Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Elif lam mim.
2 Allah, kendisinden başka ilah olmayan, sonsuz hayat sahibi, her şeyin yönetimi ve gözetimi elinde olandır.
3 Allah, içindeki gerçeklerle birlikte, kendisinden öncekileri (kitapları) tasdik eden kitabı sana indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti.
4 İnsanları, doğru yola iletmesi için, doğru ve yanlışları ayıran kitabıda daha önce indirmişdi. Muhakkak ki Allah'ın ayetlerini inkar edenler için çok şiddetli bir azap olup, Allah çok güçlü olan ve intikam sahibidir.
5 Yer yüzünde ve gök yüzünde hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.
6 Ana rahminde sizi dilediği gibi şekillendiren, kendisinden başka ilahın olmadığı, yegane güçün kaynağı ve her şeyin hükmünü veren Allah dır.
7 Sana kitabı indiren O dur. Kitabın içinde açık anlaşılır (muhkemat) ayetler vardır ki, bunlar kitabın genelini teşkil ederler. Diğerleri de müteşabih ayetler (Mecaz, deyim, teşbih ve atasözleri gibi anlatımlar) dir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu istedikleri gibi yorumlamak için, Kur'an içindeki müteşabih ayetlere uyarlar. Müteşabih ayetlerin tevilini Allah ve ilimde kendini geliştirmiş (Arap dilinde uzmanlaşmış ve dilin özelliklerini bilen) alimler bilir. "O na iman ettik, ayetlerin hepsi Rabbimiz katındandır" derler. Ancak akıl sahipleri böyle düşünürler.
8 Akıl sahipleri "Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ulaştırdıktan sonra, kalplerimizi kaydırma, katından bize (kalplerimizin kaymaması için) rahmet bağışla, en çok bağışlayan sensin" diye dua ederler.
9 "Ey Rabbimiz! Kendisinde şüphe olmayan günde, insanları toplayacak olan sensin. Elbette ki Allah, vaadinden dönmez" (derler).
10 Gerçekleri inkar edenlere gelince, malları ve evlatları, Allah'ın katında onlar için hiçbir şeye fayda sağlamayacak. İşte onlar ateşin yakıtıdırlar.
11 Onlardan önceki firavun ailesinin durumu gibi, hani onlar Allah'ın ayetlerini yalanlamışlardı, sonra Allah onları günahları ile birlikte yakalamıştı. Allah'ın hesabı çok çetindir.
12 Gerçekleri kabul etmeyenlere deki "Allah sizi perişan edecek (mağlup olacaksınız) ve cehennemde toplanılacaksınız. (Bilseniz) Orası ne kötü yer.
13 İki toplumun savaş için karşı karşıya gelişinde sizin için bir ibret var. Bir taraf Allah yolunda savaşıyor, diğer tarafta ise inkarcılar var. Allah yolunda savaşanları, çıplak gözle kendilerinin iki misli görüyorlardı. Allah dilediklerini yardımıyla güçlendirir. Bunda görmesini bilenler için ibretler vardır.
14 İnsanlara kadınlar, oğullar, kantar kantar altın ve gümüş biriktirmek, soylu atlar, ahır hayvanları (enam) ve tarım arazilerine karşı aşırı düşkünlük, güzel gösterildi. Bunlar dünya hayatında yaşayabilmenin lazımlarıdır, Allah'ın yanında daha güzel karşılanma vardır.
15 Deki "Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah dan korunanlar için Rableri katında, altlarından ırmakların aktığı ve sürekli kalacakları bahçeler, ayrıca tertemiz eşler ve Allah'ın razılığı var. Allah kullarının yaptıklarını görendir."
16 (Cennette olanlar dünyada iken) "Ey Rabbimiz! Biz sana inandık, bize günahlarımızı bağışla, bizi ateşin azabından koru" diyenlerdir.
17 (İşte bunlar) Sabredenler, Rablerini doğrulayanlar, Rablerine gönülden yönelenler, İhtiyaç sahiplerine harcayanlar ve seherlerde Rablerinden bağışlanma dileyenlerdir.
18 Allah, melekler ve adaleti ayakta tutan ilim sahipleri de, O'ndan başka ilah olmadığına şahitlik etmiştir. O çok güçlü, her şeyin hükmünü veren ve kendisinden başka ilah olmayandır.
19 Allah'ın katında yegane din İslam dır. Önceki kitap verilenler, kendilerine ilim (Kur'an) geldikten sonra, aralarındaki çekememezlikten dolayı ayrıklara düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, elbette ki Allah, hesabı çok çabuk görendir.
20 Seninle tartışırlarsa deki "Ben kendimi Allah'a teslim ettim ve bana tabi olanlar da (teslim oldular)." Kitap verilenlere ve daha önce vahye muhatap olmamışlara (ümmilere) deki "Sizde (Allah'a) teslim oldunuz mu?" Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yok eğer yüz çevirirlerse, sana düşen ancak açıklamak (tebliğ) dir. Allah kullarını görendir.
21 Allah'ın ayetlerini inkar edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri ve insanlardan kendilerine adaletli olmayı emredenleri öldürenlerin hepsine, acıklı bir azabı müjdele.
22 Böyle davrananlar, dünya ve ahirette yapmış oldukları, boşa gitmiş olan kimselerdir. Onların yardımcıları da yoktur.
23 Kitaptan kendilerine bir pay verilenlere bakar mısın, aralarındaki ihtilaflı meseleleri Allah'ın kitabıyla çözümlemeye çağrıldıklarında, onlardan bir gurup, doğrulardan yüz çevirerek dönüp giderler.
24 Çağrıdan yüz çevirmelerinin sebebi, onların "Sayılı günlerin dışında bize ateş dokunmayacak" demeleri ve uydurmalarla oluşturdukları dinlerinin kendilerini aldatmasıdır.
25 Asla kendisinde hiç şüphe olmayan bir günde, onları bir araya getirdiğimizde ve onlara zulmedilmeden, her nefse kendi kazandığının karşılığı ödendiği bir zamanda, halleri nasıl olacak.
26 Deki "Ey her şeyin sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin ve dilediğini de rezil edersin. Çünkü hayır senin elindedir ve senin her şeye gücün yeter."
27 "Sen geceyi gündüzden, gündüzü de geceden çekip çıkarırsın. Yine sen ölüden diriyi çıkarır, diri olanı da ölü hale getirirsin. Ayrıca dilediğine de hesapsız rızık verirsin."
28 İnanç sahipleri, kendileri gibi inananları bırakıp, doğruları inkar edenlerin himayelerine (veliler edinmesin) girmesinler. Kim bunu yaparsa, ancak kendilerini onlardan korumaları dışında, Allah dan bekleyecekleri hiçbir şeyleri yoktur. Allah sizi kendisiyle uyarıyor, dönüşünüz Allah'a olacaktır.
29 Deki "İçinizden geçirdiklerinizi saklasanız da, açıktan açığa söyleseniz de Allah onu biliyor. Ayrıca Allah gökte ve yerde olan her şeyi de bilir. Allah her şeye gücü yetendir."
30 O gün her nefis, (Allah'ın belirlediği) doğrulardan ne yapmışsa, veya yanlışlardan ne yapmışsa onları hazır olarak karşısında bulacaktır. Yanlışları yapanlar isterler ki, kendisiyle işledikleri kötülükler arasında erişilmez uzaklıklar olsun. Allah kendi nefsiyle korkutarak uyarıda bulunuyor, Allah kullarına karşı çok şefkatlidir.
31 Deki " Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve yaptığınız hatalarınızı size bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir."
32 Deki "Allah'a ve peygambere itaat edin. Eğer itaat etmekten yüz çevirirseniz, Allah inkar edenleri sevmez."
33 Muhakkak ki Allah Ademi, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini bütün zamanlara (örnek olarak) seçmiştir.
34 Onların bir kısmı, bir kısmının zürriyetindendir. Allah işiten ve her şeyi bilendir.
35 İmranın karısı "Rabbim karnımdaki (çocuğu)mu hiçbir kimsenin baskısı olmadan sana adıyorum. Benden kabul et. Sen her şeyi işiten ve bilensin" demişti.
36 Zamanı geldiğinde çocuğu doğurunca "Rabbim! Bir kız çocuğu doğurdum. Allah ne doğurduğunu en iyi bilendi. Erkek çocuk, kız çocuğu gibi değildir. Adını Meryem koydum, o nu ve soyundan gelecekleri, kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum (korumanı dilerim)" dedi.
37 Rabbi onu (Meryem'i) güzel bir şekilde kabul etti ve Meryem'i sanki bir nebat yetiştirir gibi güzel bir şekilde yetiştirdi ve Zekeriya'yı Meryem'e kefil yaptı. Zekeriya ne zaman mabette onun yanına girdiyse, mutlaka orada bir rızık buldu. "Ey Meryem bu sana nereden (geldi)?" diye sorduğunda, Meryem de "Onlar Allah katından, muhakkak ki Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır" dedi.
38 Böylece Zekeriya "Rabbim bana katından tertemiz bir zürriyet bahşet, mutlaka sen duaları işitensin." diyerek dua etti.
39 Zekeriya mescit de ayakta dua ederken melekler ona seslendi "Allah, sana kendinden onaylanmış bir sözle, bağışlayacağı Yahya'yı müjdeliyor. O, toplumda saygı değer, iffetli ve salih ameller işleyen bir peygamber olacak."
40 Zekeriya "Rabbim! Benim nasıl bir çocuğum olabilir ki, bana yaşlılık gelip çatmış ve karımda (yaşlılıktan dolayı) kısırlaşmış iken" dedi. Melek de "Allah böylece dilediğini yapar" dedi.
41 Zekeriya "Öyle ise bana bir işaret ver" dedi. Allah "İnsanlarla üç gün, işaretleşmenin dışında konuşamaman senin için işaret (ayet) olsun" dedi. Rabbini çokça hatırla ve sabah akşam O nu noksan sıfatlardan tenzih et.
42 Melekler dedi ki "Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti ve seni temizledi (iffetini korudu) ve alemdeki bütün kadınlar arasından seni ayırdı."
43 "Ey Meryem! Rabbine gönülden yönel, secde et ve saygı ile eğilenlerle birlikte sende saygı ile eğil."
44 (Ey Resul!) "Sana vahyettiğimiz bu olay, gayb haberlerinden bir haberdir. Meryem'e kimin kefil olacağını tespit etmek için, aralarında kura çekerken kavga ettiklerinde, sen onların yanlarında değildin."
45 Melekler "Ey Meryem! Allah sana kendinden kararlaştırılmış bir söz olarak, ismi Meryem oğlu İsa Mesih olacak, dünya ve ahirette korunanlardan olmak üzere, tertemiz (bir oğlan çocuğunu) müjdeliyor" dediler.
46 (Ve o çocuk) İnsanlara beşikte ve yetişkin olduğunda seslenecek (konuşacak) ve o salihlerden olacak.
47 Meryem "Rabbim! Benim nasıl bir çocuğum olabilir? Hiçbir insan bana dokunmadığı halde" dedi. Böyledir, Allah dilediğini yaratandır. Bir işin olmasına hükmettiğinde, yalnızca o na ol der, o da hemen olur.
48 Allah o na kitabı, hüküm vermeyi, Tevrat'ı ve İncil'i öğretti.
49 İsa (Allah'ın) elçisi olarak İsrailoğullarına "Rabbinizden size, benim O nun elçisi olduğumun kanıtı olarak alametler getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir heykel yapacağım ve onu canlandıracağım ve Allah'ın izniyle kuş olacak, körleri ve cüzzamlı hastaları iyileştireceğim, Allah'ın izniyle ölüyü dirilteceğim, ne yediğinizi ve evlerinizde ne sakladıklarınızı size haber vereceğim. Eğer inananlardansanız, bunlarda sizin için işaretler (mucize) var."
50 "Benden önce gelmiş Tevrat dan bir kısmını tasdik eden, size önceden haram edilmiş şeylerin bazısını helal kılan Rabbinizden ayetler getirdim. Allah dan sakının ve bana itaat edin."
51 "Muhakkak ki Allah, benimde Rabbim, sizinde Rabbinizdir. Yalnızca O na kulluk edin. Doğru olan yol budur" dedi.
52 İsa onların inkar ettiklerini hissedince, "Allah'a ulaşma yolunda, benim yardımcım olmayı kim ister" dedi. Havariler "Biz Allah'ın yardımcılarıyız, Allah'a inandık, sende bizim müslüman (Allah'a teslim) olduğumuza şahit ol dediler.
53 "Ey Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik ve elçiye tabi olduk. Artık bizi gerçeğe şahitlik edenlerle birlikte olmamızı sağla" dediler.
54 (Havariler) Hile yaptılar, Allah da onların hilelerine karşılık verdi. Allah hile yapanların en hayırlısıdır.
55 Allah İsa ya dedi ki "Muhakkak seni öldüreceğim, senin değerini katımızda yücelteceğim, gerçekleri inkar edenlerden seni çekip kurtaracağım ve sana tabi olanları, kıyamet gününe kadar gerçeği inkar edenlerin üzerine çıkaracağım. Sonra dönüşünüz banadır, aranızda ihtilaf ettiğiniz konuların hükmünü ben vereceğim."
56 "Doğruları inkar edenlere gelince onlara dünyada da, ahirette de çok şiddetli bir şekilde azap edeceğim ve asla onların yardımcıları da yoktur."
57 İman edip, Allah'ın emrettiği doğru şeyleri yapanlara gelince, yaptıklarının karşılıkları onlara ödenir. Allah zulüm edenleri sevmez.
58 Bu, sana okuduklarımız, her şeye hüküm veren (Allah)ın öğütleri ve ayetleridir.
59 Allah'ın yanında İsa nın durumu, ademin durumu gibidir. Ademi topraktan yarattı sonra o na ol dedi ve o da oluverdi.
60 Doğru haberler (hak) Rabbindendir. Sakın tereddüt edenlerden olma.
61 Sana gelen doğru bilgilerden sonra, seninle İsa nın haberi hakkında kim çekişiyor? Seninle çekişenlere deki "Oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, biz kendimizi ve sizde kendinizi ortaya koyalım, Allah'ın lanetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim."
62 Bu en doğru olan anlatımdır (kıssa). Allah dan başka ilah yoktur. Elbetteki Allah gücü her şeye yeten ve her şeyin hükmünü verendir.
63 Eğer yüz çevirirlerse, Allah mutlaka bozgunculuk yapanları bilir.
64 Deki "Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda eşit olan bir kelimeye gelin. Yalnızca Allah'a kulluk edelim ve O na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Kimimiz kimimizi Allah dan başka rabler edinmesin. Eğer yüz çevirirseniz, sizde şahit olun ki biz (Allah'a teslim olanlarız) müslümanlarız."
65 Ey kitap ehli! Niçin İbrahim hakkında çekişip duruyorsunuz. Tevrat da, İncil de İbrahim den sonra indirilmiştir. Akletmiyor musunuz ?
66 Ama siz öyle kimselersiniz ki, hakkında bilginiz olmayan konularda tartışıyorsunuz. Niçin bilginiz olmayan konularda tartışıyorsunuz? Allah bilir, ama siz bilemezsiniz.
67 İbrahim ne Yahudi idi, nede Hıristiyan, yalnızca Allah'a şirk koşmayan bir müslümandı. Kesinlikle o, şirk koşanlardan değildi.
68 İbrahim'e insanlardan en yakın olan, (İbrahim zamanında yaşayıp) o na tabi olanlar, işte bu peygamber ve iman edenlerdir. Allah inananların koruyucusudur.
69 Kitap ehlinden bir bölümü isterler ki sizi dininizden saptırsınlar. Onlar ancak kendi kendilerini saptırırlar, fakat bunu bilmezler.
70 Ey kitap ehli! Doğruluğuna şahitler olmanıza rağmen, niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz ?
71 Ey Kitap ehli! Niçin doğruların üzerine yanlışları örtüp, bildiğiniz halde gerçekleri gizliyorsunuz?
72 Kitap ehlinden bir gurup dedi ki "İman edenler üzerine indirilene gündüzleri iman edin, günün sonunda da inkar edin ki, belki onlar (dinlerinden) dönerler."
