Sureler
Mealler
Sonraki
Nahl Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Elif, Lam, Ra. Bunlar kitabın ve Kur'an'ı Mübin'in ayetleridir.
2 Kafirler bir zaman gelir ki müslüman olmayı isteyeceklerdir.
3 Bırak onları; yesinler, eğlensinler ve kendilerini emel, oyalayadursun. Sonra öğreneceklerdir.
4 Biz, hiç bir kasabayı bilinen bir yazısı olmaksızın helak etmedik.
5 Hiç bir ümmetin süresi öne geçmez, geciktiremezler de.
6 Dediler ki: Ey kendisine kitab indirilen kişi; sen, mutlaka delisin.
7 Doğru söyleyenlerden isen; bize, melekleri getirmeli değil misin?
8 Biz, melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman da kendilerine mühlet verilmez.
9 Muhakkak ki Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz.
10 Andolsun ki; senden önce çeşitli milletler içinde de peygamberler göndermiştik.
11 Onlara gelen her peygamberle alay ediyorlardı.
12 Biz, böylece onu suçluların kalbine sokarız.
13 Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar
14 Onlara gökten bir kapı açsak da çıkmaya koyulsalardı;
15 Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik, derlerdi.
16 Andolsun ki; Biz, gökte burçlar yaptık ve onları bakanlar için donattık.
17 Ve onları kovulmuş her şeytandan koruduk.
18 Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa; apaçık görülen bir ateş onu kovalar.
19 Yeri de döşeyip yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Ve orada her şeyden ölçülü olarak yetiştirdik.
20 Orada hem sizin için, hem de rızıklarını temin edemeyecekleriniz için geçimlikler meydana getirdik.
21 Hiç bir şey yoktur ki; hazinesi Bizim katımızda olmasın. Ve Biz, onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.
22 Rüzgarları da aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirip onunla sizi suladık. Yoksa siz onu biriktiremezdiniz.
23 Doğrusu Biz, hem diriltiriz, hem de öldürürüz. Hepsine varis de Biziz.
24 Andolsun ki; sizden öne geçenleri de Biz biliriz, geride kalanları da Biz biliriz.
25 Şüphe yok ki Rabbın, onları toplayacaktır. Gerçekten O, Hakim'dir, Alim'dir.
26 Andolsun ki Biz; insanı, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
27 Daha önce de cinnleri alevli ateşten yarattık.
28 Hani Rabbın meleklere demişti ki: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım.
29 Onu yapıp ruhumdan üflediğimde; siz derhal onun için secdeye kapanın.
30 Bunun üzerine meleklerin hepsi bütünüyle secde etti.
31 Ancak İblis secde edenlerle beraber olmaktan çekinerek dayattı.
32 Buyurdu ki: Ey İblis, sen neden secde edenlerle beraber değildin?
33 Ben, dedi: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın insana secde etmem.
34 Buyurdu ki: Öyleyse çık oradan. Sen, artık kovulmuş birisin.
35 Muhakkak ki ceza gününe kadar la'net sanadır.
36 Dedi ki: Rabbım; beni hiç olmazsa tekrar dirilecekleri güne kadar ertele,
37 Buyurdu ki: Şüphesiz sen ertelenenlerdensin.
38 Bilinen gün gelene kadar.
39 Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım.
40 Ancak içlerinden ihlas verilen kulların müstesna.
41 Buyurdu ki: İşte, Benim taahhüd ettiğim dosdoğru yol budur.
42 Muhakkak ki kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olmaz. Ancak sana uyan sapıklar müstesna.
43 Şüphesiz onların hepsine vaadolunan yer, cehennemdir.
44 Onun yedi kapısı vardır. Ve her kapıdan onların girecekleri bir kısım vardır.
45 Müttakiler ise; muhakkak ki cennetler ve pınarlar içindedirler.
46 Selametle ve güven içinde girin oraya.
47 Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık. Artık onlar kardeş olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar.
