Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 O, suratını astı ve uzaklaştı,
2 çünkü kör bir adam o'na yaklaşmıştı!
3 Nereden bilebilirsin (ey Muhammed,) belki de o arınacaktı,
4 yahut (hakikat) hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti.
5 Ama kendini her şeye yeterli görene gelince,
6 sen bütün ilgiyi ona gösterdin,
7 halbuki onun arınmaktan geri kalmasının sorumlusu sen değilsin;
8 ama sana büyük bir istekle geleni
9 ve (Allah) korkusu ile (yaklaşanı)
10 sen görmezden geldin!
11 Elbette, bu (mesaj)lar yalnızca birer hatırlatma ve öğütten ibarettir:
12 kim istekliyse O'nu hatırlayıp öğüt alabilir
13 (O'nun) kutsal ve soylu vahiyleri (ışığında),
14 yüce ve arı duru,
15 elçilerin elleriyle (yayılıp duyurulan),
16 seçkin ve erdem sahibi (elçilerin).
17 (Ama çoğu zaman) insan kendini mahveder; hakikati ne kadar inatla inkar eder o!
18 (İnsan hiç düşünür mü) hangi özden yaratır (Allah) onu?
19 Bir sperm damlasından yaratır ve sonra onun tabiatını oluşturur;
20 sonra hayatı onun için kolaylaştırır;
21 ve sonunda onu öldürür ve kabre koyar;
22 ve sonra, dilediğinde onu tekrar diriltir.
23 Hayır, (insan) Allah'ın kendisine buyurduklarını henüz yerine getirmiş değildir!
24 Öyleyse insan, yiyeceklerin(in kaynağın)a bir baksın:
25 (nasıl) suyu bolca indirmekteyiz;
26 ve sonra toprağı (daha da büyüterek) parça parça yarmaktayız,
27 bu sayede ondan tahıllar yetiştirmekteyiz,
28 ve üzüm bağları ve yenebilir otlar,
29 zeytin ağaçları ve hurmalıklar,
30 ve ağaçlarla dolu bahçeler,
31 meyveler ve otlar,
32 sizin için ve hayvanlarınızın beslenmesi için.
33 Ve böylece, (yeniden dirilmenin) o kulakları sağır eden çağrısı duyulduğunda,
34 herkesin kardeşinden kaç(mak iste)diği Gün,
35 annesinden ve babasından,
36 eşinden ve çocuklarından:
37 o Gün her birinin durumu kendisi için yeterli bir endişe kaynağı olacak.
38 Bazı yüzler o Gün mutlulukla parıldayacak,
39 güleç ve müjdelere sevinen.
40 Bazı yüzler de o Gün toz toprakla kapanacak,
41 her yanı kuşatan bir karanlıkla:
42 işte bunlar, hakikati inkar eden ve yoldan sapan kimselerdir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ 1
اَنْ جَٓاءَهُ الْاَعْمٰىۜ 2
وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰىۙ 3
اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرٰىۜ 4
اَمَّا مَنِ اسْتَغْنٰىۙ 5
فَاَنْتَ لَهُ تَصَدّٰىۜ 6
وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىۜ 7
وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ 8
وَهُوَ يَخْشٰىۙ 9
فَاَنْتَ عَنْهُ تَلَهّٰىۚ 10
كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ 11
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۢ 12
ف۪ي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ 13
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ 14
بِاَيْد۪ي سَفَرَةٍۙ 15
كِرَامٍ بَرَرَةٍۜ 16
قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُۜ 17
مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُۜ 18
مِنْ نُطْفَةٍۜ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ 19
ثُمَّ السَّب۪يلَ يَسَّرَهُۙ 20
ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ 21
ثُمَّ اِذَا شَٓاءَ اَنْشَرَهُۜ 22
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَٓا اَمَرَهُۜ 23
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ 24
اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ 25
ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ 26
فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَباًّۙ 27
وَعِنَباً وَقَضْباًۙ 28
وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ 29
وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ 30
وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ 31
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ 32
فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ 33
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ 34
وَاُمِّه۪ وَاَب۪يهِۙ 35
وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ 36
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ 37
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌۙ 38
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌۚ 39
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌۙ 40
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌۜ 41
اُو۬لٰٓئِكَ هُـمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ 42
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ
O, suratını astı ve uzaklaştı,
1
اَنْ جَٓاءَهُ الْاَعْمٰىۜ
çünkü kör bir adam o'na yaklaşmıştı!
