Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Her türlü hamd ve övgü, gökleri ve yeri yoktan var eden, her biri farklı güç, yetenek ve özelliklere sahip melekleri ikişer, üçer, dörder… kanatlı elçiler yapan ve tabiat kanunlarını sevk ve idare eden birer görevli olarak onları hizmetinize veren Allah'a aittir.

Nitekim yüzlerce, binlerce kanatlı daha birçok melekler yaratmış, hatta bu meleklerden bile üstün nice kullar var etmiştir. O, dilediğini yaratılışta üstün kılar.

Hiç kuşku yok ki, Allah'ın her şeye gücü yeter. Öyle ki:
2 Allah insanlara bir rahmet açsa, hiç kimse ve hiçbir güç onu engelleyemez.

Rahmetini tutunca da, O'ndan başka hiç kimse onu serbest bırakamaz.

O azizdir, hakîmdir. Sonsuz kudret ve hikmet sahibidir.
3 Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetlerini düşünün:

Allah'tan başka, sizi gökten yağdırdığı ve yerden çıkardığı sayısız nimetlerle rızıklandıracak bir yaratıcı var mı?

Hayır, O'ndan başka ilâh yok.

Öyleyse, nasıl oluyor da inkârcıların yalanlarına aldanıp Allah yolundan yüz çeviriyorsunuz!
4 Ey Peygamber! Eğer Kur'an'a çağırdığın kimseler seni yalanlıyorlarsa, bundan dolayı üzülme, ümitsizliğe kapılma. Unutma ki, senden önce de nice Peygamberler ve davetçiler yalanlanmıştı.

Fakat sonunda, kazanan hep onlar olmuştu. Unutma, her işin sonucu Allah'a varır.
5 Ey insanlar! Allah'ın yeniden dirilme vaadi gerçektir. Öyleyse, sakın şu dünya hayatının sahte cazibesi sizi aldatıp Allah'a kulluktan alıkoymasın.

وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ ﴿٥﴾

Hele o aldatıcı şeytan ve dostları, Allah'ın ayetlerini çarpıtarak veya "Allah nasıl olsa bağışlayıcıdır, her türlü günahı işleyip tövbe etmeden ölsen bile seni mutlaka affeder." diyerek sizi Allah ile aldatmasın!
6 Çünkü şeytan, sizin helak olmanız için elinden geleni yapmaya and içmiş amansız ve acımasız bir düşmandır, öyleyse siz de onu düşmanınız bilin.

Doğrusu o, kendi zihniyetini benimseyen taraftarlarını ancak cehennemlik olmaya yol açan kötülük ve çirkinliklere çağırır. Unutmayın ki:
7 Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için, Kıyamet Günü çetin bir azap vardır.

İman edip güzel işler yapanlara gelince, onlara da Allah tarafından bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
8 İşlediği kötülükler kendisine cazip gösterilen ve zamanla bunları güzel görmeye başlayan kişi, dürüst ve erdemli bir hayatı tercih eden kimseyle hiç bir tutulabilir mi?

İşte böylece Allah, zulüm ve haksızlığı tercih ederek sapıklıkta kalmak isteyeni saptırır, samimî bir kalple doğruya, gerçeğe ulaşmak isteyeni de doğru yola iletir.

O hâlde, ey Müslüman, onlara üzülerek kendini yıpratma. Vicdan ve sağduyuları tamamen körelmiş bu insanları doğru yola getireceğim diye kendini yiyip bitirme.

Şüphesiz Allah, onların yaptıkları her şeyi bilmektedir. Ve Hesap Günü elbette cezalarını verecektir. Eğer yeniden diriliş konusunda şüpheleri varsa, şunu iyi dinlesinler:
9 Allah, rahmetinin müjdecisi olan rüzgârları gönderir,

Ve bu rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları okyanus, deniz ve göllerden kaldırıp karalara doğru taşırlar.

Sonra Biz onu, bitki örtüsü tamamen kuruyup ölmüş bir bölgeye rahmet yağmurları olarak sürükleriz

Ve onunla yemyeşil filizler yetiştirerek, ölümünden sonra toprağa yeniden hayat veririz.

İşte, ölümden sonra yeniden diriliş de böyle olacaktır. O hâlde, sizi yeniden diriltip hesaba çekecek olan Rabb'inize kulluk edin. Böylece cennet nimetlerine kavuşmakla kalmayacak, dünyada da güç ve şeref elde edeceksiniz:
10 Kim dünyada ve âhirette güç, kudret, itibar, üstünlük, yücelik ve şeref istiyorsa, bunu Allah'tan istesin. Çünkü şeref ve yücelik, tamamen ve yalnızca Allah'ın elindedir ve onu dilediğine verir.

Fakat bunu elde etmek için tertemiz bir vicdana ve dosdoğru bir imana sahip olmanız gerekir. Çünkü ancak iyi niyet, sağlam iman ve güzel sözler O'nun katına yükselir.

Fakat bunları O'na yükseltecek olan, o iman ve niyetin gereği olan güzel davranışlardır. Dolayısıyla, ibadet ve iyiliklerle desteklenmeyen kupkuru bir iman, kişiye hiçbir yarar sağlamayacaktır.

Bunun içindir ki, İslâm'a ve Müslümanlara karşı çirkin tuzaklar peşinde koşan kâfirleri ve münafıkları, her iki dünyada da çetin bir azap beklemektedir.

Ve onların bütün hile ve tuzakları, eninde sonunda yok olup gitmeye mahkûmdur.
11 Ey insanlar! Allah'ın size bahşettiği nimetleri düşünün: Sizin atanız ve ilk insan olan Âdem'i topraktan yaratan,

Sonra da neslinizin sürmesi için, meni denilen bir damla sudan yaratılışınızı devam ettiren ve sizi birbirine uyumlu ve birbiri tamamlayan erkek ve kadın olarak çiftler hâline getiren Odur.

O'nun bilgi ve iradesi dışında ne bir dişi gebe kalabilir, ne de yavrusunu doğurabilir.

Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömrünün kısaltılması da mutlaka Allah katında, varlık kanunlarının yazılı olduğu bir kitapta kayıtlıdır.

Bu nasıl olur demeyin. Hiç kuşkusuz bu, Allah için çok kolaydır. O'nun sınırsız ilim, kudret ve merhametini gösteren bir başka örnek:
12 Aynı okyanus veya denizde birbirlerine bitişik hâlde bulunan, bu yüzden aynı özelliklere sahip olması beklenen iki su kütlesi, her zaman aynı değildir.

Aralarında görünür hiçbir engel olmadığı hâlde, bunlardan biri tatlı, susuzluğu giderici ve içimi güzeldir. Diğeriyse tuzlu ve acıdır (25. Furkan: 53; 27. Neml: 61 ve 55. Rahman: 19–21).

