Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ha, mîm. Ey insan! Sana Rabb'inden gelen bu mesaja kulak ver:
2 Ha, mîm gibi harflerden oluşan bu eşsiz Kitap, doğrudan doğruya sonsuz kudret ve hikmet sahibi olan Allah tarafından gönderilmiştir.
3 Göklerde ve yerde, inanmaya gönlü olanlar için Allah'ın varlığını, birliğini, sonsuz kudret ve merhametini gözler önüne seren nice alâmetler, mucizeler ve deliller vardır.
4 Ayrıca, bizzat kendi yaratılışınızda ve Allah'ın yeryüzüne serpiştirdiği çeşit çeşit canlılarda, Rab'lerine içtenlikle inanan bir toplum için nice ibret verici deliller vardır.
5 Dahası, gecenin ve gündüzün mükemmel bir sistem çerçevesinde birbirini izlemesinde, Allah'ın gökten yağdırdığı yağmur nimeti sayesinde ölü toprağa her bahar yeniden hayat vermesinde ve rüzgârları dilediği gibi yönetip yönlendirmesinde, aklını kullanan bir toplum için nice deliller vardır.
6 İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Onları gerçeğin ta kendisi olarak sana bildiriyor ve böylece, başlarına gelecek azaba karşı insanlığı uyarıyoruz. Allah'a ve ayetlerine de inanmayacaklarsa, artık hangi söze inanacaklar?
7 Öyleyse, cehennemde başına geleceklerden dolayı, Allah adına küstahça yalan söyleyen ve O'na başkaldıran bu günahkârın vay hâline! O öyle nankör, öyle küstahtır ki;
8 Kendisine Allah'ın ayetlerinin okunduğunu işittiği hâlde, sanki onları hiç duymamış gibi büyüklük taslayarak inatla diretir. O hâlde onu, can yakıcı bir azapla müjdele!
9 Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onu alaya alır. İşte onların hakkı, bu dünyada alçaltıcı bir azaptır.
10 Arkasında da cehennem… Ne kazandıkları servet, ne de Allah'tan başka tanrı edindikleri liderleri, efendileri ve dostları, onları azaptan kurtaramayacaktır. Çünkü onlar, en ağır cezayı hak etmişlerdir.
11 Bu ayetler, tüm insanlığa ışık tutan gerçek bir yol göstericidir. Bunun içindir ki, Rab'lerinin ayetlerini inkâr edenlere, en kötüsünden can yakıcı bir azap vardır.
12 Allah, denizi belli yasalara boyun eğdirerek sizin emrinize verdi ve size gemi yapıp kullanma yeteneğini bahşetti ki, gemiler O'nun emriyle engin sularda akıp gitsinler, siz de O'nun lütfettiği nimetleri arayıp bulasınız ve size bahşettiği nimetlere karşılık Rabb'inize şükredesiniz.
13 O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendi katından bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Hiç kuşkusuz bunda, düşünen bir toplum için nice ibretler, nice deliller vardır.
14 Ey Müslüman! İnananlara söyle, Allah'ın zalimleri cezalandırıp müminleri zafere ulaştıracağı ceza günlerinin geleceğini ummayan o inkârcıları şimdilik bağışlasınlar. Çünkü Allah, yeri ve zamanı gelince onlarla savaşmanıza izin verecek ve müminlere zulmeden bir halkı, yaptıklarından dolayı en ağır biçimde cezalandıracaktır. O hâlde, siz bıkıp usanmadan hakikati anlatmaya devam edin:
15 Her kim dürüst ve erdemlice davranırsa, ancak kendine iyilik yapmış olur. Kim de kötülük işlerse, o da ancak kendisine zarar vermiş olur. Unutmayın, bu hayat bir gün sona erecek ve hepiniz, yaptıklarınızın hesabını vermek üzere eninde sonunda Rabb'inizin huzuruna çıkarılacaksınız.
16 Gerçek şu ki, bugün azgın bir topluluk hâline gelmiş olan İsrail Oğulları'na vaktiyle kutsal Kitabı, yeryüzünde hükmetme yetkisini ve Peygamberliği lütfetmiş ve kendilerini tertemiz nimetlerle rızıklandırmıştık. Ayrıca onları, kendi zamanlarındaki diğer bütün toplumlardan üstün kılmıştık.
