Sureler
Mealler
Sonraki
Nahl Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Elif, Lâm, Râ! İşte kitabın ayetleri ve apaçık Kur’an!
2 Kafirler bir zaman gelir ki müslüman olmayı şiddetle isterler.
3 Onları bırak, yesinler, eğlensinler, beklentileri onları oyalasın. Nasıl olsa öğrenecekler.
4 Bilinen bir yazgısı olmayan hiçbir ülkeyi yok etmedik.
5 Hiç bir ümmet ecelinin önüne geçemez ve erteleyemez.
6 Nitekim şöyle demişlerdi: - Ey kendisine zikir indirilen, kesinlikle sen delisin!
7 Eğer doğru söylüyorsan, bize melekleri getirmeli değil miydin?
8 Melekleri haksız yere indirmeyiz, indirince de onlara süre verilmez.
9 Kur’an’ı şüphesiz biz indirdik. O’nu koruyacak olan da şüphesiz biziz.
10 Senden önce de geçmiş toplumlara elçiler göndermiştik.
11 Onlara hiç bir elçi gelmedi ki onunla alay etmemiş olsunlar.
12 İşte biz onu suçluların kalplerine sokarız.
13 Onlar da öncekilerin yaptığı gibi ona inanmazlar.
14 Onlara gökten bir kapı açsak da onlar oradan yukarı çıksalar bile,
15 Yine de: “gözlerimiz bağlandı, belki de hepimiz büyülendik” derler.
16 Gökte burçlar varettik ve onları bakanlar için süsledik.
17 Onu lanetlenmiş şeytanlardan koruduk.
18 Ancak kulak hırsızlığı yapmak isteyen olursa onu parlak bir ateş kovalar.
19 Yeri de yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada her şeyden ölçülü olarak ürün verdik.
20 Orada sizin için ve sizin beslemediğiniz kimseler için geçimlikler belirledik.
21 Kaynağı yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Ancak biz onu belli bir ölçüye göre indiririz.
22 Sert rüzgarlar gönderdik, onunla sizi suladığımız suyu gökten indirdik. Siz onun sahibi değilsiniz.
23 Şüphesiz biz, hem hayat veririz hem de öldürürüz. Ebedi olan da biziz.
24 Sizden önce geçenleri bildiğimiz gibi, sizden sonra gelecekleri de biliriz.
25 Kesinlikle, Rabbin onları bir araya toplayacaktır. Çünkü O, hakimdir, alimdir.
26 İnsanı, kuru bir çamurdan, olgunlaşmış bir balçıktan yarattık.
27 Daha önce de cinleri yakıp kavuran bir ateşten yaratmıştık.
28 Rabbin, meleklere şöyle demişti: -Ben, kuru bir çamurdan, olgunlaşmış balçıktan bir beşer yaratacağım.
29 (29-31) Onu düzenleyip, canlandırdığım zaman, derhal onun için secdeye kapanınız. Meleklerin hepsi topluca secde etti. İblis hariç, O, büyüklendi ve secde edenlerle beraber olmadı.
30 (29-31) Onu düzenleyip, canlandırdığım zaman, derhal onun için secdeye kapanınız. Meleklerin hepsi topluca secde etti. İblis hariç, O, büyüklendi ve secde edenlerle beraber olmadı.
31 (29-31) Onu düzenleyip, canlandırdığım zaman, derhal onun için secdeye kapanınız. Meleklerin hepsi topluca secde etti. İblis hariç, O, büyüklendi ve secde edenlerle beraber olmadı.
32 Allah: -Ey İblis, secde edenlerle beraber olmanı engelleyen nedir? dedi.
33 -Ben, kuru bir çamurdan, olgun bir balçıktan yarattığın bir beşere secde etmek için var olmadım, dedi.
34 - Defol oradan, sen kovuldun! dedi.
35 Hesap gününe kadar lanet sana!
36 -Rabbim, dedi. Yeniden diriliş gününe kadar beni ertele.
37 -Sen, ertelenenlerdensin! dedi.
