Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ha, Mîm. Ey insan! Rabb'inden sana gelen mesaja kulak ver:
2 Bu Kitap, sonsuz kudret ve hikmet sahibi olan Allah tarafından gönderilmiştir.
3 Çünkü Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri, ancak hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda ve tarafımızdan belirlenmiş bir süre için yarattık.

Ama gel gör ki, hakikati inkâr edenler, kendilerine yapılan uyarılara aldırış etmiyorlar.
4 Ey Peygamber! Onlara de ki: "Allah'tan başka itaate çağırdığınız ve böylece Allah'a ortak koştuğunuz putlarınızı ve putlaştırdığınız liderlerinizi, sahte ilâhlarınızı bir düşünsenize: Gösterin bana, yeryüzünde ne yaratmış bunlar! Yoksa onların, göklerin yaratılıp yönetilmesinde bir ortaklıkları mı var? Eğer iddianızda haklı iseniz, bana delil olarak bu Kur'an'dan önce gönderilmiş bir kitap veya doğruluğu kesin olarak bilinen başka bir bilgi kalıntısı getirin! Hangi kitap veya ilmî araştırma, evrenin bir parçasını Allah'tan başka ilâhların yarattığını söyleyebilir?"
5 Öyleyse, Allah'ın yanı sıra, kıyamete kadar dualarına karşılık veremeyecek olan putlara ve benzeri yaratılmış kimselere yalvarıp yakaranlardan daha şaşkın, daha sapık kim olabilir? Oysa o yalvardıkları varlıklar, onların yakarışlarından habersizdirler.
6 Ama insanlar yargılanmak üzere Allah'ın huzurunda toplandıkları zaman, müşriklerin taptıkları varlıklar, kendilerine tapınanlara düşmanlık edecek ve onların kendilerine tapmalarını şiddetle reddedeceklerdir.

Hal böyleyken;
7 Hakikati ortaya koyan ayetlerimiz bu inkârcılara tüm açıklığıyla tebliğ edilince, kendilerine ulaşan gerçek hakkında, "Büyüleyici güzelliğiyle insanı etkileyen bu ayetler, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir. Yoksa okuma yazması dahi olmayan bir insanın böylesine harikulade sözler söylemesi başka türlü izah edilemez!" diyorlar.
8 Yoksa inkâr edenler, "Kur'an'ı Muhammed uydurdu!" mu diyorlar? Onlara de ki, "Eğer onu uydurmuş olsaydım, siz beni Allah'tan gelecek azaba karşı koruyamazdınız. Çünkü Allah, kendi adına yalan uyduran kimseleri kesinlikle azaba uğratacaktır. Öyleyse, neden sizin hatırınız için bütün bunları uydurup kendimi ateşe atayım? Aslında böyle bir şey yapmayacağımı siz de pekâlâ biliyor, ama bilerek iftira atıyorsunuz. Hiç şüphesiz Allah, içine daldığınız bu iftira kampanyasının elbette farkındadır ve cezasını verecektir. O hâlde, benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. Bununla birlikte, hâlâ tövbe etme fırsatınız da var. Çünkü O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
9 Ey Peygamber! Onlara de ki "Bakın, ben daha önce benzeri görülmemiş türedi bir elçi değilim. Benden önce de bu mesajı insanlığa ileten Peygamberler gelmişti. Ayrıca ben, bir melek olduğumu da söylemiyorum. Dolayısıyla, bana ve size neler yapılacağını ve ileride başımıza neler geleceğini bilemem. Ben sadece bana vahyedilen ilâhî emirlere uyarım. Çünkü ben ancak açık bir uyarıcıyım."
10 Yine onlara de ki: "Bir düşünsenize, bu Kur'an gerçekten de Allah tarafından gönderilmiş ise ve siz buna rağmen onu inkâr etmişseniz, hâliniz nice olur? Ayrıca İsrail Oğulları'ndan Abdullah bin Selâm, Kâbu'l-Ahbar, Meryem Cemile, Muhammed Esed gibi insaf ve sağduyu sahibi bir tanık da bu kitabın dile getirdiği hakikatlerin aynısını Tevrat'ta görüp şahitlik ederek Kur'an'a inandığı hâlde, siz kibirlenip ondan yüz çevirmişseniz, bu zulmün hesabını nasıl vereceksiniz? Doğrusu Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez."
11 Fakat hakikati inkâr edenler, inananlar hakkında, "Eğer bu Kur'an iyi bir şey olsaydı, bu ayak takımı insanlar ona inanmakta bizden öne geçemezlerdi!" dediler. Onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için, "Bu Kur'an'ın anlattıkları, dilden dile nakledilen eski bir efsanedir!" diyecekler.
