiliğe engel olan, hak hukuk tanımayan, ilâhî adaletten şüphe duyan ve kalplere şüphe tohumları eken o zalimleri!"
26 "Allah'ın yanı sıra başka ilâhlar edinen o kâfirleri! Atın, atın onları o çetin azabın içine!"
27 Her inkârcı ateşe atılırken, dünyada iken en samimi dostu olan ve kendisini sapıklığa sürükleyen yandaşını suçlayacak. Bunun üzerine arkadaşı, "Ey Rabb'imiz!" diyecek, "Onu ben azdırmadım, fakat kendisi zaten derin bir sapıklık içindeydi."
28 Allah, "Ey günahkârlar! Benim huzurumda çekişmeyin!" buyuracak, "Çünkü zamanında, kitap ve elçi göndererek sizi uyarmıştım."
29 "Boşuna feryat etmeyin, çünkü Benim katımda karar değiştirilmez. Ve Ben, kullarıma haksızlık edecek değilim."
30 O gün cehenneme, "Doldun mu?" diye soracağız. Fakat o, günahkârlara duyduğu öfkeyle, "Hayır, daha yok mu?" diyecek.

İşte inkâr edenlerin sonu budur. İman edenlere gelince:
31 O Gün cennet, dürüst ve erdemlice bir hayat sürmüş olan kimselere yaklaştırılacaktır.
32 "İşte bu, size vaktiyle söz verilen cennettir. Allah'a gönül bağlayan, O'nun buyruklarını gözeten her kul için hazırlanmış bir cennet!"
33 "İnsan kavrayışının ötesinde olmasına rağmen Rahman'a yürekten saygı duyan ve tertemiz bir kalple O'nun huzuruna gelenler için hazırlanmış muhteşem bir cennet!"
34 "Güvenlik ve esenlik içinde girin oraya! Bu gün, sonsuza dek sürecek olan ebedî hayat günüdür!"
35 Onlar orada diledikleri her şeye kavuşacaklar ve ayrıca katımızda, dilediklerinden de fazlası vardır.

Hal böyleyken, zalimler inkârda hâlâ diretiyorlar. Oysa düşünmüyorlar mı ki;
36 Biz onlardan önce, kendilerinden çok daha güçlü nice toplumları yok etmiştik de, azabımız başlarına çöküverince şehirlerde çil yavrusu gibi sağa sola kaçışmışlardı. Fakat azabımızdan kurtulmaya imkân var mı?
37 Hiç kuşkusuz bu anlatılanlarda, duyarlılığını yitirmemiş bir kalbi olan ya da açık yüreklilikle bu mesaja kulak verebilen kimseler için önemli bir uyarı, bir öğüt vardır.

Âhireti inkâr edenler, şunu bir kez daha düşünsünler:
38 Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratan Biziz ve Yahudilerin iddia ettiği gibi herhangi bir yorgunluk duymuş

veya evreni yarattıktan sonra bir kenara çekilip mahlûkatı kendi kaderiyle baş başa bırakmış değiliz. Aksine, kâinatın mutlak hâkimi olarak her an Egemenlik Tahtında oturmaktayız.
39 Öyleyse, ey Müslüman, onların alay ve hakaret dolu sözlerine sabret. Mücadelende sana azık olmak üzere, güneşin doğuşundan önce sabah namazında ve batışından önce öğle ve ikindi namazlarında Rabb'ini övgüyle an.

وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ ﴿٤٠﴾
40 Bir de, akşam, yatsı ve teheccüd namazlarını kılarak gecenin bir kısmında O'nun şanını yücelt ve secdelerin ardından dua ve zikirlerle O'nu tesbih et.
41 Ey insan! Ölüleri diriltmekle görevli İsrafil adındaki o çağırıcının, yakın bir yerden, ta yüreğinizin derinliklerinden sizi Rabb'inizin huzuruna çağıracağı o büyük Güne kulak ver.
42 O gün, bütün insanlar diriliş çığlığı gerçek şekliyle duyacaklar. İşte bu gün, kabirlerden çıkış günüdür.
43 Gerçek şu ki, hayat veren de, öldüren de, ölmüş bedenleri yeniden diriltecek olan da Biziz. Ve hepinizin dönüşü eninde sonunda Bize olacaktır.
44 O gün üzerlerindeki yer yarılıp açıldığında, onlar mezarlarından fırlayıp süratle sağa sola kaçışacaklar. Derken, hesaba çekilmek üzere huzurumuzda toplanacaklar. İşte bu, vadettiğimiz toplanmadır ve bize göre çok da kolaydır.
45 Ey Peygamber! Biz onların bu uyarılar karşısında nasıl inatçı bir tavır sergilediklerini, neler söyledikleri gayet iyi biliyoruz. Üzülme, sen onlar üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Senin görevin onları zorla imana getirmek değildir. Sen ancak uyarıcısın. Öyleyse, uyarılarımdan korkanlara —kendi görüşlerinle veya insan ürünü kitaplarla değil— doğrudan doğruya Kur'an ile öğüt ver.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ 1
بَلْ عَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْـكَافِرُونَ هٰذَا شَيْءٌ عَج۪يبٌ 2
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباًۚ ذٰلِكَ رَجْعٌ بَع۪يدٌ 3
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْاَرْضُ مِنْهُمْۚ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَف۪يظٌ 4
بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْ فَهُمْ ف۪ٓي اَمْرٍ مَر۪يجٍ 5
اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ 6
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍۙ 7
تَبْصِرَةً وَذِكْرٰى لِكُلِّ عَبْدٍ مُن۪يبٍ 8
وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكاً فَاَنْبَتْنَا بِه۪ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَص۪يدِۙ 9
وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَض۪يدٌۙ 10
رِزْقاً لِلْعِبَادِۙ وَاَحْيَيْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۜ كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ 11
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَاَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُۙ 12
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ 13
وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ 14
اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟ 15
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ 16
اِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَم۪ينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَع۪يدٌ 17
مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ 18
وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ 19
وَنُفِـخَ فِي الصُّورِۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْوَع۪يدِ 20
وَجَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَشَه۪يدٌ 21
لَقَدْ كُنْتَ ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا فَـكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَٓاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَد۪يدٌ 22
وَقَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَيَّ عَت۪يدٌۜ 23
اَلْقِيَا ف۪ي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍۙ 24
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُر۪يبٍۙ 25
اَلَّذ۪ي جَعَلَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَاَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّد۪يدِ 26
قَالَ قَر۪ينُهُ رَبَّنَا مَٓا اَطْغَيْتُهُ وَلٰكِنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ 27
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ اِلَيْكُمْ بِالْوَع۪يدِ 28
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟ 29
يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَز۪يدٍ 30
وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَ غَيْرَ بَع۪يدٍ 31
هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَف۪يظٍۚ 32
مَنْ خَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَٓاءَ بِقَلْبٍ مُن۪يبٍ 33
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ 34
لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ ف۪يهَا وَلَدَيْنَا مَز۪يدٌ 35
وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ اَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشاً فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِۜ هَلْ مِنْ مَح۪يصٍ 36
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ اَوْ اَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَه۪يدٌ 37
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ 38
فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِۚ 39
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ 40
وَاسْتَمِــعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ 41
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ 42
اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ 43
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْاَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعاًۜ ذٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَس۪يرٌ 44
نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْاٰنِ مَنْ يَخَافُ وَع۪يدِ 45
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ
Kaf. Ey insan! Böyle basit harflerden meydana gelen, fakat bir benzerini yapmakta insanlığın acze düştüğü eşsiz bir mucize olan bu yüce Kur'an şahittir ki, hepiniz öldükten sonra yeniden diriltilecek ve büyük mahkemede yargılanacaksınız.
1
بَلْ عَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْـكَافِرُونَ هٰذَا شَيْءٌ عَج۪يبٌ
Fakat hakikati inkâr edenler, içlerinden kendileri gibi beşeri özelliklere sahip bir uyarıcının onlara gelip bu gerçeği bildirmesine şaştılar da, "Bu gerçekten tuhaf bir şey!" dediler. Ve eklediler:
2
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباًۚ ذٰلِكَ رَجْعٌ بَع۪يدٌ
"Biz ölüp toza toprağa dönüştükten sonra mı yeniden diriltilecekmişiz? Bu gerçekleşmesi imkânsız bir dönüştür."
3
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْاَرْضُ مِنْهُمْۚ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَف۪يظٌ
Oysa Biz, yeryüzünün onlardan her geçen gün neleri koparıp götürdüğünü gayet iyi biliriz. Dolayısıyla, onların çürüyüp toprağa karışan bedenlerini, Mahşer Günü nasıl yeniden hayata kavuşturacağımızı da iyi biliriz. Yanımızda, her şeyi kaydeden bir kitap vardır.
4
بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْ فَهُمْ ف۪ٓي اَمْرٍ مَر۪يجٍ
Aslında her insan gibi, inkârcılar da bunun mümkün olduğunu pekâlâ yüreklerinde hissederler. Fakat tam aksine onlar, bu Kur'an vasıtasıyla kendilerine gelen hakikati hiç düşünmeden yalanladılar. Bu yüzden, çelişkili bir tavır içindeler. Vicdanlarını rahatsız eden karmakarışık duygular içinde kıvranıp duruyor, her biri ötekini yalanlayan tutarsız iddialarla hem kendilerini hem de başkalarını kandırmaya çalışıyorlar.
5
اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ
Peki onlar, üzerlerinde yükselen göğü nasıl mükemmel bir sistem şeklinde kurduğumuzu, parlak birer inci demeti gibi ışıldayan yıldızlarla onu nasıl süslediğimizi ve milyarlarca galaksiden oluşan bu sistemin hiç aksamadan nasıl çalıştığını ve onda en ufak bir kusur, bir düzensizlik, bir çatlak olmadığını görmüyorlar mı?
6
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍۙ
Yeryüzüne gelince, onu da yaşamaya elverişli biçimde yayıp döşedik, üzerine sapasağlam dağlar yerleştirdik ve orada rengârenk, çeşit çeşit güzelim bitkiler yetiştirdik.
7
تَبْصِرَةً وَذِكْرٰى لِكُلِّ عَبْدٍ مُن۪يبٍ
Bütün bunları, hakikate yönelen her kul için sonsuz ilim, kudret ve merhametimizi gözler önüne seren aydınlatıcı bir delil ve bir öğüt olmak üzere yarattık. Ve yaratılış mucizesi, her an gerçekleşmeye devam ediyor:
8
وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكاً فَاَنْبَتْنَا بِه۪ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَص۪يدِۙ
Biz gökten bereketli yağmurlar indirdik de, onunla meyve dolu bağlar, bahçeler ve tahıl ürünleri olarak biçilecek taneler yeşerttik.
9
وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَض۪يدٌۙ
Ve salkım salkım meyveleri olan yüksek hurma ağaçları...
10
رِزْقاً لِلْعِبَادِۙ وَاَحْيَيْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۜ كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ
Kullarımıza tarafımızdan armağan edilmiş bir geçim kaynağı olarak. Böylece, o su ile ölü toprağa hayat verdik. İşte ölümden sonraki yeniden diriliş de böyle gerçekleşecektir.

