Sureler
Mealler
Önceki
Kalem Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Gerçekleşen, [669] [670]
2 Nedir o gerçekleşen?
3 Gerçekleşenin ne olduğunu sen nereden bileceksin.
4 Semûd ve Ad kavimleri, kapılarını çalacak felâketi (kıyameti) yalan saymışlardı.
5 Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile yok edilmişti.
6 (6-8) ‘Âd toplumuna gelince, onlar soğuk ve şiddetli bir rüzgârla yok edildiler. Allah o rüzgârı yedi gece, sekiz gündüz, aralıksız olarak başlarına sardı. Böylece o halkın, içi boş hurma kütükleri gibi yere serildiklerini görürsün. Onlardan geriye kalan hiçbir kimseyi görüyor musun?
7 (6-8) ‘Âd toplumuna gelince, onlar soğuk ve şiddetli bir rüzgârla yok edildiler. Allah o rüzgârı yedi gece, sekiz gündüz, aralıksız olarak başlarına sardı. Böylece o halkın, içi boş hurma kütükleri gibi yere serildiklerini görürsün. Onlardan geriye kalan hiçbir kimseyi görüyor musun?
8 (6-8) ‘Âd toplumuna gelince, onlar soğuk ve şiddetli bir rüzgârla yok edildiler. Allah o rüzgârı yedi gece, sekiz gündüz, aralıksız olarak başlarına sardı. Böylece o halkın, içi boş hurma kütükleri gibi yere serildiklerini görürsün. Onlardan geriye kalan hiçbir kimseyi görüyor musun?
9 Firavun, ondan öncekiler ve alt üst olmuş şehirler de hep o günahı işlediler.
10 Rablerinin peygamberine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.
11 Şüphesiz, su bastığı zaman sizi gemide biz taşıdık.
12 Onu sizin için öğüt yapalım ve belleyici kulaklar onu bellesin diye.
13 Sûra bir üfleyişle üflendiğinde;
14 Yer ve dağlar yükletilip birbirine bir çarpışla parça parça edildiğinde;
15 İşte o gün olması gereken olacaktır.
16 Gök yarılmıştır. O gün o, lime lime sarkmıştır.
17 Bütün melekler göğün etrafında olacaklar ve onların üzerinde o gün sekiz melek, Rabbinin egemenlik tahtını taşıyacaklar.
18 O gün huzura arz olunursunuz. Size ait hiçbir şey gizli kalmayacak,
19 (19-20) Kitabı sağ tarafından verilenler, “Alın kitabımı okuyun, doğrusu ben hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum” diyecek.
20 (19-20) Kitabı sağ tarafından verilenler, “Alın kitabımı okuyun, doğrusu ben hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum” diyecek.
21 (21-24) O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: “Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!”
22 (21-24) O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: “Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!”
23 (21-24) O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: “Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!”
24 (21-24) O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: “Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!”
25 (25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
26 (25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
27 (25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
28 (25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
29 (25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
30 O esnada şöyle emredilir: “Onu yakalayıp bağlayınız.”
31 “Sonra onu alevli ateşe atınız.”
32 “Sonra da onu, yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire bağlayınız.”
33 (33-34) “Çünkü o, Yüce Allah'a iman etmezdi, yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.”
34 (33-34) “Çünkü o, Yüce Allah'a iman etmezdi, yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.”
35 Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.
36 (36-37) Ancak günahkârların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.”
37 (36-37) Ancak günahkârların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.”
38 (38-39) Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine andolsun.
39 (38-39) Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine andolsun.
40 Şüphesiz Kur'ân, çok şerefli bir elçinin sözüdür.
41 (41-42) O, bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
42 (41-42) O, bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
43 Kur'ân, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
44 (44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. [671]
45 (44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. [671]
46 (44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. [671]
47 (44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. [671]
48 (48-49) Şüphesiz Kur'ân, takvâ sahipleri için bir öğüttür. İçinizde onu yalanlayanların olduğunu elbette biliyoruz.
49 (48-49) Şüphesiz Kur'ân, takvâ sahipleri için bir öğüttür. İçinizde onu yalanlayanların olduğunu elbette biliyoruz.