74 Allah rahmeti ile dilediği kimseyi özel kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.
75 Kitap ehlinden, kantarlarca şeyleri emanet etsen, verdiklerini sana geri verenler olduğu gibi, bir dinar versen, başında durmadıkça sana bir dinarı vermeyecek kimseler de vardır. Böyle davranmalarının sebebi "Vahyi bilmeyen (ümmi, cahil) insanlara karşı, yaptıklarımızdan dolayı sorulacak değiliz" demeleridir. Halbuki, (sorulacaklarını) bildikleri halde Allah adına yalan söylüyorlar.
76 Evet! Kim ahdini yerine getirir ve kimde kendini korursa, Allah (azabına uğrayacak şeyleri yapmaktan) korunanları sever.
77 Allah'la yaptığı antlaşmayı ve yeminlerini az bir değere satanlar var ya, işte onların ahirette alacakları hiçbir pay yoktur ve Allah onlarla konuşmayacak, kıyamet günü onların yüzüne bakmayacak ve onları temizlemeyecek. Onlar için acıklı bir azap var.
78 Onlardan öyle kimseler var ki, dillerini kitaba sokarlar. Siz onun söylediğini kitaptan zannedersiniz, ama söyledikleri kitabın içinde yoktur. (Bu defada) Söylediklerinin Allah'ın katından olduğunu söylerler, ama o söyledikleri de Allah'ın katından değildir. Onlar bile bile Allah adına yalan söylüyorlar.
79 Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiği bir insan için, insanlara "Allah'dan başka bana kulluk edin" demesi olası değildir. Aksine insanlara "Kitaptan öğrendikleriniz ve öğrettiklerinizle Rabbinize kulluk edenlerden olun" diye söylerler.
80 Peygamber size, melekleri ve peygamberleri rabler edinin diye asla emretmez. Sizler müslüman olduktan sonra, inkar edin diye size emir verir mi?
81 Allah, size kitaptan ve içindeki açık hükümlerden verdiklerimi, peygamberlerin sözleşmeleri haline getirmişti. Sonra sizinle beraber olanı tasdik edip doğrulayan bir elçi geldiğinde o elçiye iman edip, ona yardımcı olmalısınız. Allah "(Ey ehli kitap!) Elçiye iman edip yardım edeceğinize dair, ahdimi sahiplenmeye karar verdiniz mi?" dediğinde, onlarda "Karar verdik" dediler. Allah da "Şahit olun, bende sizinle beraber şahit olanlardanım" dedi.
82 Bundan sonra kim (ahdinden) dönerse, onlar yoldan çıkanlardır
83 Allah'ın dinin den başka din mi arıyorlar? Göklerde ve yerde olan her şey, isteyerek veya istemeyerek O na teslim olmuşlardır. Dönüş de O nadır
84 Deki "Biz Allah'a, bize indirilene İbrahim'e, İsmail!e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Peygamberlerin arasından hiç birini ayırmadan hepsine iman ederiz ve biz yalnızca O na teslim olmuşuzdur."
85 Kim İslam dininden başka bir din ararsa, kesinlikle o kimse için başka bir din kabul edilmez. O kişi ahirette de kaybedenlerdendir.
86 Allah, imanlarından sonra inkar etmiş bir topluluğu doğru yola nasıl iletir ki, Halbuki onlar elçinin Allah tarafından gönderildiğine ve kendilerine Allah'ın açıklayıcı ayetlerinin geldiğine şahittiler. Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
87 İşte böyle yapanların cezaları, Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lanetlerinin onların üzerine olmasıdır.
88 (Cehennem azabında) Sürekli kalacaklar, orada onlardan azap asla hafifletilmeyecek ve onlara bakılmayacak da.
89 Ancak bundan sonra, inkarlarından vazgeçip (tövbe edip) durumlarını düzeltirlerse (yeniden İslam'a dönüp gereğini yerine getirirlerse), elbetteki Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
90 İmanlarından sonra gerçekleri inkar edenler ve sonra inkarlarını artıranların tövbeleri kabul edilmeyecek. Çünkü onlar Allah'ın dininden uzaklaşmışlardır.
91 Muhakkak ki doğruları inkar edenler ve gerçekleri inkar eder bir halde ölenler varya, onlardan her birisinin yer yüzü kadar altınları olsa ve hepsini feda etseler, asla kabul edilmez. Artık onlar için acıklı bir azap var ve onlara orada yardım edecek hiçbir kimse yoktur.
92 Sevdiğiniz şeylerden ihtiyaç sahiplerine harcamadıkça, Allah'ın değer verdiği iyiler (birr) arasına giremeziniz. Siz herhangi bir şeyden ne harcarsanız, Allah onu bilendir.
93 Tevrat indirilmeden önce İsrail'in kendi nefsine yasakladığı şeylerin dışında, İsrailoğulları na yiyeceklerin tümü helal idi. Deki "Tevrat'ı getirin, eğer doğru söyleyenlerden iseniz, o nu (her şeyin helal olduğuna dair iddianızı) okuyun."
94 Allah'ın indirdiği ayetlerden sonra, Allah adına kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerdir.
95 Deki "Allah doğru söylemiştir. O halde, asla Allah'a şirk koşmamış İbrahim'in dinine tabi olun. O müşriklerden değildi."
96 Şüphesiz yeryüzünde insanlık için kurulmuş, bereketli ve doğru yol kaynağı ilk mabet Mekke de idi.
97 Oradaki İbrahim'in makamında açık işaretler var. Kim güven içerisinde oraya (beyte) girerse, güç yetirenlerin Allah için beyti hac etmeleri, insanlar üzerine Allah'ın yüklediği zorunluluktur. Kimde ret ederse (Haccı inkar ederse) Allah bütün alemlerde ihtiyacı olmayandır.
98 Deki "Ey Ehli kitap! Niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz. Şüphesiz Allah sizin yaptıklarınıza şahittir."
99 Deki "Ey Kitap ehli! Allah'ın dininde hiçbir eğrilik olmadığına, sizlerde şahitler olmanıza rağmen, iman eden kimseyi yanlışlık (eğrilik) arayarak, niçin Allah'ın yolundan döndürüyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir."
100 "Ey İman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden bir kısmına itaat ederseniz, imanınızdan sonra sizi tekrar küfre döndürürler."
101 İçinizde Allah'ın elçisi varken ve size Allah'ın ayetleri okunduğu halde, gerçekleri nasıl inkar ediyorsunuz. Kim Allah'a sımsıkı sarılırsa, mutlaka en doğru yola iletilmiş olur.
102 Ey iman edenler! Allah dan nasıl korunmanız gerekiyorsa, öyle kendinizi (Allah'ın azabından) koruyun. Ancak ve ancak Allah'a teslim olmuş (müslüman) olarak ölün.
103 Allah'ın gönderdiği kitabına (ipine) sımsıkı sarılın, (aranızda) ayrılığa düşmeyin, Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir zamanlar siz kendi aranızda birbirlerinize düşmanlardınız, sonra Allah kalplerinizi birbirinize ısındırdı da kardeşler olmuştunuz ve siz o zamanlar ateşten bir uçurumun kenarında (müşrik veya ehli kitaptan) idiniz ve Allah bu durumdan sizi kurtarmıştı. Allah ayetlerini böyle açıklıyor ki, belki doğru yola girersiniz.
104 İçinizden, iyi ve doğru olan (hayra) şeylere çağıran, iyiliği emreden ve kötülükleri açıklayan bir topluluk bulunsun. İşte bu şekilde olan bir topluluk kurtulmuştur.
105 Kendilerine açıklayıcı ayetler geldikten sonra, ihtilafa düşen ve ayrı ayrı guruplara ayrılanlar gibi olmayın. İşte bu şekilde davrananlara acıklı bir azap vardır.
106 O (hesap) günü yüzler vardır beyazlaşır ve o gün yüzler vardır siyahlaşır. Yüzleri siyahlaşanlara gelince "İmanınızdan sonra, Allah'ın bildirdiği gerçekleri inkar ettiniz. Artık bundan sonra inkarınıza karşılık azabı tadın" (denir.)
107 Yüzleri beyazlaşanlara gelince, Allah'ın rahmeti içinde ebedi olarak kalıcıdırlar.
108 İşte gerçek olarak sana okuduğumuz Allah'ın ayetleri bunlardır. Allah, alemlerin (yer yüzünde yaşamış ve yaşayacak insanların) asla zulme uğramasını istemiyor.
109 Göklerde ve yerde olan her şey Allah'a aittir ve bütün işlerin dönüşü Allah' a dır.
110 Siz insanlar içinden çıkartılmış en hayırlı bir topluluksunuz. İyi şeyleri emreder, kötü şeyleri de yasaklarsınız ve Allah'a da (gereği gibi) inanırsınız. Eğer kitap ehli de inanmış olsaydı, onlar için daha hayırlı olurdu. Onlardan inananlar olduğu gibi, pek çoğuda yoldan çıkmışlardır.
111 Onlar size sıkıntı vermekten başka zarar veremezler. Eğer sizinle birlikte savaşacak olsalar, size arkalarını döner (kaçar) lardı. Sonra onlara yardım da edilmez.
112 Onlar (ehli kitap) üzerine aşağılanma damgası vuruldu. Her nerede yakalansalar, onlar için Allah ve insanlar tarafından (yaptıklarından dolayı) aşağılanma ile karşılanmaları vardır. Allah dan bir gazap satın almışlar ve fakirlik ve yoksulluk damgasını yemişlerdir. Uğradıkları bu cezanın sebebi, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve kendilerine gönderilen peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. Böylece isyan etmişler ve haddi aşmışlardır.
113 Elbetteki kitap ehlinin hepsi eşit değildir. Onlardan bir topluluk, Allah'ın ayetlerini okuyup, gecenin bir bölümünü ayakta kalarak (namaz kılarak) ve secde ederek geçirirler.
114 Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten men etmeye çalışırlar, aynı zamanda hayırlarda da yarışırlar. Onlar hep doğru olan şeyleri yapanlardır.
115 Onlar, hayırdan ne yaparlarsa, yaptıkları örtbas edilmeyecek. Allah kendinden sakınanları en iyi bilendir.
116 Gerçekleri inkar edenler için Allah'ın yanında, ne malları, ne de evlatları hiçbir şekilde fayda sağlamayacak. Onlar ateşe girecek olanlar olup, sürekli kalacaklardır.
117 Dünyada iken ihtiyaç sahiplerine vermeyenlerin misali, nefislerine zulmeden ve bu zulümlerinden dolayı helak olan bir topluluğun tarlasına isabet eden dondurucu rüzgar gibidir. Allah onlara zulmetmiyor, ancak onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.
118 Ey İman edenler! Kendinizden (birbirinizden) başkasını yakın arkadaş edinmeyin, onlar sizin iyiliğinizi (nimetlenmenizi) istemezler ve sizi sıkıntıda görmek ve yanlış şeyler yapmanızı isterler. Size olan kinleri (öfkeleri) ağızlarından dökülmektedir, kalplerinde gizledikleri kin ise, daha büyüktür. Siz akledesiniz (dostunuzu düşmanınızı ayırt edesiniz) diye ayetleri böyle açıklıyoruz.
119 İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde, onlara sevgi besliyorsunuz ve kitabın hepsine inanıyorsunuz. Halbuki onlar sizinle karşılaştıkları zaman "İnandık" diyorlar, kendi başlarına kaldıklarında, size olan kinlerinden dolayı parmaklarını ısırıyorlar. Deki " Kinlerinizle birlikte mahvolun, Allah göğüslerde gizlenenleri en iyi bilendir."
120 Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer, size bir kötülük dokunursa ona sevinirler. Eğer sabreder ve Allah dan sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zaman zarar vermez. Allah onların bütün yaptıklarını çepe çevre kuşatıcıdır.
121 İnananları savaş düzeninde, yerlerine yerleştirmek için sabah erkence evinden ayrılmıştın. Allah en iyi işiten ve her şeyi bilendir.
122 İçinizden iki grup bozulmuş ve savaşmayı bırakmışlardı. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. İnananlar Allah'a güvenip dayansınlar.
123 Siz zor durumda iken Allah, Bedir de size yardım etmişti. Allah dan korunun, umulur ki şükredersiniz.
124 Sen inananlara "İndirilmiş üç bin melekle Allah'ın gücünüzü artırması, size yetmiyor mu?" diyordun.
125 Evet, eğer sabreder (savaşın gereğini yerine getirirseniz) ve (Allah dan) sakınırsanız, onların (düşmanın) aniden saldırması durumunda savaş teçhizatı kuşanmış beş bin melekle gücünüzü artırarak size yardım gönderir.
126 Allah'ın meleklerle yardım etmesi, yalnızca sizi müjdelemesi ve kalplerinizin müjde ile yatışması içindir. Yardım, ancak ve ancak yegane güç ve hüküm sahibi Allah'ın yanındadır.
127 Böylece Allah gerçeği inkar edenlerin güçlerini kırmak ve onları yok etmek için (sizi yardımıyla destekliyor ki), elleri boş olarak savaş sahasından gerisin geriye dönsünler.
128 Onlara azap etmekten vazgeçmesi veya onlara azap etmesi kararına, senin hiçbir müdahalen olamaz, çünkü onlar zalimlerdir.
129 Gökte ve yerde olanların hepsi Allah'a aittir. Dilediğini bağışlar dilediğine de azap eder. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
130 Ey iman edenler! (Mallarınızı) Artırdıkça artıran faizi yemeyin. Allah dan korunun ki, kurtuluşa eresiniz.
131 Gerçekleri inkar edenler için hazırlanmış ateşten korunun.
132 Allah'a ve peygambere itaat edin. Böylece merhamet olunursunuz.
133 "Ey iman edenler! Rabbinizden bağışlanmaya, sakınan ve korunanlar (muttakiler) için hazırlanmış, genişliği gök ve yer kadar olan cennetlere koşun.
134 Onlar (sakınan ve korunanlar), bollukta ve darlıkta ihtiyaç sahiplerine harcayan, kinlerini kontrol altında tutan ve insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.
135 (Korunanlar) Utanç veren bir suç işlediklerinde veyahut kendi nefislerine haksızlık yaptıklarında, Allah'ı hatırlarlar ve yaptıkları hatalardan dolayı bağışlanmayı isterler. Hataları, Allah dan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar yaptıkları yanlışları bile bile devam ettirmezler.
136 İşte böylelerinin karşılıkları Rablerinden bağışlanmak ve ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan bahçelerdir. Doğru şeyler yapanların karşılıkları ne kadar güzeldir.
137 Sizden önce, Allah'ın dininden farklı yaşayan nice topluluklar gelip geçti. Yer yüzünü şöyle bir dolaşın ve bakın bakalım, (Allah'ın dinini) yalanlayanların sonu nasıl olmuş.
138 İşte bu (kitap) insanlar için bir açıklama, yol gösterici rehber ve korunmak isteyenler için bir öğüttür.
139 Gevşemeyin (cesaretinizi kaybetmeyin), üzülmeyin, eğer Allah'a inanıyorsanız üstünsünüz.
140 Eğer size bir yara isabet etmişse, size isabet edenin bir benzeri de o topluluğa isabet etmiştir. Bu günleri insanlar arsında döndürüyoruz ki, Allah iman edenleri bilsin ve sizden şahitler edinsin. Allah haksızlık yapanları sevmez.
141 Allah, inananları arıtıp temizlemek ve gerçekleri inkar edenleri yok etmek için (inananlara yardım ediyor9.
142 Allah, sizden yolunda mücadele edenleri ve sabredenleri bilmeden, cennete gideceğinizi mi zannediyorsunuz?
143 Ölümle karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. Sizler ölümü (savaşı) beklerken, işte ölümü (savaşı) gördünüz (savaşsanız ya).
144 Muhammed ancak bir elçidir, o ndan öncede elçiler gelip geçtiler. Eğer o ölür veya öldürülürse, ökçeleriniz özerinden gerisin geriye mi döneceksiniz? Kimler ökçelerinin üzerinden (savaş etmekten) geriye dönerlerse, bilsinler ki Allah'a hiç şekilde zarar veremezler. Allah şükredenlerin mükafatını elbette ki verecektir.
145 Hiçbir nefis, Allah'ın belirlediği zamanı doldurmaksızın, izni olmadan ölemez. Kim dünya hayatının karşılığını istiyorsa, o kimseye ondan veririz. Kimde ahiret hayatının karşılığını istiyorsa ona da ondan veririz. Şükredenlere elbette karşılıklarını vereceğiz.