17 Ve onlara hak dini güzelce tanıtarak bu konuda apaçık deliller vermiştik. Ne var ki onlar, kendilerine ilim ve hikmet dolu ayetler geldikten sonra, sırf aralarındaki çıkar çatışmaları, kin, ihtiras ve çekemezlik yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Böylece Peygamberlerin getirdiği inanç sistemini terk edip, bunun yerine kendi uydurdukları hurafeleri din hâline getirdiler. Ama hiç şüphen olmasın ki, ayrılığa düştükleri her konuda Rabb'in Diriliş Günü aralarında hükmünü verecektir.
18 Sonra ey Muhammed, seni de bütün peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taşıdıkları bu dinde yeni bir hukuk düzeni, bir şeriat ile görevlendirdik. Ve hepinizi, kıyamete kadar insanlığı aydınlatacak bu yasalara itaat etmekle yükümlü kıldık. O halde, sen ona tabi ol, ilâhî hükümleri reddeden cahillerin arzu ve heveslerine uyma.
19 Çünkü onlar, Allah'ın vereceği cezaya karşı sana en ufak bir fayda sağlayamazlar. Öyleyse, sakın onların dostluk vaatlerine güvenme. Onlarla siyasi ve askerî ittifaklara girme. Unutma ki, zalimler ancak birbirlerinin dostları ve koruyucularıdır. Allah'a isyandan sakınan o muttakilerin dostu ise, yalnızca Allah'tır.
20 O hâlde dinleyin, ey insanlar! Bu ayetler, tüm insanlık için doğruyu, güzeli gösteren aydınlatıcı delillerdir. Ve yürekten inanmış bir topluma dünya ve ahrette kurtuluşu, mutluluğu garanti eden bir yol gösterici, bir rahmet kaynağıdır. Bu rahmete, yalnızca dürüst ve erdemli kimseler erişebilecektir. Öyle ya;
21 Yoksa kötülük işleyip duran o inkârcılar, iman edip güzel ve yararlı işler yapan kimselerle kendilerini bir tutacağımızı; hayatlarının, ölümlerinin ve ölümden sonraki durumlarının aynı olacağını mı sanıyorlardı? Böyle bir şey Allah'ın hikmet ve adaletine hiç yakışır mı? Ne kötü hüküm veriyorlar!
22 Oysa Allah, gökleri ve yeri hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, yani hak olarak yaratmıştır. Bunun içindir ki, her insan yapıp ettiklerinin karşılığını tam olarak görecek ve hiç kimseye zerre kadar haksızlık edilmeyecektir.
23 Kendi arzu ve heveslerini hayatın biricik gayesi hâline getirerek ihtiraslarını tanrı edinen ve bu yüzden Allah'ın kendi katındaki bir bilgiye göre kulağını ve kalbini mühürleyip gözlerinin üzerine perde çekerek hidayetten mahrum bıraktığı insanın acıklı hâlini bir düşünsene! Söylesene, Allah böyle birini saptırdıktan sonra, artık kim onu doğru yola iletebilir? Öyleyse, ey insanlar, bunları düşünüp öğüt almayacak mısınız?
24 İşte bu tür insanlar, "Bu dünyada yaşadığımız hayattan başka bir hayat yoktur. Tamamen fiziksel şartlar ve sebepler çerçevesinde doğar, yaşar ve ölürüz ve bizi öldüren, zamanın akışından başka bir şey değildir. Yoksa Tanrının adaleti veya cezalandırması diye bir şey yoktur." derler. Hayır; aslında onlar, bu konuda herhangi bir delile veya güvenilir bilgiye sahip değiller. Tek dayanakları, hiçbir değer taşımayan sözleri ve asılsız kuruntularıdır.
25 Hakikati ortaya koyan ayetlerimiz onlara tüm açıklığıyla tebliğ edilince, "Eğer doğru sözlü iseniz, haydi atalarımızı diriltip karşımıza getirin!" demekten başka ileri sürecek delilleri olmamıştır ve olmayacaktır da.
26 Ey Müslüman! Onlara de ki "Size hayatı bahşeden Allah, bir ömür yaşattıktan sonra sizi öldürecek ve en sonunda, gerçekleşeceğinde asla şüphe bulunmayan Diriliş Günü huzurunda toplayacaktır. Ama ne var ki, insanların çoğu bu apaçık hakikatin bilincinde değiller."
