Sureler
Mealler
Önceki
Kalem Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 O gerçekleşmesi kaçınılmaz olay!
2 Ne büyük, ne dehşetli bir hâdisedir, o gerçeğin ta kendisi olan kaçınılmaz olay!
3 Allah sana bildirmeseydi, o kaçınılmaz olayın ne olduğunu sen nereden bilecektin?
4 Semud ve Ad kavimleri, her şeyi yok edecek olan bu müthiş Felaketin gerçekleşeceğini inkâr etmiş ve korkunç bir ahlâksızlığın, sefahatin pençesine düşmüşlerdi. İşte bu yüzden:
5 Semud kavmi, ansızın dehşet verici bir gürültüyle patlayan ve şehrin altını üstüne getiren o azgın sarsıntı ile topyekûn helâk edildi.
6 Ad kavmine gelince, azgın bir kasırga ile yok olup gitti! Öyle ki;
7 Allah onların kökünü kazımak üzere,tam yedi gece sekiz gün boyunca aralıksız olarak bu kasırga azabını üzerlerine saldı. Eğer orada bulunsaydın, bu azgın halkın, çürümüş hurma kütükleri gibi nasıl cansız bir hâlde yerlere serildiklerini görürdün.
8 Şimdi onlardan azaptan kurtulup geri kalan hiç bir kimse, saltanat ve azgınlıklarından bir iz görebiliyor musun? Sadece bunlar mı?
9 Ayrıca Firavun, ondan önceki kâfirler ve altı üstüne getirilen Sodom ve Gomoreli zalimler de aynı günahı işlemiş,
10 Rab'lerinin onlara gönderdiği Elçiye isyan etmişlerdi. Bu yüzden Rabb'in, şiddetli bir darbeyle onları kıskıvrak yakalayıvermişti. Fakat iman edenler azaptan kurtarılmıştı.
11 Nitekim Nuh tufanı sırasında gökten boşanan ve yerden fışkıran sular taşıp dağları tepeleri kapladığında, sizi dalgalar üzerinde akıp giden bir gemide taşıyıp kurtarmıştık.
12 Ki, insanlık tarihinin dönüm noktası olan bu olayı sizin için bir ibret dersi kılalım ve dinlemesini bilen kulaklar bunu kavrayıpibretalsın. İbret alsın da, iman edip güzel davranışlar ortaya koyarak kendisini o Büyük Güne hazırlasın:
13 Kıyamet için sûra bir kez üflendiği,
14 Ve yeryüzü ile dağlar yerlerinden sökülerek, korkunç bir darbeyle darmadağın edildikleri zaman,
15 İşte o gün, gerçeğin ta kendisi olan o kaçınılmaz Olay gerçekleşmiş olacak.
16 Milyarlarca galaksiden oluşan şu gök yarılıp parçalanacak. O gün evrendeki kozmik sistem tamamen çökecek ve bütün göklerle yer parçalanıp yok edilerek yerini bambaşka bir evrene bırakacak. Gök henüz tamamen dürülmeyecek, fakat gamlı, kederli, puslu bir yüz, hüzün veren bir bulut görüntüsü ile yarılıp pörsüyecek, zayıf ve cılız bir hâle gelecektir.
17 Melekler, göğün yarılan kenarlarında saf tutmuş bir halde Rabb'inin emrini bekleyecekler. Onların da üzerinde, Rabb'inin kudret ve egemenlik Tahtını, o Gün sekiz büyük melek taşıyacak. Yani ilâhî hükümranlık, o gün tüm dehşet ve ihtişamıyla varlıklar üzerinde tecelli edecek.
18 İşte o gün, ey insanlar, yaptıklarınızın hesabını vermek üzere Rabb'inizin huzuruna çıkarılacaksınız ve en gizemli sırlarınız bile gizli kalmayacak. Ve Mutlak Hâkim, en âdil hükmü verecek:
19 Kitabı sağından verilen dürüst ve erdemli kişi,"Yaşasın!"diyesevinçle haykıracak, "Gelin bakın arkadaşlar, şu kitabımı okuyun!"
20 "Ben zaten, böyle güzel bir hesapla karşılaşacağımı anlamıştım!"
21 Böylece o, sonsuza dek mutlu ve huzurlu bir hayat yaşayacak.
22 Yüce ve değerli bir cennette,
23 Meyveleri, ellerini uzatsalar alabilecekleri kadar yakın olan harika bahçelerde.
24 O Gün onlara, "Geçmiş günlerde bu günü düşünerek yapmış olduğunuz iyilik ve hayırlardan dolayı, şimdi dilediğiniz gibi afiyetle yiyin, için!" denilecek.
