Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye üstündür, hikmeti herşeyi kuşatır.
2 Göklerin ve yerin egemenliği Onundur. O diriltir ve öldürür. Onun gücü herşeye yeter.
3 Evvel de Odur, Âhir de. Zâhir de Odur, Bâtın da. O herşeyi hakkıyla bilendir.
4 Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş üzerine kurulan Odur. O, yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. Nerede olsanız O sizinledir. Allah sizin yaptıklarınızı da görür.
5 Göklerin ve yerin egemenliği Onundur. Bütün işler Allah'a havale edilir.
6 O, geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O gönüllerde olanı da bilir.
7 Allah'a ve Resulüne iman edin; size kullanma yetkisi verdiği şeylerden bağışta bulunun. Sizden iman eden ve Allah yolunda harcayanlar için büyük bir ödül vardır.
8 Peygamber sizi Rabbinize iman etmek için çağırıp dururken size ne oluyor ki Allah'a inanmayacakmışsınız? Üstelik O sizden ahit de almıştı. İman edecekseniz ne duruyorsunuz?
9 Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kuluna apaçık âyetleri indiren Odur. Şüphe yok ki Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
10 Size ne oluyor ki Allah yolunda bağışta bulunmuyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Fetihten önce Allah yolunda harcama yapan ve savaşanlarınız, başkalarıyla bir olmaz. Onlar, daha sonra harcayan ve savaşanlardan daha yüksek bir mertebededirler. Bununla beraber, Allah onların hepsine de en güzel ödülü vaad etmiştir. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
11 Kim Allah'a güzel bir borç vermek ister ki, Allah da onu kat kat arttırsın? Üstelik ona pek değerli bir ödül de vardır.
12 O gün mü'min erkekleri ve mü'min kadınları görürsün ki, nurları önlerinde ve sağlarında koşmaktadır. Bugün sizin müjdeniz, altlarından ırmaklar akan Cennetlerdir; ebediyen orada kalacaksınız. İşte bu pek büyük bir kazanç ve kurtuluştur.
13 O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar, mü'minlere 'Bize bakın da nurunuzdan alalım' derler. Onlara denir ki: 'Arkanıza dönün de orada nur arayın.' Derken aralarına bir duvar çekilir ki, onun bir kapısı vardır; içi rahmet, dışı ise azaptır.
14 Mü'minlere 'Biz sizinle beraber değil miydik?' diye seslenirler. Mü'minler 'Evet,' der. 'Fakat siz kendi kendinizi helâke düşürdünüz. Çünkü bizim başımıza gelecekleri gözetlediniz; şüphe içinde oldunuz; Allah'ın emri gelinceye kadar kuruntularla avunup durdunuz; o çok aldatıcı olan Şeytan da sizi Allah ile aldattı.
15 Bugün ne sizden, ne de inkâr edenlerden fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir ki, size lâyık olan da budur. Varılacak ne kötü bir yerdir orası!
16 İman edenlerin, Allah'ın zikrine ve hak olarak inene karşı kalplerinin yumuşaması için zaman hâlâ gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasın ki, üzerinden zaman geçince kalpleri katılaşıvermiş ve birçoğu yoldan çıkmıştı.
17 Şunu bilin ki ölümünün ardından Allah yeryüzünü bile diriltiyor. Aklınızı kullanmanız için, Biz size âyetleri böylece açıklamış bulunuyoruz.
18 Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ile Allah'a güzel bir borç verenlere, harcadıkları şey kat kat ödenir; üstelik onlar için bitmez tükenmez bir de ödül vardır.
19 Allah'a ve peygamberlerine iman edenler, Rableri katında özü sözü doğru olan ve hakka şahitlik eden kimselerdir. Onların ödülleri de vardır, nurları da. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlar ise Cehennem ehlidir.