12 Oysa Kur'an'dan önce, Musa'nın kitabı Tevrat da son Peygamberi müjdeleyen bir öncü ve rahmet kaynağı olarak gönderilmişti. İşte bu da, Tevrat, Zebur ve İncil'i —sonradan değiştirilen kısımlarını düzelterek— onaylayan ve zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları sonsuz nimetlerle müjdelemek üzere Arapça olarak gönderilmiş bir kitaptır.
13 "Rabb'imiz Allah'tır!" diyen ve bu inanca uygun dosdoğru bir hayat yaşayan kimselere Hesap Günü korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
14 İşte onlar cennet halkıdır ve yaptıkları iyiliklerin mükâfatı olarak, sonsuza dek orada kalacaklardır.
15 Biz insanoğluna, ana babasına güzelce itaat etmesini ve onlara her zaman iyi davranmasını emrettik. Fakat annenin yeri bambaşkadır. Çünkü annesi onu dokuz ay boyunca nice zahmetlerle karnında taşır ve nice zahmetlerle dünyaya getirir. Öyle ki, çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi tam otuz ay sürer.

Nihayet çocuk olgunluk çağına erişip kırk yaşına varınca, "Ey Rabb'im!" diye yalvarır, "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere gereğince şükretmeyi ve hoşnut olacağın güzel ve yararlı davranışlar yapmayı bana nasip eyle. Bana da hayırlı bir nesil bağışla. İşte ben, günahlarımdan tövbe edip Sana yöneldim ve hiç kuşkusuz ben, yalnızca Sana boyun eğenlerdenim."
16 İşte onlar, yaptıkları iyiliklerin en güzellerini kabul edip günahlarını bağışlayacağımız ve kendilerine verilmiş olan gerçek vaade göre cennet halkı arasına katacağımız kimselerdir.
17 Fakat öyle bir kimse de vardır ki, kendisini ne zaman ilâhî azap ile uyarsalar, anne babası, "Öf be! Yetti artık!" diye çıkışır, "Benden önce nice nesiller ölüp gitmişken ve hiçbirinin mezarından kalkıp canlandığı görülmemişken, siz kalkmış bana yeniden diriltileceğimi mi söylüyorsunuz?" Onlar ise, bu hayırsız evlada karşı Allah'ın yardımına sığınarak, "Kendine yazık etme evladım!" derler, "Ne olur âhiret gününe inan, çünkü Allah'ın sözü gerçektir!" Buna karşılık o, "Hayır, bu söylediğiniz eskilerin masallarından başka bir şey değildir!" diye cevap verir.
18 Böyleleri, kendilerinden önce gelip geçmiş isyankâr cin ve insan toplumlarıyla beraber azabı hak etmiş olan kimselerdir. Gerçekten onlar, o Gün büyük bir hüsrana uğrayacaklardır.
19 İster mümin ister kâfir olsun, insanlardan her birinin yaptığı davranışlara göre Allah katında ayrı bir derecesi vardır ve bu derecelendirmeye göre Allah, Hesap Gününde herkese yaptıklarının karşılığını tam olarak verecek ve hiç kimseye zerre kadar haksızlık edilmeyecektir.
20 Allah'ın ayetlerini inkâr edenler ateşin karşısına çıkarıldıkları Gün, Allah onlara "Ey zalimler!" diyecek "Size vermiş olduğum bütün güzelliklerinizi dünya hayatında hoyratça harcayıp tükettiniz ve size bu nimetleri vereni hiç hesaba katmadan onlarla sefa sürdünüz. Böylece, âhirete elleriniz bomboş bir hâlde geldiniz! O hâlde, yeryüzünde hak hukuk tanımayıp küstahça büyüklük tasladığınız ve bile bile doğru yoldan çıktığınız için, bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız."

İşte, zalimlerin akıbetini gösteren çarpıcı bir örnek:
21 Ey Peygamber! Ad kavminin kardeşleri gibi yakından tanıdıkları Hud Peygamberin örnek mücadelesini hatırla: Hani o, kendisinden önce ve sonra nice uyarıcıların gelip geçtiği Ahkâf denilen bölgede halkını şöyle uyarmıştı: "Ey halkım! Allah'tan başkasına kulluk ve itaat etmeyin! Doğrusu ben sizin için, büyük bir günün azabından korkuyorum!"
22 Buna karşılık onlar, "Sen bizi öteden beri taptığımız tanrılarımızdan vazgeçirmek için mi yanımıza geldin? Eğer sözünün eriysen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyleri gerçekleştir de görelim!" dediler.
23 Hud, "Her konuda olduğu gibi, ne zaman azaba uğrayacağınız konusunda da nihaî bilgi sadece Allah'ın katındadır. Ben yalnızca tebliğ etmekle yükümlü olduğum mesajı size iletiyorum. Fakat görüyorum ki, siz lâf anlamayan cahil bir toplumsunuz." dedi.