Bu mucizelerden ibret almayan günümüz inkârcıları, kendilerinden önceki toplumların başına gelenlerden de mi ders almıyorlar?
11
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَاَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُۙ
Nitekim onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud kavmi de ayetlerimi yalanlamıştı.
12
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ
Ad kavmi, Mısır diktatörü Firavun ve Lut'un arkadaşları da.
13
وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ
Eyke halkı ve Tubba kavmi de... Evet, bunların hepsi kendilerine gönderilen Elçileri yalanlamıştı. Bu yüzden uyarılarım gerçekleşmiş ve hepsi helâk edilmişti.

Âhireti inkâr edenler, şunu bir düşünsünler:
14
اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟
Biz daha zor görünen ilk yaratmadan yorulup acze mi düştük ki, son yaratmayı gerçekleştiremeyelim? Hayır, aslında onlar, Allah'ın sınırsız kudretini gözler önüne seren yaratılış mucizelerini gayet iyi bilirler. Fakat arzu ve heveslerinin adalet, fedakârlık, erdemlilik gibi ahlâkî değerlerle sınırlanmasını istemediklerinden, yeni bir yaratılış konusunda hep kuşku içindedirler.
15
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ
Gerçek şu ki, insanı Biz yarattık ve arzu ve ihtiraslarının ona neler fısıldadığını da çok iyi biliriz. Çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız. Öyle ki:
16
اِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَم۪ينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَع۪يدٌ
Onun sağında ve solunda oturan iki görevli melek, yaptığı her şeyi kaydetmektedir.
17
مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ
Ağzından bir tek kelime çıkmaz ki, yanında kendisini gözetleyen ve söylediklerini kaydeden bir tanık hazır bulunmasın.
18
وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ
Ve bu durum, hayat boyu böyle sürüp gider. Sonunda, ilâhî hikmet ve adalet gereğince, ölüm sarhoşluğu tüm gerçekliğiyle gelip çatar. O zaman ölüm melekleri ona, "İşte ey insan, bir ömür boyu kaçıp durduğun kaçınılmaz gerçek budur!" der. Daha sonra da, kıyamet gününe kadar sürecek kabir hayatı başlar. Nihayet bir gün gözlerini açar ve telaşla yerinden fırlar:
19
وَنُفِـخَ فِي الصُّورِۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْوَع۪يدِ
Çünkü yeniden diriliş için Sura üflenmiştir. Bu, geleceği vadedilen büyük Gündür.
20
وَجَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَشَه۪يدٌ
O gün her insan, yanında meleklerden bir sevk memuru ve bütün yapıp ettiklerini kaydeden bir tanık ile birlikte, hesap vermek üzere Rabb'inin huzuruna gelecektir.
21
لَقَدْ كُنْتَ ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا فَـكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَٓاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَد۪يدٌ
O zaman zalimlere denecek ki: "Ey insan! Sen bunlardan gaflet içindeydin. Hayatın boyunca, seni bekleyen bu akıbete karşı hep ilgisiz, umursamaz davrandın ve uyarılardan yüz çevirdin. Fakat şimdi, gerçekleri görmene engel olan perdeni gözlerinden kaldırdık. Bugün artık bakışların keskindir. Dünyadayken aklınla, imanınla görmen gereken cennet, cehennem, mahşer gibi hakikatleri, şimdi bizzat gözlerinle göreceksin."
22
وَقَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَيَّ عَت۪يدٌۜ
Derken, kendisini bir gölge gibi takip eden beraberindeki görevli melek, "İşte yanımdaki inkârcı, cehenneme atılmaya hazırdır!" diyecek.
23
اَلْقِيَا ف۪ي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍۙ
Bunun üzerine Allah, "O hâlde!" diyecek, "Her inatçı kâfiri atın cehenneme!"
24
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُر۪يبٍۙ
"İyiliğe engel olan, hak hukuk tanımayan, ilâhî adaletten şüphe duyan ve kalplere şüphe tohumları eken o zalimleri!"
25
اَلَّذ۪ي جَعَلَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَاَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّد۪يدِ
"Allah'ın yanı sıra başka ilâhlar edinen o kâfirleri! Atın, atın onları o çetin azabın içine!"
26
قَالَ قَر۪ينُهُ رَبَّنَا مَٓا اَطْغَيْتُهُ وَلٰكِنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ
Her inkârcı ateşe atılırken, dünyada iken en samimi dostu olan ve kendisini sapıklığa sürükleyen yandaşını suçlayacak. Bunun üzerine arkadaşı, "Ey Rabb'imiz!" diyecek, "Onu ben azdırmadım, fakat kendisi zaten derin bir sapıklık içindeydi."
27
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ اِلَيْكُمْ بِالْوَع۪يدِ
Allah, "Ey günahkârlar! Benim huzurumda çekişmeyin!" buyuracak, "Çünkü zamanında, kitap ve elçi göndererek sizi uyarmıştım."
28
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟
"Boşuna feryat etmeyin, çünkü Benim katımda karar değiştirilmez. Ve Ben, kullarıma haksızlık edecek değilim."
29
يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَز۪يدٍ
O gün cehenneme, "Doldun mu?" diye soracağız. Fakat o, günahkârlara duyduğu öfkeyle, "Hayır, daha yok mu?" diyecek.

