Sureler
Mealler
Önceki
Fetih Suresi
Sonraki
Kaf Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey iman edenler! (Düşünce, söz ve davranışlarınızla) Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’a gönülden saygı duyun ve O’na itaatsizlikten kaçının. Muhakkak ki Allah, her şeyi hakkıyla görendir, her şeyi hakkıyla bilendir.
2 Ey iman edenler! (Peygamberliğin zirve temsilcisi olan o Peygamber’le konuşurken ve O’nun huzurunda) sesinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin ve birbirinize karşı yüksek sesle konuştuğunuz gibi O’nunla da aynı şekilde yüksek sesle konuşmayın. Yoksa yaptığınız sevaplı işler, siz hiç farkında olmadan boşa gidiverir.
3 Allah Rasûlü’nün huzurunda seslerini ayarlayanlar ise: Allah, takva (Kendisine, dinine içten saygı ve itaat) konusunda onların kalblerini sınamış, (onlar da bu sınamadan başarıyla çıkmışlardır). Onlar için (sürprizlerle dolu) bir bağışlanma ve çok büyük bir mükâfat vardır.
4 Buna karşılık (ey Peygamber,) sana evinin odalarının dışından seslenenler ise, onların çoğu düşüncesiz ve makûl davranıştan yoksun kimselerdir.
5 Böyle yapacaklarına, sen yanlarına çıkıncaya kadar bekleselerdi, bu şüphesiz hayırlarına olurdu. Bununla birlikte Allah, günahları çok bağışlayandır, (bilhassa mü’ minlere karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
6 Ey iman edenler! Bir fasık (Allah’ın emir ve yasaklarını açıktan ve bir endişe, iç burkulması duymadan çiğneyebilen bir kişi) size bir haber getirdiğinde, doğru olup olmadığını tesbit etmek için onu iyice araştırın. Aksi halde, hiçbir gerçeğe dayanmadan bir topluluğa zararınız dokunur da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
7 Asla hatırınızdan çıkarmayın ki, içinizde (her meseleyi kendisine götürebileceğiniz bir merci olarak) Allah’ın Rasûlü bulunuyor. (Ey kendi görüşlerinde ısrar eden ve harekete geçmek için fasığın haberini araştırma gereği duymayan mü’minler,) eğer o Rasûl (kamuyu ilgilendiren) işlerin pek çoğunda size uymuş olsa, mutlaka başınız derde girer ve haliniz yaman olur. Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu kalblerinizde süsleyip bezedi; buna karşılık küfürden, işleyeni fasık yapan bütün davranışlardan ve isyandan ise sizi iğrendirdi. İşte bu sıfatları taşıyan mü’minlerdir ki, (inanç, düşünce ve davranışta) doğru yolda olanlar onlardır,
8 Allah’tan bütünüyle bir lütuf ve bir nimet olarak. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.
9 (Mü’minler, birbirlerine karşı düşmanlık içinde bulunamazlar. Bununla birlikte,) eğer mü’minlerden iki grup birbiriyle vuruşacak olursa, derhal aralarını düzeltin. Fakat onlardan biri haksızlıkta bulunup diğerine tecavüz ederse, bu takdirde tecavüz eden tarafla, o taraf Allah’ın hükmüne boyun eğinceye kadar hep birlikte savaşın. Eğer boyun eğerlerse, o iki grubun arasını adaletle düzeltin ve adaleti uygulamada titiz olun. Allah, hak ve adalet hususunda titiz olanları sever.
10 (Her zaman için geçerli gerçek şudur ki,) mü’minler birbirleriyle ancak kardeştirler; o halde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve (bilhassa kardeşler arası münasebetlerde ve kardeşlik hukukunu korumada) Allah’a karşı gelmekten sakının ki, (dünyada güzel ve faziletli bir hayat, Âhiret’te ebedî saadete ulaşma adına) O’nun rahmet ve merhametine nail olasınız.
11 Ey iman edenler! İçinizden bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin; bilemezsiniz ki, belki alay edilen taraf alay eden taraftan daha hayırlıdır; kadınlar da başka kadınlarla alay etmesin, yine bilemezsiniz ki, alay edilenler alay edenlerden daha hayırlı olabilir. Birbirinizi, yani bizzat kendinizi küçük düşürmeyin ve birbirinizi hoşlanmayacağınız lâkaplarla çağırmayın. Bir insan iman ettikten sonra onu fısk çağrıştıran bir isimle çağırmak ne kötü bir davranıştır ve bu şekilde imandan sonra fasıklık damgası yemek de ne kötüdür. Böyle bir davranışın ardından kim tevbe edip Allah’a yönelmezse, öyleleri zalimlerin ta kendileridir.