24 Nihayet, o azabın kara bir bulut şeklinde vadilerine doğru yaklaştığını görünce, onu yağmur bulutu zannederek sevinç içinde, "İşte bize bereketli yağmur yağdıracak bir bulut!" diye bağrıştılar. Fakat azap melekleri "Hayır!" dediler, "Bu, küstahça meydan okuyarak bir an önce gelmesini istediğiniz azabın ta kendisidir. İçinde elem verici azabın bulunduğu bir fırtınadır."
25 O korkunç kum fırtınası, Rabb'inin emriyle oradaki her şeyi yerle bir etti. Böylece orada, o zalimlerin kumlar altında kalan harabe olmuş evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte Biz, suçlu bir toplumu böyle cezalandırırız.
26 Oysa Biz onlara, size vermediğimiz güç, servet ve imkânı vermiştik. Ayrıca onları, her insana armağan ettiğimiz işitme, görme ve düşünme yeteneği de bahşetmiştik. Ne var ki, Allah'ın ayetlerini göz göre göre inkâr ettikleri için, ne işitme ve görme duyuları, ne de düşünme yetenekleri onlara bir fayda sağlamadı. Böylece, alay edip durdukları o azap kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.
27 Ey insanlar! Doğrusu Biz, çevrenizdeki daha nice şehirleri böyle helâk ettik ve her birini helâk etmeden önce, belki doğru yola dönerler diye ayetlerimizi tekrar tekrar ve açıkça bildirdik.
28 Şimdi düşünün: Onların güya Tanrıya yakınlaşmak amacıyla Allah'ın yanı sıra kulluk ettikleri o sahte ilâhlar, ilâhî azap gelip çatınca onlara yardım edebildiler mi? Hayır; tam tersine, onları öylece yüz üstü bırakıverdiler. Çünkü bu şirk mantığına dayalı din anlayışı, onların yalan ve iftiralarından başka bir şey değildi.
29 Ey Muhammed! Hani cinlerden bir grubu, gece vakti okuduğun Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onlar senin bulunduğun yere geldiklerinde, birbirlerine "Susun!" deyip senin okuduğun ayetleri sonuna kadar dinlemişlerdi. Okuma sona erince de, kendi toplumlarına birer uyarıcı olarak dönmüşlerdi.
30 Onlara, "Ey halkımız!" demişlerdi, "Biz, Musa'ya verilen Tevrat'tan sonra gönderilen ve kendisinden önceki vahiyleri doğrulayan muhteşem bir kitap dinledik. Bu kitap, gerçekten de hakikate ve dosdoğru yola iletmektedir."
31 "Ey halkımız! Bizleri Allah yoluna çağıran bu mesaja kulak verin ve derhal ona iman edin ki, O da sizin günahlarınızı bağışlasın ve Hesap Günü sizi can yakıcı azaptan korusun."
32 "Unutmayın, Allah'ın çağrısına uymayanlar, yeryüzünde Allah'ın hükmünden kaçamayacaklardır ve Hesap Günü hiç kimse onları Allah'ın karşı koruyamayacaktır. Her kim Kur'an'da yüz çevirirse, işte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler."
33 Peki onlar, gökleri ve yeri yoktan var eden ve onları yaratmada hiçbir güçlük çekmeyen Allah'ın, ölüleri yeniden diriltmeye kadir olduğunu düşünemiyorlar mı? Evet, elbette O, her şeye gücü yetendir.
34 Bu gerçeği inkâr edenler Hesap Günü ateşin karşısına çıkarıldıklarında, onlara, "Nasıl, bu azap gerçek miymiş?" diye sorulacak. Onlar da, "Evet, Rabb'imize yemin olsun ki, gerçeğin ta kendisiymiş!" diyecekler. Bunun üzerine Allah, "O hâlde, hakikati inkâr etmenizin karşılığı olarak, hak ettiğiniz azabı tadın bakalım!" diyecek.
35 Öyleyse, ey şanlı Elçi! İnsanlığı Kur'an ile uyarmaya devam et ve bu yolda karşına çıkabilecek sıkıntılara kahramanca göğüs ger! Sarsılmaz bir inanç ve kararlılıkla yollarına devam eden önceki Elçilerin sabrettiği gibi, sen de zalimlerin baskı ve eziyetlerine sabret. Onların cezalandırılmaları için acele etme. Çünkü onlar, kendilerine söz verilen ölüm ötesi hayatın gerçekleştiğini gördüklerinde, sanki dünyada gündüzün bir anı kadar kalmış gibi olacaklar. Hiç yok olmayacak gibi tutkuyla sarıldıkları ve âhireti kaybetme pahasına uğrunda mücadele ettikleri dünya hayatı, birkaç dakikalık rüya gibi gelip geçmiş olacak.