38 Vakti bilinen bir güne kadar..
39 -Rabbim, dedi. (İblis) beni azdırdığın şey adına yemin ederim ki, yeryüzündekileri onlara süslü göstereceğim ve saptıracağım hepsini!
40 Ancak, içlerinde ihlas sahibi kulların hariç.
41 -Bu benim gösterdiğim dosdoğru yoldur, dedi.
42 Senin, kullarım üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur, sana uyan azgınlar dışında.
43 Onların hepsine vaat olunan yer cehennemdir.
44 Onun yedi kapısı vardır. Her kapısının kısımlara ayrılmış bölümleri vardır.
45 Takva sahipleri, cennetlerde ve pınarlardadır.
46 Esenlikle, güvenle girin oraya!
47 Biz, onların gönlündeki tüm kini söküp attık. Onlar, kardeşler olarak karşılıklı koltuklarda otururlar.
48 Onlara, orada hiçbir yorgunluk ve zahmet hissetmeleri yoktur. Ve onlar, oradan hiç çıkarılmazlar.
49 -Kullarıma benim, çok bağışlayıcı ve merhametli olduğumu haber ver.
50 Azabıma gelince o acı bir azaptır.
51 Onlara İbrahim’in misafirlerinden haber ver.
52 Onun yanına girdikleri zaman: “Selam!“ demişlerdi. O da: “Biz, sizden endişe ediyoruz” demişti.
53 Onlar: -Endişelenme, biz sana bilgin bir erkek evlat müjdeliyoruz, dediler.
54 -Bana ihtiyarlık gelmiş olduğu halde mi müjde veriyorsunuz? Neye dayanarak müjde veriyorsunuz? dedi
55 -Seni gerçekten müjdeliyoruz. Ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler.
56 -Rabbin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümidini keser? dedi.
57 Ey elçiler asıl göreviniz nedir? dedi.
58 -Biz, günahkar bir topluma gönderildik, dediler.
59 (59-60) Lût ailesini, -geride kalanlardan olması kesinleşen karısı dışında- hepsini kurtaracağız.
60 (59-60) Lût ailesini, -geride kalanlardan olması kesinleşen karısı dışında- hepsini kurtaracağız.
61 Elçiler, Lût ailesine gelince:
62 -Siz, tanınmayan kimselersiniz, dedi Lût.
63 -Biz sana hakkında şüphe ettiklerini (azabı) getirdik.
64 Sana hak olanı getirdik, şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.
65 Bu sebeple, gecenin bir saatinde aileni yola çıkar. Sen de onların arkasından git. Sizden hiç kimse arkasına bakmasın, emrolonduğunuz yere gidin.
66 Ona, Sabahleyin onların arkasının kesilmiş olacağı hususunu da açıklamıştık.
67 Şehir halkı sevinçle geldi.
68 Lût: -Bunlar benim misafirlerim, beni rezil etmeyin, dedi.
69 Allah’tan korkun, beni utandırmayın.
70 -Biz sana insanları misafir etmeni yasaklamadık mı? dediler.
71 -Eğer evlenecekseniz işte kızlarım! dedi.
72 Hayatına and olsun ki onlar sarhoşlukları içerisinde bocalayıp duruyorlar.
73 Güneşin doğuşuyla birlikte onları bir çığlık yakaladı.
74 Tavanlarını yerin dibine geçirdik. Üzerlerine de yağmur gibi pişmiş taşlar yağdırdık.
75 İbret almak isteyenlere bu olayda işaretler vardır.
76 Orası işlek bir yol üstündedir.
77 Bunda müminler için de bir belge vardır.
78 Eyke halkı zalimlik etti.
79 Biz de onlardan intikam aldık. Şüphesiz bu iki olay da apaçık (göz) önündedir.
80 Hicr halkı da elçileri yalanlamışlardı.
81 Onlara ayetlerimizi göndermiştik ama ondan yüz çevirmişlerdi.
82 Onlar, dağları oyarak güvenli evler yapıyorlardı.
83 Sabahladıklarında onları da bir çığlık yakalayıverdi.
84 Kazandıkları onlara bir fayda sağlamadı.
85 Biz, gökleri, yeri ve arasındakileri ancak hak ile yarattık. Kıyamet elbette gelecektir. Öyleyse (kavminden) güzel bir ayrılışla ayrıl.
