Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Hâ, mîm.
2 Hem kitabı mübîn hakk için
3 Elhak biz onu bir mübârek gecede indirdik, çünkü biz nezîr gönderiyorduk
4 Bir gece ki her hikmetli emir onda ayırd edilir
5 Tarafımızdan emir, çünkü biz Resul gönderiyorduk
6 Rabbından bir rahmet olarak, hakikat o, öyle semî' öyle alîmdir
7 O Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbıdır ehli yakîn olsanız
8 Ondan başka Tanrı yoktur, hem diriltir hem öldürür, hem sizin rabbınız hem de evvelki atalarınızın rabbı
9 Fakat onlar şekk içinde oynuyorlar
10 O halde gözet o Semânın açık bir duman ile geleceği günü
11 Ki nâsı saracaktır, bu bir elîm azâbdır
12 Rabbenâ! bizden bu azâbı aç, çünkü biz mü'minleriz diyecekler
13 Onlara düşünmek, ıbret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir Resul geldi de
14 Sonra ondan döndüler, öğretilmiş dediler, bir mecnun dediler
15 Biz o azâbı biraz biraz açacağız, fakat siz yine döneceksiniz
16 Amma o büyük satvetle sıkıvereceğimiz gün her halde biz intikam alacağız
17 Celâlım hakkı için onlardan evvel Fir'avnin kavmını fitneye düşürdük, onlara da kerîm bir Resul gelmişti
18 Şöyle diye: Allahın kullarını bana teslim edin, çünkü ben size emîn bir Resulüm
19 Ve Allaha karşı baş kaldırmayın, çünkü ben size açık bir bürhan ile geliyorum
20 Ve haberiniz olsun ki ben sizin beni recminizden rabbım ve rabbınıza sığınmışımdır
21 Onun için eğer bana iyman etmezseniz bari benden çekilin
22 Sonra rabbına duâ etti: bak bunlar mücrim bir kavim dedi
23 Hemen buyurdu; kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz ta'kıyb olunacaksınız
24 Ve denizi açık bırak, çünkü onlar ordu halinde gelip gark olunacaklar
25 Neler terketmişlerdi: ne Cennetler, ne kaynaklar,
26 ne çiftlikler, ne kerîm makam
27 Ve içinde zevk sürdükleri ne ni'met ve refah
28 Evet öyle ve hep onları başka bir kavma miras kıldık
29 Binnetice ne Gök ağladı üzerlerine ne Yer ne de imhal olundular
30 Celâlım hakkı için, Beni İsraîli kurtarmıştık o ihanetli azâbdan
31 Fir'avinden, çünkü o üstün müsriflerden idi
32 Ve şanım hakkı için; biz onları bir ılim üzere âlemîne karşı ıhtıyar eylemiştik
33 Ve onlara âyetlerden öylesini vermiştik ki onda açık bir ni'met ile imtihan vardı
34 Fakat şu berikiler diyorlar ki:
35 ilk ölümümüzden ilerisi yok ve biz yeniden neşrolunacak değiliz
36 Haydi getirin babalarımızı doğru iseniz
37 Ya onlar mı hayırlı? Yoksa Tübbain kavmı ve onlardan evvelkiler mi? Hep onları helâk ettik, çünkü mücrim idiler
38 Ve biz o Göklerle Yeri ve aralarındakileri oyunculukla yaratmadık
39 İkisini de ancak hak sebebiyle yarattık ve lâkin pek çokları bilmezler
40 Haberiniz olsun ki o fasıl günü hepinizin mikatıdır
41 O gün ki yar yardan bir şey def'edemez ve bir taraftan yardım da olunmazlar
42 Ancak Allahın rahmetiyle yarlıgadığı başka, çünkü o öyle azîz öyle rahîmdir
43 Şübhesiz o zakkum ağacı
44 çok vebal yüklenenin yemeğidir.
45 Pota gibi karınlarında kaynar,
46 Hamîm kaynar gibi.
47 Tutun onu da yaka paça doğru Cehennemin ortasına sürükleyin.
48 Sonra da başının üstüne hamîm azâbından dökün
49 Tat bakalım deyin: çünkü sen azîzdin, kerîmdin.
50 İşte o sizin şekk ve mücadele edip durduğunuz bu
51 Elbette müttekiler emîn bir makamda
52 Cennetlerde pınar başlarında
53 Sündüs ve istebraktan elbiseler giyerek karşı karşıya
54 Evet böyle, hem onları iri gözlü hurîlerle tezvic de etmişizdir
55 Orada emniyyetler içinde her türlü yemişi çağırır getirdirler
56 İlk ölümden başka ölüm datmazlar. Korumuştur da onları o Cahîm azâbından
57 Hepsi rabbından bir fadl olarak, işte budur ancak fevzi azîm
58 Biz onu sâde senin dilinle müyesser kıldık gerek ki iyi düşünsünler
59 O halde gözet çünkü onlar gözetiyorlar
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓۜ 1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ 2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ 3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ 4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ 5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ 6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ 7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ 9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ 10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ 11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ 12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ 13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ 14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ 15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ 16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ 17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ 19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ 20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ 21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ 22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ 23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ 24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ 26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ 27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ 28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟ 29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ 30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ 31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ 32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ 33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ 34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ 35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ 37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ 38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ 41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ 43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ 44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ 45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ 46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ 47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ 48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ 49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ 50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ 51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ 52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ 53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ 54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ 55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ 56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ 58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ 59
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓۜ
Hâ, mîm.