O hâlde, dinleyin ey insanlar! Bu çağrı, tüm insanlara ve cinlere yöneltilen ve zalimleri ilâhî azapla uyaran bir bildiridir. Ve uyarıyı dikkate almayan, mutlaka cezasını çekecektir.

Öyle ya, yoldan çıkmış bir toplumdan başkası helâk edilir mi?
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓ 1
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ 2
مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ 3
قُلْ اَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۜ ا۪يتُون۪ي بِكِتَابٍ مِنْ قَبْلِ هٰذَٓا اَوْ اَثَارَةٍ مِنْ عِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 4
وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَج۪يبُ لَـهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ 5
وَاِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ اَعْدَٓاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِر۪ينَ 6
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْۙ هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌۜ 7
اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ ل۪ي مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَا تُف۪يضُونَ ف۪يهِۜ كَفٰى بِه۪ شَه۪يداً بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۜ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ 8
قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعاً مِنَ الرُّسُلِ وَمَٓا اَدْر۪ي مَا يُفْعَلُ ب۪ي وَلَا بِكُمْۜ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ 9
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَكَفَرْتُمْ بِه۪ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَلٰى مِثْلِه۪ فَاٰمَنَ وَاسْتَكْـبَرْتُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟ 10
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْراً مَا سَبَقُونَٓا اِلَيْهِۜ وَاِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِه۪ فَسَيَقُولُونَ هٰذَٓا اِفْكٌ قَد۪يمٌ 11
وَمِنْ قَبْلِه۪ كِتَابُ مُوسٰٓى اِمَاماً وَرَحْمَةًۜ وَهٰذَا كِتَابٌ مُصَدِّقٌ لِسَاناً عَرَبِياًّ لِيُنْذِرَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ وَبُشْرٰى لِلْمُحْسِن۪ينَ 12
اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ 13
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 14
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَاناًۜ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاًۜ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْراًۜ حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۙ قَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ 15
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّـَٔاتِهِمْ ف۪ٓي اَصْحَابِ الْجَنَّةِۜ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ 16
وَالَّذ۪ي قَالَ لِوَالِدَيْهِ اُفٍّ لَكُمَٓا اَتَعِدَانِن۪ٓي اَنْ اُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْل۪ي وَهُمَا يَسْتَغ۪يثَانِ اللّٰهَ وَيْلَكَ اٰمِنْۗ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَيَقُولُ مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ 17
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۜ اِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِر۪ينَ 18
وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۚ وَلِيُوَفِّيَهُمْ اَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ 19
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ ف۪ي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَاۚ فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَفْسُقُونَ۟ 20
وَاذْكُرْ اَخَا عَادٍۜ اِذْ اَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْاَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ٓ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ 21
قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ اٰلِهَتِنَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ 22
قَالَ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۘ وَاُبَلِّغُكُمْ مَٓا اُرْسِلْتُ بِه۪ وَلٰكِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ قَوْماً تَجْـهَلُونَ 23
فَلَمَّا رَاَوْهُ عَارِضاً مُسْتَقْبِلَ اَوْدِيَتِهِمْۙ قَالُوا هٰذَا عَارِضٌ مُمْطِرُنَاۜ بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُمْ بِه۪ۜ ر۪يحٌ ف۪يهَا عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ 24
تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِاَمْرِ رَبِّهَا فَاَصْبَحُوا لَا يُرٰٓى اِلَّا مَسَاكِنُهُمْۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِم۪ينَ 25
وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ ف۪يمَٓا اِنْ مَكَّنَّاكُمْ ف۪يهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعاً وَاَبْصَاراً وَاَفْـِٔدَةًۘ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَٓا اَبْصَارُهُمْ وَلَٓا اَفْـِٔدَتُهُمْ مِنْ شَيْءٍ اِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ 26
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُمْ مِنَ الْقُرٰى وَصَرَّفْنَا الْاٰيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ 27
فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ قُرْبَاناً اٰلِهَةًۜ بَلْ ضَلُّوا عَنْهُمْۚ وَذٰلِكَ اِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ 28
وَاِذْ صَرَفْنَٓا اِلَيْكَ نَفَراً مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِر۪ينَ 29
قَالُوا يَا قَوْمَنَٓا اِنَّا سَمِعْنَا كِتَاباً اُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسٰى مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْد۪ٓي اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَر۪يقٍ مُسْتَق۪يمٍ 30
يَا قَوْمَنَٓا اَج۪يبُوا دَاعِيَ اللّٰهِ وَاٰمِنُوا بِه۪ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ 31
وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللّٰهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْاَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءُۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ 32
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰىۜ بَلٰٓى اِنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 33
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّۜ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَاۜ قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ 34
فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ اُو۬لُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْۜ كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَۙ لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍۜ بَلَاغٌۚ فَهَلْ يُهْلَكُ اِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ 35
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓ
Ha, Mîm. Ey insan! Rabb'inden sana gelen mesaja kulak ver:
1
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ
Bu Kitap, sonsuz kudret ve hikmet sahibi olan Allah tarafından gönderilmiştir.