48 Onlara orada hiç bir yorgunluk ve zahmet değmez. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
49 Kullarıma bildir ki: Muhakkak Benim Ben, Gafur, Rahim olan.
50 Ve muhakkak ki azabım da elem verici bir azabtır.
51 Hem onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.
52 Onun yanına girip: Selam demişlerdi. O da: Doğrusu biz, sizden endişe ediyoruz, demişti.
53 Demişlerdi ki: Korkma, biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik.
54 Ben, kocamışken mi bana müjde veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjdeliyorsunuz? dedi.
55 Dediler ki: Seni gerçekten müjdeliyoruz, öyleyse ümidini kesenlerden olma.
56 Dedi ki: Sapıklardan başka Rabbının rahmetinden kim ümidini keser?
57 Ey elçiler; gerçek işiniz nedir? dedi.
58 Dediler ki: Biz, günahkar bir kavme gönderildik.
59 Şu kadar var ki Lut ailesi bunların dışındadır. Biz, onların hepsini behemehal kurtaracağız.
60 Karısı müstesna. Karısının geride kalanlar arasında bulunmasını takdir ettik.
61 Elçiler Lut ailesine varınca;
62 Lut: Doğrusu siz, tanınmamış kimselersiniz, dedi.
63 Onlar da: Biz, sana sadece onların şüphe edip durdukları azabı getirdik.
64 Gerçekle geldik sana. Biz, şüphesiz doğru söyleyenleriz, dediler.
65 O halde geceleyin bir ara aileni yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiç biriniz arkaya bakmasın ve emrolunduğunuz yere doğru yürüyün, demişlerdi.
66 Böylece ona bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlayacaklarını bildirdik.
67 Şehir halkı sevinerek geldiler.
68 Dedi ki: Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni mahcub etmeyin.
69 Allah'tan korkun da beni rezil etmeyin.
70 Dediler ki: Biz seni alemlerden men'etmemiş miydik?
71 Dedi ki: Yapacaksanız işte bunlar, benim kızlarım.
72 Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde muhakkak serseri bir halde idiler.
73 Tan yeri ağarırken çığlık onları yakalayıverdi.
74 Ülkelerinin üstünü altına getirdi. Üzerlerine sert taş yağdırdık.
75 Bunda görebilenler için ayetler vardır.
76 O yerler, işlek yollar üzerinde hala durmaktadır.
77 Muhakkak ki bunda, inananlar için ayetler vardır.
78 Ormanlık yerde oturanlar da gerçekten zalim kimselerdi.
79 Bunun için onlardan öc aldık. Her ikisi de hala işlek bir yol üzerindedir
80 Andolsun ki Hicr ahalisi de peygamberlerini yalanlamışlardı.
81 Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde yüz çevirmişlerdi.
82 Onlar, dağlardan emin evler yontup oyarlardı.
83 Sabaha karşı çığlık onları da yakalayıverdi.
84 Binaenaleyh yaptıkları da kendilerine bir fayda sağlamadı.
85 Gökleri, yeri ve aralarındakini ancak hak ile yarattık. Kıyamet günü, muhakkak gelecektir. O halde sen yumuşak ve iyi davran.
86 Muhakkak ki senin Rabbın, yaratan ve bilendir.
87 Doğrusu sana; Biz, tekrarlanan yediyi ve şu Kur'an'ı verdik.
88 Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe gözlerini dikme ve onlara üzülme. İnananlara kanat ger.
