Sureler
Mealler
Önceki
Nuh Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 De ki "Bana cinlerden bir grubun (Kur'an'ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi. "Biz gerçekten hayret verici (harika) bir Kur'an dinledik."
2 O (Kur'an) 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Biz ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.
3 Elbette ki Rabbimizin şanı çok yücedir. O ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."
4 Doğrusu bizim 'sefih-düşük ahmaklarımız' Allah'a karşı asılsız-gerçek dışı şeyler söylüyormuş.
5 Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemiyeceklerini sanmıştık.
6 Şu da bir gerçek ki insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığındılar. Böylece onların azgınlıklarını arttırdılar.
7 Sizin zannettiğiniz gibi onlar da Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini zannettiler."
8 Doğrusu biz göğü yokladık fakat onu şiddetli-güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı-dolu bulduk.
9 Oysa biz (önceden Mele-i A'la'yı) dinlemek için onun bazı mevkilerindeki oturma yerlerinde otururduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.
10 Doğrusu (bu korumanın-gizliliğin hikmetini) bilmiyoruz, yerde olanlara bir kötülük mü istendi yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?
11 Gerçek şu ki bizden salih olanlar da vardır ve bizden bunun dışında-aşağısında olanlar da. Biz çeşitli yollara (fırkalara) ayrıldık.
12 Biz gerçekten anladık ki Allah'ı arzda-yerde asla aciz bırakamayacağız, kaçmakla da O'nu kesinlikle aciz bırakamayacağız.
13 Doğrusu biz hidayeti (yol gösterici Kur'an'ı) işitince ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden ve ne de haksızlığa uğrayacağından korkar.
14 Elbette bizden müslüman olanlar da var, zulmedenler de. Artık (Allah'a ve indirdiği bu Kitab'a) teslim olanlar, onlar 'gerçeği ve doğruyu' (samimiyetle) arayanlardır.
15 Haktan sapıp-ayrılanlara gelince, onlar da cehenneme odun olmuşlardır.
16 Eğer (cinler, doğru) yol üzerinde 'dosdoğru bir istikamet tuttursalardı' Biz onlara mutlaka bol miktarda su verip-içirirdik.
17 Ki kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah) onu 'şiddeti gittikçe artan' bir azaba sürükler.
18 Muhakkak ki mescidler Allah içindir. Öyleyse (oralarda) Allah ile beraber (peygamber de olsa) hiç kimseye dua edip-yalvarmayın.
19 Allah'ın kulu (olan Muhammed, mescidde) O'na dua için kalktığında, (cinler dua ve şefaat için) neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
20 (Ey Muhammed) de ki "Ben sadece Rabbime dua ediyorum ve (bu duada) O'na hiç kimseyi ortak tutmuyorum?"
21 De ki "Doğrusu (bana dua ederseniz) ben sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar sağlayabilirim."
22 De ki "Muhakkak ki beni (bile) Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla koruyup-kurtaramaz ve O'nun dışında asla sığınacak (bir kimse de) bulamam."
23 (Benim görevim) ancak Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini duyurmak-tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun Resulüne isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır.
24 Sonunda onlar kendilerine vaadedileni gördükleri zaman yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayıca kim daha azmış bilip-öğrenmiş olacaklardır?"
25 De ki "Ben bilmiyorum, size vaadedilen (kıyamet) yakın mı yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"
26 O, gaybı bilendir. (Kıyamet saatiyle ilgili) gaybını kimseye zahir etmez-açmaz.
27 Ancak beğenip-seçtiği (açmayı dilediği) bir Resul bunun dışındadır. (Ona açıp-zahir ettiği için) onun önüne ve arkasına gözetleyiciler koyar.
28 Ki Rablerinden gelen risaletin gereğince tebliğ edildiğini bilsin. (Allah) onların nezdinde olanları (hubren, evvel ve ahir ilmiyle) sarıp-kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp-tesbit etmiştir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قُلْ اُو۫حِيَ اِلَيَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُٓوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰناً عَجَباًۙ 1
يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَداًۙ 2
وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداًۙ 3
وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَف۪يهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطاًۙ 4
وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ 5
وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ 6
وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ 7
وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَساً شَد۪يداً وَشُهُباًۙ 8
وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَاباً رَصَداًۙ 9
وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَداًۙ 10
وَاَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذٰلِكَۜ كُنَّا طَرَٓائِقَ قِدَداًۙ 11
وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللّٰهَ فِي الْاَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَباًۙ 12
وَاَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدٰٓى اٰمَنَّا بِه۪ۜ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّه۪ فَلَا يَخَافُ بَخْساً وَلَا رَهَقاًۙ 13
وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً 14
وَاَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَباًۙ 15
وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّر۪يقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقاًۙ 16
لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۚ وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّه۪ يَسْلُكْهُ عَذَاباً صَعَداًۙ 17
وَاَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَداًۙ 18
وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟ 19
قُلْ اِنَّمَٓا اَدْعُوا رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِه۪ٓ اَحَداً 20
قُلْ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا رَشَداً 21
قُلْ اِنّ۪ي لَنْ يُج۪يرَن۪ي مِنَ اللّٰهِ اَحَدٌ وَلَنْ اَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداًۙ 22
اِلَّا بَلَاغاً مِنَ اللّٰهِ وَرِسَالَاتِه۪ۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ 23
حَتّٰٓى اِذَا رَاَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ اَضْعَفُ نَاصِراً وَاَقَلُّ عَدَداً 24
قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً 25
عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَداًۙ 26
اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَداًۙ 27
لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَداً 28
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
قُلْ اُو۫حِيَ اِلَيَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُٓوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰناً عَجَباًۙ
De ki "Bana cinlerden bir grubun (Kur'an'ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi. "Biz gerçekten hayret verici (harika) bir Kur'an dinledik."