2
مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ
Çünkü Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri, ancak hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda ve tarafımızdan belirlenmiş bir süre için yarattık.

Ama gel gör ki, hakikati inkâr edenler, kendilerine yapılan uyarılara aldırış etmiyorlar.
3
قُلْ اَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۜ ا۪يتُون۪ي بِكِتَابٍ مِنْ قَبْلِ هٰذَٓا اَوْ اَثَارَةٍ مِنْ عِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Ey Peygamber! Onlara de ki: "Allah'tan başka itaate çağırdığınız ve böylece Allah'a ortak koştuğunuz putlarınızı ve putlaştırdığınız liderlerinizi, sahte ilâhlarınızı bir düşünsenize: Gösterin bana, yeryüzünde ne yaratmış bunlar! Yoksa onların, göklerin yaratılıp yönetilmesinde bir ortaklıkları mı var? Eğer iddianızda haklı iseniz, bana delil olarak bu Kur'an'dan önce gönderilmiş bir kitap veya doğruluğu kesin olarak bilinen başka bir bilgi kalıntısı getirin! Hangi kitap veya ilmî araştırma, evrenin bir parçasını Allah'tan başka ilâhların yarattığını söyleyebilir?"
4
وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَج۪يبُ لَـهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ
Öyleyse, Allah'ın yanı sıra, kıyamete kadar dualarına karşılık veremeyecek olan putlara ve benzeri yaratılmış kimselere yalvarıp yakaranlardan daha şaşkın, daha sapık kim olabilir? Oysa o yalvardıkları varlıklar, onların yakarışlarından habersizdirler.
5
وَاِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ اَعْدَٓاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِر۪ينَ
Ama insanlar yargılanmak üzere Allah'ın huzurunda toplandıkları zaman, müşriklerin taptıkları varlıklar, kendilerine tapınanlara düşmanlık edecek ve onların kendilerine tapmalarını şiddetle reddedeceklerdir.

Hal böyleyken;
6
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْۙ هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌۜ
Hakikati ortaya koyan ayetlerimiz bu inkârcılara tüm açıklığıyla tebliğ edilince, kendilerine ulaşan gerçek hakkında, "Büyüleyici güzelliğiyle insanı etkileyen bu ayetler, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir. Yoksa okuma yazması dahi olmayan bir insanın böylesine harikulade sözler söylemesi başka türlü izah edilemez!" diyorlar.
7
اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ ل۪ي مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَا تُف۪يضُونَ ف۪يهِۜ كَفٰى بِه۪ شَه۪يداً بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۜ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ
Yoksa inkâr edenler, "Kur'an'ı Muhammed uydurdu!" mu diyorlar? Onlara de ki, "Eğer onu uydurmuş olsaydım, siz beni Allah'tan gelecek azaba karşı koruyamazdınız. Çünkü Allah, kendi adına yalan uyduran kimseleri kesinlikle azaba uğratacaktır. Öyleyse, neden sizin hatırınız için bütün bunları uydurup kendimi ateşe atayım? Aslında böyle bir şey yapmayacağımı siz de pekâlâ biliyor, ama bilerek iftira atıyorsunuz. Hiç şüphesiz Allah, içine daldığınız bu iftira kampanyasının elbette farkındadır ve cezasını verecektir. O hâlde, benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. Bununla birlikte, hâlâ tövbe etme fırsatınız da var. Çünkü O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
8
قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعاً مِنَ الرُّسُلِ وَمَٓا اَدْر۪ي مَا يُفْعَلُ ب۪ي وَلَا بِكُمْۜ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ
Ey Peygamber! Onlara de ki "Bakın, ben daha önce benzeri görülmemiş türedi bir elçi değilim. Benden önce de bu mesajı insanlığa ileten Peygamberler gelmişti. Ayrıca ben, bir melek olduğumu da söylemiyorum. Dolayısıyla, bana ve size neler yapılacağını ve ileride başımıza neler geleceğini bilemem. Ben sadece bana vahyedilen ilâhî emirlere uyarım. Çünkü ben ancak açık bir uyarıcıyım."
