Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'a boyun eğer. Üstün olan ve doğru kararlar veren O’dur.
2 Ehl-i Kitaptan[1*] ayetleri görmezlikten gelenleri(kafirleri), ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur[2*]. Siz, çıkacaklarını sanmıyordunuz; onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanıyorlardı. Allah, kalplerine korku salarak onlara beklemedikleri yerden geldi[3*]. Evlerini kendi elleriyle ve müminlerin elleriyle yıkıyorlardı[4*]. Ey ileri görüşlüler; bundan ders alın.
3 Allah, sürgünü yazmasaydı[*], dünyada onlara başka şekilde azap ederdi. Onlara Ahirette ateş azabı da vardır.
4 Bunun sebebi, Allah’ın ve Elçisinin karşısında yer almalarıdır. Kim Allah’ın karşısında yer alırsa, Allah'ın ona vereceği ceza pek ağır olur.
5 Onlara ait bir hurma ağacını kesmeniz veya kökleri üzerinde dikili bırakmanız[1*], Allah'ın onayı ile olmuştur[2*]. Bu, yoldan çıkanları cezalandırmak içindir.
6 Ey inanıp güvenenler! Allah'ın elçisine fey[*] olarak verdiği şeyler için siz, ne at ne de deve koşturdunuz . Ama Allah, elçilerini, tercih ettiği kimselere üstün kılar. Allah, her şeye ölçü koyar.
7 Allah'ın, o kentlerin halkından alıp Elçisine fey olarak verdiği şeyler; Allah için, elçisi ve yakınları için, yetimler, çaresizler ve yolcular içindir. Böylece onlar, içinizden zenginler arasında dolaşan bir servet haline gelmez. Elçi size ne verirse onu alın ve sizi neden men ederse ondan geri durun. Allah'tan çekinerek korunun; Allah'ın cezası pek ağır olur
8 O mallar, özellikle Allah’ın ikramını ve rızasını elde etme, bir de Allah’a[*] ve Elçisine yardım etme arzusu taşıdıklarından dolayı, yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan muhacirler (göçmenler) içindir. Özü sözü doğru olanlar işte onlardır.
9 Onlardan önce Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olanlar (ensar), kendilerine sığınanları severler; onlara verilen bu (feyden) mallardan dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Ellerinde bir şey olmasa bile onları kendilerine tercih ederler. İçlerinde olan kıskançlıklardan korunanlar umduklarına kavuşacak olanlardır.
10 Sonradan gelecek olanlar şöyle derler: "Sahibimiz (Rabbimiz)! Bizi ve bizden önce inanıp güvenmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı bir kin oluşturma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen çok şefkatlisin ve ikramın boldur".
11 Münafıklık (iki yüzlülük) edenleri hiç görmedin mi; Ehl-i Kitaptan[*] ayetleri görmezden gelen kardeşlerine şöyle diyorlar: "Buradan siz çıkarılırsanız biz de sizinle çıkarız; sizin karşınızda yer alan kimseye boyun eğmeyiz. Sizinle çatışmaya girilirse kesinlikle yanınızda oluruz." Allah şahittir ki onlar yalancı kimselerdir.
12 Onlar çıkarılsalar, bunlar onlarla beraber çıkmazlar. Onlarla çatışmaya girilse yanlarında yer almazlar. Yanlarında yer alsalar geri dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine de kimse yardım etmez.
13 Sizden duydukları korku, Allah korkusundan daha güçlü bir şekilde içlerini titretmektedir. Çünkü onlar, anlayışsız bir topluluktur.
14 Onlar, surla çevrili yerlerde veya duvarların arkasında olmadıkça size karşı toplu halde çatışmaya girmezler. Kendi aralarında şiddetli çekişme içindedirler. Onları birlikte sanırsın ama gönülleri farklı farklıldır. Bu, akıllarını kullanmayan bir topluluk olmalarından dolayıdır.
15 Bunların davranışı, kendilerinden kısa bir süre önce yaptıklarının cezasını tadanların davranışı gibidir. Bunların da hak ettiği acıklı bir azaptır.
16 Bunlar şeytan gibidirler; şeytan insana: "Görmezlikten gel (kafir ol)” der, o da görmezlikten gelirse, (şeytan) bu kez şöyle demeye başlar: "Benim seninle ilgim olmaz; ben varlıkların Sahibi olan Allah'tan korkarım."