12 Ey iman edenler! (Mü’minler hakkında) fazla zan beslemekten kaçının, çünkü zannın çoğu ciddî günahtır. Birbirinizin gizli hallerini de araştırmayın ve kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Acaba sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, hemen tiksindiniz. Allah’a gönülden saygı besleyin ve O’na karşı gelmekten sakının. Hiç şüphesiz Allah, tevbeleri çok kabul edendir; (bilhassa tevbe ile Kendisine yönelen kullarına karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
13 Ey insanlar! Sizi bir erkek ile bir kadından yarattık ve (birbirinize karşı soy ve renginizle övünesiniz, birbirinize düşman olasınız diye değil, bilakis) birbirinizi (karakter ve kabiliyetlerinizle) tanıyıp kaynaşasınız (ve dostane sosyal münasebetler içinde yardımlaşasınız) diye ayrı kavimler ve kabileler haline getirdik. Bilin ki, Allah katında en şerefliniz, en değerliniz, takvada (O’na saygıda, iman ve itaatte) en ileri olanınızdır. Muhakkak ki Allah, her şeyi, (her halinizi, her yaptığınızı) hakkıyla görendirr, her şeyden hakkıyla haberdar olandır.
14 (Birtakım) çöl sakinleri (bedevîler), “Biz de iman ettik.” diyorlar. De ki: “Hayır, siz iman etmediniz. Bu sebeple, ‘Biz, (İslâm idaresine teslimiyetle) Müslümanlar olduk.’ deyin. İman, henüz kalblerinize girmedi.” Ama Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederseniz, Allah yaptıklarınızın mükâfatından hiçbir şey eksiltmeyecektir. Allah, bağışlaması pek bol olandır, (Kendisi’ne itaatte bulunan kullarına karşı) hususî rahmetiyle muamele edendir.
15 Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Rasûlü’ne gönülden iman etmiş olup, sonra da imanlarında asla şüpheye düşmezler. Onlar, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla daima cihad içindedirler. Onlardır (iman iddia ve ikrarında) sadık olanlar.
16 (İyi birer mü’min olduklarını iddiada devam eden o insanlara) de ki: “Gerçekten Din’e bağlı olup olmadığınızı siz mi Allah’a öğreteceksiniz? Oysa O, göklerde ne var yerde ne varsa hepsini, (bu arada elbette sizin durumunuzu da) bilmektedir. Evet, Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”
17 Müslüman olduk diye seni minnet altına almak istiyorlar. De ki: “Müslümanlığınızla beni minnet altına almaya çalışmayın. Eğer (iman ve Müslümanlık iddianızda) samimi iseniz, size iman yolunu gösterdiği için asıl Allah sizi minnet altında tutar.”
18 Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin bütün gizliliklerini bilir. Allah, yaptıklarınızı da hakkıyla görmektedir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ 1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ 2
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ 3
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَٓاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ 4
وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 5
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ۬ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْماً بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ 6
وَاعْلَمُٓوا اَنَّ ف۪يكُمْ رَسُولَ اللّٰهِۜ لَوْ يُط۪يعُكُمْ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنَ الْاَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ الْا۪يمَانَ وَزَيَّـنَهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ اِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَۙ 7
فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَنِعْمَةًۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 8
وَاِنْ طَٓائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اقْتَتَلُوا فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَاۚ فَاِنْ بَغَتْ اِحْدٰيهُمَا عَلَى الْاُخْرٰى فَقَاتِلُوا الَّت۪ي تَبْغ۪ي حَتّٰى تَف۪ٓيءَ اِلٰٓى اَمْرِ اللّٰهِۚ فَاِنْ فَٓاءَتْ فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَاَقْسِطُواۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ 9
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ۟ 10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْراً مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْراً مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ 11
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يراً مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَح۪يمٌ 12
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ 13
قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاۜ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْا۪يمَانُ ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 14
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ 15
قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِد۪ينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 16
يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُواۜ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ اِسْلَامَكُمْۚ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰيكُمْ لِلْا۪يمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 17
اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ 18
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Ey iman edenler! (Düşünce, söz ve davranışlarınızla) Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’a gönülden saygı duyun ve O’na itaatsizlikten kaçının. Muhakkak ki Allah, her şeyi hakkıyla görendir, her şeyi hakkıyla bilendir.
