Sureler
Mealler
Önceki
Secde Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Şüphesiz ki Allah çok iyi bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
2 Rabbinden sana vahyedilene uy! Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
3 Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
4 Allah hiç kimsenin göğsünde iki kalp yaratmamıştır. Zihar yaptığınız eşlerinizi de analarınız kılmamıştır. Evlâtlıklarınızı öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız sözlerden ibarettir. Allah gerçeği söylemektedir. Doğru yola O eriştirir.
5 Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Allah katında en doğrusu budur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ederek söylediklerinizde size bir vebal yoktur, fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
6 O Peygamber müminlere öz nefislerinden evlâdır, canlarından da ileridir. Zevceleri ise müminlerin anneleridir. Akraba olanlar, Allah'ın kitabında (miras hususunda) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız hariçtir. Bunlar Kitap'ta yazılıdır.
7 Hatırla o zamanı ki, biz peygamberlerden kesin söz almıştık. Resulüm! Senden de, Nuh'dan da, İbrahim'den de, Musa'dan da, Meryem oğlu İsa'dan da pek sağlam bir söz aldık.
8 Allah sâdıklara sadâkatlerinden sormak için bunu yaptı. Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı.
9 Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir zaman üzerinize ordular saldırmıştı da biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
10 Hani onlar hem yukarınızdan hem de aşağı tarafınızdan üzerinize gelmişti. Gözler dönmüş, yürekler ağızlara gelmişti. Ve siz Allah hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz!
11 İşte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.
12 Hani o zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: “Allah ve Resul'ü bize sadece kuru vaadlerde bulundular. ” diyorlardı.
13 İçlerinden bir takımı: “Ey Yesribliler! Tutunacak yeriniz yok, geri dönün” demişti. İçlerinden bir topluluk da Peygamber'den: “Evlerimiz emniyette değil” diyerek izin istiyorlardı. Oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.
14 Eğer Medine'nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı, sonra kendilerinden fitne çıkarmaları istenseydi, hemen buna girişip derhal yapmaktan geri kalmazlardı.
15 Oysa bunlar andolsun ki daha önce, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a kesin söz vermişlerdi. Allah'a verilen kesin söz ise elbette sorulacaktır.
16 Resulüm! De ki: “Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size aslâ fayda vermez. Aksi takdirde (eceliniz gelmediği için ölümden kaçmış gözükseniz) bile (dünyada yaşatılarak) istifade ettirileceğiniz zaman çok azdır.
17 Resulüm! De ki: “Eğer Allah size bir kötülük dilemişse, sizi O'ndan koruyacak, veya size rahmet etmeyi dilemişse (ona engel olacak) kim vardır? Onlar Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilirler!
18 Doğrusu Allah içinizden sizi alıkoyanları ve kardeşlerine: “Bize gelin!” diyenleri kesinlikle bilir. Onlardan pek azı (o da gösteriş olarak) savaşa gelir. (Çoğunluğu ise savaşa gelmezler).
19 Size karşı oldukça kıskanç ve cimridirler. Korku geldiği zaman, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de, iyiliğinizi çekemeyerek sivri dilleri ile sizi incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir. Bunun için de Allah onların yaptıklarını boşa çıkartmıştır. Bu, Allah'a göre pek kolaydır.
20 Onlar Ahzab'ın (düşman birliklerinin) gitmediklerini sanıyorlardı. Düşman birlikleri tekrar gelmiş olsalardı, isterler ki çöllerde bedevilerin yanında bulunsunlar da sizin haberlerinizi sorsunlar. Zaten aranızda bulunsalardı, pek az savaşırlardı.
21 Andolsun ki Resulullah sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı arzu edenler ve Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir nümunedir.
22 Müminler ahzabı (düşman birliklerini) gördüklerinde: “İşte Allah ve Resul'ünün bize vâdettiği! Allah ve Resul'ü doğru söylemiştir. ” dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.
23 Müminler içinde öyle erler vardır ki, Allah'a vermiş oldukları ahde sadakat gösterirler, onlardan kimi bu uğurda canını fedâ etti, kimi de bu dâveti beklemektedir. Ahidlerini hiç değiştirmemişlerdir.
24 Ki Allah sadâkat gösterenleri sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandırsın, münafıklara da dilerse azap etsin veyahut tevbelerini kabul buyursun. Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir.
25 Allah o kâfirleri öfke ve kinleriyle geri çevirdi. Onlar hiç hayra eremediler. Allah savaşta müminlere yetti. Allah kuvvetlidir, Azîz'dir.