1
يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَداًۙ
O (Kur'an) 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Biz ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.
2
وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداًۙ
Elbette ki Rabbimizin şanı çok yücedir. O ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."
3
وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَف۪يهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطاًۙ
Doğrusu bizim 'sefih-düşük ahmaklarımız' Allah'a karşı asılsız-gerçek dışı şeyler söylüyormuş.
4
وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ
Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemiyeceklerini sanmıştık.
5
وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ
Şu da bir gerçek ki insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığındılar. Böylece onların azgınlıklarını arttırdılar.
6
وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ
Sizin zannettiğiniz gibi onlar da Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini zannettiler."
7
وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَساً شَد۪يداً وَشُهُباًۙ
Doğrusu biz göğü yokladık fakat onu şiddetli-güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı-dolu bulduk.
8
وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَاباً رَصَداًۙ
Oysa biz (önceden Mele-i A'la'yı) dinlemek için onun bazı mevkilerindeki oturma yerlerinde otururduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.
9
وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَداًۙ
Doğrusu (bu korumanın-gizliliğin hikmetini) bilmiyoruz, yerde olanlara bir kötülük mü istendi yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?
10
وَاَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذٰلِكَۜ كُنَّا طَرَٓائِقَ قِدَداًۙ
Gerçek şu ki bizden salih olanlar da vardır ve bizden bunun dışında-aşağısında olanlar da. Biz çeşitli yollara (fırkalara) ayrıldık.
11
وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللّٰهَ فِي الْاَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَباًۙ
Biz gerçekten anladık ki Allah'ı arzda-yerde asla aciz bırakamayacağız, kaçmakla da O'nu kesinlikle aciz bırakamayacağız.
12
وَاَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدٰٓى اٰمَنَّا بِه۪ۜ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّه۪ فَلَا يَخَافُ بَخْساً وَلَا رَهَقاًۙ
Doğrusu biz hidayeti (yol gösterici Kur'an'ı) işitince ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden ve ne de haksızlığa uğrayacağından korkar.
13
وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً
Elbette bizden müslüman olanlar da var, zulmedenler de. Artık (Allah'a ve indirdiği bu Kitab'a) teslim olanlar, onlar 'gerçeği ve doğruyu' (samimiyetle) arayanlardır.
14
وَاَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَباًۙ
Haktan sapıp-ayrılanlara gelince, onlar da cehenneme odun olmuşlardır.
15
وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّر۪يقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقاًۙ
Eğer (cinler, doğru) yol üzerinde 'dosdoğru bir istikamet tuttursalardı' Biz onlara mutlaka bol miktarda su verip-içirirdik.
16
لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۚ وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّه۪ يَسْلُكْهُ عَذَاباً صَعَداًۙ
Ki kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah) onu 'şiddeti gittikçe artan' bir azaba sürükler.
17
وَاَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَداًۙ
Muhakkak ki mescidler Allah içindir. Öyleyse (oralarda) Allah ile beraber (peygamber de olsa) hiç kimseye dua edip-yalvarmayın.
18
وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟
Allah'ın kulu (olan Muhammed, mescidde) O'na dua için kalktığında, (cinler dua ve şefaat için) neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
19
قُلْ اِنَّمَٓا اَدْعُوا رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِه۪ٓ اَحَداً
(Ey Muhammed) de ki "Ben sadece Rabbime dua ediyorum ve (bu duada) O'na hiç kimseyi ortak tutmuyorum?"
20
قُلْ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا رَشَداً
De ki "Doğrusu (bana dua ederseniz) ben sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar sağlayabilirim."
21
قُلْ اِنّ۪ي لَنْ يُج۪يرَن۪ي مِنَ اللّٰهِ اَحَدٌ وَلَنْ اَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداًۙ
De ki "Muhakkak ki beni (bile) Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla koruyup-kurtaramaz ve O'nun dışında asla sığınacak (bir kimse de) bulamam."
22
اِلَّا بَلَاغاً مِنَ اللّٰهِ وَرِسَالَاتِه۪ۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ
(Benim görevim) ancak Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini duyurmak-tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun Resulüne isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır.
23
حَتّٰٓى اِذَا رَاَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ اَضْعَفُ نَاصِراً وَاَقَلُّ عَدَداً
Sonunda onlar kendilerine vaadedileni gördükleri zaman yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayıca kim daha azmış bilip-öğrenmiş olacaklardır?"
24
قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً
De ki "Ben bilmiyorum, size vaadedilen (kıyamet) yakın mı yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"
25
عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَداًۙ
O, gaybı bilendir. (Kıyamet saatiyle ilgili) gaybını kimseye zahir etmez-açmaz.
26
اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَداًۙ
Ancak beğenip-seçtiği (açmayı dilediği) bir Resul bunun dışındadır. (Ona açıp-zahir ettiği için) onun önüne ve arkasına gözetleyiciler koyar.
27
لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَداً
Ki Rablerinden gelen risaletin gereğince tebliğ edildiğini bilsin. (Allah) onların nezdinde olanları (hubren, evvel ve ahir ilmiyle) sarıp-kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp-tesbit etmiştir.
28

Sureler

Mealler
Nuh Suresi
Önceki