50 Elbette Kur'ân, kâfirler için bir iç yarasıdır.
51 Kur'ân, gerçekten kesin bilginin ta kendisidir.
52 O halde, Yüce Rabbinin ismi ile tesbih et. [672]
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اَلْحَٓاقَّةُۙ 1
مَا الْحَٓاقَّةُۚ 2
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحَٓاقَّةُۜ 3
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ 4
فَاَمَّا ثَمُودُ فَاُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ 5
وَاَمَّا عَادٌ فَاُهْلِكُوا بِر۪يحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۙ 6
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ اَيَّامٍۙ حُسُوماً فَتَرَى الْقَوْمَ ف۪يهَا صَرْعٰىۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۚ 7
فَهَلْ تَرٰى لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ 8
وَجَٓاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِۚ 9
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَاَخَذَهُمْ اَخْذَةً رَابِيَةً 10
اِنَّا لَمَّا طَغَا الْمَٓاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِۙ 11
لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَٓا اُذُنٌ وَاعِيَةٌ 12
فَاِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌۙ 13
وَحُمِلَتِ الْاَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً 14
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ 15
وَانْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌۙ 16
وَالْمَلَكُ عَلٰٓى اَرْجَٓائِهَاۜ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌۜ 17
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفٰى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ 18
فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَيَقُولُ هَٓاؤُ۬مُ اقْرَؤُ۫ا كِتَابِيَهْۚ 19
اِنّ۪ي ظَنَنْتُ اَنّ۪ي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْۚ 20
فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۙ 21
ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ 22
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ 23
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَٓا اَسْلَفْتُمْ فِي الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ 24
وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه۪ فَيَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي لَمْ اُو۫تَ كِتَابِيَهْۚ 25
وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ 26
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَۚ 27
مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ 28
هَلَكَ عَنّ۪ي سُلْطَانِيَهْۚ 29
خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ 30
ثُمَّ الْجَح۪يمَ صَلُّوهُۙ 31
ثُمَّ ف۪ي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعاً فَاسْلُكُوهُۜ 32
اِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ الْعَظ۪يمِۙ 33
وَلَا يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْك۪ينِۜ 34
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هٰهُنَا حَم۪يمٌۙ 35
وَلَا طَعَامٌ اِلَّا مِنْ غِسْل۪ينٍۙ 36
لَا يَأْكُلُهُٓ اِلَّا الْخَاطِؤُ۫نَ۟ 37
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَۙ 38
وَمَا لَا تُبْصِرُونَۙ 39
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۚ 40
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍۜ قَل۪يلاً مَا تُـؤْمِنُونَۙ 41
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍۜ قَل۪يلاً مَا تَذَكَّرُونَۜ 42
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 43
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاو۪يلِۙ 44
لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَم۪ينِۙ 45
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَت۪ينَۘ 46
فَمَا مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ عَنْهُ حَاجِز۪ينَ 47
وَاِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ 48
وَاِنَّا لَنَعْلَمُ اَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّب۪ينَ 49
وَاِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْـكَافِر۪ينَ 50
وَاِنَّهُ لَحَقُّ الْيَق۪ينِ 51
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ 52
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اَلْحَٓاقَّةُۙ
Gerçekleşen, [669] [670]
1
مَا الْحَٓاقَّةُۚ
Nedir o gerçekleşen?
2
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحَٓاقَّةُۜ
Gerçekleşenin ne olduğunu sen nereden bileceksin.
3
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ
Semûd ve Ad kavimleri, kapılarını çalacak felâketi (kıyameti) yalan saymışlardı.
4
فَاَمَّا ثَمُودُ فَاُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ
Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile yok edilmişti.
5
وَاَمَّا عَادٌ فَاُهْلِكُوا بِر۪يحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۙ
(6-8) ‘Âd toplumuna gelince, onlar soğuk ve şiddetli bir rüzgârla yok edildiler. Allah o rüzgârı yedi gece, sekiz gündüz, aralıksız olarak başlarına sardı. Böylece o halkın, içi boş hurma kütükleri gibi yere serildiklerini görürsün. Onlardan geriye kalan hiçbir kimseyi görüyor musun?
6
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ اَيَّامٍۙ حُسُوماً فَتَرَى الْقَوْمَ ف۪يهَا صَرْعٰىۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۚ
(6-8) ‘Âd toplumuna gelince, onlar soğuk ve şiddetli bir rüzgârla yok edildiler. Allah o rüzgârı yedi gece, sekiz gündüz, aralıksız olarak başlarına sardı. Böylece o halkın, içi boş hurma kütükleri gibi yere serildiklerini görürsün. Onlardan geriye kalan hiçbir kimseyi görüyor musun?
7
فَهَلْ تَرٰى لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ
(6-8) ‘Âd toplumuna gelince, onlar soğuk ve şiddetli bir rüzgârla yok edildiler. Allah o rüzgârı yedi gece, sekiz gündüz, aralıksız olarak başlarına sardı. Böylece o halkın, içi boş hurma kütükleri gibi yere serildiklerini görürsün. Onlardan geriye kalan hiçbir kimseyi görüyor musun?
8
وَجَٓاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِۚ
Firavun, ondan öncekiler ve alt üst olmuş şehirler de hep o günahı işlediler.
9
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَاَخَذَهُمْ اَخْذَةً رَابِيَةً
Rablerinin peygamberine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.