17 İkisinin de varacağı son yer cehennemdir; orada ölümsüz olacaklardır. Yanlış yapanların cezası işte budur.
18 Ey inanıp güvenenler (müminler)! Allah'tan çekinerek kendinizi koruyun. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın; Allah'tan çekinerek kendinizi koruyun çünkü Allah yaptıklarınızın iç yüzünü bilir.
19 Allah'ı unutanlar gibi olmayın. Allah böylelerine kendilerini unutturur[*]. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.
20 Ateş ahalisi ile cennet ahalisi bir değildir. Cennet ahalisinin tamamı başarılı olmuş kimselerdir.
21 Bu Kur'ân’ı bir dağa indirseydik Allah korkusundan baş eğip parça parça olduğunu görürdün. Bunlar insanlar için oluşturduğumuz örneklerdir; belki düşünürler.
22 O, Allah’tır; kendinden başka ilah olmayan, görülmeyeni de görüleni de bilendir. İyiliği sonsuz, ikramı bol olan O’dur.
23 O, Allah’tır; kendinden başka ilah olmayan, bütün yetkiyi elinde tutan, yaptığını tertemiz yapan, esenlik ve güvenlik veren, güven veren, görüp gözeten, her şeyden üstün olan, buyruğunu her şeye geçiren, büyüklenmeyi hak edendir. Allah, onların ortak saydıklarından uzaktır.
24 O, Allah’tır; yaratandır. Yarattığını farklı farklı yaratan ve şekil verendir. En güzel isimler (sıfatlar) O’nundur. Göklerde ve yerde her şey, O'na boyun eğer. O üstündür, doğru kararlar verir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 1
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَخْرَجَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ دِيَارِهِمْ لِاَوَّلِ الْحَشْرِۜ مَا ظَنَنْتُمْ اَنْ يَخْرُجُوا وَظَنُّٓوا اَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَاَتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُمْ بِاَيْد۪يهِمْ وَاَيْدِي الْمُؤْمِن۪ينَ فَاعْتَبِرُوا يَٓا اُو۬لِي الْاَبْصَارِ 2
وَلَوْلَٓا اَنْ كَتَبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَٓاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَاۜ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ 3
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ شَٓاقُّوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۚ وَمَنْ يُشَٓاقِّ اللّٰهَ فَاِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ 4
مَا قَطَعْتُمْ مِنْ ل۪ينَةٍ اَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَٓائِمَةً عَلٰٓى اُصُولِهَا فَبِاِذْنِ اللّٰهِ وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِق۪ينَ 5
وَمَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْهُمْ فَمَٓا اَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 6
مَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰى فَلِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْاَغْنِيَٓاءِ مِنْكُمْۜ وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ 7
لِلْفُقَـرَٓاءِ الْمُهَاجِر۪ينَ الَّذ۪ينَ اُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناً وَيَنْصُرُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَۚ 8
وَالَّذ۪ينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَالْا۪يمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ ف۪ي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّٓا اُو۫تُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَۚ 9
وَالَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّـنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ 10
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِاِخْوَانِهِمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُط۪يعُ ف۪يكُمْ اَحَداً اَبَداًۚ وَاِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ 11
لَئِنْ اُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْۚ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْۚ وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْاَدْبَارَ۠ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ 12
لَاَنْتُمْ اَشَدُّ رَهْبَةً ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنَ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ 13
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَم۪يعاً اِلَّا ف۪ي قُرًى مُحَصَّنَةٍ اَوْ مِنْ وَرَٓاءِ جُدُرٍۜ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَد۪يدٌۜ تَحْسَبُهُمْ جَم۪يعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتّٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَۚ 14
كَمَثَلِ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَر۪يباً ذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۚ 15
كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ اِذْ قَالَ لِلْاِنْسَانِ اكْفُرْۚ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِنْكَ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ 16
فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَٓا اَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَ۟ 17
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ 18
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ 19
لَا يَسْتَـو۪ٓي اَصْحَابُ النَّارِ وَاَصْحَابُ الْجَنَّةِۜ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْـفَٓائِزُونَ 20
لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعاً مُتَصَدِّعاً مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ 21
هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِۚ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّح۪يمُ 22
هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَز۪يزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ 23
هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۜ يُسَبِّـحُ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 24
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'a boyun eğer. Üstün olan ve doğru kararlar veren O’dur.
