Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Göklerde ve yerde olan herşey, Allah'ın sınırsız şanını yüceltir. O her zaman üstün gelen ve herşeyi yerli yerince yapandır.
2 O Allah ki, bize de kitap gönderildi diyen, gerçekleri örtbas edenleri, ilk defa toplu halde yurtlarından çıkarandır. Ey mü'minler! Siz onların hiçbir direnme göstermeden, bırakıp gideceklerini düşünmediniz. Onlar da kalelerinin kendilerini, Allah'a karşı koruyacağını sandılar. Ama Allah'ın azabı, onlara ummadıkları bir yerden geliverdi ve kalplerine korku saldı. Böylece onlar yurtlarını kendi elleriyle, ve de mü'minlerin elleriyle yıktılar. Öyleyse bundan ders alın; ey derin kavrayış sahipleri!
3 Eğer Allah onlar için, toplu sürülmeyi ve yurtlarından çıkarılmayı yazmamış olsaydı, bu dünyada onları daha büyük bir azaba çarptırırdı. Ahirette ise onlar için, cehennem azabı vardır.
4 Bu onların, Allah ve peygamberine karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah'a ve Rasulüne karşı gelirse bilsin ki, Allah'ın cezalandırması çok çetindir.
5 Onların hurma ağaçlarından her ne kestiyseniz veya kökleri üzerinde her ne bıraktıysanız, hepsi Allah'ın izniyle olmuştur ve bu izin, Allah'ın yoldan çıkanları cezalandırması içindir.
6 Allah'ın onlardan alıp, peygamberine devrettiği ganimetlere gelince, siz onu elde etmek için ne at, ne de deve koşturmadınız. Ama Allah, peygamberlerini dilediği kimseler üzerine gönderir ve onlara üstün getirir. Allah herşeyi yapmaya güç yetirendir.
7 Allah'ın o fethedilen bölgeler halkından, peygamberine ayırdığı ganimetler Allah, peygamber, peygamber yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Bu paylaştırma böyle yapıldı ki, o ganimet malları içinizden zengin olanlar arasında dolaşıp duran, bir servet haline gelmesin. Bu sebeble peygamber size ne verirse ve ne getirirse ve ne de emrederse onu alın ve sizi neden sakındırıp yasaklarsa ondan elinizi çekin, yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın, çünkü Allah'ın azabı çetindir.
8 Bu ganimetlerin bir kısmı, zulüm ve kötülük bölgesini terketmiş olanlar arasındaki yoksullara verilecektir. Onlar ki, yurtlarından ve mallarından sürülmüş, Allah'ın rızasını ve lütfunu arayan, Allah'a ve elçisinin davasına yardım edenler ve sözlerinde duranlardır.
9 Ve onlardan önce Medine'yi yurt ve iman evi edinmiş olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilen ganimetlerden dolayı, gönüllerinde bir haset hissi taşımazlar, aksine kendileri ihtiyaç ve zaruret içinde bulunsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih ederler. Kim aç gözlülükten sakınırsa, onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar.
10 Bunlardan sonra gelenler: “Ey Rabbimiz!” diye yalvarırlar. “Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve iman etmiş kardeşlerimizden hiç birine karşı, kalplerimizde yersiz ve uygunsuz düşüncelere yer bırakma. Şüphesiz sen, çok merhametli ve çok şefkatlisin.”
11 Münafıkları görmüyor musun? Onlar ehli kitaptan, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmiş olan kardeşleri Yahudilere: “Eğer siz, yurdunuzdan sürülür çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin aleyhinize hiç kimseye itaat etmeyeceğiz. Şayet sizinle savaşırlarsa, mutlaka size yardım ederiz” derler. Allah onların yalancı olduklarına şahittir.
12 Eğer o Yahudiler yurtlarından çıkarılırsa, andolsun ki münafıklar onlarla beraber çıkmazlar ve eğer onlarla savaşılırsa, onlara yardım etmezler. Yardıma gitseler bile, dönüp kaçarlar, sonra da ne münafıklara, ne de Yahudilere hiçbir taraftan yardım olunmayacaktır.