146 Nice peygamberler, kendisiyle beraber Rablerine kulluk eden pek çok insanla birlikte (Allah yolunda) savaştı. Allah yolunda kendilerine isabet eden musibetler karşısında gevşemediler, zaaf göstermediler ve boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
147 Ancak onların sözü her defasında "Rabbimiz bize günahlarımızı bağışla, işlerimizdeki taşkınlıklarımızı affet, ayaklarımızı sabitle ve inkarcı topluluklara karşı bize yardım et" demeleri olmuştur.
148 Sonra Allah onlara dünyanın karşılığını ve ahirette de en güzel karşılığı verecektir. Allah güzel davrananları sever.
149 Ey İman edenler! Eğer gerçekleri inkar edenlere itaat ederseniz, sizi ökçelerinizin üzerinden (dininizden ve imanınızdan) döndürürler de, sonra kendilerine yazık edenlere dönersiniz.
150 Hayır! Allah sizin sığınacağınız tek kapıdır. O yardım edenlerin en hayırlısıdır.
151 Onlara sağlam bir delil indirmediği halde, Allah'a şirk koşmaları sebebiyle, gerçeği inkar edenlerin kalplerine şüphe salacağız. Onların (kıyamet günü) sığınacakları yer ateş dir. Haksızlık yapanların mekanları ne kadar kötüdür.
152 Şu bir gerçek ki, Allah size verdiği sözü doğruladı. Allah'ın izniyle onları yok ediyordunuz ki, gevşediniz, uygulamanız gereken emirde münakaşa ettiniz ve hoşunuza giden şeyi gördüğünüz de (zaferi) isyan ettiniz. Sizden dünyalık isteyenler olduğu gibi, sizden ahiret'i isteyenlerde vardı. Allah sizi denemek için, sizin onlar üzerindeki üstünlüğünüzü kaldırdı (mağlup oldunuz), hatalarınızı affetti. Allah, inananlar üzerine lütfünü esirgemeyendir.
153 Elçi, sizin diğer tarafınızdan sizi çağırdığı halde, hiçbir kimseye aldırış etmeden yukarı (dağa) doğru çıkıyordunuz. Elinizden gidene (zafere) ve size isabet edene (savaşta ölen ve yaralananlara) üzülmeyesiniz diye, üzüntü üstüne üzüntü verdi. Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır.
154 Savaş sonrası size isabet eden yenilgiye üzülmenizden sonra, Allah üzerinize bir sükunet indirdi. Bu sükunet sizden bir gurubu kaplamış, yine sizin içinizden bir gurup da kendi şahsiyetlerini ön plana çıkarmış ve cahiliyyet döneminde yaptıkları gibi, Allah'a haksız yere yanlış zanlarda bulunuyorlardı. "Bu işte bizim payımız (savaş bize ne kazandırdı) ne oldu" diyorlardı. Deki "İşlerin tamamı (sonucunu tayin etmek) Allah'a aittir. Sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Keşke bu işte (savaşta) bizim de katkımız olsaydı (bizim fikrimiz alınsaydı) savaş meydanında bu kadar çok (insanımız) öldürülmezdik" diyorlar. Deki "Evlerinizde olsanız ve ölüm onların üzerine yazılmış olsaydı, yataklarında dahi ölüm onları bulurdu. Allah içlerinizden geçirdiklerinizle sizi denemek ve kalplerinizi arındırmak için (yenilgileri size tattırıyor). Allah göğüslerin ne barındırdığını (içinizden geçenleri) en iyi bilendir.
155 Savaşan iki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, sizin içinizden geri dönenleri, şeytan geride bıraktıklarıyla aldatmış, buna rağmen Allah onların hatalarını affetmiştir. Allah bağışlayıcı ve kullarına hoş davranandır.
156 Ey İman etmiş olanlar! Yer yüzünde rızık aramak veya savaşmak için evinden çıkan kardeşleri için, "Bizimle beraber olsalardı ölmezler veya öldürülmezlerdi" diyen gerçekleri inkar edenler gibi olmayın. Böylece Allah, onların kalplerinde bu yenilgiyi bir sıkıntı yapmıştır. Yaşatan da Allah, öldüren de Allah dır. Allah yaptıklarınızı mutlak görendir.
157 Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın sizi bağışlaması ve merhamet etmesi topladığınız her şeyden daha hayırlıdır.
158 Eğer ölür veya öldürülürseniz, Allah'ın huzurunda toplanacaksınız.
159 Allah'ın merhameti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer onlara kırıcı ve kalbin katı bir şekilde davransaydın, senin çevrenden dağılırlardı. Onları bağışla, onlar için bağışlama dile ve onlarla işlerinde istişare et. (İstişare neticesinde) Karar verdin mi, ondan sonra Allah'a güvenip dayan. Allah kendine güvenip dayananları sever.
160 Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelecek yoktur. Eğer sizi terk ederse Allah dan başka size kim yardım edebilir ki. İnananlar yalnızca Allah'a güvenip dayansınlar.
161 Bir peygamber için hile yapmak yoktur. Kim hile yaparsa, kıyamet günü yaptığı hilesi ile beraber gelir. Sonra her nefise kazandığının karşılığı ödenir, asla onlara zulmedilmez.
162 Allah'ın rızasına tabi olan kimse, Allah'ın öfkesini satın alan kimse gibimidir? Böyle kimselerin sığınacağı yer cehennemdir, ne kötü dönüş yeri orası.
163 Onların üstünlükleri Allah katında (belli olur). Allah yaptıklarını görendir.
164 Allah inananlara, içlerinden birisini elçi göndermekle iyilikte bulunmuştur. Elçi onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları temizliyor ve kitabı ve kitapla hüküm vermeyi öğretiyor. Onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlardı.
165 Sizin başınıza bir musibet geldiğinde daha önce siz, düşmanlarınıza başınıza gelenin iki katı musibet vermediniz mi? de, başınıza gelene "Bu da nereden?" dediniz. Deki "O musibet kendinizdendir. Allah her şeyi bir plan dahilinde yapandır."
166 İki topluk savaş için karşı karşıya geldiğinde, (savaşın sonunda) sizin başınıza gelen (yenilgi) Allah'ın izniyle, gerçek inananları bilmesi için olmuştur.
167 Ve ayrıca iki yüzlü davrananları bilmesi için, onlara "Gelin Allah yolunda savaşın veyahut kendinizi savunun" denildiğinde, "Biz savaşmasını bilseydik size uyardık" dediler. Onlar o gün inkar etmeye, iman etmekten daha yakındırlar. İçlerinden geçirmediklerini ağızlarıyla söylüyorlar, ama Allah içlerinde gizlediklerini daha iyi biliyor.
168 Savaşa gitmeyip oturdukları halde, (savaşta ölen) kardeşleri için, "Eğer bizi dinleyip savaşa gitmeselerdi ölmezlerdi" diyenlere "Eğer söylediklerinizde samimi iseniz ölümü kendinizden uzaklaştırın" de.
169 Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Bilakis onlar Rableri katında rızıklanmaktadırlar.
170 Allah yolunda öldürülenler, Allah'ın lütfundan verdikleri ile sevinirler ve onlardan sonra henüz kendilerine katılmamış, kendilerini Allah yolunda ölmeye hazırlamış kimselere, onlar için korku olmadığını ve kesinlikle üzüntülerden uzak kalacaklarını müjdelemektedirler.
171 Onlar, Allah'ın verdiği nimetler ve lütfundan bağışladıkları ile (henüz hayatta olanları) müjdeleme isteği duyarlar. Allah inananların hak ettikleri karşılığı zayi etmez.
172 Kendilerine savaşta isabet eden yaralardan sonra Allah'ın ve Elçinin çağrılarına icabet edenler var ya, onlardan iyilik yapmaya devam edenlere ve Allah dan sakınanlara büyük mükafatlar var.
173 Onlar öyle inanmış kimselerdir ki kendilerine "İnsanlar sizin (Bedir yenilgisinin intikamı) için toplanmış, korkun!" diyen insanların propagandalarına karşı, onların imanları artmış ve "Allah bize yeter, O ne güzel güvenilecek bir dayanaktır" diyerek karşı koymuşlardır.
174 Allah yolunda savaşanlar, Allah'ın nimeti ve lütfu ile kendilerine bir kötülük isabet etmeden dönmüşler ve Allah'ın rızasına tabi olmuşlardır. Allah büyük lütuf sahibidir.
175 Şeytan, ancak ve ancak kendi yandaşlarını korkutur. (Ey inananlar!) Siz onlardan korkmayın, eğer inanıyorsanız benden korkun.
176 Gerçekleri inkar etmekte yarışanlar seni üzmesin, zira onlar Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah onların ahiret gününde yaptıklarının karşılığında pay almalarını istiyor. Onlar için büyük bir azap var.
177 Elbette ki inkar etmeyi, iman etmeye karşılık olarak satın alanlar, böyle yapmakla Allah'a zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azap vardır.
178 Gerçekleri inkar edenler kendilerine zaman tanımamızı, kendileri için hayırlı zannetmesinler. Onlara zaman tanımamız, yalnızca günahlarının artması içindir. Onlar için alçaltıcı bir azap var.
179 Allah, temiz olanları pisliklerden ayırt edinceye kadar, inananları sizlerin üzerinde bulunduğunuz (sıkıntılı) durumda bırakacak değildir. Allah, bilinmeyenlere (gayba) sizin ulaşmanızı sağlayacak değildir. Allah (gaybi bilgilerini vermeleri için) elçilerinden dilediklerini seçer. O halde Allah'a ve elçilerine inanın, eğer inanır ve korunursanız, sizin için büyük bir karşılık vardır.
180 Cimrilik edenler, Allah'ın lütfundan kendilerine verdiklerini, onlar için hayırlı zannetmesinler, tam aksine onlar için şerdir. Kıyamet günü cimrilik yaptıkları şeyler onları çepe çevre kuşatacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir. Allah yaptıklarınızın tümünden haberi olandır.
181 Allah "Allah fakirdir, fakat biz zenginiz" diyenlerin sözlerini işitmiştir. Söyledikleri sözleri ve peygamberleri haksız yere öldürdüklerini kayda geçireceğiz ve onlara "Yakıcı ateşin azabını tadın" diyeceğiz.
182 Bu azap, sizin kendi ellerinizle kazandıklarınızın karşılığı, Allah asla kullarına haksızlık yapmaz.
183 "Bir peygamberin bize ateşin yiyeceği (ateşe sunacağımız) bir kurban getirmedikçe, o peygambere inanmamamız hakkında Allah bizimle antlaşma yaptı" diyenler var. Onlara deki "Benden önce Allah'ın açıklayıcı ayetleriyle beraber ve sizin konuştuklarınızı size haber veren elçiler geldi. Peki onları niçin öldürdünüz? Doğru sözlü iseniz söyleyin.
184 Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, senden önce açıklayıcı ayetler, sayfalar ve onları aydınlatıcı kitaplarla gelen elçileri de yalanladılar.
185 Her nefis ölümü tadıcıdır. Şüphesiz her nefse yaptıklarının karşılığı ödenir. Kim ateşten uzaklaştırılırsa, cennete atılır, artık o kurtulmuştur. Dünya hayatı yalnızca aldatma aracıdır.
186 Sizler, mallarınız ve canlarınızla (kendi nefsinizle) deneniyorsunuz. Sizden önce kendilerine kitap verilenler ve Allah'a ortak koşanlardan pek çok incitici sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve (Allah dan) sakınırsanız, işte bu karar verip sahiplenmeniz gereken en büyük iştir.
187 Allah kitap ehlinden, insanlara (Allah'ın ayetlerini) mutlaka açıklayacaklarına ve ondan hiçbir şey gizlemeyeceklerine dair sağlam bir söz almıştı. Allah'ın açıklayıcı ayetlerini, çok az bir değer karşılığında satarak, arkalarına attılar. Satın aldıkları ne kadar kötü!
188 (Fakirlere vermedikleri halde) Verdikleri şeylerle övünenleri ve yapmadıkları şeylerle başkaları tarafından övülmeyi sevenlerin, azaptan kurtulduklarını zannetme, onlar için acıklı bir azap vardır.
189 Göklerin ve yerin mülkü Allah'a aittir. Allah her şeye gücü yetendir.
190 Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini takip edişinde, akıl sahipleri için ibretler vardır.
191 O akıl sahipleri, ayakta iken, otururken ve yanları üzerine uzanmış yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederek "Rabbimiz! Sen bunları boşa yaratmadın, sen her şeylerden yücesin, bizi ateşin azabından koru" derler.
192 "Ey Rabbimiz! Sen kimi ateşe atarsan onu alçaltmışsındır ve zalimler için yardımcı yoktur."
193 "Ey Rabbimiz! Rabbinize iman edin diye çağıran bir çağırıcının, iman etmeye çağırmasını işittik ve iman ettik. Rabbimiz günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilik yapanlarla beraber al."
194 "Ey Rabbimiz! Elçilerin vasıtasıyla bize vaat ettiklerini bize ver. Kıyamet günü bizi alçaltma, sen vaadinden dönmezsin" diye duya ederler.
195 Rableri onların dualarına cevap vermiş "Elbette ki ben, sizden gerek erkek olsun gerekse kadın olsun, doğru işleri yapanların yaptıklarını zayi etmem, sizin bir kısmınız bir kısmınızdansınız. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, Allah yolunda eziyet çekenlerin, savaşanların ve öldürülenlerin, yaptıkları kötülüklerin tümünün üzerini örteceğim ve Allah'ın katında yaptıklarının karşılığı olarak, onları altlarından ırmaklar akan güzel bahçelere (cennetlere) koyacağım. O Allah ki, en güzel karşılıklar O nun yanındadır.
196 Şehirlerdeki inkarcıların (yaptıkları kötü şeylerden sonra) dönüşleri seni aldatmasın.
197 Yaşamalarına az bir zaman verildi, sonra sığınacakları yer cehennemdir, kalacakları yer ne kadar kötü.
198 Fakat Rablerinden sakınanlar için altlarından ırmaklar akan ve sürekli kalacakları, Rablerinden inen bir armağan olarak güzel güzel bahçeler var. Allah'ın katında olan, iyilik yapanlar için en hayırlı olanıdır.
199 Kitap ehlinden öyle kimseler vardır ki Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar, Allah'a karşı çok saygılıdırlar. Allah'ın ayetlerini az bir değere satmazlar. İşte onların karşılıkları Rableri katındadır. Allah hesabı çok çabuk görendir.