25 Kitabı solundan verilen zalim kişiye gelince, "Eyvah!" diye feryat edecek, "Keşke bu kitabım bana hiç verilmeseydi!"
26 "Ve hesabımın ne olduğunu hiç öğrenmeseydim!"
27 "Ah, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı da, toprak olup gitseydim!"
28 "Çünkü o çok güvendiğim malım mülküm beni hak ettiğim azaptan kurtaramadı."
29 "Ve bütün güç ve otoritem, bir anda yok olup gitti."

Bunun üzerine, Allah cehennem meleklerine emredecek:
30 "Yakalayın onu, ellerinden ayaklarından demir kelepçelerle bağlayın onu!"
31 "Sonra alev alev yanan cehennem ateşine atın onu!"
32 "Ardından da, yetmiş arşın boyunda bir zincire vurun onu!"
33 "Çünkü o, Yüce Allah'a yegâne Rab ve İlâh olarak iman etmiyordu."
34 "Ve bunun doğal sonucu olarak, yoksulları doyurmak için en ufak bir istek ve gayret göstermiyordu."
35 "Bu yüzden onun, bugün burada ne kendisine yardım edecek bir dostu olacak,"
36 "Ne de karnını doyurabileceği bir yiyeceği. Ancak cehennemliklerin yaralarından fışkıran kan, irin ve kusmuk karışımı bir yiyecek ona takdim edilecek."
37 "Yalnızca günahkârların mecburen yiyeceği iğrenç bir bulamaç!"
38 Hayır, iş sizin zannettiğiniz gibi değil, ey inkârcılar! Gördüğünüz her şeye yemin ederim,
39 Ve göremediğiniz her şeye yemin ederim ki,
40 Bu Kur'an, Cebrail adındaki şerefli bir Elçinin Allah'tan alıp Muhammed'in kalbine indirdiği ilâhî bir kelamdır. Bir insan veya melek sözü değil, doğrudan doğruya Allah'ın sözüdür.
41 Açık yüreklilikle onu okuduğunuzda siz de göreceksiniz ki, o kesinlikle bir şair sözü değildir. Ne kadar az inanıyorsunuz!
42 O bir kâhin sözü de değildir, kulağınıza küpe olması gereken bu hikmetli sözlerden ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
43 BuKur'an, doğrudan doğruya âlemlerin Rabb'i tarafından gönderilmiştir. Muhammed'in kendi sözleri değildir. Öyle ki;
44 Şayet o kendi uydurduğu sözleri Bize yakıştırmaya kalksaydı,
45 Biz derhalonun tüm gücünü ve yeteneklerini elinden alarak onu sağ tarafından yakalar,
46 Sonra da herkese ibret olması için onun can damarını koparıp oracıkta canını alırdık.
47 Ve hiçbiriniz onu elimizden kurtaramazdı. Fakat öyle olmadı. Muhammed, Rabb'inden aldığı mesajı size olduğu gibi ulaştırdı:
48 Doğrusu bu Kur'an,dürüst ve erdemlice bir hayatı tercih ederek kötülüklerden titizlikle sakınanlar için bir öğüt ve uyarıdır.
49 Bununla birlikte, ey insanlar, aranızda bu mesajı yalanlayan bedbaht kimseler olduğunu ve kıyamete kadar da olacağınıçok iyi biliyoruz.
50 Fakat bu yalanlama ve yüz çevirme,Hesap Günü inkârcılar için onulmaz bir pişmanlık, acı ve üzüntü kaynağıolacaktır.
51 Çünkü bu Kur'an,inananları sonsuz mutluluğa, inkâr edenleri de azaba götüren açık ve kesin bir gerçektir.
52 Öyleyse, ey hak yolunun yolcusu! Sonsuz kudret ve azamet sahibi Rabb'inin ismini hem kalbinle, hem söz ve davranışlarınla anıp yücelterek en içten dua ve yakarışlarla tesbih et!