27 Göklerin ve yerin mutlak hükümranlık ve egemenliği yalnızca Allah'a aittir. Bunun içindir ki, Son Saat gelip çattığı Gün, dünyada Allah'ın egemenliğini reddederek O'nun hükümlerini geçersiz kılmaya çalışanlar, işte o Gün müthiş bir hüsrana uğrayacaklardır.
28 O Gün, Allah'a başkaldıran bütün insanların zillet içinde diz üstü yere çökmüş olduklarını göreceksin. Böylece, her toplum kendi günah ve sevaplarının kaydedildiği kitabı görmek için çağrılacak. Ve Allah şöyle buyuracak: "Ey zalimler! Dünyadayken yaptığınız her şeyin karşılığını, bugün tam olarak göreceksiniz."
29 "İşte, sizinle ilgili her şeyi dosdoğru anlatacak olan kayıt defterimiz! Doğrusu Biz, yaptığınız her şeyi bir bir kaydediyorduk."
30 Ayetlerime iman eden ve bu imana yaraşır güzel ve yararlı davranış gösterenler var ya, Rab'leri onları sonsuz lütuf ve rahmetinin tecellisi olan cennete koyacaktır. İşte apaçık başarı, apaçık kurtuluş budur!
31 Hakikati inkâr edenlere gelince, Allah onlara, "Ey zalimler!" diyecek, "Bu Günle karşılaşacağınızı haber veren ayetlerim size tebliğ edilmemiş miydi? Ve siz, ayetlerime karşı büyüklük taslayıp günaha saplanan bir toplum olmamış mıydınız?"
32 "Size dünyadayken, "Allah'ın verdiği söz mutlaka gerçekleşecektir ve kıyamet hakkında asla şüphe yoktur!" denildiğinde, "Biz kıyametten filan anlamayız! Evet, bu konuda birtakım zanlarımız yok değil, fakat asla ikna olmuş değiliz!" dememiş miydiniz?"
33 İşte o Gün, yaptıkları çirkin davranışların kötü sonuçları önlerine serilecek ve alay edip durdukları âhiret azabı, kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
34 Ve onlara, "Ey kâfirler!" denilecek, "Siz vaktiyle bugünkü karşılaşmayı nasıl unuttuysanız, Biz de bugün sizi öyle unutacağız. Yani size değer vermeyeceğiz. Bu yüzden, varacağınız yer ateştir ve hiç kimse size yardım edemeyecektir!"
35 "Çünkü siz, Allah'ın ayetlerini küstahça alaya almıştınız ve bunun doğal sonucu olarak, bu dünya hayatının lüks ve cazibesi sizi aldatıp âhiret gerçeğine karşı duyarsız kılmıştı."

İşte bu yüzden, o Gün onlar ne ateşten çıkarılacaklar, ne de tövbeleri kabul edilecektir.
36 Evet, her türlü övgü ve yücelik, göklerin, yerin ve bütün âlemlerin gerçek Sahibi, Efendisi ve Rabb'i olan Allah'a aittir!