200 Ey İman edenler! sabredin, karşılıklı birbirinize sabırlı davranın, doğru olana sarılın ve Allah dan sakının ki, mutluluğa kavuşasınız.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓمٓۚ 1
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ الْحَيُّ الْقَيُّومُۜ 2
نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۙ 3
مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَاَنْزَلَ الْفُرْقَانَۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ ذُوانْتِقَامٍ 4
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَخْفٰى عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الْاَرْضِ وَلَا فِي السَّمَٓاءِۜ 5
هُوَ الَّذ۪ي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْاَرْحَامِ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 6
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَأْو۪يلِه۪ۚ وَمَا يَعْلَمُ تَأْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُۢ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ۙ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَاۚ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ 7
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ 8
رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟ 9
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِۙ 10
كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْۜ وَاللّٰهُ شَد۪يدُ الْعِقَابِ 11
قُلْ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ اِلٰى جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ 12
قَدْ كَانَ لَكُمْ اٰيَةٌ ف۪ي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَاۜ فِئَةٌ تُقَاتِلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَاُخْرٰى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِۜ وَاللّٰهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِاُو۬لِي الْاَبْصَارِ 13
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَٓاءِ وَالْبَن۪ينَ وَالْقَنَاط۪يرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِۜ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ 14
قُلْ اَؤُ۬نَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذٰلِكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَاَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِۚ 15
اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّـنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ 16
اَلصَّابِر۪ينَ وَالصَّادِق۪ينَ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْمُنْفِق۪ينَ وَالْمُسْتَغْفِر۪ينَ بِالْاَسْحَارِ 17
شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَاُو۬لُوا الْعِلْمِ قَٓائِماً بِالْقِسْطِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۜ 18
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ 19
فَاِنْ حَٓاجُّوكَ فَقُلْ اَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلّٰهِ وَمَنِ اتَّـبَعَنِۜ وَقُلْ لِلَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ وَالْاُمِّيّ۪نَ ءَاَسْلَمْتُمْۜ فَاِنْ اَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْاۚ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ۟ 20
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ 21
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۘ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ 22
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ اِلٰى كِتَابِ اللّٰهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلّٰى فَر۪يقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ 23
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّاماً مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ 24
فَكَيْفَ اِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ 25
قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 26
تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ 27
لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّٰهِ ف۪ي شَيْءٍ اِلَّٓا اَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقٰيةًۜ وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ 28
قُلْ اِنْ تُخْفُوا مَا ف۪ي صُدُورِكُمْ اَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّٰهُۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 29
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَراًۚۛ وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُٓوءٍۚۛ تَوَدُّ لَوْ اَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُٓ اَمَداً بَع۪يداًۜ وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ۟ 30
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 31
قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ 32
اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحاً وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ 33
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۚ 34
اِذْ قَالَتِ امْرَاَتُ عِمْرٰنَ رَبِّ اِنّ۪ي نَذَرْتُ لَكَ مَا ف۪ي بَطْن۪ي مُحَرَّراً فَتَقَبَّلْ مِنّ۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ 35
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ اِنّ۪ي وَضَعْتُهَٓا اُنْثٰىۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْۜ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْاُنْثٰىۚ وَاِنّ۪ي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَاِنّ۪ٓي اُع۪يذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ 36
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَاَنْبَتَهَا نَبَاتاً حَسَناًۙ وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّاۜ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَۙ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقاًۚ قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَاۜ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ 37
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ 38
فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقاً بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّداً وَحَصُوراً وَنَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ 39
قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَاَت۪ي عَاقِرٌۜ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ 40
قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزاًۜ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يراً وَسَبِّـحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟ 41
وَاِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰيكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفٰيكِ عَلٰى نِسَٓاءِ الْعَالَم۪ينَ 42
يَا مَرْيَمُ اقْنُت۪ي لِرَبِّكِ وَاسْجُد۪ي وَارْكَع۪ي مَعَ الرَّاكِع۪ينَ 43
ذٰلِكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ الْغَيْبِ نُوح۪يهِ اِلَيْكَۜ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ اِذْ يُلْقُونَ اَقْلَامَهُمْ اَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَۖ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ اِذْ يَخْتَصِمُونَ 44
اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَج۪يهاً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ 45
وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَمِنَ الصَّالِح۪ينَ 46
قَالَتْ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْن۪ي بَشَرٌۜ قَالَ كَذٰلِكِ اللّٰهُ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ اِذَا قَضٰٓى اَمْراً فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ 47
وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ 48
وَرَسُولاً اِلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنّ۪ي قَدْ جِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْۙ اَنّ۪ٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ ف۪يهِ فَيَكُونُ طَيْراً بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ وَاُحْـيِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَۙ ف۪ي بُيُوتِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ 49
وَمُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَلِاُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ وَجِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِ 50
اِنَّ اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ 51
فَلَمَّٓا اَحَسَّ ع۪يسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِۚ اٰمَنَّا بِاللّٰهِۚ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ 52
رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ 53
وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ 54
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسٰٓى اِنّ۪ي مُتَوَفّ۪يكَ وَرَافِعُكَ اِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاَحْكُمُ بَيْنَكُمْ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ 55
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَاُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً شَد۪يداً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۘ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ 56
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّ۪يهِمْ اُجُورَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَ 57
ذٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْاٰيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَك۪يمِ 58
اِنَّ مَثَلَ ع۪يسٰى عِنْدَ اللّٰهِ كَمَثَلِ اٰدَمَۜ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ 59
اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ 60
فَمَنْ حَٓاجَّكَ ف۪يهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ اَبْنَٓاءَنَا وَاَبْنَٓاءَكُمْ وَنِسَٓاءَنَا وَنِسَٓاءَكُمْ وَاَنْفُسَنَا وَاَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَى الْكَاذِب۪ينَ 61
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّۚ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّا اللّٰهُۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ 62
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِالْمُفْسِد۪ينَ۟ 63
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِه۪ شَيْـٔاً وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ 64
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَٓاجُّونَ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَمَٓا اُنْزِلَتِ التَّوْرٰيةُ وَالْاِنْج۪يلُ اِلَّا مِنْ بَعْدِه۪ۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ 65
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ حَاجَجْتُمْ ف۪يمَا لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَٓاجُّونَ ف۪يمَا لَيْسَ لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ 66
مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِياًّ وَلَا نَصْرَانِياًّ وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفاً مُسْلِماًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ 67
اِنَّ اَوْلَى النَّاسِ بِاِبْرٰه۪يمَ لَلَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ وَهٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِن۪ينَ 68
وَدَّتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ 69
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَاَنْتُمْ تَشْهَدُونَ 70
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟ 71
وَقَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اٰمِنُوا بِالَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُٓوا اٰخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَۚ 72
وَلَا تُؤْمِنُٓوا اِلَّا لِمَنْ تَبِـعَ د۪ينَكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْهُدٰى هُدَى اللّٰهِۙ اَنْ يُؤْتٰٓى اَحَدٌ مِثْلَ مَٓا اُو۫ت۪يتُمْ اَوْ يُحَٓاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِۚ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌۚ 73
يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ 74
وَمِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِد۪ينَارٍ لَا يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَ اِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَٓائِماًۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْاُمِّيّ۪نَ سَب۪يلٌۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ 75
بَلٰى مَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ وَاتَّقٰى فَاِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ 76
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَناً قَل۪يلاً اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّ۪يهِمْۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 77
وَاِنَّ مِنْهُمْ لَفَر۪يقاً يَلْوُ۫نَ اَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِۚ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ 78
مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَاداً ل۪ي مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّ۪نَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَۙ 79
وَلَا يَأْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰٓئِكَةَ وَالنَّبِيّ۪نَ اَرْبَاباًۜ اَيَأْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ۟ 80
وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ النَّبِيّ۪نَ لَـمَٓا اٰتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِه۪ وَلَتَنْصُرُنَّهُۜ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلٰى ذٰلِكُمْ اِصْر۪يۜ قَالُٓوا اَقْرَرْنَاۜ قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا۬ مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ 81
فَمَنْ تَوَلّٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ 82
اَفَغَيْرَ د۪ينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُٓ اَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعاً وَكَرْهاً وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ 83
قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ 84
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪يناً فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ 85
كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْماً كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ 86
اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ 87
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ 88
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 89
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْراً لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الضَّٓالُّونَ 90
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَباً وَلَوِ افْتَدٰى بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ۟ 91
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ 92
كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلاًّ لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِلَّا مَا حَرَّمَ اِسْرَٓائ۪لُ عَلٰى نَفْسِه۪ مِنْ قَبْلِ اَنْ تُنَزَّلَ التَّوْرٰيةُۜ قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرٰيةِ فَاتْلُوهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 93
فَمَنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ 94
قُلْ صَدَقَ اللّٰهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ 95
اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ مُبَارَكاً وَهُدًى لِلْعَالَم۪ينَۚ 96
ف۪يهِ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰه۪يمَۚ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِناًۜ وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَب۪يلاًۜ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ 97
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ شَه۪يدٌ عَلٰى مَا تَعْمَلُونَ 98
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجاً وَاَنْتُمْ شُهَدَٓاءُۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ 99
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا فَر۪يقاً مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ كَافِر۪ينَ 100
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَاَنْتُمْ تُتْلٰى عَلَيْكُمْ اٰيَاتُ اللّٰهِ وَف۪يكُمْ رَسُولُهُۜ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللّٰهِ فَقَدْ هُدِيَ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟ 101
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ 102
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَاناًۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ 103
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 104
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ 105
يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ۠ اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ 106
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَف۪ي رَحْمَةِ اللّٰهِۜ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ 107
تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۜ وَمَا اللّٰهُ يُر۪يدُ ظُلْماً لِلْعَالَم۪ينَ 108
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟ 109
كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۜ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ 110
لَنْ يَضُرُّوكُمْ اِلَّٓا اَذًىۜ وَاِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْاَدْبَارَ۠ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ 111
ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللّٰهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ۠ 112
لَيْسُوا سَوَٓاءًۜ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اُمَّةٌ قَٓائِمَةٌ يَتْلُونَ اٰيَاتِ اللّٰهِ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ۠ 113
يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ مِنَ الصَّالِح۪ينَ 114
وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ 115
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ 116
مَثَلُ مَا يُنْفِقُونَ ف۪ي هٰذِهِ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ ر۪يحٍ ف۪يهَا صِرٌّ اَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَاَهْلَكَتْهُۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ 117
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالاًۜ وَدُّوا مَا عَنِتُّمْۚ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْـبَرُۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ 118
هَٓا اَنْتُمْ اُو۬لَٓاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّه۪ۚ وَاِذَا لَقُوكُمْ قَالُٓوا اٰمَنَّاۗ وَاِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْاَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِۜ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 119
اِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۘ وَاِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يطٌ۟ 120
وَاِذْ غَدَوْتَ مِنْ اَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِن۪ينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ 121
اِذْ هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَاۙ وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 122
وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ بِبَدْرٍ وَاَنْتُمْ اَذِلَّةٌۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 123
اِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ اَلَنْ يَكْفِيَكُمْ اَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُنْزَل۪ينَۜ 124
بَلٰٓىۙ اِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُسَوِّم۪ينَ 125
وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِه۪ۜ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِۙ 126
لِيَقْطَعَ طَرَفاً مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَٓائِب۪ينَ 127
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَاِنَّهُمْ ظَالِمُونَ 128
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ 129
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافاً مُضَاعَفَةًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ 130
وَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ٓي اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَۚ 131
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۚ 132
وَسَارِعُٓوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُۙ اُعِدَّتْ لِلْمُتَّق۪ينَۙ 133
اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَۚ 134
وَالَّذ۪ينَ اِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً اَوْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْۖ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلَّا اللّٰهُۖ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلٰى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ 135
اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَۜ 136
قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ سُنَنٌۙ فَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ 137
هٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ 138
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 139
اِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُۜ وَتِلْكَ الْاَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِۚ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَٓاءَۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَۙ 140
وَلِيُمَحِّصَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَيَمْحَقَ الْكَافِر۪ينَ 141
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِر۪ينَ 142
وَلَقَدْ كُنْتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَلْقَوْهُۖ فَقَدْ رَاَيْتُمُوهُ وَاَنْتُمْ تَنْظُرُونَ۟ 143
وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ اَفَا۬ئِنْ مَاتَ اَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْۜ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلٰى عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ وَسَيَجْزِي اللّٰهُ الشَّاكِر۪ينَ 144
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تَمُوتَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ كِتَاباً مُؤَجَّلاًۜ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَاۚ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْاٰخِرَةِ نُؤْتِه۪ مِنْهَاۜ وَسَنَجْزِي الشَّاكِر۪ينَ 145
وَكَاَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَۙ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَث۪يرٌۚ فَمَا وَهَنُوا لِمَٓا اَصَابَهُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِر۪ينَ 146
وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا ف۪ٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ 147
فَاٰتٰيهُمُ اللّٰهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟ 148
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ 149
بَلِ اللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِر۪ينَ 150
سَنُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَٓا اَشْرَكُوا بِاللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناًۚ وَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِم۪ينَ 151
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللّٰهُ وَعْدَهُٓ اِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِاِذْنِه۪ۚ حَتّٰٓى اِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَٓا اَرٰيكُمْ مَا تُحِبُّونَۜ مِنْكُمْ مَنْ يُر۪يدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُر۪يدُ الْاٰخِرَةَۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْۚ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْۜ وَاللّٰهُ ذُوفَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ 152
اِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُ۫نَ عَلٰٓى اَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ ف۪ٓي اُخْرٰيكُمْ فَاَثَابَكُمْ غَماًّ بِغَمٍّ لِكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَٓا اَصَابَكُمْۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ 153
ثُمَّ اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ اَمَنَةً نُعَاساً يَغْشٰى طَٓائِفَةً مِنْكُمْۙ وَطَٓائِفَةٌ قَدْ اَهَمَّتْهُمْ اَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِۜ يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ مِنْ شَيْءٍۜ قُلْ اِنَّ الْاَمْرَ كُلَّهُ لِلّٰهِۜ يُخْفُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَۜ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هٰهُنَاۜ قُلْ لَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذ۪ينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ اِلٰى مَضَاجِعِهِمْۚ وَلِيَبْتَلِيَ اللّٰهُ مَا ف۪ي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 154
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِۙ اِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُواۚ وَلَقَدْ عَفَا اللّٰهُ عَنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ حَل۪يمٌ۟ 155
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَقَالُوا لِاِخْوَانِهِمْ اِذَا ضَرَبُوا فِي الْاَرْضِ اَوْ كَانُوا غُزًّى لَوْ كَانُوا عِنْدَنَا مَا مَاتُوا وَمَا قُتِلُواۚ لِيَجْعَلَ اللّٰهُ ذٰلِكَ حَسْرَةً ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ وَاللّٰهُ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ 156
وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ 157
وَلَئِنْ مُتُّمْ اَوْ قُتِلْتُمْ لَاِلَى اللّٰهِ تُحْشَرُونَ 158
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ 159
اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذ۪ي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 160
وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَغُلَّۜ وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ 161
اَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ كَمَنْ بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ 162
هُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ۟ 163
لَقَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اِذْ بَعَثَ ف۪يهِمْ رَسُولاً مِنْ اَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِه۪ وَيُزَكّ۪يهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَۚ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ 164
اَوَلَمَّٓا اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَدْ اَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَاۙ قُلْتُمْ اَنّٰى هٰذَاۜ قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 165
وَمَٓا اَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِاِذْنِ اللّٰهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِن۪ينَۙ 166
وَلِيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ نَافَقُواۚ وَق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَوِ ادْفَعُواۜ قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالاً لَاتَّبَعْنَاكُمْۜ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ اَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْا۪يمَانِۚ يَقُولُونَ بِاَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَۚ 167
اَلَّذ۪ينَ قَالُوا لِاِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ اَطَاعُونَا مَا قُتِلُواۜ قُلْ فَادْرَؤُ۫ا عَنْ اَنْفُسِكُمُ الْمَوْتَ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 168
وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتاًۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَۙ 169
فَرِح۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۙ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذ۪ينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْۙ اَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۢ 170
يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ ۟ 171
اَلَّذ۪ينَ اسْتَجَابُوا لِلّٰهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَٓا اَصَابَهُمُ الْقَرْحُۜۛ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا اَجْرٌ عَظ۪يمٌۚ 172
اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَاناًۗ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ 173
فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُٓوءٌۙ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ ذُوفَضْلٍ عَظ۪يمٍ 174
اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ اَوْلِيَٓاءَهُۖ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ 175
وَلَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِۚ اِنَّهُمْ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ اَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْاٰخِرَةِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ 176
اِنَّ الَّذ۪ينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْا۪يمَانِ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 177
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّمَا نُمْل۪ي لَهُمْ خَيْرٌ لِاَنْفُسِهِمْۜ اِنَّمَا نُمْل۪ي لَهُمْ لِيَزْدَادُٓوا اِثْماًۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ 178
مَا كَانَ اللّٰهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِن۪ينَ عَلٰى مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ حَتّٰى يَم۪يزَ الْخَب۪يثَ مِنَ الطَّيِّبِۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَجْتَب۪ي مِنْ رُسُلِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ 179
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْراً لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟ 180
لَقَدْ سَمِـعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ فَق۪يرٌ وَنَحْنُ اَغْنِيَٓاءُۢ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ 181
ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۚ 182
اَلَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ عَهِدَ اِلَيْنَٓا اَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتّٰى يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُۜ قُلْ قَدْ جَٓاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْل۪ي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذ۪ي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 183
فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ جَٓاؤُ۫ بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُن۪يرِ 184
كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ 185
لَتُبْلَوُنَّ ف۪ٓي اَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُٓوا اَذًى كَث۪يراًۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ 186
وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُۘ فَنَبَذُوهُ وَرَٓاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِه۪ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ 187
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَفْرَحُونَ بِمَٓا اَتَوْا وَيُحِبُّونَ اَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 188
وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟ 189
اِنَّ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِۚ 190
اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلاًۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ 191
رَبَّنَٓا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ 192
رَبَّنَٓا اِنَّـنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَاد۪ي لِلْا۪يمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّاۗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّـنَا مَعَ الْاَبْرَارِۚ 193
رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْم۪يعَادَ 194
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ اَنّ۪ي لَٓا اُض۪يعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰىۚ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا وَاُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاُو۫ذُوا ف۪ي سَب۪يل۪ي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَاُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ ثَوَاباً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ 195
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِۜ 196
مَتَاعٌ قَل۪يلٌ ثُمَّ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ 197
لٰكِنِ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا نُزُلاً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ لِلْاَبْرَارِ 198
وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ 199
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ 200
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓمٓۚ
Elif lam mim.