89 De ki: Ben apaçık bir uyarıcıyım.
90 Tıpkı o bölüşenlere indirdiğimiz gibi.
91 Onlar ki; Kur'an'ı parçalara ayırmışlardı.
92 Rabbına andolsun ki; onların hepsine birden mutlaka soracağız;
93 Yapmakta oldukları şeyleri.
94 Sen; emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.
95 O alaycılara karşı muhakkak ki Biz, sana yeteriz.
96 Onlar ki; Allah'la beraber başka bir tanrı edinirler. Onlar yakında bileceklerdir.
97 Andolsun; onların söylediğinden dolayı kalbinin sıkıldığını biliyoruz.
98 Sen, hemen Rabbını hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.
99 Ve sana yakin gelinceye kadar Rabbına ibadet et.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓـرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْاٰنٍ مُب۪ينٍ 1
رُبَمَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِم۪ينَ 2
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ 3
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ 4
مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ 5
وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ اِنَّكَ لَمَجْنُونٌۜ 6
لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ 7
مَا نُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ اِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُٓوا اِذاً مُنْظَر۪ينَ 8
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ 9
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي شِيَعِ الْاَوَّل۪ينَ 10
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ 11
كَذٰلِكَ نَسْلُكُهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۙ 12
لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْاَوَّل۪ينَ 13
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ 14
لَقَالُٓوا اِنَّمَا سُكِّرَتْ اَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ۟ 15
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ 16
وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۙ 17
اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ 18
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ 19
وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ 20
وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُـهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ 21
وَاَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِـحَ فَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَسْقَيْنَاكُمُوهُۚ وَمَٓا اَنْتُمْ لَهُ بِخَازِن۪ينَ 22
وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ 23
وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِم۪ينَ مِنْكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِر۪ينَ 24
وَاِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْۜ اِنَّهُ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ۟ 25
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍۚ 26
وَالْجَٓانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ 27
وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَراً مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ 28
فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ 29
فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ 30
اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ 31
قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا لَكَ اَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ 32
قَالَ لَمْ اَكُنْ لِاَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ 33
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌ 34
وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ 35
قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ 36
قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَۙ 37
اِلٰى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ 38
قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 39
اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ 40
قَالَ هٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَق۪يمٌ 41
اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ اِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاو۪ينَ 42
وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 43
لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍۜ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ۟ 44
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ 45
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ 46
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ 47
لَا يَمَسُّهُمْ ف۪يهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَج۪ينَ 48
نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ 49
وَاَنَّ عَذَاب۪ي هُوَ الْعَذَابُ الْاَل۪يمُ 50
وَنَبِّئْهُمْ عَنْ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَۢ 51
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ اِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ 52
قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ 53
قَالَ اَبَشَّرْتُمُون۪ي عَلٰٓى اَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ 54
قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ 55
قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ 56
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ 57
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ 58
اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 59
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟ 60
فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ 61
قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ 62
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ 63
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ 64
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِـعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ 65
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ 66
وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ 67
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ 68
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ 69
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ 70
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ 71
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ 72
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ 73
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ 74
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ 75
وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ 76
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ 77
وَاِنْ كَانَ اَصْحَابُ الْاَيْكَةِ لَظَالِم۪ينَۙ 78
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟ 79
وَلَقَدْ كَذَّبَ اَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَل۪ينَۙ 80
وَاٰتَيْنَاهُمْ اٰيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَۙ 81
وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً اٰمِن۪ينَ 82
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِح۪ينَۙ 83
فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَۜ 84
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَم۪يلَ 85
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ 86
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ 87
لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجاً مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِن۪ينَ 88
وَقُلْ اِنّ۪ٓي اَنَا النَّذ۪يرُ الْمُب۪ينُۚ 89
كَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِم۪ينَۙ 90
اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ 91
فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 92
عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ 93
فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ 94
اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ 95
اَلَّذ۪ينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ 96
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ 97
فَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ 98
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ 99
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓـرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْاٰنٍ مُب۪ينٍ
Elif, Lam, Ra. Bunlar kitabın ve Kur'an'ı Mübin'in ayetleridir.
1
رُبَمَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِم۪ينَ
Kafirler bir zaman gelir ki müslüman olmayı isteyeceklerdir.
2
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Bırak onları; yesinler, eğlensinler ve kendilerini emel, oyalayadursun. Sonra öğreneceklerdir.
3
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ
Biz, hiç bir kasabayı bilinen bir yazısı olmaksızın helak etmedik.
4
مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ
Hiç bir ümmetin süresi öne geçmez, geciktiremezler de.
5
وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ اِنَّكَ لَمَجْنُونٌۜ
Dediler ki: Ey kendisine kitab indirilen kişi; sen, mutlaka delisin.
6
لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ
Doğru söyleyenlerden isen; bize, melekleri getirmeli değil misin?
7
مَا نُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ اِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُٓوا اِذاً مُنْظَر۪ينَ
Biz, melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman da kendilerine mühlet verilmez.
8
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Muhakkak ki Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz.
9
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي شِيَعِ الْاَوَّل۪ينَ
Andolsun ki; senden önce çeşitli milletler içinde de peygamberler göndermiştik.
10
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ
Onlara gelen her peygamberle alay ediyorlardı.
11
كَذٰلِكَ نَسْلُكُهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۙ
Biz, böylece onu suçluların kalbine sokarız.
12
لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْاَوَّل۪ينَ
Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar
13
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ
Onlara gökten bir kapı açsak da çıkmaya koyulsalardı;
14
لَقَالُٓوا اِنَّمَا سُكِّرَتْ اَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ۟
Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik, derlerdi.
15
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ
Andolsun ki; Biz, gökte burçlar yaptık ve onları bakanlar için donattık.
16
وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۙ
Ve onları kovulmuş her şeytandan koruduk.