 
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اَلْحَٓاقَّةُۙ 1
مَا الْحَٓاقَّةُۚ 2
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحَٓاقَّةُۜ 3
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ 4
فَاَمَّا ثَمُودُ فَاُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ 5
وَاَمَّا عَادٌ فَاُهْلِكُوا بِر۪يحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۙ 6
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ اَيَّامٍۙ حُسُوماً فَتَرَى الْقَوْمَ ف۪يهَا صَرْعٰىۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۚ 7
فَهَلْ تَرٰى لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ 8
وَجَٓاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِۚ 9
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَاَخَذَهُمْ اَخْذَةً رَابِيَةً 10
اِنَّا لَمَّا طَغَا الْمَٓاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِۙ 11
لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَٓا اُذُنٌ وَاعِيَةٌ 12
فَاِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌۙ 13
وَحُمِلَتِ الْاَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً 14
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ 15
وَانْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌۙ 16
وَالْمَلَكُ عَلٰٓى اَرْجَٓائِهَاۜ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌۜ 17
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفٰى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ 18
فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَيَقُولُ هَٓاؤُ۬مُ اقْرَؤُ۫ا كِتَابِيَهْۚ 19
اِنّ۪ي ظَنَنْتُ اَنّ۪ي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْۚ 20
فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۙ 21
ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ 22
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ 23
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَٓا اَسْلَفْتُمْ فِي الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ 24
وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه۪ فَيَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي لَمْ اُو۫تَ كِتَابِيَهْۚ 25
وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ 26
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَۚ 27
مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ 28
هَلَكَ عَنّ۪ي سُلْطَانِيَهْۚ 29
خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ 30
ثُمَّ الْجَح۪يمَ صَلُّوهُۙ 31
ثُمَّ ف۪ي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعاً فَاسْلُكُوهُۜ 32
اِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ الْعَظ۪يمِۙ 33
وَلَا يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْك۪ينِۜ 34
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هٰهُنَا حَم۪يمٌۙ 35
وَلَا طَعَامٌ اِلَّا مِنْ غِسْل۪ينٍۙ 36
لَا يَأْكُلُهُٓ اِلَّا الْخَاطِؤُ۫نَ۟ 37
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَۙ 38
وَمَا لَا تُبْصِرُونَۙ 39
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۚ 40
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍۜ قَل۪يلاً مَا تُـؤْمِنُونَۙ 41
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍۜ قَل۪يلاً مَا تَذَكَّرُونَۜ 42
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 43
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاو۪يلِۙ 44
لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَم۪ينِۙ 45
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَت۪ينَۘ 46
فَمَا مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ عَنْهُ حَاجِز۪ينَ 47
وَاِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ 48
وَاِنَّا لَنَعْلَمُ اَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّب۪ينَ 49
وَاِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْـكَافِر۪ينَ 50
وَاِنَّهُ لَحَقُّ الْيَق۪ينِ 51
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ 52
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اَلْحَٓاقَّةُۙ
O gerçekleşmesi kaçınılmaz olay!
1
مَا الْحَٓاقَّةُۚ
Ne büyük, ne dehşetli bir hâdisedir, o gerçeğin ta kendisi olan kaçınılmaz olay!
2
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحَٓاقَّةُۜ
Allah sana bildirmeseydi, o kaçınılmaz olayın ne olduğunu sen nereden bilecektin?
3
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ
Semud ve Ad kavimleri, her şeyi yok edecek olan bu müthiş Felaketin gerçekleşeceğini inkâr etmiş ve korkunç bir ahlâksızlığın, sefahatin pençesine düşmüşlerdi. İşte bu yüzden:
4
فَاَمَّا ثَمُودُ فَاُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ
Semud kavmi, ansızın dehşet verici bir gürültüyle patlayan ve şehrin altını üstüne getiren o azgın sarsıntı ile topyekûn helâk edildi.
5
وَاَمَّا عَادٌ فَاُهْلِكُوا بِر۪يحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۙ
Ad kavmine gelince, azgın bir kasırga ile yok olup gitti! Öyle ki;
6
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ اَيَّامٍۙ حُسُوماً فَتَرَى الْقَوْمَ ف۪يهَا صَرْعٰىۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۚ
Allah onların kökünü kazımak üzere,tam yedi gece sekiz gün boyunca aralıksız olarak bu kasırga azabını üzerlerine saldı. Eğer orada bulunsaydın, bu azgın halkın, çürümüş hurma kütükleri gibi nasıl cansız bir hâlde yerlere serildiklerini görürdün.
7
فَهَلْ تَرٰى لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ
Şimdi onlardan azaptan kurtulup geri kalan hiç bir kimse, saltanat ve azgınlıklarından bir iz görebiliyor musun? Sadece bunlar mı?
8
وَجَٓاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِۚ
Ayrıca Firavun, ondan önceki kâfirler ve altı üstüne getirilen Sodom ve Gomoreli zalimler de aynı günahı işlemiş,
9
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَاَخَذَهُمْ اَخْذَةً رَابِيَةً
Rab'lerinin onlara gönderdiği Elçiye isyan etmişlerdi. Bu yüzden Rabb'in, şiddetli bir darbeyle onları kıskıvrak yakalayıvermişti. Fakat iman edenler azaptan kurtarılmıştı.