37 Göklerde ve yerde büyüklük ve azamet sadece O'nun hakkıdır ve yalnızca O'dur, sonsuz kudret ve hikmet sahibi.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓۜ 1
تَنْز۪يلُ الْـكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ 2
اِنَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ 3
وَف۪ي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِنْ دَٓابَّةٍ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَۙ 4
وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ رِزْقٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْر۪يفِ الرِّيَاحِ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ 5
تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۚ فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَ اللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ يُؤْمِنُونَ 6
وَيْلٌ لِكُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ 7
يَسْمَعُ اٰيَاتِ اللّٰهِ تُتْلٰى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَاۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ 8
وَاِذَا عَلِمَ مِنْ اٰيَاتِنَا شَيْـٔاًۨ اتَّخَذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌۜ 9
مِنْ وَرَٓائِهِمْ جَهَنَّمُۚ وَلَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ مَا كَسَبُوا شَيْـٔاً وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۜ 10
هٰذَا هُدًىۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ اَل۪يمٌ۟ 11
اَللّٰهُ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ ف۪يهِ بِاَمْرِه۪ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَۚ 12
وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مِنْهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 13
قُلْ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ اَيَّامَ اللّٰهِ لِيَجْزِيَ قَوْماً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ 14
مَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَسَٓاءَ فَعَلَيْهَاۘ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ 15
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ 16
وَاٰتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْاَمْرِۚ فَمَا اخْتَلَفُٓوا اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ 17
ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِـعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ 18
اِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۚ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ 19
هٰذَا بَصَٓائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ 20
اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ سَوَٓاءً مَحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْۜ سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ۟ 21
وَخَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ 22
اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِه۪ وَقَلْبِه۪ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِه۪ غِشَاوَةًۜ فَمَنْ يَهْد۪يهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ 23
وَقَالُوا مَا هِيَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَٓا اِلَّا الدَّهْرُۚ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍۚ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ 24
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ مَا كَانَ حُجَّتَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 25
قُلِ اللّٰهُ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ۟ 26
وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ 27
وَتَرٰى كُلَّ اُمَّةٍ جَاثِيَةً۠ كُلُّ اُمَّةٍ تُدْعٰٓى اِلٰى كِتَابِهَاۜ اَلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 28
هٰذَا كِتَابُنَا يَنْطِقُ عَلَيْكُمْ بِالْحَقِّۜ اِنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 29
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُب۪ينُ 30
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا۠ اَفَلَمْ تَكُنْ اٰيَات۪ي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَاسْتَكْـبَرْتُمْ وَكُنْتُمْ قَوْماً مُجْرِم۪ينَ 31
وَاِذَا ق۪يلَ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ ف۪يهَا قُلْتُمْ مَا نَدْر۪ي مَا السَّاعَةُۙ اِنْ نَظُنُّ اِلَّا ظَناًّ وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِن۪ينَ 32
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ 33
وَق۪يلَ الْيَوْمَ نَنْسٰيكُمْ كَمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ 34
ذٰلِكُمْ بِاَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُواً وَغَرَّتْكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ 35
فَلِلّٰهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَرَبِّ الْاَرْضِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 36
وَلَهُ الْكِبْرِيَٓاءُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۖ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 37
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓۜ
Ha, mîm. Ey insan! Sana Rabb'inden gelen bu mesaja kulak ver:
1
تَنْز۪يلُ الْـكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ
Ha, mîm gibi harflerden oluşan bu eşsiz Kitap, doğrudan doğruya sonsuz kudret ve hikmet sahibi olan Allah tarafından gönderilmiştir.
2
اِنَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
Göklerde ve yerde, inanmaya gönlü olanlar için Allah'ın varlığını, birliğini, sonsuz kudret ve merhametini gözler önüne seren nice alâmetler, mucizeler ve deliller vardır.
3
وَف۪ي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِنْ دَٓابَّةٍ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَۙ
Ayrıca, bizzat kendi yaratılışınızda ve Allah'ın yeryüzüne serpiştirdiği çeşit çeşit canlılarda, Rab'lerine içtenlikle inanan bir toplum için nice ibret verici deliller vardır.
4
وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ رِزْقٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْر۪يفِ الرِّيَاحِ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Dahası, gecenin ve gündüzün mükemmel bir sistem çerçevesinde birbirini izlemesinde, Allah'ın gökten yağdırdığı yağmur nimeti sayesinde ölü toprağa her bahar yeniden hayat vermesinde ve rüzgârları dilediği gibi yönetip yönlendirmesinde, aklını kullanan bir toplum için nice deliller vardır.
5
تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۚ فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَ اللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ يُؤْمِنُونَ
İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Onları gerçeğin ta kendisi olarak sana bildiriyor ve böylece, başlarına gelecek azaba karşı insanlığı uyarıyoruz. Allah'a ve ayetlerine de inanmayacaklarsa, artık hangi söze inanacaklar?
6
وَيْلٌ لِكُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ
Öyleyse, cehennemde başına geleceklerden dolayı, Allah adına küstahça yalan söyleyen ve O'na başkaldıran bu günahkârın vay hâline! O öyle nankör, öyle küstahtır ki;
7
يَسْمَعُ اٰيَاتِ اللّٰهِ تُتْلٰى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَاۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ
Kendisine Allah'ın ayetlerinin okunduğunu işittiği hâlde, sanki onları hiç duymamış gibi büyüklük taslayarak inatla diretir. O hâlde onu, can yakıcı bir azapla müjdele!