13 Andolsun ki onların kalplerine, Allah'tan korktuklarından daha çok korku veriyorsunuz. Çünkü onlar, Allah'tan korktularından daha çok, sizden korkuyorlar. Çünkü onlar, hayatın ve hadiselerin gerçeklerini bilmeyen ve anlamayan bir topluluktur.
14 Onlar sizinle, toplu olarak ancak surlarla çevrilmiş kentler içinde veya kaleler arkasından savaşırlar. Çünkü aşırı derecede korkak ve telaşlıdırlar. İçlerindeki bela ve çekişme çok şiddetlidir. Sen onları toplu, birleşmiş sanırsın, oysa onların kalpleri dağınıktır. Bu böyledir, çünkü onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur.
15 Ey mü'minler! Bu düşmanlarınızın durumu, kendilerinden önce yakın geçmişte olan, müslümanlarla savaşanların durumu gibidir. Onlar yaptıklarının cezasını tattılar, öteki dünyada da şiddetli bir azap vardır onlara.
16 Yahudileri aldatan münafıkların durumu da, tıpkı şeytanın durumuna benzer ki; insana “İnkar et!” dedi, insan da inkâr edince: “Ben senden uzağım, senin yaptıklarından sorumlu değilim, ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım” dedi.
17 Nihayet şeytanın da, aldattığı kişinin de, münafıkların ve Yahudilerin sonu da mutlaka içinde devamlı kalacakları cehennem ateşidir. İşte bu da, yaratılış gayesi dışında yaşayanların cezasıdır.
18 Ey iman edenler! Sizler yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulun ve herkes yarın için, ne hazırladığına bir baksın ve yolunuzu, Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın. Çünkü Allah, ne yapıyorsanız hepsinden haberdardır.
19 Ve Allah'ı unutup Allah'tan habersiz olan, bu nedenle Allah'ın da kendileri için neyin iyi ve kötü olduğundan habersiz bıraktığı bu kimseler gibi olmayın. İşte onlar Allah'ın dosdoğru yolundan çıkan kimselerdir.
20 Cehennemlikler ile cennetlikler, asla bir olamazlar. Cenneti kazanmış olanlar, hesap günü kurtuluşa erecek olanlardır.
21 Bu Kur'ân'ı bir dağın üstüne indirseydik, elbette dağın Allah korkusundan eğilip çatlamış, paramparça olduğunu görürdün. Ve işte insanlara bu örnekleri düşünsünler diye getirmekteyiz.
22 Allah O'dur ki, O'ndan başka gerçek ilah yoktur. O yaratılmışların duyu ve anlayışlarıyla görüp bilemediklerini ve görüp bildiklerini de tek bilendir. O dünyada herkese, ahirette sadece inananlara merhamet sahibidir.
23 Allah O'dur ki, O'ndan başka ilah yoktur. Mülkün sahibi ve hükümranı O'dur. Her türlü ayıp ve noksanlıklardan uzaktır. Yarattıklarına zulmetmeyen tek güven kaynağıdır. İman bahşeden ve daima emniyette kılandır. Herşeyi görüp gözetendir. Mağlup edilemeyen tek güçlü ve kuvvetli O'dur. Dilediğini engelsiz yapan ve yaptırandır ve gerçekten büyüklüğe layık olandır O. Şanı yüce olan Allah, insanların ilahlık yakıştırdıkları herşeyden de uzak ve yücedir.