10
اِنَّا لَمَّا طَغَا الْمَٓاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِۙ
Nitekim Nuh tufanı sırasında gökten boşanan ve yerden fışkıran sular taşıp dağları tepeleri kapladığında, sizi dalgalar üzerinde akıp giden bir gemide taşıyıp kurtarmıştık.
11
لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَٓا اُذُنٌ وَاعِيَةٌ
Ki, insanlık tarihinin dönüm noktası olan bu olayı sizin için bir ibret dersi kılalım ve dinlemesini bilen kulaklar bunu kavrayıpibretalsın. İbret alsın da, iman edip güzel davranışlar ortaya koyarak kendisini o Büyük Güne hazırlasın:
12
فَاِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌۙ
Kıyamet için sûra bir kez üflendiği,
13
وَحُمِلَتِ الْاَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً
Ve yeryüzü ile dağlar yerlerinden sökülerek, korkunç bir darbeyle darmadağın edildikleri zaman,
14
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ
İşte o gün, gerçeğin ta kendisi olan o kaçınılmaz Olay gerçekleşmiş olacak.
15
وَانْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌۙ
Milyarlarca galaksiden oluşan şu gök yarılıp parçalanacak. O gün evrendeki kozmik sistem tamamen çökecek ve bütün göklerle yer parçalanıp yok edilerek yerini bambaşka bir evrene bırakacak. Gök henüz tamamen dürülmeyecek, fakat gamlı, kederli, puslu bir yüz, hüzün veren bir bulut görüntüsü ile yarılıp pörsüyecek, zayıf ve cılız bir hâle gelecektir.
16
وَالْمَلَكُ عَلٰٓى اَرْجَٓائِهَاۜ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌۜ
Melekler, göğün yarılan kenarlarında saf tutmuş bir halde Rabb'inin emrini bekleyecekler. Onların da üzerinde, Rabb'inin kudret ve egemenlik Tahtını, o Gün sekiz büyük melek taşıyacak. Yani ilâhî hükümranlık, o gün tüm dehşet ve ihtişamıyla varlıklar üzerinde tecelli edecek.
17
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفٰى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ
İşte o gün, ey insanlar, yaptıklarınızın hesabını vermek üzere Rabb'inizin huzuruna çıkarılacaksınız ve en gizemli sırlarınız bile gizli kalmayacak. Ve Mutlak Hâkim, en âdil hükmü verecek:
18
فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَيَقُولُ هَٓاؤُ۬مُ اقْرَؤُ۫ا كِتَابِيَهْۚ
Kitabı sağından verilen dürüst ve erdemli kişi,"Yaşasın!"diyesevinçle haykıracak, "Gelin bakın arkadaşlar, şu kitabımı okuyun!"
19
اِنّ۪ي ظَنَنْتُ اَنّ۪ي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْۚ
"Ben zaten, böyle güzel bir hesapla karşılaşacağımı anlamıştım!"
20
فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۙ
Böylece o, sonsuza dek mutlu ve huzurlu bir hayat yaşayacak.
21
ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ
Yüce ve değerli bir cennette,
22
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ
Meyveleri, ellerini uzatsalar alabilecekleri kadar yakın olan harika bahçelerde.
23
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَٓا اَسْلَفْتُمْ فِي الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ
O Gün onlara, "Geçmiş günlerde bu günü düşünerek yapmış olduğunuz iyilik ve hayırlardan dolayı, şimdi dilediğiniz gibi afiyetle yiyin, için!" denilecek.
24
وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه۪ فَيَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي لَمْ اُو۫تَ كِتَابِيَهْۚ
Kitabı solundan verilen zalim kişiye gelince, "Eyvah!" diye feryat edecek, "Keşke bu kitabım bana hiç verilmeseydi!"
25
وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ
"Ve hesabımın ne olduğunu hiç öğrenmeseydim!"
26
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَۚ
"Ah, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı da, toprak olup gitseydim!"
27
مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ
"Çünkü o çok güvendiğim malım mülküm beni hak ettiğim azaptan kurtaramadı."
28
هَلَكَ عَنّ۪ي سُلْطَانِيَهْۚ
"Ve bütün güç ve otoritem, bir anda yok olup gitti."