20 Şunu bilin ki, dünya hayatı bir oyundan, bir eğlenceden, bir şatafattan, aranızda bir övünmeden, mal ve evlât yarışından ibarettir. O bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ekin çiftçilerin hoşuna gider; sonra kuruyuverir de onu sapsarı görürsün. Sonra saman olur gider. Âhirette de çetin bir azap, bir de Allah'tan bağışlanma ve hoşnutluk vardır. Dünya hayatı ise aldatıcı bir menfaatten başka birşey değildir.
21 Rabbinizden erişecek bir bağışlanmayı ve öyle bir Cenneti kazanmak için yarışın ki, genişliği gök ile yerin genişliği kadardır ve Allah ile peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu Allah'ın lütfudur; onu dilediğine verir. Gerçekten de Allah pek büyük lütuf sahibidir.
22 İster yeryüzünde olsun, ister kendi canlarınızda, sizin başınıza gelen ne varsa, daha Biz yaratmadan önce o bir kitapta yazılıdır. Bu ise Allah için pek kolaydır.
23 Tâ ki kaybettiğinize üzülmeyin, size verdiklerimizle de şımarmayın. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve böbürlenenlerin hiçbirini sevmez.
24 Öyle kimseler hem cimrilik eder, hem de insanlara cimriliği öğütler. Fakat kim Allah'ın buyruklarından yüz çevirirse çevirsin, Allah'ın hiç kimseye ihtiyacı yoktur; bütün âlemlerin şükür ve övgüleri de Ona aittir.
25 Biz peygamberlerimizi apaçık delillerle gönderdik ve onlarla beraber kitabı ve ölçüyü indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutabilsinler. Bir de demiri indirdik ki, onda çetin bir güç ve insanlar için yararlar vardır. Bütün bunları, görmedikleri halde Allah'a ve peygamberlerine yardım edenleri ortaya çıkarmak için Allah size verdi. Zira Allah, karşı konulmaz kuvvet sahibi ve herşeyin mutlak galibidir.
26 Biz Nuh'u ve İbrahim'i de peygamber olarak gönderdik ve ikisinin nesline de peygamberlik ve kitap verdik. Onlardan doğru yolu bulanlar da oldu; birçokları ise yoldan çıkmış kimselerdir.
27 Sonra onların izinden peş peşe peygamberlerimizi gönderdik. Kendisine İncil'i vererek Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik. Onun izinden gidenlerin kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Onlar ise, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için, kendiliklerinden bir de ruhbanlık icad ettiler ki, Biz onlara bunu farz kılmamıştık. Sonra onun da hakkını vermediler. Onlardan iman edenleri ödüllendirdik; birçoğu ise yoldan çıkmış kimselerdi.
28 Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve Onun peygamberine inanın ki, rahmetinden size iki kat ödül versin, size yolunuzu gösterecek bir nur nasip etsin ve sizi bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
29 Kitap Ehli de şunu bilsin ki, onlar Allah'ın lütfu üzerinde tasarruf sahibi değillerdir. Lütuf ve nimet Allah'ın elindedir; onu dilediğine bağışlar. Ve Allah pek büyük lütuf sahibidir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 1
لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 2
هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُۚ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 3
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا يَعْرُجُ ف۪يهَاۜ وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ 4
لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ 5
يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۜ وَهُوَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 6
اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ 7
وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۚ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ وَقَدْ اَخَذَ م۪يثَاقَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 8
هُوَ الَّذ۪ي يُنَزِّلُ عَلٰى عَبْدِه۪ٓ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَاِنَّ اللّٰهَ بِكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ 9
وَمَا لَكُمْ اَلَّا تُنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ لَا يَسْتَو۪ي مِنْكُمْ مَنْ اَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذ۪ينَ اَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُواۜ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟ 10
مَنْ ذَا الَّذ۪ي يُقْرِضُ اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُٓ اَجْرٌ كَر۪يمٌۚ 11
يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعٰى نُورُهُمْ بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ بُشْرٰيكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۚ 12
يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ ق۪يلَ ارْجِعُوا وَرَٓاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُوراًۜ فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌۜ بَاطِنُهُ ف۪يهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُۜ 13
يُنَادُونَهُمْ اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنَّكُمْ فَـتَنْتُمْ اَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْاَمَانِيُّ حَتّٰى جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ وَغَرَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ 14
فَالْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنْكُمْ فِدْيَةٌ وَلَا مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ مَأْوٰيكُمُ النَّارُۜ هِيَ مَوْلٰيكُمْۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ 15
اَلَمْ يَأْنِ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللّٰهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّۙ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْاَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ 16
اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ 17
اِنَّ الْمُصَّدِّق۪ينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَاَقْرَضُوا اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ اَجْرٌ كَر۪يمٌ 18
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِـه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصِّدّ۪يقُونَۗ وَالشُّهَدَٓاءُ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ لَهُمْ اَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ۟ 19
اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَراًّ ثُمَّ يَكُونُ حُطَاماًۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ 20
سَابِقُٓوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۙ اُعِدَّتْ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ 21
مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌۚ 22
لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَٓا اٰتٰيكُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۙ 23
اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ 24
لَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَاَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْم۪يزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِۚ وَاَنْزَلْنَا الْحَد۪يدَ ف۪يهِ بَأْسٌ شَد۪يدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ۟ 25
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً وَاِبْرٰه۪يمَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ فَمِنْهُمْ مُهْتَدٍۚ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ 26
ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ وَجَعَلْنَا ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةًۜ وَرَهْبَانِيَّةًۨ ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ اِلَّا ابْتِغَٓاءَ رِضْوَانِ اللّٰهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَـتِهَاۚ فَاٰتَيْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْهُمْ اَجْرَهُمْۚ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ 27
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَاٰمِنُوا بِرَسُولِه۪ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُوراً تَمْشُونَ بِه۪ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ 28
لِئَلَّا يَعْلَمَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَلَّا يَقْدِرُونَ عَلٰى شَيْءٍ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ وَاَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ 29
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye üstündür, hikmeti herşeyi kuşatır.
1
لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Göklerin ve yerin egemenliği Onundur. O diriltir ve öldürür. Onun gücü herşeye yeter.
2
هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُۚ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Evvel de Odur, Âhir de. Zâhir de Odur, Bâtın da. O herşeyi hakkıyla bilendir.
3
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا يَعْرُجُ ف۪يهَاۜ وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş üzerine kurulan Odur. O, yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. Nerede olsanız O sizinledir. Allah sizin yaptıklarınızı da görür.
4
لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ
Göklerin ve yerin egemenliği Onundur. Bütün işler Allah'a havale edilir.
5
يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۜ وَهُوَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
O, geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O gönüllerde olanı da bilir.
6
اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ
Allah'a ve Resulüne iman edin; size kullanma yetkisi verdiği şeylerden bağışta bulunun. Sizden iman eden ve Allah yolunda harcayanlar için büyük bir ödül vardır.
7
وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۚ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ وَقَدْ اَخَذَ م۪يثَاقَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Peygamber sizi Rabbinize iman etmek için çağırıp dururken size ne oluyor ki Allah'a inanmayacakmışsınız? Üstelik O sizden ahit de almıştı. İman edecekseniz ne duruyorsunuz?
8
هُوَ الَّذ۪ي يُنَزِّلُ عَلٰى عَبْدِه۪ٓ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَاِنَّ اللّٰهَ بِكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ
Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kuluna apaçık âyetleri indiren Odur. Şüphe yok ki Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
9
وَمَا لَكُمْ اَلَّا تُنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ لَا يَسْتَو۪ي مِنْكُمْ مَنْ اَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذ۪ينَ اَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُواۜ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟
Size ne oluyor ki Allah yolunda bağışta bulunmuyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Fetihten önce Allah yolunda harcama yapan ve savaşanlarınız, başkalarıyla bir olmaz. Onlar, daha sonra harcayan ve savaşanlardan daha yüksek bir mertebededirler. Bununla beraber, Allah onların hepsine de en güzel ödülü vaad etmiştir. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
10
مَنْ ذَا الَّذ۪ي يُقْرِضُ اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُٓ اَجْرٌ كَر۪يمٌۚ
Kim Allah'a güzel bir borç vermek ister ki, Allah da onu kat kat arttırsın? Üstelik ona pek değerli bir ödül de vardır.