24 O Allah'tır herşeyi yaratan ve yoktan var eden en güzel şekil ve biçimler veren, en güzel ve mükemmel isimlerle, vasıflar da O'nundur. O'nundur göklerde ve yerde olan herşey, O'nun sınırsız şanını yüceltir yine herşey. Çünkü yalnız O'dur, mağlup edilemeyen gücün sahibi ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapan da yine O'dur.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 1
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَخْرَجَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ دِيَارِهِمْ لِاَوَّلِ الْحَشْرِۜ مَا ظَنَنْتُمْ اَنْ يَخْرُجُوا وَظَنُّٓوا اَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَاَتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُمْ بِاَيْد۪يهِمْ وَاَيْدِي الْمُؤْمِن۪ينَ فَاعْتَبِرُوا يَٓا اُو۬لِي الْاَبْصَارِ 2
وَلَوْلَٓا اَنْ كَتَبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَٓاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَاۜ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ 3
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ شَٓاقُّوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۚ وَمَنْ يُشَٓاقِّ اللّٰهَ فَاِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ 4
مَا قَطَعْتُمْ مِنْ ل۪ينَةٍ اَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَٓائِمَةً عَلٰٓى اُصُولِهَا فَبِاِذْنِ اللّٰهِ وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِق۪ينَ 5
وَمَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْهُمْ فَمَٓا اَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 6
مَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰى فَلِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْاَغْنِيَٓاءِ مِنْكُمْۜ وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ 7
لِلْفُقَـرَٓاءِ الْمُهَاجِر۪ينَ الَّذ۪ينَ اُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناً وَيَنْصُرُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَۚ 8
وَالَّذ۪ينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَالْا۪يمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ ف۪ي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّٓا اُو۫تُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَۚ 9
وَالَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّـنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ 10
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِاِخْوَانِهِمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُط۪يعُ ف۪يكُمْ اَحَداً اَبَداًۚ وَاِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ 11
لَئِنْ اُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْۚ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْۚ وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْاَدْبَارَ۠ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ 12
لَاَنْتُمْ اَشَدُّ رَهْبَةً ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنَ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ 13
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَم۪يعاً اِلَّا ف۪ي قُرًى مُحَصَّنَةٍ اَوْ مِنْ وَرَٓاءِ جُدُرٍۜ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَد۪يدٌۜ تَحْسَبُهُمْ جَم۪يعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتّٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَۚ 14
كَمَثَلِ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَر۪يباً ذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۚ 15
كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ اِذْ قَالَ لِلْاِنْسَانِ اكْفُرْۚ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِنْكَ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ 16
فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَٓا اَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَ۟ 17
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ 18
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ 19
لَا يَسْتَـو۪ٓي اَصْحَابُ النَّارِ وَاَصْحَابُ الْجَنَّةِۜ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْـفَٓائِزُونَ 20
لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعاً مُتَصَدِّعاً مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ 21
هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِۚ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّح۪يمُ 22
هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَز۪يزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ 23
هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۜ يُسَبِّـحُ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 24
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Göklerde ve yerde olan herşey, Allah'ın sınırsız şanını yüceltir. O her zaman üstün gelen ve herşeyi yerli yerince yapandır.
1
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَخْرَجَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ دِيَارِهِمْ لِاَوَّلِ الْحَشْرِۜ مَا ظَنَنْتُمْ اَنْ يَخْرُجُوا وَظَنُّٓوا اَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَاَتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُمْ بِاَيْد۪يهِمْ وَاَيْدِي الْمُؤْمِن۪ينَ فَاعْتَبِرُوا يَٓا اُو۬لِي الْاَبْصَارِ
O Allah ki, bize de kitap gönderildi diyen, gerçekleri örtbas edenleri, ilk defa toplu halde yurtlarından çıkarandır. Ey mü'minler! Siz onların hiçbir direnme göstermeden, bırakıp gideceklerini düşünmediniz. Onlar da kalelerinin kendilerini, Allah'a karşı koruyacağını sandılar. Ama Allah'ın azabı, onlara ummadıkları bir yerden geliverdi ve kalplerine korku saldı. Böylece onlar yurtlarını kendi elleriyle, ve de mü'minlerin elleriyle yıktılar. Öyleyse bundan ders alın; ey derin kavrayış sahipleri!
2
وَلَوْلَٓا اَنْ كَتَبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَٓاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَاۜ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ
Eğer Allah onlar için, toplu sürülmeyi ve yurtlarından çıkarılmayı yazmamış olsaydı, bu dünyada onları daha büyük bir azaba çarptırırdı. Ahirette ise onlar için, cehennem azabı vardır.
3
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ شَٓاقُّوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۚ وَمَنْ يُشَٓاقِّ اللّٰهَ فَاِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Bu onların, Allah ve peygamberine karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah'a ve Rasulüne karşı gelirse bilsin ki, Allah'ın cezalandırması çok çetindir.