86 Elbette, Rabbin, her şeyi yaratan ve bilendir.
87 Sana, tekrarlanan yedi ayeti ve büyük Kur’an’ı verdik.
88 Onlardan bir kısmını faydalandırdığımız şeylere sakın gözünü dikme! Onlar için üzülme, müminler için şefkat kanatlarını indir!
89 Ve ben apaçık bir uyarıcıyım! de
90 Bölücülere indirdiğimiz gibi...
91 Onlar, Kur’an’ı parçalayan kimselerdir.
92 (92-93) Rabbine andolsun ki, onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
93 (92-93) Rabbine andolsun ki, onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
94 Emrolunduğun şeyi açıkla ve müşriklerden yüz çevir!
95 Alaycılara karşı biz sana yeteriz.
96 Onlar, Allah ile beraber bir başka ilah tanıyorlar. İleride öğrenecekler!
97 Onların söyledikleri şeyler sebebiyle göğsünün daraldığını bilmekteyiz.
98 Övgü ile Rabbinin yüceliğini ifade et, ve secde edenlerden ol!
99 Sana ölüm gelene kadar Rabbine kulluk et!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓـرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْاٰنٍ مُب۪ينٍ 1
رُبَمَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِم۪ينَ 2
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ 3
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ 4
مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ 5
وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ اِنَّكَ لَمَجْنُونٌۜ 6
لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ 7
مَا نُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ اِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُٓوا اِذاً مُنْظَر۪ينَ 8
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ 9
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي شِيَعِ الْاَوَّل۪ينَ 10
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ 11
كَذٰلِكَ نَسْلُكُهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۙ 12
لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْاَوَّل۪ينَ 13
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ 14
لَقَالُٓوا اِنَّمَا سُكِّرَتْ اَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ۟ 15
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ 16
وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۙ 17
اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ 18
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ 19
وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ 20
وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُـهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ 21
وَاَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِـحَ فَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَسْقَيْنَاكُمُوهُۚ وَمَٓا اَنْتُمْ لَهُ بِخَازِن۪ينَ 22
وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ 23
وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِم۪ينَ مِنْكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِر۪ينَ 24
وَاِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْۜ اِنَّهُ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ۟ 25
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍۚ 26
وَالْجَٓانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ 27
وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَراً مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ 28
فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ 29
فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ 30
اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ 31
قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا لَكَ اَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ 32
قَالَ لَمْ اَكُنْ لِاَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ 33
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌ 34
وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ 35
قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ 36
قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَۙ 37
اِلٰى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ 38
قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 39
اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ 40
قَالَ هٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَق۪يمٌ 41
اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ اِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاو۪ينَ 42
وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 43
لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍۜ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ۟ 44
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ 45
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ 46
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ 47
لَا يَمَسُّهُمْ ف۪يهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَج۪ينَ 48
نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ 49
وَاَنَّ عَذَاب۪ي هُوَ الْعَذَابُ الْاَل۪يمُ 50
وَنَبِّئْهُمْ عَنْ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَۢ 51
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ اِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ 52
قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ 53
قَالَ اَبَشَّرْتُمُون۪ي عَلٰٓى اَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ 54
قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ 55
قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ 56
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ 57
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ 58
اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 59
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟ 60
فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ 61
قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ 62
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ 63
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ 64
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِـعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ 65
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ 66
وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ 67
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ 68
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ 69
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ 70
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ 71
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ 72
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ 73
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ 74
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ 75
وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ 76
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ 77
وَاِنْ كَانَ اَصْحَابُ الْاَيْكَةِ لَظَالِم۪ينَۙ 78
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟ 79
وَلَقَدْ كَذَّبَ اَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَل۪ينَۙ 80
وَاٰتَيْنَاهُمْ اٰيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَۙ 81
وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً اٰمِن۪ينَ 82
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِح۪ينَۙ 83
فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَۜ 84
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَم۪يلَ 85
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ 86
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ 87
لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجاً مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِن۪ينَ 88
وَقُلْ اِنّ۪ٓي اَنَا النَّذ۪يرُ الْمُب۪ينُۚ 89
كَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِم۪ينَۙ 90
اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ 91
فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 92
عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ 93
فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ 94
اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ 95
اَلَّذ۪ينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ 96
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ 97
فَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ 98
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ 99
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓـرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْاٰنٍ مُب۪ينٍ
Elif, Lâm, Râ! İşte kitabın ayetleri ve apaçık Kur’an!