26 Allah, ehl-i kitaptan, kâfirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş ve kalplerine korku salmıştı. Onların kimini öldürüyor, kimini esir alıyordunuz.
27 Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah'ın her şeye gücü yeter.
28 Ey Peygamber! Hanımlarına söyle: “Eğer dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim de sizi güzellikle salıvereyim. ”
29 Eğer Allah'ı, Peygamber'ini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden güzel davranan hanımlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
30 Ey Peygamber hanımları! Sizden her kim açık bir hayâsızlıkla gelecek olursa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre kolaydır.
31 Sizden her kim de Allah'a ve Resul'üne itaat edip sâlih amel işlerse, onun ecrini de iki kat veririz. Ona bol bir rızık da hazırlamışızdır.
32 Ey Peygamber hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer takvâ sahibi olmak istiyorsanız, edâlı konuşmayın. Kalbinde hastalık bulunan kimse kötü şeyler ümit eder. Daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin.
33 Vakar ile evlerinizde oturun. İlk cahiliye çağı kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak yürümeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin. Ey Ehl-i beyt! Allah sizden kiri, günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.
34 Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz ki Allah Lâtif'tir, haberdar olandır.
35 Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, sâdık erkekler ve sâdık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve Allah'ı çok zikreden kadınlar; İşte Allah bunlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
36 Allah ve Resul'ü bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkekle mümin bir kadın için, artık o işte kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. Allah'a ve Resul'üne başkaldırıp isyan eden kimse hiç süphesiz ki apaçık bir şekilde sapıklığa düşmüş olur.
37 Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye; “Eşini yanında tut, Allah'tan kork!” diyordun da, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyor, insanlardan çekiniyordun. Oysa asıl korkulmaya lâyık olan Allah idi. Nihayet Zeyd'in o kadınla bir bağı kalmayınca biz onu sana nikâhladık. Böylece evlatlıkların eşleriyle bir bağı kalmayınca, onlarla evlenmek hususunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
38 Allah'ın kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber'e bir güçlük (herhangi bir vebâl) yoktur. Ondan önce gelip geçen (peygamberler) arasında da Allah'ın sünneti (âdeti) böyle idi. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek yazılmış bir kaderdir.
39 Onlar ki Allah'ın risaletini tebliğ ederler, Allah'tan korkarlar, O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.
40 Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat o Allah'ın Resul'ü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.
41 Ey iman edenler! Allah'ı çok çok zikredin.
42 Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin.
43 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için rahmet eden O'dur. Melekleri de size duâ ederler. Allah müminlere karşı çok merhametlidir.
44 O'na kavuşacakları gün onlara yapılacak iltifat “Selâm” dır. Onlara çok değerli bir mükâfat hazırlamıştır.
45 Ey Peygamber! Biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
46 Allah'ın izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir kandil olarak.
47 Resulüm! Müminlere Allah tarafından büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
48 Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların eziyetlerine aldırma. Allah'a tevekkül et! Vekil olarak Allah yeter!
49 Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Bu takdirde hemen nikah haklarını verin ve güzellikle serbest bırakın.
50 Ey Peygamber! Şüphesiz ki biz mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan câriyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Biz hanımları ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. Ki, sana herhangi bir zorluk olmasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
51 Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Geriye bıraktıklarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir vebâl yoktur. Böyle yapman, onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğin şeylere râzı olmaları için daha elverişlidir. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyla bilendir, hilim sahibidir.
52 Bundan sonra artık başka kadınlar helâl olmaz. Güzellikleri hoşuna gitse de hiçbirini başka eşlerle değiştirmen de (helâl değildir). Ancak sahip olduğun câriyen başka. Allah her şeyi görüp gözetendir.
53 Ey müminler! Bundan sonra peygamberinizin evlerine yemeğe dâvet olunmadıkça vakitli-vakitsiz girmeyin. Dâvet edildiğiniz zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın, söze sohbete dalıp kalmayın. Çünkü bu hâliniz Peygamber'i üzüyor, o da size bir şey söylemekten utanıyor. Allah ise gerçeği açıklamaktan çekinmez. Peygamber'in zevcelerine herhangi bir şey soracağınız vakit perde arkasından sorun. Böyle yapmakla hem sizin gönülleriniz hem de onların gönülleri daha temiz kalır. Sizin Allah'ın Resul'ünü üzmeniz ve ondan sonra onun hanımlarını nikâhlamanız aslâ caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında çok büyük bir günahtır.
54 Bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de muhakkak ki Allah her şeyi bilendir.
55 Onlara (Peygamber'in hanımlarına) babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hususunda bir vebal yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah'tan korkun! Şüphesiz ki Allah her şeye şâhittir.
