Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ha-Mim!
2 Özünde açık ve hakikati açıklayıcı olan bu kitabın değerini bilin!
3 Evet, onu mübarek bir gecede Biz indir(meye başla)dık; zaten, baştan beri (vahiyle) uyaran da Bizdik.
4 O gece, (iyi ve kötü) her iş ayrıştırılarak hikmetli bir hükme bağlanır,
5 tarafımızdan verilmiş bir emirle: elbet Biz, evet peygamberleri gönderen de Bizdik,
6 Rabbinin rahmeti sayesinde. Şüphesiz yalnızca O'dur her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
7 Eğer inandığınız değerlerden mutmain olsaydınız, (yakinen bilirdiniz) ki O göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin yegane Rabbidir.
8 O'ndan başka ilah yoktur; hayatı ve ölümü yaratan (Allah) sizin de Rabbinizdir, önden giden atalarınızın da Rabbidir.
9 Ama nerde! Onlar, şüphe bataklığında oyalanıp duruyorlar.
10 Şu halde, göğün (felaket) taşıyan bir dumanla kaplanacağı günü bekle!
11 (O duman) bütün insanları bürüyecek (ve inkarcılar haykıracak): "Acıklı azap işte bu!
12 Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanmış bulunuyoruz!"
13 Şimdi bu hatırlama, onlara nasıl bir yarar sağlar ki? Zira kendilerine hakikati apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti de,
14 Sonra onlar yüz çevirmiş ve demişlerdi ki: "O (başkalarınca) doldurulmuş delinin teki."
15 Elbet Biz cezayı bir süreliğine askıya alacağız, fakat siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
16 Kapana kıstırıp enselediğimiz büyük gün gelip çatınca da, her halükarda yaptıklarınızın acısını size tattıracağız.
17 Doğrusu Biz, onlardan önce de Firavun kavmini sınamıştık. Onlara seçkin bir elçi gelmiş
18 ve (demişti) ki: "Bana gelin ey Allah'ın kulları! Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
19 Allah'a karşı küstahlaşmayın! Benim size hakikatin açık delilleriyle geldiğimi aklınızdan çıkarmayın!
20 İyi bilin ki ben, sizin bana yönelik saldırınızdan benim de sizin de Rabbiniz olan (Allah'a) sığınıyorum.
21 Ama eğer bana inanmıyorsanız, bari yolumdan çekilin!"
22 Olan oldu, o (da) Rabbine şöyle şikayet etti: "İşte bunların günaha batmış bir toplum olduğu kesinleşmiştir."
23 (Rabbi ona) "Kullarımla birlikte geceleyin yola düş!" (dedi), "Ama unutmayın ki, takip edileceksiniz.
24 Ziyanı yok, sen denizi rahat bir biçimde terk et! Onlar hakkındaki karar kesin: o ordu mutlaka boğulacak!"
25 Geriye nice nice has bahçeler ve su kaynakları bıraktılar;
26 ve bir nice ekili alan ve görkemli eyvan...
27 Dahası, orada mevcut keyif ve sürur verici daha bir nice nimet
28 işte böylece (geride kalmış) oldu. Sonuçta Biz, onların bıraktıklarına başka toplulukları mirasçı kıldık.
29 Ne gök ağladı onlara, ne de yer; ve ne de cezaları ertelendi.
30 Böylece Biz İsrailoğullarını aşağılayıcı bir beladan kurtarmış olduk;
31 Firavun'dan... Çünkü o, haddini bilmez küstahlardan biriydi.
32 Doğrusu onları, akıl sır ermez ilahi bir bilgiye istinaden çağdaşları olan tüm toplumlar içerisinden böyle seçmiştik;
33 ve onlara sınav olduğu ayan açık belli olan mucizevi işaretler ver(miş)tik.
34 Bütün bunlara rağmen şu berikiler yine de şöyle diyecekler:
35 "(Ölüm) şu bizi bekleyen ilk (ve tek) ölümünüzdür ve biz asla bir daha hayata dönmeyeceğiz;
36 ama eğer (bu) iddianızda ısrarlıysanız, haydi (geri) getirin atalarımızı!"
37 Ne yani, onlar günaha gömülüp gittikleri için kendilerini helak ettiğimiz Tubba' kavminden ve onlardan öncekilerden daha mı değerliler?
38 Bakın Biz gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık;
39 lakin bunları, bir başka değil sadece gerçek bir amaç uğruna yarattık; ne var ki onların çoğu bunu kavramıyor.