1
رُبَمَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِم۪ينَ
Kafirler bir zaman gelir ki müslüman olmayı şiddetle isterler.
2
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Onları bırak, yesinler, eğlensinler, beklentileri onları oyalasın. Nasıl olsa öğrenecekler.
3
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ
Bilinen bir yazgısı olmayan hiçbir ülkeyi yok etmedik.
4
مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ
Hiç bir ümmet ecelinin önüne geçemez ve erteleyemez.
5
وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ اِنَّكَ لَمَجْنُونٌۜ
Nitekim şöyle demişlerdi: - Ey kendisine zikir indirilen, kesinlikle sen delisin!
6
لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ
Eğer doğru söylüyorsan, bize melekleri getirmeli değil miydin?
7
مَا نُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ اِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُٓوا اِذاً مُنْظَر۪ينَ
Melekleri haksız yere indirmeyiz, indirince de onlara süre verilmez.
8
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Kur’an’ı şüphesiz biz indirdik. O’nu koruyacak olan da şüphesiz biziz.
9
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي شِيَعِ الْاَوَّل۪ينَ
Senden önce de geçmiş toplumlara elçiler göndermiştik.
10
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ
Onlara hiç bir elçi gelmedi ki onunla alay etmemiş olsunlar.
11
كَذٰلِكَ نَسْلُكُهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۙ
İşte biz onu suçluların kalplerine sokarız.
12
لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْاَوَّل۪ينَ
Onlar da öncekilerin yaptığı gibi ona inanmazlar.
13
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ
Onlara gökten bir kapı açsak da onlar oradan yukarı çıksalar bile,
14
لَقَالُٓوا اِنَّمَا سُكِّرَتْ اَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ۟
Yine de: “gözlerimiz bağlandı, belki de hepimiz büyülendik” derler.
15
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ
Gökte burçlar varettik ve onları bakanlar için süsledik.
16
وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۙ
Onu lanetlenmiş şeytanlardan koruduk.
17
اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ
Ancak kulak hırsızlığı yapmak isteyen olursa onu parlak bir ateş kovalar.
18
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ
Yeri de yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada her şeyden ölçülü olarak ürün verdik.
19
وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ
Orada sizin için ve sizin beslemediğiniz kimseler için geçimlikler belirledik.
20
وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُـهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ
Kaynağı yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Ancak biz onu belli bir ölçüye göre indiririz.
21
وَاَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِـحَ فَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَسْقَيْنَاكُمُوهُۚ وَمَٓا اَنْتُمْ لَهُ بِخَازِن۪ينَ
Sert rüzgarlar gönderdik, onunla sizi suladığımız suyu gökten indirdik. Siz onun sahibi değilsiniz.
22
وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ
Şüphesiz biz, hem hayat veririz hem de öldürürüz. Ebedi olan da biziz.
23
وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِم۪ينَ مِنْكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِر۪ينَ
Sizden önce geçenleri bildiğimiz gibi, sizden sonra gelecekleri de biliriz.
24
وَاِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْۜ اِنَّهُ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ۟
Kesinlikle, Rabbin onları bir araya toplayacaktır. Çünkü O, hakimdir, alimdir.
25
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍۚ
İnsanı, kuru bir çamurdan, olgunlaşmış bir balçıktan yarattık.
26
وَالْجَٓانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ
Daha önce de cinleri yakıp kavuran bir ateşten yaratmıştık.
27
وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَراً مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ
Rabbin, meleklere şöyle demişti: -Ben, kuru bir çamurdan, olgunlaşmış balçıktan bir beşer yaratacağım.