Fakat her ikisinden de taptaze deniz ürünleri tutarak etlerini yer, takı olarak kullanacağınız inci, mercan, sedef gibi süs eşyaları çıkarırsınız (55. Rahman: 22).

Ayrıca, O'nun lütfundan nasibinizi aramanız ve böylece size bahşettiği bunca nimetlerden dolayı Rabb'inize şükretmeniz için, gemilerin suları yara yara denizlerde akıp gittiğini görürsün.
13 Güneş sistemini bağlı kıldığı mükemmel ölçü uyarınca, yazın geceyi kısaltıp gündüze katan, kışın da gündüzü kısaltıp geceye ekleyen,

Ve her biri ezelden belirlenmiş bir vakte kadar kendi yörüngelerinde akıp gitmekte olan Güneş'i ve Ay'ı koyduğu kanunlara boyun eğdiren, O'dur.

Ey insanlar! İşte budur, sizin gerçek sahibiniz, efendiniz ve Rabb'iniz olan Allah.

Göklerde ve yerde mutlak egemenlik ve hükümranlık yalnızca O'nundur.

Oysa ey müşrikler, O'ndan başka yalvardığınız putlar ve putlaştırılmış varlıklar, bir incir çekirdeğine bile hükmedemezler. Öyle ki:
14 Onlara el açıp dua etseniz, duanızı işitmezler.

İşitseler bile size cevap veremez, dileğinizi yerine getiremezler. Çünkü böyle bir güç ve yetkiye sahip değiller.

Diriliş Gününde ise onlar, sizin onları Allah'a ortak koşmanızı asla kabul etmediklerini, böyle bir şeyden haberlerinin bile olmadığını söyleyecekler.

Görüyorsun ya, sana hiç kimse, her şeyden haberdar olan Allah'ın şu Kur'an'da verdiği bilgiler gibi bilgi veremez.
15 Ey insanlar! Hepiniz var olmak ve varlığınızı devam ettirmek için Allah'a muhtaçsınız.

Oysa Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, gerçek anlamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye lâyık olan sadece O'dur.
16 Öyle ki, dilerse sizi yok eder ve yerinize bambaşka bir toplum getirir.
17 Ve bu Allah'a göre hiç de zor değildir. Öyleyse, Rabb'inize itaat ederek kendinizi kurtarmaya bakın. Çünkü Hesap Günü gelip çattığında:
18 Hiç kimse, bir başkasının günahını kendi üzerine alamayacaktır. Günaha teşvik eden, bunun cezasını elbette çekecektir. Fakat bu, hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın onun sözüne uyup günah işleyen kişiyi kurtaramayacaktır.

Nitekim herhangi bir günahkâr, günahını yüklenmesi için bir başkasını çağırsa, o çağırdığı kişi kendi yakın akraba bile olsa, onun hiçbir günahını üzerine alamayacaktır. Dolayısıyla, Hristiyanların uydurduğu "Hz. Âdem'in işlediği günahtan dolayı onun soyundan gelenlerin de günahkâr olarak dünyaya geldiği ve babasız dünyaya gelen Hz. İsa'nın, kendisini feda ederek bu günahı affettirdiği" şeklindeki iddiası, hem İsa Peygambere atılan çirkin bir iftira, hem de Allah'ın adaleti konusunda halkı şüpheye düşüren şeytanî bir aldatmacadır.

Ama bütün bu ikna edici apaçık delillere rağmen, yine de Kur'an'dan körü körüne yüz çevirenler olacaktır. Sen akıllarını kullanmayan kimseleri doğru yola iletemezsin. Sen ancak, Rabb'lerini görmedikleri hâlde O'na saygı duyan ve bu saygının doğal sonucu olarak namazı güzelce kılan kimseleri uyarabilirsin. Yani senin uyarıların, sadece böyle temiz yürekli, samimî insanlarda etkisini gösterir.

Zaten her kim şirk ve günah kirlerinden arınıp temizlenirse, bunu ancak kendisi için yapmış olur.

Unutmayın, dönüşünüz mutlaka Allah'a olacaktır.

İşte, 12. ayetteki iki deniz nasıl birbirine benzemiyorsa;
19 Hakikati gören ile görmeyen bir olmaz.
20 Tıpkı, karanlıklarla aydınlığın aynı olmadığı gibi.
21 Serinletici gölge ile kavurucu sıcak da bir olmaz.
22 Tıpkı, kalben diri olanlarla ölü olanların aynı olmadığı gibi.

Allah, ancak samimî bir kalple doğruya, gerçeğe ulaşmak isteyene hakikati işittirir.

Gönlünü kibir, inat, bencillik ile karartmış olanlara gelince, sen mezardaki ölüler gibi hakikat karşısında duyarsız kalan zalimlere hiçbir şey işittiremezsin. Onun için, inanmıyorlar diye üzülme.
23 Çünkü sen yalnızca bir uyarıcısın.
24 Şüphesiz Biz, doğruyu ve gerçeği ortaya koymak için, seni tüm insanlığa seslenen bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

Zaten hiçbir medeniyet ve hiçbir ümmet yoktur ki, içlerinden bir zamanlar bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
25 Ey Peygamber! Eğer Kur'an'a çağırdığın kimseler seni yalanlıyorlarsa, bundan dolayı üzülme, ümitsizliğe kapılma Unutma ki, vaktiyle onlardan önceki zalimler de kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlanmışlardı.

Peygamberleri onlara apaçık deliller, hikmet dolu öğütler ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi.
26 Fakat sonunda, inkârcıları korkunç bir ceza ile apansız yakalayıverdim. Beni inkâr etmek neymiş, işte o zaman gördüler.
27 Baksana, Allah gökten nasıl su indiriyor da,

Onunla değişik tatlarda rengârenk meyveler yetiştiriyor.

Nitekim dağlarda da beyaz, kırmızı ve siyah tonlarda madenler ve renk renk, desen desen kayalar, tabakalar ve katman katman çizgiler vardır.
28 Aynı şekilde, hem insanlar hem de yabani ve evcil hayvanlar türlü türlü renkler taşıyor. Dünyanın her yerindeki siyah, beyaz, kızıl, sarı renklerde insan ırkları; hayranlık veren şekil ve renkleriyle insanı büyüleyen kuşlar, kelebekler, vahşi ve evcil hayvanlar, Allah'ın renk sanatının mükemmel örnekleri olarak karşınızda duruyor.

Dikkat edin, Allah'ın kulları arasından, ancak Kur'an'ın dile getirdiği bu gerçekleri bilenler O'na yürekten saygı duyarlar.

