Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Hâ, mîm. [540]
2 Açıklayıcı kitaba yemin olsun.
3 Biz onu, mübarek bir gecede indirmeye başladık. Şüphesiz biz, uyarıcıyız. [541]
4 (4-5) O gecede katımızdan verdiğimiz bir emirle bütün hikmetli işler belirlenir. Şüphesiz biz peygamberler göndeririz.
5 (4-5) O gecede katımızdan verdiğimiz bir emirle bütün hikmetli işler belirlenir. Şüphesiz biz peygamberler göndeririz.
6 Peygamber göndermemiz, Rabbinden olan bir rahmet gereğidir. Şüphesiz Allah her şeyi işitendir; her şeyi bilendir.
7 Eğer kesin olarak inanıyorsanız, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
8 O'ndan başka tanrı yoktur. O yaşatır ve öldürür. Sizin de, önceki atalarınızın da Rabbidir.
9 Doğrusu onlar şüphe içerisinde oynamaktadırlar.
10 (10-11) Artık sen, göğün, insanları bürüyecek apaçık bir duman çıkaracağı günü bekle! Bu, elem verici bir azaptır. [542]
11 (10-11) Artık sen, göğün, insanları bürüyecek apaçık bir duman çıkaracağı günü bekle! Bu, elem verici bir azaptır. [542]
12 İnsanlar, “Ey Rabbimiz! Bizden bu azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz” derler.
13 Bu öğüt, kıyamet anında onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü daha önce hakikati ortaya apaçık olarak koyan bir peygamber gelmişti.
14 Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Bu, öğretilmiş bir delidir!” dediler.
15 Biz azabı biraz kaldırırsak, siz yine eski halinize dönersiniz.
16 Fakat biz büyük bir şiddetle vurup yakaladığımız gün, elbette kendilerinden intikam alacağız.
17 (17-18) Andolsun, biz onlardan önce de, Firavun'un toplumunu imtihan etmiştik. Onlara da değerli bir peygamber gelmiş ve şöyle demişti: “Ey Allah'ın kulları! Çağrıma uyarak bana karşı görevinizi yerine getiriniz. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” [543]
18 (17-18) Andolsun, biz onlardan önce de, Firavun'un toplumunu imtihan etmiştik. Onlara da değerli bir peygamber gelmiş ve şöyle demişti: “Ey Allah'ın kulları! Çağrıma uyarak bana karşı görevinizi yerine getiriniz. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” [543]
19 “Allah'a karşı baş kaldırmayınız. Çünkü ben size apaçık bir mucize getirdim.”
20 “Ben, beni taşlamanızdan dolayı benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a sığındım.”
21 “Eğer bana inanmıyorsanız, hiç olmazsa yanımdan uzaklaşınız.”
22 Bunun üzerine Mûsâ, bunların suç işleyen bir toplum olduğunu Rabbine arzetti.
23 Allah, “O halde kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz” dedi.
24 “Denizi sükûnetle geç/terk et; çünkü onlar boğulacak bir ordudur.”
25 (25-27) Onlar arkalarında ne bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve safasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
26 (25-27) Onlar arkalarında ne bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve safasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
27 (25-27) Onlar arkalarında ne bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve safasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
28 Böylece biz de bıraktıklarına başka bir toplumu mirasçı kıldık.
29 Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.
30 (30-31) Andolsun biz, İsrâiloğulları'nı o alçaltıcı azaptan, yani Firavun'dan kurtardık. Çünkü o, aşırı gidenlerden bir zorba idi.
31 (30-31) Andolsun biz, İsrâiloğulları'nı o alçaltıcı azaptan, yani Firavun'dan kurtardık. Çünkü o, aşırı gidenlerden bir zorba idi.
32 Andolsun, biz bilerek İsrâiloğulları'nı çağların insanlarına tercih ettik.
33 Onlara, her birinde açıkça bir sınav olan âyetler verdik.
34 (34-36) Bu yalanlayanlar, kesinlikle şöyle derler: “Ölüm, sadece bizim bir kere ölmemizdir. Biz tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru söylüyorsanız haydi, babalarımızı diriltip getiriniz.”
35 (34-36) Bu yalanlayanlar, kesinlikle şöyle derler: “Ölüm, sadece bizim bir kere ölmemizdir. Biz tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru söylüyorsanız haydi, babalarımızı diriltip getiriniz.”