1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Ey iman edenler! (Peygamberliğin zirve temsilcisi olan o Peygamber’le konuşurken ve O’nun huzurunda) sesinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin ve birbirinize karşı yüksek sesle konuştuğunuz gibi O’nunla da aynı şekilde yüksek sesle konuşmayın. Yoksa yaptığınız sevaplı işler, siz hiç farkında olmadan boşa gidiverir.
2
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ
Allah Rasûlü’nün huzurunda seslerini ayarlayanlar ise: Allah, takva (Kendisine, dinine içten saygı ve itaat) konusunda onların kalblerini sınamış, (onlar da bu sınamadan başarıyla çıkmışlardır). Onlar için (sürprizlerle dolu) bir bağışlanma ve çok büyük bir mükâfat vardır.
3
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَٓاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Buna karşılık (ey Peygamber,) sana evinin odalarının dışından seslenenler ise, onların çoğu düşüncesiz ve makûl davranıştan yoksun kimselerdir.
4
وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Böyle yapacaklarına, sen yanlarına çıkıncaya kadar bekleselerdi, bu şüphesiz hayırlarına olurdu. Bununla birlikte Allah, günahları çok bağışlayandır, (bilhassa mü’ minlere karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
5
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ۬ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْماً بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ
Ey iman edenler! Bir fasık (Allah’ın emir ve yasaklarını açıktan ve bir endişe, iç burkulması duymadan çiğneyebilen bir kişi) size bir haber getirdiğinde, doğru olup olmadığını tesbit etmek için onu iyice araştırın. Aksi halde, hiçbir gerçeğe dayanmadan bir topluluğa zararınız dokunur da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
6
وَاعْلَمُٓوا اَنَّ ف۪يكُمْ رَسُولَ اللّٰهِۜ لَوْ يُط۪يعُكُمْ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنَ الْاَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ الْا۪يمَانَ وَزَيَّـنَهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ اِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَۙ
Asla hatırınızdan çıkarmayın ki, içinizde (her meseleyi kendisine götürebileceğiniz bir merci olarak) Allah’ın Rasûlü bulunuyor. (Ey kendi görüşlerinde ısrar eden ve harekete geçmek için fasığın haberini araştırma gereği duymayan mü’minler,) eğer o Rasûl (kamuyu ilgilendiren) işlerin pek çoğunda size uymuş olsa, mutlaka başınız derde girer ve haliniz yaman olur. Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu kalblerinizde süsleyip bezedi; buna karşılık küfürden, işleyeni fasık yapan bütün davranışlardan ve isyandan ise sizi iğrendirdi. İşte bu sıfatları taşıyan mü’minlerdir ki, (inanç, düşünce ve davranışta) doğru yolda olanlar onlardır,
7
فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَنِعْمَةًۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Allah’tan bütünüyle bir lütuf ve bir nimet olarak. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.
8
وَاِنْ طَٓائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اقْتَتَلُوا فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَاۚ فَاِنْ بَغَتْ اِحْدٰيهُمَا عَلَى الْاُخْرٰى فَقَاتِلُوا الَّت۪ي تَبْغ۪ي حَتّٰى تَف۪ٓيءَ اِلٰٓى اَمْرِ اللّٰهِۚ فَاِنْ فَٓاءَتْ فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَاَقْسِطُواۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ
(Mü’minler, birbirlerine karşı düşmanlık içinde bulunamazlar. Bununla birlikte,) eğer mü’minlerden iki grup birbiriyle vuruşacak olursa, derhal aralarını düzeltin. Fakat onlardan biri haksızlıkta bulunup diğerine tecavüz ederse, bu takdirde tecavüz eden tarafla, o taraf Allah’ın hükmüne boyun eğinceye kadar hep birlikte savaşın. Eğer boyun eğerlerse, o iki grubun arasını adaletle düzeltin ve adaleti uygulamada titiz olun. Allah, hak ve adalet hususunda titiz olanları sever.