11
يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعٰى نُورُهُمْ بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ بُشْرٰيكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۚ
O gün mü'min erkekleri ve mü'min kadınları görürsün ki, nurları önlerinde ve sağlarında koşmaktadır. Bugün sizin müjdeniz, altlarından ırmaklar akan Cennetlerdir; ebediyen orada kalacaksınız. İşte bu pek büyük bir kazanç ve kurtuluştur.
12
يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ ق۪يلَ ارْجِعُوا وَرَٓاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُوراًۜ فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌۜ بَاطِنُهُ ف۪يهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُۜ
O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar, mü'minlere 'Bize bakın da nurunuzdan alalım' derler. Onlara denir ki: 'Arkanıza dönün de orada nur arayın.' Derken aralarına bir duvar çekilir ki, onun bir kapısı vardır; içi rahmet, dışı ise azaptır.
13
يُنَادُونَهُمْ اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنَّكُمْ فَـتَنْتُمْ اَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْاَمَانِيُّ حَتّٰى جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ وَغَرَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ
Mü'minlere 'Biz sizinle beraber değil miydik?' diye seslenirler. Mü'minler 'Evet,' der. 'Fakat siz kendi kendinizi helâke düşürdünüz. Çünkü bizim başımıza gelecekleri gözetlediniz; şüphe içinde oldunuz; Allah'ın emri gelinceye kadar kuruntularla avunup durdunuz; o çok aldatıcı olan Şeytan da sizi Allah ile aldattı.
14
فَالْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنْكُمْ فِدْيَةٌ وَلَا مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ مَأْوٰيكُمُ النَّارُۜ هِيَ مَوْلٰيكُمْۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Bugün ne sizden, ne de inkâr edenlerden fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir ki, size lâyık olan da budur. Varılacak ne kötü bir yerdir orası!
15
اَلَمْ يَأْنِ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللّٰهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّۙ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْاَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
İman edenlerin, Allah'ın zikrine ve hak olarak inene karşı kalplerinin yumuşaması için zaman hâlâ gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasın ki, üzerinden zaman geçince kalpleri katılaşıvermiş ve birçoğu yoldan çıkmıştı.
16
اِعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Şunu bilin ki ölümünün ardından Allah yeryüzünü bile diriltiyor. Aklınızı kullanmanız için, Biz size âyetleri böylece açıklamış bulunuyoruz.
17
اِنَّ الْمُصَّدِّق۪ينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَاَقْرَضُوا اللّٰهَ قَرْضاً حَسَناً يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ اَجْرٌ كَر۪يمٌ
Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ile Allah'a güzel bir borç verenlere, harcadıkları şey kat kat ödenir; üstelik onlar için bitmez tükenmez bir de ödül vardır.
18
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِـه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصِّدّ۪يقُونَۗ وَالشُّهَدَٓاءُ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ لَهُمْ اَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ۟
Allah'a ve peygamberlerine iman edenler, Rableri katında özü sözü doğru olan ve hakka şahitlik eden kimselerdir. Onların ödülleri de vardır, nurları da. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlar ise Cehennem ehlidir.
19
اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَراًّ ثُمَّ يَكُونُ حُطَاماًۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ
Şunu bilin ki, dünya hayatı bir oyundan, bir eğlenceden, bir şatafattan, aranızda bir övünmeden, mal ve evlât yarışından ibarettir. O bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ekin çiftçilerin hoşuna gider; sonra kuruyuverir de onu sapsarı görürsün. Sonra saman olur gider. Âhirette de çetin bir azap, bir de Allah'tan bağışlanma ve hoşnutluk vardır. Dünya hayatı ise aldatıcı bir menfaatten başka birşey değildir.