36 (34-36) Bu yalanlayanlar, kesinlikle şöyle derler: “Ölüm, sadece bizim bir kere ölmemizdir. Biz tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru söylüyorsanız haydi, babalarımızı diriltip getiriniz.”
37 “Bunlar mı daha üstündür yoksa Tübba‘ kavmi ve onlardan öncekiler mi?” Hepsini helâk ettik. Çünkü onlar suçlu toplumlardı. [544]
38 Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
39 Biz onları, gerçek bir amaç için yarattık. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
40 Haklıyı haksızdan ayırma günü, onların hepsinin toplanma günüdür.
41 O gün, hiçbir dostun dostuna bir faydası olmayacak ve yardım da görmeyeceklerdir.
42 Allah'ın acıdıkları hariç, çünkü O'nun her şeye gücü yeter; çok merhametlidir.
43 (43-44) Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir.
44 (43-44) Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir.
45 (45-46) Erimiş maden gibi, karınlarda kaynar, sıcak suyun kaynaması gibi.
46 (45-46) Erimiş maden gibi, karınlarda kaynar, sıcak suyun kaynaması gibi.
47 Meleklere şöyle emredilir: “Bu suçluyu yakalayın ve onu cehennemin ortasına atın.”
48 “Sonra başından aşağı kaynar su azabından dökün.”
49 Kendisine şöyle denir: “Tat bakalım, hani sen şerefli ve güçlü idin!”
50 İşte şüphe ettiğiniz azap budur.
51 Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler.
52 Bahçelerde ve pınarların başlarında.
53 İnce ve kalın ipekten elbiseler giyerek karşılıklı otururlar.
54 Aynı şekilde onlara çok güzel eşler veririz.
55 Orada güven içinde her türlü meyveden isterler.
56 Orada, ilk ölümün dışında, başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
57 Rabbinden bir lütuf olarak işte, asıl büyük başarı budur.
58 Böylece biz Kur'ân'ı senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
59 Öyleyse bekle, çünkü onlar da bekliyorlar. [545]
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓۜ 1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ 2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ 3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ 4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ 5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ 6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ 7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ 9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ 10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ 11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ 12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ 13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ 14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ 15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ 16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ 17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ 19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ 20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ 21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ 22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ 23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ 24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ 26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ 27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ 28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟ 29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ 30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ 31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ 32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ 33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ 34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ 35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ 37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ 38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ 41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ 43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ 44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ 45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ 46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ 47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ 48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ 49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ 50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ 51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ 52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ 53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ 54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ 55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ 56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ 58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ 59
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓۜ
Hâ, mîm. [540]
1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
Açıklayıcı kitaba yemin olsun.
2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ
Biz onu, mübarek bir gecede indirmeye başladık. Şüphesiz biz, uyarıcıyız. [541]
3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ
(4-5) O gecede katımızdan verdiğimiz bir emirle bütün hikmetli işler belirlenir. Şüphesiz biz peygamberler göndeririz.
4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ
(4-5) O gecede katımızdan verdiğimiz bir emirle bütün hikmetli işler belirlenir. Şüphesiz biz peygamberler göndeririz.
5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ
Peygamber göndermemiz, Rabbinden olan bir rahmet gereğidir. Şüphesiz Allah her şeyi işitendir; her şeyi bilendir.
6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ
Eğer kesin olarak inanıyorsanız, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
O'ndan başka tanrı yoktur. O yaşatır ve öldürür. Sizin de, önceki atalarınızın da Rabbidir.
8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Doğrusu onlar şüphe içerisinde oynamaktadırlar.
9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ
(10-11) Artık sen, göğün, insanları bürüyecek apaçık bir duman çıkaracağı günü bekle! Bu, elem verici bir azaptır. [542]
10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
(10-11) Artık sen, göğün, insanları bürüyecek apaçık bir duman çıkaracağı günü bekle! Bu, elem verici bir azaptır. [542]
11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ
İnsanlar, “Ey Rabbimiz! Bizden bu azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz” derler.
12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ
Bu öğüt, kıyamet anında onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü daha önce hakikati ortaya apaçık olarak koyan bir peygamber gelmişti.
13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ
Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Bu, öğretilmiş bir delidir!” dediler.
14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ
Biz azabı biraz kaldırırsak, siz yine eski halinize dönersiniz.
15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ
Fakat biz büyük bir şiddetle vurup yakaladığımız gün, elbette kendilerinden intikam alacağız.