8
وَاِذَا عَلِمَ مِنْ اٰيَاتِنَا شَيْـٔاًۨ اتَّخَذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌۜ
Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onu alaya alır. İşte onların hakkı, bu dünyada alçaltıcı bir azaptır.
9
مِنْ وَرَٓائِهِمْ جَهَنَّمُۚ وَلَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ مَا كَسَبُوا شَيْـٔاً وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۜ
Arkasında da cehennem… Ne kazandıkları servet, ne de Allah'tan başka tanrı edindikleri liderleri, efendileri ve dostları, onları azaptan kurtaramayacaktır. Çünkü onlar, en ağır cezayı hak etmişlerdir.
10
هٰذَا هُدًىۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ اَل۪يمٌ۟
Bu ayetler, tüm insanlığa ışık tutan gerçek bir yol göstericidir. Bunun içindir ki, Rab'lerinin ayetlerini inkâr edenlere, en kötüsünden can yakıcı bir azap vardır.
11
اَللّٰهُ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ ف۪يهِ بِاَمْرِه۪ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَۚ
Allah, denizi belli yasalara boyun eğdirerek sizin emrinize verdi ve size gemi yapıp kullanma yeteneğini bahşetti ki, gemiler O'nun emriyle engin sularda akıp gitsinler, siz de O'nun lütfettiği nimetleri arayıp bulasınız ve size bahşettiği nimetlere karşılık Rabb'inize şükredesiniz.
12
وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مِنْهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendi katından bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Hiç kuşkusuz bunda, düşünen bir toplum için nice ibretler, nice deliller vardır.
13
قُلْ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ اَيَّامَ اللّٰهِ لِيَجْزِيَ قَوْماً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Ey Müslüman! İnananlara söyle, Allah'ın zalimleri cezalandırıp müminleri zafere ulaştıracağı ceza günlerinin geleceğini ummayan o inkârcıları şimdilik bağışlasınlar. Çünkü Allah, yeri ve zamanı gelince onlarla savaşmanıza izin verecek ve müminlere zulmeden bir halkı, yaptıklarından dolayı en ağır biçimde cezalandıracaktır. O hâlde, siz bıkıp usanmadan hakikati anlatmaya devam edin:
14
مَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَسَٓاءَ فَعَلَيْهَاۘ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
Her kim dürüst ve erdemlice davranırsa, ancak kendine iyilik yapmış olur. Kim de kötülük işlerse, o da ancak kendisine zarar vermiş olur. Unutmayın, bu hayat bir gün sona erecek ve hepiniz, yaptıklarınızın hesabını vermek üzere eninde sonunda Rabb'inizin huzuruna çıkarılacaksınız.
15
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
Gerçek şu ki, bugün azgın bir topluluk hâline gelmiş olan İsrail Oğulları'na vaktiyle kutsal Kitabı, yeryüzünde hükmetme yetkisini ve Peygamberliği lütfetmiş ve kendilerini tertemiz nimetlerle rızıklandırmıştık. Ayrıca onları, kendi zamanlarındaki diğer bütün toplumlardan üstün kılmıştık.
16
وَاٰتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْاَمْرِۚ فَمَا اخْتَلَفُٓوا اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
Ve onlara hak dini güzelce tanıtarak bu konuda apaçık deliller vermiştik. Ne var ki onlar, kendilerine ilim ve hikmet dolu ayetler geldikten sonra, sırf aralarındaki çıkar çatışmaları, kin, ihtiras ve çekemezlik yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Böylece Peygamberlerin getirdiği inanç sistemini terk edip, bunun yerine kendi uydurdukları hurafeleri din hâline getirdiler. Ama hiç şüphen olmasın ki, ayrılığa düştükleri her konuda Rabb'in Diriliş Günü aralarında hükmünü verecektir.