28
فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ
(29-31) Onu düzenleyip, canlandırdığım zaman, derhal onun için secdeye kapanınız. Meleklerin hepsi topluca secde etti. İblis hariç, O, büyüklendi ve secde edenlerle beraber olmadı.
29
فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ
(29-31) Onu düzenleyip, canlandırdığım zaman, derhal onun için secdeye kapanınız. Meleklerin hepsi topluca secde etti. İblis hariç, O, büyüklendi ve secde edenlerle beraber olmadı.
30
اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ
(29-31) Onu düzenleyip, canlandırdığım zaman, derhal onun için secdeye kapanınız. Meleklerin hepsi topluca secde etti. İblis hariç, O, büyüklendi ve secde edenlerle beraber olmadı.
31
قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا لَكَ اَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ
Allah: -Ey İblis, secde edenlerle beraber olmanı engelleyen nedir? dedi.
32
قَالَ لَمْ اَكُنْ لِاَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ
-Ben, kuru bir çamurdan, olgun bir balçıktan yarattığın bir beşere secde etmek için var olmadım, dedi.
33
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌ
- Defol oradan, sen kovuldun! dedi.
34
وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ
Hesap gününe kadar lanet sana!
35
قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
-Rabbim, dedi. Yeniden diriliş gününe kadar beni ertele.
36
قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَۙ
-Sen, ertelenenlerdensin! dedi.
37
اِلٰى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ
Vakti bilinen bir güne kadar..
38
قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
-Rabbim, dedi. (İblis) beni azdırdığın şey adına yemin ederim ki, yeryüzündekileri onlara süslü göstereceğim ve saptıracağım hepsini!
39
اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ
Ancak, içlerinde ihlas sahibi kulların hariç.
40
قَالَ هٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَق۪يمٌ
-Bu benim gösterdiğim dosdoğru yoldur, dedi.
41
اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ اِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاو۪ينَ
Senin, kullarım üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur, sana uyan azgınlar dışında.
42
وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Onların hepsine vaat olunan yer cehennemdir.
43
لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍۜ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ۟
Onun yedi kapısı vardır. Her kapısının kısımlara ayrılmış bölümleri vardır.
44
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ
Takva sahipleri, cennetlerde ve pınarlardadır.
45
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ
Esenlikle, güvenle girin oraya!
46
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
Biz, onların gönlündeki tüm kini söküp attık. Onlar, kardeşler olarak karşılıklı koltuklarda otururlar.
47
لَا يَمَسُّهُمْ ف۪يهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَج۪ينَ
Onlara, orada hiçbir yorgunluk ve zahmet hissetmeleri yoktur. Ve onlar, oradan hiç çıkarılmazlar.
48
نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ
-Kullarıma benim, çok bağışlayıcı ve merhametli olduğumu haber ver.
49
وَاَنَّ عَذَاب۪ي هُوَ الْعَذَابُ الْاَل۪يمُ
Azabıma gelince o acı bir azaptır.
50
وَنَبِّئْهُمْ عَنْ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَۢ
Onlara İbrahim’in misafirlerinden haber ver.
51
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ اِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ
Onun yanına girdikleri zaman: “Selam!“ demişlerdi. O da: “Biz, sizden endişe ediyoruz” demişti.
52
قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Onlar: -Endişelenme, biz sana bilgin bir erkek evlat müjdeliyoruz, dediler.
53
قَالَ اَبَشَّرْتُمُون۪ي عَلٰٓى اَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
-Bana ihtiyarlık gelmiş olduğu halde mi müjde veriyorsunuz? Neye dayanarak müjde veriyorsunuz? dedi
54
قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ
-Seni gerçekten müjdeliyoruz. Ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler.
55
قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ
-Rabbin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümidini keser? dedi.
56
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Ey elçiler asıl göreviniz nedir? dedi.
57
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
-Biz, günahkar bir topluma gönderildik, dediler.
58
اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
(59-60) Lût ailesini, -geride kalanlardan olması kesinleşen karısı dışında- hepsini kurtaracağız.
59
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟
(59-60) Lût ailesini, -geride kalanlardan olması kesinleşen karısı dışında- hepsini kurtaracağız.