4
مَا قَطَعْتُمْ مِنْ ل۪ينَةٍ اَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَٓائِمَةً عَلٰٓى اُصُولِهَا فَبِاِذْنِ اللّٰهِ وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِق۪ينَ
Onların hurma ağaçlarından her ne kestiyseniz veya kökleri üzerinde her ne bıraktıysanız, hepsi Allah'ın izniyle olmuştur ve bu izin, Allah'ın yoldan çıkanları cezalandırması içindir.
5
وَمَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْهُمْ فَمَٓا اَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Allah'ın onlardan alıp, peygamberine devrettiği ganimetlere gelince, siz onu elde etmek için ne at, ne de deve koşturmadınız. Ama Allah, peygamberlerini dilediği kimseler üzerine gönderir ve onlara üstün getirir. Allah herşeyi yapmaya güç yetirendir.
6
مَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰى فَلِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْاَغْنِيَٓاءِ مِنْكُمْۜ وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ
Allah'ın o fethedilen bölgeler halkından, peygamberine ayırdığı ganimetler Allah, peygamber, peygamber yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Bu paylaştırma böyle yapıldı ki, o ganimet malları içinizden zengin olanlar arasında dolaşıp duran, bir servet haline gelmesin. Bu sebeble peygamber size ne verirse ve ne getirirse ve ne de emrederse onu alın ve sizi neden sakındırıp yasaklarsa ondan elinizi çekin, yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın, çünkü Allah'ın azabı çetindir.
7
لِلْفُقَـرَٓاءِ الْمُهَاجِر۪ينَ الَّذ۪ينَ اُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناً وَيَنْصُرُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَۚ
Bu ganimetlerin bir kısmı, zulüm ve kötülük bölgesini terketmiş olanlar arasındaki yoksullara verilecektir. Onlar ki, yurtlarından ve mallarından sürülmüş, Allah'ın rızasını ve lütfunu arayan, Allah'a ve elçisinin davasına yardım edenler ve sözlerinde duranlardır.
8
وَالَّذ۪ينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَالْا۪يمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ ف۪ي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّٓا اُو۫تُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَۚ
Ve onlardan önce Medine'yi yurt ve iman evi edinmiş olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilen ganimetlerden dolayı, gönüllerinde bir haset hissi taşımazlar, aksine kendileri ihtiyaç ve zaruret içinde bulunsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih ederler. Kim aç gözlülükten sakınırsa, onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar.
9
وَالَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّـنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟
Bunlardan sonra gelenler: “Ey Rabbimiz!” diye yalvarırlar. “Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve iman etmiş kardeşlerimizden hiç birine karşı, kalplerimizde yersiz ve uygunsuz düşüncelere yer bırakma. Şüphesiz sen, çok merhametli ve çok şefkatlisin.”
10
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِاِخْوَانِهِمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ اُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُط۪يعُ ف۪يكُمْ اَحَداً اَبَداًۚ وَاِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Münafıkları görmüyor musun? Onlar ehli kitaptan, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmiş olan kardeşleri Yahudilere: “Eğer siz, yurdunuzdan sürülür çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin aleyhinize hiç kimseye itaat etmeyeceğiz. Şayet sizinle savaşırlarsa, mutlaka size yardım ederiz” derler. Allah onların yalancı olduklarına şahittir.
11
لَئِنْ اُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْۚ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْۚ وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْاَدْبَارَ۠ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ
Eğer o Yahudiler yurtlarından çıkarılırsa, andolsun ki münafıklar onlarla beraber çıkmazlar ve eğer onlarla savaşılırsa, onlara yardım etmezler. Yardıma gitseler bile, dönüp kaçarlar, sonra da ne münafıklara, ne de Yahudilere hiçbir taraftan yardım olunmayacaktır.
12
لَاَنْتُمْ اَشَدُّ رَهْبَةً ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنَ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ
Andolsun ki onların kalplerine, Allah'tan korktuklarından daha çok korku veriyorsunuz. Çünkü onlar, Allah'tan korktularından daha çok, sizden korkuyorlar. Çünkü onlar, hayatın ve hadiselerin gerçeklerini bilmeyen ve anlamayan bir topluluktur.