1
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ الْحَيُّ الْقَيُّومُۜ
Allah, kendisinden başka ilah olmayan, sonsuz hayat sahibi, her şeyin yönetimi ve gözetimi elinde olandır.
2
نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۙ
Allah, içindeki gerçeklerle birlikte, kendisinden öncekileri (kitapları) tasdik eden kitabı sana indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti.
3
مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَاَنْزَلَ الْفُرْقَانَۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ ذُوانْتِقَامٍ
İnsanları, doğru yola iletmesi için, doğru ve yanlışları ayıran kitabıda daha önce indirmişdi. Muhakkak ki Allah'ın ayetlerini inkar edenler için çok şiddetli bir azap olup, Allah çok güçlü olan ve intikam sahibidir.
4
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَخْفٰى عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الْاَرْضِ وَلَا فِي السَّمَٓاءِۜ
Yer yüzünde ve gök yüzünde hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.
5
هُوَ الَّذ۪ي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْاَرْحَامِ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Ana rahminde sizi dilediği gibi şekillendiren, kendisinden başka ilahın olmadığı, yegane güçün kaynağı ve her şeyin hükmünü veren Allah dır.
6
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَأْو۪يلِه۪ۚ وَمَا يَعْلَمُ تَأْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُۢ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ۙ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَاۚ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Sana kitabı indiren O dur. Kitabın içinde açık anlaşılır (muhkemat) ayetler vardır ki, bunlar kitabın genelini teşkil ederler. Diğerleri de müteşabih ayetler (Mecaz, deyim, teşbih ve atasözleri gibi anlatımlar) dir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu istedikleri gibi yorumlamak için, Kur'an içindeki müteşabih ayetlere uyarlar. Müteşabih ayetlerin tevilini Allah ve ilimde kendini geliştirmiş (Arap dilinde uzmanlaşmış ve dilin özelliklerini bilen) alimler bilir. "O na iman ettik, ayetlerin hepsi Rabbimiz katındandır" derler. Ancak akıl sahipleri böyle düşünürler.
7
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
Akıl sahipleri "Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ulaştırdıktan sonra, kalplerimizi kaydırma, katından bize (kalplerimizin kaymaması için) rahmet bağışla, en çok bağışlayan sensin" diye dua ederler.
8
رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟
"Ey Rabbimiz! Kendisinde şüphe olmayan günde, insanları toplayacak olan sensin. Elbette ki Allah, vaadinden dönmez" (derler).
9
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِۙ
Gerçekleri inkar edenlere gelince, malları ve evlatları, Allah'ın katında onlar için hiçbir şeye fayda sağlamayacak. İşte onlar ateşin yakıtıdırlar.
10
كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْۜ وَاللّٰهُ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Onlardan önceki firavun ailesinin durumu gibi, hani onlar Allah'ın ayetlerini yalanlamışlardı, sonra Allah onları günahları ile birlikte yakalamıştı. Allah'ın hesabı çok çetindir.
11
قُلْ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ اِلٰى جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
Gerçekleri kabul etmeyenlere deki "Allah sizi perişan edecek (mağlup olacaksınız) ve cehennemde toplanılacaksınız. (Bilseniz) Orası ne kötü yer.
12
قَدْ كَانَ لَكُمْ اٰيَةٌ ف۪ي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَاۜ فِئَةٌ تُقَاتِلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَاُخْرٰى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِۜ وَاللّٰهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِاُو۬لِي الْاَبْصَارِ
İki toplumun savaş için karşı karşıya gelişinde sizin için bir ibret var. Bir taraf Allah yolunda savaşıyor, diğer tarafta ise inkarcılar var. Allah yolunda savaşanları, çıplak gözle kendilerinin iki misli görüyorlardı. Allah dilediklerini yardımıyla güçlendirir. Bunda görmesini bilenler için ibretler vardır.
13
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَٓاءِ وَالْبَن۪ينَ وَالْقَنَاط۪يرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِۜ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ
İnsanlara kadınlar, oğullar, kantar kantar altın ve gümüş biriktirmek, soylu atlar, ahır hayvanları (enam) ve tarım arazilerine karşı aşırı düşkünlük, güzel gösterildi. Bunlar dünya hayatında yaşayabilmenin lazımlarıdır, Allah'ın yanında daha güzel karşılanma vardır.
14
قُلْ اَؤُ۬نَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذٰلِكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَاَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِۚ
Deki "Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah dan korunanlar için Rableri katında, altlarından ırmakların aktığı ve sürekli kalacakları bahçeler, ayrıca tertemiz eşler ve Allah'ın razılığı var. Allah kullarının yaptıklarını görendir."
15
اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّـنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ
(Cennette olanlar dünyada iken) "Ey Rabbimiz! Biz sana inandık, bize günahlarımızı bağışla, bizi ateşin azabından koru" diyenlerdir.
16
اَلصَّابِر۪ينَ وَالصَّادِق۪ينَ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْمُنْفِق۪ينَ وَالْمُسْتَغْفِر۪ينَ بِالْاَسْحَارِ
(İşte bunlar) Sabredenler, Rablerini doğrulayanlar, Rablerine gönülden yönelenler, İhtiyaç sahiplerine harcayanlar ve seherlerde Rablerinden bağışlanma dileyenlerdir.
17
شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَاُو۬لُوا الْعِلْمِ قَٓائِماً بِالْقِسْطِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۜ
Allah, melekler ve adaleti ayakta tutan ilim sahipleri de, O'ndan başka ilah olmadığına şahitlik etmiştir. O çok güçlü, her şeyin hükmünü veren ve kendisinden başka ilah olmayandır.
18
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Allah'ın katında yegane din İslam dır. Önceki kitap verilenler, kendilerine ilim (Kur'an) geldikten sonra, aralarındaki çekememezlikten dolayı ayrıklara düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, elbette ki Allah, hesabı çok çabuk görendir.
19
فَاِنْ حَٓاجُّوكَ فَقُلْ اَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلّٰهِ وَمَنِ اتَّـبَعَنِۜ وَقُلْ لِلَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ وَالْاُمِّيّ۪نَ ءَاَسْلَمْتُمْۜ فَاِنْ اَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْاۚ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ۟
Seninle tartışırlarsa deki "Ben kendimi Allah'a teslim ettim ve bana tabi olanlar da (teslim oldular)." Kitap verilenlere ve daha önce vahye muhatap olmamışlara (ümmilere) deki "Sizde (Allah'a) teslim oldunuz mu?" Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yok eğer yüz çevirirlerse, sana düşen ancak açıklamak (tebliğ) dir. Allah kullarını görendir.
20
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ
Allah'ın ayetlerini inkar edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri ve insanlardan kendilerine adaletli olmayı emredenleri öldürenlerin hepsine, acıklı bir azabı müjdele.
21
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۘ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ
Böyle davrananlar, dünya ve ahirette yapmış oldukları, boşa gitmiş olan kimselerdir. Onların yardımcıları da yoktur.
22
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يباً مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ اِلٰى كِتَابِ اللّٰهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلّٰى فَر۪يقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ
Kitaptan kendilerine bir pay verilenlere bakar mısın, aralarındaki ihtilaflı meseleleri Allah'ın kitabıyla çözümlemeye çağrıldıklarında, onlardan bir gurup, doğrulardan yüz çevirerek dönüp giderler.
23
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّاماً مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
Çağrıdan yüz çevirmelerinin sebebi, onların "Sayılı günlerin dışında bize ateş dokunmayacak" demeleri ve uydurmalarla oluşturdukları dinlerinin kendilerini aldatmasıdır.
24
فَكَيْفَ اِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Asla kendisinde hiç şüphe olmayan bir günde, onları bir araya getirdiğimizde ve onlara zulmedilmeden, her nefse kendi kazandığının karşılığı ödendiği bir zamanda, halleri nasıl olacak.
25
قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Deki "Ey her şeyin sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin ve dilediğini de rezil edersin. Çünkü hayır senin elindedir ve senin her şeye gücün yeter."
26
تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
"Sen geceyi gündüzden, gündüzü de geceden çekip çıkarırsın. Yine sen ölüden diriyi çıkarır, diri olanı da ölü hale getirirsin. Ayrıca dilediğine de hesapsız rızık verirsin."
27
لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّٰهِ ف۪ي شَيْءٍ اِلَّٓا اَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقٰيةًۜ وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ
İnanç sahipleri, kendileri gibi inananları bırakıp, doğruları inkar edenlerin himayelerine (veliler edinmesin) girmesinler. Kim bunu yaparsa, ancak kendilerini onlardan korumaları dışında, Allah dan bekleyecekleri hiçbir şeyleri yoktur. Allah sizi kendisiyle uyarıyor, dönüşünüz Allah'a olacaktır.
28
قُلْ اِنْ تُخْفُوا مَا ف۪ي صُدُورِكُمْ اَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّٰهُۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Deki "İçinizden geçirdiklerinizi saklasanız da, açıktan açığa söyleseniz de Allah onu biliyor. Ayrıca Allah gökte ve yerde olan her şeyi de bilir. Allah her şeye gücü yetendir."
29
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَراًۚۛ وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُٓوءٍۚۛ تَوَدُّ لَوْ اَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُٓ اَمَداً بَع۪يداًۜ وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ۟
O gün her nefis, (Allah'ın belirlediği) doğrulardan ne yapmışsa, veya yanlışlardan ne yapmışsa onları hazır olarak karşısında bulacaktır. Yanlışları yapanlar isterler ki, kendisiyle işledikleri kötülükler arasında erişilmez uzaklıklar olsun. Allah kendi nefsiyle korkutarak uyarıda bulunuyor, Allah kullarına karşı çok şefkatlidir.
30
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Deki " Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve yaptığınız hatalarınızı size bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir."
31
قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ
Deki "Allah'a ve peygambere itaat edin. Eğer itaat etmekten yüz çevirirseniz, Allah inkar edenleri sevmez."
32
اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحاً وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ
Muhakkak ki Allah Ademi, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini bütün zamanlara (örnek olarak) seçmiştir.
33
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۚ
Onların bir kısmı, bir kısmının zürriyetindendir. Allah işiten ve her şeyi bilendir.
34
اِذْ قَالَتِ امْرَاَتُ عِمْرٰنَ رَبِّ اِنّ۪ي نَذَرْتُ لَكَ مَا ف۪ي بَطْن۪ي مُحَرَّراً فَتَقَبَّلْ مِنّ۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
İmranın karısı "Rabbim karnımdaki (çocuğu)mu hiçbir kimsenin baskısı olmadan sana adıyorum. Benden kabul et. Sen her şeyi işiten ve bilensin" demişti.
35
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ اِنّ۪ي وَضَعْتُهَٓا اُنْثٰىۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْۜ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْاُنْثٰىۚ وَاِنّ۪ي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَاِنّ۪ٓي اُع۪يذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ
Zamanı geldiğinde çocuğu doğurunca "Rabbim! Bir kız çocuğu doğurdum. Allah ne doğurduğunu en iyi bilendi. Erkek çocuk, kız çocuğu gibi değildir. Adını Meryem koydum, o nu ve soyundan gelecekleri, kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum (korumanı dilerim)" dedi.
36
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَاَنْبَتَهَا نَبَاتاً حَسَناًۙ وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّاۜ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَۙ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقاًۚ قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَاۜ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
Rabbi onu (Meryem'i) güzel bir şekilde kabul etti ve Meryem'i sanki bir nebat yetiştirir gibi güzel bir şekilde yetiştirdi ve Zekeriya'yı Meryem'e kefil yaptı. Zekeriya ne zaman mabette onun yanına girdiyse, mutlaka orada bir rızık buldu. "Ey Meryem bu sana nereden (geldi)?" diye sorduğunda, Meryem de "Onlar Allah katından, muhakkak ki Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır" dedi.
37
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ
Böylece Zekeriya "Rabbim bana katından tertemiz bir zürriyet bahşet, mutlaka sen duaları işitensin." diyerek dua etti.
38
فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقاً بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّداً وَحَصُوراً وَنَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Zekeriya mescit de ayakta dua ederken melekler ona seslendi "Allah, sana kendinden onaylanmış bir sözle, bağışlayacağı Yahya'yı müjdeliyor. O, toplumda saygı değer, iffetli ve salih ameller işleyen bir peygamber olacak."
39
قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَاَت۪ي عَاقِرٌۜ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ
Zekeriya "Rabbim! Benim nasıl bir çocuğum olabilir ki, bana yaşlılık gelip çatmış ve karımda (yaşlılıktan dolayı) kısırlaşmış iken" dedi. Melek de "Allah böylece dilediğini yapar" dedi.
40
قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزاًۜ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يراً وَسَبِّـحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟
Zekeriya "Öyle ise bana bir işaret ver" dedi. Allah "İnsanlarla üç gün, işaretleşmenin dışında konuşamaman senin için işaret (ayet) olsun" dedi. Rabbini çokça hatırla ve sabah akşam O nu noksan sıfatlardan tenzih et.
41
وَاِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰيكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفٰيكِ عَلٰى نِسَٓاءِ الْعَالَم۪ينَ
Melekler dedi ki "Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti ve seni temizledi (iffetini korudu) ve alemdeki bütün kadınlar arasından seni ayırdı."
42
يَا مَرْيَمُ اقْنُت۪ي لِرَبِّكِ وَاسْجُد۪ي وَارْكَع۪ي مَعَ الرَّاكِع۪ينَ
"Ey Meryem! Rabbine gönülden yönel, secde et ve saygı ile eğilenlerle birlikte sende saygı ile eğil."
43
ذٰلِكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ الْغَيْبِ نُوح۪يهِ اِلَيْكَۜ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ اِذْ يُلْقُونَ اَقْلَامَهُمْ اَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَۖ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ اِذْ يَخْتَصِمُونَ
(Ey Resul!) "Sana vahyettiğimiz bu olay, gayb haberlerinden bir haberdir. Meryem'e kimin kefil olacağını tespit etmek için, aralarında kura çekerken kavga ettiklerinde, sen onların yanlarında değildin."
44
اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَج۪يهاً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Melekler "Ey Meryem! Allah sana kendinden kararlaştırılmış bir söz olarak, ismi Meryem oğlu İsa Mesih olacak, dünya ve ahirette korunanlardan olmak üzere, tertemiz (bir oğlan çocuğunu) müjdeliyor" dediler.
45
وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَمِنَ الصَّالِح۪ينَ
(Ve o çocuk) İnsanlara beşikte ve yetişkin olduğunda seslenecek (konuşacak) ve o salihlerden olacak.
46
قَالَتْ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْن۪ي بَشَرٌۜ قَالَ كَذٰلِكِ اللّٰهُ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ اِذَا قَضٰٓى اَمْراً فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Meryem "Rabbim! Benim nasıl bir çocuğum olabilir? Hiçbir insan bana dokunmadığı halde" dedi. Böyledir, Allah dilediğini yaratandır. Bir işin olmasına hükmettiğinde, yalnızca o na ol der, o da hemen olur.
47
وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ
Allah o na kitabı, hüküm vermeyi, Tevrat'ı ve İncil'i öğretti.
48
وَرَسُولاً اِلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنّ۪ي قَدْ جِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْۙ اَنّ۪ٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ ف۪يهِ فَيَكُونُ طَيْراً بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ وَاُحْـيِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَۙ ف۪ي بُيُوتِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ
İsa (Allah'ın) elçisi olarak İsrailoğullarına "Rabbinizden size, benim O nun elçisi olduğumun kanıtı olarak alametler getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir heykel yapacağım ve onu canlandıracağım ve Allah'ın izniyle kuş olacak, körleri ve cüzzamlı hastaları iyileştireceğim, Allah'ın izniyle ölüyü dirilteceğim, ne yediğinizi ve evlerinizde ne sakladıklarınızı size haber vereceğim. Eğer inananlardansanız, bunlarda sizin için işaretler (mucize) var."