56 Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm getirin ve gönülden teslim olun.
57 Allah'ı ve Peygamber'ini incitenlere, Allah dünyada da âhirette de lânet etmiştir. Onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
58 Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz ki bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
59 Resulüm! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. (Zaruri bir ihtiyaçları olup dışarı çıkmak istedikleri zaman), dış elbiselerini üzerlerine giysinler. Bu onların ahlâksız kadınlardan olmadıklarının bilinmesi ve incitilmemesi için daha elverişlidir. Allah çok bağışlayandır, merhamet edendir.
60 Andolsun ki münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve Medine'de yalan haber yayanlar vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz. Sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler.
61 Hepsi de lânetlenmiş olarak, nerede ele geçirilirlerse yakalanırlar ve öldürülürler.
62 Allah'ın daha önce geçmiş olanlara uyguladığı sünneti (âdeti) budur. Sen Allah'ın sünnetinde aslâ bir değişiklik bulamazsın.
63 Resulüm! İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi Allah'ın katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır. ”
64 Şüphesiz ki Allah kâfirlere lânet etmiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
65 Orada ebedî kalacaklardır, hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.
66 Yüzleri ateşte çevrildiği gün: “Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e itaat etseydik!” derler.
67 Ey Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, onlar da bizi yoldan saptırdılar.
68 Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver. Onları büyük bir lânete uğrat.
69 Ey iman edenler! Musa'yı incitenler gibi olmayın. Allah onu, söylediklerinden temize çıkardı. O Allah katında değerli bir kimse idi.
70 Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.
71 Ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Peygamber'ine itaat ederse o gerçekten büyük kurtuluşa ermiştir.
72 Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korkup endişeye düştüler. Onu insan yüklendi. Çünkü insan çok zâlim ve çok câhildir.
73 (Allah bu emaneti insana vermek suretiyle) münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklerle, müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۙ 1
وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ 2
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً 3
مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓئ۪ تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ 4
اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَمَوَال۪يكُمْۜ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً 5
اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفاًۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً 6
وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاًۙ 7
لِيَسْـَٔلَ الصَّادِق۪ينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً اَل۪يماً۟ 8
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً وَجُنُوداً لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يراًۚ 9
اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا 10
هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَد۪يداً 11
وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اِلَّا غُرُوراً 12
وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَاراً 13
وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يراً 14
وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لاً 15
قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذاً لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلاً 16
قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءاً اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً 17
قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ 18
اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً 19
يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلاً۟ 20
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ 21
وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَاناً وَتَسْل۪يماًۜ 22
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلاًۙ 23
لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ 24
وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْراًۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِياًّ عَز۪يزاًۚ 25
وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقاً تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقاًۚ 26
وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضاً لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يراً۟ 27
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً 28
وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْراً عَظ۪يماً 29
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً 30
وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتَعْمَلْ صَالِحاً نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقاً كَر۪يماً 31
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلاً مَعْرُوفاًۚ 32
وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يراًۚ 33
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَط۪يفاً خَب۪يراً۟ 34
اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يراً وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً 35
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً 36
وَاِذْ تَقُولُ لِلَّـذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراًۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً 37
مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَراً مَقْدُوراًۙ 38
اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَداً اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً 39
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟ 40
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْراً كَث۪يراًۙ 41
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً 42
هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يماً 43
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً 44
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۙ 45
وَدَاعِياً اِلَى اللّٰهِ بِـاِذْنِه۪ وَسِرَاجاً مُن۪يراً 46
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً 47
وَلَا تُطِـعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَدَعْ اَذٰيهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً 48
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً 49
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰـت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً 50
تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُــْٔـو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَل۪يماً 51
لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يـباً۟ 52
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْـي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْـي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعاً فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَداًۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْـدَ اللّٰهِ عَظ۪يـماً 53
اِنْ تُبْدُوا شَيْـٔاً اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً 54
لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ ف۪ٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً 55
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يماً 56
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُه۪يناً 57
وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟ 58
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً 59
لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَد۪ينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ ف۪يهَٓا اِلَّا قَل۪يلاًۚۛ 60
مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلاً 61
سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً 62
يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِۜ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَر۪يباً 63
اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِر۪ينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَع۪يراًۙ 64
خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۚ لَا يَجِدُونَ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۚ 65
يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا 66
وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا 67
رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَب۪يراً۟ 68
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُواۜ وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَج۪يهاً 69
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ 70
يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظ۪يماً 71
اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاًۙ 72
لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً 73
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۙ
Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Şüphesiz ki Allah çok iyi bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.