10
اِنَّا لَمَّا طَغَا الْمَٓاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِۙ
Şüphesiz, su bastığı zaman sizi gemide biz taşıdık.
11
لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَٓا اُذُنٌ وَاعِيَةٌ
Onu sizin için öğüt yapalım ve belleyici kulaklar onu bellesin diye.
12
فَاِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌۙ
Sûra bir üfleyişle üflendiğinde;
13
وَحُمِلَتِ الْاَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً
Yer ve dağlar yükletilip birbirine bir çarpışla parça parça edildiğinde;
14
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ
İşte o gün olması gereken olacaktır.
15
وَانْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌۙ
Gök yarılmıştır. O gün o, lime lime sarkmıştır.
16
وَالْمَلَكُ عَلٰٓى اَرْجَٓائِهَاۜ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌۜ
Bütün melekler göğün etrafında olacaklar ve onların üzerinde o gün sekiz melek, Rabbinin egemenlik tahtını taşıyacaklar.
17
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفٰى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ
O gün huzura arz olunursunuz. Size ait hiçbir şey gizli kalmayacak,
18
فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَيَقُولُ هَٓاؤُ۬مُ اقْرَؤُ۫ا كِتَابِيَهْۚ
(19-20) Kitabı sağ tarafından verilenler, “Alın kitabımı okuyun, doğrusu ben hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum” diyecek.
19
اِنّ۪ي ظَنَنْتُ اَنّ۪ي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْۚ
(19-20) Kitabı sağ tarafından verilenler, “Alın kitabımı okuyun, doğrusu ben hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum” diyecek.
20
فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۙ
(21-24) O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: “Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!”
21
ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ
(21-24) O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: “Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!”
22
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ
(21-24) O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: “Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!”
23
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَٓا اَسْلَفْتُمْ فِي الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ
(21-24) O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: “Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!”
24
وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه۪ فَيَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي لَمْ اُو۫تَ كِتَابِيَهْۚ
(25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
25
وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ
(25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
26
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَۚ
(25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
27
مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ
(25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
28
هَلَكَ عَنّ۪ي سُلْطَانِيَهْۚ
(25-29) Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu.”
29
خُذُوهُ فَغُلُّوهُۙ
O esnada şöyle emredilir: “Onu yakalayıp bağlayınız.”
30
ثُمَّ الْجَح۪يمَ صَلُّوهُۙ
“Sonra onu alevli ateşe atınız.”
31
ثُمَّ ف۪ي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعاً فَاسْلُكُوهُۜ
“Sonra da onu, yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire bağlayınız.”
32
اِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ الْعَظ۪يمِۙ
(33-34) “Çünkü o, Yüce Allah'a iman etmezdi, yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.”
33
وَلَا يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْك۪ينِۜ
(33-34) “Çünkü o, Yüce Allah'a iman etmezdi, yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.”
34
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هٰهُنَا حَم۪يمٌۙ
Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.
35
وَلَا طَعَامٌ اِلَّا مِنْ غِسْل۪ينٍۙ
(36-37) Ancak günahkârların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.”
36
لَا يَأْكُلُهُٓ اِلَّا الْخَاطِؤُ۫نَ۟
(36-37) Ancak günahkârların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.”
37
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَۙ
(38-39) Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine andolsun.
38
وَمَا لَا تُبْصِرُونَۙ
(38-39) Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine andolsun.
39
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۚ
Şüphesiz Kur'ân, çok şerefli bir elçinin sözüdür.
40
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍۜ قَل۪يلاً مَا تُـؤْمِنُونَۙ
(41-42) O, bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
41
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍۜ قَل۪يلاً مَا تَذَكَّرُونَۜ
(41-42) O, bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
42
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Kur'ân, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
43
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاو۪يلِۙ
(44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. [671]
44
لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَم۪ينِۙ
(44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. [671]
45
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَت۪ينَۘ
(44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. [671]
46
فَمَا مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ عَنْهُ حَاجِز۪ينَ
(44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. [671]
47
وَاِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ
(48-49) Şüphesiz Kur'ân, takvâ sahipleri için bir öğüttür. İçinizde onu yalanlayanların olduğunu elbette biliyoruz.
48
وَاِنَّا لَنَعْلَمُ اَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّب۪ينَ
(48-49) Şüphesiz Kur'ân, takvâ sahipleri için bir öğüttür. İçinizde onu yalanlayanların olduğunu elbette biliyoruz.
49
وَاِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْـكَافِر۪ينَ
Elbette Kur'ân, kâfirler için bir iç yarasıdır.
50
وَاِنَّهُ لَحَقُّ الْيَق۪ينِ
Kur'ân, gerçekten kesin bilginin ta kendisidir.
51
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ
O halde, Yüce Rabbinin ismi ile tesbih et. [672]
52

Sureler

Mealler