|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
لَٓا اُقْسِمُ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ Yemin ederim bu (kutsal Mekke) şehrine– |
1 |
|
وَاَنْتَ حِلٌّ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ Ki sen (ey Rasûlüm), bu şehrin (onun kutsallığına çok büyüt katkı yapan) bir mukimisin. |
2 |
|
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَۙ Ve o değerli baba (İbrahim’e) ve O’nun atası olduğu değerli oğul (Muhammed’e), |
3 |
|
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ي كَبَدٍۜ Gerçek şu ki, Biz insanı meşakket ve imtihan yüklü bir hayata gönderdik. |
4 |
|
اَيَحْسَبُ اَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ اَحَدٌۢ Acaba insan, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? |
5 |
|
يَقُولُ اَهْلَكْتُ مَالاً لُبَداًۜ “Ben yığınla mal tükettim” diye övünüp durur. |
6 |
|
اَيَحْسَبُ اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ Yoksa, kendisini kimsenin görmediğini mi düşünüyor? |
7 |
|
اَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِۙ Biz onun için var etmedik mi (görmesi için) bir çift göz, |
8 |
|
وَلِسَاناً وَشَفَتَيْنِۙ (Konuşabilmesi için) bir dil ve iki dudak? |
9 |
|
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِۚ Ve ona (hayırlı olanı takip edip, şerli olandan kaçınması için hayır ve şer) yollarını göstermedik mi? |
10 |
|
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَۘ Fakat o, sarp yokuşu aşmak için hiçbir gayret sarfetmiyor. |
11 |
|
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْعَقَبَةُۜ Bilir misin o sarp yokuş nedir? |
12 |
|
فَكُّ رَقَبَةٍۙ Bir köle (veya esiri) hürriyetine kavuşturmaktır; |
13 |
|
اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ Ya da kıtlık veya darlık zamanında doyurmaktır, |
14 |
|
يَت۪يماً ذَا مَقْرَبَةٍۙ Akrabadan olan bir yetimi, |
15 |
|
اَوْ مِسْك۪يناً ذَا مَتْرَبَةٍۜ Ya da yiyeceği, barınağı olmayan perişan bir yoksulu. |
16 |
|
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِۜ Bir de, elbette iman etmiş olmak ve karşılıklı sabır teşvik ve tavsiyesinde bulunmak, merhamet teşvik ve tavsiyesinde bulunmaktır. |
17 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ Böyle yapanlar, hesap defterleri sağ ellerine verilecek olan yümün ve bereket ehlidir. |
18 |
|
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا هُمْ اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ Âyetlerimizi inkâr edenlere gelince, onlar, hesap defterleri sol ellerine verilecek olan bedbahtlık ehli nasipsizlerdir. |
19 |
|
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ Cezaları ise, üzerlerini tamamen kaplayacak dehşetli bir Ateş’te yanmak olacaktır. |
20 |