1
وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ
Rabbinden sana vahyedilene uy! Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
2
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً
Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
3
مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓئ۪ تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ
Allah hiç kimsenin göğsünde iki kalp yaratmamıştır. Zihar yaptığınız eşlerinizi de analarınız kılmamıştır. Evlâtlıklarınızı öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız sözlerden ibarettir. Allah gerçeği söylemektedir. Doğru yola O eriştirir.
4
اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَمَوَال۪يكُمْۜ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً
Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Allah katında en doğrusu budur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ederek söylediklerinizde size bir vebal yoktur, fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
5
اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفاًۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً
O Peygamber müminlere öz nefislerinden evlâdır, canlarından da ileridir. Zevceleri ise müminlerin anneleridir. Akraba olanlar, Allah'ın kitabında (miras hususunda) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız hariçtir. Bunlar Kitap'ta yazılıdır.
6
وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاًۙ
Hatırla o zamanı ki, biz peygamberlerden kesin söz almıştık. Resulüm! Senden de, Nuh'dan da, İbrahim'den de, Musa'dan da, Meryem oğlu İsa'dan da pek sağlam bir söz aldık.
7
لِيَسْـَٔلَ الصَّادِق۪ينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً اَل۪يماً۟
Allah sâdıklara sadâkatlerinden sormak için bunu yaptı. Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı.
8
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً وَجُنُوداً لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يراًۚ
Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir zaman üzerinize ordular saldırmıştı da biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
9
اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا
Hani onlar hem yukarınızdan hem de aşağı tarafınızdan üzerinize gelmişti. Gözler dönmüş, yürekler ağızlara gelmişti. Ve siz Allah hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz!
10
هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَد۪يداً
İşte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.
11
وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اِلَّا غُرُوراً
Hani o zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: “Allah ve Resul'ü bize sadece kuru vaadlerde bulundular. ” diyorlardı.
12
وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَاراً
İçlerinden bir takımı: “Ey Yesribliler! Tutunacak yeriniz yok, geri dönün” demişti. İçlerinden bir topluluk da Peygamber'den: “Evlerimiz emniyette değil” diyerek izin istiyorlardı. Oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.
13
وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يراً
Eğer Medine'nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı, sonra kendilerinden fitne çıkarmaları istenseydi, hemen buna girişip derhal yapmaktan geri kalmazlardı.
14
وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لاً
Oysa bunlar andolsun ki daha önce, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a kesin söz vermişlerdi. Allah'a verilen kesin söz ise elbette sorulacaktır.
15
قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذاً لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلاً
Resulüm! De ki: “Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size aslâ fayda vermez. Aksi takdirde (eceliniz gelmediği için ölümden kaçmış gözükseniz) bile (dünyada yaşatılarak) istifade ettirileceğiniz zaman çok azdır.
16
قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءاً اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً
Resulüm! De ki: “Eğer Allah size bir kötülük dilemişse, sizi O'ndan koruyacak, veya size rahmet etmeyi dilemişse (ona engel olacak) kim vardır? Onlar Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilirler!
17
قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ
Doğrusu Allah içinizden sizi alıkoyanları ve kardeşlerine: “Bize gelin!” diyenleri kesinlikle bilir. Onlardan pek azı (o da gösteriş olarak) savaşa gelir. (Çoğunluğu ise savaşa gelmezler).
18
اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً
Size karşı oldukça kıskanç ve cimridirler. Korku geldiği zaman, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de, iyiliğinizi çekemeyerek sivri dilleri ile sizi incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir. Bunun için de Allah onların yaptıklarını boşa çıkartmıştır. Bu, Allah'a göre pek kolaydır.
19
يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلاً۟
Onlar Ahzab'ın (düşman birliklerinin) gitmediklerini sanıyorlardı. Düşman birlikleri tekrar gelmiş olsalardı, isterler ki çöllerde bedevilerin yanında bulunsunlar da sizin haberlerinizi sorsunlar. Zaten aranızda bulunsalardı, pek az savaşırlardı.
20
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ
Andolsun ki Resulullah sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı arzu edenler ve Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir nümunedir.
21
وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَاناً وَتَسْل۪يماًۜ
Müminler ahzabı (düşman birliklerini) gördüklerinde: “İşte Allah ve Resul'ünün bize vâdettiği! Allah ve Resul'ü doğru söylemiştir. ” dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.
