Sureler
Mealler
Önceki
Fecr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 (1-3) Senin yaşamakta olduğun bu beldeye; doğurana ve doğana yemin olsun ki, [759] [760]
2 (1-3) Senin yaşamakta olduğun bu beldeye; doğurana ve doğana yemin olsun ki, [759] [760]
3 (1-3) Senin yaşamakta olduğun bu beldeye; doğurana ve doğana yemin olsun ki, [759] [760]
4 Biz, insanı zorluklar içinde yarattık.
5 İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
6 (6-7) “Pek çok mal harcadım” der, kimse onu görmedi mi sanıyor?
7 (6-7) “Pek çok mal harcadım” der, kimse onu görmedi mi sanıyor?
8 (8-10) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?
9 (8-10) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?
10 (8-10) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?
11 (11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
12 (11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
13 (11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
14 (11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
15 (11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
16 (11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
17 (17-18) Sonra iman edenlerden, birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir.
18 (17-18) Sonra iman edenlerden, birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir.
19 (19-20) Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. [761]
20 (19-20) Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. [761]
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لَٓا اُقْسِمُ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ 1
وَاَنْتَ حِلٌّ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ 2
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَۙ 3
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ي كَبَدٍۜ 4
اَيَحْسَبُ اَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ اَحَدٌۢ 5
يَقُولُ اَهْلَكْتُ مَالاً لُبَداًۜ 6
اَيَحْسَبُ اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ 7
اَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِۙ 8
وَلِسَاناً وَشَفَتَيْنِۙ 9
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِۚ 10
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَۘ 11
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْعَقَبَةُۜ 12
فَكُّ رَقَبَةٍۙ 13
اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ 14
يَت۪يماً ذَا مَقْرَبَةٍۙ 15
اَوْ مِسْك۪يناً ذَا مَتْرَبَةٍۜ 16
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِۜ 17
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ 18
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا هُمْ اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ 19
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ 20
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
لَٓا اُقْسِمُ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ
(1-3) Senin yaşamakta olduğun bu beldeye; doğurana ve doğana yemin olsun ki, [759] [760]
1
وَاَنْتَ حِلٌّ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ
(1-3) Senin yaşamakta olduğun bu beldeye; doğurana ve doğana yemin olsun ki, [759] [760]
2
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَۙ
(1-3) Senin yaşamakta olduğun bu beldeye; doğurana ve doğana yemin olsun ki, [759] [760]
3
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ي كَبَدٍۜ
Biz, insanı zorluklar içinde yarattık.
4
اَيَحْسَبُ اَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ اَحَدٌۢ
İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
5
يَقُولُ اَهْلَكْتُ مَالاً لُبَداًۜ
(6-7) “Pek çok mal harcadım” der, kimse onu görmedi mi sanıyor?
6
اَيَحْسَبُ اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ
(6-7) “Pek çok mal harcadım” der, kimse onu görmedi mi sanıyor?
7
اَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِۙ
(8-10) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?
8
وَلِسَاناً وَشَفَتَيْنِۙ
(8-10) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?
9
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِۚ
(8-10) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?
10
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَۘ
(11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
11
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْعَقَبَةُۜ
(11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
12
فَكُّ رَقَبَةٍۙ
(11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
13
اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ
(11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
14
يَت۪يماً ذَا مَقْرَبَةٍۙ
(11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
15
اَوْ مِسْك۪يناً ذَا مَتْرَبَةٍۜ
(11-16) Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
16
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِۜ
(17-18) Sonra iman edenlerden, birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir.
17
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ
(17-18) Sonra iman edenlerden, birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir.
18
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا هُمْ اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ
(19-20) Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. [761]
19
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ
(19-20) Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. [761]
20

Sureler

Mealler
Fecr Suresi
Önceki
Şems Suresi
Sonraki