Gerçekten Allah sonsuz kudret sahibidir, çok bağışlayıcıdır. Peki, kimdir bu ilim sahipleri?
29 Allah'ın kitabını anlamaya çalışarak okuyan, onu pratik hayata uygulayarak namazı güzelce kılan ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden bir kısmını Allah için yoksullara gizli ve açık olarak harcayanlar var ya, işte onlar asla zarara uğramayacak bir kazanç elde etmeyi umabilirler.
30 Allah onlara mükâfatlarını tam olarak verecek ve sonsuz lütuf ve keremi sayesinde, onlara hak ettiklerinden çok daha fazlasını bahşedecektir.

Çünkü O çok bağışlayıcıdır, bütün iyiliklerin ve teşekkürlerin karşılığını cömertçe verendir.
31 Ey Peygamber! Sana gönderdiğimiz bu Kitap, kendisinden önceki kitapları onaylayan gerçeğin ta kendisidir.

Şüphesiz Allah, kullarının tüm yaptıklarından haberdardır ve onları daima görmektedir.
32 İnsanlık tarihi boyunca, her devirde Kitap ve elçi göndererek insanlığa yol gösterdik. İşte şimdi de, kullarımız arasından bu göreve lâyık görüp seçtiğimiz kimselere son kutsal Kitabı emanet ettik.

Fakat onlardan kimileri Allah'ın kitabını okuma, anlama ve hayata egemen kılma mücadelesini terk ederek kendilerine zulmeder, kimileri İslam'ı vasat düzeyde yaşayarak orta seviyede kalır, kimileri de Allah izniyle iyiliklerde en önde gider.

İşte en büyük lütuf, bu sonuncusudur.
33 İşte bu müminlerin mükâfatı, ebedî huzur ve mutluluk diyarı olan Adn cennetleri olacaktır.

Onlar oraya girecek ve altın bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir.

Elbiseleri de halis ipekten olacaktır.
34 Bu muhteşem nimetlerle karşılaşınca, "Bizi o müthiş Hesap Gününde her türlü endişe ve üzüntüden kurtaran Allah'a hamd olsun!" diyecekler,

 "Rabb'imiz gerçekten de çok bağışlayıcıdır, bütün iyiliklerin karşılığını cömertçe verendir."
35 "İşte bizi, sonsuz lütuf ve keremi sayesinde ebedî kalacağımız yurda yerleştirdi.

Artık burada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de bir bıkkınlık."
36 Ayetlerimizi inkâr edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır.

Öyle çaresiz bir hâlde olacaklar ki, hayatlarına son verilmez ki, ölüp kurtulsunlar; azapları hafifletilmez ki, rahat yüzü görsünler.

İşte Biz, mesajımızı inkâr eden her nankörü böyle cezalandırırız.
37 Orada, "Ey Rabb'imiz!" diye feryat edecekler,

"Ne olur, bizi buradan çıkar; sana söz veriyoruz, daha önce yaptıklarımızdan bambaşka güzel işler yapacağız!"

Allah onlara diyecek ki: "Ben size, düşünüp ibret almak isteyen birinin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedim mi?

Ayrıca, size bu günün gelip çatacağını haber veren uyarıcılar gelmemiş miydi? Fakat siz bile bile kötülüğü tercih ettiniz.

Öyleyse, yaptıklarınızın cezasını tadın. Çünkü zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur."
38 Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir

Şüphesiz O, kalplerin içindeki gizli niyet ve düşünceleri de bilmektedir.
39 O Allah ki, önceki ümmetlerin ardından şimdi de sizi yeryüzünde ilâhî adaleti egemen kılmakla görevli yönetici ve halifeler yapmış ve bu göreve uygun yetki, güç ve yeteneklerle donatmıştır.

O hâlde, her kim bu yetenekleri kötü yönde kullanarak Allah'a karşı nankörlük ederse, şunu bilsin ki, onun bu nankörlüğü kendi aleyhinedir.

Çünkü kâfirlerin nankörlüğü ve inkârcılığı, Rab'leri katında ancak onlara karşı gazabın artmasına sebep olur.

Evet, kâfirlerin nankörlüğü, onların yıkılış ve yok oluşlarını hızlandırmaktan ve ziyanlarını artırmaktan başka bir netice doğurmaz.
40 Onlara de ki: "Allah'tan başka itaate çağırdığınız ve böylece Allah'a ortak koştuğunuz putlarınızı ve putlaştırdığınız liderlerinizi, sahte ilâhlarınızı bir düşünsenize.

Gösterin bana, yeryüzünde ne yaratmış bunlar!

Göklerin yaratılıp yönetilmesinde onların bir ortaklıkları mı var?"

Bakın, o zalimler nasıl da göz göre göre haktan yüz çeviriyorlar. Yoksa Biz onlara bu iddialarını destekleyici bir Kitap gönderdik de, onda buldukları bir delile mi dayanıyorlar?

Hayır, aslında zalimler, birbirlerini boş vaadlerle aldatmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Oysa görmüyorlar mı ki:
41 Gökleri ve yeri yıkılıp yok olmaktan koruyan ve mükemmel bir sistem çerçevesinde gök cisimlerinin hareketlerini devam ettiren yalnızca Allah'tır. O, bir an için varlıkları kendi haline bıraksa, evrende müthiş bir kargaşa meydana gelir.

Eğer gökler ve yer yıkılacak olsa, O'ndan başka hiç kimse onların nizamını sağlayamaz.

Hiç kuşkusuz Allah, kullarına karşı çok şefkatli, çok bağışlayıcıdır.
42 Kur'an'ı reddeden bu kâfirler, daha önce, "Yahudi ve Hristiyanlara gönderildiği gibi bize de bir uyarıcı gelmiş olsaydı, kesinlikle doğru yolu bulan en iyi toplum biz olurduk!" diye var güçleriyle Allah'a yemin ediyorlardı.

"Yahudi ve Hristiyanlara gönderildiği gibi bize de bir uyarıcı gelmiş olsaydı, kesinlikle doğru yolu bulan en iyi toplum biz olurduk!"

Fakat onlara Allah tarafından uyarıcı bir Peygamber gelince, bu onların sadece hak ve hakikatten iyice uzaklaşmalarına sebep oldu.
43 Çünkü onlar, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslıyor, sahip oldukları imtiyazları kaybetmemek için Kur'an'a karşı çirkin plânlar kuruyorlar.

Oysa kötü plân, sadece sahibini helâk eder.

Hal böyleyken, bu zalimler Allah'a ve Elçisine inanmak için daha ne bekliyorlar? Yoksa onlar, kendilerinden önceki isyankâr milletlerin helâkine sebep olan ilâhî kanunların kendi üzerlerinde uygulanmasını mı bekliyorlar? Öncekiler ya bir azapla helâk edilerek, ya düşman istilasına uğrayarak, ya da Peygamberin takipçileri tarafından yenilgiye uğratılarak cezalandırılmışlardı. Bugün de böyledir bu, yarın da böyle olacaktır.