22
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلاًۙ
Müminler içinde öyle erler vardır ki, Allah'a vermiş oldukları ahde sadakat gösterirler, onlardan kimi bu uğurda canını fedâ etti, kimi de bu dâveti beklemektedir. Ahidlerini hiç değiştirmemişlerdir.
23
لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ
Ki Allah sadâkat gösterenleri sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandırsın, münafıklara da dilerse azap etsin veyahut tevbelerini kabul buyursun. Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir.
24
وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْراًۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِياًّ عَز۪يزاًۚ
Allah o kâfirleri öfke ve kinleriyle geri çevirdi. Onlar hiç hayra eremediler. Allah savaşta müminlere yetti. Allah kuvvetlidir, Azîz'dir.
25
وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقاً تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقاًۚ
Allah, ehl-i kitaptan, kâfirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş ve kalplerine korku salmıştı. Onların kimini öldürüyor, kimini esir alıyordunuz.
26
وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضاً لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يراً۟
Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah'ın her şeye gücü yeter.
27
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً
Ey Peygamber! Hanımlarına söyle: “Eğer dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim de sizi güzellikle salıvereyim. ”
28
وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْراً عَظ۪يماً
Eğer Allah'ı, Peygamber'ini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden güzel davranan hanımlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
29
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً
Ey Peygamber hanımları! Sizden her kim açık bir hayâsızlıkla gelecek olursa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre kolaydır.
30
وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتَعْمَلْ صَالِحاً نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقاً كَر۪يماً
Sizden her kim de Allah'a ve Resul'üne itaat edip sâlih amel işlerse, onun ecrini de iki kat veririz. Ona bol bir rızık da hazırlamışızdır.
31
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلاً مَعْرُوفاًۚ
Ey Peygamber hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer takvâ sahibi olmak istiyorsanız, edâlı konuşmayın. Kalbinde hastalık bulunan kimse kötü şeyler ümit eder. Daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin.
32
وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يراًۚ
Vakar ile evlerinizde oturun. İlk cahiliye çağı kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak yürümeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin. Ey Ehl-i beyt! Allah sizden kiri, günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.
33
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَط۪يفاً خَب۪يراً۟
Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz ki Allah Lâtif'tir, haberdar olandır.
34
اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يراً وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً
Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, sâdık erkekler ve sâdık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve Allah'ı çok zikreden kadınlar; İşte Allah bunlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
35
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً
Allah ve Resul'ü bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkekle mümin bir kadın için, artık o işte kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. Allah'a ve Resul'üne başkaldırıp isyan eden kimse hiç süphesiz ki apaçık bir şekilde sapıklığa düşmüş olur.
36
وَاِذْ تَقُولُ لِلَّـذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراًۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً
Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye; “Eşini yanında tut, Allah'tan kork!” diyordun da, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyor, insanlardan çekiniyordun. Oysa asıl korkulmaya lâyık olan Allah idi. Nihayet Zeyd'in o kadınla bir bağı kalmayınca biz onu sana nikâhladık. Böylece evlatlıkların eşleriyle bir bağı kalmayınca, onlarla evlenmek hususunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
37
مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَراً مَقْدُوراًۙ
Allah'ın kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber'e bir güçlük (herhangi bir vebâl) yoktur. Ondan önce gelip geçen (peygamberler) arasında da Allah'ın sünneti (âdeti) böyle idi. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek yazılmış bir kaderdir.
38
اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَداً اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً
Onlar ki Allah'ın risaletini tebliğ ederler, Allah'tan korkarlar, O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.
39
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟
Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat o Allah'ın Resul'ü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.
40
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْراً كَث۪يراًۙ
Ey iman edenler! Allah'ı çok çok zikredin.
41
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً
Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin.
42
هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يماً
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için rahmet eden O'dur. Melekleri de size duâ ederler. Allah müminlere karşı çok merhametlidir.
43
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً
O'na kavuşacakları gün onlara yapılacak iltifat “Selâm” dır. Onlara çok değerli bir mükâfat hazırlamıştır.
44
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۙ
Ey Peygamber! Biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
45
وَدَاعِياً اِلَى اللّٰهِ بِـاِذْنِه۪ وَسِرَاجاً مُن۪يراً
Allah'ın izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir kandil olarak.
46
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً
Resulüm! Müminlere Allah tarafından büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
47
وَلَا تُطِـعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَدَعْ اَذٰيهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً
Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların eziyetlerine aldırma. Allah'a tevekkül et! Vekil olarak Allah yeter!