40 Unutmayın ki, hepsinin buluşma zamanı (iyi ile kötünün) birbirinden ayrıldığı gündür.
41 O gün ne bir dostun diğer bir dosta yararı dokunacak, ne de kendilerine yardım ulaşacak;
42 Allah'ın rahmet ettiği kimseler müstesna: zira yalnızca O'dur her işinde mükemmel olan, sonsuz merhamet sahibi O'dur.
43 Şüphesiz o zakkum ağacı,
44 günahkarların besini olacaktır;
45 tıpkı yanık yağ tortusu gibi karında kaynar,
46 fokurdayarak yakıp kavuran su misali...
47 (Derken emir gelir): "Tutun onu, yaka paça sürükleyin kışkırtılmış alevlerin ortasına!
48 Sonra baştan ayağa boca edin yürek dağlayan bir (umutsuzluğu ve deyin ki):
49 Tat bakalım; çünkü sen, evet sen hatırlı, saygın biri olmalısın (!)
50 İşin gerçeği, bu, sizin baştan beri 'acaba' dediğiniz şeyin ta kendisidir."
51 Öte yandan Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar güvenli bir konumda bulunacaklar:
52 cennetlerde ve pınar başlarında...
53 Tarifsiz güzellikte sonsuz özgürlük libası ve altın sırmalı kaftanlar giyip göz göze bakışacaklar.
54 İşte böyle olacak. Ve Biz onları sıradışı güzellikte bir bakış, pırıl pırıl (bir kalp) taşıyan eşlerle birleştireceğiz.
55 Orada canlarının arzu erttiği her türlü lezzeti güven içinde isteyip tadacaklar.
56 Orada ilk ölümlerinden başka bir ölüm tatmayacaklar. Böylece Allah onları dehşet verici bir azaptan korumuş olacak.
57 Rabbinin bir lutfudur bu: Bu, işte budur muhteşem başarı!
58 İşte böylece Biz, bu (vahyi) senin dilinle kolaylaştırdık ki düşünüp de ders alabilsinler.
59 Artık sen de (yukarıda tanıtılan cennetini) bekle; çünkü ötekiler (yukarıda tanıtılan cehennemlerini) bekliyorlar!
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓۜ 1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ 2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ 3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ 4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ 5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ 6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ 7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ 9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ 10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ 11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ 12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ 13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ 14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ 15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ 16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ 17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ 19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ 20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ 21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ 22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ 23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ 24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ 26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ 27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ 28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟ 29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ 30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ 31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ 32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ 33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ 34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ 35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ 37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ 38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ 41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ 43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ 44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ 45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ 46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ 47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ 48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ 49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ 50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ 51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ 52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ 53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ 54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ 55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ 56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ 58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ 59
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓۜ
Ha-Mim!
1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
Özünde açık ve hakikati açıklayıcı olan bu kitabın değerini bilin!
2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ
Evet, onu mübarek bir gecede Biz indir(meye başla)dık; zaten, baştan beri (vahiyle) uyaran da Bizdik.
3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ
O gece, (iyi ve kötü) her iş ayrıştırılarak hikmetli bir hükme bağlanır,
4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ
tarafımızdan verilmiş bir emirle: elbet Biz, evet peygamberleri gönderen de Bizdik,
5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ
Rabbinin rahmeti sayesinde. Şüphesiz yalnızca O'dur her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ
Eğer inandığınız değerlerden mutmain olsaydınız, (yakinen bilirdiniz) ki O göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin yegane Rabbidir.
7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
O'ndan başka ilah yoktur; hayatı ve ölümü yaratan (Allah) sizin de Rabbinizdir, önden giden atalarınızın da Rabbidir.
8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Ama nerde! Onlar, şüphe bataklığında oyalanıp duruyorlar.
9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ
Şu halde, göğün (felaket) taşıyan bir dumanla kaplanacağı günü bekle!
10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
(O duman) bütün insanları bürüyecek (ve inkarcılar haykıracak): "Acıklı azap işte bu!
11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ
Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanmış bulunuyoruz!"
12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ
Şimdi bu hatırlama, onlara nasıl bir yarar sağlar ki? Zira kendilerine hakikati apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti de,
13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ
Sonra onlar yüz çevirmiş ve demişlerdi ki: "O (başkalarınca) doldurulmuş delinin teki."
14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ
Elbet Biz cezayı bir süreliğine askıya alacağız, fakat siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ
Kapana kıstırıp enselediğimiz büyük gün gelip çatınca da, her halükarda yaptıklarınızın acısını size tattıracağız.
16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ
Doğrusu Biz, onlardan önce de Firavun kavmini sınamıştık. Onlara seçkin bir elçi gelmiş
17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
ve (demişti) ki: "Bana gelin ey Allah'ın kulları! Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ
Allah'a karşı küstahlaşmayın! Benim size hakikatin açık delilleriyle geldiğimi aklınızdan çıkarmayın!