Unutma, toplumlar ve çağlar ne kadar değişirse değişsin, Allah'ın yasalarında hiçbir bozulma, pörsüme ve değişiklik göremezsin.

 Ve Allah'ın yasalarının uygulanmasında, kıyamete kadar bir aksaklık ve bir sapma da göremezsin.

İnsanlık tarihini şöyle bir gözden geçiren ve devletlerin yıkılış sebepleri üzerinde biraz düşünen bir kimse, zalimlerinin sonunun hep aynı olduğunu görecektir:
44 Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önceki isyankâr toplumların, medeniyetlerin sonu nice olmuş, görmüyorlar mı?

Üstelik onlar, kendilerinden daha bilgili, daha gelişmiş ve daha güçlüydüler. Fakat yine de cezalarını çekmekten kurtulamadılar.

Öyle ya, ne göklerde ne de yeryüzünde, hiçbir şey Allah'ın iradesine karşı koyamazdı.

Çünkü O, sonsuz ilim ve kudret sahibidir. Bununla birlikte, yeterince fırsat vermeden hiç kimseyi cezalandırmaz:
45 Allah işledikleri günahlardan dolayı insanları hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde helâk edilmedik bir tek canlı bırakmazdı.

Fakat O, zalimleri cezalandırmakta acele etmez, belirlenmiş bir vakte kadar onlara mühlet tanır.

Belirlenen bu süre gelip çatınca da, hepsinin cezasını tam olarak verir. Şüphesiz Allah, kullarının her hal ve hareketini görmektedir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلاً اُو۬ل۪ٓي اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۜ يَز۪يدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَٓاءُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 1
مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 2
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۜ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللّٰهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۘ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ 3
وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ 4
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ 5
اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُواًّۜ اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّع۪يرِۜ 6
اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ۟ 7
اَفَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُٓوءُ عَمَلِه۪ فَرَاٰهُ حَسَناًۜ فَاِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۘ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ 8
وَاللّٰهُ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَاباً فَسُقْنَاهُ اِلٰى بَلَدٍ مَيِّتٍ فَاَحْيَيْنَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ كَذٰلِكَ النُّشُورُ 9
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعِزَّةَ فَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ جَم۪يعاًۜ اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِـحُ يَرْفَعُهُۜ وَالَّذ۪ينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَمَكْرُ اُو۬لٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ 10
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ اَزْوَاجاًۜ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ اُنْثٰى وَلَا تَضَعُ اِلَّا بِعِلْمِه۪ۜ وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِه۪ٓ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ 11
وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِۗ هٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَٓائِـغٌ شَرَابُهُ وَهٰذَا مِلْحٌ اُجَاجٌۜ وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْماً طَرِياًّ وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ ف۪يهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 12
يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۙ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ وَالَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ مَا يَمْلِكُونَ مِنْ قِطْم۪يرٍۜ 13
اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟ 14
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَـرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ 15
اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَد۪يدٍۚ 16
وَمَا ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ بِعَز۪يزٍ 17
وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَاِنْ تَدْعُ مُثْقَلَةٌ اِلٰى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۜ اِنَّمَا تُنْذِرُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَۜ وَمَنْ تَزَكّٰى فَاِنَّمَا يَتَزَكّٰى لِنَفْسِه۪ۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ 18
وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ 19
وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُۙ 20
وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُۚ 21
وَمَا يَسْتَوِي الْاَحْيَٓاءُ وَلَا الْاَمْوَاتُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُسْمِــعُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُسْمِــعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ 22
اِنْ اَنْتَ اِلَّا نَذ۪يرٌ 23
اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَش۪يراً وَنَذ۪يراًۜ وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا ف۪يهَا نَذ۪يرٌ 24
وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُن۪يرِ 25
ثُمَّ اَخَذْتُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ۟ 26
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۚ فَاَخْرَجْنَا بِه۪ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهَاۜ وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ ب۪يضٌ وَحُمْرٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهَا وَغَرَاب۪يبُ سُودٌ 27
وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَٓابِّ وَالْاَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ كَذٰلِكَۜ اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ غَفُورٌ 28
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِراًّ وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَۙ 29
لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ 30
وَالَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِعِبَادِه۪ لَخَب۪يرٌ بَص۪يرٌ 31
ثُمَّ اَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذ۪ينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَاۚ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ۚ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۚ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَب۪يرُۜ 32
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ ف۪يهَا مِنْ اَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤً۬اۚ وَلِبَاسُهُمْ ف۪يهَا حَر۪يرٌ 33
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّـذ۪ٓي اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَۜ اِنَّ رَبَّـنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌۙ 34
اَلَّـذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ 35
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَۚ لَا يُقْضٰى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي كُلَّ كَفُورٍۚ 36
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ ف۪يهَاۚ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحاً غَيْرَ الَّذ۪ي كُنَّا نَعْمَلُۜ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ ف۪يهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَٓاءَكُمُ النَّذ۪يرُۜ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ۟ 37
اِنَّ اللّٰهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 38
هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَكُمْ خَلَٓائِفَ فِي الْاَرْضِۜ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۜ وَلَا يَز۪يدُ الْكَافِر۪ينَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِلَّا مَقْتاًۚ وَلَا يَز۪يدُ الْكَافِر۪ينَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَاراً 39
قُلْ اَرَاَيْتُمْ شُرَكَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۚ اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَاباً فَهُمْ عَلٰى بَيِّنَتٍ مِنْهُۚ بَلْ اِنْ يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُمْ بَعْضاً اِلَّا غُرُوراً 40
اِنَّ اللّٰهَ يُمْسِكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ اَنْ تَزُولَاۚ وَلَئِنْ زَالَتَٓا اِنْ اَمْسَكَهُمَا مِنْ اَحَدٍ مِنْ بَعْدِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يماً غَفُوراً 41
وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَٓاءَهُمْ نَذ۪يرٌ لَيَكُونُنَّ اَهْدٰى مِنْ اِحْدَى الْاُمَمِۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ نَذ۪يرٌ مَا زَادَهُمْ اِلَّا نُفُوراًۙ 42
اِسْتِكْبَاراً فِي الْاَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِۜ وَلَا يَح۪يقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ اِلَّا بِاَهْلِه۪ۜ فَهَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا سُنَّتَ الْاَوَّل۪ينَۚ فَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاًۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَحْو۪يلاً 43
اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَكَانُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةًۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعْجِزَهُ مِنْ شَيْءٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ اِنَّهُ كَانَ عَل۪يماً قَد۪يراً 44
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلٰى ظَهْرِهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِعِبَادِه۪ بَص۪يراً 45
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلاً اُو۬ل۪ٓي اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۜ يَز۪يدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَٓاءُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Her türlü hamd ve övgü, gökleri ve yeri yoktan var eden, her biri farklı güç, yetenek ve özelliklere sahip melekleri ikişer, üçer, dörder… kanatlı elçiler yapan ve tabiat kanunlarını sevk ve idare eden birer görevli olarak onları hizmetinize veren Allah'a aittir.