17
اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ
Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa; apaçık görülen bir ateş onu kovalar.
18
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ
Yeri de döşeyip yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Ve orada her şeyden ölçülü olarak yetiştirdik.
19
وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ
Orada hem sizin için, hem de rızıklarını temin edemeyecekleriniz için geçimlikler meydana getirdik.
20
وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُـهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ
Hiç bir şey yoktur ki; hazinesi Bizim katımızda olmasın. Ve Biz, onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.
21
وَاَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِـحَ فَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَسْقَيْنَاكُمُوهُۚ وَمَٓا اَنْتُمْ لَهُ بِخَازِن۪ينَ
Rüzgarları da aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirip onunla sizi suladık. Yoksa siz onu biriktiremezdiniz.
22
وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ
Doğrusu Biz, hem diriltiriz, hem de öldürürüz. Hepsine varis de Biziz.
23
وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِم۪ينَ مِنْكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِر۪ينَ
Andolsun ki; sizden öne geçenleri de Biz biliriz, geride kalanları da Biz biliriz.
24
وَاِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْۜ اِنَّهُ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ۟
Şüphe yok ki Rabbın, onları toplayacaktır. Gerçekten O, Hakim'dir, Alim'dir.
25
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍۚ
Andolsun ki Biz; insanı, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
26
وَالْجَٓانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ
Daha önce de cinnleri alevli ateşten yarattık.
27
وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَراً مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ
Hani Rabbın meleklere demişti ki: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım.
28
فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ
Onu yapıp ruhumdan üflediğimde; siz derhal onun için secdeye kapanın.
29
فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ
Bunun üzerine meleklerin hepsi bütünüyle secde etti.
30
اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ
Ancak İblis secde edenlerle beraber olmaktan çekinerek dayattı.
31
قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا لَكَ اَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ
Buyurdu ki: Ey İblis, sen neden secde edenlerle beraber değildin?
32
قَالَ لَمْ اَكُنْ لِاَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ
Ben, dedi: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın insana secde etmem.
33
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌ
Buyurdu ki: Öyleyse çık oradan. Sen, artık kovulmuş birisin.
34
وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ
Muhakkak ki ceza gününe kadar la'net sanadır.
35
قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Dedi ki: Rabbım; beni hiç olmazsa tekrar dirilecekleri güne kadar ertele,
36
قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَۙ
Buyurdu ki: Şüphesiz sen ertelenenlerdensin.
37
اِلٰى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ
Bilinen gün gelene kadar.
38
قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım.
39
اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ
Ancak içlerinden ihlas verilen kulların müstesna.
40
قَالَ هٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَق۪يمٌ
Buyurdu ki: İşte, Benim taahhüd ettiğim dosdoğru yol budur.
41
اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ اِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاو۪ينَ
Muhakkak ki kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olmaz. Ancak sana uyan sapıklar müstesna.
42
وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Şüphesiz onların hepsine vaadolunan yer, cehennemdir.
43
لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍۜ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ۟
Onun yedi kapısı vardır. Ve her kapıdan onların girecekleri bir kısım vardır.
44
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ
Müttakiler ise; muhakkak ki cennetler ve pınarlar içindedirler.
45
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ
Selametle ve güven içinde girin oraya.
46
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık. Artık onlar kardeş olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar.
47
لَا يَمَسُّهُمْ ف۪يهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَج۪ينَ
Onlara orada hiç bir yorgunluk ve zahmet değmez. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
48
نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ
Kullarıma bildir ki: Muhakkak Benim Ben, Gafur, Rahim olan.
49
وَاَنَّ عَذَاب۪ي هُوَ الْعَذَابُ الْاَل۪يمُ
Ve muhakkak ki azabım da elem verici bir azabtır.
50
وَنَبِّئْهُمْ عَنْ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَۢ
Hem onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.
51
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ اِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ
Onun yanına girip: Selam demişlerdi. O da: Doğrusu biz, sizden endişe ediyoruz, demişti.
52
قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Demişlerdi ki: Korkma, biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik.
53
قَالَ اَبَشَّرْتُمُون۪ي عَلٰٓى اَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
Ben, kocamışken mi bana müjde veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjdeliyorsunuz? dedi.
54
قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ
Dediler ki: Seni gerçekten müjdeliyoruz, öyleyse ümidini kesenlerden olma.
55
قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ
Dedi ki: Sapıklardan başka Rabbının rahmetinden kim ümidini keser?