49
وَمُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَلِاُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ وَجِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِ
"Benden önce gelmiş Tevrat dan bir kısmını tasdik eden, size önceden haram edilmiş şeylerin bazısını helal kılan Rabbinizden ayetler getirdim. Allah dan sakının ve bana itaat edin."
50
اِنَّ اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ
"Muhakkak ki Allah, benimde Rabbim, sizinde Rabbinizdir. Yalnızca O na kulluk edin. Doğru olan yol budur" dedi.
51
فَلَمَّٓا اَحَسَّ ع۪يسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِۚ اٰمَنَّا بِاللّٰهِۚ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ
İsa onların inkar ettiklerini hissedince, "Allah'a ulaşma yolunda, benim yardımcım olmayı kim ister" dedi. Havariler "Biz Allah'ın yardımcılarıyız, Allah'a inandık, sende bizim müslüman (Allah'a teslim) olduğumuza şahit ol dediler.
52
رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ
"Ey Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik ve elçiye tabi olduk. Artık bizi gerçeğe şahitlik edenlerle birlikte olmamızı sağla" dediler.
53
وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟
(Havariler) Hile yaptılar, Allah da onların hilelerine karşılık verdi. Allah hile yapanların en hayırlısıdır.
54
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسٰٓى اِنّ۪ي مُتَوَفّ۪يكَ وَرَافِعُكَ اِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاَحْكُمُ بَيْنَكُمْ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ
Allah İsa ya dedi ki "Muhakkak seni öldüreceğim, senin değerini katımızda yücelteceğim, gerçekleri inkar edenlerden seni çekip kurtaracağım ve sana tabi olanları, kıyamet gününe kadar gerçeği inkar edenlerin üzerine çıkaracağım. Sonra dönüşünüz banadır, aranızda ihtilaf ettiğiniz konuların hükmünü ben vereceğim."
55
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَاُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً شَد۪يداً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۘ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ
"Doğruları inkar edenlere gelince onlara dünyada da, ahirette de çok şiddetli bir şekilde azap edeceğim ve asla onların yardımcıları da yoktur."
56
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّ۪يهِمْ اُجُورَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَ
İman edip, Allah'ın emrettiği doğru şeyleri yapanlara gelince, yaptıklarının karşılıkları onlara ödenir. Allah zulüm edenleri sevmez.
57
ذٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْاٰيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَك۪يمِ
Bu, sana okuduklarımız, her şeye hüküm veren (Allah)ın öğütleri ve ayetleridir.
58
اِنَّ مَثَلَ ع۪يسٰى عِنْدَ اللّٰهِ كَمَثَلِ اٰدَمَۜ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Allah'ın yanında İsa nın durumu, ademin durumu gibidir. Ademi topraktan yarattı sonra o na ol dedi ve o da oluverdi.
59
اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ
Doğru haberler (hak) Rabbindendir. Sakın tereddüt edenlerden olma.
60
فَمَنْ حَٓاجَّكَ ف۪يهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ اَبْنَٓاءَنَا وَاَبْنَٓاءَكُمْ وَنِسَٓاءَنَا وَنِسَٓاءَكُمْ وَاَنْفُسَنَا وَاَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَى الْكَاذِب۪ينَ
Sana gelen doğru bilgilerden sonra, seninle İsa nın haberi hakkında kim çekişiyor? Seninle çekişenlere deki "Oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, biz kendimizi ve sizde kendinizi ortaya koyalım, Allah'ın lanetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim."
61
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّۚ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّا اللّٰهُۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Bu en doğru olan anlatımdır (kıssa). Allah dan başka ilah yoktur. Elbetteki Allah gücü her şeye yeten ve her şeyin hükmünü verendir.
62
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِالْمُفْسِد۪ينَ۟
Eğer yüz çevirirlerse, Allah mutlaka bozgunculuk yapanları bilir.
63
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِه۪ شَيْـٔاً وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ
Deki "Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda eşit olan bir kelimeye gelin. Yalnızca Allah'a kulluk edelim ve O na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Kimimiz kimimizi Allah dan başka rabler edinmesin. Eğer yüz çevirirseniz, sizde şahit olun ki biz (Allah'a teslim olanlarız) müslümanlarız."
64
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَٓاجُّونَ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَمَٓا اُنْزِلَتِ التَّوْرٰيةُ وَالْاِنْج۪يلُ اِلَّا مِنْ بَعْدِه۪ۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ
Ey kitap ehli! Niçin İbrahim hakkında çekişip duruyorsunuz. Tevrat da, İncil de İbrahim den sonra indirilmiştir. Akletmiyor musunuz ?
65
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ حَاجَجْتُمْ ف۪يمَا لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَٓاجُّونَ ف۪يمَا لَيْسَ لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Ama siz öyle kimselersiniz ki, hakkında bilginiz olmayan konularda tartışıyorsunuz. Niçin bilginiz olmayan konularda tartışıyorsunuz? Allah bilir, ama siz bilemezsiniz.
66
مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِياًّ وَلَا نَصْرَانِياًّ وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفاً مُسْلِماًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
İbrahim ne Yahudi idi, nede Hıristiyan, yalnızca Allah'a şirk koşmayan bir müslümandı. Kesinlikle o, şirk koşanlardan değildi.
67
اِنَّ اَوْلَى النَّاسِ بِاِبْرٰه۪يمَ لَلَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ وَهٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِن۪ينَ
İbrahim'e insanlardan en yakın olan, (İbrahim zamanında yaşayıp) o na tabi olanlar, işte bu peygamber ve iman edenlerdir. Allah inananların koruyucusudur.
68
وَدَّتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْۜ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
Kitap ehlinden bir bölümü isterler ki sizi dininizden saptırsınlar. Onlar ancak kendi kendilerini saptırırlar, fakat bunu bilmezler.
69
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَاَنْتُمْ تَشْهَدُونَ
Ey kitap ehli! Doğruluğuna şahitler olmanıza rağmen, niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz ?
70
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟
Ey Kitap ehli! Niçin doğruların üzerine yanlışları örtüp, bildiğiniz halde gerçekleri gizliyorsunuz?
71
وَقَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اٰمِنُوا بِالَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُٓوا اٰخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَۚ
Kitap ehlinden bir gurup dedi ki "İman edenler üzerine indirilene gündüzleri iman edin, günün sonunda da inkar edin ki, belki onlar (dinlerinden) dönerler."
72
وَلَا تُؤْمِنُٓوا اِلَّا لِمَنْ تَبِـعَ د۪ينَكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْهُدٰى هُدَى اللّٰهِۙ اَنْ يُؤْتٰٓى اَحَدٌ مِثْلَ مَٓا اُو۫ت۪يتُمْ اَوْ يُحَٓاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِۚ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌۚ
Allah rahmeti ile dilediği kimseyi özel kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.
73
يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
Kitap ehlinden, kantarlarca şeyleri emanet etsen, verdiklerini sana geri verenler olduğu gibi, bir dinar versen, başında durmadıkça sana bir dinarı vermeyecek kimseler de vardır. Böyle davranmalarının sebebi "Vahyi bilmeyen (ümmi, cahil) insanlara karşı, yaptıklarımızdan dolayı sorulacak değiliz" demeleridir. Halbuki, (sorulacaklarını) bildikleri halde Allah adına yalan söylüyorlar.
74
وَمِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِد۪ينَارٍ لَا يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَ اِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَٓائِماًۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْاُمِّيّ۪نَ سَب۪يلٌۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Evet! Kim ahdini yerine getirir ve kimde kendini korursa, Allah (azabına uğrayacak şeyleri yapmaktan) korunanları sever.
75
بَلٰى مَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ وَاتَّقٰى فَاِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ
Allah'la yaptığı antlaşmayı ve yeminlerini az bir değere satanlar var ya, işte onların ahirette alacakları hiçbir pay yoktur ve Allah onlarla konuşmayacak, kıyamet günü onların yüzüne bakmayacak ve onları temizlemeyecek. Onlar için acıklı bir azap var.
76
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَناً قَل۪يلاً اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّ۪يهِمْۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Onlardan öyle kimseler var ki, dillerini kitaba sokarlar. Siz onun söylediğini kitaptan zannedersiniz, ama söyledikleri kitabın içinde yoktur. (Bu defada) Söylediklerinin Allah'ın katından olduğunu söylerler, ama o söyledikleri de Allah'ın katından değildir. Onlar bile bile Allah adına yalan söylüyorlar.
77
وَاِنَّ مِنْهُمْ لَفَر۪يقاً يَلْوُ۫نَ اَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِۚ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiği bir insan için, insanlara "Allah'dan başka bana kulluk edin" demesi olası değildir. Aksine insanlara "Kitaptan öğrendikleriniz ve öğrettiklerinizle Rabbinize kulluk edenlerden olun" diye söylerler.
78
مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَاداً ل۪ي مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّ۪نَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَۙ
Peygamber size, melekleri ve peygamberleri rabler edinin diye asla emretmez. Sizler müslüman olduktan sonra, inkar edin diye size emir verir mi?
79
وَلَا يَأْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰٓئِكَةَ وَالنَّبِيّ۪نَ اَرْبَاباًۜ اَيَأْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ۟
Allah, size kitaptan ve içindeki açık hükümlerden verdiklerimi, peygamberlerin sözleşmeleri haline getirmişti. Sonra sizinle beraber olanı tasdik edip doğrulayan bir elçi geldiğinde o elçiye iman edip, ona yardımcı olmalısınız. Allah "(Ey ehli kitap!) Elçiye iman edip yardım edeceğinize dair, ahdimi sahiplenmeye karar verdiniz mi?" dediğinde, onlarda "Karar verdik" dediler. Allah da "Şahit olun, bende sizinle beraber şahit olanlardanım" dedi.
80
وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ النَّبِيّ۪نَ لَـمَٓا اٰتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِه۪ وَلَتَنْصُرُنَّهُۜ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلٰى ذٰلِكُمْ اِصْر۪يۜ قَالُٓوا اَقْرَرْنَاۜ قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا۬ مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ
Bundan sonra kim (ahdinden) dönerse, onlar yoldan çıkanlardır
81
فَمَنْ تَوَلّٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Allah'ın dinin den başka din mi arıyorlar? Göklerde ve yerde olan her şey, isteyerek veya istemeyerek O na teslim olmuşlardır. Dönüş de O nadır
82
اَفَغَيْرَ د۪ينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُٓ اَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعاً وَكَرْهاً وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
Deki "Biz Allah'a, bize indirilene İbrahim'e, İsmail!e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Peygamberlerin arasından hiç birini ayırmadan hepsine iman ederiz ve biz yalnızca O na teslim olmuşuzdur."
83
قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
Kim İslam dininden başka bir din ararsa, kesinlikle o kimse için başka bir din kabul edilmez. O kişi ahirette de kaybedenlerdendir.
84
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪يناً فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Allah, imanlarından sonra inkar etmiş bir topluluğu doğru yola nasıl iletir ki, Halbuki onlar elçinin Allah tarafından gönderildiğine ve kendilerine Allah'ın açıklayıcı ayetlerinin geldiğine şahittiler. Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
85
كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْماً كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
İşte böyle yapanların cezaları, Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lanetlerinin onların üzerine olmasıdır.
86
اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ
(Cehennem azabında) Sürekli kalacaklar, orada onlardan azap asla hafifletilmeyecek ve onlara bakılmayacak da.
87
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ
Ancak bundan sonra, inkarlarından vazgeçip (tövbe edip) durumlarını düzeltirlerse (yeniden İslam'a dönüp gereğini yerine getirirlerse), elbetteki Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
88
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
İmanlarından sonra gerçekleri inkar edenler ve sonra inkarlarını artıranların tövbeleri kabul edilmeyecek. Çünkü onlar Allah'ın dininden uzaklaşmışlardır.
89
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْراً لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الضَّٓالُّونَ
Muhakkak ki doğruları inkar edenler ve gerçekleri inkar eder bir halde ölenler varya, onlardan her birisinin yer yüzü kadar altınları olsa ve hepsini feda etseler, asla kabul edilmez. Artık onlar için acıklı bir azap var ve onlara orada yardım edecek hiçbir kimse yoktur.
90
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَباً وَلَوِ افْتَدٰى بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ۟
Sevdiğiniz şeylerden ihtiyaç sahiplerine harcamadıkça, Allah'ın değer verdiği iyiler (birr) arasına giremeziniz. Siz herhangi bir şeyden ne harcarsanız, Allah onu bilendir.
91
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ
Tevrat indirilmeden önce İsrail'in kendi nefsine yasakladığı şeylerin dışında, İsrailoğulları na yiyeceklerin tümü helal idi. Deki "Tevrat'ı getirin, eğer doğru söyleyenlerden iseniz, o nu (her şeyin helal olduğuna dair iddianızı) okuyun."
92
كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلاًّ لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِلَّا مَا حَرَّمَ اِسْرَٓائ۪لُ عَلٰى نَفْسِه۪ مِنْ قَبْلِ اَنْ تُنَزَّلَ التَّوْرٰيةُۜ قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرٰيةِ فَاتْلُوهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Allah'ın indirdiği ayetlerden sonra, Allah adına kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerdir.
93
فَمَنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Deki "Allah doğru söylemiştir. O halde, asla Allah'a şirk koşmamış İbrahim'in dinine tabi olun. O müşriklerden değildi."
94
قُلْ صَدَقَ اللّٰهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
Şüphesiz yeryüzünde insanlık için kurulmuş, bereketli ve doğru yol kaynağı ilk mabet Mekke de idi.
95
اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ مُبَارَكاً وَهُدًى لِلْعَالَم۪ينَۚ
Oradaki İbrahim'in makamında açık işaretler var. Kim güven içerisinde oraya (beyte) girerse, güç yetirenlerin Allah için beyti hac etmeleri, insanlar üzerine Allah'ın yüklediği zorunluluktur. Kimde ret ederse (Haccı inkar ederse) Allah bütün alemlerde ihtiyacı olmayandır.
96
ف۪يهِ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰه۪يمَۚ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِناًۜ وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَب۪يلاًۜ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
Deki "Ey Ehli kitap! Niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz. Şüphesiz Allah sizin yaptıklarınıza şahittir."
97
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ شَه۪يدٌ عَلٰى مَا تَعْمَلُونَ
Deki "Ey Kitap ehli! Allah'ın dininde hiçbir eğrilik olmadığına, sizlerde şahitler olmanıza rağmen, iman eden kimseyi yanlışlık (eğrilik) arayarak, niçin Allah'ın yolundan döndürüyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir."
98
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجاً وَاَنْتُمْ شُهَدَٓاءُۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
"Ey İman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden bir kısmına itaat ederseniz, imanınızdan sonra sizi tekrar küfre döndürürler."
99
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا فَر۪يقاً مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ كَافِر۪ينَ
İçinizde Allah'ın elçisi varken ve size Allah'ın ayetleri okunduğu halde, gerçekleri nasıl inkar ediyorsunuz. Kim Allah'a sımsıkı sarılırsa, mutlaka en doğru yola iletilmiş olur.
100
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَاَنْتُمْ تُتْلٰى عَلَيْكُمْ اٰيَاتُ اللّٰهِ وَف۪يكُمْ رَسُولُهُۜ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللّٰهِ فَقَدْ هُدِيَ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟
Ey iman edenler! Allah dan nasıl korunmanız gerekiyorsa, öyle kendinizi (Allah'ın azabından) koruyun. Ancak ve ancak Allah'a teslim olmuş (müslüman) olarak ölün.
101
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
Allah'ın gönderdiği kitabına (ipine) sımsıkı sarılın, (aranızda) ayrılığa düşmeyin, Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir zamanlar siz kendi aranızda birbirlerinize düşmanlardınız, sonra Allah kalplerinizi birbirinize ısındırdı da kardeşler olmuştunuz ve siz o zamanlar ateşten bir uçurumun kenarında (müşrik veya ehli kitaptan) idiniz ve Allah bu durumdan sizi kurtarmıştı. Allah ayetlerini böyle açıklıyor ki, belki doğru yola girersiniz.
102
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَاناًۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
İçinizden, iyi ve doğru olan (hayra) şeylere çağıran, iyiliği emreden ve kötülükleri açıklayan bir topluluk bulunsun. İşte bu şekilde olan bir topluluk kurtulmuştur.
103
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Kendilerine açıklayıcı ayetler geldikten sonra, ihtilafa düşen ve ayrı ayrı guruplara ayrılanlar gibi olmayın. İşte bu şekilde davrananlara acıklı bir azap vardır.