9
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَكَفَرْتُمْ بِه۪ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَلٰى مِثْلِه۪ فَاٰمَنَ وَاسْتَكْـبَرْتُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟
Yine onlara de ki: "Bir düşünsenize, bu Kur'an gerçekten de Allah tarafından gönderilmiş ise ve siz buna rağmen onu inkâr etmişseniz, hâliniz nice olur? Ayrıca İsrail Oğulları'ndan Abdullah bin Selâm, Kâbu'l-Ahbar, Meryem Cemile, Muhammed Esed gibi insaf ve sağduyu sahibi bir tanık da bu kitabın dile getirdiği hakikatlerin aynısını Tevrat'ta görüp şahitlik ederek Kur'an'a inandığı hâlde, siz kibirlenip ondan yüz çevirmişseniz, bu zulmün hesabını nasıl vereceksiniz? Doğrusu Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez."
10
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْراً مَا سَبَقُونَٓا اِلَيْهِۜ وَاِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِه۪ فَسَيَقُولُونَ هٰذَٓا اِفْكٌ قَد۪يمٌ
Fakat hakikati inkâr edenler, inananlar hakkında, "Eğer bu Kur'an iyi bir şey olsaydı, bu ayak takımı insanlar ona inanmakta bizden öne geçemezlerdi!" dediler. Onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için, "Bu Kur'an'ın anlattıkları, dilden dile nakledilen eski bir efsanedir!" diyecekler.
11
وَمِنْ قَبْلِه۪ كِتَابُ مُوسٰٓى اِمَاماً وَرَحْمَةًۜ وَهٰذَا كِتَابٌ مُصَدِّقٌ لِسَاناً عَرَبِياًّ لِيُنْذِرَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ وَبُشْرٰى لِلْمُحْسِن۪ينَ
Oysa Kur'an'dan önce, Musa'nın kitabı Tevrat da son Peygamberi müjdeleyen bir öncü ve rahmet kaynağı olarak gönderilmişti. İşte bu da, Tevrat, Zebur ve İncil'i —sonradan değiştirilen kısımlarını düzelterek— onaylayan ve zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları sonsuz nimetlerle müjdelemek üzere Arapça olarak gönderilmiş bir kitaptır.
12
اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ
"Rabb'imiz Allah'tır!" diyen ve bu inanca uygun dosdoğru bir hayat yaşayan kimselere Hesap Günü korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
13
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
İşte onlar cennet halkıdır ve yaptıkları iyiliklerin mükâfatı olarak, sonsuza dek orada kalacaklardır.
14
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَاناًۜ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاًۜ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْراًۜ حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۙ قَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
Biz insanoğluna, ana babasına güzelce itaat etmesini ve onlara her zaman iyi davranmasını emrettik. Fakat annenin yeri bambaşkadır. Çünkü annesi onu dokuz ay boyunca nice zahmetlerle karnında taşır ve nice zahmetlerle dünyaya getirir. Öyle ki, çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi tam otuz ay sürer.

Nihayet çocuk olgunluk çağına erişip kırk yaşına varınca, "Ey Rabb'im!" diye yalvarır, "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere gereğince şükretmeyi ve hoşnut olacağın güzel ve yararlı davranışlar yapmayı bana nasip eyle. Bana da hayırlı bir nesil bağışla. İşte ben, günahlarımdan tövbe edip Sana yöneldim ve hiç kuşkusuz ben, yalnızca Sana boyun eğenlerdenim."
15
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّـَٔاتِهِمْ ف۪ٓي اَصْحَابِ الْجَنَّةِۜ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ
İşte onlar, yaptıkları iyiliklerin en güzellerini kabul edip günahlarını bağışlayacağımız ve kendilerine verilmiş olan gerçek vaade göre cennet halkı arasına katacağımız kimselerdir.
16
وَالَّذ۪ي قَالَ لِوَالِدَيْهِ اُفٍّ لَكُمَٓا اَتَعِدَانِن۪ٓي اَنْ اُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْل۪ي وَهُمَا يَسْتَغ۪يثَانِ اللّٰهَ وَيْلَكَ اٰمِنْۗ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَيَقُولُ مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ
Fakat öyle bir kimse de vardır ki, kendisini ne zaman ilâhî azap ile uyarsalar, anne babası, "Öf be! Yetti artık!" diye çıkışır, "Benden önce nice nesiller ölüp gitmişken ve hiçbirinin mezarından kalkıp canlandığı görülmemişken, siz kalkmış bana yeniden diriltileceğimi mi söylüyorsunuz?" Onlar ise, bu hayırsız evlada karşı Allah'ın yardımına sığınarak, "Kendine yazık etme evladım!" derler, "Ne olur âhiret gününe inan, çünkü Allah'ın sözü gerçektir!" Buna karşılık o, "Hayır, bu söylediğiniz eskilerin masallarından başka bir şey değildir!" diye cevap verir.
17
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۜ اِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِر۪ينَ
Böyleleri, kendilerinden önce gelip geçmiş isyankâr cin ve insan toplumlarıyla beraber azabı hak etmiş olan kimselerdir. Gerçekten onlar, o Gün büyük bir hüsrana uğrayacaklardır.