17
ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِـعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
Sonra ey Muhammed, seni de bütün peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taşıdıkları bu dinde yeni bir hukuk düzeni, bir şeriat ile görevlendirdik. Ve hepinizi, kıyamete kadar insanlığı aydınlatacak bu yasalara itaat etmekle yükümlü kıldık. O halde, sen ona tabi ol, ilâhî hükümleri reddeden cahillerin arzu ve heveslerine uyma.
18
اِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۚ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ
Çünkü onlar, Allah'ın vereceği cezaya karşı sana en ufak bir fayda sağlayamazlar. Öyleyse, sakın onların dostluk vaatlerine güvenme. Onlarla siyasi ve askerî ittifaklara girme. Unutma ki, zalimler ancak birbirlerinin dostları ve koruyucularıdır. Allah'a isyandan sakınan o muttakilerin dostu ise, yalnızca Allah'tır.
19
هٰذَا بَصَٓائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ
O hâlde dinleyin, ey insanlar! Bu ayetler, tüm insanlık için doğruyu, güzeli gösteren aydınlatıcı delillerdir. Ve yürekten inanmış bir topluma dünya ve ahrette kurtuluşu, mutluluğu garanti eden bir yol gösterici, bir rahmet kaynağıdır. Bu rahmete, yalnızca dürüst ve erdemli kimseler erişebilecektir. Öyle ya;
20
اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ سَوَٓاءً مَحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْۜ سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ۟
Yoksa kötülük işleyip duran o inkârcılar, iman edip güzel ve yararlı işler yapan kimselerle kendilerini bir tutacağımızı; hayatlarının, ölümlerinin ve ölümden sonraki durumlarının aynı olacağını mı sanıyorlardı? Böyle bir şey Allah'ın hikmet ve adaletine hiç yakışır mı? Ne kötü hüküm veriyorlar!
21
وَخَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Oysa Allah, gökleri ve yeri hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, yani hak olarak yaratmıştır. Bunun içindir ki, her insan yapıp ettiklerinin karşılığını tam olarak görecek ve hiç kimseye zerre kadar haksızlık edilmeyecektir.
22
اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِه۪ وَقَلْبِه۪ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِه۪ غِشَاوَةًۜ فَمَنْ يَهْد۪يهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Kendi arzu ve heveslerini hayatın biricik gayesi hâline getirerek ihtiraslarını tanrı edinen ve bu yüzden Allah'ın kendi katındaki bir bilgiye göre kulağını ve kalbini mühürleyip gözlerinin üzerine perde çekerek hidayetten mahrum bıraktığı insanın acıklı hâlini bir düşünsene! Söylesene, Allah böyle birini saptırdıktan sonra, artık kim onu doğru yola iletebilir? Öyleyse, ey insanlar, bunları düşünüp öğüt almayacak mısınız?
23
وَقَالُوا مَا هِيَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَٓا اِلَّا الدَّهْرُۚ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍۚ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ
İşte bu tür insanlar, "Bu dünyada yaşadığımız hayattan başka bir hayat yoktur. Tamamen fiziksel şartlar ve sebepler çerçevesinde doğar, yaşar ve ölürüz ve bizi öldüren, zamanın akışından başka bir şey değildir. Yoksa Tanrının adaleti veya cezalandırması diye bir şey yoktur." derler. Hayır; aslında onlar, bu konuda herhangi bir delile veya güvenilir bilgiye sahip değiller. Tek dayanakları, hiçbir değer taşımayan sözleri ve asılsız kuruntularıdır.
24
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ مَا كَانَ حُجَّتَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Hakikati ortaya koyan ayetlerimiz onlara tüm açıklığıyla tebliğ edilince, "Eğer doğru sözlü iseniz, haydi atalarımızı diriltip karşımıza getirin!" demekten başka ileri sürecek delilleri olmamıştır ve olmayacaktır da.
25
قُلِ اللّٰهُ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ۟
Ey Müslüman! Onlara de ki "Size hayatı bahşeden Allah, bir ömür yaşattıktan sonra sizi öldürecek ve en sonunda, gerçekleşeceğinde asla şüphe bulunmayan Diriliş Günü huzurunda toplayacaktır. Ama ne var ki, insanların çoğu bu apaçık hakikatin bilincinde değiller."