48
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً
Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Bu takdirde hemen nikah haklarını verin ve güzellikle serbest bırakın.
49
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰـت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً
Ey Peygamber! Şüphesiz ki biz mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan câriyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Biz hanımları ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. Ki, sana herhangi bir zorluk olmasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
50
تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُــْٔـو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَل۪يماً
Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Geriye bıraktıklarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir vebâl yoktur. Böyle yapman, onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğin şeylere râzı olmaları için daha elverişlidir. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyla bilendir, hilim sahibidir.
51
لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يـباً۟
Bundan sonra artık başka kadınlar helâl olmaz. Güzellikleri hoşuna gitse de hiçbirini başka eşlerle değiştirmen de (helâl değildir). Ancak sahip olduğun câriyen başka. Allah her şeyi görüp gözetendir.
52
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْـي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْـي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعاً فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَداًۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْـدَ اللّٰهِ عَظ۪يـماً
Ey müminler! Bundan sonra peygamberinizin evlerine yemeğe dâvet olunmadıkça vakitli-vakitsiz girmeyin. Dâvet edildiğiniz zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın, söze sohbete dalıp kalmayın. Çünkü bu hâliniz Peygamber'i üzüyor, o da size bir şey söylemekten utanıyor. Allah ise gerçeği açıklamaktan çekinmez. Peygamber'in zevcelerine herhangi bir şey soracağınız vakit perde arkasından sorun. Böyle yapmakla hem sizin gönülleriniz hem de onların gönülleri daha temiz kalır. Sizin Allah'ın Resul'ünü üzmeniz ve ondan sonra onun hanımlarını nikâhlamanız aslâ caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında çok büyük bir günahtır.
53
اِنْ تُبْدُوا شَيْـٔاً اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً
Bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de muhakkak ki Allah her şeyi bilendir.
54
لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ ف۪ٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً
Onlara (Peygamber'in hanımlarına) babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hususunda bir vebal yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah'tan korkun! Şüphesiz ki Allah her şeye şâhittir.
55
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يماً
Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm getirin ve gönülden teslim olun.
56
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُه۪يناً
Allah'ı ve Peygamber'ini incitenlere, Allah dünyada da âhirette de lânet etmiştir. Onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
57
وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟
Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz ki bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
58
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً
Resulüm! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. (Zaruri bir ihtiyaçları olup dışarı çıkmak istedikleri zaman), dış elbiselerini üzerlerine giysinler. Bu onların ahlâksız kadınlardan olmadıklarının bilinmesi ve incitilmemesi için daha elverişlidir. Allah çok bağışlayandır, merhamet edendir.
59
لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَد۪ينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ ف۪يهَٓا اِلَّا قَل۪يلاًۚۛ
Andolsun ki münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve Medine'de yalan haber yayanlar vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz. Sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler.
60
مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلاً
Hepsi de lânetlenmiş olarak, nerede ele geçirilirlerse yakalanırlar ve öldürülürler.
61
سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً
Allah'ın daha önce geçmiş olanlara uyguladığı sünneti (âdeti) budur. Sen Allah'ın sünnetinde aslâ bir değişiklik bulamazsın.
62
يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِۜ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَر۪يباً
Resulüm! İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi Allah'ın katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır. ”
63
اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِر۪ينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَع۪يراًۙ
Şüphesiz ki Allah kâfirlere lânet etmiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
64
خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۚ لَا يَجِدُونَ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۚ
Orada ebedî kalacaklardır, hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.
65
يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا
Yüzleri ateşte çevrildiği gün: “Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e itaat etseydik!” derler.
66
وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا
Ey Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, onlar da bizi yoldan saptırdılar.
67
رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَب۪يراً۟
Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver. Onları büyük bir lânete uğrat.
68
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُواۜ وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَج۪يهاً
Ey iman edenler! Musa'yı incitenler gibi olmayın. Allah onu, söylediklerinden temize çıkardı. O Allah katında değerli bir kimse idi.
69
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.
70
يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظ۪يماً
Ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Peygamber'ine itaat ederse o gerçekten büyük kurtuluşa ermiştir.
71
اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاًۙ
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korkup endişeye düştüler. Onu insan yüklendi. Çünkü insan çok zâlim ve çok câhildir.
72
لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً
(Allah bu emaneti insana vermek suretiyle) münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklerle, müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
73

Sureler

Mealler