Nitekim yüzlerce, binlerce kanatlı daha birçok melekler yaratmış, hatta bu meleklerden bile üstün nice kullar var etmiştir. O, dilediğini yaratılışta üstün kılar.

Hiç kuşku yok ki, Allah'ın her şeye gücü yeter. Öyle ki:
1
مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Allah insanlara bir rahmet açsa, hiç kimse ve hiçbir güç onu engelleyemez.

Rahmetini tutunca da, O'ndan başka hiç kimse onu serbest bırakamaz.

O azizdir, hakîmdir. Sonsuz kudret ve hikmet sahibidir.
2
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۜ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللّٰهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۘ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ
Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetlerini düşünün:

Allah'tan başka, sizi gökten yağdırdığı ve yerden çıkardığı sayısız nimetlerle rızıklandıracak bir yaratıcı var mı?

Hayır, O'ndan başka ilâh yok.

Öyleyse, nasıl oluyor da inkârcıların yalanlarına aldanıp Allah yolundan yüz çeviriyorsunuz!
3
وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ
Ey Peygamber! Eğer Kur'an'a çağırdığın kimseler seni yalanlıyorlarsa, bundan dolayı üzülme, ümitsizliğe kapılma. Unutma ki, senden önce de nice Peygamberler ve davetçiler yalanlanmıştı.

Fakat sonunda, kazanan hep onlar olmuştu. Unutma, her işin sonucu Allah'a varır.
4
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ
Ey insanlar! Allah'ın yeniden dirilme vaadi gerçektir. Öyleyse, sakın şu dünya hayatının sahte cazibesi sizi aldatıp Allah'a kulluktan alıkoymasın.

وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ ﴿٥﴾

Hele o aldatıcı şeytan ve dostları, Allah'ın ayetlerini çarpıtarak veya "Allah nasıl olsa bağışlayıcıdır, her türlü günahı işleyip tövbe etmeden ölsen bile seni mutlaka affeder." diyerek sizi Allah ile aldatmasın!
5
اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُواًّۜ اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّع۪يرِۜ
Çünkü şeytan, sizin helak olmanız için elinden geleni yapmaya and içmiş amansız ve acımasız bir düşmandır, öyleyse siz de onu düşmanınız bilin.

Doğrusu o, kendi zihniyetini benimseyen taraftarlarını ancak cehennemlik olmaya yol açan kötülük ve çirkinliklere çağırır. Unutmayın ki:
6
اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ۟
Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için, Kıyamet Günü çetin bir azap vardır.

İman edip güzel işler yapanlara gelince, onlara da Allah tarafından bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
7
اَفَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُٓوءُ عَمَلِه۪ فَرَاٰهُ حَسَناًۜ فَاِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۘ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
İşlediği kötülükler kendisine cazip gösterilen ve zamanla bunları güzel görmeye başlayan kişi, dürüst ve erdemli bir hayatı tercih eden kimseyle hiç bir tutulabilir mi?

İşte böylece Allah, zulüm ve haksızlığı tercih ederek sapıklıkta kalmak isteyeni saptırır, samimî bir kalple doğruya, gerçeğe ulaşmak isteyeni de doğru yola iletir.

O hâlde, ey Müslüman, onlara üzülerek kendini yıpratma. Vicdan ve sağduyuları tamamen körelmiş bu insanları doğru yola getireceğim diye kendini yiyip bitirme.

Şüphesiz Allah, onların yaptıkları her şeyi bilmektedir. Ve Hesap Günü elbette cezalarını verecektir. Eğer yeniden diriliş konusunda şüpheleri varsa, şunu iyi dinlesinler:
8
وَاللّٰهُ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَاباً فَسُقْنَاهُ اِلٰى بَلَدٍ مَيِّتٍ فَاَحْيَيْنَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ كَذٰلِكَ النُّشُورُ
Allah, rahmetinin müjdecisi olan rüzgârları gönderir,

Ve bu rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları okyanus, deniz ve göllerden kaldırıp karalara doğru taşırlar.

Sonra Biz onu, bitki örtüsü tamamen kuruyup ölmüş bir bölgeye rahmet yağmurları olarak sürükleriz

Ve onunla yemyeşil filizler yetiştirerek, ölümünden sonra toprağa yeniden hayat veririz.

İşte, ölümden sonra yeniden diriliş de böyle olacaktır. O hâlde, sizi yeniden diriltip hesaba çekecek olan Rabb'inize kulluk edin. Böylece cennet nimetlerine kavuşmakla kalmayacak, dünyada da güç ve şeref elde edeceksiniz:
9
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعِزَّةَ فَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ جَم۪يعاًۜ اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِـحُ يَرْفَعُهُۜ وَالَّذ۪ينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَمَكْرُ اُو۬لٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ
Kim dünyada ve âhirette güç, kudret, itibar, üstünlük, yücelik ve şeref istiyorsa, bunu Allah'tan istesin. Çünkü şeref ve yücelik, tamamen ve yalnızca Allah'ın elindedir ve onu dilediğine verir.

Fakat bunu elde etmek için tertemiz bir vicdana ve dosdoğru bir imana sahip olmanız gerekir. Çünkü ancak iyi niyet, sağlam iman ve güzel sözler O'nun katına yükselir.

Fakat bunları O'na yükseltecek olan, o iman ve niyetin gereği olan güzel davranışlardır. Dolayısıyla, ibadet ve iyiliklerle desteklenmeyen kupkuru bir iman, kişiye hiçbir yarar sağlamayacaktır.

Bunun içindir ki, İslâm'a ve Müslümanlara karşı çirkin tuzaklar peşinde koşan kâfirleri ve münafıkları, her iki dünyada da çetin bir azap beklemektedir.

Ve onların bütün hile ve tuzakları, eninde sonunda yok olup gitmeye mahkûmdur.
10
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ اَزْوَاجاًۜ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ اُنْثٰى وَلَا تَضَعُ اِلَّا بِعِلْمِه۪ۜ وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِه۪ٓ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ
Ey insanlar! Allah'ın size bahşettiği nimetleri düşünün: Sizin atanız ve ilk insan olan Âdem'i topraktan yaratan,

Sonra da neslinizin sürmesi için, meni denilen bir damla sudan yaratılışınızı devam ettiren ve sizi birbirine uyumlu ve birbiri tamamlayan erkek ve kadın olarak çiftler hâline getiren Odur.

