|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ (1-2) Kendisine a'mâ bir kimse geldi diye (peygamber) yüzünü ekşitti ve döndü. |
1 |
|
اَنْ جَٓاءَهُ الْاَعْمٰىۜ (1-2) Kendisine a'mâ bir kimse geldi diye (peygamber) yüzünü ekşitti ve döndü. |
2 |
|
وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰىۙ (3-4) (Habîbim, yâ Muhammed!) Hâlbuki sana ne bildiriyor ki, belki o (günahlardan)temizlenecekti veya nasîhat alacak da bu nasîhat kendisine fayda verecekti! |
3 |
|
اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرٰىۜ (3-4) (Habîbim, yâ Muhammed!) Hâlbuki sana ne bildiriyor ki, belki o (günahlardan)temizlenecekti veya nasîhat alacak da bu nasîhat kendisine fayda verecekti! |
4 |
|
اَمَّا مَنِ اسْتَغْنٰىۙ (5-6) (Servetinin gurûruyla) kendisini (îmâna) muhtaç görmeyen kimseye gelince, işte sen (îmâna gelir de İslâma kuvvet verir mi diye) ona yöneliyorsun! |
5 |
|
فَاَنْتَ لَهُ تَصَدّٰىۜ (5-6) (Servetinin gurûruyla) kendisini (îmâna) muhtaç görmeyen kimseye gelince, işte sen (îmâna gelir de İslâma kuvvet verir mi diye) ona yöneliyorsun! |
6 |
|
وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىۜ Hâlbuki (onun kendi gurûruyla) temizlenmemesinden senin üzerine bir şey yoktur! |
7 |
|
وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ (8-10) Fakat koşarak ve (Allah’dan) korkarak o sana gelen kimseye gelince, sen onu bırakıp (îmâna gelmeyecek başkasıyla) oyalanıyorsun. |
8 |
|
وَهُوَ يَخْشٰىۙ (8-10) Fakat koşarak ve (Allah’dan) korkarak o sana gelen kimseye gelince, sen onu bırakıp (îmâna gelmeyecek başkasıyla) oyalanıyorsun. |
9 |
|
فَاَنْتَ عَنْهُ تَلَهّٰىۚ (8-10) Fakat koşarak ve (Allah’dan) korkarak o sana gelen kimseye gelince, sen onu bırakıp (îmâna gelmeyecek başkasıyla) oyalanıyorsun. |
10 |
|
كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ Hayır (böyle yapma)! Çünki bunlar (bu âyetler), bir nasîhattir. |
11 |
|
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۢ Artık dileyen ondan nasîhat alır. |
12 |
|
ف۪ي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ (13-14) (O Kur’an, Levh-i Mahfûz’da) şerefli kılınmış, (semâda) yükseltilmiş tertemiz sahîfelerdedir. |
13 |
|
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ (13-14) (O Kur’an, Levh-i Mahfûz’da) şerefli kılınmış, (semâda) yükseltilmiş tertemiz sahîfelerdedir. |
14 |
|
بِاَيْد۪ي سَفَرَةٍۙ (15-16) Değerli ve itâatkâr yazıcı (melek)lerin elleriyle (yazılmış)tır. |
15 |
|
كِرَامٍ بَرَرَةٍۜ (15-16) Değerli ve itâatkâr yazıcı (melek)lerin elleriyle (yazılmış)tır. |
16 |
|
قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُۜ Kahrolası (o münkir) insan, ne nankördür! |
17 |
|
مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُۜ (18-19) (Allah) onu hangi şeyden yarattı? Bir nutfeden (hakir bir sudan süzülmüş hulâsadan)! Onu yarattı da ona (bir hayat) takdîr etti. |
18 |
|
مِنْ نُطْفَةٍۜ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ (18-19) (Allah) onu hangi şeyden yarattı? Bir nutfeden (hakir bir sudan süzülmüş hulâsadan)! Onu yarattı da ona (bir hayat) takdîr etti. |
19 |
|
ثُمَّ السَّب۪يلَ يَسَّرَهُۙ Sonra (ana karnından çıkma) yolu(nu) ona kolaylaştırdı! |
20 |
|
ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ Sonra onu öldürdü de, kabre koydurdu! |
21 |
|
ثُمَّ اِذَا شَٓاءَ اَنْشَرَهُۜ Sonra dilediği zaman, onu (tekrar) diriltir! |
22 |
|
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَٓا اَمَرَهُۜ Hayır! (İnsan, Rabbinin) kendisine emrettiğini (tam olarak) yerine getirmedi! |
23 |
|
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ Şimdi o insan, yiyeceğine (bir) baksın! |
24 |
|
اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ Şübhesiz ki biz, suyu (buluttan) bol bol döktük. |
25 |
|
ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ Sonra yeri (bitki ile) güzelce yardık. |
26 |
|
فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَباًّۙ (27-32) Böylece orada size ve hayvanlarınıza bir fayda olmak üzere, ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinlikler, hurmalıklar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. |
27 |
|
وَعِنَباً وَقَضْباًۙ (27-32) Böylece orada size ve hayvanlarınıza bir fayda olmak üzere, ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinlikler, hurmalıklar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. |
28 |
|
وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ (27-32) Böylece orada size ve hayvanlarınıza bir fayda olmak üzere, ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinlikler, hurmalıklar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. |
29 |
|
وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ (27-32) Böylece orada size ve hayvanlarınıza bir fayda olmak üzere, ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinlikler, hurmalıklar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. |
30 |
|
وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ (27-32) Böylece orada size ve hayvanlarınıza bir fayda olmak üzere, ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinlikler, hurmalıklar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. |
31 |
|
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ (27-32) Böylece orada size ve hayvanlarınıza bir fayda olmak üzere, ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinlikler, hurmalıklar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. |
32 |
|
فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ Derken (kulakları sağır eden) o şiddetli gürültü (Sûr’a ikinci üfürülüş) geldiği zaman! |
33 |
|
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ (34-36) O gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar! |
34 |
|
وَاُمِّه۪ وَاَب۪يهِۙ (34-36) O gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar! |
35 |
|
وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ (34-36) O gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar! |
36 |
|
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ O gün onlardan her bir kişinin, kendine yetecek bir işi vardır! |
37 |
|
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌۙ (38-39) O gün öyle yüzler vardır ki, parlaktır, güleçtir, sevinçlidir! |
38 |
|
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌۚ (38-39) O gün öyle yüzler vardır ki, parlaktır, güleçtir, sevinçlidir! |
39 |
|
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌۙ (40-41) Yine o gün birtakım yüzler (de) vardır ki, üzerleri tozludur, onları bir karanlık(nursuzluk) kaplar! |
40 |
|
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌۜ (40-41) Yine o gün birtakım yüzler (de) vardır ki, üzerleri tozludur, onları bir karanlık(nursuzluk) kaplar! |
41 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ هُـمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ İşte onlar, kâfirlerin, fâcirlerin (hakka isyân edenlerin) ta kendileridir. |
42 |