18
وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۚ وَلِيُوَفِّيَهُمْ اَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
İster mümin ister kâfir olsun, insanlardan her birinin yaptığı davranışlara göre Allah katında ayrı bir derecesi vardır ve bu derecelendirmeye göre Allah, Hesap Gününde herkese yaptıklarının karşılığını tam olarak verecek ve hiç kimseye zerre kadar haksızlık edilmeyecektir.
19
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ ف۪ي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَاۚ فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَفْسُقُونَ۟
Allah'ın ayetlerini inkâr edenler ateşin karşısına çıkarıldıkları Gün, Allah onlara "Ey zalimler!" diyecek "Size vermiş olduğum bütün güzelliklerinizi dünya hayatında hoyratça harcayıp tükettiniz ve size bu nimetleri vereni hiç hesaba katmadan onlarla sefa sürdünüz. Böylece, âhirete elleriniz bomboş bir hâlde geldiniz! O hâlde, yeryüzünde hak hukuk tanımayıp küstahça büyüklük tasladığınız ve bile bile doğru yoldan çıktığınız için, bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız."

İşte, zalimlerin akıbetini gösteren çarpıcı bir örnek:
20
وَاذْكُرْ اَخَا عَادٍۜ اِذْ اَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْاَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ٓ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ
Ey Peygamber! Ad kavminin kardeşleri gibi yakından tanıdıkları Hud Peygamberin örnek mücadelesini hatırla: Hani o, kendisinden önce ve sonra nice uyarıcıların gelip geçtiği Ahkâf denilen bölgede halkını şöyle uyarmıştı: "Ey halkım! Allah'tan başkasına kulluk ve itaat etmeyin! Doğrusu ben sizin için, büyük bir günün azabından korkuyorum!"
21
قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ اٰلِهَتِنَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ
Buna karşılık onlar, "Sen bizi öteden beri taptığımız tanrılarımızdan vazgeçirmek için mi yanımıza geldin? Eğer sözünün eriysen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyleri gerçekleştir de görelim!" dediler.
22
قَالَ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۘ وَاُبَلِّغُكُمْ مَٓا اُرْسِلْتُ بِه۪ وَلٰكِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ قَوْماً تَجْـهَلُونَ
Hud, "Her konuda olduğu gibi, ne zaman azaba uğrayacağınız konusunda da nihaî bilgi sadece Allah'ın katındadır. Ben yalnızca tebliğ etmekle yükümlü olduğum mesajı size iletiyorum. Fakat görüyorum ki, siz lâf anlamayan cahil bir toplumsunuz." dedi.
23
فَلَمَّا رَاَوْهُ عَارِضاً مُسْتَقْبِلَ اَوْدِيَتِهِمْۙ قَالُوا هٰذَا عَارِضٌ مُمْطِرُنَاۜ بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُمْ بِه۪ۜ ر۪يحٌ ف۪يهَا عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ
Nihayet, o azabın kara bir bulut şeklinde vadilerine doğru yaklaştığını görünce, onu yağmur bulutu zannederek sevinç içinde, "İşte bize bereketli yağmur yağdıracak bir bulut!" diye bağrıştılar. Fakat azap melekleri "Hayır!" dediler, "Bu, küstahça meydan okuyarak bir an önce gelmesini istediğiniz azabın ta kendisidir. İçinde elem verici azabın bulunduğu bir fırtınadır."
24
تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِاَمْرِ رَبِّهَا فَاَصْبَحُوا لَا يُرٰٓى اِلَّا مَسَاكِنُهُمْۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِم۪ينَ
O korkunç kum fırtınası, Rabb'inin emriyle oradaki her şeyi yerle bir etti. Böylece orada, o zalimlerin kumlar altında kalan harabe olmuş evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte Biz, suçlu bir toplumu böyle cezalandırırız.
25
وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ ف۪يمَٓا اِنْ مَكَّنَّاكُمْ ف۪يهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعاً وَاَبْصَاراً وَاَفْـِٔدَةًۘ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَٓا اَبْصَارُهُمْ وَلَٓا اَفْـِٔدَتُهُمْ مِنْ شَيْءٍ اِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟
Oysa Biz onlara, size vermediğimiz güç, servet ve imkânı vermiştik. Ayrıca onları, her insana armağan ettiğimiz işitme, görme ve düşünme yeteneği de bahşetmiştik. Ne var ki, Allah'ın ayetlerini göz göre göre inkâr ettikleri için, ne işitme ve görme duyuları, ne de düşünme yetenekleri onlara bir fayda sağlamadı. Böylece, alay edip durdukları o azap kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.