1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
Hem kitabı mübîn hakk için
2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ
Elhak biz onu bir mübârek gecede indirdik, çünkü biz nezîr gönderiyorduk
3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ
Bir gece ki her hikmetli emir onda ayırd edilir
4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ
Tarafımızdan emir, çünkü biz Resul gönderiyorduk
5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ
Rabbından bir rahmet olarak, hakikat o, öyle semî' öyle alîmdir
6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ
O Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbıdır ehli yakîn olsanız
7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
Ondan başka Tanrı yoktur, hem diriltir hem öldürür, hem sizin rabbınız hem de evvelki atalarınızın rabbı
8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Fakat onlar şekk içinde oynuyorlar
9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ
O halde gözet o Semânın açık bir duman ile geleceği günü
10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Ki nâsı saracaktır, bu bir elîm azâbdır
11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ
Rabbenâ! bizden bu azâbı aç, çünkü biz mü'minleriz diyecekler
12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ
Onlara düşünmek, ıbret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir Resul geldi de
13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ
Sonra ondan döndüler, öğretilmiş dediler, bir mecnun dediler
14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ
Biz o azâbı biraz biraz açacağız, fakat siz yine döneceksiniz
15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ
Amma o büyük satvetle sıkıvereceğimiz gün her halde biz intikam alacağız
16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ
Celâlım hakkı için onlardan evvel Fir'avnin kavmını fitneye düşürdük, onlara da kerîm bir Resul gelmişti
17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
Şöyle diye: Allahın kullarını bana teslim edin, çünkü ben size emîn bir Resulüm
18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ
Ve Allaha karşı baş kaldırmayın, çünkü ben size açık bir bürhan ile geliyorum
19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ
Ve haberiniz olsun ki ben sizin beni recminizden rabbım ve rabbınıza sığınmışımdır
20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ
Onun için eğer bana iyman etmezseniz bari benden çekilin
21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
Sonra rabbına duâ etti: bak bunlar mücrim bir kavim dedi
22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ
Hemen buyurdu; kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz ta'kıyb olunacaksınız
23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
Ve denizi açık bırak, çünkü onlar ordu halinde gelip gark olunacaklar
24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Neler terketmişlerdi: ne Cennetler, ne kaynaklar,
25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ
ne çiftlikler, ne kerîm makam
26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ
Ve içinde zevk sürdükleri ne ni'met ve refah
27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ
Evet öyle ve hep onları başka bir kavma miras kıldık
28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟
Binnetice ne Gök ağladı üzerlerine ne Yer ne de imhal olundular
29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ
Celâlım hakkı için, Beni İsraîli kurtarmıştık o ihanetli azâbdan
30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ
Fir'avinden, çünkü o üstün müsriflerden idi
31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
Ve şanım hakkı için; biz onları bir ılim üzere âlemîne karşı ıhtıyar eylemiştik
32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ
Ve onlara âyetlerden öylesini vermiştik ki onda açık bir ni'met ile imtihan vardı
33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ
Fakat şu berikiler diyorlar ki:
34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
ilk ölümümüzden ilerisi yok ve biz yeniden neşrolunacak değiliz
35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Haydi getirin babalarımızı doğru iseniz
36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ
Ya onlar mı hayırlı? Yoksa Tübbain kavmı ve onlardan evvelkiler mi? Hep onları helâk ettik, çünkü mücrim idiler
37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ
Ve biz o Göklerle Yeri ve aralarındakileri oyunculukla yaratmadık
38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
İkisini de ancak hak sebebiyle yarattık ve lâkin pek çokları bilmezler
39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Haberiniz olsun ki o fasıl günü hepinizin mikatıdır
40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ
O gün ki yar yardan bir şey def'edemez ve bir taraftan yardım da olunmazlar
41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ancak Allahın rahmetiyle yarlıgadığı başka, çünkü o öyle azîz öyle rahîmdir
42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
Şübhesiz o zakkum ağacı
43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ
çok vebal yüklenenin yemeğidir.
44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ
Pota gibi karınlarında kaynar,
45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ
Hamîm kaynar gibi.
46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ
Tutun onu da yaka paça doğru Cehennemin ortasına sürükleyin.
47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ
Sonra da başının üstüne hamîm azâbından dökün
48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ
Tat bakalım deyin: çünkü sen azîzdin, kerîmdin.
49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ
İşte o sizin şekk ve mücadele edip durduğunuz bu
50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ
Elbette müttekiler emîn bir makamda
51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ
Cennetlerde pınar başlarında
52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ
Sündüs ve istebraktan elbiseler giyerek karşı karşıya
53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ
Evet böyle, hem onları iri gözlü hurîlerle tezvic de etmişizdir
54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ
Orada emniyyetler içinde her türlü yemişi çağırır getirdirler
55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ
İlk ölümden başka ölüm datmazlar. Korumuştur da onları o Cahîm azâbından
56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Hepsi rabbından bir fadl olarak, işte budur ancak fevzi azîm
57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Biz onu sâde senin dilinle müyesser kıldık gerek ki iyi düşünsünler
58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ
O halde gözet çünkü onlar gözetiyorlar
59

Sureler

Mealler