104
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ
O (hesap) günü yüzler vardır beyazlaşır ve o gün yüzler vardır siyahlaşır. Yüzleri siyahlaşanlara gelince "İmanınızdan sonra, Allah'ın bildirdiği gerçekleri inkar ettiniz. Artık bundan sonra inkarınıza karşılık azabı tadın" (denir.)
105
يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ۠ اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
Yüzleri beyazlaşanlara gelince, Allah'ın rahmeti içinde ebedi olarak kalıcıdırlar.
106
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَف۪ي رَحْمَةِ اللّٰهِۜ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
İşte gerçek olarak sana okuduğumuz Allah'ın ayetleri bunlardır. Allah, alemlerin (yer yüzünde yaşamış ve yaşayacak insanların) asla zulme uğramasını istemiyor.
107
تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۜ وَمَا اللّٰهُ يُر۪يدُ ظُلْماً لِلْعَالَم۪ينَ
Göklerde ve yerde olan her şey Allah'a aittir ve bütün işlerin dönüşü Allah' a dır.
108
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟
Siz insanlar içinden çıkartılmış en hayırlı bir topluluksunuz. İyi şeyleri emreder, kötü şeyleri de yasaklarsınız ve Allah'a da (gereği gibi) inanırsınız. Eğer kitap ehli de inanmış olsaydı, onlar için daha hayırlı olurdu. Onlardan inananlar olduğu gibi, pek çoğuda yoldan çıkmışlardır.
109
كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۜ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ
Onlar size sıkıntı vermekten başka zarar veremezler. Eğer sizinle birlikte savaşacak olsalar, size arkalarını döner (kaçar) lardı. Sonra onlara yardım da edilmez.
110
لَنْ يَضُرُّوكُمْ اِلَّٓا اَذًىۜ وَاِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْاَدْبَارَ۠ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ
Onlar (ehli kitap) üzerine aşağılanma damgası vuruldu. Her nerede yakalansalar, onlar için Allah ve insanlar tarafından (yaptıklarından dolayı) aşağılanma ile karşılanmaları vardır. Allah dan bir gazap satın almışlar ve fakirlik ve yoksulluk damgasını yemişlerdir. Uğradıkları bu cezanın sebebi, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve kendilerine gönderilen peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. Böylece isyan etmişler ve haddi aşmışlardır.
111
ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللّٰهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ۠
Elbetteki kitap ehlinin hepsi eşit değildir. Onlardan bir topluluk, Allah'ın ayetlerini okuyup, gecenin bir bölümünü ayakta kalarak (namaz kılarak) ve secde ederek geçirirler.
112
لَيْسُوا سَوَٓاءًۜ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اُمَّةٌ قَٓائِمَةٌ يَتْلُونَ اٰيَاتِ اللّٰهِ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ۠
Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten men etmeye çalışırlar, aynı zamanda hayırlarda da yarışırlar. Onlar hep doğru olan şeyleri yapanlardır.
113
يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Onlar, hayırdan ne yaparlarsa, yaptıkları örtbas edilmeyecek. Allah kendinden sakınanları en iyi bilendir.
114
وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ
Gerçekleri inkar edenler için Allah'ın yanında, ne malları, ne de evlatları hiçbir şekilde fayda sağlamayacak. Onlar ateşe girecek olanlar olup, sürekli kalacaklardır.
115
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
Dünyada iken ihtiyaç sahiplerine vermeyenlerin misali, nefislerine zulmeden ve bu zulümlerinden dolayı helak olan bir topluluğun tarlasına isabet eden dondurucu rüzgar gibidir. Allah onlara zulmetmiyor, ancak onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.
116
مَثَلُ مَا يُنْفِقُونَ ف۪ي هٰذِهِ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ ر۪يحٍ ف۪يهَا صِرٌّ اَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَاَهْلَكَتْهُۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Ey İman edenler! Kendinizden (birbirinizden) başkasını yakın arkadaş edinmeyin, onlar sizin iyiliğinizi (nimetlenmenizi) istemezler ve sizi sıkıntıda görmek ve yanlış şeyler yapmanızı isterler. Size olan kinleri (öfkeleri) ağızlarından dökülmektedir, kalplerinde gizledikleri kin ise, daha büyüktür. Siz akledesiniz (dostunuzu düşmanınızı ayırt edesiniz) diye ayetleri böyle açıklıyoruz.
117
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالاًۜ وَدُّوا مَا عَنِتُّمْۚ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْـبَرُۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde, onlara sevgi besliyorsunuz ve kitabın hepsine inanıyorsunuz. Halbuki onlar sizinle karşılaştıkları zaman "İnandık" diyorlar, kendi başlarına kaldıklarında, size olan kinlerinden dolayı parmaklarını ısırıyorlar. Deki " Kinlerinizle birlikte mahvolun, Allah göğüslerde gizlenenleri en iyi bilendir."
118
هَٓا اَنْتُمْ اُو۬لَٓاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّه۪ۚ وَاِذَا لَقُوكُمْ قَالُٓوا اٰمَنَّاۗ وَاِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْاَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِۜ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer, size bir kötülük dokunursa ona sevinirler. Eğer sabreder ve Allah dan sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zaman zarar vermez. Allah onların bütün yaptıklarını çepe çevre kuşatıcıdır.
119
اِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۘ وَاِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يطٌ۟
İnananları savaş düzeninde, yerlerine yerleştirmek için sabah erkence evinden ayrılmıştın. Allah en iyi işiten ve her şeyi bilendir.
120
وَاِذْ غَدَوْتَ مِنْ اَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِن۪ينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ
İçinizden iki grup bozulmuş ve savaşmayı bırakmışlardı. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. İnananlar Allah'a güvenip dayansınlar.
121
اِذْ هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَاۙ وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Siz zor durumda iken Allah, Bedir de size yardım etmişti. Allah dan korunun, umulur ki şükredersiniz.
122
وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ بِبَدْرٍ وَاَنْتُمْ اَذِلَّةٌۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Sen inananlara "İndirilmiş üç bin melekle Allah'ın gücünüzü artırması, size yetmiyor mu?" diyordun.
123
اِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ اَلَنْ يَكْفِيَكُمْ اَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُنْزَل۪ينَۜ
Evet, eğer sabreder (savaşın gereğini yerine getirirseniz) ve (Allah dan) sakınırsanız, onların (düşmanın) aniden saldırması durumunda savaş teçhizatı kuşanmış beş bin melekle gücünüzü artırarak size yardım gönderir.
124
بَلٰٓىۙ اِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُسَوِّم۪ينَ
Allah'ın meleklerle yardım etmesi, yalnızca sizi müjdelemesi ve kalplerinizin müjde ile yatışması içindir. Yardım, ancak ve ancak yegane güç ve hüküm sahibi Allah'ın yanındadır.
125
وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِه۪ۜ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِۙ
Böylece Allah gerçeği inkar edenlerin güçlerini kırmak ve onları yok etmek için (sizi yardımıyla destekliyor ki), elleri boş olarak savaş sahasından gerisin geriye dönsünler.
126
لِيَقْطَعَ طَرَفاً مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَٓائِب۪ينَ
Onlara azap etmekten vazgeçmesi veya onlara azap etmesi kararına, senin hiçbir müdahalen olamaz, çünkü onlar zalimlerdir.
127
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَاِنَّهُمْ ظَالِمُونَ
Gökte ve yerde olanların hepsi Allah'a aittir. Dilediğini bağışlar dilediğine de azap eder. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
128
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Ey iman edenler! (Mallarınızı) Artırdıkça artıran faizi yemeyin. Allah dan korunun ki, kurtuluşa eresiniz.
129
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافاً مُضَاعَفَةًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
Gerçekleri inkar edenler için hazırlanmış ateşten korunun.
130
وَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ٓي اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَۚ
Allah'a ve peygambere itaat edin. Böylece merhamet olunursunuz.
131
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۚ
"Ey iman edenler! Rabbinizden bağışlanmaya, sakınan ve korunanlar (muttakiler) için hazırlanmış, genişliği gök ve yer kadar olan cennetlere koşun.
132
وَسَارِعُٓوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُۙ اُعِدَّتْ لِلْمُتَّق۪ينَۙ
Onlar (sakınan ve korunanlar), bollukta ve darlıkta ihtiyaç sahiplerine harcayan, kinlerini kontrol altında tutan ve insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.
133
اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَۚ
(Korunanlar) Utanç veren bir suç işlediklerinde veyahut kendi nefislerine haksızlık yaptıklarında, Allah'ı hatırlarlar ve yaptıkları hatalardan dolayı bağışlanmayı isterler. Hataları, Allah dan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar yaptıkları yanlışları bile bile devam ettirmezler.
134
وَالَّذ۪ينَ اِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً اَوْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْۖ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلَّا اللّٰهُۖ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلٰى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ
İşte böylelerinin karşılıkları Rablerinden bağışlanmak ve ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan bahçelerdir. Doğru şeyler yapanların karşılıkları ne kadar güzeldir.
135
اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَۜ
Sizden önce, Allah'ın dininden farklı yaşayan nice topluluklar gelip geçti. Yer yüzünü şöyle bir dolaşın ve bakın bakalım, (Allah'ın dinini) yalanlayanların sonu nasıl olmuş.
136
قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ سُنَنٌۙ فَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ
İşte bu (kitap) insanlar için bir açıklama, yol gösterici rehber ve korunmak isteyenler için bir öğüttür.
137
هٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ
Gevşemeyin (cesaretinizi kaybetmeyin), üzülmeyin, eğer Allah'a inanıyorsanız üstünsünüz.
138
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Eğer size bir yara isabet etmişse, size isabet edenin bir benzeri de o topluluğa isabet etmiştir. Bu günleri insanlar arsında döndürüyoruz ki, Allah iman edenleri bilsin ve sizden şahitler edinsin. Allah haksızlık yapanları sevmez.
139
اِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُۜ وَتِلْكَ الْاَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِۚ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَٓاءَۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَۙ
Allah, inananları arıtıp temizlemek ve gerçekleri inkar edenleri yok etmek için (inananlara yardım ediyor9.
140
وَلِيُمَحِّصَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَيَمْحَقَ الْكَافِر۪ينَ
Allah, sizden yolunda mücadele edenleri ve sabredenleri bilmeden, cennete gideceğinizi mi zannediyorsunuz?
141
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِر۪ينَ
Ölümle karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. Sizler ölümü (savaşı) beklerken, işte ölümü (savaşı) gördünüz (savaşsanız ya).
142
وَلَقَدْ كُنْتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَلْقَوْهُۖ فَقَدْ رَاَيْتُمُوهُ وَاَنْتُمْ تَنْظُرُونَ۟
Muhammed ancak bir elçidir, o ndan öncede elçiler gelip geçtiler. Eğer o ölür veya öldürülürse, ökçeleriniz özerinden gerisin geriye mi döneceksiniz? Kimler ökçelerinin üzerinden (savaş etmekten) geriye dönerlerse, bilsinler ki Allah'a hiç şekilde zarar veremezler. Allah şükredenlerin mükafatını elbette ki verecektir.
143
وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ اَفَا۬ئِنْ مَاتَ اَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْۜ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلٰى عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ وَسَيَجْزِي اللّٰهُ الشَّاكِر۪ينَ
Hiçbir nefis, Allah'ın belirlediği zamanı doldurmaksızın, izni olmadan ölemez. Kim dünya hayatının karşılığını istiyorsa, o kimseye ondan veririz. Kimde ahiret hayatının karşılığını istiyorsa ona da ondan veririz. Şükredenlere elbette karşılıklarını vereceğiz.
144
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تَمُوتَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ كِتَاباً مُؤَجَّلاًۜ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَاۚ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْاٰخِرَةِ نُؤْتِه۪ مِنْهَاۜ وَسَنَجْزِي الشَّاكِر۪ينَ
Nice peygamberler, kendisiyle beraber Rablerine kulluk eden pek çok insanla birlikte (Allah yolunda) savaştı. Allah yolunda kendilerine isabet eden musibetler karşısında gevşemediler, zaaf göstermediler ve boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
145
وَكَاَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَۙ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَث۪يرٌۚ فَمَا وَهَنُوا لِمَٓا اَصَابَهُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِر۪ينَ
Ancak onların sözü her defasında "Rabbimiz bize günahlarımızı bağışla, işlerimizdeki taşkınlıklarımızı affet, ayaklarımızı sabitle ve inkarcı topluluklara karşı bize yardım et" demeleri olmuştur.
146
وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا ف۪ٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ
Sonra Allah onlara dünyanın karşılığını ve ahirette de en güzel karşılığı verecektir. Allah güzel davrananları sever.
147
فَاٰتٰيهُمُ اللّٰهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟
Ey İman edenler! Eğer gerçekleri inkar edenlere itaat ederseniz, sizi ökçelerinizin üzerinden (dininizden ve imanınızdan) döndürürler de, sonra kendilerine yazık edenlere dönersiniz.
148
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ
Hayır! Allah sizin sığınacağınız tek kapıdır. O yardım edenlerin en hayırlısıdır.
149
بَلِ اللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِر۪ينَ
Onlara sağlam bir delil indirmediği halde, Allah'a şirk koşmaları sebebiyle, gerçeği inkar edenlerin kalplerine şüphe salacağız. Onların (kıyamet günü) sığınacakları yer ateş dir. Haksızlık yapanların mekanları ne kadar kötüdür.
150
سَنُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَٓا اَشْرَكُوا بِاللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناًۚ وَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِم۪ينَ
Şu bir gerçek ki, Allah size verdiği sözü doğruladı. Allah'ın izniyle onları yok ediyordunuz ki, gevşediniz, uygulamanız gereken emirde münakaşa ettiniz ve hoşunuza giden şeyi gördüğünüz de (zaferi) isyan ettiniz. Sizden dünyalık isteyenler olduğu gibi, sizden ahiret'i isteyenlerde vardı. Allah sizi denemek için, sizin onlar üzerindeki üstünlüğünüzü kaldırdı (mağlup oldunuz), hatalarınızı affetti. Allah, inananlar üzerine lütfünü esirgemeyendir.
151
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللّٰهُ وَعْدَهُٓ اِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِاِذْنِه۪ۚ حَتّٰٓى اِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَٓا اَرٰيكُمْ مَا تُحِبُّونَۜ مِنْكُمْ مَنْ يُر۪يدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُر۪يدُ الْاٰخِرَةَۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْۚ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْۜ وَاللّٰهُ ذُوفَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ
Elçi, sizin diğer tarafınızdan sizi çağırdığı halde, hiçbir kimseye aldırış etmeden yukarı (dağa) doğru çıkıyordunuz. Elinizden gidene (zafere) ve size isabet edene (savaşta ölen ve yaralananlara) üzülmeyesiniz diye, üzüntü üstüne üzüntü verdi. Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır.
152
اِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُ۫نَ عَلٰٓى اَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ ف۪ٓي اُخْرٰيكُمْ فَاَثَابَكُمْ غَماًّ بِغَمٍّ لِكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَٓا اَصَابَكُمْۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Savaş sonrası size isabet eden yenilgiye üzülmenizden sonra, Allah üzerinize bir sükunet indirdi. Bu sükunet sizden bir gurubu kaplamış, yine sizin içinizden bir gurup da kendi şahsiyetlerini ön plana çıkarmış ve cahiliyyet döneminde yaptıkları gibi, Allah'a haksız yere yanlış zanlarda bulunuyorlardı. "Bu işte bizim payımız (savaş bize ne kazandırdı) ne oldu" diyorlardı. Deki "İşlerin tamamı (sonucunu tayin etmek) Allah'a aittir. Sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Keşke bu işte (savaşta) bizim de katkımız olsaydı (bizim fikrimiz alınsaydı) savaş meydanında bu kadar çok (insanımız) öldürülmezdik" diyorlar. Deki "Evlerinizde olsanız ve ölüm onların üzerine yazılmış olsaydı, yataklarında dahi ölüm onları bulurdu. Allah içlerinizden geçirdiklerinizle sizi denemek ve kalplerinizi arındırmak için (yenilgileri size tattırıyor). Allah göğüslerin ne barındırdığını (içinizden geçenleri) en iyi bilendir.