O'nun bilgi ve iradesi dışında ne bir dişi gebe kalabilir, ne de yavrusunu doğurabilir.

Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömrünün kısaltılması da mutlaka Allah katında, varlık kanunlarının yazılı olduğu bir kitapta kayıtlıdır.

Bu nasıl olur demeyin. Hiç kuşkusuz bu, Allah için çok kolaydır. O'nun sınırsız ilim, kudret ve merhametini gösteren bir başka örnek:
11
وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِۗ هٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَٓائِـغٌ شَرَابُهُ وَهٰذَا مِلْحٌ اُجَاجٌۜ وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْماً طَرِياًّ وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ ف۪يهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Aynı okyanus veya denizde birbirlerine bitişik hâlde bulunan, bu yüzden aynı özelliklere sahip olması beklenen iki su kütlesi, her zaman aynı değildir.

Aralarında görünür hiçbir engel olmadığı hâlde, bunlardan biri tatlı, susuzluğu giderici ve içimi güzeldir. Diğeriyse tuzlu ve acıdır (25. Furkan: 53; 27. Neml: 61 ve 55. Rahman: 19–21).

Fakat her ikisinden de taptaze deniz ürünleri tutarak etlerini yer, takı olarak kullanacağınız inci, mercan, sedef gibi süs eşyaları çıkarırsınız (55. Rahman: 22).

Ayrıca, O'nun lütfundan nasibinizi aramanız ve böylece size bahşettiği bunca nimetlerden dolayı Rabb'inize şükretmeniz için, gemilerin suları yara yara denizlerde akıp gittiğini görürsün.
12
يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۙ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ وَالَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ مَا يَمْلِكُونَ مِنْ قِطْم۪يرٍۜ
Güneş sistemini bağlı kıldığı mükemmel ölçü uyarınca, yazın geceyi kısaltıp gündüze katan, kışın da gündüzü kısaltıp geceye ekleyen,

Ve her biri ezelden belirlenmiş bir vakte kadar kendi yörüngelerinde akıp gitmekte olan Güneş'i ve Ay'ı koyduğu kanunlara boyun eğdiren, O'dur.

Ey insanlar! İşte budur, sizin gerçek sahibiniz, efendiniz ve Rabb'iniz olan Allah.

Göklerde ve yerde mutlak egemenlik ve hükümranlık yalnızca O'nundur.

Oysa ey müşrikler, O'ndan başka yalvardığınız putlar ve putlaştırılmış varlıklar, bir incir çekirdeğine bile hükmedemezler. Öyle ki:
13
اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟
Onlara el açıp dua etseniz, duanızı işitmezler.

İşitseler bile size cevap veremez, dileğinizi yerine getiremezler. Çünkü böyle bir güç ve yetkiye sahip değiller.

Diriliş Gününde ise onlar, sizin onları Allah'a ortak koşmanızı asla kabul etmediklerini, böyle bir şeyden haberlerinin bile olmadığını söyleyecekler.

Görüyorsun ya, sana hiç kimse, her şeyden haberdar olan Allah'ın şu Kur'an'da verdiği bilgiler gibi bilgi veremez.
14
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَـرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ
Ey insanlar! Hepiniz var olmak ve varlığınızı devam ettirmek için Allah'a muhtaçsınız.

Oysa Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, gerçek anlamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye lâyık olan sadece O'dur.
15
اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَد۪يدٍۚ
Öyle ki, dilerse sizi yok eder ve yerinize bambaşka bir toplum getirir.
16
وَمَا ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ بِعَز۪يزٍ
Ve bu Allah'a göre hiç de zor değildir. Öyleyse, Rabb'inize itaat ederek kendinizi kurtarmaya bakın. Çünkü Hesap Günü gelip çattığında:
17
وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَاِنْ تَدْعُ مُثْقَلَةٌ اِلٰى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۜ اِنَّمَا تُنْذِرُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَۜ وَمَنْ تَزَكّٰى فَاِنَّمَا يَتَزَكّٰى لِنَفْسِه۪ۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ
Hiç kimse, bir başkasının günahını kendi üzerine alamayacaktır. Günaha teşvik eden, bunun cezasını elbette çekecektir. Fakat bu, hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın onun sözüne uyup günah işleyen kişiyi kurtaramayacaktır.

Nitekim herhangi bir günahkâr, günahını yüklenmesi için bir başkasını çağırsa, o çağırdığı kişi kendi yakın akraba bile olsa, onun hiçbir günahını üzerine alamayacaktır. Dolayısıyla, Hristiyanların uydurduğu "Hz. Âdem'in işlediği günahtan dolayı onun soyundan gelenlerin de günahkâr olarak dünyaya geldiği ve babasız dünyaya gelen Hz. İsa'nın, kendisini feda ederek bu günahı affettirdiği" şeklindeki iddiası, hem İsa Peygambere atılan çirkin bir iftira, hem de Allah'ın adaleti konusunda halkı şüpheye düşüren şeytanî bir aldatmacadır.

Ama bütün bu ikna edici apaçık delillere rağmen, yine de Kur'an'dan körü körüne yüz çevirenler olacaktır. Sen akıllarını kullanmayan kimseleri doğru yola iletemezsin. Sen ancak, Rabb'lerini görmedikleri hâlde O'na saygı duyan ve bu saygının doğal sonucu olarak namazı güzelce kılan kimseleri uyarabilirsin. Yani senin uyarıların, sadece böyle temiz yürekli, samimî insanlarda etkisini gösterir.

Zaten her kim şirk ve günah kirlerinden arınıp temizlenirse, bunu ancak kendisi için yapmış olur.

Unutmayın, dönüşünüz mutlaka Allah'a olacaktır.

İşte, 12. ayetteki iki deniz nasıl birbirine benzemiyorsa;
18
وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ
Hakikati gören ile görmeyen bir olmaz.
19
وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُۙ
Tıpkı, karanlıklarla aydınlığın aynı olmadığı gibi.
20
وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُۚ
Serinletici gölge ile kavurucu sıcak da bir olmaz.
21
وَمَا يَسْتَوِي الْاَحْيَٓاءُ وَلَا الْاَمْوَاتُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُسْمِــعُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُسْمِــعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ
Tıpkı, kalben diri olanlarla ölü olanların aynı olmadığı gibi.

Allah, ancak samimî bir kalple doğruya, gerçeğe ulaşmak isteyene hakikati işittirir.