56
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Ey elçiler; gerçek işiniz nedir? dedi.
57
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
Dediler ki: Biz, günahkar bir kavme gönderildik.
58
اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Şu kadar var ki Lut ailesi bunların dışındadır. Biz, onların hepsini behemehal kurtaracağız.
59
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟
Karısı müstesna. Karısının geride kalanlar arasında bulunmasını takdir ettik.
60
فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ
Elçiler Lut ailesine varınca;
61
قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Lut: Doğrusu siz, tanınmamış kimselersiniz, dedi.
62
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ
Onlar da: Biz, sana sadece onların şüphe edip durdukları azabı getirdik.
63
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ
Gerçekle geldik sana. Biz, şüphesiz doğru söyleyenleriz, dediler.
64
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِـعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
O halde geceleyin bir ara aileni yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiç biriniz arkaya bakmasın ve emrolunduğunuz yere doğru yürüyün, demişlerdi.
65
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ
Böylece ona bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlayacaklarını bildirdik.
66
وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ
Şehir halkı sevinerek geldiler.
67
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ
Dedi ki: Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni mahcub etmeyin.
68
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ
Allah'tan korkun da beni rezil etmeyin.
69
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
Dediler ki: Biz seni alemlerden men'etmemiş miydik?
70
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ
Dedi ki: Yapacaksanız işte bunlar, benim kızlarım.
71
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde muhakkak serseri bir halde idiler.
72
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ
Tan yeri ağarırken çığlık onları yakalayıverdi.
73
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ
Ülkelerinin üstünü altına getirdi. Üzerlerine sert taş yağdırdık.
74
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ
Bunda görebilenler için ayetler vardır.
75
وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ
O yerler, işlek yollar üzerinde hala durmaktadır.
76
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
Muhakkak ki bunda, inananlar için ayetler vardır.
77
وَاِنْ كَانَ اَصْحَابُ الْاَيْكَةِ لَظَالِم۪ينَۙ
Ormanlık yerde oturanlar da gerçekten zalim kimselerdi.
78
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟
Bunun için onlardan öc aldık. Her ikisi de hala işlek bir yol üzerindedir
79
وَلَقَدْ كَذَّبَ اَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَل۪ينَۙ
Andolsun ki Hicr ahalisi de peygamberlerini yalanlamışlardı.
80
وَاٰتَيْنَاهُمْ اٰيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَۙ
Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde yüz çevirmişlerdi.
81
وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً اٰمِن۪ينَ
Onlar, dağlardan emin evler yontup oyarlardı.
82
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِح۪ينَۙ
Sabaha karşı çığlık onları da yakalayıverdi.
83
فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَۜ
Binaenaleyh yaptıkları da kendilerine bir fayda sağlamadı.
84
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَم۪يلَ
Gökleri, yeri ve aralarındakini ancak hak ile yarattık. Kıyamet günü, muhakkak gelecektir. O halde sen yumuşak ve iyi davran.
85
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ
Muhakkak ki senin Rabbın, yaratan ve bilendir.
86
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ
Doğrusu sana; Biz, tekrarlanan yediyi ve şu Kur'an'ı verdik.
87
لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجاً مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِن۪ينَ
Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe gözlerini dikme ve onlara üzülme. İnananlara kanat ger.
88
وَقُلْ اِنّ۪ٓي اَنَا النَّذ۪يرُ الْمُب۪ينُۚ
De ki: Ben apaçık bir uyarıcıyım.
89
كَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِم۪ينَۙ
Tıpkı o bölüşenlere indirdiğimiz gibi.
90
اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ
Onlar ki; Kur'an'ı parçalara ayırmışlardı.
91
فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Rabbına andolsun ki; onların hepsine birden mutlaka soracağız;
92
عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Yapmakta oldukları şeyleri.
93
فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ
Sen; emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.
94
اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ
O alaycılara karşı muhakkak ki Biz, sana yeteriz.
95
اَلَّذ۪ينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Onlar ki; Allah'la beraber başka bir tanrı edinirler. Onlar yakında bileceklerdir.
96
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ
Andolsun; onların söylediğinden dolayı kalbinin sıkıldığını biliyoruz.
97
فَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ
Sen, hemen Rabbını hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.
98
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ
Ve sana yakin gelinceye kadar Rabbına ibadet et.
99

Sureler

Mealler
Nahl Suresi
Sonraki