İşte inkâr edenlerin sonu budur. İman edenlere gelince:
30
وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَ غَيْرَ بَع۪يدٍ
O Gün cennet, dürüst ve erdemlice bir hayat sürmüş olan kimselere yaklaştırılacaktır.
31
هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَف۪يظٍۚ
"İşte bu, size vaktiyle söz verilen cennettir. Allah'a gönül bağlayan, O'nun buyruklarını gözeten her kul için hazırlanmış bir cennet!"
32
مَنْ خَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَٓاءَ بِقَلْبٍ مُن۪يبٍ
"İnsan kavrayışının ötesinde olmasına rağmen Rahman'a yürekten saygı duyan ve tertemiz bir kalple O'nun huzuruna gelenler için hazırlanmış muhteşem bir cennet!"
33
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
"Güvenlik ve esenlik içinde girin oraya! Bu gün, sonsuza dek sürecek olan ebedî hayat günüdür!"
34
لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ ف۪يهَا وَلَدَيْنَا مَز۪يدٌ
Onlar orada diledikleri her şeye kavuşacaklar ve ayrıca katımızda, dilediklerinden de fazlası vardır.

Hal böyleyken, zalimler inkârda hâlâ diretiyorlar. Oysa düşünmüyorlar mı ki;
35
وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ اَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشاً فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِۜ هَلْ مِنْ مَح۪يصٍ
Biz onlardan önce, kendilerinden çok daha güçlü nice toplumları yok etmiştik de, azabımız başlarına çöküverince şehirlerde çil yavrusu gibi sağa sola kaçışmışlardı. Fakat azabımızdan kurtulmaya imkân var mı?
36
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ اَوْ اَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَه۪يدٌ
Hiç kuşkusuz bu anlatılanlarda, duyarlılığını yitirmemiş bir kalbi olan ya da açık yüreklilikle bu mesaja kulak verebilen kimseler için önemli bir uyarı, bir öğüt vardır.

Âhireti inkâr edenler, şunu bir kez daha düşünsünler:
37
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ
Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratan Biziz ve Yahudilerin iddia ettiği gibi herhangi bir yorgunluk duymuş

veya evreni yarattıktan sonra bir kenara çekilip mahlûkatı kendi kaderiyle baş başa bırakmış değiliz. Aksine, kâinatın mutlak hâkimi olarak her an Egemenlik Tahtında oturmaktayız.
38
فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِۚ
Öyleyse, ey Müslüman, onların alay ve hakaret dolu sözlerine sabret. Mücadelende sana azık olmak üzere, güneşin doğuşundan önce sabah namazında ve batışından önce öğle ve ikindi namazlarında Rabb'ini övgüyle an.

وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ ﴿٤٠﴾
39
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ
Bir de, akşam, yatsı ve teheccüd namazlarını kılarak gecenin bir kısmında O'nun şanını yücelt ve secdelerin ardından dua ve zikirlerle O'nu tesbih et.
40
وَاسْتَمِــعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ
Ey insan! Ölüleri diriltmekle görevli İsrafil adındaki o çağırıcının, yakın bir yerden, ta yüreğinizin derinliklerinden sizi Rabb'inizin huzuruna çağıracağı o büyük Güne kulak ver.
41
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
O gün, bütün insanlar diriliş çığlığı gerçek şekliyle duyacaklar. İşte bu gün, kabirlerden çıkış günüdür.
42
اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ
Gerçek şu ki, hayat veren de, öldüren de, ölmüş bedenleri yeniden diriltecek olan da Biziz. Ve hepinizin dönüşü eninde sonunda Bize olacaktır.
43
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْاَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعاًۜ ذٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَس۪يرٌ
O gün üzerlerindeki yer yarılıp açıldığında, onlar mezarlarından fırlayıp süratle sağa sola kaçışacaklar. Derken, hesaba çekilmek üzere huzurumuzda toplanacaklar. İşte bu, vadettiğimiz toplanmadır ve bize göre çok da kolaydır.
44
نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْاٰنِ مَنْ يَخَافُ وَع۪يدِ
Ey Peygamber! Biz onların bu uyarılar karşısında nasıl inatçı bir tavır sergilediklerini, neler söyledikleri gayet iyi biliyoruz. Üzülme, sen onlar üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Senin görevin onları zorla imana getirmek değildir. Sen ancak uyarıcısın. Öyleyse, uyarılarımdan korkanlara —kendi görüşlerinle veya insan ürünü kitaplarla değil— doğrudan doğruya Kur'an ile öğüt ver.
45

Sureler

Mealler