Gönlünü kibir, inat, bencillik ile karartmış olanlara gelince, sen mezardaki ölüler gibi hakikat karşısında duyarsız kalan zalimlere hiçbir şey işittiremezsin. Onun için, inanmıyorlar diye üzülme.
22
اِنْ اَنْتَ اِلَّا نَذ۪يرٌ
Çünkü sen yalnızca bir uyarıcısın.
23
اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَش۪يراً وَنَذ۪يراًۜ وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا ف۪يهَا نَذ۪يرٌ
Şüphesiz Biz, doğruyu ve gerçeği ortaya koymak için, seni tüm insanlığa seslenen bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

Zaten hiçbir medeniyet ve hiçbir ümmet yoktur ki, içlerinden bir zamanlar bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
24
وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُن۪يرِ
Ey Peygamber! Eğer Kur'an'a çağırdığın kimseler seni yalanlıyorlarsa, bundan dolayı üzülme, ümitsizliğe kapılma Unutma ki, vaktiyle onlardan önceki zalimler de kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlanmışlardı.

Peygamberleri onlara apaçık deliller, hikmet dolu öğütler ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi.
25
ثُمَّ اَخَذْتُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ۟
Fakat sonunda, inkârcıları korkunç bir ceza ile apansız yakalayıverdim. Beni inkâr etmek neymiş, işte o zaman gördüler.
26
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۚ فَاَخْرَجْنَا بِه۪ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهَاۜ وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ ب۪يضٌ وَحُمْرٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهَا وَغَرَاب۪يبُ سُودٌ
Baksana, Allah gökten nasıl su indiriyor da,

Onunla değişik tatlarda rengârenk meyveler yetiştiriyor.

Nitekim dağlarda da beyaz, kırmızı ve siyah tonlarda madenler ve renk renk, desen desen kayalar, tabakalar ve katman katman çizgiler vardır.
27
وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَٓابِّ وَالْاَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ كَذٰلِكَۜ اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ غَفُورٌ
Aynı şekilde, hem insanlar hem de yabani ve evcil hayvanlar türlü türlü renkler taşıyor. Dünyanın her yerindeki siyah, beyaz, kızıl, sarı renklerde insan ırkları; hayranlık veren şekil ve renkleriyle insanı büyüleyen kuşlar, kelebekler, vahşi ve evcil hayvanlar, Allah'ın renk sanatının mükemmel örnekleri olarak karşınızda duruyor.

Dikkat edin, Allah'ın kulları arasından, ancak Kur'an'ın dile getirdiği bu gerçekleri bilenler O'na yürekten saygı duyarlar.

Gerçekten Allah sonsuz kudret sahibidir, çok bağışlayıcıdır. Peki, kimdir bu ilim sahipleri?
28
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِراًّ وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَۙ
Allah'ın kitabını anlamaya çalışarak okuyan, onu pratik hayata uygulayarak namazı güzelce kılan ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden bir kısmını Allah için yoksullara gizli ve açık olarak harcayanlar var ya, işte onlar asla zarara uğramayacak bir kazanç elde etmeyi umabilirler.
29
لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ
Allah onlara mükâfatlarını tam olarak verecek ve sonsuz lütuf ve keremi sayesinde, onlara hak ettiklerinden çok daha fazlasını bahşedecektir.

Çünkü O çok bağışlayıcıdır, bütün iyiliklerin ve teşekkürlerin karşılığını cömertçe verendir.
30
وَالَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِعِبَادِه۪ لَخَب۪يرٌ بَص۪يرٌ
Ey Peygamber! Sana gönderdiğimiz bu Kitap, kendisinden önceki kitapları onaylayan gerçeğin ta kendisidir.

Şüphesiz Allah, kullarının tüm yaptıklarından haberdardır ve onları daima görmektedir.
31
ثُمَّ اَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذ۪ينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَاۚ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ۚ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۚ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَب۪يرُۜ
İnsanlık tarihi boyunca, her devirde Kitap ve elçi göndererek insanlığa yol gösterdik. İşte şimdi de, kullarımız arasından bu göreve lâyık görüp seçtiğimiz kimselere son kutsal Kitabı emanet ettik.

Fakat onlardan kimileri Allah'ın kitabını okuma, anlama ve hayata egemen kılma mücadelesini terk ederek kendilerine zulmeder, kimileri İslam'ı vasat düzeyde yaşayarak orta seviyede kalır, kimileri de Allah izniyle iyiliklerde en önde gider.

İşte en büyük lütuf, bu sonuncusudur.
32
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ ف۪يهَا مِنْ اَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤً۬اۚ وَلِبَاسُهُمْ ف۪يهَا حَر۪يرٌ
İşte bu müminlerin mükâfatı, ebedî huzur ve mutluluk diyarı olan Adn cennetleri olacaktır.

Onlar oraya girecek ve altın bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir.

Elbiseleri de halis ipekten olacaktır.
33
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّـذ۪ٓي اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَۜ اِنَّ رَبَّـنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌۙ
Bu muhteşem nimetlerle karşılaşınca, "Bizi o müthiş Hesap Gününde her türlü endişe ve üzüntüden kurtaran Allah'a hamd olsun!" diyecekler,

 "Rabb'imiz gerçekten de çok bağışlayıcıdır, bütün iyiliklerin karşılığını cömertçe verendir."
34
اَلَّـذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ
"İşte bizi, sonsuz lütuf ve keremi sayesinde ebedî kalacağımız yurda yerleştirdi.

Artık burada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de bir bıkkınlık."
35
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَۚ لَا يُقْضٰى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي كُلَّ كَفُورٍۚ
Ayetlerimizi inkâr edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır.

Öyle çaresiz bir hâlde olacaklar ki, hayatlarına son verilmez ki, ölüp kurtulsunlar; azapları hafifletilmez ki, rahat yüzü görsünler.

İşte Biz, mesajımızı inkâr eden her nankörü böyle cezalandırırız.
36
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ ف۪يهَاۚ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحاً غَيْرَ الَّذ۪ي كُنَّا نَعْمَلُۜ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ ف۪يهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَٓاءَكُمُ النَّذ۪يرُۜ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ۟
Orada, "Ey Rabb'imiz!" diye feryat edecekler,

"Ne olur, bizi buradan çıkar; sana söz veriyoruz, daha önce yaptıklarımızdan bambaşka güzel işler yapacağız!"

Allah onlara diyecek ki: "Ben size, düşünüp ibret almak isteyen birinin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedim mi?

Ayrıca, size bu günün gelip çatacağını haber veren uyarıcılar gelmemiş miydi? Fakat siz bile bile kötülüğü tercih ettiniz.