9
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ۟
(Her zaman için geçerli gerçek şudur ki,) mü’minler birbirleriyle ancak kardeştirler; o halde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve (bilhassa kardeşler arası münasebetlerde ve kardeşlik hukukunu korumada) Allah’a karşı gelmekten sakının ki, (dünyada güzel ve faziletli bir hayat, Âhiret’te ebedî saadete ulaşma adına) O’nun rahmet ve merhametine nail olasınız.
10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْراً مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْراً مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Ey iman edenler! İçinizden bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin; bilemezsiniz ki, belki alay edilen taraf alay eden taraftan daha hayırlıdır; kadınlar da başka kadınlarla alay etmesin, yine bilemezsiniz ki, alay edilenler alay edenlerden daha hayırlı olabilir. Birbirinizi, yani bizzat kendinizi küçük düşürmeyin ve birbirinizi hoşlanmayacağınız lâkaplarla çağırmayın. Bir insan iman ettikten sonra onu fısk çağrıştıran bir isimle çağırmak ne kötü bir davranıştır ve bu şekilde imandan sonra fasıklık damgası yemek de ne kötüdür. Böyle bir davranışın ardından kim tevbe edip Allah’a yönelmezse, öyleleri zalimlerin ta kendileridir.
11
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يراً مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَح۪يمٌ
Ey iman edenler! (Mü’minler hakkında) fazla zan beslemekten kaçının, çünkü zannın çoğu ciddî günahtır. Birbirinizin gizli hallerini de araştırmayın ve kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Acaba sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, hemen tiksindiniz. Allah’a gönülden saygı besleyin ve O’na karşı gelmekten sakının. Hiç şüphesiz Allah, tevbeleri çok kabul edendir; (bilhassa tevbe ile Kendisine yönelen kullarına karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
12
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
Ey insanlar! Sizi bir erkek ile bir kadından yarattık ve (birbirinize karşı soy ve renginizle övünesiniz, birbirinize düşman olasınız diye değil, bilakis) birbirinizi (karakter ve kabiliyetlerinizle) tanıyıp kaynaşasınız (ve dostane sosyal münasebetler içinde yardımlaşasınız) diye ayrı kavimler ve kabileler haline getirdik. Bilin ki, Allah katında en şerefliniz, en değerliniz, takvada (O’na saygıda, iman ve itaatte) en ileri olanınızdır. Muhakkak ki Allah, her şeyi, (her halinizi, her yaptığınızı) hakkıyla görendirr, her şeyden hakkıyla haberdar olandır.
13
قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاۜ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْا۪يمَانُ ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
(Birtakım) çöl sakinleri (bedevîler), “Biz de iman ettik.” diyorlar. De ki: “Hayır, siz iman etmediniz. Bu sebeple, ‘Biz, (İslâm idaresine teslimiyetle) Müslümanlar olduk.’ deyin. İman, henüz kalblerinize girmedi.” Ama Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederseniz, Allah yaptıklarınızın mükâfatından hiçbir şey eksiltmeyecektir. Allah, bağışlaması pek bol olandır, (Kendisi’ne itaatte bulunan kullarına karşı) hususî rahmetiyle muamele edendir.
14
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ
Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Rasûlü’ne gönülden iman etmiş olup, sonra da imanlarında asla şüpheye düşmezler. Onlar, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla daima cihad içindedirler. Onlardır (iman iddia ve ikrarında) sadık olanlar.
15
قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِد۪ينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
(İyi birer mü’min olduklarını iddiada devam eden o insanlara) de ki: “Gerçekten Din’e bağlı olup olmadığınızı siz mi Allah’a öğreteceksiniz? Oysa O, göklerde ne var yerde ne varsa hepsini, (bu arada elbette sizin durumunuzu da) bilmektedir. Evet, Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”
16
يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُواۜ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ اِسْلَامَكُمْۚ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰيكُمْ لِلْا۪يمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Müslüman olduk diye seni minnet altına almak istiyorlar. De ki: “Müslümanlığınızla beni minnet altına almaya çalışmayın. Eğer (iman ve Müslümanlık iddianızda) samimi iseniz, size iman yolunu gösterdiği için asıl Allah sizi minnet altında tutar.”
17
اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin bütün gizliliklerini bilir. Allah, yaptıklarınızı da hakkıyla görmektedir.
18

Sureler

Mealler
Kaf Suresi
Sonraki