20
سَابِقُٓوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۙ اُعِدَّتْ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
Rabbinizden erişecek bir bağışlanmayı ve öyle bir Cenneti kazanmak için yarışın ki, genişliği gök ile yerin genişliği kadardır ve Allah ile peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu Allah'ın lütfudur; onu dilediğine verir. Gerçekten de Allah pek büyük lütuf sahibidir.
21
مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌۚ
İster yeryüzünde olsun, ister kendi canlarınızda, sizin başınıza gelen ne varsa, daha Biz yaratmadan önce o bir kitapta yazılıdır. Bu ise Allah için pek kolaydır.
22
لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَٓا اٰتٰيكُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۙ
Tâ ki kaybettiğinize üzülmeyin, size verdiklerimizle de şımarmayın. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve böbürlenenlerin hiçbirini sevmez.
23
اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ
Öyle kimseler hem cimrilik eder, hem de insanlara cimriliği öğütler. Fakat kim Allah'ın buyruklarından yüz çevirirse çevirsin, Allah'ın hiç kimseye ihtiyacı yoktur; bütün âlemlerin şükür ve övgüleri de Ona aittir.
24
لَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَاَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْم۪يزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِۚ وَاَنْزَلْنَا الْحَد۪يدَ ف۪يهِ بَأْسٌ شَد۪يدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ۟
Biz peygamberlerimizi apaçık delillerle gönderdik ve onlarla beraber kitabı ve ölçüyü indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutabilsinler. Bir de demiri indirdik ki, onda çetin bir güç ve insanlar için yararlar vardır. Bütün bunları, görmedikleri halde Allah'a ve peygamberlerine yardım edenleri ortaya çıkarmak için Allah size verdi. Zira Allah, karşı konulmaz kuvvet sahibi ve herşeyin mutlak galibidir.
25
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً وَاِبْرٰه۪يمَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ فَمِنْهُمْ مُهْتَدٍۚ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
Biz Nuh'u ve İbrahim'i de peygamber olarak gönderdik ve ikisinin nesline de peygamberlik ve kitap verdik. Onlardan doğru yolu bulanlar da oldu; birçokları ise yoldan çıkmış kimselerdir.
26
ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ وَجَعَلْنَا ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةًۜ وَرَهْبَانِيَّةًۨ ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ اِلَّا ابْتِغَٓاءَ رِضْوَانِ اللّٰهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَـتِهَاۚ فَاٰتَيْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْهُمْ اَجْرَهُمْۚ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
Sonra onların izinden peş peşe peygamberlerimizi gönderdik. Kendisine İncil'i vererek Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik. Onun izinden gidenlerin kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Onlar ise, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için, kendiliklerinden bir de ruhbanlık icad ettiler ki, Biz onlara bunu farz kılmamıştık. Sonra onun da hakkını vermediler. Onlardan iman edenleri ödüllendirdik; birçoğu ise yoldan çıkmış kimselerdi.
27
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَاٰمِنُوا بِرَسُولِه۪ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُوراً تَمْشُونَ بِه۪ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve Onun peygamberine inanın ki, rahmetinden size iki kat ödül versin, size yolunuzu gösterecek bir nur nasip etsin ve sizi bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
28
لِئَلَّا يَعْلَمَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَلَّا يَقْدِرُونَ عَلٰى شَيْءٍ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ وَاَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
Kitap Ehli de şunu bilsin ki, onlar Allah'ın lütfu üzerinde tasarruf sahibi değillerdir. Lütuf ve nimet Allah'ın elindedir; onu dilediğine bağışlar. Ve Allah pek büyük lütuf sahibidir.
29

Sureler

Mealler