1
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَخْرَجَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ دِيَارِهِمْ لِاَوَّلِ الْحَشْرِۜ مَا ظَنَنْتُمْ اَنْ يَخْرُجُوا وَظَنُّٓوا اَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَاَتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُمْ بِاَيْد۪يهِمْ وَاَيْدِي الْمُؤْمِن۪ينَ فَاعْتَبِرُوا يَٓا اُو۬لِي الْاَبْصَارِ
Ehl-i Kitaptan[1*] ayetleri görmezlikten gelenleri(kafirleri), ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur[2*]. Siz, çıkacaklarını sanmıyordunuz; onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanıyorlardı. Allah, kalplerine korku salarak onlara beklemedikleri yerden geldi[3*]. Evlerini kendi elleriyle ve müminlerin elleriyle yıkıyorlardı[4*]. Ey ileri görüşlüler; bundan ders alın.
2
وَلَوْلَٓا اَنْ كَتَبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَٓاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَاۜ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ
Allah, sürgünü yazmasaydı[*], dünyada onlara başka şekilde azap ederdi. Onlara Ahirette ateş azabı da vardır.
3
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ شَٓاقُّوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۚ وَمَنْ يُشَٓاقِّ اللّٰهَ فَاِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Bunun sebebi, Allah’ın ve Elçisinin karşısında yer almalarıdır. Kim Allah’ın karşısında yer alırsa, Allah'ın ona vereceği ceza pek ağır olur.
4
مَا قَطَعْتُمْ مِنْ ل۪ينَةٍ اَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَٓائِمَةً عَلٰٓى اُصُولِهَا فَبِاِذْنِ اللّٰهِ وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِق۪ينَ
Onlara ait bir hurma ağacını kesmeniz veya kökleri üzerinde dikili bırakmanız[1*], Allah'ın onayı ile olmuştur[2*]. Bu, yoldan çıkanları cezalandırmak içindir.
5
وَمَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْهُمْ فَمَٓا اَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Ey inanıp güvenenler! Allah'ın elçisine fey[*] olarak verdiği şeyler için siz, ne at ne de deve koşturdunuz . Ama Allah, elçilerini, tercih ettiği kimselere üstün kılar. Allah, her şeye ölçü koyar.
6
مَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰى فَلِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْاَغْنِيَٓاءِ مِنْكُمْۜ وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ
Allah'ın, o kentlerin halkından alıp Elçisine fey olarak verdiği şeyler; Allah için, elçisi ve yakınları için, yetimler, çaresizler ve yolcular içindir. Böylece onlar, içinizden zenginler arasında dolaşan bir servet haline gelmez. Elçi size ne verirse onu alın ve sizi neden men ederse ondan geri durun. Allah'tan çekinerek korunun; Allah'ın cezası pek ağır olur
7
لِلْفُقَـرَٓاءِ الْمُهَاجِر۪ينَ الَّذ۪ينَ اُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناً وَيَنْصُرُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَۚ
O mallar, özellikle Allah’ın ikramını ve rızasını elde etme, bir de Allah’a[*] ve Elçisine yardım etme arzusu taşıdıklarından dolayı, yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan muhacirler (göçmenler) içindir. Özü sözü doğru olanlar işte onlardır.
8
وَالَّذ۪ينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَالْا۪يمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ ف۪ي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّٓا اُو۫تُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَۚ
Onlardan önce Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olanlar (ensar), kendilerine sığınanları severler; onlara verilen bu (feyden) mallardan dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Ellerinde bir şey olmasa bile onları kendilerine tercih ederler. İçlerinde olan kıskançlıklardan korunanlar umduklarına kavuşacak olanlardır.
9
وَالَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّـنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟
Sonradan gelecek olanlar şöyle derler: "Sahibimiz (Rabbimiz)! Bizi ve bizden önce inanıp güvenmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı bir kin oluşturma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen çok şefkatlisin ve ikramın boldur".