2
وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰىۙ
Nereden bilebilirsin (ey Muhammed,) belki de o arınacaktı,
3
اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرٰىۜ
yahut (hakikat) hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti.
4
اَمَّا مَنِ اسْتَغْنٰىۙ
Ama kendini her şeye yeterli görene gelince,
5
فَاَنْتَ لَهُ تَصَدّٰىۜ
sen bütün ilgiyi ona gösterdin,
6
وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىۜ
halbuki onun arınmaktan geri kalmasının sorumlusu sen değilsin;
7
وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ
ama sana büyük bir istekle geleni
8
وَهُوَ يَخْشٰىۙ
ve (Allah) korkusu ile (yaklaşanı)
9
فَاَنْتَ عَنْهُ تَلَهّٰىۚ
sen görmezden geldin!
10
كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ
Elbette, bu (mesaj)lar yalnızca birer hatırlatma ve öğütten ibarettir:
11
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۢ
kim istekliyse O'nu hatırlayıp öğüt alabilir
12
ف۪ي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ
(O'nun) kutsal ve soylu vahiyleri (ışığında),
13
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ
yüce ve arı duru,
14
بِاَيْد۪ي سَفَرَةٍۙ
elçilerin elleriyle (yayılıp duyurulan),
15
كِرَامٍ بَرَرَةٍۜ
seçkin ve erdem sahibi (elçilerin).
16
قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُۜ
(Ama çoğu zaman) insan kendini mahveder; hakikati ne kadar inatla inkar eder o!
17
مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُۜ
(İnsan hiç düşünür mü) hangi özden yaratır (Allah) onu?
18
مِنْ نُطْفَةٍۜ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ
Bir sperm damlasından yaratır ve sonra onun tabiatını oluşturur;
19
ثُمَّ السَّب۪يلَ يَسَّرَهُۙ
sonra hayatı onun için kolaylaştırır;
20
ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ
ve sonunda onu öldürür ve kabre koyar;
21
ثُمَّ اِذَا شَٓاءَ اَنْشَرَهُۜ
ve sonra, dilediğinde onu tekrar diriltir.
22
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَٓا اَمَرَهُۜ
Hayır, (insan) Allah'ın kendisine buyurduklarını henüz yerine getirmiş değildir!
23
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ
Öyleyse insan, yiyeceklerin(in kaynağın)a bir baksın:
24
اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ
(nasıl) suyu bolca indirmekteyiz;
25
ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ
ve sonra toprağı (daha da büyüterek) parça parça yarmaktayız,
26
فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَباًّۙ
bu sayede ondan tahıllar yetiştirmekteyiz,
27
وَعِنَباً وَقَضْباًۙ
ve üzüm bağları ve yenebilir otlar,
28
وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ
zeytin ağaçları ve hurmalıklar,
29
وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ
ve ağaçlarla dolu bahçeler,
30
وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ
meyveler ve otlar,
31
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ
sizin için ve hayvanlarınızın beslenmesi için.
32
فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ
Ve böylece, (yeniden dirilmenin) o kulakları sağır eden çağrısı duyulduğunda,
33
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ
herkesin kardeşinden kaç(mak iste)diği Gün,
34
وَاُمِّه۪ وَاَب۪يهِۙ
annesinden ve babasından,
35
وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ
eşinden ve çocuklarından:
36
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ
o Gün her birinin durumu kendisi için yeterli bir endişe kaynağı olacak.
37
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌۙ
Bazı yüzler o Gün mutlulukla parıldayacak,
38
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌۚ
güleç ve müjdelere sevinen.
39
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌۙ
Bazı yüzler de o Gün toz toprakla kapanacak,
40
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌۜ
her yanı kuşatan bir karanlıkla:
41
اُو۬لٰٓئِكَ هُـمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ
işte bunlar, hakikati inkar eden ve yoldan sapan kimselerdir.
42

Sureler

Mealler