16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ
(17-18) Andolsun, biz onlardan önce de, Firavun'un toplumunu imtihan etmiştik. Onlara da değerli bir peygamber gelmiş ve şöyle demişti: “Ey Allah'ın kulları! Çağrıma uyarak bana karşı görevinizi yerine getiriniz. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” [543]
17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
(17-18) Andolsun, biz onlardan önce de, Firavun'un toplumunu imtihan etmiştik. Onlara da değerli bir peygamber gelmiş ve şöyle demişti: “Ey Allah'ın kulları! Çağrıma uyarak bana karşı görevinizi yerine getiriniz. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” [543]
18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ
“Allah'a karşı baş kaldırmayınız. Çünkü ben size apaçık bir mucize getirdim.”
19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ
“Ben, beni taşlamanızdan dolayı benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a sığındım.”
20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ
“Eğer bana inanmıyorsanız, hiç olmazsa yanımdan uzaklaşınız.”
21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
Bunun üzerine Mûsâ, bunların suç işleyen bir toplum olduğunu Rabbine arzetti.
22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ
Allah, “O halde kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz” dedi.
23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
“Denizi sükûnetle geç/terk et; çünkü onlar boğulacak bir ordudur.”
24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
(25-27) Onlar arkalarında ne bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve safasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ
(25-27) Onlar arkalarında ne bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve safasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ
(25-27) Onlar arkalarında ne bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve safasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ
Böylece biz de bıraktıklarına başka bir toplumu mirasçı kıldık.
28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟
Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.
29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ
(30-31) Andolsun biz, İsrâiloğulları'nı o alçaltıcı azaptan, yani Firavun'dan kurtardık. Çünkü o, aşırı gidenlerden bir zorba idi.
30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ
(30-31) Andolsun biz, İsrâiloğulları'nı o alçaltıcı azaptan, yani Firavun'dan kurtardık. Çünkü o, aşırı gidenlerden bir zorba idi.
31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
Andolsun, biz bilerek İsrâiloğulları'nı çağların insanlarına tercih ettik.
32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ
Onlara, her birinde açıkça bir sınav olan âyetler verdik.
33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ
(34-36) Bu yalanlayanlar, kesinlikle şöyle derler: “Ölüm, sadece bizim bir kere ölmemizdir. Biz tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru söylüyorsanız haydi, babalarımızı diriltip getiriniz.”
34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
(34-36) Bu yalanlayanlar, kesinlikle şöyle derler: “Ölüm, sadece bizim bir kere ölmemizdir. Biz tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru söylüyorsanız haydi, babalarımızı diriltip getiriniz.”
35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
(34-36) Bu yalanlayanlar, kesinlikle şöyle derler: “Ölüm, sadece bizim bir kere ölmemizdir. Biz tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru söylüyorsanız haydi, babalarımızı diriltip getiriniz.”
36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ
“Bunlar mı daha üstündür yoksa Tübba‘ kavmi ve onlardan öncekiler mi?” Hepsini helâk ettik. Çünkü onlar suçlu toplumlardı. [544]
37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ
Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Biz onları, gerçek bir amaç için yarattık. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Haklıyı haksızdan ayırma günü, onların hepsinin toplanma günüdür.
40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ
O gün, hiçbir dostun dostuna bir faydası olmayacak ve yardım da görmeyeceklerdir.
41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Allah'ın acıdıkları hariç, çünkü O'nun her şeye gücü yeter; çok merhametlidir.
42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
(43-44) Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir.
43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ
(43-44) Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir.
44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ
(45-46) Erimiş maden gibi, karınlarda kaynar, sıcak suyun kaynaması gibi.
45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ
(45-46) Erimiş maden gibi, karınlarda kaynar, sıcak suyun kaynaması gibi.
46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ
Meleklere şöyle emredilir: “Bu suçluyu yakalayın ve onu cehennemin ortasına atın.”
47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ
“Sonra başından aşağı kaynar su azabından dökün.”
48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ
Kendisine şöyle denir: “Tat bakalım, hani sen şerefli ve güçlü idin!”
49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ
İşte şüphe ettiğiniz azap budur.
50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ
Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler.
51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ
Bahçelerde ve pınarların başlarında.
52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ
İnce ve kalın ipekten elbiseler giyerek karşılıklı otururlar.
53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ
Aynı şekilde onlara çok güzel eşler veririz.
54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ
Orada güven içinde her türlü meyveden isterler.
55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ
Orada, ilk ölümün dışında, başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Rabbinden bir lütuf olarak işte, asıl büyük başarı budur.
57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Böylece biz Kur'ân'ı senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ
Öyleyse bekle, çünkü onlar da bekliyorlar. [545]
59

Sureler

Mealler