10
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِاِخْوَانِهِمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُط۪يعُ ف۪يكُمْ اَحَداً اَبَداًۚ وَاِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Münafıklık (iki yüzlülük) edenleri hiç görmedin mi; Ehl-i Kitaptan[*] ayetleri görmezden gelen kardeşlerine şöyle diyorlar: "Buradan siz çıkarılırsanız biz de sizinle çıkarız; sizin karşınızda yer alan kimseye boyun eğmeyiz. Sizinle çatışmaya girilirse kesinlikle yanınızda oluruz." Allah şahittir ki onlar yalancı kimselerdir.
11
لَئِنْ اُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْۚ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْۚ وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْاَدْبَارَ۠ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ
Onlar çıkarılsalar, bunlar onlarla beraber çıkmazlar. Onlarla çatışmaya girilse yanlarında yer almazlar. Yanlarında yer alsalar geri dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine de kimse yardım etmez.
12
لَاَنْتُمْ اَشَدُّ رَهْبَةً ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنَ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ
Sizden duydukları korku, Allah korkusundan daha güçlü bir şekilde içlerini titretmektedir. Çünkü onlar, anlayışsız bir topluluktur.
13
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَم۪يعاً اِلَّا ف۪ي قُرًى مُحَصَّنَةٍ اَوْ مِنْ وَرَٓاءِ جُدُرٍۜ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَد۪يدٌۜ تَحْسَبُهُمْ جَم۪يعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتّٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَۚ
Onlar, surla çevrili yerlerde veya duvarların arkasında olmadıkça size karşı toplu halde çatışmaya girmezler. Kendi aralarında şiddetli çekişme içindedirler. Onları birlikte sanırsın ama gönülleri farklı farklıldır. Bu, akıllarını kullanmayan bir topluluk olmalarından dolayıdır.
14
كَمَثَلِ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَر۪يباً ذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۚ
Bunların davranışı, kendilerinden kısa bir süre önce yaptıklarının cezasını tadanların davranışı gibidir. Bunların da hak ettiği acıklı bir azaptır.
15
كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ اِذْ قَالَ لِلْاِنْسَانِ اكْفُرْۚ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِنْكَ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ
Bunlar şeytan gibidirler; şeytan insana: "Görmezlikten gel (kafir ol)” der, o da görmezlikten gelirse, (şeytan) bu kez şöyle demeye başlar: "Benim seninle ilgim olmaz; ben varlıkların Sahibi olan Allah'tan korkarım."
16
فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَٓا اَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَ۟
İkisinin de varacağı son yer cehennemdir; orada ölümsüz olacaklardır. Yanlış yapanların cezası işte budur.
17
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Ey inanıp güvenenler (müminler)! Allah'tan çekinerek kendinizi koruyun. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın; Allah'tan çekinerek kendinizi koruyun çünkü Allah yaptıklarınızın iç yüzünü bilir.
18
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Allah'ı unutanlar gibi olmayın. Allah böylelerine kendilerini unutturur[*]. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.
19
لَا يَسْتَـو۪ٓي اَصْحَابُ النَّارِ وَاَصْحَابُ الْجَنَّةِۜ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْـفَٓائِزُونَ
Ateş ahalisi ile cennet ahalisi bir değildir. Cennet ahalisinin tamamı başarılı olmuş kimselerdir.
20
لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعاً مُتَصَدِّعاً مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Bu Kur'ân’ı bir dağa indirseydik Allah korkusundan baş eğip parça parça olduğunu görürdün. Bunlar insanlar için oluşturduğumuz örneklerdir; belki düşünürler.
21
هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِۚ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّح۪يمُ
O, Allah’tır; kendinden başka ilah olmayan, görülmeyeni de görüleni de bilendir. İyiliği sonsuz, ikramı bol olan O’dur.
22
هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَز۪يزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
O, Allah’tır; kendinden başka ilah olmayan, bütün yetkiyi elinde tutan, yaptığını tertemiz yapan, esenlik ve güvenlik veren, güven veren, görüp gözeten, her şeyden üstün olan, buyruğunu her şeye geçiren, büyüklenmeyi hak edendir. Allah, onların ortak saydıklarından uzaktır.
23
هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۜ يُسَبِّـحُ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
O, Allah’tır; yaratandır. Yarattığını farklı farklı yaratan ve şekil verendir. En güzel isimler (sıfatlar) O’nundur. Göklerde ve yerde her şey, O'na boyun eğer. O üstündür, doğru kararlar verir.
24

Sureler

Mealler