Bunun üzerine, Allah cehennem meleklerine emredecek:
29
خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ
"Yakalayın onu, ellerinden ayaklarından demir kelepçelerle bağlayın onu!"
30
ثُمَّ الْجَح۪يمَ صَلُّوهُۙ
"Sonra alev alev yanan cehennem ateşine atın onu!"
31
ثُمَّ ف۪ي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعاً فَاسْلُكُوهُۜ
"Ardından da, yetmiş arşın boyunda bir zincire vurun onu!"
32
اِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ الْعَظ۪يمِۙ
"Çünkü o, Yüce Allah'a yegâne Rab ve İlâh olarak iman etmiyordu."
33
وَلَا يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْك۪ينِۜ
"Ve bunun doğal sonucu olarak, yoksulları doyurmak için en ufak bir istek ve gayret göstermiyordu."
34
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هٰهُنَا حَم۪يمٌۙ
"Bu yüzden onun, bugün burada ne kendisine yardım edecek bir dostu olacak,"
35
وَلَا طَعَامٌ اِلَّا مِنْ غِسْل۪ينٍۙ
"Ne de karnını doyurabileceği bir yiyeceği. Ancak cehennemliklerin yaralarından fışkıran kan, irin ve kusmuk karışımı bir yiyecek ona takdim edilecek."
36
لَا يَأْكُلُهُٓ اِلَّا الْخَاطِؤُ۫نَ۟
"Yalnızca günahkârların mecburen yiyeceği iğrenç bir bulamaç!"
37
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَۙ
Hayır, iş sizin zannettiğiniz gibi değil, ey inkârcılar! Gördüğünüz her şeye yemin ederim,
38
وَمَا لَا تُبْصِرُونَۙ
Ve göremediğiniz her şeye yemin ederim ki,
39
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۚ
Bu Kur'an, Cebrail adındaki şerefli bir Elçinin Allah'tan alıp Muhammed'in kalbine indirdiği ilâhî bir kelamdır. Bir insan veya melek sözü değil, doğrudan doğruya Allah'ın sözüdür.
40
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍۜ قَل۪يلاً مَا تُـؤْمِنُونَۙ
Açık yüreklilikle onu okuduğunuzda siz de göreceksiniz ki, o kesinlikle bir şair sözü değildir. Ne kadar az inanıyorsunuz!
41
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍۜ قَل۪يلاً مَا تَذَكَّرُونَۜ
O bir kâhin sözü de değildir, kulağınıza küpe olması gereken bu hikmetli sözlerden ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
42
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
BuKur'an, doğrudan doğruya âlemlerin Rabb'i tarafından gönderilmiştir. Muhammed'in kendi sözleri değildir. Öyle ki;
43
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاو۪يلِۙ
Şayet o kendi uydurduğu sözleri Bize yakıştırmaya kalksaydı,
44
لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَم۪ينِۙ
Biz derhalonun tüm gücünü ve yeteneklerini elinden alarak onu sağ tarafından yakalar,
45
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَت۪ينَۘ
Sonra da herkese ibret olması için onun can damarını koparıp oracıkta canını alırdık.
46
فَمَا مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ عَنْهُ حَاجِز۪ينَ
Ve hiçbiriniz onu elimizden kurtaramazdı. Fakat öyle olmadı. Muhammed, Rabb'inden aldığı mesajı size olduğu gibi ulaştırdı:
47
وَاِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ
Doğrusu bu Kur'an,dürüst ve erdemlice bir hayatı tercih ederek kötülüklerden titizlikle sakınanlar için bir öğüt ve uyarıdır.
48
وَاِنَّا لَنَعْلَمُ اَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّب۪ينَ
Bununla birlikte, ey insanlar, aranızda bu mesajı yalanlayan bedbaht kimseler olduğunu ve kıyamete kadar da olacağınıçok iyi biliyoruz.
49
وَاِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْـكَافِر۪ينَ
Fakat bu yalanlama ve yüz çevirme,Hesap Günü inkârcılar için onulmaz bir pişmanlık, acı ve üzüntü kaynağıolacaktır.
50
وَاِنَّهُ لَحَقُّ الْيَق۪ينِ
Çünkü bu Kur'an,inananları sonsuz mutluluğa, inkâr edenleri de azaba götüren açık ve kesin bir gerçektir.
51
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ
Öyleyse, ey hak yolunun yolcusu! Sonsuz kudret ve azamet sahibi Rabb'inin ismini hem kalbinle, hem söz ve davranışlarınla anıp yücelterek en içten dua ve yakarışlarla tesbih et!

 
52

Sureler

Mealler