19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ
İyi bilin ki ben, sizin bana yönelik saldırınızdan benim de sizin de Rabbiniz olan (Allah'a) sığınıyorum.
20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ
Ama eğer bana inanmıyorsanız, bari yolumdan çekilin!"
21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
Olan oldu, o (da) Rabbine şöyle şikayet etti: "İşte bunların günaha batmış bir toplum olduğu kesinleşmiştir."
22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ
(Rabbi ona) "Kullarımla birlikte geceleyin yola düş!" (dedi), "Ama unutmayın ki, takip edileceksiniz.
23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
Ziyanı yok, sen denizi rahat bir biçimde terk et! Onlar hakkındaki karar kesin: o ordu mutlaka boğulacak!"
24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Geriye nice nice has bahçeler ve su kaynakları bıraktılar;
25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ
ve bir nice ekili alan ve görkemli eyvan...
26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ
Dahası, orada mevcut keyif ve sürur verici daha bir nice nimet
27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ
işte böylece (geride kalmış) oldu. Sonuçta Biz, onların bıraktıklarına başka toplulukları mirasçı kıldık.
28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟
Ne gök ağladı onlara, ne de yer; ve ne de cezaları ertelendi.
29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ
Böylece Biz İsrailoğullarını aşağılayıcı bir beladan kurtarmış olduk;
30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ
Firavun'dan... Çünkü o, haddini bilmez küstahlardan biriydi.
31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
Doğrusu onları, akıl sır ermez ilahi bir bilgiye istinaden çağdaşları olan tüm toplumlar içerisinden böyle seçmiştik;
32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ
ve onlara sınav olduğu ayan açık belli olan mucizevi işaretler ver(miş)tik.
33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ
Bütün bunlara rağmen şu berikiler yine de şöyle diyecekler:
34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
"(Ölüm) şu bizi bekleyen ilk (ve tek) ölümünüzdür ve biz asla bir daha hayata dönmeyeceğiz;
35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
ama eğer (bu) iddianızda ısrarlıysanız, haydi (geri) getirin atalarımızı!"
36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ
Ne yani, onlar günaha gömülüp gittikleri için kendilerini helak ettiğimiz Tubba' kavminden ve onlardan öncekilerden daha mı değerliler?
37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ
Bakın Biz gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık;
38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
lakin bunları, bir başka değil sadece gerçek bir amaç uğruna yarattık; ne var ki onların çoğu bunu kavramıyor.
39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Unutmayın ki, hepsinin buluşma zamanı (iyi ile kötünün) birbirinden ayrıldığı gündür.
40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ
O gün ne bir dostun diğer bir dosta yararı dokunacak, ne de kendilerine yardım ulaşacak;
41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Allah'ın rahmet ettiği kimseler müstesna: zira yalnızca O'dur her işinde mükemmel olan, sonsuz merhamet sahibi O'dur.
42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
Şüphesiz o zakkum ağacı,
43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ
günahkarların besini olacaktır;
44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ
tıpkı yanık yağ tortusu gibi karında kaynar,
45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ
fokurdayarak yakıp kavuran su misali...
46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ
(Derken emir gelir): "Tutun onu, yaka paça sürükleyin kışkırtılmış alevlerin ortasına!
47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ
Sonra baştan ayağa boca edin yürek dağlayan bir (umutsuzluğu ve deyin ki):
48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ
Tat bakalım; çünkü sen, evet sen hatırlı, saygın biri olmalısın (!)
49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ
İşin gerçeği, bu, sizin baştan beri 'acaba' dediğiniz şeyin ta kendisidir."
50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ
Öte yandan Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar güvenli bir konumda bulunacaklar:
51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ
cennetlerde ve pınar başlarında...
52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ
Tarifsiz güzellikte sonsuz özgürlük libası ve altın sırmalı kaftanlar giyip göz göze bakışacaklar.
53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ
İşte böyle olacak. Ve Biz onları sıradışı güzellikte bir bakış, pırıl pırıl (bir kalp) taşıyan eşlerle birleştireceğiz.
54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ
Orada canlarının arzu erttiği her türlü lezzeti güven içinde isteyip tadacaklar.
55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ
Orada ilk ölümlerinden başka bir ölüm tatmayacaklar. Böylece Allah onları dehşet verici bir azaptan korumuş olacak.
56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Rabbinin bir lutfudur bu: Bu, işte budur muhteşem başarı!
57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
İşte böylece Biz, bu (vahyi) senin dilinle kolaylaştırdık ki düşünüp de ders alabilsinler.
58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ
Artık sen de (yukarıda tanıtılan cennetini) bekle; çünkü ötekiler (yukarıda tanıtılan cehennemlerini) bekliyorlar!
59

Sureler

Mealler