26
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُمْ مِنَ الْقُرٰى وَصَرَّفْنَا الْاٰيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Ey insanlar! Doğrusu Biz, çevrenizdeki daha nice şehirleri böyle helâk ettik ve her birini helâk etmeden önce, belki doğru yola dönerler diye ayetlerimizi tekrar tekrar ve açıkça bildirdik.
27
فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ قُرْبَاناً اٰلِهَةًۜ بَلْ ضَلُّوا عَنْهُمْۚ وَذٰلِكَ اِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
Şimdi düşünün: Onların güya Tanrıya yakınlaşmak amacıyla Allah'ın yanı sıra kulluk ettikleri o sahte ilâhlar, ilâhî azap gelip çatınca onlara yardım edebildiler mi? Hayır; tam tersine, onları öylece yüz üstü bırakıverdiler. Çünkü bu şirk mantığına dayalı din anlayışı, onların yalan ve iftiralarından başka bir şey değildi.
28
وَاِذْ صَرَفْنَٓا اِلَيْكَ نَفَراً مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِر۪ينَ
Ey Muhammed! Hani cinlerden bir grubu, gece vakti okuduğun Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onlar senin bulunduğun yere geldiklerinde, birbirlerine "Susun!" deyip senin okuduğun ayetleri sonuna kadar dinlemişlerdi. Okuma sona erince de, kendi toplumlarına birer uyarıcı olarak dönmüşlerdi.
29
قَالُوا يَا قَوْمَنَٓا اِنَّا سَمِعْنَا كِتَاباً اُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسٰى مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْد۪ٓي اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَر۪يقٍ مُسْتَق۪يمٍ
Onlara, "Ey halkımız!" demişlerdi, "Biz, Musa'ya verilen Tevrat'tan sonra gönderilen ve kendisinden önceki vahiyleri doğrulayan muhteşem bir kitap dinledik. Bu kitap, gerçekten de hakikate ve dosdoğru yola iletmektedir."
30
يَا قَوْمَنَٓا اَج۪يبُوا دَاعِيَ اللّٰهِ وَاٰمِنُوا بِه۪ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ
"Ey halkımız! Bizleri Allah yoluna çağıran bu mesaja kulak verin ve derhal ona iman edin ki, O da sizin günahlarınızı bağışlasın ve Hesap Günü sizi can yakıcı azaptan korusun."
31
وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللّٰهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْاَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءُۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
"Unutmayın, Allah'ın çağrısına uymayanlar, yeryüzünde Allah'ın hükmünden kaçamayacaklardır ve Hesap Günü hiç kimse onları Allah'ın karşı koruyamayacaktır. Her kim Kur'an'da yüz çevirirse, işte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler."
32
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰىۜ بَلٰٓى اِنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Peki onlar, gökleri ve yeri yoktan var eden ve onları yaratmada hiçbir güçlük çekmeyen Allah'ın, ölüleri yeniden diriltmeye kadir olduğunu düşünemiyorlar mı? Evet, elbette O, her şeye gücü yetendir.
33
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّۜ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَاۜ قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
Bu gerçeği inkâr edenler Hesap Günü ateşin karşısına çıkarıldıklarında, onlara, "Nasıl, bu azap gerçek miymiş?" diye sorulacak. Onlar da, "Evet, Rabb'imize yemin olsun ki, gerçeğin ta kendisiymiş!" diyecekler. Bunun üzerine Allah, "O hâlde, hakikati inkâr etmenizin karşılığı olarak, hak ettiğiniz azabı tadın bakalım!" diyecek.
34
فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ اُو۬لُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْۜ كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَۙ لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍۜ بَلَاغٌۚ فَهَلْ يُهْلَكُ اِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ
Öyleyse, ey şanlı Elçi! İnsanlığı Kur'an ile uyarmaya devam et ve bu yolda karşına çıkabilecek sıkıntılara kahramanca göğüs ger! Sarsılmaz bir inanç ve kararlılıkla yollarına devam eden önceki Elçilerin sabrettiği gibi, sen de zalimlerin baskı ve eziyetlerine sabret. Onların cezalandırılmaları için acele etme. Çünkü onlar, kendilerine söz verilen ölüm ötesi hayatın gerçekleştiğini gördüklerinde, sanki dünyada gündüzün bir anı kadar kalmış gibi olacaklar. Hiç yok olmayacak gibi tutkuyla sarıldıkları ve âhireti kaybetme pahasına uğrunda mücadele ettikleri dünya hayatı, birkaç dakikalık rüya gibi gelip geçmiş olacak.

O hâlde, dinleyin ey insanlar! Bu çağrı, tüm insanlara ve cinlere yöneltilen ve zalimleri ilâhî azapla uyaran bir bildiridir. Ve uyarıyı dikkate almayan, mutlaka cezasını çekecektir.

Öyle ya, yoldan çıkmış bir toplumdan başkası helâk edilir mi?
35

Sureler

Mealler