153
ثُمَّ اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ اَمَنَةً نُعَاساً يَغْشٰى طَٓائِفَةً مِنْكُمْۙ وَطَٓائِفَةٌ قَدْ اَهَمَّتْهُمْ اَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِۜ يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ مِنْ شَيْءٍۜ قُلْ اِنَّ الْاَمْرَ كُلَّهُ لِلّٰهِۜ يُخْفُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَۜ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هٰهُنَاۜ قُلْ لَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذ۪ينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ اِلٰى مَضَاجِعِهِمْۚ وَلِيَبْتَلِيَ اللّٰهُ مَا ف۪ي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Savaşan iki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, sizin içinizden geri dönenleri, şeytan geride bıraktıklarıyla aldatmış, buna rağmen Allah onların hatalarını affetmiştir. Allah bağışlayıcı ve kullarına hoş davranandır.
154
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِۙ اِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُواۚ وَلَقَدْ عَفَا اللّٰهُ عَنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ حَل۪يمٌ۟
Ey İman etmiş olanlar! Yer yüzünde rızık aramak veya savaşmak için evinden çıkan kardeşleri için, "Bizimle beraber olsalardı ölmezler veya öldürülmezlerdi" diyen gerçekleri inkar edenler gibi olmayın. Böylece Allah, onların kalplerinde bu yenilgiyi bir sıkıntı yapmıştır. Yaşatan da Allah, öldüren de Allah dır. Allah yaptıklarınızı mutlak görendir.
155
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَقَالُوا لِاِخْوَانِهِمْ اِذَا ضَرَبُوا فِي الْاَرْضِ اَوْ كَانُوا غُزًّى لَوْ كَانُوا عِنْدَنَا مَا مَاتُوا وَمَا قُتِلُواۚ لِيَجْعَلَ اللّٰهُ ذٰلِكَ حَسْرَةً ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ وَاللّٰهُ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın sizi bağışlaması ve merhamet etmesi topladığınız her şeyden daha hayırlıdır.
156
وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ
Eğer ölür veya öldürülürseniz, Allah'ın huzurunda toplanacaksınız.
157
وَلَئِنْ مُتُّمْ اَوْ قُتِلْتُمْ لَاِلَى اللّٰهِ تُحْشَرُونَ
Allah'ın merhameti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer onlara kırıcı ve kalbin katı bir şekilde davransaydın, senin çevrenden dağılırlardı. Onları bağışla, onlar için bağışlama dile ve onlarla işlerinde istişare et. (İstişare neticesinde) Karar verdin mi, ondan sonra Allah'a güvenip dayan. Allah kendine güvenip dayananları sever.
158
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ
Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelecek yoktur. Eğer sizi terk ederse Allah dan başka size kim yardım edebilir ki. İnananlar yalnızca Allah'a güvenip dayansınlar.
159
اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذ۪ي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Bir peygamber için hile yapmak yoktur. Kim hile yaparsa, kıyamet günü yaptığı hilesi ile beraber gelir. Sonra her nefise kazandığının karşılığı ödenir, asla onlara zulmedilmez.
160
وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَغُلَّۜ وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Allah'ın rızasına tabi olan kimse, Allah'ın öfkesini satın alan kimse gibimidir? Böyle kimselerin sığınacağı yer cehennemdir, ne kötü dönüş yeri orası.
161
اَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ كَمَنْ بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Onların üstünlükleri Allah katında (belli olur). Allah yaptıklarını görendir.
162
هُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ۟
Allah inananlara, içlerinden birisini elçi göndermekle iyilikte bulunmuştur. Elçi onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları temizliyor ve kitabı ve kitapla hüküm vermeyi öğretiyor. Onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlardı.
163
لَقَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اِذْ بَعَثَ ف۪يهِمْ رَسُولاً مِنْ اَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِه۪ وَيُزَكّ۪يهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَۚ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
Sizin başınıza bir musibet geldiğinde daha önce siz, düşmanlarınıza başınıza gelenin iki katı musibet vermediniz mi? de, başınıza gelene "Bu da nereden?" dediniz. Deki "O musibet kendinizdendir. Allah her şeyi bir plan dahilinde yapandır."
164
اَوَلَمَّٓا اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَدْ اَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَاۙ قُلْتُمْ اَنّٰى هٰذَاۜ قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
İki topluk savaş için karşı karşıya geldiğinde, (savaşın sonunda) sizin başınıza gelen (yenilgi) Allah'ın izniyle, gerçek inananları bilmesi için olmuştur.
165
وَمَٓا اَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِاِذْنِ اللّٰهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِن۪ينَۙ
Ve ayrıca iki yüzlü davrananları bilmesi için, onlara "Gelin Allah yolunda savaşın veyahut kendinizi savunun" denildiğinde, "Biz savaşmasını bilseydik size uyardık" dediler. Onlar o gün inkar etmeye, iman etmekten daha yakındırlar. İçlerinden geçirmediklerini ağızlarıyla söylüyorlar, ama Allah içlerinde gizlediklerini daha iyi biliyor.
166
وَلِيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ نَافَقُواۚ وَق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَوِ ادْفَعُواۜ قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالاً لَاتَّبَعْنَاكُمْۜ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ اَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْا۪يمَانِۚ يَقُولُونَ بِاَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَۚ
Savaşa gitmeyip oturdukları halde, (savaşta ölen) kardeşleri için, "Eğer bizi dinleyip savaşa gitmeselerdi ölmezlerdi" diyenlere "Eğer söylediklerinizde samimi iseniz ölümü kendinizden uzaklaştırın" de.
167
اَلَّذ۪ينَ قَالُوا لِاِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ اَطَاعُونَا مَا قُتِلُواۜ قُلْ فَادْرَؤُ۫ا عَنْ اَنْفُسِكُمُ الْمَوْتَ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Bilakis onlar Rableri katında rızıklanmaktadırlar.
168
وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتاًۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَۙ
Allah yolunda öldürülenler, Allah'ın lütfundan verdikleri ile sevinirler ve onlardan sonra henüz kendilerine katılmamış, kendilerini Allah yolunda ölmeye hazırlamış kimselere, onlar için korku olmadığını ve kesinlikle üzüntülerden uzak kalacaklarını müjdelemektedirler.
169
فَرِح۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۙ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذ۪ينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْۙ اَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۢ
Onlar, Allah'ın verdiği nimetler ve lütfundan bağışladıkları ile (henüz hayatta olanları) müjdeleme isteği duyarlar. Allah inananların hak ettikleri karşılığı zayi etmez.
170
يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ ۟
Kendilerine savaşta isabet eden yaralardan sonra Allah'ın ve Elçinin çağrılarına icabet edenler var ya, onlardan iyilik yapmaya devam edenlere ve Allah dan sakınanlara büyük mükafatlar var.
171
اَلَّذ۪ينَ اسْتَجَابُوا لِلّٰهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَٓا اَصَابَهُمُ الْقَرْحُۜۛ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا اَجْرٌ عَظ۪يمٌۚ
Onlar öyle inanmış kimselerdir ki kendilerine "İnsanlar sizin (Bedir yenilgisinin intikamı) için toplanmış, korkun!" diyen insanların propagandalarına karşı, onların imanları artmış ve "Allah bize yeter, O ne güzel güvenilecek bir dayanaktır" diyerek karşı koymuşlardır.
172
اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَاناًۗ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ
Allah yolunda savaşanlar, Allah'ın nimeti ve lütfu ile kendilerine bir kötülük isabet etmeden dönmüşler ve Allah'ın rızasına tabi olmuşlardır. Allah büyük lütuf sahibidir.
173
فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُٓوءٌۙ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ ذُوفَضْلٍ عَظ۪يمٍ
Şeytan, ancak ve ancak kendi yandaşlarını korkutur. (Ey inananlar!) Siz onlardan korkmayın, eğer inanıyorsanız benden korkun.
174
اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ اَوْلِيَٓاءَهُۖ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Gerçekleri inkar etmekte yarışanlar seni üzmesin, zira onlar Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah onların ahiret gününde yaptıklarının karşılığında pay almalarını istiyor. Onlar için büyük bir azap var.
175
وَلَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِۚ اِنَّهُمْ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ اَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْاٰخِرَةِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Elbette ki inkar etmeyi, iman etmeye karşılık olarak satın alanlar, böyle yapmakla Allah'a zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azap vardır.
176
اِنَّ الَّذ۪ينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْا۪يمَانِ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـٔاًۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Gerçekleri inkar edenler kendilerine zaman tanımamızı, kendileri için hayırlı zannetmesinler. Onlara zaman tanımamız, yalnızca günahlarının artması içindir. Onlar için alçaltıcı bir azap var.
177
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّمَا نُمْل۪ي لَهُمْ خَيْرٌ لِاَنْفُسِهِمْۜ اِنَّمَا نُمْل۪ي لَهُمْ لِيَزْدَادُٓوا اِثْماًۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ
Allah, temiz olanları pisliklerden ayırt edinceye kadar, inananları sizlerin üzerinde bulunduğunuz (sıkıntılı) durumda bırakacak değildir. Allah, bilinmeyenlere (gayba) sizin ulaşmanızı sağlayacak değildir. Allah (gaybi bilgilerini vermeleri için) elçilerinden dilediklerini seçer. O halde Allah'a ve elçilerine inanın, eğer inanır ve korunursanız, sizin için büyük bir karşılık vardır.
178
مَا كَانَ اللّٰهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِن۪ينَ عَلٰى مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ حَتّٰى يَم۪يزَ الْخَب۪يثَ مِنَ الطَّيِّبِۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَجْتَب۪ي مِنْ رُسُلِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ
Cimrilik edenler, Allah'ın lütfundan kendilerine verdiklerini, onlar için hayırlı zannetmesinler, tam aksine onlar için şerdir. Kıyamet günü cimrilik yaptıkları şeyler onları çepe çevre kuşatacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir. Allah yaptıklarınızın tümünden haberi olandır.
179
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْراً لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟
Allah "Allah fakirdir, fakat biz zenginiz" diyenlerin sözlerini işitmiştir. Söyledikleri sözleri ve peygamberleri haksız yere öldürdüklerini kayda geçireceğiz ve onlara "Yakıcı ateşin azabını tadın" diyeceğiz.
180
لَقَدْ سَمِـعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ فَق۪يرٌ وَنَحْنُ اَغْنِيَٓاءُۢ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ
Bu azap, sizin kendi ellerinizle kazandıklarınızın karşılığı, Allah asla kullarına haksızlık yapmaz.
181
ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۚ
"Bir peygamberin bize ateşin yiyeceği (ateşe sunacağımız) bir kurban getirmedikçe, o peygambere inanmamamız hakkında Allah bizimle antlaşma yaptı" diyenler var. Onlara deki "Benden önce Allah'ın açıklayıcı ayetleriyle beraber ve sizin konuştuklarınızı size haber veren elçiler geldi. Peki onları niçin öldürdünüz? Doğru sözlü iseniz söyleyin.
182
اَلَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ عَهِدَ اِلَيْنَٓا اَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتّٰى يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُۜ قُلْ قَدْ جَٓاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْل۪ي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذ۪ي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, senden önce açıklayıcı ayetler, sayfalar ve onları aydınlatıcı kitaplarla gelen elçileri de yalanladılar.
183
فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ جَٓاؤُ۫ بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُن۪يرِ
Her nefis ölümü tadıcıdır. Şüphesiz her nefse yaptıklarının karşılığı ödenir. Kim ateşten uzaklaştırılırsa, cennete atılır, artık o kurtulmuştur. Dünya hayatı yalnızca aldatma aracıdır.
184
كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ
Sizler, mallarınız ve canlarınızla (kendi nefsinizle) deneniyorsunuz. Sizden önce kendilerine kitap verilenler ve Allah'a ortak koşanlardan pek çok incitici sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve (Allah dan) sakınırsanız, işte bu karar verip sahiplenmeniz gereken en büyük iştir.
185
لَتُبْلَوُنَّ ف۪ٓي اَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُٓوا اَذًى كَث۪يراًۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ
Allah kitap ehlinden, insanlara (Allah'ın ayetlerini) mutlaka açıklayacaklarına ve ondan hiçbir şey gizlemeyeceklerine dair sağlam bir söz almıştı. Allah'ın açıklayıcı ayetlerini, çok az bir değer karşılığında satarak, arkalarına attılar. Satın aldıkları ne kadar kötü!
186
وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُۘ فَنَبَذُوهُ وَرَٓاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِه۪ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ
(Fakirlere vermedikleri halde) Verdikleri şeylerle övünenleri ve yapmadıkları şeylerle başkaları tarafından övülmeyi sevenlerin, azaptan kurtulduklarını zannetme, onlar için acıklı bir azap vardır.
187
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَفْرَحُونَ بِمَٓا اَتَوْا وَيُحِبُّونَ اَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Göklerin ve yerin mülkü Allah'a aittir. Allah her şeye gücü yetendir.
188
وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟
Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini takip edişinde, akıl sahipleri için ibretler vardır.
189
اِنَّ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِۚ
O akıl sahipleri, ayakta iken, otururken ve yanları üzerine uzanmış yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederek "Rabbimiz! Sen bunları boşa yaratmadın, sen her şeylerden yücesin, bizi ateşin azabından koru" derler.
190
اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلاًۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
"Ey Rabbimiz! Sen kimi ateşe atarsan onu alçaltmışsındır ve zalimler için yardımcı yoktur."
191
رَبَّنَٓا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ
"Ey Rabbimiz! Rabbinize iman edin diye çağıran bir çağırıcının, iman etmeye çağırmasını işittik ve iman ettik. Rabbimiz günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilik yapanlarla beraber al."
192
رَبَّنَٓا اِنَّـنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَاد۪ي لِلْا۪يمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّاۗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّـنَا مَعَ الْاَبْرَارِۚ
"Ey Rabbimiz! Elçilerin vasıtasıyla bize vaat ettiklerini bize ver. Kıyamet günü bizi alçaltma, sen vaadinden dönmezsin" diye duya ederler.
193
رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْم۪يعَادَ
Rableri onların dualarına cevap vermiş "Elbette ki ben, sizden gerek erkek olsun gerekse kadın olsun, doğru işleri yapanların yaptıklarını zayi etmem, sizin bir kısmınız bir kısmınızdansınız. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, Allah yolunda eziyet çekenlerin, savaşanların ve öldürülenlerin, yaptıkları kötülüklerin tümünün üzerini örteceğim ve Allah'ın katında yaptıklarının karşılığı olarak, onları altlarından ırmaklar akan güzel bahçelere (cennetlere) koyacağım. O Allah ki, en güzel karşılıklar O nun yanındadır.
194
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ اَنّ۪ي لَٓا اُض۪يعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰىۚ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا وَاُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاُو۫ذُوا ف۪ي سَب۪يل۪ي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَاُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ ثَوَاباً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ
Şehirlerdeki inkarcıların (yaptıkları kötü şeylerden sonra) dönüşleri seni aldatmasın.
195
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِۜ
Yaşamalarına az bir zaman verildi, sonra sığınacakları yer cehennemdir, kalacakları yer ne kadar kötü.
196
مَتَاعٌ قَل۪يلٌ ثُمَّ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
Fakat Rablerinden sakınanlar için altlarından ırmaklar akan ve sürekli kalacakları, Rablerinden inen bir armağan olarak güzel güzel bahçeler var. Allah'ın katında olan, iyilik yapanlar için en hayırlı olanıdır.
197
لٰكِنِ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا نُزُلاً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ لِلْاَبْرَارِ
Kitap ehlinden öyle kimseler vardır ki Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar, Allah'a karşı çok saygılıdırlar. Allah'ın ayetlerini az bir değere satmazlar. İşte onların karşılıkları Rableri katındadır. Allah hesabı çok çabuk görendir.
198
وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Ey İman edenler! sabredin, karşılıklı birbirinize sabırlı davranın, doğru olana sarılın ve Allah dan sakının ki, mutluluğa kavuşasınız.
199
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined offset: 199

Filename: views/sure_view.php

Line Number: 347

Backtrace:

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/views/sure_view.php
Line: 347
Function: _error_handler

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/libraries/Template.php
Line: 222
Function: view

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/controllers/Sureler.php
Line: 83
Function: render

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/index.php
Line: 315
Function: require_once

200

Sureler

Mealler
Nisâ Suresi
Sonraki