Öyleyse, yaptıklarınızın cezasını tadın. Çünkü zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur."
37
اِنَّ اللّٰهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir

Şüphesiz O, kalplerin içindeki gizli niyet ve düşünceleri de bilmektedir.
38
هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَكُمْ خَلَٓائِفَ فِي الْاَرْضِۜ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۜ وَلَا يَز۪يدُ الْكَافِر۪ينَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِلَّا مَقْتاًۚ وَلَا يَز۪يدُ الْكَافِر۪ينَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَاراً
O Allah ki, önceki ümmetlerin ardından şimdi de sizi yeryüzünde ilâhî adaleti egemen kılmakla görevli yönetici ve halifeler yapmış ve bu göreve uygun yetki, güç ve yeteneklerle donatmıştır.

O hâlde, her kim bu yetenekleri kötü yönde kullanarak Allah'a karşı nankörlük ederse, şunu bilsin ki, onun bu nankörlüğü kendi aleyhinedir.

Çünkü kâfirlerin nankörlüğü ve inkârcılığı, Rab'leri katında ancak onlara karşı gazabın artmasına sebep olur.

Evet, kâfirlerin nankörlüğü, onların yıkılış ve yok oluşlarını hızlandırmaktan ve ziyanlarını artırmaktan başka bir netice doğurmaz.
39
قُلْ اَرَاَيْتُمْ شُرَكَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۚ اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَاباً فَهُمْ عَلٰى بَيِّنَتٍ مِنْهُۚ بَلْ اِنْ يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُمْ بَعْضاً اِلَّا غُرُوراً
Onlara de ki: "Allah'tan başka itaate çağırdığınız ve böylece Allah'a ortak koştuğunuz putlarınızı ve putlaştırdığınız liderlerinizi, sahte ilâhlarınızı bir düşünsenize.

Gösterin bana, yeryüzünde ne yaratmış bunlar!

Göklerin yaratılıp yönetilmesinde onların bir ortaklıkları mı var?"

Bakın, o zalimler nasıl da göz göre göre haktan yüz çeviriyorlar. Yoksa Biz onlara bu iddialarını destekleyici bir Kitap gönderdik de, onda buldukları bir delile mi dayanıyorlar?

Hayır, aslında zalimler, birbirlerini boş vaadlerle aldatmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Oysa görmüyorlar mı ki:
40
اِنَّ اللّٰهَ يُمْسِكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ اَنْ تَزُولَاۚ وَلَئِنْ زَالَتَٓا اِنْ اَمْسَكَهُمَا مِنْ اَحَدٍ مِنْ بَعْدِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يماً غَفُوراً
Gökleri ve yeri yıkılıp yok olmaktan koruyan ve mükemmel bir sistem çerçevesinde gök cisimlerinin hareketlerini devam ettiren yalnızca Allah'tır. O, bir an için varlıkları kendi haline bıraksa, evrende müthiş bir kargaşa meydana gelir.

Eğer gökler ve yer yıkılacak olsa, O'ndan başka hiç kimse onların nizamını sağlayamaz.

Hiç kuşkusuz Allah, kullarına karşı çok şefkatli, çok bağışlayıcıdır.
41
وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَٓاءَهُمْ نَذ۪يرٌ لَيَكُونُنَّ اَهْدٰى مِنْ اِحْدَى الْاُمَمِۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ نَذ۪يرٌ مَا زَادَهُمْ اِلَّا نُفُوراًۙ
Kur'an'ı reddeden bu kâfirler, daha önce, "Yahudi ve Hristiyanlara gönderildiği gibi bize de bir uyarıcı gelmiş olsaydı, kesinlikle doğru yolu bulan en iyi toplum biz olurduk!" diye var güçleriyle Allah'a yemin ediyorlardı.

"Yahudi ve Hristiyanlara gönderildiği gibi bize de bir uyarıcı gelmiş olsaydı, kesinlikle doğru yolu bulan en iyi toplum biz olurduk!"

Fakat onlara Allah tarafından uyarıcı bir Peygamber gelince, bu onların sadece hak ve hakikatten iyice uzaklaşmalarına sebep oldu.
42
اِسْتِكْبَاراً فِي الْاَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِۜ وَلَا يَح۪يقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ اِلَّا بِاَهْلِه۪ۜ فَهَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا سُنَّتَ الْاَوَّل۪ينَۚ فَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاًۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَحْو۪يلاً
Çünkü onlar, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslıyor, sahip oldukları imtiyazları kaybetmemek için Kur'an'a karşı çirkin plânlar kuruyorlar.

Oysa kötü plân, sadece sahibini helâk eder.

Hal böyleyken, bu zalimler Allah'a ve Elçisine inanmak için daha ne bekliyorlar? Yoksa onlar, kendilerinden önceki isyankâr milletlerin helâkine sebep olan ilâhî kanunların kendi üzerlerinde uygulanmasını mı bekliyorlar? Öncekiler ya bir azapla helâk edilerek, ya düşman istilasına uğrayarak, ya da Peygamberin takipçileri tarafından yenilgiye uğratılarak cezalandırılmışlardı. Bugün de böyledir bu, yarın da böyle olacaktır.

Unutma, toplumlar ve çağlar ne kadar değişirse değişsin, Allah'ın yasalarında hiçbir bozulma, pörsüme ve değişiklik göremezsin.

 Ve Allah'ın yasalarının uygulanmasında, kıyamete kadar bir aksaklık ve bir sapma da göremezsin.

İnsanlık tarihini şöyle bir gözden geçiren ve devletlerin yıkılış sebepleri üzerinde biraz düşünen bir kimse, zalimlerinin sonunun hep aynı olduğunu görecektir:
43
اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَكَانُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةًۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعْجِزَهُ مِنْ شَيْءٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ اِنَّهُ كَانَ عَل۪يماً قَد۪يراً
Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önceki isyankâr toplumların, medeniyetlerin sonu nice olmuş, görmüyorlar mı?

Üstelik onlar, kendilerinden daha bilgili, daha gelişmiş ve daha güçlüydüler. Fakat yine de cezalarını çekmekten kurtulamadılar.

Öyle ya, ne göklerde ne de yeryüzünde, hiçbir şey Allah'ın iradesine karşı koyamazdı.

Çünkü O, sonsuz ilim ve kudret sahibidir. Bununla birlikte, yeterince fırsat vermeden hiç kimseyi cezalandırmaz:
44
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلٰى ظَهْرِهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِعِبَادِه۪ بَص۪يراً
Allah işledikleri günahlardan dolayı insanları hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde helâk edilmedik bir tek canlı bırakmazdı.

Fakat O, zalimleri cezalandırmakta acele etmez, belirlenmiş bir vakte kadar onlara mühlet tanır.

Belirlenen bu süre gelip çatınca da, hepsinin cezasını tam olarak verir. Şüphesiz Allah, kullarının her hal ve hareketini görmektedir.
45

Sureler

Mealler