26
وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ
Göklerin ve yerin mutlak hükümranlık ve egemenliği yalnızca Allah'a aittir. Bunun içindir ki, Son Saat gelip çattığı Gün, dünyada Allah'ın egemenliğini reddederek O'nun hükümlerini geçersiz kılmaya çalışanlar, işte o Gün müthiş bir hüsrana uğrayacaklardır.
27
وَتَرٰى كُلَّ اُمَّةٍ جَاثِيَةً۠ كُلُّ اُمَّةٍ تُدْعٰٓى اِلٰى كِتَابِهَاۜ اَلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
O Gün, Allah'a başkaldıran bütün insanların zillet içinde diz üstü yere çökmüş olduklarını göreceksin. Böylece, her toplum kendi günah ve sevaplarının kaydedildiği kitabı görmek için çağrılacak. Ve Allah şöyle buyuracak: "Ey zalimler! Dünyadayken yaptığınız her şeyin karşılığını, bugün tam olarak göreceksiniz."
28
هٰذَا كِتَابُنَا يَنْطِقُ عَلَيْكُمْ بِالْحَقِّۜ اِنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
"İşte, sizinle ilgili her şeyi dosdoğru anlatacak olan kayıt defterimiz! Doğrusu Biz, yaptığınız her şeyi bir bir kaydediyorduk."
29
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُب۪ينُ
Ayetlerime iman eden ve bu imana yaraşır güzel ve yararlı davranış gösterenler var ya, Rab'leri onları sonsuz lütuf ve rahmetinin tecellisi olan cennete koyacaktır. İşte apaçık başarı, apaçık kurtuluş budur!
30
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا۠ اَفَلَمْ تَكُنْ اٰيَات۪ي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَاسْتَكْـبَرْتُمْ وَكُنْتُمْ قَوْماً مُجْرِم۪ينَ
Hakikati inkâr edenlere gelince, Allah onlara, "Ey zalimler!" diyecek, "Bu Günle karşılaşacağınızı haber veren ayetlerim size tebliğ edilmemiş miydi? Ve siz, ayetlerime karşı büyüklük taslayıp günaha saplanan bir toplum olmamış mıydınız?"
31
وَاِذَا ق۪يلَ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ ف۪يهَا قُلْتُمْ مَا نَدْر۪ي مَا السَّاعَةُۙ اِنْ نَظُنُّ اِلَّا ظَناًّ وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِن۪ينَ
"Size dünyadayken, "Allah'ın verdiği söz mutlaka gerçekleşecektir ve kıyamet hakkında asla şüphe yoktur!" denildiğinde, "Biz kıyametten filan anlamayız! Evet, bu konuda birtakım zanlarımız yok değil, fakat asla ikna olmuş değiliz!" dememiş miydiniz?"
32
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ
İşte o Gün, yaptıkları çirkin davranışların kötü sonuçları önlerine serilecek ve alay edip durdukları âhiret azabı, kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
33
وَق۪يلَ الْيَوْمَ نَنْسٰيكُمْ كَمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ
Ve onlara, "Ey kâfirler!" denilecek, "Siz vaktiyle bugünkü karşılaşmayı nasıl unuttuysanız, Biz de bugün sizi öyle unutacağız. Yani size değer vermeyeceğiz. Bu yüzden, varacağınız yer ateştir ve hiç kimse size yardım edemeyecektir!"
34
ذٰلِكُمْ بِاَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُواً وَغَرَّتْكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
"Çünkü siz, Allah'ın ayetlerini küstahça alaya almıştınız ve bunun doğal sonucu olarak, bu dünya hayatının lüks ve cazibesi sizi aldatıp âhiret gerçeğine karşı duyarsız kılmıştı."

İşte bu yüzden, o Gün onlar ne ateşten çıkarılacaklar, ne de tövbeleri kabul edilecektir.
35
فَلِلّٰهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَرَبِّ الْاَرْضِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Evet, her türlü övgü ve yücelik, göklerin, yerin ve bütün âlemlerin gerçek Sahibi, Efendisi ve Rabb'i olan Allah'a aittir!
36
وَلَهُ الْكِبْرِيَٓاءُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۖ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Göklerde ve yerde büyüklük ve azamet sadece O'nun hakkıdır ve yalnızca O'dur, sonsuz kudret ve hikmet sahibi.
37

Sureler

Mealler
Ahkaf Suresi
Sonraki