13
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَم۪يعاً اِلَّا ف۪ي قُرًى مُحَصَّنَةٍ اَوْ مِنْ وَرَٓاءِ جُدُرٍۜ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَد۪يدٌۜ تَحْسَبُهُمْ جَم۪يعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتّٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَۚ
Onlar sizinle, toplu olarak ancak surlarla çevrilmiş kentler içinde veya kaleler arkasından savaşırlar. Çünkü aşırı derecede korkak ve telaşlıdırlar. İçlerindeki bela ve çekişme çok şiddetlidir. Sen onları toplu, birleşmiş sanırsın, oysa onların kalpleri dağınıktır. Bu böyledir, çünkü onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur.
14
كَمَثَلِ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَر۪يباً ذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۚ
Ey mü'minler! Bu düşmanlarınızın durumu, kendilerinden önce yakın geçmişte olan, müslümanlarla savaşanların durumu gibidir. Onlar yaptıklarının cezasını tattılar, öteki dünyada da şiddetli bir azap vardır onlara.
15
كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ اِذْ قَالَ لِلْاِنْسَانِ اكْفُرْۚ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِنْكَ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ
Yahudileri aldatan münafıkların durumu da, tıpkı şeytanın durumuna benzer ki; insana “İnkar et!” dedi, insan da inkâr edince: “Ben senden uzağım, senin yaptıklarından sorumlu değilim, ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım” dedi.
16
فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَٓا اَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَ۟
Nihayet şeytanın da, aldattığı kişinin de, münafıkların ve Yahudilerin sonu da mutlaka içinde devamlı kalacakları cehennem ateşidir. İşte bu da, yaratılış gayesi dışında yaşayanların cezasıdır.
17
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Ey iman edenler! Sizler yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulun ve herkes yarın için, ne hazırladığına bir baksın ve yolunuzu, Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın. Çünkü Allah, ne yapıyorsanız hepsinden haberdardır.
18
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Ve Allah'ı unutup Allah'tan habersiz olan, bu nedenle Allah'ın da kendileri için neyin iyi ve kötü olduğundan habersiz bıraktığı bu kimseler gibi olmayın. İşte onlar Allah'ın dosdoğru yolundan çıkan kimselerdir.
19
لَا يَسْتَـو۪ٓي اَصْحَابُ النَّارِ وَاَصْحَابُ الْجَنَّةِۜ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْـفَٓائِزُونَ
Cehennemlikler ile cennetlikler, asla bir olamazlar. Cenneti kazanmış olanlar, hesap günü kurtuluşa erecek olanlardır.
20
لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعاً مُتَصَدِّعاً مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Bu Kur'ân'ı bir dağın üstüne indirseydik, elbette dağın Allah korkusundan eğilip çatlamış, paramparça olduğunu görürdün. Ve işte insanlara bu örnekleri düşünsünler diye getirmekteyiz.
21
هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِۚ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّح۪يمُ
Allah O'dur ki, O'ndan başka gerçek ilah yoktur. O yaratılmışların duyu ve anlayışlarıyla görüp bilemediklerini ve görüp bildiklerini de tek bilendir. O dünyada herkese, ahirette sadece inananlara merhamet sahibidir.
22
هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَز۪يزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah O'dur ki, O'ndan başka ilah yoktur. Mülkün sahibi ve hükümranı O'dur. Her türlü ayıp ve noksanlıklardan uzaktır. Yarattıklarına zulmetmeyen tek güven kaynağıdır. İman bahşeden ve daima emniyette kılandır. Herşeyi görüp gözetendir. Mağlup edilemeyen tek güçlü ve kuvvetli O'dur. Dilediğini engelsiz yapan ve yaptırandır ve gerçekten büyüklüğe layık olandır O. Şanı yüce olan Allah, insanların ilahlık yakıştırdıkları herşeyden de uzak ve yücedir.
23
هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۜ يُسَبِّـحُ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
O Allah'tır herşeyi yaratan ve yoktan var eden en güzel şekil ve biçimler veren, en güzel ve mükemmel isimlerle, vasıflar da O'nundur. O'nundur göklerde ve yerde olan herşey, O'nun sınırsız şanını yüceltir yine herşey. Çünkü yalnız O'dur, mağlup edilemeyen gücün sahibi ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapan da yine O'dur.
24

Sureler

Mealler