60
فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ
Elçiler, Lût ailesine gelince:
61
قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
-Siz, tanınmayan kimselersiniz, dedi Lût.
62
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ
-Biz sana hakkında şüphe ettiklerini (azabı) getirdik.
63
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ
Sana hak olanı getirdik, şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.
64
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِـعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
Bu sebeple, gecenin bir saatinde aileni yola çıkar. Sen de onların arkasından git. Sizden hiç kimse arkasına bakmasın, emrolonduğunuz yere gidin.
65
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ
Ona, Sabahleyin onların arkasının kesilmiş olacağı hususunu da açıklamıştık.
66
وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ
Şehir halkı sevinçle geldi.
67
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ
Lût: -Bunlar benim misafirlerim, beni rezil etmeyin, dedi.
68
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ
Allah’tan korkun, beni utandırmayın.
69
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
-Biz sana insanları misafir etmeni yasaklamadık mı? dediler.
70
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ
-Eğer evlenecekseniz işte kızlarım! dedi.
71
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
Hayatına and olsun ki onlar sarhoşlukları içerisinde bocalayıp duruyorlar.
72
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ
Güneşin doğuşuyla birlikte onları bir çığlık yakaladı.
73
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ
Tavanlarını yerin dibine geçirdik. Üzerlerine de yağmur gibi pişmiş taşlar yağdırdık.
74
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ
İbret almak isteyenlere bu olayda işaretler vardır.
75
وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ
Orası işlek bir yol üstündedir.
76
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
Bunda müminler için de bir belge vardır.
77
وَاِنْ كَانَ اَصْحَابُ الْاَيْكَةِ لَظَالِم۪ينَۙ
Eyke halkı zalimlik etti.
78
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟
Biz de onlardan intikam aldık. Şüphesiz bu iki olay da apaçık (göz) önündedir.
79
وَلَقَدْ كَذَّبَ اَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَل۪ينَۙ
Hicr halkı da elçileri yalanlamışlardı.
80
وَاٰتَيْنَاهُمْ اٰيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَۙ
Onlara ayetlerimizi göndermiştik ama ondan yüz çevirmişlerdi.
81
وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً اٰمِن۪ينَ
Onlar, dağları oyarak güvenli evler yapıyorlardı.
82
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِح۪ينَۙ
Sabahladıklarında onları da bir çığlık yakalayıverdi.
83
فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَۜ
Kazandıkları onlara bir fayda sağlamadı.
84
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَم۪يلَ
Biz, gökleri, yeri ve arasındakileri ancak hak ile yarattık. Kıyamet elbette gelecektir. Öyleyse (kavminden) güzel bir ayrılışla ayrıl.
85
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ
Elbette, Rabbin, her şeyi yaratan ve bilendir.
86
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ
Sana, tekrarlanan yedi ayeti ve büyük Kur’an’ı verdik.
87
لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجاً مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِن۪ينَ
Onlardan bir kısmını faydalandırdığımız şeylere sakın gözünü dikme! Onlar için üzülme, müminler için şefkat kanatlarını indir!
88
وَقُلْ اِنّ۪ٓي اَنَا النَّذ۪يرُ الْمُب۪ينُۚ
Ve ben apaçık bir uyarıcıyım! de
89
كَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِم۪ينَۙ
Bölücülere indirdiğimiz gibi...
90
اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ
Onlar, Kur’an’ı parçalayan kimselerdir.
91
فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
(92-93) Rabbine andolsun ki, onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
92
عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ
(92-93) Rabbine andolsun ki, onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
93
فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ
Emrolunduğun şeyi açıkla ve müşriklerden yüz çevir!
94
اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ
Alaycılara karşı biz sana yeteriz.
95
اَلَّذ۪ينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Onlar, Allah ile beraber bir başka ilah tanıyorlar. İleride öğrenecekler!
96
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ
Onların söyledikleri şeyler sebebiyle göğsünün daraldığını bilmekteyiz.
97
فَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ
Övgü ile Rabbinin yüceliğini ifade et, ve secde edenlerden ol!
98
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ
Sana ölüm gelene kadar Rabbine kulluk et!
99

Sureler

Mealler
Nahl Suresi
Sonraki